Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği (WISC-R)
WISC-R, David Wechsler tarafından geliştirilmiş bir zeka testidir. 6 ile 16 yaş aralığındaki çocukların ve gençlerin zekâ ölçümünde kullanılan en güvenilir testlerden biridir. Testte verilen maddeler ve yönergeler bu yaş aralığındaki çocukların anlayabileceği ve ilgi duyacağı şekilde hazırlanmıştır. WISC-R, sözel ve performans olmak üzere iki bölüm, 12 alt testten oluşur. Sözel bölümün alt testleri Genel Bilgi, Benzerlikler, Aritmetik, Sözcük Dağarcığı, Yargılama ve ek test olarak Sayı Dizisi alt testinden oluşmaktadır. Performans bölümünün alt testleri Resim Tamamlama, Resim Düzenleme, Küplerle Desen, Parça Birleştirme, Şifre ve ek test olarak da Labirentler alt testinden oluşmaktadır. Sözel ek alt testi, sözel alt testlerin hepsini tamamlamayan çocuklar için; performans ek alt testi ise, çocuk performans testlerinin hepsini yapamadığında uygulanmaktadır. Testin tamamını uygulamak yaklaşık bir veya bir buçuk saat sürmektedir. Bu süre test uygulanan çocuğa göre değişkenlik göstermektedir. Bütün performans alt testlerinde ve bir sözel alt testte süre sınırlaması vardır. Testi uygulayan kişi kronometre ile zaman tutar ve puanlama da bu süre sınırları içinde yapılmaktadır. Çocuk, süresi bittiği halde testi yapamadıysa ve yapmaya devam etmek istiyorsa, çocuğun cesaretini kırmamak için testi tamamlamasına izin verilir fakat puanlama çocuğun zaman sınırında tamamladıklarıyla yapılır.
WISC-R Testin Kimler Uygulayabilir?
WISC-R zekâ testi, eğitimini alan kişilerce uygulanabilen bir testtir. Testi uygulayan kişi test sırasını, testin formatını, puanlamaları, soru şekillerini ve çocuğa verilen sözlü talimatları değiştiremez. Testi yapan kişi standart koşullara mutlaka uymalıdır. Test Odası Nasıl Olmalıdır? Çocuğun rahat edebileceği bir ortam oluşturulmalıdır. Odanın iyi aydınlatılmış ve havalandırılmış olması gerekir. Dışarıdan gelen gürültüler çocuğun dikkatini dağıtacağından dolayı, oda mümkün olduğunca gürültüden uzak olmalıdır. Aynı zamanda, kullanılan materyaller çocuğun rahatça ulaşabileceği ve rahat hareket edebileceği şekilde olmalıdır. Testin uygulandığı masa çocuğun görüş çizgisinin altında ve düzgün olmalıdır. Odada testi uygulayan kişi ve çocuktan başka birisinin olmaması gerekir. Özellikle okullarda uygulanan testlerde odada öğretmen veya müdür bulunduğu zaman çocuk testi bir sınav olarak algılamakta ve bu durum test performansını etkilemektedir. Aynı zamanda ebeveynlerden birinin odada bulunması da çocuğu baskı altında bırakıp performansını etkileyebilir. WISC-R Puanlama Her bir alt testin puanlamaları farklıdır. Sözel ve performans testlerinden olan puanlar son aşamada toplanır ve toplam test puanı elde edilir. Toplamda elde edilen zekâ puanına Genel Zekâ Puanı denir. Sözel alt testlerinden elde edilen toplam puana Sözel Zekâ Puanı; performans alt testlerinden alınan toplam puana Performans Zekâ Puanı denir. Test sonucu her ne olursa olsun çocuğa yansıtılmamalıdır. Ayrıca anne babalar bu test sonucunu çocuklarını etiketlemek için değil, çocuklarının geliştirilmesi gereken alanlarını tespit etmek amaçlı kullanmalıdırlar. Read the full article
0 notes
Text
Yeme Bozukluğu
Yeme Bozukluğu Nedir?
Yeme bozukluğu, anormal yeme ve kilo kontrol davranışlarını içeren psikolojik rahatsızlıklardır. Kilo, beden şekli ve yemek yemeye karşı bozulmuş tutumlar bu rahatsızlıkların temelidir. Beden şekline karşı tutumlar cinsiyetler arası değişebilir. Örneğin erkekler kaslı bir vücuda sahip olmak isterlerken kadınlar daha zayıf olmaya odaklanırlar. Yeme bozukluğu kadınlarda daha çok görülmekle birlikte erkeklerde görülme oranı da son zamanlarda artmaktadır. Yeme bozuklukluğu genellikle ergenlik döneminde başlamaktadır. Yeme Bozukluğu Türleri Nelerdir? Yeme bozukluğu DSM-5 tanı kriterleri kitabında 4 kategoriden oluşmaktadır: Anoreksiya NervosaBulimiya NervosaTıkınırcasına Yeme BozukluğuSınıflandırılamayan Yeme Bozuklukları Yeme Bozukluğunu Etkileyen Faktörler Nelerdir? Yeme bozukluğuna sebep olabilecek birçok faktör vardır. Bunları genetik faktörler, nöro biyolojik faktörler, kişilik, bilişsel ve davranışsal faktörler, ailevi faktörler, çevresel faktörler ve sosyokültürel faktörler olarak sıralayabiliriz. Ailede anoreksiya ve bulimiya olan kişi veya kişiler varsa bireyin yeme bozukluğu geliştirme riski artmaktadır. Aynı zamanda yapılan ikiz araştırmalarına göre tek yumurta ikizlerinden biri yeme bozukluğu geliştirdiğinde diğerinde de yeme bozukluğu görülme oranı, çift yumurta ikizlerine göre daha fazladır. Bu da genetik faktörlerin bu bozuklukta önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Diğer yandan, sosyokültürel baskı da yeme bozukluğu geliştirmeyi etkilemektedir. Kadınlar için zayıflığın, erkekler için kaslı olmanın ideal olduğunu vurgulayan toplumlarda yeme bozuklukları daha fazla görülmektedir. Özellikle günümüzde sosyal medya, televizyonlar, diziler ve filmlere bakıldığı zaman incecik mankenler, kaslı ve fit vücuda sahip olan erkek modeller göze çarpmaktadır ve gençler de bu modelleri ideal olarak görüp onlara özenmektedir. Bu durum bireylerde kendi bedenlerini beğenmemeye ve bunun sonucu olarak da diyet, spor yahut zayıflama hapları kullanımına itmektedir. Bu durum da kişide yeme bozukluğu görülme riskini arttırmaktadır. Bu sebeplere ek olarak, mükemmeliyetçi bir kişilik özelliğine sahip olan bireylerin yeme bozukluğu geliştirmesi diğer kişilik özelliklerine göre daha yüksek orandadır. Yapılan bir araştırmaya göre, anoreksiya olan bireylerin anneleri, herhangi bir yeme bozukluğuna sahip olmayan bireylerin annelerinden daha fazla mükemmeliyetçi bulunmuştur. Bu da hem kişilik özelliklerine hem de ebeveynlerin etkisine bir örnektir. Yeme Bozuklukları Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Yeme bozukluklarının nörobiyolojik tedavisinde antidepresanlar kullanılmaktadır. Antidepresanlar her ne kadar etkili olsa da kişilerin tedaviyi bırakma oranı yüksektir ve tedavi bırakıldığında yeme bozukluğunun nüksetmesi de çok yaygındır. Anoreksiya tedavisinde, kişinin fiziki durumu hastaneye yatırmayı gerektirebilir. Kişinin tıbbi durumunu kontrol altına almak ve kilo almasını sağlamak hastaneye yatırma sürecinde temel hedeftir. Pekiştireçler ile kilo alımını devam ettirmek her ne kadar etkili bir yöntem olarak gözükse de uzun süreli bir yöntem değildir. Anoreksiyada aile temelli tedavilerin daha etkili olduğu düşünülmektedir. Bilişsel davranışçı terapi bulimiya ve tıkınırcasına yeme bozukluklarında hem kısa sürede hem de uzun sürede en etkili yöntemlerden biridir. Read the full article
0 notes
Text
Afazi
Afazi Nedir?
Afazi kelime anlamıyla söz yitimi demektir. Afazi, genellikle felç, kafa travması, beyin tümörü veya enfeksiyonlar sonucu beynin sol yarım küresinde bulunan ve konuşmayla ilgili olan Broca, Wernike alanları gibi kısımlarının hasar görmesiyle ortaya çıkar. Konuşma ve konuşulanı anlama, okuma ve yazmayı etkiler. Konuşma kaybı bazılarında iletişimi imkânsız hale getirirken bazı afazi türleri nesnelerin adlarını hatırlayamama, cümle kuramama veya okuyamama gibi dilin sadece belli yönlerini etkiler. Fakat beyinde dilden sorumlu alanları destekleyen ve iletişime geçmede yardımcı olan başka alanlar da vardır. Örneğin, beynimiz ‘koş’ veya ‘dans et’ gibi kelimeleri duyduğunda vücut gerçekten koşuyormuş veya dans ediyormuş gibi beynin hareketten sorumlu kısımları aydınlanır. Bu örnek de hareketin kontrolünü sağlayan alanların bile dil ile bağlantılı olduğunu gösterir. Aynı zamanda sağ beyin yarım küresi de ritim ve tonlamayı geliştirerek dile katkıda bulunur. İletişim zor olduğunda, bu dilsel olmayan alanlar afazili insanlara yardım eder.Dil problemlerine bağlı olarak afazili insanlar diğerlerinin onları anlamayacağından veya onlara konuşmaları için yeterli vakit vermeyeceklerinden korktukları için toplumdan izole oluyorlar. Bu yüzden onlara yardım etmek adına afazili insanlarla konuşurken zaman ve esneklik sunarak yardımcı olunmalıdır. Afazi, akıcı (algısal) ve tutuk (ifadesel) afazi olmak üzere ikiye ayrılır. Akıcı afazide kişi gayet akıcı, kelime çekimlerini düzgün kullanarak konuşabilir fakat anlamsız kelimeler kullanırlar. Kişi başkalarının konuştuklarını anlamada yetersizdir ve çoğu zaman kendi konuşmalarındaki hataları ve kullandıkları anlamsız kelimeleri fark edemez. Aynı zamanda yazdıkları da konuşmaları gibi düzensiz ve anlamsızdır. Diğer yandan tutuk afazili insanlar, anlamada güçlük çekmez, ne söyleyeceklerini bilirler fakat kelimeleri bulmakta zorlanırlar. Konuşurken kelimeler arasında uzun duraklamalar yaşarlar ve dilbilgisi hataları yaparlar. Tutuk afazi, günlük kullanılan eşyaları adlandırmayı da zor hale getirir. Aynı zamanda yazmak ve okumak da konuşmak gibi zor ve sıkıntılıdır. Afazi Tipleri Nelerdir?
Afazi tipleri nelerdir? Global Afazi Afazinin en şiddetli türü olan global afazi genellikle kişi felç geçirdikten sonra beynimizin konuşmayla ilgili birden çok alanının hasar görmesiyle ortaya çıkar. Konuşmayla ilgili birden çok bölgenin hasar görmesi, kişinin konuşma, anlama, okuma ve yazma alanlarında güçlükler çekmesine neden olur. Fakat kişinin dil ve konuşmayla ilgili olmayan entelektüel ve bilişsel yeteneklerine zarar gelmez. Broca Afazisi Beyinde Broca alanındaki felç yahut travma sonucu ortaya çıkar. Tutuk afazi türlerinden biridir. Kişi akıcı ve gramer kurallarına uygun konuşamaz. Genelde 4 kelimeden az, kısa ifadeler kullanırlar. Doğru ses çıkarmak veya doğru kelimeyi bulmak çok zahmetli bir süreçtir. Bazı kişiler fiilleri kullanmada daha çok zorluk çekerler. Konuşulan dilin gramatik yapısı basitse konuşulan dili anlarlar. Örneğin ‘Ayşe Mehmet’e balon verdi’ cümlesi ‘Balonlar Ayşe tarafından Mehmet’e verildi’ cümlesinden daha anlaşılırdır. Wernike Afazisi Beyindeki konuşmayı anlama görevinden sorumlu Wernike bölgesinin zarar görmesiyle ortaya çıkar. Akıcı afazi türlerinden bir tanesidir. Kişi akıcı olarak konuşabilir fakat söyledikleri anlamsızdır ve karşı tarafın söylediklerini anlayamazlar. Pek çok kelime üretip gramatik olarak konuşabilirler fakat söyledikleri anlamsızdır ve var olmayan yahut anlamsız kelimeleri cümle içerisinde kullanırlar. Yazı yazma ve okumada ciddi derecede problemleri vardır. İletim Afazisi Broca ve Wernike bölgeleri arasındaki arkuat fasikülüs bölgesindeki hasardan dolayı görülür. Kişi kendini ifade edebilir fakat özellikle uzun ve karmaşık cümleleri tekrar etmede problemler yaşar. Nadir görülen bir afazi türüdür. Primer Progresif Afazi Sebebi tam olarak bilinmeyen afazi türüdür. İlk belirtileri konuşma ve dille ilgili sorunlar olmakla birlikte bellek kaybı gibi hastalıkla ilişkili diğer problemler de sıklıkla ortaya çıkar. Kişiler okuma, yazma, konuşma ve anlama yetilerini yavaş yavaş kaybederler. El işaretleri, mimikler gibi alternatif yöntemler iletişimlerini kolaylaştırır. Tam olarak tedavi yöntemi bulunamasa da konuşma terapisi ve ilaçlarla hastalığın semptomları hafifler. Afazi, kişilerin dil ve konuşma ile ilgili olmayan entelektüel ve bilişsel yeteneklerine zarar vermez.Aleksi (okuma yitimi), agrafi (yazı yitimi), akalküli (basit hesapları yapma yitimi), apraksi (bazı hareketleri doğru yapamama), parafazi (bağlantılı kelimeleri birbiri yerine kullanma, kedi-köpek vs gibi), agnozi (kavrama yetisinin bozulması) gibi rahatsızlıklar afaziyle bağlantılıdır. Read the full article
0 notes
Text
Beck Anksiyete Ölçeği Nedir?
Beck anksiyete ölçeği, Aaron Beck tarafından 21 sorudan oluşan likert tipi ölçek, 12 yaş ve üzeri bireylerin kaygı (anksiyete) düzeyini belirtmek amacıyla kullanılır. Testi psikiyatrist ve psikologlar uygulayabilir. 0 puan hiç, 1 puan hafif, 2 puan orta ve 3 puan ciddi cevaplarını temsil etmektedir. İşaretlenen şıkların puanları toplanır ve değerlendirme bu puana göre yapılır.
Beck Anksiyete Ölçeği Puanlaması
Aşağıdaki ifadeler insanların endişeli ya da kaygılı olduğu zamanlarda yaşadıkları belirtilerdir. Lütfen her maddeyi dikkatle okuyunuz. Bugün de dahil son bir (1) hafta içinde, aşağıdaki belirtilerin sizi ne kadar rahatsız ettiğini işaretleyiniz. Önemli: Bu ölçeği dönem dönem ne derece kaygı hissettiğinizi ölçmek amacıyla kullanabilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
Psikolojik Filmler

En iyi psikolojik filmler listesi
Psikonot ekibi olarak psikolojik film severler için psikolojik filmler listesi hazırladık. Bu listeye psikolojinin her alanından en iyi psikolojik filmler ekledik. Listede sizinde izlediğiniz ve beğendiğiniz filmler varsa yorum kısmından görüşlerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın. Sinema sanatının da psikoloji bilimi ile ilgilendiğini ve hatta zengin bir kaynak olarak psikoloji konularından beslendiğini söyleyebiliriz. Sinemanın atasının “insanı, insana, insanla” anlatan tiyatro olduğunu düşündüğümüzde, bu ilginin olağan hatta kaçınılmaz olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz. Özellikle “kişilik bozukluğu” olan karakterlerin yaşamı etrafında senoryalaştırılan birçok öykü beyaz perdeye aktarılmıştır. Filmlere konu olan kişilik bozukluklarının genellikle ya en yaygın bilinenler arasından ya da kişiyi suça sürükleyenlerden seçildiğini görüyoruz. Bunların yanı sıra bir öyküde yer alan kişi, olay, yer vb. unsurların kendileri yerine, bu unsurların ana karakterin duygu dünyasındaki yansımalarını irdeleyen-önceleyen yapımlar da mevcuttur. En iyi psikolojik filmler Hâl böyle olunca “psikolojik filmler” tanımı çoğu zaman eksik kalıyor. Bu nedenle psikolojik filmler tanımı ile birlikte (ya da yerine) “psikolojik gerilim filmleri” tanımını kullanmak daha doğu olabilir. Sonuçta sinemanın kendi sınıflandırması içerisinde gizem, dram ve gerilim unsurlarını belli oranlarda buluşturan değişik film türleri var. Adına ister psikolojik film isterseniz de psikolojik gerilim filmi deyin, kimileri kült hâline gelmiş onlarca film sinemaya veya psikolojiye ilgisi olan milyonları etkilemiştir.E Psikopat, şizofren, çoklu kişilik bozukluğu sahibi, eşcinsel, ensest eğilimli, duygu-durum bozukluğu vb. psikolojik sorunları olan bireyler hakkında bilgi sahibi olmak, onlarla empati kurabilmek, varsa suç potansiyellerini farkedebilmek ve son olarak iyi vakit geçirmek istiyorsanız, bundan sonraki film seçimlerinizde psikolojik film ya da psikolojik gerilim filmileri türüne ağırlık vermelisiniz. Yağmur Adam - 1988 Yağmur Adam filmi konusu: Otizm Rain Man 1988 izle, Charlie ismindeki bir ithal araba satıcısı hayatında sadece kendi düşüncelerine saygı duyan bencil bir şehir çocuğudur. Uzun zamandır görmediği babasının ölüm haberini alan Charlie, cenaze törenine gittiğinde babasının 49 model Buick Roadmaster arabası hariç geri kalan bütün servetini bir vakfa bağışladığını öğrenir. Charlie, bu mirasın kendi hakkı olduğunu düşünerek pay almak için vakfı ziyarete gider. Ancak orada karşısına çıkan şeyler onun bütün hayatını yeniden gözden geçirmesine neden olacaktır. Sol Ayağım - 1989 Sol Ayağım filmi konusu: Fiziksel engeli olan bir adam The Story of Christy Brown filminde, Chirsty Brown doğuştan beyin felçlidir ve o bu yüzden hareketlerini bir türlü kontrol edemeyen tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş biridir. Hayatına artık o şekilde devam etmek zorundadır. Bir gün sol ayağının felçten etkilenmeyip onu kullana bildiğini fark etmiş ve bu yüzden çok sevinmiş ve hayatı değişmiştir. O bunu bir şans olarak görmüş ve hastalığı yenmek için mücadeleye başlar. O bu sayede sol ayağı ile yazmayı öğrenir ve şiirler romanlar güzel şeyler yazmaya başlar. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Aklım Karıştı - 1999 Aklım Karıştı filmi konusu: Psikiyatri kliniğinde geçen olaylar Yaşamına kast etme,günlük ilişkiler yaşama ve kişilik bölünmesi tanısıyla ailesinden ayırılarak Claymoore adlı psikiyatri kliniğine yatırılan yazar adayı Susanna Kaysen’in buradaki personel ve hastalarla yaşadığı hüzünlü, heyecan verici, iç burkucu ilişkinin hikayesini anlatan film yazar Susannna Kaysen’in aynı adı taşıyan romanından, başarılı filmleriyle bütün dünyaya kendini kanıtlayan James Mangold tarafından sinemaya uyarlanmış. Wilbur Ölmek İstiyor - 2002 Wilbur Ölmek İstiyor filmi konusu: İntihar ve Depresyon Wilbur, intihar eğilimli birisidir. Abisi Harbour da kendi halinde yaşamakta ve ölen babalarından kalan bir dükkanda sahaflıkla uğraşmaktadır. Wilbur'un intihar probleminin sevgilisizlik olduğunu savunan psikolog görüşüne abisi Harbour da destek verir. Fakat bir süre sonra Harbour beklenmedik bir aşka tutulacak ve bu ilişkisi Wilbur'u da yakından etkileyecektir. Kara mizahı, romantizmle buluşturan film, Avrupa Film ödülleri dahil toplamda 11 ödül kazanmış bir yapım niteliğinde... (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Kimlik - 2003

Kimlik Filmi konusu: Çoklu kişilik bozukluğu Şiddetli bir fırtına, birbirine yabancı ve sırlarla dolu on insanı, asabi bir gece müdürünün idaresindeki ıssız bir motelde bir araya getirir. İçlerinde bir limuzin şoförü, bir tele kız, bir katili nakleden bir polis, 80'li yılların bir televizyon yıldızı, yeni evli bir çift ve kriz içinde olan bir aile bulunmaktadır. Sığınacak bir yer bulmanın getirdiği rahatlama, yolcuların teker teker ölmeye başlamasıyla yerini korkuya bırakır. Çok geçmeden, yaşamak istiyorlarsa, kendilerini biraraya getiren sırrı çözmekten başka çareleri olmadığını anlayacaklardır Atlı Karınca - 2011 Atlı Karınca filmi konusu: Ensest Erdem, Sevil ve çocukları Edip ve Sevgi’nin küçük bir kasabada süren yaşamları, Sevil’in annesinin felç geçirmesi sonucu İstanbul’a taşınmalarıyla değişime uğrar. Edip, yatılı okulda olduğu on yıl boyunca evden uzaklaşmıştır; Erdem’in ise iyi bir yazar olma hayalleri sürmektedir. bir şekilde değişen tavırlarını, içine kapanmasını ve mutsuzluğunu fark eden Sevgi’nin ani tavır değişikliklerinden şüphelenen Sevil, evin içerisinde yaşanan bazı olayları sorgulamaya girişir ve yıllardır kapalı kapılar ardında saklanan sırrı keşfeder. Erdem bir trafik kazasında yaşamını kaybedince, ölümü ailede yeni sırların ortaya çıkmasına neden olur. Küçük bir ailenin her üyesi hayatları boyunca tek başlarına taşımak zorunda kalacakları gerçeklerle baş başa kalır. Kendilerine bile itiraf edemedikleri bu sır nedir? (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Siyah Kuğu - 2010 Siyah Kuğu filmi konusu: Mükemmeliyetçilik - psikolojik gerilim Baş rolünde Natalie Portman ve Mila Kunis yer aldığı sinema yapımı şahaneler arasında yerini almıştır. Nina Amerika'da hayatını sürdürmekte olan balerindir. Zamanının büyük bir kısmını balerin yaparak geçiren Nina dans etme arzusu içerisinde sınırsız bir yer kaplamaktadır. Annesi Erica ise kızı gibi oda önceden balerin yapmaktadır. Günün birinde yönetmen olan Leroy KUĞU GÖLÜ baş balerini Beth'i yeni sezon içerisinde değiştirme karar alırken onun yerine tercih edeceği kişi ise Nina'dan başkası değildir. Ancak bu süreç içerisinde karşısına Lily adında balerin ona rahip olarak aralarında kıyasıya bir yarışma söz konusu olacaktır. Karanlıktakiler - 2009 Karanlıktakiler filmi konusu: Sosyofobi- cinsel taciz Egemen (Erdem Akakçe) 30’lu yaşlarını aşmış, bir reklam ajansında ofis boy olarak çalışan ve ilerleyen yaşına rağmen annesi Gülseren (Meral Çetinkaya) ile aynı evde yaşamak zorunda olan genç bir adamdır. Annesinin zihinsel kararmalarıyla geçen bir hayat Egemen için, evlerinin içine gizlenmiş, belki de sadece onlar için hazırlanmış ufak bir cehennem gibidir. Gülseren içinse hayattaki tek varoluş nedenidir Egemen. Gerisi, kendisini hapsettiği evinde yaşadığı bitmeyen bir huzursuzluk ve tedirgin bir ruhtur. Yanında olmasını istediği tek kişi Egemen’dir. Oğlunun kendisinden ayrılmasına dair en ufak bir düşünce bile bir çılgınlık nöbetine girmesi için yeterlidir. Egemen’in tüm hayatını geçirdiği bu cehennemden uzaklaşarak, rahat nefes alabildiği, normal bir hayata yaklaştığı tek yerse çalıştığı reklam şirketidir. İşi sayesinde dış hayatla bir bağ kurmak az da olsa annesinin karanlık dünyasından uzaklaştırır Egemen’i. Öte yandan patronu Umay’a (Derya Alabora) duyduğu ilgi genç adam için büyük bir açmazdır. Annesinin varlığı bu ilgi önünde koca bir engeldir. Çaresizliği artan Egemen iki kadın arasında sıkışıp kalır. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Sineklerin Tanrısı - 1963 Sineklerin Tanrısı filmi konusu: İnsanların medeniyetten uzaklaştıklarında “id” lerinin nasıl devreye giridiğini anlatıyor Uçakta yolculuk eden tüm yetişkinlerin hayatlarını kaybetmesiyle sonuçlanan bir kazadan kurtulmayı başaran bir grup küçük çocuk, kendilerini buldukları ıssız adada yaşam savaşı vermeye başlarlar. Ancak bu durumda bile ayrılıklar söz konusudur. İkiye ayrılan grup iki farklı lider tarafından yönetilir. Her iki grubun amacı da farklıdır. Bir taraf eğlencesine bakarken diğer taraf hayatta kalmak için çözümler aramaktadır. İki grup lideri arasında başlayan çekişme zamanla büyük bir rekabete dönüşür ve işler korkunç bir noktaya sürüklenir. Beny'nin Videosu - 1992

Benny'nin Videosu filmi konusu: Psikolojik gerilim – Aile ilişkileri Zaman geçtikçe hayata ve ailesin karşı yabancılaşan 14 yaşındaki Benny, zamanının çoğunu şiddet dolu videolar izleyerek ve kendi el kamerası ile çekim yaparak geçirmektedir. Gün geçtikçe akıl sağlığını yitirmeye başlayan ve gerçeklik algısı kaybolan Benny, izlemiş olduğu domuzun parçalanma videosu gibi kendi ev yapımı filmini çekecektir. Michael Haneke'nin Duygusal Buzlaşma Üçlemesi (Kent Üçlemesi)'nin ikinci filmi olan Benny's Video, bu filmde de Avrupalı orta-sınıf ebeveynleri yerden yere vuruyor. Ayrıca Haneke'nin filmiyle ilgili yorumu da oldukça etkileyici: “Çocuklar duygusal ya da entelektüel destek verilmeksizin televizyonun önünde bırakılırsa, onlar için Saraybosna’daki bir cesetle Terminatör’deki bir ceset arasında gerçeklik açısından bir fark kalmaz. Benny aslında ne yaptığının farkında değil çünkü videolarda tek yapmanız gereken filmleri geri almak, böylece ölen insanlar yeniden canlanır.” İlgili İçerik: Psikolojik Gerilim Filmleri Read the full article
1 note
·
View note
Text
Beck Umutsuzluk Ölçeği
Beck umutsuzluk ölçeği nasıl yapılır? Beck umutsuzluk ölçeği puanlaması nasıl yapılır? Sorularının cevaplarını yazımızda bulabilirsiniz. Aaron T. Beck, ergen ve yetişkinlerdeki umutsuzluk düzeyini ölçmek amacıyla 1974 yılında ‘Umutsuzluk Ölçeği’ ni geliştirmiştir. Bireylerin kendi kendilerini değerlendirerek kolayca uygulayabilecekleri bir testtir.
Beck Umutsuzluk Ölçeği
Aşağıda geleceğe ait düşünceleri ifade eden bazı cümleler verilmiştir. Kendinize en uygun bulduğunuz ifadeler için ‘Evet’, kendinize uygun olmayan ifadeler için ‘Hayır’ şıkkını işaretleyiniz. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); EVET HAYIR 1.Geleceğe umut ve coşku ile bakıyorum. 2. Kendim ile ilgili şeyleri düzeltemediğime göre çabalamayı bıraksam iyi olur. 3.İşler kötüye giderken bile her şeyin hep böyle kalmayacağını bilmek beni rahatlatıyor. 4. Gelecek on yıl içinde hayatımın nasıl olacağını hayal bile edemiyorum. 5.Yapmayı en çok istediğim şeyleri gerçekleştirmek için yeterli zamanım var. 6. Benim için çok önemli konularda ileride başarılı olacağımı umuyorum. 7. Geleceğimi karanlık görüyorum. 8.Dünya nimetlerinden sıradan bir insandan daha çok yararlanacağımı umuyorum. 9.İyi fırsatlar yakalayamıyorum. Gelecekte yakalayacağıma inanmam için de hiçbir neden yok. 10. Geçmiş deneyimlerim beni geleceğe iyi hazırladı. 11. Gelecek, benim için hoş şeylerden çok tatsızlıklarla dolu görünüyor. 12. Gerçekten özlediğim şeylere kavuşabileceğimi ummuyorum. 13. Geleceğe baktığımda şimdikine oranla daha mutlu olacağımı umuyorum. 14. İşler bir türlü benim istediğim gibi gitmiyor. 15. Geleceğe büyük inancım var. 16. Arzu ettiğim şeyleri elde edemediğime göre bir şeyler istemek aptallık olur. 17. Gelecekte gerçek doyuma ulaşmam olanaksız gibi. 18. Gelecek bana bulanık ve belirsiz görünüyor. 19. Kötü günlerden çok, iyi günler bekliyorum. 20. İstediğim her şeyi elde etmek için çaba göstermenin gerçekten yararı yok, nasıl olsa onu elde edemeyeceğim. ÖLÇEĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ Ölçekteki 1, 3, 5, 6, 8, 10, 13, 15, 19. sorulardaki her ‘Hayır’ yanıtına; geri kalan sorulardaki her ‘Evet’ yanıtına birer puan verilir. Ölçekten alınan puan ne kadar yüksekse kişideki umutsuzluk da o kadar yüksektir şeklinde yorumlanır. Read the full article
0 notes
Text
Afazi
Afazi Nedir?
Afazi kelime anlamıyla söz yitimi demektir. Afazi, genellikle felç, kafa travması, beyin tümörü veya enfeksiyonlar sonucu beynin sol yarım küresinde bulunan ve konuşmayla ilgili olan Broca, Wernike alanları gibi kısımlarının hasar görmesiyle ortaya çıkar. Konuşma ve konuşulanı anlama, okuma ve yazmayı etkiler. Konuşma kaybı bazılarında iletişimi imkânsız hale getirirken bazı afazi türleri nesnelerin adlarını hatırlayamama, cümle kuramama veya okuyamama gibi dilin sadece belli yönlerini etkiler. Fakat beyinde dilden sorumlu alanları destekleyen ve iletişime geçmede yardımcı olan başka alanlar da vardır. Örneğin, beynimiz ‘koş’ veya ‘dans et’ gibi kelimeleri duyduğunda vücut gerçekten koşuyormuş veya dans ediyormuş gibi beynin hareketten sorumlu kısımları aydınlanır. Bu örnek de hareketin kontrolünü sağlayan alanların bile dil ile bağlantılı olduğunu gösterir. Aynı zamanda sağ beyin yarım küresi de ritim ve tonlamayı geliştirerek dile katkıda bulunur. İletişim zor olduğunda, bu dilsel olmayan alanlar afazili insanlara yardım eder.Dil problemlerine bağlı olarak afazili insanlar diğerlerinin onları anlamayacağından veya onlara konuşmaları için yeterli vakit vermeyeceklerinden korktukları için toplumdan izole oluyorlar. Bu yüzden onlara yardım etmek adına afazili insanlarla konuşurken zaman ve esneklik sunarak yardımcı olunmalıdır. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Afazi, akıcı (algısal) ve tutuk (ifadesel) afazi olmak üzere ikiye ayrılır. Akıcı afazide kişi gayet akıcı, kelime çekimlerini düzgün kullanarak konuşabilir fakat anlamsız kelimeler kullanırlar. Kişi başkalarının konuştuklarını anlamada yetersizdir ve çoğu zaman kendi konuşmalarındaki hataları ve kullandıkları anlamsız kelimeleri fark edemez. Aynı zamanda yazdıkları da konuşmaları gibi düzensiz ve anlamsızdır. Diğer yandan tutuk afazili insanlar, anlamada güçlük çekmez, ne söyleyeceklerini bilirler fakat kelimeleri bulmakta zorlanırlar. Konuşurken kelimeler arasında uzun duraklamalar yaşarlar ve dilbilgisi hataları yaparlar. Tutuk afazi, günlük kullanılan eşyaları adlandırmayı da zor hale getirir. Aynı zamanda yazmak ve okumak da konuşmak gibi zor ve sıkıntılıdır. Afazi Tipleri Nelerdir?
Afazi tipleri nelerdir? Global Afazi Afazinin en şiddetli türü olan global afazi genellikle kişi felç geçirdikten sonra beynimizin konuşmayla ilgili birden çok alanının hasar görmesiyle ortaya çıkar. Konuşmayla ilgili birden çok bölgenin hasar görmesi, kişinin konuşma, anlama, okuma ve yazma alanlarında güçlükler çekmesine neden olur. Fakat kişinin dil ve konuşmayla ilgili olmayan entelektüel ve bilişsel yeteneklerine zarar gelmez. Broca Afazisi Beyinde Broca alanındaki felç yahut travma sonucu ortaya çıkar. Tutuk afazi türlerinden biridir. Kişi akıcı ve gramer kurallarına uygun konuşamaz. Genelde 4 kelimeden az, kısa ifadeler kullanırlar. Doğru ses çıkarmak veya doğru kelimeyi bulmak çok zahmetli bir süreçtir. Bazı kişiler fiilleri kullanmada daha çok zorluk çekerler. Konuşulan dilin gramatik yapısı basitse konuşulan dili anlarlar. Örneğin ‘Ayşe Mehmet’e balon verdi’ cümlesi ‘Balonlar Ayşe tarafından Mehmet’e verildi’ cümlesinden daha anlaşılırdır. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Wernike Afazisi Beyindeki konuşmayı anlama görevinden sorumlu Wernike bölgesinin zarar görmesiyle ortaya çıkar. Akıcı afazi türlerinden bir tanesidir. Kişi akıcı olarak konuşabilir fakat söyledikleri anlamsızdır ve karşı tarafın söylediklerini anlayamazlar. Pek çok kelime üretip gramatik olarak konuşabilirler fakat söyledikleri anlamsızdır ve var olmayan yahut anlamsız kelimeleri cümle içerisinde kullanırlar. Yazı yazma ve okumada ciddi derecede problemleri vardır. İletim Afazisi Broca ve Wernike bölgeleri arasındaki arkuat fasikülüs bölgesindeki hasardan dolayı görülür. Kişi kendini ifade edebilir fakat özellikle uzun ve karmaşık cümleleri tekrar etmede problemler yaşar. Nadir görülen bir afazi türüdür. Primer Progresif Afazi Sebebi tam olarak bilinmeyen afazi türüdür. İlk belirtileri konuşma ve dille ilgili sorunlar olmakla birlikte bellek kaybı gibi hastalıkla ilişkili diğer problemler de sıklıkla ortaya çıkar. Kişiler okuma, yazma, konuşma ve anlama yetilerini yavaş yavaş kaybederler. El işaretleri, mimikler gibi alternatif yöntemler iletişimlerini kolaylaştırır. Tam olarak tedavi yöntemi bulunamasa da konuşma terapisi ve ilaçlarla hastalığın semptomları hafifler. Afazi, kişilerin dil ve konuşma ile ilgili olmayan entelektüel ve bilişsel yeteneklerine zarar vermez.Aleksi (okuma yitimi), agrafi (yazı yitimi), akalküli (basit hesapları yapma yitimi), apraksi (bazı hareketleri doğru yapamama), parafazi (bağlantılı kelimeleri birbiri yerine kullanma, kedi-köpek vs gibi), agnozi (kavrama yetisinin bozulması) gibi rahatsızlıklar afaziyle bağlantılıdır. Read the full article
0 notes
Text
Klasik Koşullanma
19. yüzyıl sonlarına doğru, bir Rus fizyolog olan Ivan Petrovich Pavlov kariyerindeki dönüm noktasına ulaştı. Kariyerine dolaşım sistemleri hakkında araştırmalar yaparak başlayan Pavlov sonraları sindirim sistemlerini incelemeye karar verdi ve farklı koşullarda hayvanlardaki salya salgısını ölçebileceği bir sistem kurdu. Bu sistemi kurmasındaki temel amaç vücudun yiyecekleri nasıl kimyasallara dönüştürüp kana karıştırdığını anlamaktı. Laboratuara getirdiği köpeklere önce yiyecek veriyor daha sonra akan salya miktarını ölçüyordu. Ölçümleri sırasında, yiyeceğin özelliğinin salya miktarını değiştirdiğini fark etti. Örneğin, kuru bir gıda verildiğinde çok fazla salya salgılanırken daha sulu gıdalarda salya miktarı azalıyordu. Bunun yanında, bir süre sonra yemek vermek için laboratuara girdiğinde hayvanlara yiyecek vermeden salya salgısının başladığını fark etti. Bu önemli ayrıntı psikoloji tarihinde bir devrim olacak ‘Klasik Koşullanma Teorisi’ nin ortaya çıkmasında büyük rol oynadı. Pavlov sindirim sistemi araştırmalarını yarıda bırakıp köpeklerin yiyecek gelmeden salya salgılamayı öğrenmesi üzerine çalışmaya başladı.
Klasik Koşullanma
Pavlov, köpeklerin et gibi doğal bir uyarıcıya verdiği tepkiyi yapay uyarıcılara da aynı tepkiyi vermesini sağlamak adına bir dizi deneyler yaptı. Yapay uyarıcı olarak zil sesini kullanan Pavlov, laboratuardaki köpeklere et vermeden önce zili çalıp ardından et veriyordu. Bir süre sonra köpeklere sadece zil çalındığında köpekler et olmadığı halde salya üretmeye başladılar. Et (Koşulsuz uyaran) - Salya (Koşulsuz tepki) Zil (Nötr uyarıcı) - Tepki yok Zil + Et - Salya …. Zil (Koşullu uyaran) - Salya (Koşullu tepki) Koşulsuz (Şartsız) Refleksler -Genellikle doğuştan gelen reflekslerdir. -Bireyden bireye küçük farklılıklar gösterse de bir türün bütün üyelerinde kalıcıdır. -Öğrenilmemiş reflekslerdir. Örneğin köpeğin ağzına yiyecek konulduğunda salya salgılaması gibi. -Koşulsuz refleks bir koşulsuz uyaran ve bir koşulsuz tepkiden oluşur. Koşulsuz uyaran davranışı tetikler ve bunun sonucunda oluşan davranışa koşulsuz tepki denir. -Koşulsuz uyaranlar hayatta kalmak için çok önemlidirler. Örneğin, bir fare herhangi bir yırtıcı tarafından saldırıya uğradığında, savunma yapması için çok geçtir. Bu yüzden fareler doğuştan, düşmanlarından kaçmak için onlarla ilgili olan tüm kokuları fark edebilme eğilimine sahiptir. Koşullu (Şartlı) Refleksler -Doğuştan gelmezler. Sonradan deneyimle kazanılırlar. -Doğuştan gelen reflekslerle kıyaslandığında kalıcılıkları daha azdır. -Bireyden bireye çokça farklılık gösterirler. -Öğrenilmiş, kazanılmış reflekslerdir. -Koşullu refleksler, bir koşullu uyaran ve bir koşullu tepkiden oluşur. Koşullu uyaran davranışı tetikler ve koşullu tepki oluşur. Örneğin, zil sesiyle et verilen bir köpeğin bir süre sonra et olmadan zil çalındığında salya salgılaması bir koşullu reflekstir. Bu örnekte, et koşulsuz uyaran iken, zil koşullu uyaran ve zil sesine salya salgılama da koşullu tepkidir. Nötr Uyaran: Koşullanma öncesinde hiçbir anlam ifade etmeyen ve bir tepkiye yol açmayan uyarandır. Koşullanmayla birlikte nötr uyaran koşullu uyaran olabilir. Birincil Pekiştireç: Koşulsuz tepkileri oluşturan uyarıcılardır. İkincil Pekiştireç: Koşullu tepkileri oluşturan uyarıcılardır. Yalancı Koşullanma: Bir nötr uyarıcının, koşulsuz uyaran sonrası koşullu tepkiye dönmesine denir. Örneğin, hemşire acı verici bir iğne yaparken öksürüyor. İğne sırasında canınız yanıyor ve irkiliyorsunuz. İğne sonrasında hemşire tekrardan öksürüyor ve bundan irkiliyorsunuz. İlk bakıldığında burada koşullanmanın gerçekleştiği düşünülebilir fakat iğne sonrasında öksüren hemşireden korkmanız koşullanmadan değil, iğnenin vücudunuzu hassaslaştırmasından kaynaklanabilir. Bu duruma yalancı koşullanma denir. Üst Düzey Koşullanma: İyi yapılanmış bir koşullu uyaranı nötr bir uyaranla birleştirerek nötr uyaranı bir koşullu uyaran haline getirme sürecidir. Örneğin, zil sesine salya salgılayan köpeğe, zil sesiyle birlikte bir üçgen gösterilir ve bu bir süre devam ederse; üçgen, zil sesi olmadan gösterildiğinde köpek salya salgılamaya başlar. Et (koşulsuz uyaran) – Salya (koşulsuz tepki) Zil sesi (nötr uyaran) + Et(koşulsuz uyaran) – Salya(koşulsuz tepki) …….. Zil sesi(koşullu uyaran) – Salya(koşullu tepki) Üçgen(nötr uyaran)+ Zil sesi(koşullu uyaran) – Salya(koşullu tepki) ………. Üçgen(koşullu uyaran) – Salya (koşullu tepki) Klasik Koşullanmayı Etkileyen Etmenler 1)Koşullu uyaran ve koşulsuz uyaran nasıl eşleşti? a)İzli Şartlandırma (trace conditioning): Laboratuar dışında yaygın olan bir şartlandırma türüdür. Koşullu uyaran, koşulsuz uyaran başlamadan biter ve sonrasında koşulsuz uyaran verilir. Örneğin, zil sesi (koşullu uyaran) verilir ve bir süre sonra üçgenin gösterilmesi. b)Gecikmeli Şartlandırma (delay conditioning): İzli şartlandırma gibi gecikmeli şartlandırma da laboratuvar dışında yaygındır. İzli şartlamadaki gibi önce koşullu uyaran verilir sonra koşulsuz uyaran verilir fakat gecikmeli şartlamada koşullu uyaran başlar ve bitmeden koşulsuz uyaran verilir. Yani iki uyaranın zamanı çakışır. c)Eş Zamanlı Şartlandırma (simultaneous conditioning): Hem şartlı hem şartsız uyaran aynı anda başlar ve aynı anda biter. Doğal çevrede çok nadir görülür. Şartlı bir tepki oluşturmak için zayıf bir prosedürdür. d)Geriye Doğru Şartlandırma (backward conditioning): Önce koşulsuz uyaran verilir, daha sonra koşullu uyaran verilir. Örneğin, önce et verilip bir süre sonra zil çalınması gibi. Bu yöntem de eş zamanlı şartlandırma gibi etkisiz bir yöntemdir. !!!Göreceli etkisizlikten dolayı eş zamanlı ve geriye doğru şartlandırma prosedürleri, Pavlov koşullanmalarında nadiren kullanılmaktadır. Fakat reklam acenteleri bu şartlandırma türlerini sıklıkla kullanır. 2)Koşullu uyaran ve koşulsuz uyaranın birlikte görülme sıklığı (contingency). A olayından sonra B olayı muhakkak oluyorsa ve bu tekrar ediyorsa şartlanma ihtimali ve gücü yüksek olur. Örneğin, her zil çalındığında et verilmesi gibi. Eğer bu oran düşerse, koşullanma olasılığı da düşer. Uyaranların birlikte görülme sıklığı yüksek Uyaranların birlikte görülme sıklığı düşük Zil – Tepki yok > Et – Salya salgılama Zil – Tepki yok > Et – Salya salgılama Zil(nötr u.)-Et(koşulsuz u.) > Salya (koşulsuz tepki) Zil(nötr u.)-Et(koşulsuz u.) > Salya (koşulsuz tepki) Zil - Et > Salya Zil - (Et yok) > Tepki yok Zil - Et > Salya (Zil yok) – Et > Salya Zil - Et > Salya (Zil yok) - Et > Salya Zil - Et > Salya Zil - (Et yok) > Tepki yok Zil (koşullu uyaran) > Salya (koşullu tepki) Zil > Tepki yok Uyaranların birlikte görülme sıklığı yüksek Uyaranların birlikte görülme sıklığı düşük Ses: nötr uyaran > Elektrik şoku: korku (koşulsuz uyaran) Ses: nötr uyaran > Elektrik şoku: korku (koşulsuz uyaran) Ses+şok > korku (koşulsuz tepki) Ses+şok korku Ses+şok > korku Ses+(şok yok) > tepki yok Ses+şok > korku Ses+(şok yok) > tepki yok Ses+şok > korku (ses yok)+şok > korku Ses+şok > korku Ses+(şok yok) > tepki yok Ses (koşullu uyaran) > korku (koşullu tepki) Ses > tepki yok Örnekte de görüldüğü üzere, elektrik şoku ve sesin sürekli olarak birlikte verilmesi şartlanmanın oluşmasını sağlayıp sesi bir koşullu uyaran yaparken; uyaranların düzensiz bir şekilde birlikte verilmeleri ve eşleşmenin nadir olması koşullanma oluşturmamıştır. 3)Koşullu uyaran ile koşulsuz uyaran arasındaki zaman bitişikliği (contiguity). Şartlanmanın daha hızlı oluşması için uyaranlar arasındaki zamanın oldukça kısa olması gereklidir. Aynı anda verilen koşullu ve koşulsuz uyaranlarla yapılan koşullanmaların çok etkili olmadığı göz önüne alındığında, uyaranlar arasında bir süre olmalı ve bu süre oldukça kısa olmalıdır. Fakat bazı koşullanmalarda uzun zaman aralığı da etkili olabilmektedir. Örneğin, tat tiksinmelerinde yemek yedikten birkaç saat sonra midemizin bulanması yahut kusmamızla o yiyecek eşleşir ve yiyeceğe karşı tiksinme olur. Buna ek olarak kullanılan koşullanma tipine göre de zamanın etkisi değişebilir. Örneğin, gecikmeli şartlandırmalarda kısa zaman aralığı önemsizken izli şartlandırmalarda kısa zaman aralığı önemlidir. Özetle, uyaranlar arasındaki uygun zaman aralığı durumdan duruma değişmektedir. 4)Uyaranların özellikleri -Güçlü olan uyaran zayıf olan uyarana göre daha kolay etki eder. Örneğin, güçlü bir ışık zayıf bir sesten daha etkili bir koşullu uyaran olur. -Bazı uyaranlar doğasından dolayı daha etkili bir koşullu uyaran olabilir. Yapılan bir araştırmada bir grup insana önce yılan resmi gösterilip daha sonra hafif elektrik şoku verilmiş, ikinci gruba ise kelebek resmi gösterilip ardından hafif elektrik şoku verilmiştir. Bu süre zarfında ilk grubun insanları yılan gördüğünde daha fazla bir tepki verirken, ikinci grup insanlar kelebek resmi gördüğünde daha hafif tepki vermişlerdir. Sonuç olarak, her iki grup için koşullanma gerçekleşmiş ama uyaranların (yılan-kelebek) doğasından kaynaklanan farklılıklar koşullu tepkinin gücünü etkilemişlerdir. 5)Koşullu ve koşulsuz uyaranla daha önceki deneyimler -Daha önce çok az deneyimi olan veya hiç deneyimi olunmayan bir uyaran daha kısa sürede koşullu uyarana dönüşür. Örneğin, daha önce 100 kere köpek gören bir kişi 101. Köpek görüşünde köpek tarafından ısırıldığında, bu olay hemen koşullanmaya dönüşmezken; daha önce 10 kere köpek görüp 11. Köpek görüşünde köpek tarafından ısırılan birey daha sonra köpek gördüğünde korkmaya başlayabilir. Yani köpekle daha az deneyimi olduğu için yaşadığı olay daha kısa sürede koşullanmaya dönüşür. 6)Koşullanma adımları arasındaki süre Uyaranları ilk kez birlikte verdikten sonra ne kadar süre sonra ikinci kez vermemiz gerektiği önemlidir. Bunun için 20 saniye ve daha uzun aralıklar daha uygundur. Örneğin, zil çalıp et verdikten sonra 30 saniye beklemek ve aynı işlemi tekrar etmek. 7)Mizaç Pavlov, bazı köpeklerin diğerlerinden daha heyecanlı olduğunu ve daha heyecanlı köpeklerin diğerlerine göre daha hızlı öğrendiğini fark etti. 8)Stres Stresli olan bireylerin daha rahat bireylere göre daha hızlı öğrenir. Fakat stres seviyesi cinsiyetlere göre değişebilir. Klasik Koşullanma ile İlgili Bazı Terimler Gölgeleme: Aynı anda verilen iki uyarıcıdan güçlü olanın baskın çıkmasıdır. Örneğin, aynı anda güçlü bir zil sesi ve hafif bir ışık verildikten sonra köpeğe et verilir ve bu işlem tekrar edilir. Son olarak et vermeden sadece güçlü zil sesini verdiğimizde köpek salya salgılarken, et verilmeden sadece zayıf ışık verildiğinde köpek salya salgılamaz. Bu örnekte zil sesi zayıf ışığı gölgelemiştir. Engelleme: Koşullu bir uyaranla nötr bir uyaranı birleştirdiğimizde nötr uyaran koşullu uyarana dönüşmez. Örneğin, 1.Aşama : Zil (nötr uyaran)- tepki yok Elektrik şoku (koşulsuz uyaran)-korku (koşulsuz tepki) Zil+elektrik şoku = korku(koşulsuz tepki) Zil+elektrik şoku=korku “””””””””” Zil(koşullu uyaran)=korku(koşullu tepki) 2.Aşama: Işık (nötr uyaran)-tepki yok Zil(koşullu uyaran)-korku(koşullu tepki) (Zil+ışık) + elektrik şoku =korku (Zil+ışık) + elektrik şoku =korku “”””””””” Işık =korku yok Zil=korku Read the full article
0 notes
Text
Gelişim psikolojisi
Gelişim psikolojisi nedir? Gelişim psikolojisi; bedenimiz, davranışlarımız, düşüncelerimiz, duygularımız, sosyal ilişkilerimiz ve kişiliğimizdeki yaşa bağlı değişimleri inceleyen bilim dalıdır. Bilimsel metot ortaya çıkmadan önce birçok filozof, gelişim üzerine fikirler üretmiştir. Bunların ilki 4. yüzyılda, filozof ve tanrıbilimci Kuzey Afrikalı Augustine of Hippo’nun ‘İlk Günah’ savıdır. Augustine’e göre bütün insanlar doğuştan bencil, inatçı ve günahkâr olmaya yatkın bir şekilde doğar. Günahkâr bir şekilde yaşamaya yatkın doğan çocuk, bu özelliğinden disiplinli bir hayat yaşayarak kurtulabilir. Burada anne ve babaya düşen sorumluluk ise çocuklarının günahlı davranışlarını düzeltmek ve onları kısıtlamaktır. Diğer bir felsefi görüş ise 17. yüzyıl İngiliz filozoflarından John Locke’un ‘Boş Levha’ (‘Tabula Rasa’ yahut ‘Blank Slate’) savıdır. Bu düşünceye göre insan zihni doğuştan boş bir levha gibidir; yani insanların zihinlerinde doğuştan gelen bir fikir yoktur. Dolayısıyla insanlar arası farklılıklar, doğuştan gelen yatkınlıklarla değil; çocukluktaki davranış şekillenmesine, deneyimlere ve çevreye bağlı olarak açıklanabilir. Bu iki yaklaşımdan daha farklı bir düşünce ise 18. yüzyıl filozofu Jean Jacques Rousseau’nun ‘Doğuştan İyilik (Innate Goodness)’ savıdır. Rousseau, her insanın doğuştan iyi olmaya meyilli olduğunu ve gelişmelerine yardımcı olan deneyimler aradığını iddia etmiştir. Ona göre çocukların tam potansiyellerine ulaşabilmeleri için beslenmeye, bakıma ve korunmaya ihtiyaçları vardır. İyi bir bakım, beslenme ve korunmayla büyüyen çocuğun güzel bir gelişimi olurken; tam tersi bir çevreyle karşılaşan çocuğun ise gelişimi kötüdür ve çocuk bu kötü deneyimleri yüzünden, doğuştan gelen iyi olma yatkınlığını ifade edemez. Felsefi bakış açıları Çocuğun doğuştan gelen yatkınlığı Ebeveynlerin sorumluluğu İlk günah Günahkâr Düzeltmek için müdahale etmek Boş levha Nötr Davranışları şekillendirmek Doğuştan iyilik İyilik Bakım, beslemek ve korumak Felsefe, insan gelişimi hakkında belli düşüncesel temelleri atmıştır fakat 19. yüzyılda gelişimi daha iyi anlayabilmek için insanlar bilimsel yöntemleri kullanmaya başlamışlardır. 1930 itibariyle ise modern gelişim psikolojisinin temelleri atılmıştır. İnsan gelişimiyle ilgili ilk düzenli çalışmalar Charles Darwin tarafından yapılmıştır. Darwin ve diğer evrimciler insan gelişimini anlamanın en iyi yolunun çocuklar üzerinde çalışmak olduğunu düşünmüşlerdir. Darwin de dahil birçoğu, kendi çocuklarının erken gelişimlerini ayrıntılarıyla kaydetmişlerdir. Bulmayı umdukları kayıtlar ise evrim teorisini destekleyecek nitelikteydi. Darwin’in evrim teorisi modern gelişimsel psikoloji için önemli bir kaynak olmuştur. Örneğin, gelişim evreleri kavramı evrim teorisinden gelmektedir. G. Standley Hall ise gelişimi araştırmak için daha objektif yoların kullanılması gerektiğini savunmuş ve çok sayıda çocukla görüşmüş ve anketler yapmıştır. Aynı zamanda Darwin’den etkilenen Hall, öne attığı ‘Tekrarlama Kuramı’nda oyun oynayan çocukların her hareketinin kalıtımsal bir temeli olduğunu ve bireylerin hayatları boyunca kendinden önceki soyunun geçirmiş olduğu aynı gelişmeyi geçireceğini iddia etmiştir. Hall’a göre sonradan kazanılan özellikler kalıtımla geçebilir. Fakat ‘Tekrarlama Teorisi’ çocuk oyunlarındaki yenilik ve gelişimleri açıklamada yetersizdir. Jean Piaget, gelişim psikolojisindeki en etkili teorilerden birini ortaya atan bilim adamıdır. Eşiyle birlikte çocuklarının düşünsel ve dilsel gelişimlerini ayrıntılarıyla kaydetmişlerdir. Piaget, 1921’den 1980’e kadar çocuklarda mantıksal düşünmenin gelişimini araştırmış ve mantıksal düşünmenin doğumdan ergenliğe kadar 4 evrede geliştiğini söylemiştir. İlk evrede, yeni doğan bebekler çevrelerini, duyularıyla ve motor yetenekleriyle keşfederler. İkinci evrede, gelişmeye devam eden çocuğun iletişim ve düşünme için sembol (örneğin dil) kullanma yeteneği gelişir. Sembolleri kullanmada yeterli olan çocuk diğer evreye geçer mantıksal düşünme yeteneklerini geliştirir. Son evrede yani ergenlik yıllarında ise artık mantıksal düşünme yetenekleri gelişen çocuk, hem soyut hem hipotetik problemler üzerinde mantık yürütme yeteneğini geliştirir ve böylece tüm evreleri tamamlamış olur. Piaget’in bu teorisi, modern bilişsel gelişimsel psikolojinin temellerini atmıştır. Paul Baltes’e göre ise gelişimi anlamak için biyolojik, sosyokültürel ve bireysel faktörler önemlidir. Ortaya attığı ‘Yaşam Boyu Gelişim’ bakış açısında Baltes, diğer çoğu bakış açısında olduğu gibi sadece çocukluk ve ergenlik yıllarına odaklanmamış, ileriki yaşlardaki değişimleri ve gerilemeleri de incelemiştir. Yani bu bakış açısına göre 2 şey önemlidir; ilki, gelişim döllenme ile başlayan ve ölüm ile sona eren yaşam boyu bir süreçtir. Yani bedensel gelişme evrelerini merkez alan bakış açılarıyla bu yönden ayrılmaktadır. İkincisi ise gelişimin, büyümenin sonlanması ya da olgunlaşma ile sona ermediğini öne atmalarıdır. Yani çocukluk ve ergenlik yıllarına gösterilen ilgi yaşamın diğer evreleri için de gösterilmelidir. Bunlara ek olarak Baltes, yaşam boyunca davranışta ortaya çıkan sabitliliğin ve değişimin araştırılması üzerinde durmuştur. Günümüzde artan ortalama yaşam süresinden dolayı insanlar bu bakış açısına sempatik bakmaktadırlar. Gelişim üzerine birçok teoriler ve kuramlar ortaya atılmıştır. Bu teori ve kuramların her biri farklı açılardan gelişimi incelemiştir. Ahlaki, psikososyal, dil gelişimi, bilişsel gelişim , kültürel gelişim ve psikoseksüel gelişim kuramları için bakabilirsiniz: Kaynak Body, D, Johnson P and Bee H. Lifespan Development. Chapter 1: Basic concepts and methods. Page:1-20 Read the full article
1 note
·
View note
Text
Klasik Koşullanma
19. yüzyıl sonlarına doğru, bir Rus fizyolog olan Ivan Petrovich Pavlov kariyerindeki dönüm noktasına ulaştı. Kariyerine dolaşım sistemleri hakkında araştırmalar yaparak başlayan Pavlov sonraları sindirim sistemlerini incelemeye karar verdi ve farklı koşullarda hayvanlardaki salya salgısını ölçebileceği bir sistem kurdu. Bu sistemi kurmasındaki temel amaç vücudun yiyecekleri nasıl kimyasallara dönüştürüp kana karıştırdığını anlamaktı. Laboratuara getirdiği köpeklere önce yiyecek veriyor daha sonra akan salya miktarını ölçüyordu. Ölçümleri sırasında, yiyeceğin özelliğinin salya miktarını değiştirdiğini fark etti. Örneğin, kuru bir gıda verildiğinde çok fazla salya salgılanırken daha sulu gıdalarda salya miktarı azalıyordu. Bunun yanında, bir süre sonra yemek vermek için laboratuara girdiğinde hayvanlara yiyecek vermeden salya salgısının başladığını fark etti. Bu önemli ayrıntı psikoloji tarihinde bir devrim olacak ‘Klasik Koşullanma Teorisi’ nin ortaya çıkmasında büyük rol oynadı. Pavlov sindirim sistemi araştırmalarını yarıda bırakıp köpeklerin yiyecek gelmeden salya salgılamayı öğrenmesi üzerine çalışmaya başladı.
Klasik Koşullanma
Pavlov, köpeklerin et gibi doğal bir uyarıcıya verdiği tepkiyi yapay uyarıcılara da aynı tepkiyi vermesini sağlamak adına bir dizi deneyler yaptı. Yapay uyarıcı olarak zil sesini kullanan Pavlov, laboratuardaki köpeklere et vermeden önce zili çalıp ardından et veriyordu. Bir süre sonra köpeklere sadece zil çalındığında köpekler et olmadığı halde salya üretmeye başladılar. Et (Koşulsuz uyaran) - Salya (Koşulsuz tepki) Zil (Nötr uyarıcı) - Tepki yok Zil + Et - Salya …. Zil (Koşullu uyaran) - Salya (Koşullu tepki) Koşulsuz (Şartsız) Refleksler -Genellikle doğuştan gelen reflekslerdir. -Bireyden bireye küçük farklılıklar gösterse de bir türün bütün üyelerinde kalıcıdır. -Öğrenilmemiş reflekslerdir. Örneğin köpeğin ağzına yiyecek konulduğunda salya salgılaması gibi. -Koşulsuz refleks bir koşulsuz uyaran ve bir koşulsuz tepkiden oluşur. Koşulsuz uyaran davranışı tetikler ve bunun sonucunda oluşan davranışa koşulsuz tepki denir. -Koşulsuz uyaranlar hayatta kalmak için çok önemlidirler. Örneğin, bir fare herhangi bir yırtıcı tarafından saldırıya uğradığında, savunma yapması için çok geçtir. Bu yüzden fareler doğuştan, düşmanlarından kaçmak için onlarla ilgili olan tüm kokuları fark edebilme eğilimine sahiptir. Koşullu (Şartlı) Refleksler -Doğuştan gelmezler. Sonradan deneyimle kazanılırlar. -Doğuştan gelen reflekslerle kıyaslandığında kalıcılıkları daha azdır. -Bireyden bireye çokça farklılık gösterirler. -Öğrenilmiş, kazanılmış reflekslerdir. -Koşullu refleksler, bir koşullu uyaran ve bir koşullu tepkiden oluşur. Koşullu uyaran davranışı tetikler ve koşullu tepki oluşur. Örneğin, zil sesiyle et verilen bir köpeğin bir süre sonra et olmadan zil çalındığında salya salgılaması bir koşullu reflekstir. Bu örnekte, et koşulsuz uyaran iken, zil koşullu uyaran ve zil sesine salya salgılama da koşullu tepkidir. Nötr Uyaran: Koşullanma öncesinde hiçbir anlam ifade etmeyen ve bir tepkiye yol açmayan uyarandır. Koşullanmayla birlikte nötr uyaran koşullu uyaran olabilir. Birincil Pekiştireç: Koşulsuz tepkileri oluşturan uyarıcılardır. İkincil Pekiştireç: Koşullu tepkileri oluşturan uyarıcılardır. Yalancı Koşullanma: Bir nötr uyarıcının, koşulsuz uyaran sonrası koşullu tepkiye dönmesine denir. Örneğin, hemşire acı verici bir iğne yaparken öksürüyor. İğne sırasında canınız yanıyor ve irkiliyorsunuz. İğne sonrasında hemşire tekrardan öksürüyor ve bundan irkiliyorsunuz. İlk bakıldığında burada koşullanmanın gerçekleştiği düşünülebilir fakat iğne sonrasında öksüren hemşireden korkmanız koşullanmadan değil, iğnenin vücudunuzu hassaslaştırmasından kaynaklanabilir. Bu duruma yalancı koşullanma denir. Üst Düzey Koşullanma: İyi yapılanmış bir koşullu uyaranı nötr bir uyaranla birleştirerek nötr uyaranı bir koşullu uyaran haline getirme sürecidir. Örneğin, zil sesine salya salgılayan köpeğe, zil sesiyle birlikte bir üçgen gösterilir ve bu bir süre devam ederse; üçgen, zil sesi olmadan gösterildiğinde köpek salya salgılamaya başlar. Et (koşulsuz uyaran) – Salya (koşulsuz tepki) Zil sesi (nötr uyaran) + Et(koşulsuz uyaran) – Salya(koşulsuz tepki) …….. Zil sesi(koşullu uyaran) – Salya(koşullu tepki) Üçgen(nötr uyaran)+ Zil sesi(koşullu uyaran) – Salya(koşullu tepki) ………. Üçgen(koşullu uyaran) – Salya (koşullu tepki) Klasik Koşullanmayı Etkileyen Etmenler 1)Koşullu uyaran ve koşulsuz uyaran nasıl eşleşti? a)İzli Şartlandırma (trace conditioning): Laboratuar dışında yaygın olan bir şartlandırma türüdür. Koşullu uyaran, koşulsuz uyaran başlamadan biter ve sonrasında koşulsuz uyaran verilir. Örneğin, zil sesi (koşullu uyaran) verilir ve bir süre sonra üçgenin gösterilmesi. b)Gecikmeli Şartlandırma (delay conditioning): İzli şartlandırma gibi gecikmeli şartlandırma da laboratuvar dışında yaygındır. İzli şartlamadaki gibi önce koşullu uyaran verilir sonra koşulsuz uyaran verilir fakat gecikmeli şartlamada koşullu uyaran başlar ve bitmeden koşulsuz uyaran verilir. Yani iki uyaranın zamanı çakışır. c)Eş Zamanlı Şartlandırma (simultaneous conditioning): Hem şartlı hem şartsız uyaran aynı anda başlar ve aynı anda biter. Doğal çevrede çok nadir görülür. Şartlı bir tepki oluşturmak için zayıf bir prosedürdür. d)Geriye Doğru Şartlandırma (backward conditioning): Önce koşulsuz uyaran verilir, daha sonra koşullu uyaran verilir. Örneğin, önce et verilip bir süre sonra zil çalınması gibi. Bu yöntem de eş zamanlı şartlandırma gibi etkisiz bir yöntemdir. !!!Göreceli etkisizlikten dolayı eş zamanlı ve geriye doğru şartlandırma prosedürleri, Pavlov koşullanmalarında nadiren kullanılmaktadır. Fakat reklam acenteleri bu şartlandırma türlerini sıklıkla kullanır. 2)Koşullu uyaran ve koşulsuz uyaranın birlikte görülme sıklığı (contingency). A olayından sonra B olayı muhakkak oluyorsa ve bu tekrar ediyorsa şartlanma ihtimali ve gücü yüksek olur. Örneğin, her zil çalındığında et verilmesi gibi. Eğer bu oran düşerse, koşullanma olasılığı da düşer. Uyaranların birlikte görülme sıklığı yüksek Uyaranların birlikte görülme sıklığı düşük Zil – Tepki yok > Et – Salya salgılama Zil – Tepki yok > Et – Salya salgılama Zil(nötr u.)-Et(koşulsuz u.) > Salya (koşulsuz tepki) Zil(nötr u.)-Et(koşulsuz u.) > Salya (koşulsuz tepki) Zil - Et > Salya Zil - (Et yok) > Tepki yok Zil - Et > Salya (Zil yok) – Et > Salya Zil - Et > Salya (Zil yok) - Et > Salya Zil - Et > Salya Zil - (Et yok) > Tepki yok Zil (koşullu uyaran) > Salya (koşullu tepki) Zil > Tepki yok Uyaranların birlikte görülme sıklığı yüksek Uyaranların birlikte görülme sıklığı düşük Ses: nötr uyaran > Elektrik şoku: korku (koşulsuz uyaran) Ses: nötr uyaran > Elektrik şoku: korku (koşulsuz uyaran) Ses+şok > korku (koşulsuz tepki) Ses+şok korku Ses+şok > korku Ses+(şok yok) > tepki yok Ses+şok > korku Ses+(şok yok) > tepki yok Ses+şok > korku (ses yok)+şok > korku Ses+şok > korku Ses+(şok yok) > tepki yok Ses (koşullu uyaran) > korku (koşullu tepki) Ses > tepki yok Örnekte de görüldüğü üzere, elektrik şoku ve sesin sürekli olarak birlikte verilmesi şartlanmanın oluşmasını sağlayıp sesi bir koşullu uyaran yaparken; uyaranların düzensiz bir şekilde birlikte verilmeleri ve eşleşmenin nadir olması koşullanma oluşturmamıştır. 3)Koşullu uyaran ile koşulsuz uyaran arasındaki zaman bitişikliği (contiguity). Şartlanmanın daha hızlı oluşması için uyaranlar arasındaki zamanın oldukça kısa olması gereklidir. Aynı anda verilen koşullu ve koşulsuz uyaranlarla yapılan koşullanmaların çok etkili olmadığı göz önüne alındığında, uyaranlar arasında bir süre olmalı ve bu süre oldukça kısa olmalıdır. Fakat bazı koşullanmalarda uzun zaman aralığı da etkili olabilmektedir. Örneğin, tat tiksinmelerinde yemek yedikten birkaç saat sonra midemizin bulanması yahut kusmamızla o yiyecek eşleşir ve yiyeceğe karşı tiksinme olur. Buna ek olarak kullanılan koşullanma tipine göre de zamanın etkisi değişebilir. Örneğin, gecikmeli şartlandırmalarda kısa zaman aralığı önemsizken izli şartlandırmalarda kısa zaman aralığı önemlidir. Özetle, uyaranlar arasındaki uygun zaman aralığı durumdan duruma değişmektedir. 4)Uyaranların özellikleri -Güçlü olan uyaran zayıf olan uyarana göre daha kolay etki eder. Örneğin, güçlü bir ışık zayıf bir sesten daha etkili bir koşullu uyaran olur. -Bazı uyaranlar doğasından dolayı daha etkili bir koşullu uyaran olabilir. Yapılan bir araştırmada bir grup insana önce yılan resmi gösterilip daha sonra hafif elektrik şoku verilmiş, ikinci gruba ise kelebek resmi gösterilip ardından hafif elektrik şoku verilmiştir. Bu süre zarfında ilk grubun insanları yılan gördüğünde daha fazla bir tepki verirken, ikinci grup insanlar kelebek resmi gördüğünde daha hafif tepki vermişlerdir. Sonuç olarak, her iki grup için koşullanma gerçekleşmiş ama uyaranların (yılan-kelebek) doğasından kaynaklanan farklılıklar koşullu tepkinin gücünü etkilemişlerdir. 5)Koşullu ve koşulsuz uyaranla daha önceki deneyimler -Daha önce çok az deneyimi olan veya hiç deneyimi olunmayan bir uyaran daha kısa sürede koşullu uyarana dönüşür. Örneğin, daha önce 100 kere köpek gören bir kişi 101. Köpek görüşünde köpek tarafından ısırıldığında, bu olay hemen koşullanmaya dönüşmezken; daha önce 10 kere köpek görüp 11. Köpek görüşünde köpek tarafından ısırılan birey daha sonra köpek gördüğünde korkmaya başlayabilir. Yani köpekle daha az deneyimi olduğu için yaşadığı olay daha kısa sürede koşullanmaya dönüşür. 6)Koşullanma adımları arasındaki süre Uyaranları ilk kez birlikte verdikten sonra ne kadar süre sonra ikinci kez vermemiz gerektiği önemlidir. Bunun için 20 saniye ve daha uzun aralıklar daha uygundur. Örneğin, zil çalıp et verdikten sonra 30 saniye beklemek ve aynı işlemi tekrar etmek. 7)Mizaç Pavlov, bazı köpeklerin diğerlerinden daha heyecanlı olduğunu ve daha heyecanlı köpeklerin diğerlerine göre daha hızlı öğrendiğini fark etti. 8)Stres Stresli olan bireylerin daha rahat bireylere göre daha hızlı öğrenir. Fakat stres seviyesi cinsiyetlere göre değişebilir. Klasik Koşullanma ile İlgili Bazı Terimler Gölgeleme: Aynı anda verilen iki uyarıcıdan güçlü olanın baskın çıkmasıdır. Örneğin, aynı anda güçlü bir zil sesi ve hafif bir ışık verildikten sonra köpeğe et verilir ve bu işlem tekrar edilir. Son olarak et vermeden sadece güçlü zil sesini verdiğimizde köpek salya salgılarken, et verilmeden sadece zayıf ışık verildiğinde köpek salya salgılamaz. Bu örnekte zil sesi zayıf ışığı gölgelemiştir. Engelleme: Koşullu bir uyaranla nötr bir uyaranı birleştirdiğimizde nötr uyaran koşullu uyarana dönüşmez. Örneğin, 1.Aşama : Zil (nötr uyaran)- tepki yok Elektrik şoku (koşulsuz uyaran)-korku (koşulsuz tepki) Zil+elektrik şoku = korku(koşulsuz tepki) Zil+elektrik şoku=korku “””””””””” Zil(koşullu uyaran)=korku(koşullu tepki) 2.Aşama: Işık (nötr uyaran)-tepki yok Zil(koşullu uyaran)-korku(koşullu tepki) (Zil+ışık) + elektrik şoku =korku (Zil+ışık) + elektrik şoku =korku “”””””””” Işık =korku yok Zil=korku Read the full article
0 notes
Text
Standardize Mini Mental Test

Demans taraması için en sık kullanılan testtir. Toplam 30 puanlık 11 soru içermektedir. 24-30 puan arası normal, 18-23 puan arası hafif demans, 17 puan ve altı ciddi demansla uyumludur. Oryantasyon, hafıza, dikkat, hesaplama, hatırlama, lisan, motor fonksiyon ve algılama, visiospasiyel yetenekleri test eder. STANDARDİZE MİNİ MENTAL TEST Ad Soyad: Tarih: Eğitim (yıl): Meslek: Yaş: Aktif El: T. Puan: YÖNELİM (Toplam Puan 10) Hangi yıl içindeyiz? Puan: Hangi mevsimdeyiz? Puan: Hangi aydayız? Puan: Bugün ayın kaçı? Puan: Hangi gündeyiz? Puan: Hangi ülkede yaşıyoruz? Puan: Şuan hangi şehirde bulunmaktasınız? Puan: Şuan bulunduğumuz semt neresidir? Puan: Şuan bulunduğumuz bina neresidir? Puan: Şuan bu binada kaçıncı kattasınız? Puan: KAYIT HAFIZASI (Toplam Puan 3) Size birazdan söyleyeceğim üç ismi dikkatlice dinleyip ben bitirdikten sonra tekrarlayın. (Masa, Bayrak, Elbise) (20 saniye süre tanınır) (Her doğru isim 1 puan). Puan: DİKKAT ve HESAP YAPMA (Toplam Puan 5) 100’den geriye doğru 7 çıkartarak gidin. Dur diyinceye kadar devam edin. (Her doğru işlem 1 puan). (100, 93, 86, 79, 72, 65). Puan: HATIRLAMA (Toplam Puan 3) Yukarıda tekrar ettiğiniz kelimeleri hatırlıyor musunuz? Hatırladıklarınızı söyleyin. (Masa, Bayrak, Elbise). Puan: LİSAN (Toplam Puan 9) 1)Bu gördüğünüz nesnelerin isimleri nelerdir? (Saat, kalem) (1’er puan, toplam 2 puan) (20 saniye süre verin). Puan: 2)Şimdi size söyleyeceğim cümleyi dikkatle dinleyin ve ben bitirdikten sonra tekrar edin. ‘’Eğer ve fakat istemiyorum’’ (10 saniye süre verin)(1 Puan). Puan: 3)Şimdi sizden bir şey yapmanızı isteyeceğim, beni dikkatle dinleyin ve söylediğimi yapın. ‘’Masada duran kâğıdı elinizle alın, iki elinizle ikiye katlayın ve yere bırakın lütfen’’ (Toplam 3 puan, her doğru işlem 1 puan) (30 saniye süre veriniz). Puan: 4)Şimdi size bir cümle vereceğim. Okuyun ve yazda söylenen şeyi yapın. (Bir kağıda ‘gözlerinizi kapatın’ yazıp hastaya gösterin) (1 puan). Puan: 5)Şimdi vereceğim kağıda aklınıza gelen anlamlı bir cümleyi yazın. (1 puan). Puan: 6)Size göstereceğim şeklin aynısını çizin; aşağıdaki şekli arka sayfaya (1 puan). Puan: ŞEKİLİ ÇİZZZZ!!! Toplam Puan (0-30 Puan): Read the full article
0 notes
Text
Anksiyete

Anksiyete Bozukluğu
İnsanların birçoğu günlük yaşantılarında kaygı ve korku hissederler. Anksiyete bozukluklarında önemli rol oynayan bu iki duygunun bazı yönleri birbirine benzerken bazı yönleri birbirinden farklıdır. Anksiyete bozukluğu diğer bir adıyla kaygı bozukluğu, öngörülen bir problem üzerine kaygı hissetmektir. Buna karşın korku, birden olan olaya karşı verilen tepkidir. Daha iyi anlamak açısından bir örnek verecek olursak, karşısına yılan çıkan bir insan korku hissederken, mezun olduktan sonra işsiz kalma ihtimali olan bir öğrenci kaygı hisseder. Hem kaygı hem korku sempatik sinir sistemini harekete geçirir yani her ikisinde de vücut uyarılır. Genellikle anksiyetede daha ılımlı bir uyarılma olurken korkuda daha yüksek uyarılma vardır. Örneğin, kaygı duyan bir insan fiziksel enerjisinin azaldığını hisseder ve sürekli gerginlik içindedir. Fakat korku duyan bir insan, çokça terler, hızlı hızlı nefes alıp verir ve her an kaçmaya hazır hisseder. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Korku ve kaygı, kötü olarak nitelendirilmemelidir. Her ikisi de uyumsal süreçler için gerekli duygulardır. Korku ‘kaç veya savaş’ tepkisi için çok önemlidir ve sempatik sistemdeki ani değişiklikleri tetikler, vücudu kaçma veya savaşma tepkisine hazırlar. Doğru durumlarda korku hayat kurtarır. Örneğin, karşısına ayı çıkmış bir adam düşünün. Adam korku duymayıp kaçmak için herhangi bir girişimde bulunmazsa hayatı tehlikeye girer. Bu durumlar için korku duyulması, vücudu kaçmaya hızlı bir şekilde hazırlar ve hayat kurtarır. Fakat bazı anksiyete bozukluklarında, kişiler ortada herhangi bir tehlike olmadan korku hissederler.
Anksiyete Nedir?
Anksiyete gelecekteki olası tehlikeleri fark etmemize ve bunlar üzerine plan yapmamıza yardımcı olan bir duygudur. Anksiyete hissederek olası problemleri önceden görebilir ve bunlardan kaçınma yahut baş etme stratejileri oluşturabiliriz. Yapılan bir laboratuar araştırmasında, az derecede kaygı hisseden insanların performanslarında gelişme görülmüştür. Bu araştırmaya göre, az derecede kaygı hissetmek performans için iyiyken; kaygı hissetmemek bir problemdir ve çok fazla kaygı hissetmek de zararlıdır. Sınava hazırlanan bir öğrenci üzerinden örnek verecek olursak, öğrenci hiç kaygı hissetmezse çalışmaya gerek görmez; az derecede kaygı sınav için yeterli çalışma performansını sağlar; çok fazla kaygı ise çalışmasına engel olur ve çalışsa bile kaygısı yüzünden sınavda başarısız olur. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Anksiyete belirtileri nelerdir? Kaygılar daha yoğundurKaygı daha uzun sürer ve stresli olay geçse bile kaygı ortadan kalkmayabilirHayatını kısıtlayan etkileri vardırFizyolojik tepkiler ortaya çıkar; çarpıntı hissiürpermemide bulantısınefes almada güçlükgazbağırsaklarda hassasiyetbaş dönmesiterlemeateş basmasıellerin soğumasıağız kuruluğu (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Anskiyete bozukluğu psikiyatrik vakalar arasında en yaygın olan rahatsızlıktır. Dsm 5 Tanı Ölçütleri kitabında ayrılma kaygısı bozukluğu, özgül fobi, sosyal fobi (toplumsal kaygı bozukluğu), panik bozukluğu, agorafobi, yaygın kaygı bozukluğu, maddenin/ilacın yol açtığı kaygı bozukluğu ve seçici konuşmazlık (mutizm) gibi çeşitleri tanımlanmıştır. Aşağıdaki tabloda bazı anksiyete bozukluklarının kısa tanımları verilmiştir: Spesifik fobiler Gerçek bir tehlike olmadan bir nesneden veya durumdan korkma Sosyal anksiyete bozukluğu Tanımadığı insanlarla veya toplulukta bulunduğunda hissedilen kaygı Panik bozukluğu Tekrarlayan panik ataklarla ilgili endişelenme Agorafobi Anksiyete belirtileri ortaya çıktığında kaçmak veya yardım isteyecek yer bulmada zorluk çekeceği yerlerde bulunma kaygısı Yaygın kaygı bozukluğu 6 ay boyunca kontrol edilemez endişe durumu (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Anksiyete Bozukluğunun Sebepleri Nelerdir? Tanımında da bahsettiğimiz üzere, anksiyete normal insanların hissedebileceği kaygıdan daha sık ve daha yoğun olan kaygıdır. Peki bu durumun sebepleri nelerdir? Kişideki kalp hastalıkları, diyabet, tiroit problemleri, hipertiroit, solunum yolu problemleri, astım, madde bağımlılığı ya da yoksunluk, kronik ağrılar ve huzursuz bağırsak sendromu, savaş/kaç mekanizmasını etkileyebilecek nadir tümörler gibi tıbbi problemler anksiyete belirtilerine sebep olabilir. İkizler üzerinde yapılan araştırmalarda, spesifik fobilerin, sosyal anksiyete bozukluğunun ve genel anksiyete bozukluğunun %20-%40’ının, panik bozukluğunun %50’sinin genetik olabileceği görüldü.Korku koşullanması da kaygının davranışsal açıdan açıklanmasında önemlidir. Mowrer’in ‘İki Faktör Teorisi’ne göre, kaygının oluşması klasik koşullanma ve edimsel koşullanmanın birleşiminden kaynaklanır. Örneğin, köpek tarafından ısırılan bir çocuk köpekten korkar, yani klasik koşullanmadan dolayı köpek eşittir korkudur. İkinci adımda ise, köpekten kaçma veya köpek olmayan yerde olma davranışı çocukta rahatlık hissine yol açar, bu rahatlık hissi de kaçınma davranışını pekiştirir. Bu kısım da edimsel koşullanmadır. Gelecek hakkında sürekli kötü düşünme, çevresi üzerinde kontrolü olmama hissi ve çevredeki negatif olaylara daha fazla dikkat etme gibi bilişsel faktörler de anksiyete bozukluğunun gelişmesine sebep olmaktadır. Anksiyete çeşitleri ve tedavileri için bakınız: Agorafobi Nedir? Kaynakça: Kring Ann and Johnson S. Abnormal psychology, 12th edition. Page:174. Read the full article
0 notes
Text
Agorafobi

Agorafobi Ne Demek?
Anksiyete (kaygı) bozukluklarının en yaygın çeşitlerinden bir tanesi olan agorafobi, Yunancada ‘alan korkusu’ demektir. Agorafobisi olan bireyler, kaygı hissettiklerinden bu durumdan kaçması zor olan veya kaçılamayan ortamlara girmekten kaygı duyarlar. Örneğin, kalabalık bir markette bulunan birey, eğer kaygı hissetmeye başlarsa bu kalabalıktan kaçamayacağını düşünerek kaygı hissetmeye başlar. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Agorafobi DSM 5 Tanı Kriterleri Nelerdir? A. Aşağıdaki beş durumdan ikisi (ya da daha çoğu) ile ilgili olarak belirgin korku ya da kaygı duyma. Toplu taşıma araçlarını kullanma (örn. Otomobiller, otobüsler, trenler, gemiler, uçaklar).Açık yerlerde bulunma (örn. Otoparklar, alışveriş merkezleri, köprüler).Kapalı yerlerde bulunma (örn. Mağazalar, tiyatrolar, sinemalar).Sırada bekleme ya da kalabalık bir yerde bulunma.Tek başına evin dışında olma. B. Kişi kaçmanın güç olabileceğini ya da panik benzeri ya da yetersizleştiren ya da utanç veren (örn. Yaşlılarda düşme korkusu; altına kaçırma korkusu) diğer belirtilerin olması durumunda yardım alamayabileceğini düşündüğü için bu tür durumlardan korkar ya da kaçınır. C. Agorafobi kaynağı durumlar, neredeyse her zaman, korku ya da kaygı doğurur D. Agorafobi kaynağı durumlardan etkin bir biçimde kaçınılır, bir eşlikçiye gereksinilir ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile buna katlanılır. E. Duyulan korku ya da kaygı, agorafobi kaynağı durumların yarattığı gerçek tehlikeye göre ve toplumsal-kültürel bağlamda orantısızdır. F. Korku, kaygı ya da kaçınma, sürekli bir durumdur, altı ay ya da daha uzun sürer. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Agorafobi Sebepleri Nelerdir? Sebepleri hakkında çok fazla bir şey bilinmese de agorafobinin genetik yatkınlık ve yaşam olaylarıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda bilişsel faktörler de hastalığın oluşması ve gelişmesinde önemli etkilere sahiptir. Bilişsel faktörlere bakıldığı zaman, bireyin korkudan korku duyması, bireyin toplum içinde bir anksiyete geçirmesi hakkındaki negatif ve katasrofik düşünceleri hastalığın oluşumunda ve gelişiminde etkilidir. Örneğin, kalabalık bir ortamda kaygılanıp kendini kaybetmekten korkan bir insan aynı zamanda toplum tarafından deli damgası yemekten de korkar ve toplumun içinden kaçma olanağı olmaması durumu onu daha çok endişeye sokar. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Agorafobi Nasıl Tedavi Edilir? Agorafobisi olan bireyler hem ilaç hem psikoterapi aldıkları zaman iyileşme olasılıkları çok yüksektir. Sadece psikoterapi de agorafobiyi tedavi etmede çok etkilidir. Genelde kullanılan psikoterapi tekniği ‘Bilişsel Davranışçı Terapi’dir. Bu terapide kişi, korktuğu duruma sistematik bir şekilde maruz bırakılarak ‘maruz bırakma’ tekniği uygulanır. Tedavinin yanı sıra, bireyin çevresindeki insanlar ada bilgilendirilmeli, bireye destek olabilmeleri açısından psikologlar tarafından bilinçlendirilmelidir. Kaynak: Köroğlu, E. DSM 5 Tanı Ölçütleri Başvuru Kitabı, APA. Sayfa 113. Read the full article
0 notes
Text
Anksiyete

Anksiyete Bozukluğu
İnsanların birçoğu günlük yaşantılarında kaygı ve korku hissederler. Anksiyete bozukluklarında önemli rol oynayan bu iki duygunun bazı yönleri birbirine benzerken bazı yönleri birbirinden farklıdır. Anksiyete bozukluğu diğer bir adıyla kaygı bozukluğu, öngörülen bir problem üzerine kaygı hissetmektir. Buna karşın korku, birden olan olaya karşı verilen tepkidir. Daha iyi anlamak açısından bir örnek verecek olursak, karşısına yılan çıkan bir insan korku hissederken, mezun olduktan sonra işsiz kalma ihtimali olan bir öğrenci kaygı hisseder. Hem kaygı hem korku sempatik sinir sistemini harekete geçirir yani her ikisinde de vücut uyarılır. Genellikle anksiyetede daha ılımlı bir uyarılma olurken korkuda daha yüksek uyarılma vardır. Örneğin, kaygı duyan bir insan fiziksel enerjisinin azaldığını hisseder ve sürekli gerginlik içindedir. Fakat korku duyan bir insan, çokça terler, hızlı hızlı nefes alıp verir ve her an kaçmaya hazır hisseder. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Korku ve kaygı, kötü olarak nitelendirilmemelidir. Her ikisi de uyumsal süreçler için gerekli duygulardır. Korku ‘kaç veya savaş’ tepkisi için çok önemlidir ve sempatik sistemdeki ani değişiklikleri tetikler, vücudu kaçma veya savaşma tepkisine hazırlar. Doğru durumlarda korku hayat kurtarır. Örneğin, karşısına ayı çıkmış bir adam düşünün. Adam korku duymayıp kaçmak için herhangi bir girişimde bulunmazsa hayatı tehlikeye girer. Bu durumlar için korku duyulması, vücudu kaçmaya hızlı bir şekilde hazırlar ve hayat kurtarır. Fakat bazı anksiyete bozukluklarında, kişiler ortada herhangi bir tehlike olmadan korku hissederler.
Anksiyete Nedir?
Anksiyete gelecekteki olası tehlikeleri fark etmemize ve bunlar üzerine plan yapmamıza yardımcı olan bir duygudur. Anksiyete hissederek olası problemleri önceden görebilir ve bunlardan kaçınma yahut baş etme stratejileri oluşturabiliriz. Yapılan bir laboratuar araştırmasında, az derecede kaygı hisseden insanların performanslarında gelişme görülmüştür. Bu araştırmaya göre, az derecede kaygı hissetmek performans için iyiyken; kaygı hissetmemek bir problemdir ve çok fazla kaygı hissetmek de zararlıdır. Sınava hazırlanan bir öğrenci üzerinden örnek verecek olursak, öğrenci hiç kaygı hissetmezse çalışmaya gerek görmez; az derecede kaygı sınav için yeterli çalışma performansını sağlar; çok fazla kaygı ise çalışmasına engel olur ve çalışsa bile kaygısı yüzünden sınavda başarısız olur. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Anksiyete belirtileri nelerdir? Kaygılar daha yoğundurKaygı daha uzun sürer ve stresli olay geçse bile kaygı ortadan kalkmayabilirHayatını kısıtlayan etkileri vardırFizyolojik tepkiler ortaya çıkar; çarpıntı hissiürpermemide bulantısınefes almada güçlükgazbağırsaklarda hassasiyetbaş dönmesiterlemeateş basmasıellerin soğumasıağız kuruluğu (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Anskiyete bozukluğu psikiyatrik vakalar arasında en yaygın olan rahatsızlıktır. Dsm 5 Tanı Ölçütleri kitabında ayrılma kaygısı bozukluğu, özgül fobi, sosyal fobi (toplumsal kaygı bozukluğu), panik bozukluğu, agorafobi, yaygın kaygı bozukluğu, maddenin/ilacın yol açtığı kaygı bozukluğu ve seçici konuşmazlık (mutizm) gibi çeşitleri tanımlanmıştır. Aşağıdaki tabloda bazı anksiyete bozukluklarının kısa tanımları verilmiştir: Spesifik fobiler Gerçek bir tehlike olmadan bir nesneden veya durumdan korkma Sosyal anksiyete bozukluğu Tanımadığı insanlarla veya toplulukta bulunduğunda hissedilen kaygı Panik bozukluğu Tekrarlayan panik ataklarla ilgili endişelenme Agorafobi Anksiyete belirtileri ortaya çıktığında kaçmak veya yardım isteyecek yer bulmada zorluk çekeceği yerlerde bulunma kaygısı Yaygın kaygı bozukluğu 6 ay boyunca kontrol edilemez endişe durumu (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Anksiyete Bozukluğunun Sebepleri Nelerdir? Tanımında da bahsettiğimiz üzere, anksiyete normal insanların hissedebileceği kaygıdan daha sık ve daha yoğun olan kaygıdır. Peki bu durumun sebepleri nelerdir? Kişideki kalp hastalıkları, diyabet, tiroit problemleri, hipertiroit, solunum yolu problemleri, astım, madde bağımlılığı ya da yoksunluk, kronik ağrılar ve huzursuz bağırsak sendromu, savaş/kaç mekanizmasını etkileyebilecek nadir tümörler gibi tıbbi problemler anksiyete belirtilerine sebep olabilir. İkizler üzerinde yapılan araştırmalarda, spesifik fobilerin, sosyal anksiyete bozukluğunun ve genel anksiyete bozukluğunun %20-%40’ının, panik bozukluğunun %50’sinin genetik olabileceği görüldü.Korku koşullanması da kaygının davranışsal açıdan açıklanmasında önemlidir. Mowrer’in ‘İki Faktör Teorisi’ne göre, kaygının oluşması klasik koşullanma ve edimsel koşullanmanın birleşiminden kaynaklanır. Örneğin, köpek tarafından ısırılan bir çocuk köpekten korkar, yani klasik koşullanmadan dolayı köpek eşittir korkudur. İkinci adımda ise, köpekten kaçma veya köpek olmayan yerde olma davranışı çocukta rahatlık hissine yol açar, bu rahatlık hissi de kaçınma davranışını pekiştirir. Bu kısım da edimsel koşullanmadır. Gelecek hakkında sürekli kötü düşünme, çevresi üzerinde kontrolü olmama hissi ve çevredeki negatif olaylara daha fazla dikkat etme gibi bilişsel faktörler de anksiyete bozukluğunun gelişmesine sebep olmaktadır. Anksiyete çeşitleri ve tedavileri için bakınız: Agorafobi Nedir? Kaynakça: Kring Ann and Johnson S. Abnormal psychology, 12th edition. Page:174. Read the full article
0 notes
Text
Sağlık Psikolojisi Nedir?
Bu yazımızda Psikoloji bölümünün alt alanlarından biri olan Sağlık Psikolojisi alanına değineceğiz. Bütün insanlar için sosyal, psikolojik ve fizyolojik açıdan sağlıklı olmak yaşamsal faaliyetleri düzgün bir biçimde yerine getirmek için gereklidir. Joseph Matarazzo sağlık psikolojisini "sağlığın geliştirilmesi ve sürdürülmesi, hastalıkların ve ilişkili işlev kayıplarının azaltılması ve tedavisi için psikoloji disiplinin kendine özgü eğitimsel, bilimsel ve mesleki katkılarının toplamı" olarak değerlendirmektedir. Sağlık psikolojisi, hastalık ve sağlık durumunu biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan inceleyen psikolojinin bir alt alanıdır. Sağlık psikolojisi, hastalığın ve sağlığın oluşmasının birden fazla faktöre bağlı olduğunu savunur. Bireyin sağlığı bulaşıcı ve kalıtımsal hastalıkların yanı sıra bireyin davranışlarından ve sosyal çevresinden de etkilenmektedir. Bu nedenle sağlık psikolojisi hastalığı ve sağlığı incelemek için biyopsikososyal modeli kullanmaktadır. Bu model sağlık ve hastalığın biyolojik (virüsler, bakteriler, yaralar), psikolojik (davranış, inançlar, baş etme, stres, ağrı) ve sosyal (sınıf, istihdam, etnik köken) açıdan incelenmesini sağlamaktadır. Sağlık psikolojisi, hastalık ve sağlığın süreci, nedenleri ve sonuçlarını araştırırken psikolojik faktörlerin etkilerini vurgulamaktadır. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({});
Sağlık psikolojisinin başlıca amaçları:
Hastalıkların temelindeki davranışların rolünü değerlendirmek. Örneğin, sigara kullanma, beslenme ve egzersiz yapmama gibi davranışlar koroner kalp hastalığına sebep olabilmektedir.Sağlıksız davranışları tahmin etmek. Örneğin sağlık ve hastalık ile ilgili inançlar davranışları belirleyebilir.Psikoloji ve fizyoloji arasındaki ilişkiyi değerlendirmek. Örneğin, endişe ve stres kişinin biyolojisini ve fizyolojisini etkileyebilir ve bu da hastalığı tetikleyebilir yahut hastalığın şiddetini arttırabilir.Hastalık boyunca psikolojinin rolünü anlamak. Örneğin, hastalığın psikolojik sonuçlarını anlamak hem ağrı, bulantı ve kusma gibi fizyolojik belirtileri hem de kaygı ve depresyon gibi psikolojik belirtileri azaltmaya ve hafifletmeye yarayabilir.Hastalığın tedavisinde psikolojinin rolünü değerlendirmek. Örneğin, hastalığın oluşmasında psikolojik faktörlerin yeri önemli ise, psikolojik etkenler hastalığın tedavisinde de rol oynayabilir yahut kalp krizi geçirmiş bir insandaki stresi azaltmak ve sigara içme davranışını bırakmasını sağlamak, bu bireyin başka bir kalp krizi geçirmesini önlemede yardımcı olabilir.Sağlıklı davranışları teşvik etmek. Örneğin, hastalıklardaki davranışsal sebepleri ortaya çıkarmak insanların bu davranışlardan uzak durmasını sağlayabilir; spor yapmanın obeziteyi önlediğini duyan bir insan spor yapmaya daha fazla meyilli olur.Hastalığı önlemek. Örneğin, stresi azaltmak kalp krizi riskini önleyebilir.Sağlık hizmetlerini ve devletin sağlık bakım politikasını geliştirmek. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({});
Sağlık Psikolojisi Alt Alanları
Klinik Sağlık Psikolojisi İlk olarak klinik psikoloji eğitimini ve sonrasında sağlık psikolojisinde uzmanlıklarını tamamlayan kişilerdir. Hastaneler, danışmanlık ve sağlık merkezlerinde hizmet verirler. Stres ve ağrı yönetimi, kronik hastalıkları olan hastalar için rehabilitasyon vs gibi alanlar üzerinde çalışırlar. Uzman Sağlık Psikolojisi Psikoloji eğitiminden sonra sağlık psikolojisi alanında yüksek lisanslarını tamamlarlar. Araştırma, eğitim ve danışmanlık alanında yetkinliğe sahiptirler. Okullarda, sanayi veya sağlık hizmeti ile ilgili alanlarda veya akademisyen olarak çalışabilirler. Toplum Sağlığı Psikolojisi Toplumdaki bireylerin sağlığı ve refahını etkileyen toplum faktörlerini inceler. hastalıkları önlemek, tedavi etmek ve fizyolojik ve psikolojik sağlığı geliştirmek için topluluk düzeyinde müdahaleler tasarlar. Halk Sağlığı Psikolojisi Sağlık ve psiko sosyal faktörler arasındaki neden sonuç ilişkilerini araştırır. Sağlık psikolojisinin sağlık politikalarının oluşturulmasında işlev görebilmesini sağlar. Halk sağlığı psikologları için sağlığın geliştirilmesi ve hastalıkların önlenmesi tedaviden daha önemlidir. Kaynak: Jane ogden Health Psychology, chapter 1 Read the full article
0 notes
Text
Psikoloji Okumak

Psikoloji Bölümü Okumak
Bu yazımızda sizler için psikoloji okumak kavramını ele aldık. Her lisans eğitiminde olduğu gibi psikoloji okumanın da hem olumlu hem olumsuz yanları var. İç karartıcı olmaması adına önce olumlulardan başlamak isterim. Psikoloji Okumanın Olumlu Yönleri İlk olarak psikoloji; klinik psikoloji, gelişim psikolojisi, adli psikoloji, sağlık psikolojisi, nöropsikoloji ve pozitif psikoloji gibi birçok alt alana sahip bilim dalıdır. Psikoloji eğitimi alırken her alt alana dair bilgiler verilir ve öğrenciler de ilgi ve yetenek alanlarına, hangi alt alanın kendilerine daha uygun olduğuna karar vererek o alt alan üzerinde yüksek lisans yapma şansına sahip olur. Aynı zamanda psikoloji biliminin çok yönlülüğü öğrencilerin bilgi yelpazelerini genişletir. İkinci olarak psikoloji okumak, bireyin bakış açısını genişletir ve bireye birçok değer katar. Örneğin doğumdan ölüme kadarki yaşam sürecinin temel özelliklerini öğrendiğinizde artık bireylerin belli davranışlarının aslında bu süreçlerin bir parçası olduğunu kavrayabilir ve kişileri etiketlemeden, ona göre duyarlı davranmaya başlarsınız. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Üçüncü olumlu özellik ise psikolojinin geniş çalışma alanlarıdır. Her ne kadar yüksek lisans bu bölüm için gerekli gibi görünse de yüksek lisans yapmadan da adliyelerde, şirketlerde insan kaynakları departmanında yahut formasyon eğitimi aldıktan sonra he okulda çalışma imkanınız var. Yüksek lisansı tamamladıktan sonra ise hastaneler, adliyeler, danışmanlık merkezleri, okullar, üniversiteler, rehabilitasyon merkezleri, devlet daireleri ve askeri hizmetlerde çalışabileceğiniz gibi, kendi özel ofisinizde de çalışabilirsiniz. Psikoloji Okumanın Olumsuz Yönleri Olumsuz yönlerine gelecek olursak, ilk olarak psikoloji bölümüne olan talepten dolayı çoğu özel üniversitelerde psikoloji lisans eğitimi bol kontenjanlarla açılıyor. Arz talep dengesine göre açılan bu eğitimlerin çoğunun sağlıklı ve düzgün olduğunu düşünmüyorum. Tabi ki aralarında birçok kaliteli okul var fakat bazı okullar sadece bunun ticaretini yapıyorlar. Buna ek olarak ders içerikleri genelde temel düzeyde oluyor ve mezun olduğunuz zaman yahut öğrenciyken belli başlı terapi veya test eğitimleri almak durumunda kalıyorsunuz. Bu eğitimler ise yüksek fiyatlarda eğitimler ve bunların aslında lisans eğitimi boyunca verilmesi gerektiğini düşünüyorum. İkinci olumsuz özellik olarak, yüksek lisans için de çoğu devlet okullarındaki kontenjan neredeyse 10 kişiyle sınırlı ve bu da öğrencileri özel üniversitelerin yüksek lisans eğitimlerine başvurmaya mecbur bırakıyor. Özel üniversitelerin yüksek lisans programları ise çoğunlukla çok sayıda öğrenci alıyor ve fiyatları lisans eğitimleri gibi fazla. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Aynı zamanda devlet üniversitelerinde yüksek lisans kabul şartlarında öğrencinin ‘psikoloji’ mezunu olması şartı aranırken; özel üniversiteler psikolojiden çok alakasız bölümlerden mezun olan kişileri yüksek lisansa kabul edebiliyor. Yani gene aynı arz talep dengesi üzerinden kalite değil ticaret ön plana çıkıyor. Üçüncü olumsuz özelliği ise, birçok öğrencinin staj yeri bulmada zorluk çekmesidir. Bazı okullarda zorunlu staj olmadığı için öğrenciler gönüllü olarak staj başvurusunda bulunmak zorunda kalıyorlar. Devlet kurumları, adliyeler, devlet hastaneleri ve birçok kurum da gönüllü stajyerleri kabul etmiyor. Haliyle öğrenciler de özel bazı kurumlara başvurup kendileri staj bulmaya çalışıyorlar. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Diğer bir olumsuz özellik ise iş ilanlarında en az iki yıl tecrübeli kişiler isteniliyor ve bazı yerler çok düşük maaşla çok iş yaptırmaya kalkabiliyorlar. Tabi ki bu durum her yer için geçerli değil ve kişinin kendini ne kadar geliştirdiğiyle ilgili bir durum. Yani kendinizi ne kadar çok geliştirir, ne kadar çok deneyim elde ederseniz daha iyi bir iş imkânına sahip olmanız o kadar olasıdır. Her ne kadar olumsuzlukları can sıkıcı olsa da psikoloji okumak kişinin hem kendi gelişimine hem de çevresini anlamasına büyük ölçüde katkıları olan bir alandır. Severek icra ettiğiniz müddetçe bu olumsuzlukların da üstesinden gelip başarılı bir kariyere sahip olabilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Olan Üniversiteler
Klinik Psikoloji Yüksek Lisans
Hangi üniversitelerde Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programı vardır? Klinik Psikoloji yüksek lisans başvuru şartları nelerdir? Vakıf üniversitelerinde Klinik Psikoloji yüksek lisans ücretleri ne kadardır? Sizin için üniversitelerin resmi sitelerinden aldığımız bilgileri derledik. Devlet Üniversiteleri Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programları 1) Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Eğitim dili Türkçedir. Programa sadece 4 yıllık Psikoloji lisans mezunları katılabilir. ALES EA puanının en az 70; İngilizce yeterlilik için YDS 50 ve üzeri, TOEFL IBT 60 ve üzeri, PTE 45 ve üzeri puan almış olması gerekmektedir. Başvuru Tarihleri: 10-27 Haziran 2019 Hatalı Başvuru ve/veya Red Bildirimlerine İtiraz Süresi: 1 Temmuz 2019 Pazartesi Sınava (Mülakat/Yazılı ) Girmeye Hak Kazanan Adayların Sınav Yeri ve Saati İlanı: 4 Temmuz 2019 Perşembe Sınav Tarihleri: 8-9-10 Temmuz 2019 Kazanan ve Asıl Yedek Adayların İlanı: 17 Temmuz 2019 Çarşamba Asıl Adayların Kayıt Tarihleri: 22-23-24 Temmuz 2019 Yedek Adayların İlan Tarihi: 25 Temmuz 2019 Perşembe Yedek Adayların Kayıt Tarihi: 26 Temmuz 2019 Cuma Başvuru Ücreti: 50 TL (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); 2) Boğaziçi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans ALES EA puan türünden en az 60 puan yahut GRE Sayısal türünden 150 puan gereklidir.İngilizce yeterlilik için ise BUEPT veya TOEFL 550, TWE 4.5 veya TOEFL (IBT) 79,TWE 22 veya IELTS Akademik 6.5, Akademik yazma bölümü 6.5 olması gerekmektedir. Lisans genel ortalaması 4.00’lük sistemde en az 2.50 olmalıdır. Başvuru Takvimi: Yazılı Sınav Tarihi: 6 Mayıs 2019 Yazılı Sınav Saati/Yeri: 10.00-13.00 / KPark 02 ve 07 Sözlü Sınav/Mülakat Tarihi: 16 Mayıs 2019 Sözlü Sınav/Mülakat Saati/Yeri: 13.00-17.00 / John Freely Binası JF331 3) Hacettepe Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans 4 yıllık Psikoloji lisans mezunlarının başvuruları kabul edilir. Lisans genel not ortalamasının 4.00’lük sistemde en az 3.00 olması gerekmektedir. ALES EA puan türünden en az 75 puan olmalıdır. YDS’ den en az 70 puan ya da ÖSYM tarafından eşdeğerliği kabul edilen ulusal veya uluslar arası geçerliliği olan ve eşdeğerliliği kabul edilen sınavlardan birinden 70 eşdeğeri puan almış olmak gerekmektedir. 4) İstanbul Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisans Bu program, klinik/sağlık psikolojisi ve psikoanalitik psikopatoloji odaklıdır.Başvurmak için 4 yıllık Psikoloji lisans mezunu olmak gerekmektedir. ALES ve yabancı dil sınavlarından yeterli puan almak gerekmektedir. 5) Orta Doğu Teknik Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programa başvurabilmek için Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü mezunu olma şartı vardır. ALES EA puan türünden 75 veya GRE sınavlarının birinden geçerli nota sahip olmak; İngilizce yeterlilik için METU IYS en az 75 veya eşdeğer sınavların puanları alınmış olmalıdır. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Vakıf Üniversiteleri Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programları 1) Acıbadem Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Bu programa sadece Psikoloji lisans programından mezun olanlar başvurabilir.Lisans genel not ortalaması 4.00’lük sistemde en az 2.50 olmalıdır.ALES EA puan türünden en az 55 puan gerekmektedir.TOEFL-IBT en az 60 puan veya YDS/ÜDS/KPDS/YÖKDİL’ den en az 50 puan olmalıdır. Dil yeterliliğine sahip olmayan adayların Acıbadem Üniversitesi Yabancı Dil Yeterlilik Sınavı’ndan en az 50 puan alması gerekmektedir.Ücret: 66.000 TL 2) Bahçeşehir Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans *Bu programa sadece Psikoloji lisans programından mezun olanlar başvurabilir.Eğitim dili İngilizcedir ve program tezli yürütülmektedir.Lisans genel not ortalamasının 4.00’lük sistemde en az 2.80 olması gerekir.ALES EA puan türünden en az 65 veya GRE 151 puan yahut GMAT 480 puan olması gerekir. YDS, YÖKDİL, PTE Academic veya BAU Prof. Sınavlarından herhangi birinden 75 almak yahut TOEFL IBT’den 90 puan almak gerekmektedir.Ücret: 58.050 TL (Peşin), 64.500 TL (Taksitli) 3) Maltepe Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Bu programa sadece Psikoloji lisans mezunlarının başvuruları kabul edilmektedir.ALES’ den en az 55 puan gerekmektedir.YDS’ den yahut ÖSYM tarafından eşdeğer kabul edilen bir yabancı dil sınavından en az 70 almak gerekmektedir.Beden Psikoterapisi Sertifikalı Klinik Psikoloji Ücreti: 60.000 TLÜcret: 45.000 TL 4) Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Bu programa Psikoloji, PDR veya Tıp Fakültesi lisans mezunları başvurabilmektedir.Tezli yüksek lisans programı için adayların ALES herhangi bir puan türünden en az 55 puan almış olması gerekmektedir.Tezli programa bilim sınavı ve ALES puanı ortalaması 70 ve üzeri olan adaylar başvurabilmektedir.Tezsiz program için ALES şartı yoktur. Sadece bilim sınavı puan sıralamasına göre öğrenci alınmaktadır.Tezli Yüksek Lisans Ücreti: 59.950 TLTezsiz Yüksek Lisans Ücreti: 49.950 TL 5) Işık Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Program dili Türkçedir. Sadece Psikoloji, PDR ve Tıp Fakültesi lisans mezunları kabul edilmektedir.Lisans genel not ortalamasının 4.00’lük sistemde en az 2.50 olması gerekmektedir.Tezli program için ALES EA puan türünden 60 puan alınmalıdır.Tezsiz program için ALES koşulu aranmamaktadır. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); 6) Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans 4 yıllık lisans mezunları başvurabilir.Lisans genel not ortalamasının 4.00’lük sistemde en az 2.50 olması gerekmektedir.ALES’ ten en az 70 puan veya GRE ya da GMAT sınavlarından eşdeğer puan almak gerekmektedir.YDS’ den 70 ya da ÖSYM tarafından eşdeğerliği kabul edilen ulusal veya uluslar arası sınavlardan istenilen puanları almış olmak gerekmektedir.Başvuru Dönemi: 15 Nisan 2019 – 13 Mayıs 2019Ücret: 80.000 TL 7) İstanbul Esenyurt Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Psikoloji, PDR ya da Tıp Fakültesi lisans mezunları başvurabilmektedir.Ücret bilgisi bulunmamaktadır. 8) Okan Üniversitesi Klinik Psikoloj Yüksek Lisans Sağlık odaklı, yetişkin odaklı ve travma odaklı yüksek lisans programları tezli ve tezsiz yürütülmektedir.Tezli program için adayların ALES EA puan türünden 55 veya GRE yahut GMAT eşdeğer puanları almış olması gerekmektedir. Ücret: 54.000 TLGelişim Odaklı Klinik Psikoloji Ücreti: 43.200 TL 9) Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Klinik Psikoloji tezli yüksek lisans programı için lisans mezunu olmak, ALES’ ten en az 55 ve YDS’ den 55 yahut eşdeğer sınavlardan uygun puanları almak gerekmektedir. Klinik Psikoloji tezsiz yüksek lisans programı için sadece yabancı dil sınavına girmek yeterlidir. Alınan puan değerlendirmede kullanılmaktadır.Tezli Yüksek Lisans Ücreti: 32.500 TLTezsiz Yüksek Lisans Ücreti: 24.400 TL 10) Doğuş Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans ALES EA puan türünden en az 55 almış olmak gerekmektedir.KPDS/ÜDS/YDS puanı en az 55 olmalıdır.Tezsiz programda ALES şartı aranmamaktadır.Tezli Yüksek Lisans Ücreti: 44.000 TLTezsiz Yüksek Lisans Ücreti (Türkçe): 12.250 TL (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); 11) Hasan Kalyoncu Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Bu programa Psikoloji ve Psikolojik Danışmanlık lisans mezunu olanların başvuruları kabul edilmektedir.ALES EA puan türünden en az 55 puan almış olmak gerekmektedir.YÖKDİL ve YDS’ den en az 50 ya da eş değer puan almış olmak gerekmektedir.Tezsiz yüksek lisans programı için ALES puanı gerekmemektedir. *Başvuru Takvimi: Yazılı Bilim Sınavı Tarihi: 17 Temmuz 2019 Mülakat Tarihi: 25-26 Temmuz 2019 Kabul Listelerinin İlan Tarihi: 29-31 Temmuz 2019 Resmi Kayıt Tarihi: 01-10 Ağustos 2019 Yedek Listeden Kayıt Tarihi: 19-23 Ağustos 2019 Tezli Yüksek Lisans Ücreti: 30.000 TL Tezsiz Yüksek Lisans Ücreti: 22.000 TL 12) Haliç Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans ALES EA puan türünden en az 55 puan almış olmak gerekmektedir. Tezli Yüksek Lisans Ücret: 41.400 TLTezsiz Yüksek Lisans Ücreti: 25.000 TL 13) Başkent Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Yalnızca Psikoloji lisans mezunu olanların başvuruları kabul edilmektedir.ALES EA puan türünden en az 70 veya GRE sayısal (eski sistem) puan türünden en az 700/GRE (yeni sistem) den ise 155 sayısal puan gerekmektedir. 4.00’ lük puan sisteminde lisans genel ortalamasının en az 2.50 olması gerekmektedir.YDS, KPDS, ÜDS veya TOEFL IBT’ den 70 yahut CAE’ den B, CPE’ den C ya da Pearson PTE’ den 71 puan almak gerekmektedir.Ücret: Eğitim ücreti öğrencinin aldığı derslerin toplam kredisine göre hesaplanmaktadır. Kredi başına eğitim ücreti 2018-2019 Akademik Yılı için 650 TL olarak belirtilmiştir. 14) Gelişim Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans ALES sınavından en az 55 yahut YÖK tarafından GMAT (450) veya GRE (610)’ dan eşdeğer puan alması gerekmektedir. Tezsiz yüksek lisans için ALES şartı yoktur.Tezli Yüksek Lisans Ücreti: 45.000 TLTezsiz Yüksek Lisans Ücreti: 40.000 TL (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); 15) İstanbul Şehir Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programa Psikoloji lisans mezunu öğrencilerin başvurusu kabul edilmektedir.Eğitim dili Türkçedir. Başvuranların lisans genel ortalamasının 4.00’ lük sistemde en düşük 2.50 veya 100’lük sistemde en az 65 olması gerekmektedir.Tezli ve tezsiz programları vardır.Tezli yüksek lisans için ALES EA puan türünden en az 60, İngilizce yeterlilik için KPDS/ÜDS/E-YDS’ den 70 veya STEP’ den 75 puan almış olmak gerekmektedir.Tezsiz yüksek lisans programı için ALES şartı yoktur.Ücret (Tezli-Tezsiz): 60.000 TL 16) Yakın Doğu Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans 4 yıllık lisans mezunu olanlar başvurabilir.ALES’ den en az 55 puan almak gerekmektedir. *Ücret: KKTC uyruklu öğrenciler için bir ders ücreti €350 T.C. uyruklu öğrenciler için bir ders ücreti €450 Yabancı uyruklu öğrenciler için bir ders ücreti €350 17) Beykent Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Tezli yüksek lisans programına başvurmak için ALES’ den en az 55 puan almış olmak gerekmektedir.Ücret: 60.088 TL 18) Arel Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Sadece Psikoloji ve PDR lisans mezunlarının başvuruları kabul edilmektedir.Program dili Türkçedir.ALES EA puan türünden en az 55 puan almış olmak gerekmektedir.Tezli Yüksek Lisans Ücreti: 38.115 TLTezsiz Yüksek Lisans Ücreti: 33.500 TL Read the full article
0 notes