psikolojiblogu
psikolojiblogu
Bazı notlar, denemeler
6 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
psikolojiblogu · 4 years ago
Text
5. Psikolojik Profilleme ve Elveson Olayı
Kitaplar, diziler ve filmlerde profilleme ile sayısız katilin yakalandığını gördük. Fakat gerçek hayata baktığımızda durum daha farklı. Literatürde profillemeye yönelik ciddi eleştirel ve çoğu zaman “işe yaramadığına” dair bulgular var. Bilimselleştirme ve standartlaştırma çalışmalarına karşılık profilleme, fiziksel dellilerin aksine çok daha fazla yoruma, tahmine ve sezgiye dayandığı için de güvenirlik konusunda eleştirilmekte. Bu yazımda profillemenin anlatıldığı metinlerde sıklıkla karşılaşılan bir cinayet olayını incelemeye çalışacağım. Bu vaka profillemeye açısından örnek bir durum, okurken her vakanın profilleme ile bu kadar “kitaba uygun” çözülmediğini aklınızda tutun.
Bu yazı Olay Yeri İnceleme Teknikleri dersi için hazırlanmış ödevin bir kısmını içermektedir.
Olay ve Olay Yeri
Francine Elveson, yerel bir bakım merkezinde özel öğretmen olarak görev yapan, 26 yaşında Yahudi bir kadındır. 1.50 metre boyunda ve kırk kilo ağırlığındaki Elveson kifoskolyoz olarak bilinen omurga eğiriliğine sahiptir. Kişiliği ile ilgili fazla bilgiye ulaşılmasa da, Elveson’ın utangaç biri olduğu ve sosyal bir yaşamının olmadığı bilinmektedir. Olaylar, %50’sini siyahi, %40’ını beyaz ve %10’unu hispanik bireylerin oluşturduğu, New York’un Bronx’un ilçesinde gerçekleşmiştir.
Elveson diğer günlerde olduğu gibi, olay günü olan 12 Ekim 1979, saat sabah 6:30’da işe gitmek üzere evden çıkar. 8:20 civarında aynı apartmanda yaşayan on beş yaşındaki bir çocuk Elveson’ın cüzdanını 3. ve 4. katlar arasındaki merdiven boşluğunda bulur. Fakat okula yetişmesi gerektiği için, o an cüzdanı sahibine götüremez ve öğle yemeği için eve gelene kadar yanında taşır. Çocuğun babası öğleden sonra saat üç gibi cüzdanı Elveson’ın dairesine götürür. Elveson’ın annesi cüzdanını haber vermek için kızının iş yerini arar fakat kızının o gün işe gelmediğini öğrenir. Daha sonra, endişelenip apartmanı aramaya başlarlar.
Yapılan aramanın sonucunda, Francine Elveson’ın cesedi yaşadığı apartmanın çatısında bulunur. Ceset, çıplak bir halde, kol ve bacakları yana doğru açık, kendi kemer ve naylon çoraplarıyla bağlanmış şekilde, yatar bir pozisyona getirilmiştir. Cesette ileri derecede tahribat varıdr; kurbanın meme uçları kesilmiş ve göğsüne yerleştirilmiş, külodu başının etrafına sarılmıştır. Kalça ve dizlerde ısırık izleri ile vücudunda küçük bir çakıya işaret eden, derin olmayan çiziklere rastlanır. Bu noktada, ısırık izleri en önemli deliller olarak kabul edilecektir. Kurbanın şemsiye ve kalemi vajinasına, tarağı pubik kılların üzerine, küpeleri ise simetrik olacak şekilde başının iki yanına yerleştirilmiştir. Aynı kalemle kurbanın kalçasına “beni durduramazsınız” yazılmıştır. Olay yeri ile göz çarpan bir nokta da, katilin cesedin yanına dışkısını yapmış ve kurbanın bazı kıyafetleriyle üstünü kapamış olmasıdır.
Tumblr media
Cesedin tuhaf yerleştirilme pozisyonu aileye tarif edilince, İbranice’deki chai harfine benzetildiği anlaşılır. Annesi, Elveson’ın şans getirmesi için taktığı kolyede chai sembolünün olduğunu söyler fakat kolye olay yerinde veya cesedin üstünde bulunmaz (Douglas ve Olshaker, 2019).
Olay yeri incelemesi, olay yerini güvene almak ve izole etme ile başlayan, olay yerinin fotoğraflanması ve kaydının alınması, delillerin aranması konusunda sistematik bir çalışmanın oluşturulmasını içeren ve fiziksel delillerin toplanması ve paketlenmesi, teslim zincirinin korunması ile devam edip, toplanan bulguların incelenmek üzere ilgili laboratuvara güvenli ve uygun bir şekilde teslim edilmesini içeren bir süreçtir (Saferstein, 2018). Elveson vakasında olay yerinin inceleme adımlarına ilişkin ayrıntılı bilgilere ulaşılamamakla ile birlikte, yapılan bazı işlemler kabaca bilinmektedir.
Kriminal İnceleme
Elveson’ın cesedinin adli tıp uzmanı tarafınan incelenmesinden sonra, ölüm nedeni kurbanın kendi çantasının askısıyla boğulması olarak belirlenir. Ayrıca, kurbanın bağlandığı, meme uçlarının kesildiği ve bulunduğu pozisyona getirildiği sırada ölmüş olduğu da tespit edilmiştir. Kurban keskin olmayan bir cisimle sert darbeler almış, bunun sonucunda çene, yanak, burun ve dişlerde kırıkların olduğu görülmüştür. Olay yerinde bulunan sperm izleri, 1979’da henüz DNA analizinin adli açıdan kullanılmaması sebebiyle genetik bağlamda değerlendirilmez. Sperm izlerinin olmasına karşılık, otopsi sonucunda tecavüze dair bir bulguya rastlanmaz. Otopsi sırasında cesedin üstünden siyahi birine ait pubik kıl bulunur. Bulunan kıl vakanın seyri konusunda kritik öneme sahiptir. Özellikle cinayetin gerçekleştiği semtte, siyahi bireylerin yoğun olması, polisleri siyah bir şüpheliyi aramaya yönlendirmiştir.
Olay yerinin incelenmesinden sonra, cinayet masası dedektifleri ilk saldırının Elveson’ın merdivenlerden inerken gerçekleştiğini belirlerler. Kurban, burada bilincini kaybedene kadar dövüldükten sonra, çatıya taşınmıştır. Ayrıca, kurbanın ellerinde kendini savunmaya çalışma sonucu oluşmuş yara veya tırnak içlerinde herhangi bir kan veya deri parçasına rastlanmaz. Bu nedenle, kurban ile failin arasında bir mücadelenin gerçekleşmediği ve failin kurbanın tanıdığı biri olabileceği düşünülmüştür (Douglas ve Olshaker, 2019).
Profilleme Süreci
Elveson cinayetini araştıran ekip 26 dedektiften oluşmaktadır. İki binden fazla görgü tanığı ile görüşülür ve şüpheliler sorgulanır. Fakat şüphelilerden hiçbirinin diş izleri kurban üzerinde bulunanlarla eşleşme göstermez. O bölgedeki bilinen cinsel suçluların araştırılmasına ve olayın üstünden bir ay geçmesine rağmen davada ilerleme kaydedilmez. Elveson vakası, işlenen suçun vahşi doğası dolayısıyla kamuoyu ve medyada tepki alan bir dava haline gemiştir. Bu noktada, fiziksel delillerin o anda kullanılamaması, araştırma ekibini “davranışsal kanıtlara” yönelmeye itmiş ve fikir almak amacıyla FBI’ın Davranış Bilimleri Birimi ile iletişime geçilmiştir (Douglas ve Olshaker, 2019).
Kriminal profilleme, suçlunun kişiliğini, davranışsal ve demografik özelliklerini olay yeri bulgularına göre öngörme uygulaması olarak tanımlanmaktadır (Douglas, Ressler, Burgess ve Hartman, 1986). Kimliği belirsiz bir suçlunun profillemesi genellikle üç aşamadan oluşur. İlk olarak, polis fotoğraf, dedektif raporu, otopsi sonucu gibi olay yeri bilgilerini toplar. Elde edilen bilgiler profillemeyi gerçekleştirecek uzmana ulaştırılır. Profilleme uzmanı olay, mağdur ve şüphelilerle ilgili tüm bilgileri incelemesinin ardından suçlunun kişliği, davranışsal ve sosyo demografik özellikleri ile ilgili çıkarımlarını içeren raporu davadan sorumlu memura iletir (Hicks ve Sales, 2006; Homant ve Kennedy, 1998). Failin mental veya kişilik özelliklerinin profillenme süreci ise tipik olarak beş adımda gerçekleştirilmektedir; a) işlenen suçun doğası ve bu suçu işleyen bireyler ile ilgili derinlemesine araştırma yapılması, b) bahsi geçen suç çeşidinin spesifik bir olay yerini içermesinin araştırılması, c) kurban veya mağdur ile şüphelilerin aktiviteleri ve arkaplanı ile ilgili derinlemesine araştırma yapılması, d) olası motivasyon kaynakları ile suça dahil olan tüm partiler arasındaki ilişkinin formülasyonunun hazırlanması, e) bireyin öne çıkan psikolojisi ile failin olası kişilik özelliklerinin tanımlanmaya başlanması şeklinde özetlenebilir (Douglas ve Burgess, 1986; Vorpagel, 1972).
Elveson vakasında, FBI Davranış Birimi dosyayı inceledikten sonra, katilin olası profili hakkında ayrıntılı bir rapor sunar. Profilleme uzmanları, polisin 25-35 yaş arası, dağınık görünümlü, işsiz ve daha çok geceleri aktif olan, cinayetin işlendiği muhitte ailesi veya yaşlı bir akrabasıyla yaşayan, bekar ve kadınlarla yakın bir ilişkisi olmayan, yakın arkadaşları olmayan, lise ya da üniversiteyi tamamlayamamış, askerlik deneyimi olmayan, düşük özgüvenli, arabası veya ehliyeti olmayan, psikiyatrik yatış veya ilaç öyküsü bulunan, oksijensiz kalma yoluyla intihara teşebbüs geçmişi olan, cinsel kölelik, sadist ve mazoşist porno koleksiyonuna sahip, madde ve alkol bağımlılığı olmayan beyaz bir erkek aramalarını söylenmiştir. Ayrıca, bu cinayetin failin ilk suçu olabileceğini fakat cesedin üstüne yazdıkları sebebiyle tekrar bu tür bir suçu işleyebileceği veya bu tür bir suça teşebbüs edebileceğini düşünmüşlerdir (Douglas ve Olshaker, 2019).
Tumblr media
Psikolojik profillemede kullanılan, fail, mağdur/ kurban ve olay yeri ile ilgili ayrıntılı bilgilerin toplandığı form. Sexual Homicide: Patterns and Motives kitabından alınmıştır.
Ressler, Burgess ve Douglas (1988), çalışmaları sonucunda suçların bazı özelliklerine göre organize ve dezorganize olarak gruplara ayrılabileceğini öne sürmüşlerdir. Dezorganize suçlular, içselleştirilmiş öfke, acı ve korku tarafından harekete geçirilme eğiliminde olurken, başarısız bir profil sergilemektedirler. Akademik veya iş yaşamında başarı elde etmeyen kişilerdir. Eğer bir işte çalışıyorlar ise, bu işin vasıf gerektirmeyen bir iş olması beklenmektedir. Dezorganize katiller, genellikle istismarcı bir ailede yetişmiş olma eğilimindedirler. Sağlıksız yetiştirilme nedeniyle bu bireylerin kişiler arası ilişki becereleri gelişmemiştir. Benzer olarak plan yapma becerilerinin de yeterli düzeyde gelişmemiş olması sebebiyle, bu bireyler kurbanlarını genellikle ev veya işlerine yakın yerlerden seçerler. Kurbanlarını öldürdükten sonra, cesede zarar vermeye devam edebildikleri gibi cinsel eylemlerde de bulunabilirler. Ritüellerini tamamladıktan sonra da, kurbanlarından kendilerini ve olayın verdiği hazzı hatırlatacak hatıra obje alabilirler. Organize katillerin aksine, cinayet silahını ve önemli delilleri olay yerinde bırakabilmektedirler (Ressler vd., 1986). Olay yerinin düzenlenmiş bir biçimde bulunması ve çeşitli ritüelistik etmenler içermesi, Elveson cinayetinin organize bir suç olduğunu düşündürtse de, planlanmış olmaması ve fantezi motivasyonlu olması sebebiyle Elveson cinayeti dezorganize suç olarak sınıflandırılır. Çünkü saldırgan mağdura, büyük ihtimalle ani bir dürtü ile plansız bir şekilde saldırmıştır (Lyle, 2008). Yanında cinayet veya saldırıda bulunacağı silahları getirmemiş ve delil bırakma açısından özensiz davranmıştır. Douglas ve arkadaşlarına (1998) göre fantezi ve ritüel kaynaklı işlenen cinayetler genellikle organize olmakla beraber çevresel şartlarla tetiklenen, tesadüfi oluşan cinayetlerle de karşılaşılmaktadır. Bu gibi suçların olay yerlerinde obsesif kompulsif bir düzen gözlemlenebilmektedir. Saldırgan işleyeceği eylemde kullanmak amacıyla silahı yanında getirme ve olay yerinden silahla birlikte ayrılma eğilimindedir ve olay yerinde kanıt bırakmamak için özen gösterir. Bununla beraber, ritüelistik cinayetler ve failin kurbanı ısırması davranışı stereotipik olarak daha seyrek görülmektedir (Salfati ve Bateman, 2005).
Elveson’ın cesedi üstünde yoğun bir cinsel tahribat tespit edilmiş ve mastürbasyon yapılmış olamasına rağmen tecavüz bulgusuna rastlanmamıştır. Bu durum nedeniyle, failin cinsel açıdan yetersiz ve güvensiz olduğu düşünülür. Mastürbasyon sırasında kurduğu fantezi, kaynağını büyük ihtimalle sado-mazoşist pornografiden almaktadır. Fail hem cinsel hem de iletişimsel olarak yetersiz biri olarak görülmektedir. Kurbanın cesedinin pozisyonlandırılması, katilin daha önce sado-mazoşist pornografide rastladığı bir görüntü veya uzun süredir kurduğu fantezilerinin sonucunda oluştuğu düşünülür. Ayrıca katilin cesedin üstüne yazı yazması, küpelerini yerleştirmesi gibi etmenler de bu tür bir eylemi uzun süredir hayal ettiğinin göstergesi olabilmektedir (Ressler, Burgess ve Douglas, 1998). Olay bu bağlamda incelendiğinde de, literatür seri cinsel katillerin, seri olmayanlara göre daha fazla oranda tecavüz fantezisine sahip olduğunu göstermektedir (Prentky vd., 1989).
Dedektifler ceset üstünde bulunan Afroamerikan kılı doğrultusunda, siyahi bireylere odaklansa da FBI, bu tür cinayetlerin ırklar arasında görülmesinin yaygın olmadığını belirtmiştir. Profilleme sonucunda katilin beyaz biri olma ihtimalinin öğrenilmesi soruşturmayı farklı bir boyuta taşır. Dedektifler tekrar önceki şüpheli listesinin üstünden geçmeye başlarlar (Douglas ve Olshaker, 2019).
Sonlanma
Polis FBI’ın oluşturduğu profile uyan 22 kişinin listesini çıkarır. Elveson ile aynı binada, yaşlı babasıyla birlikte yaşayan 32 yaşındaki Carmine Calabro’nun profile diğer şüphelilerden daha fazla uyduğu fark edilir. Fakat Calabro ile ilgili daha önce görüşme yapılmış ve Calabro’nun suçun işlendiği sırada başka bir yerde olduğunu kanıtlamıştır. Polisler biraz daha araştırınca, Calabro’nun o sırada bir yıldır depresyon tedavisi için kaldığı psikiyatrik hastaneden, izin almadan çıktığını fark eder. Ayrıca o sırada Calabro’nun kolunda alçı olduğu öğrenilmiş ve Elveson’ı kolundaki alçı ile bayılttığı düşünülür (Douglas ve Olshaker, 2019).
Profillemeye uyan başka bir özellik ise Calabro’nun lise terk olması ve kovulana kadar sahne görevlisi olarak çalışmasıdır. Ayrıca Calabro’nun dairesinde çok sayıda pornografik materyale de rastlanmıştır. Kurbanın üzerinde bulunan ısırık izleri ile karşılaştırmanın yapılabilmesi doğrultusunda, Calabro diş kayıtlarını verme konusunda itirazda bulunmaz (Douglas ve Olshaker, 2019).
Carmine Calabro cinayetten 13 ay sonra tutuklanmış ve diş ölçüleri kurbanın üstündeki izlerle karşılaştırılmıştır. Üç diş hekimi izlerin Calabro’ya ait olduğunu doğrulamış ve mahkemede ana delil olarak kullanılmıştır. Calabro suçlu olduğunu kabul etmese de müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Daha sonra Calabro, tekrar diş izlerinden tespit edilmemek adına tüm dişlerini çektirmiştir. Hapis cezası sırasında Calabro FBI’a mektup yazar ve çıkarılan profilin kendisine çok uyduğunu söylese de suçunu itiraf etmez (Douglas ve Olshaker, 2019). Buna karşılık, FBI’ın oluşturduğu profil Calabro’ya neredeyse birebir uyması ile ilgili, profillemeye yönelik eleştirilerle birlikte Gladwell (2009), Elveson olayı ile ilgili olayın bariz, öne çıkan özellikleri nedeniyle profillemeye ihtiyaç duyulmadığını belirtmiştir. Aslında olayın çözümünü, profillemenin başarısından çok, polisin gereken özen ve dikkati göstermemesi etkilemiştir.
Carmine Calabro’nun Afroamerikan olmaması, cesedin üstünde bulunan kıl ile ilgili sorulara sebep olmuştur. Fakat durum tekrar araştırılınca, kılın Elveson’ın cesedinin taşındığı ceset torbasında daha önceden taşınan bir cesede ait olduğu ortaya çıkar. Ceset torbası gerekli şekilde temizlenmediği için farklı bir cesede ait kalıntı polisi uzun bir süre yanlış yönlendirmiştir (Douglas ve Olshaker, 2019). Bu durum da polisin olay yeri incelenmesi sırasında temel özen ve yükümlülüklerini yerine getirmemiş olduğunu göstermektedir.
Bu yazıda paylaştıklarım belki profilleme süreci ile ilgili giriş bilgisi niteliği bile taşımasa da umarım kafanızda bir fikir oluşturmuştur. Konuyla ilgili ileride şehvet cinayetlerine, ilgili psikopatoloji, kişilik özelliği ve çevresel koşullarına değinme gibi bir planım var, ama ne zaman? :D Neyse, buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederim.
1 note · View note
psikolojiblogu · 4 years ago
Text
4. “Sharenting”
“Share (paylaşma)” ve “parenting (ebeveynlik)” kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş sharenting terimi, ailelerin düzenli olarak çocuklarını içeren fotoğraf, video, blog/günlük yazısı hatta ultrason görüntüleri gibi içerik ve bilgileri internet ortamında paylaşması olarak tanımlanıyor. Bazı çalışmacılar ise sharentingi dijital narsisizmin bir formu olarak görüyor ve eleştiriyor.
Tumblr media
İllüstrasyon: Maya Ish-Shalom
Sadece küçük çocuklar değil, ergenlik dönemindeki çocuk ve gençler de bu paylaşımların öznesi olabiliyor. Sadece anne babalar değil, büyük ebeveynler, geniş aile üyeleri hatta ailenin arkadaşları bile sharenting kapsamında paylaşımda bulunanlar olarak değerlendiriliyor. Bu konuyla ilgili olarak, annelerin yarısından fazlası, babaların ise üçte birinin çocuklarının fotoğraflarını sosyal medya hesaplarında paylaştıkları tespit edilmiş (Michigan Üniversitesi C.S. Mott Çocuk Hastanesi, 2014). Oranlar farklılaşsa ebeveynlerin yaklaşık %90’ının çocuklarının fotoğraflarını paylaştığı raporlanmış (Bessant, 2018; Dockterman, 2013). Bazı yazarlar bu durumu ebeveynlerin %90’ının çocuklarının gizlilik hakkını ihlal etmesi ve kimliklerini sömürmesi olarak da yorumluyor. Ama buraya birazdan değineceğiz. 2010’da yapılan AVG anketine göre ise, çocukların %81’inin daha 2 yaşına gelmeden aileleri tarafından oluşturulmuş dijital ayak izleri bulunuyor.
Maraşlı ve arkadaşları (2016), Facebook’ta paylaşılan çocuk video ve fotoğraflarının genellikle doğum günleri veya mezuniyet günlerine ait olduğunu, ayrıca çocuklarla yapılan aktivitelere ait içeriklerin de paylaşıldığını tespit etmişler. Bunların yanında çocukların geçirdiği hastalık veya operasyonlarla ilgili paylaşımların yapıldığını da gözlemlenmiş.
Kısa bir girişin ardından, bu yazıda sharenting ile ilgili kavramsal çerçeveden bahsetmek yerine, daha çok alanda tartışma konusu olan noktalara değineceğimi belirteyim. Bu konuyu ilk defa “Adli Psikolojide Güncel Çalışmalar” dersinde tartıştık ve sonrasında da birçok derste ve ders dışı yerlerde karşımıza çıktı. Bu konuda hem ulusal hem uluslararası çokça çalışma ve yayın mevcut. 
Olumsuza odaklanmadan önce çocuklarıyla ilgili paylaşımda bulunmanın bir sosyal destek kaynağı olabileceğinden, ebeveynlere gurur ve aidiyet gibi olumlu hisler yaşatabildiğinden bahsedebiliriz (Archer ve Kao, 2018; Baek, Holton, Harp ve Yaschur, 2011). İnternet, çocukları benzer problemlere sahip ebeveynlerin bir araya getirebiliyor, özellikle özel ihtiyacı olan çocukların aileleri hem yalnız olmadıklarını deneyimlemiş oluyorlar hem de bazı konularda diğer ailelerin tecrübelerinden yararlanabiliyorlar. Evet şimdi adli bilimciler arasında tartışılanlar ve sorulanlar. 
Öncelikle paylaşılan içeriklere kimin veya kimlerin ulaşabildiği, içeriklerin paylaşıldığı hesabın herkese açık olup olmadığı gibi konular akla gelebilir. İnternette paylaşılan içeriklerin uzun süre kalıcı, aranabilir, indirilebilir ve paylaşılabilir olduğunu zaten biliyoruz. Bu bağlamda düşünüldüğünde, bazı ebeveynlerin “influencer” veya “blogger” olarak çocuklarının gelişimlerinin her anını, bazen doğum öncesinden itibaren paylaşması aklımıza bazı soruları getirmeli. Paylaşılan bilgiler arasında doğum tarihleri, geçirdikleri hastalıklar, gittikleri okul, arkadaşlarının kimlikleri hatta o anki konumları (Davis, 2015) gibi ciddi oranda bilgi paylaşımı söz konusu olabiliyor. Çocuklarla ilgili hassas ve gizli bilgilerin paylaşılmasıyla -örneğin çocuğu sağlık durumu- çocuğun ileride yaşayabileceği aşağılanma ve siber zorbalık riskini arttırmış olunabiliyor. Aynı durumun ailenin politik görüşünü veya ekonomik durumunu ifade etmek için çocuklarını kullanması için de geçerli (Kopecký, 2019). 
Peki çocukların fotoğraflarını gizli hesaplarda paylaşmak tamamen güvenlidir diyebilir miyiz? Herkesin paylaşılanları göremediği -diyelim ki- 300 takipçili bir hesap çocuğun fotoğraflarını paylaşma açısından risk teşkil eder mi? Bu 300 kişinin kaçı tanınıyor? Ya da hangi ölçüde tanınıyor? 300 kişi yerine 50 takipçi olsa neler farklı olur? Bazı çalışmalarda %90’a kadar çıkabilen bir oranda, çocukların cinsel istismarcılarının tanıdıkları biri oldukları tespit edilmiş. Yani iki durumun da tamamiyle güvenli ortamlar sağladığını söyleyemiyoruz. Çocuklarla ilgili hassas bilgilerin, görsel veya içeriklerin paylaşılması, çocuğun çevrim içi mahremiyetini ve sonunda güvenliğini riske attığı biliniyor. Bu süreçte bir kaç kavram karşımıza çıkıyor. Örneğin, dijital kaçırma, çocuğun fotoğraflarının veya çocukla ilgili özel bilgilerin yabancı partiler tarafından kendi çocuklarına aitmiş gibi kullanmasını ifade ediyor. Ek olarak çalışmalar pedofilik ve hebefilik web sitelerinde, ebeveynlerin paylaşmış olduğu masumane milyonlarca fotoğrafın yayımlandığını tespit etmiş. Ayrca saldırganlar, çocukla ilgili paylaşılan bilgileri, grooming amacıyla kullanabilmekte. Grooming ise, yetişkinin çocuk ile, cinsel istismara ortam hazırlayacak güven bağını, sistematik ve stratejik bir şekilde oluşturması olarak tanımlanıyor. İstismarcı, çocuğun hobileri, gittiği okul, sevdiği müzisyenler gibi bilgilere ulaşıp bu bilgileri kullanarak çocukla “dostluk” oluşturmaya ve sonunda çocuğun güvenini kazanmaya çalışıyor. Grooming yüz yüze gerçekleştirilebildiği gibi, internet ortamında da gözlemlenebiliyor. (Whittle, Hamilton-Giachritsis, Beech ve Collings, 2013). Bu süreç çocuğun sanal veya fiziksel ortamda istismarına kadar gidebiliyor. 
Tartışılan bir diğer konu ise, çocuğun fotoğrafını paylaşırken ondan izin alınıp alınmadığı. Hemfikir olacağımızı düşünerek, birinin fotoğrafını paylaşırken ondan izin almanın gerekli olduğunu biliyoruz. Peki bu kişinin yaşı önemli midir? Belki 14 yaşındaki çocuğunuz karne günündeki fotoğrafını paylaştığı için çok kızacak ve fotoğrafı kaldırtacaktır. Peki 4 yaşındaki çocuğunuzun ileride ağlarken çekilmiş fotoğrafını paylaştığınıza kızmayacağını bilebilir misiniz? İnternette paylaşılan içerikler uzun süre kalıcı ve paylaşılabilir olması nedeniyle bu durum çocuğun gizlilik, mahremiyet ve unutulma hakkı açısından soru işaretlerine sebep oluyor. İleride çocuğunuzla ilgili bir içeriği izinsiz paylaştığınız için size dava açma hakkı doğuyor mu? Fransa’da yeni kabul edilen kanunla birlikte çocuklar ailelerine bu gibi durumlarda dava açabilecek (Chazan, 2016). Peki aile bu hesaptan para kazandıysa çocuğun ne gibi hakları doğuyor veya ihlal ediliyor? 
Sharenting ile ilgili bir diğer tartışma konusu ise bazı ebeveynlerin çocuklarının dijital kişiliklerini -bazı durumlarda çocukları henüz doğmadan, sonogram görüntülerini paylaşarak- şekillendirmeleri (Brosch, 2016). Başarılarının, mutluluklarının, deneyimlerinin birçok kişiye sunulması, bu kişilerden beğeni, yorum veya eleştiri gelemsi çocuğun kişilik gelişimini nasıl etkileyebililir? “Sanal olmayan” hayatta çevresindekilerden sürekli bir onay veya onam alma ihtiyacı duymasına sebep olabilir mi? Ergenlik döneminde artan bağımsızlık ve otonomi ile aile içi ve kişiler arası ilişkilerini nasıl etkiler? Yapılan ilgili çalışmalar çocukların çoğunlukla fotoğraflarının paylaşılması konusunda utanç duydukları, rahatsız oldukları ve öfkelendiklerini belirtiyor. 12-16 yaşındaki çocuklarla yapılan bir çalışmada, katılımcı çocukların %70’inden fazlası ebeveynlerinin dijital gizliliklerine saygı duymadığını düşündüğünü ve neredeyse %40’ı ise  ebeveynlerinin kendilerinin utanç verici fotoğraflarını paylaştığını bildirmiş (Levy, 2017). Bazı araştırmacılar, fotoğrafları sosyal medyada paylaşılan çocukların kendi kimliklerini, ailelerinin oluşturduğu çevrimiçi kimliklerinden ayırıp, oluşturmalarının zor olabileceğini ve kendine güven düzeylerinin olumsuz bir şekilde etkilenebileceğini öne sürüyor. Son olarak, hakkında paylaşım yapılan çocuk başkalarının özel hayatına tanık olmasını istemeyebilir, kendi hakkında paylaşım yapma kontrolünün kendisinde olmasını isteyebilir veya paylaşımlar çocuğun kişiliğini yansıtmıyor olabilir. Peki bu durum ebeveyn çocuk arasındaki güven ilişkisini hangi yönde etkiler? 
Sharenting ve olası sonuçları ile ilgili burada bahsedilenlerden daha fazla tartışma ve araştırma konusunun olması muhtemel. Tüm bunlarla aslında “çocuğunuzun fotoğraflarını paylaşmayın” demeye çalışmıyorum. Ama çalışmalar sharentingin hem çocukluk hem de yetişkinlik dönemi açısından ciddi sonuçları olabileceğine işaret ediyor. İnternete erişimin çok kolay olduğu, insanların izlerini gizleyebildiği ve bazı ebeveynlerin internetteki risklerden habersiz olduğu göz önünde bulundurulduğunda çocuklarla ilgili bilgileri paylaşma konusunda daha temkinli olmakta fayda var. Bazı temel güvenlik önlemlerine ve koruyucu faktörlere dikkat etmenin yanında, çocukla ilgili herhangi bir içerik paylaşmadan önce çocuğun onamını almak hem kişilik hakları açısından hem de gelişimi açısından önem arz ediyor. 
1 note · View note
psikolojiblogu · 5 years ago
Text
3. Borderline Kişilik Bozukluğu, Öz Kıyım ve Kendine Zarar Verme Davranışları
Biraz borderline (sınırda) kişilik bozukluğundan (BKB) bahsedeceğim. Aşağıdaki yazı Ruhsal Travma ve Psikopatolojiye Güncel Yaklaşımlar dersleri için hazırladığım ödevlerin bazı kısımlarını içermektedir.
Tumblr media
“When the Heart is Young” John William Godward, 1902.
Borderline Kişilik Bozukluğu Nedir?
BKB B Kümesi olarak adlandırılan, dramatik, dengesiz ve duygusal davranışlar sergileme eğilimlerine neden olabilen kişilik bozukluklarını kapsayan grupta yer alır. BKB, erken erişkinlik döneminde başlayan, bireylerde dürtü kontrol bozukluğu, empati güçlüğü, idealleştirme ve sonrasında gelen güvensizlik, kişiler arası ilişki problemleri, benlik algısında bozulmalar ve duygu durum düzensizlikleri gibi sorunlara sebep olan psikiyatrik bir bozukluktur (APB, 2014).
BKB tanısı alan bireyler bu alanlarda yaygın bir istikrarsızlık örüntüsü sergilerler. Bu bireyler sürekli bir boşluk hissi, paranoid düşünce, saldırganlık, terk edilme korkusu ve terk edilmekten kaçınmak için sürekli bir çaba, yineleyen intihar veya kendine zarar verme davranışları ve bazen dissosiyatif belirtiler gösterebilirler (Skodol vd., 2002; Tamam, Eroğlu ve Paltacı, 2011).
BKB’nin toplumsal problemlere neden olabildiği (Soeteman, Hakkaart-van-Roijen, Verheul ve Busschbach, 2008), bireylerin yaşam kalitesini düşürdüğü (Soeteman, Verheul ve Busschbach, 2008) kişinin günlük işlevselliğini ciddi oranda etkilediği ve bazı psikososyal zorlukların alınan terapiden sonra bile devam edebildiği bilinmektedir (Zanarini, Frankenburg, Reich ve Fitz-maurice, 2010).
BKB olan bireylerin duygu durumlarında ve diğer bireylere karşı duygularında ani, hızlı ve anlaşılmaz değişimler gözlemlenebilmektedir (Livesley, 2008; Paris, 2007).  Duygu durumundaki bu değişimler, majör depresif bozuklukla karşılaştırıldığında daha ani, keskin ve beklenmediktir. (Trull ve ark., 2008). Bu doğrultuda, BKB olan bireylerin kişiler arası ilişkileri de yüksek ölçüde etkilenmektedir. BKB olan bireyler genellikle partnerlerini veya arkadaşlarını aşırı idealleştirip, sonrasında büyük düş kırıklıkları ve öfke yaşama eğilimindedirler (Lieb, Zanarini, Schmahl, Linehan & Bohus, 2004).
Yaygınlık, Komorbidite ve Prognoz
BKB’nin görülme oranı  %0.7 ile %2 arasında değişmektedir (Lenzenweger, Lane, Loranger ve Kessler, 2007). Genel popülasyonda, kadınlar ve erkekler arasında BKB görülme oranı benzer olsa bile (Grant vd., 2008), farklı çalışmalar BKB’nın kadınlara erkeklerden daha fazla tanı konduğunu ve bu oranın 3 kata kadar çıkabildiğini bildirmektedir (Patel, Manikara ve Chopra, 2019). Bu doğrultuda, BKB tanısı alan bireylerin ortalama olarak %73’ünü kadınlar oluşturmaktadır (Swartz, Balzer, George ve Wineld, 1990).
BKB’nun özellikle duygudurum ve anksiyete bozukluklarıyla olmak üzere madde kullanım bozuklukları, yeme bozuklukları  ve diğer kişilik bozukluklarıyla komorbiditesi bulunabilmektedir (Grant vd., 2008; Patel, Manikara ve Chopra, 2019). Tanı almış bireylerin dörte üçünün, BKB tanı kriterlerini zamanla, bazı bireylerin ise 40 yaş itibariyle karşılamadıkları bildirilmiştir (Paris, 2002).
BKB’nun tanı kriterleri ve klinik tablosu geniş bir duygu ve davranış spektrumunu içerse de ben bu yazımda sadece intihar ve kendine zarar verme davranışlarını ele alacağım. Kısaca değinmek gerekirse, gerçek veya imgesel bir terk edilmeden kaçınmak için çaba çılgınca gösterme, gözünde aşırı büyütme ve yerin dibine sokma uçları arasında gelip giden, tutarsız kişilerarası ilişkiler örüntüsü, kimlik karmaşası, süreğen bir boşluk duygusu, uygunsuz, yoğun bir öfke ya da öfkesini denetlemekte güçlük çekme, para harcama, cinsellik, madde kötüye kullanımı, güvensiz araba kullanma, tıkanırcasına yemek yeme gibi dürtüsel davranışlar sergileme BKB’nun bazı tanı kriterlerindendir.
Öz Kıyım ve Kendine Zarar Verme Davranışları
BKB tanısı almış bireylerin üçte ikisinin, hayatlarının bir döneminde, bilerek, ölüme yol açmayan fakat kendilerine zarar veren davranışlarda bulundukları gözlemlenmiştir (Cristea, Centili ve Cotet, 2017). Örneğin, BKB olan bireyler yineleyen jilet kesileri gibi kendini yaralama davranışları sergileyebilmektedirler. Kendini yaralama davranışları anksiyete veya tükenmişlik duyguları ile bağlantılı olabileceği gibi, bu tür problemleri diğer kişilere anlatma işlevi de taşıyabilmektedir (Paris, 2007).
İntihar girişiminde bulunan bir grup bireyle yapılan bir çalışmaya göre kendine tekrarlayıcı bir şekilde zarar verme eğiliminde bulunan kişilerin daha yüksek oranda BKB tanısı aldığı görülmekte (Küçük ve Çetinkaya, 2019) ve Borderline kişilik özelliklerine sahip olmanın intihar girişiminde bulunmayı yordadığı bilinmektedir (Atli vd., 2013). BKB’na sahip kişilerde kendine zarar verme davranışını ve intihar girişimlerini etlileyen bazı faktörler tespit edilmiş, duygusal istismarın kendine zarar verme davranışını, cinsel istismarın ise intihar davranışını anlamlı olarak yordadığı görülmüştür (Tunç ve Şahin, 2019).
Genellikle intihara yönelik kendine zarar verme davranışları ve intihar girişimleri manipülasyon amaçlı olsa da, ileriye dönük çalışmalar bu girişimlerin %6,7 ile %10’unun ölümle sonuçlandığını göstermektedir (De Moore ve Robertson, 1996; Paris, 2007) BKB olan bireylerin intihar nedeniyle ölüm oranı genel popülasyonunkinden %10-50 arası daha fazla olmaktadır (APA, 2001).
Soru, yorum ve ilgili okuma önerileri için BURASI. Kendinize iyi bakın.
1 note · View note
psikolojiblogu · 5 years ago
Text
2. Adli Bilimler Film ve Dizi Listesi
Derslerde ismi geçen ve/veya sevdiğim -ilgili- film ve diziler: 
The Silence of the Lambs (1991)
Festen (1998)
Salinui Chueok (2003)
Mystic River (2003)
Zodiac (2007)
Polytechnique (2009)
The Girl with the Dragon Tattoo (2011)
Bir Zamanlar Anadolu'da (2011)
Prisioners (2013)
Kvinden I Buret (2013)
Gone Girl (2014)
True Detective (2014- )
The Night Of (2016)
13th (2016)
Three Billboards Outside Ebbing, Missouri (2017)
Mindhunter (2017- ) 
Sharp Objects (2018)
Evil Genius: The True Story of America's Most Diabolical Bank Heist (2018)
Unbelievable (2019)
Defending Jacob (2020)
I Know This Much Is True (2020)
Tavsiyeleriniz olursa tık.
Şimdilik film, dizi konusunu buraya bırakıyorum. Geri döneceğim. 
Kendinize iyi bakın. 
5 notes · View notes
psikolojiblogu · 5 years ago
Text
1. Karanlık Üçlü
“Karanlık Üçlü”, klinik düzeyde olmamakla birlikte sosyal yaşamda istenmeyen, Makyavelizm, narsisizm ve psikopati olmak üzere üç kişilik tipini kapsayan şemsiye bir terim (Paulhus ve Williams, 2002).
Peki “klinik düzeyde olmayan” ne demek? Yani, bu özellikler psikiyatrik bir bozukluk tanısı almak için yeterli değil. Bu özellikleri sergilemek psikiyatrik bir bozukluğu işaret etmiyor. Ama bu özellikler -genellikle- toplumda istenmiyor. “Genellikle” tırnak içinde çünkü bu özelliklere sahip olmanın bazı avantajları da var. Bu evrimsel avantajlara başka bir yazıda değineceğim, şimdilik küçük bir giriş yapacağız.
Paulhus ve Williams “Karanlık Üçlü (The Dark Triad)” terimini 2002’de literatüre kazandırdı ve günümüze kadar bu konuyla ilgili belki yüzlerce çalışma yapıldı. Akademik çevrede çok çabuk benimsendi ve hala popülerliğini koruyor. Karanlık Üçlü özelliklerinin, kişilik özellikleri (Jakobwitz ve Egan, 2006), eş bulma stratejileri (Jonason, Li, Webster ve Schmitt, 2008), genetik aktarım (Vernon, Villani, Vickers ve Harris, 2008), risk alma davranışı (Crysel, Crosier ve Webster, 2013), iş yaşamı (Jonason, Slomski ve Partyka, 2012), ilişki tercihleri (Jonason, Luevano ve Adams, 2012), kendini kontrol edebilme (Jonason ve Tost, 2010), zorbalık davranışları (Baughman, Dearing, Giammarco ve Vernon, 2012), bilişsel empati ve aleksitimi (Jonason ve Krause, 2013) gibi bir çok farklı alanla ilişkisi çalışıldı.
Aleksitimi: Duyguları tanımlama ve açıklama konusunda, klinik düzeyde olmayan yetersizlik.
Detaylara inmeden bu üç kişilik tipini anlamaya çalışalım.
1. Makyavelizm, soğuk, stratejik, manipülatif ve kandırmaya yönelik davranışlarla karakterize. Bu davranışlar, bencillik, çevresindekileri araçsallaştırma, faydacı ahlak ve alaycılık gibi özelliklerle kendini gösterebilir. Makyavelist bireylerin genellikle çevresindekileri stratejik bir şekilde manipüle ettiği çeşitli çalışmalarca da ortaya konmuştur (Jonason, Li, Webster ve Schmitt, 2009; Paulhus ve Williams, 2002).
Bu arada Niccolò Makyavelli: İtalyan düşünür ve diplomat. Yazdıklarından dolayı bu kişilik tipine onun adı verilmiş.
2. Narsisizm, kendine odaklanma ve hayran olma, grandiyözite, hayran olunma ve özel ilgi beklentisi, kendini sergileme, prestij ve statü arayışı gibi davranışlarla tanımlı (House ve Howell, 1992; Morf ve Rhodewalt, 2001; Raskin ve Hall, 1979). Narsisist bireyler genellikle dominantlık, üstünlük sergileme ve hak sahibi olduğunu düşünme gibi davranışlar sergileme eğiliminde olabilirler (Jonason, Lyons ve Blanchard, 2015).
Grandiyözite: Çerçekçi olmayan üstünlük, büyüklük algısı. Kişi kendini diğer insanlardan daha yüce, iyi veya özel görebilir.
3. Psikopati ise empati ve anksiyetenin eksikliği, kişiler arası manipülasyon, heyecan arama, şiddet içeren ve anti sosyal davranışlar gibi özelliklerce tanımlanmaktadır (Hare, 1985; Morf ve Rhodewalt, 2001; Petrides, Vernon, Schermer ve Veselka, 2011; Raskin ve Terry, 1988). Psikopati özellikleri taşıyan bireyler dürtüsel ve ketlenmemiş davranışlar sergileme eğiliminde olabilirler. Ayrıca empati yoksunluğu sergiledikleri bilinmektedir (Cooke ve Michie, 2001; Paulhus ve Williams, 2002).
Son iki kişilik tipi için bir noktayı hatırlatmak gerekiyor. Buradaki narsisizm (doğru yazımı böyle) ve psikopatiden kastımız tanı alabilen kişilik bozuklukları değil. Günlük yaşamda birçok kişiye çeşitli sebeplerden ötürü narsisist veya psikopat demiş olabiliriz. Fakat bu onların narsisistik veya antisosyal kişilik bozukluğuna sahip oldukları anlamına gelmez (umarım). Bundan sonraki Karanlık Üçlü ile ilgili yazılarda aksini belirtmediğim sürece klinik olmayan özelliklerden bahsediyor olacağım.
Bu üç kişilik tipi birbirinden farklı tablolar çizse de bazı ortak özellikler göze çarpıyor. Empati yoksunluğu, düşük dürüstlük düzeyi, saldırganlık, kişiler arası manipülasyona başvurma bunlara örnek olabilir (Book, Visser ve Volk, 2015; Furnham, Richards ve Paulhus, 2013; Jones ve Figuredo, 2013; Paulhus ve Williams, 2002).
Karanlık Üçlü bir blog yazısında bahsedebileceğimden çok fazlası. Bir sonraki kısımda Karanlık özelliklere sahip olmanın getirdiği -getirebildiği- avantajlardan bahsedeceğim. Okuduklarınızı sindirmeye çalışın ve bu üçlü yapının güzelliğini taktir edin :D
Eğer sizdeki Karanlık Üçlü özelliklerini merak ediyorsanız Karanlık Üçlü ölçeğinin İngilizce versiyona BURADAN ulaşabilirsiniz. Uluslararası bir platform olduğu için puanlarınızın sadece Türkiye’den değil tüm ülkelerden gelen katılımcıların puanlarıyla karşılaştırılacağını unutmayın.
Sanırım şimdilik bu kadar ve kendinize iyi bakın.
0 notes
psikolojiblogu · 5 years ago
Text
0. Deneme
Merhaba!
Ben Ecenur, psikoloğum. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa, Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler doktora öğrencisiyim.
Burada alanla ilgili görece kısa yazılar paylaşacağım. Asıl amacım biraz yazma pratiği yapmak ama neden başkaları da yararlanmasın? Yapıcı eleştiriye, yorumlara ve sorulara her zaman açığım. Buradan. 
Sanırım şimdilik bu kadar ve kendinize iyi bakın.
1 note · View note