Don't wanna be here? Send us removal request.
Text

Öylesine bakıp öylesine geçerseniz İstanbul sokaklarından,göreceğiniz ahval değişmeyecektir.Kalabalıklar,kalabalıklar ve kalabalıklar. Gergin insanlar,tahammülsüz tavırlar,kavgalar. Varmak istediği yere koşar adım giden kimseler...Çünkü bu kimselerin her zaman yetişmeye çalıştığı birşey muhakkak olacaktır bu şehirde.Bundan olmalı ki yavaş yürüyen her insan zamanla adımlarını hızlı atmaya alışacaktır burada.Adımlarını hızlı atan insan geride kalmak istemediği için bunu yapar,lakin bu şehirde insanlar bunu ayakta kalmamak için yapıyor.Ve insan insandan işte o zaman ayrılıyor.
Velhasıl İstanbul’a öylesine bakarsak sadece bunları görebiliriz. Ancak kafamızı şöyle bir kaldırdığımızda,yeryüzündeki kalabalıklardan önce,gökyüzündeki sakinliği görebiliriz. Sokağın başındaki hengameye rağmen sokağın sonunda karşımıza çıkan Galata Kulesi gibi nice güzellikleri de görebiliriz. Belki de güzelliklerini gördükçe demin bizi avuçlarının arasına alıp ruhumuzu sıkıştıran İstanbul’u alt edebiliriz.Huzuru ancak güzellikleri görerek getirebiliriz.Güzellik gönlü açar,öyle değil mi? Gelin “İstanbul’da yaşamak çok zor!” meselesine bir de böyle bakalım. Aksi takdirde bu şehir bizi yutar. Sahi yutmak demişken, ne diyordu Cengiz Özkan bir türküsünde;
“A İstanbul beyim aman sen bir han mısın,
Varan yiğitleri de beyler aman yudan sen misin?”.
2 notes
·
View notes
Text

Günün herhangi bir vaktinde rastladım bu kareye.Her biri ayrı bir dünyaydı sanki.Fotoğrafın solundaki amca kırgınlığı,küskünlüğü temsil ediyordu o an.Sırtı dönük uzaklara bakarken yakınlarda bir yerlerde iyileşmeyen yaralarını tekrar sarıyordu belki.Kırgınlıklarını hatırlayıp belki de hiç tanımadığı diğer insanlarla konuşmuyor ve onlarla kuracağı muhabbeti gözleriyle kaldırım taşlarına anlatıyordu.Belki de ihtiyar bedenindeki çoçuğu sokaklara çıkarmış doyasıya yaşayamadığı günlerin peşinden koşturuyordu.Ne acı ‘insanlar’ yüzünden insana sırtını çevirmek, ne acı içimize hapsedilmiş yaşanamamışlıklar.
Gözüyle dünyası arasına mesafe konulmuş gözlüklü amca içlerinden en rahat gözükeniydi.İki çerçevenin kadrajına sıkıştırılmış görüntülere net bakarken,bazısının da bulanık kalmasını istiyor olabilirdi.Yahut hiç görmemek,karanlıkta kalmak yani.Bilirsiniz insan kimi zaman dünya gözüyle gördüklerine inanamıyor,pişman oluyor.Bu amcanın rahat görünümünü de buna bağlıyorum.İstediğini net görmek istemediğini bulanık...Ve bir acı daha;karanlılığı tercih etmek.
Elini çenesine koyan amca ise düşünceli.Vücut dili diye bir şey var malum.Elin çeneye konması kişinin düşünme ve karar verme aşamasında olduğunu gösterirmiş.Bu amcanın gözlerini kapadığına bakmayın,uyumuyordu ha.Muhtemel o da bir karar peşinde.Ya da bir derdi var.Sahiden insan dert sahibi olunca daha çok düşünceli oluyor.Ne yapacağı,nasıl bir yol izleyeceği kararsızlığında savrulup duruyor.Biz yeni insanlar bu tip durumlarda desteksiz çıkamayız işin içinden.Ama bu amcamız gibi eski(!) insanlar çabucak buluverir çarenin yollarını bir başlarına.Belki hayat tecrübesi,belki bir dua,belki de dertsiz kalmama alışkanlığı.O zaman bir acı daha;derde alışmak.
Karenin son kahramanı sağ köşede,bir öğle uykusu ziyafeti çekiyor o sıralar.Amcamız kasketini de hafif bükmüş,kendini dünyanın dönüşüne salıvermiş.Evet onun da omuzlarında ağır yükler vardır,dertsiz insan yoktur eyvallah ama amcamız o an,o uyku anında kuş tüyü gibi hafifliyordur eminim.Elindeki kahverengi tesbihin tanelerinden birini diğerinin ardına atarken,geride bıraktığı yüklere,şu an omuzunda taşıdığı yüklere ara vermişti.Ama biliyordu gerçeği,uyuyunca sadece ara veriliyordu.Nihayetinde saat işliyordu.Madem öyle alın size hakikatli bir acı daha;zaman geçiyor...
Ne diyordu yedi güzel adamdan Erdem Bayazıt : Geçiyor pervasızca geçiyor çıngıraklı kuyruğunu sallayıp zaman...Geçip giderken bizlere bunun şarkısını söylüyor.Şairin de benzettiği gibi çıngırağını sallıyor ve ses veriyor,farkettiriyor geçip gittiğini.Bunu bazen bu dört yaşlı Amca’nın ihtiyarlığında,bazen yanı başlarında duran yaprakları dökülmüş ağaçlarda,üzerine oturup aşındırdıkları belediye banklarında yüzümüze vuruyor.Bize düşen ise bu amcalar gibi kendi içimizde farklı dünyalar yaşasak bile akreple yelkovan uyumuna kafa yormak/yorabilmek.Zaman geçerken birlikte huzurla yaşayabilmek.Zaman geçecek şüphesiz tükenecek ve bir gün hep beraber gideceğiz.İbrahim Tenekeci ağabeyin de dediği gibi; hayatın yolculuk olduğuna inanıyoruz.Gitmek için geldik.Vesselam...
0 notes
Audio
"Ya bu benim içimde dolaşan da kimdir? Ya bu benim içimde mekan tutan da kimdir?"
0 notes
Photo

"Seni düşününce simsiyah olurum Unuturum hangi kayada kaç kekliğin öttüğünü. Cebelitarık gibi uzakmış gözlerin, Şimdi içimdeki buzla avunurum. Göklerin ateşi söndü sen gidince Artık adını hangi taşa yazsam efkarım geçmez. Ateş kendi yasasıyla yakarken bedenimi Saymadım kaç kerem geçti sahradan Seni düşününce kırşehir olurum Bozkırın üstünde eserken rüzgar..." #nurettinrençber #istanbul #kızkulesi
0 notes
Photo

“İnsanoğlu gamdan hali değildir, her birini bir efkâra yazmışlar…” #konya #turkey #aziziyecamii #bedesten #mosque (Bedesten, Konya)
0 notes
Text
Kış Bahçesi'nde
Ne güzeldi o kış bahçesinde Güllerin çok derinlerde çalışan uykusu Sana bir bahar hazırlamak için. Dallar, filizler, eski masal dilberleri gibi Hüzne ve hülyaya gömülmüş Doğmamış çocuklara Ninni söylüyorlardı sanki... Ana rahmi gibi sıcak ve yüklü idi hava İyi mayalanmış hamur gibi Gizli nabızlarla atıyordu toprak. Ahmet Hamdi Tanpınar
0 notes
Audio
Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim. Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme... Hayat bir boş rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim. Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme... Hayat boş geçti Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz katında Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum...
0 notes
Photo

“senden umut kesmem, kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır”
#sezai Karakoc#
207 notes
·
View notes
Text
Aynalar
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik; İşte yakalandık, kelepçelendik! Çıktınız umulmaz anda karşıma, Başımın tokmağı indi başıma. Suratımda her suç bir ayrı imza, Benmişim kendime en büyük ceza! Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme! Acı, hapsettiğin sefil gölgeme! Nur topu günlerin kanına girdim. Kutsi emaneti yedim, bitirdim. Doğmaz güneşlere bağlandı vade; Dişlerinde, köpek nefsin, irade. Günah, günah, hasad yerinde demet; Merhamet, suçumdan aşkın merhamet! Olur mu, dünyaya indirsem kepenk: Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk? Çıkamam, aynalar, aynalar zindan. Bakamam, aynada, aynada vicdan; Beni beklemeyin, o bir hevesti; Gelemem, aynalar yolumu kesti. Necip Fazıl Kısakürek
0 notes
Text
Yalnızlığım
Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,
Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.
Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,
Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım
Güneşim aydan sarı,yarınım dünden zorsa,
Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi
Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi,
Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa.
Bir camın arkasında açılıyor güllerim,
Havuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı.
İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı;
Ruhumun dünyasndan eser tahayyüllerim
Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım
Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde
Belki bu mısralarım esecek gönüllerde
Fakat herkese uzak kalacak,yalnızlığım.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
0 notes
Text
Zaman kanatlı bir mahluk misali uçup gidiyor.Bakakalıyoruz ardından kısılmış gözlerle…Anılar,hatıralar,sevinçler,hüzünler dökülüyor dev kanatlarından mavi sonsuzluğa..
1 note
·
View note
Quote
İnsaf, dinin yarısı, insanın ise tamamıdır. Kişisel veya toplumsal, kaybetmek üzere olduğumuz, işte budur. Tanınmasın diye yakılan kurbanlar bize hep aynı şeyi söylüyor: Tanınmayacak hale gelen, aslında insanlığımızdır. Onu arıyor muyuz? (Son zamanlarda rastladığım en iyi tespit.Eyvallah Tenekeci Ağabey.)
http://m.yenisafak.com/yazarlar/ibrahim_tenekeci/bize-ne-oldu-2008012
3 notes
·
View notes
Photo

13 notes
·
View notes
Quote
doğma büyüme sevdâ’lıyım ben.. bilmelisin,esirgemem ateşten yanacaksa,yanmalıdır yüreğim..
(via thesiirsever)
84 notes
·
View notes
Text
Keşke bıraksaydın da düşseydim o karanlık sokakta. Ama gerçek bu değil. Vardın ve kolumdan tuttun bir gece yarısı. Sonrası düzmece bir sevinç, sahte bir güven duygusu. Ayağıma takılan gerçeklik ile tepetaklak oldum şimdi. Dil bixem î te got? Nexêr, na meraqa meke tu, baş im, ez baş im.
9 notes
·
View notes