readingwitkarabas
readingwitkarabas
Karabaş Okuyor
1 post
Don't wanna be here? Send us removal request.
readingwitkarabas · 2 years ago
Text
Yenilmez - Stanislaw Lem
“Yenilmez”
Yazar: Stanislaw Lem
Çevirmen: Seda Köycü
Okuduğum baskı: İthaki, 2. Baskı, Mart 2018
Baskı ve dil yorumum: 
Okurken ay bu çeviri türkçesi ıyy dediğimi hatırlamıyorum. Diline dair şahsen bir şikayetim yoktu. Kapak tasarımına bayıldığımı söyleyemem ama çirkin de değil idk nötrüm sanırım. (kitabı sevdiğim için kapağı süperrr olmalı efsanevi olmalı aklımı başımdan almalı azını hak etmiyorr fikriyle bunu demiş de olabilirim hak yemeyeyim) İç tasarımı, font, boyut, sayfa sayısının konumu vb gayet memnunum. Başka baskılara hiç bakmadım var mı yok mu varsa iyi mi kötü mü bilmiyorum ama bu baskı tamam alınabilir bence.
Kitap yorumum: 
Bu kitabı okumam üzerinden yıllar geçti ama hala arada aklıma geliyor, üzerine düşünebiliyorum.
Aslında ilk Stanislaw Lem kitabım olduğu için Ijon Tichy kitaplarını okuyana kadar Stanislaw Lem’i sürekli teknik konuşan, çevreyi ve teknik detayları (bazen epeyi) sıkana kadar uzatan biri olduğunu sanıyordum. Çünkü kitabın büyük çoğunluğu gezegeni, teçhizatı ve yapılanları (büyük olay barındırmayan sıradan eylemleri) betimlemekle geçiyor. Yavaş akan ama manzaraları güzel bi sanat filmi gibi hayal edebilirsiniz. Kafanız topluysa güzelce okuyorsunuz o kısımları da, dikkatiniz dağınıksa veya uykuluysanız geçmiş olsun. Buna rağmen ister yavaş ister hızlı okuyun, bence sorgulayacak veya üzerine hayal kuracak bir hikaye bırakıyor.
Yenilmez benim gözümde Lovecraft tarafından yazılmamış en cosmic horror kitap -hatta abartıp lovecaftın yazdığı hikayelerin bir kısmından çok çok daha ii cosmic horror bile diyebilirim ve kimse de bana karşı çıkamaz her şeyden önce nerde yaşadığımı bilmiyosunuz-
Bunu bu kadar özgüvenli söyleme sebebim cosmic horrorun yapı taşı bütün ögeleri güzel bir inşaa ile barındırması: bilinmezlik, daha önce karşılaşılmamış yabancı görünüşlü durumlar/mekanlar, insan aklının yetersizliği, bize hiçbir zaman net bir cevap veya çare sunmayarak karanlıkta bırakması, şiddet ögesi barındırmadan başa gelenle insanı dehşete düşürmesi… 
Kitap “Yenilmez” isimli bir geminin Regis III isimli bir gezegene inişiyle başlıyor. (6 sayfa sadece geminin gezegene inişi betimlemelerini okuyoruz ve bir şekilde havalı diye şikayet edemiyoruz) Konu aynı gezegene yolculuğundan sonra haber alınamamış Kondor adlı başka bir geminin peşinden giden Yenilmezin, bu geminin akıbeti nedir, mürettebatına ne oldu araştırmalarından, tahminlerinden ibaret. Elbette çoğunlukla bu tahminlerin odağı gezegenin betimlemesi, robotlar, ıssız gezegende hareketsiz araştırma bölümlerini okuyor olsak da sadece durağanlıkla geçmiyor kitap. Cevabı, kararı, kaybı görüyoruz ama macera kitabı, büyük uzaylı savaşları arıyorsanız bu kitabı okumamalısınız.
Bundan sonrası belki biraz spoilera girebilir fyi (aşağıya kitaptan bir alıntı da koydum, yazım tarzını tam yansıtır mı bilemesem de örnek için okuyabilirsiniz.)
Karşılaşılan kötülüğün güdüsünün sadece yok etmek, hükmetmek veya dümdüz şeytanilik olmaması hikayelerde/filmlerde görmeyi en sevdiğim şey -en basit ama farklı detay bile çocuk gibi beni heycanlandırabiliyor, bu konuda çok seçici gurme sayılmam yani. Bu kitapta işte bu güdüyü, güdünün başlangıcını karakterlerin tartışmalarında, tahminlerinde okuyoruz ve varılan fikirden, güdünün ve yöntemin yorumlanışından epeyi tatmin olabiliyoruz. Kitabı okurken bu kısımda bir durup kendi arkadaş grubuma yorumlarını sormuştum çünkü şu soru aklımı karıştırmıştı: bu “şeyler” yaptıklarını zeka ile mi içgüdü ile mi yapıyorlar? Bu ikisi arasındaki fark nedir? Kitaptakiler de aynı soruyu soruyor. Bilinçli ve detaylarının eş zamanlı bilerek, seçilerek yapıldığı yok edişle; ezberlenmiş ve artık varoluşumuzun, var kalma çabamızın bir parçası olmuş alışkanlığın dolaylı sonucu yok edişin arasında fark vardır.
Kitabın bu konuların konuşulduğu kısmından hemen alıntılıyorum: “Anlaşmazlıklar sadece bulutun psişik mi yoksa apsişik mi olduğu sorunu etrafında alevlenmişti. Sibernetikçiler bulutu stratejik hareket yeteneğine sahip, düşünen bir sistem olarak kabul etme eğilimindeydiler daha çok.
(...)
Baş sibernetikçi Kronotos ‘bulut’un, zekası olmadığı halde insanlara saldırmayı ne şekilde öğrenmiş olduğunu sordu Lauda’ya. 
‘Basit,’ dedi biyolog. ‘Milyonlarca yıldır başka bir şey yapmıyordu bunlar. Regis’in ilk sahipleriyle giriştikleri ilk savaşı kastediyorum. Bunlar merkezi sinir sistemi olan hayvanlardı. Bu hayvanlara dünyadaki bir böceğin kurbanına saldırdığı gibi saldırmayı öğrendiler. Bunu bir eşek arısının, zehrini bir çekirgenin ya da bir kın kanatlının sinir yumaklarına enjekte edebildiğine benzer bir incelikle yapıyorlar. Bu zeka değil, içgüdü…’”
Sonuç olarak yavaş akan, yazarın belli ki bu mekanik betimlemelerden ve Yenilmez mürettebatının sıkılmış, ürkmüş, uçsuz bucaksız ve asla dostane olmayan hiçlikte bunalmış halini anlatmaktan keyif aldığı bir kitap. Bilim kurgunun soğuk ve teknik tarafını seviyorsanız, karakterlerle beraber düşünüp ay acb nolmuş demekten hoşlanıyorsanız kesinlikle öneririm.
0 notes