Tıbbiyeli~~~Kendi içinde delidolu günlük güneşlik, dışarıda mı? var elbet bir yağmır
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text

aynaya baktığımda gördüğüm boşluğun ezikliği yerleşti yüreğime .. daha da dibe batıyorum bu gece.. ağladıkça düğümleniyor boğazıma bir şeyler . Kaçıyorum gidiyorum.. saatlerce yürüsem de koşsam da geçmiyor yüreğime çökmüş bu ağırlık . Kurtulmak istiyorum . Saatleri kurduğum o dakikadan kurtulmak istiyorum .. gönül bağı kurduğum her noktadan sıyrılmak istiyorum . Yapayalnızım hayallerimi yerleştirdiğim o sahil yolunda .. şimdi önüme serilmiş , bu ışıldayan şehir hiçbir anlam ifade etmiyor. Gördüğüm tüm güzellikler , tüm bu hayat ... hiçbir anlam ifade etmiyor .. boşluklar üzerime üzerime doğru gelirken ben neden yaşadığımı unutuyorum . Parmaklıklarına tutunduğum bu balkon bana dar geliyor . Üzüntüden titriyorum . Ben artık kendimi üzmek istemiyorum . Kıyamıyorum kendime . Tüm sevgimi içimde saklayıp da çekip gitmek istiyorum . Liman bildiğim tüm bu güvendiklerimden gitmek istiyorum . Nefes almak istiyorum . Bu şehir beni gittikçe daha da boğuyor ... uzaklaşmak istiyorum bu şehirden , bir daha hiç gelmemek üzere burdan uzaklaşmak istiyorum . Yıllar ne ćok şey götürüyormuş insanın hislerinden .. gerçekten gözde ırak olan gönülden de ırak oluyormuş. Anlayamıyorum. Ne hissettiğimi anlayamıyorum. Bu içime yerleşmiş hissizlik yüreğimi yakıyor. Gözlere baktığımda gördüğüm o boşluk içimi acıtıyor.... Bir daha görmemek üzere, bir daha gelmemek üzere uzaklaşmak istiyorum . Bir daha duymamak , konuşmamak üzere unutmak istiyorum . Çok saçma bu dakikalar , bunca keder , bu yolculuk , bu şehir , bu hayat . Her şeyi unutmak istiyorum . 'İstanbul'30 . 05
4 notes
·
View notes
Text

Merhaba bugün de uyumak için göz kapaklarını kapatmam yetmiyor. Yeni bir gün için hazır değil bedenim ve ruhum..Ama sürekli bir zorlama hakim hayatıma. Sürekli bi şart koşma. Yorgunum fazlasıyla...
0 notes
Text

TEK DİLEĞIM
Bugün insanları anlamakta zorluk çekiyorum . En küçük bir mesele bile büyüyüp bir dağ oluyor içimde. O dağı aşıp da uyuyamıyorum. Nasıl mücadele edilir uçmayı bilmeyen kelebeklerle..? Nasıl karşı koyuluyor gün batımına gölge düşüren sözlere? Kumsala bıraktığım her ayak izi daha derin bir yer ediyor gönlümde.. Nerde yüreğime denizin dalgalarını getiren rüzgar? Nerde kanatlarımın altına dokundurduğum o rüzgar... Bu dünya bana dar geliyor , fazla geliyor.. Daha ne kadar sabredeceğim bu yolculuğa, kaç adımlık nefesim kaldı bilmiyorum . Yalnızlıktan hapsolduğum bu köşede bir fısıltı duymayı umut ediyorum . Pencereme vuran yağmur damlalarına sarılıp ısınmayı düşlüyorum... Ölenlerin ardından bir damla kurumuş göz yaşı kalıyor avuçlarımda tüm bunları düşünürken. Karmakarışık bir gece , soğuk bir oda , özlemden sızlayan burnum , sahte olan her şeye küsmüş hislerim ve ben ... Neyi bekliyoruz uyumak için ? Bir şeylerin düzelmesini mi ... Tek dileğim ( sessizce sana söyledim Allah'ım)
0 notes
Text

KENDİMDEN GİTMEK
Acı... Bir ilacın kalan diğer yarımına sığınmış mutluluğum..Gözlerim batan güneşin güzelliğini göremeyecek kadar buğulu , sesim sana yetişemeyecek kadar kesik , düşüncelerim yarının getireceklerini anlayamayacak kadar karışık. Hayatta mıyım, hangi güne aidim, hangi biten mevsimin son hecesiyim , aldığım nefesleri nerede birikliyorum, her akıttığım gözyaşına eş değer bi gülücük sunuyor muyum aynadaki yansımama... Bilmiyorum , belki de bilmek istemiyorum . Şimdi üstüme üstüme geliyor gölgeleri diktiğim bu odanın duvarları . Duvardaki kendi gölgeme sığınıyorum. Güvensizlik sarıyor ruhumu . İnsanlara , hayata , ben dışında olan her şeye karşı buz kesiyor içim.Uzaklaşmak istiyorum , sadece her şeyden herkesten uzaklaşmak istiyorum . Sabrederek kaç gün daha yaşayabilir insan? Ağlamak sadece kendini mutlu edemeyenlere mi mahsus ? Ne kadar uzağa gitsem de hep yakınım bu ruhumu kemiren acıya.. Nerenin gökyüzüne bakarsam bakayım nefesim daralıyor. Hangi boşluğa bakarsam bakayım artık sığamıyorum bu dünya ya .. Hiçbir diyara ait değil hislerim . Benden uzak yerlere ihtiyacım var .. Kendimden gitmem gerekiyor artık .. Dayanamıyorum en çok da kendime .. Dayanamıyorum. Kendime kıyamıyorum , kendime Dayanamıyorum... Paylaşamıyorum ruhumu bedenimle .. Hislerimle düşüncelerimi , insanlarla kendimi .. paylaşamıyorum .. Benden uzak diyarlarda pembe şekerden bulutlar süslüyor çocukların rüyalarını .. İnsan nasıl gider kendinden? İnsan nasıl gider hislerinden, yaşanmışlıklarından, duyduklarından, gördüklerinden...? Sessiz ağlayışlarımı hıçkırarak ağlayarak terk etmek istiyorum. Derin denizlerin diplerinde kurduğum köşemi denizin en sığ , en yüzeyinde, en açık mavi tonlarında uçarak terk etmek istiyorum . Ben artık kendimden gitmek istiyorum.
0 notes
Text

"Yaşamak"... İnsan bir nefese kaç gülücük sığdırır? Gecenin en ıssız karanlığı Güneş'e kavuşurken kaç göz yaşı kirpiklere yapışır? İnsan en çok hangi vakit incinir.. Hangi vakit tebessümüne kırgınlığını serpiştirir? Kim hak eder bir insanın gönlünü incitmeyi, kim hak eder incitmeye gücü yetecek kadar değeri, insan nereden bilebilir üzüleceği cümleyi. Hakikaten gün batımı gelince gökyüzünün üstünü örten siyah çarşaf saklı duyguları da kucaklar mı.. Siyah, insana "değer" kelimesini öğreten en içten renk. Değer, kamburlaşmış vakitlerin bekçisi gibi döküntüleri toplamaktan başka ne yaptı.. Güven ve değer hayat başlangıcından süregelen bir çatışmada. "Yaşamak".. Acısıyla, tatlısıyla her tecrübeyi heybeye yerleştirmek, demek. Boynu bükük kelimelerin dolduramadığı eksik cümlelerin kitapları dolduracak kadar çoğaldığı vakitler; yaşanmışlıkların anlamsızlığını üstlenmeye başladığında "yeter" demek düşüyor aklı başında bir yüreğe. "Yeter".. Canını sevdiğim ben.. Yeter. (Acıyı da tatlıyı da gün batımına yazdım..❤)
0 notes
Text

Ay ve sokak lambası.. Perdenin ucundan uykusuz gözlerime ışık olan iki kaynak. Şimdi bunun üzerine sayfalarca yazı yazabilirim. Ama boşluğa yazmak, silik yazan bir kaleme can vermeye çalışmak gibi. 'Paylaşmak' eylemi yaşadıkça anlam değiştiriyor. Daha çok içimle paylaşır, dışa güler oluyorum. İçimle, an içimle iç içe kara bir kutuya dönüyorum. Bu durumu garipsemiyorum artık. Hayat, benim hayatım. Dilediğim gibi yaşarım. Kimseye hesap vermek borcum yok benim. Ay ve sokak lambası da tam olarak bunu anımsatıyor bana. Biri uzakta biri yakında. Ama ikisi de gözüme aynı ışığı ulaştırıyor. Eğer ışığa aldanırsan sonuç böyle. Gözün ışıkla kamaştığında ay ve sokak lambası aynı değere sahip oluyor. Gözünü bu şaşalı parıltının körlüğünden kurtardığın an fark ediyorsun gerçeği.. Anlamsız olduğunu, tüm bu şehrin ve bakan gözlerin. Bu yüzden aşığım belki gün doğumuna da batımına da. Güneş'in gelişine de gidişine de her gün hiç bıkmadan hayran hayran bakışım bu yüzden. Sıyrılmak istiyorum artık gözleri ve dilleriyle yaşamımı gasp eden her şeyden. Bundan sonra ben ve benim hayallerim ve O' nun istekleri var hayatımda. Ay Güneş'in yansıması ile usul usul gökyüzünde dura dursun. Sokak lambasına noluyor? Onun ne haddine gözlerimi bu kadar kamaştırmak. Artık dünyalık olan tüm ışıklara sırtımı çevirmek istiyorum. Gündüz Güneş' e gece de Güneş'in başka bir yansıması olan Ay' a bakarım . Tüm ışıklar sönsün. Yalancı aydınlıkların karanlığı lekelemeye hakkı yok. Bırakıyorum eteğime dolanmış tüm bu ipleri. Sırtıma aldığım bu yükü bırakıyorum . Ben, ben olmak istiyorum. Podyumun arka tarafına gizlenmiş tüm bakışları ardıma alıp kendi çizdiğim sonu aydınlık karanlık yola gidiyorum. İnsan gerçekle kalmalı, tüm yalanlara inat.
0 notes
Text
SAFSATA 2
Yazmak , hızlı hızlı akıp giden zamanın zerrelerini doldurmaya yetecek bir eylem değil midir.. Karın doyurmuyorsa hiçbir eylem lezzetli değildir akıp giden zaman karşısında . Şehrin sokakaları bu gece de ıslak .Ben ise bu geceden itibaren kuruyup gittim . Unutulan minik bir gölüm artık . Karanlıklara olan düşmanlık belki burdan belki Ay la anlaşmazlığımdan . Şimdi bıraksalar beni sabaha kadar saçmalarım sana .. Ama işte bırakmıyorlar .Hep tutsağım ben bir şeyleri yapmaya , karın doyuracak işlerin kölesiyim ben . Bu dünyada yaratılan zamanda saçmalamaya yer yok , sevişmeye , izlemeye , dinlemeye yer yok .Omzuma binmiş yükler ile kamburlaşmış sırtımı taşımaya çalışan mecalsiz ayaklarımı dindiriyorum sadece .Yoksa saçmalamaya falan gelmedim buraya . Azıcık ini di acıların gönlümdeki ağrısı tekrar yola koyulacağım . Gündüzümü geceye katıp hızlı hızlı yol alacağım .Belki ölene kadar , belki ...
0 notes
Text
SAFSATA
Umursamazca bağırdı pazarcı . Dışardaki çılgın yağmur penceresinde dans ediyordu adeta . Ihlamuru yavaş yavaş yaprak işlemeli cam fincanına doldurdu . Kısa ömürlü bir tebessüm çizildi yüzüne .Gergin dudakları hafifçe gevşedi .Bardağı süzdü bir süre .Çok seviyordu bu bardakta içmeyi sebepsiz yere.Nedenini düşündü , sonra bu düşünceyi bir kenara itip bardaktaki çayın buharında gezdirdi tenini .Derinden bir nefesle kokusunu almaya çalıştı birazdan midesini şenlendirecek olan içeceğin . Bir yudum aldı , biraz dili yandı ama tadın verdiği hissin yanında önemsiz bir yanıktı .Önemsizdi ama kim sırf güzel diye acısına katlanabilirdi .Biraz soğuması için bardağı masaya bıraktı .Ürkek bir hareketle pencereye yanaştı .Yağmur hala yağıyordu .Pencerede farklı farklı figürler çizip aşağıya yuvarlanıyordu .Sokakları boydan boya bugünkü kazancını cebine indirmek için didinen pazarcılar ve alıcı gözlerle her tezgahta duraklayan kaplumbağalar ile yarışır hızda ilerleyen müşteriler ile doluydu . Yağmur ise devam ediyordu . Aynı pazarcı yine umursamazca bağırıyordu . Pencereden bakanın acısını , müşterinin tezgahta dolanan ellerini , gökte uçan kuşu , burnuna damlayan yağmur damlalarını , su birikintisinde can çekişen böceği , açlıkla kıvranarak ona sürtünen kediyi , uzaktan onu izleyen sinsi köpeği , birazdan görünmese de gizlice çekip gidecek olan güneşi , gittikçe daha da kararan bulutları , yıldızsız gelecek geceyi umursamadan bağırıyordu. Sanki hayatın tek önemli işi o domatesi satmakmış gibi, hayat domates üzerine kurulu bir mücadele gibi , yıllardır o domatesle nefes alırmış gibi bağırıyordu .Hakkıydı elbet. Bağıracaktı .Çünkü insan amacı ne ise onun için yaşar ve onun için çabalardı . O domatesler o pazarcının göğsünü doldurup boşaltan nefesi alma sebebiydi . Kim bilir o kasalarda ne umutlar , ne sevgiler vardı .Belki gökte uçan kuş da , penceredeki acıda , kedilerin açlığı da hep o domatesler de gizliydi .. Bunu umursamazca bağıran pazarcıdan başka kim bilebilirdi .. Bir süre benim hayatımın domatesi nerede ki , buzdolabında olmadığı kesin diye düşündü .Ve ani bir heyecanla masadaki ıhlamura yöneldi .Buharı azalmıştı , dışarıdaki domatesler kadar mühim değildi elbet ama dalmıştı işte o parlak domateslere bir kere . Çayını soğutacak da olsa dalıp gitmişti. Daha fazla soğumasına dayanamayan beyni iç hepsini emrini verdi ve üç yudumda çayını içti . Aklının bir yerlerinde bir meşguliyet , bir eğlenceydi o bir fincan çay .Şimdi o da bitmişti . Pazar da dağılıyordu . İçindeki şu garip iniltileri oyalamak için bir fincan daha ıhlamura ihtiyaç duyacaktı belli ki .Bu sefer midesinden çok beyninin şenlenmeye ihtiyacı var gibiydi .Elini porselen çaydanlığa götürdü ve bitme korkusuyla titrek titrek fincanı doldurdu . Pazar dağıldı ,Pazarcı büyük bir mutlulukla boş kasaları topladı , müşteriler ellerindeki yüklerin altında ezilen ayaklarına inat bir işi halletme rahatlığını çoktan sahiplenmişlerdi , aç kedi köşesine çekildi , köpek vazgeçti sokağı terk etti , kuşlar evlerine çoktan ulaştı , hatta bizim inatçı yağmur bile usul usul dindi , bulutlar büyük bir kibarlıkla yerlerini yıldızlara devretti , güneş kimselere çaktırmadan yol aldı . Evet hava çoktan karardı .Şimdi odasına misafir olan boşalmış sokağın daim yerlisi olan lambanın ışığından başkası değildi .Bu solgun ortamda tüm renklerini yitirmiş bir gölgeden başkası değildi artık o ve elindeki fincanı. Renksiz de olsa odayla bütünleşmiş bir gölgeydi o..Artık başka bir canlı olmaktan çıkmış odanın bir parçası olmuştu . Duvarları, masayı , yandaki yıllanmış koltuğu, annesinin çeyizinden kalma toz bağlamıi vitrini , pili bitmiş suskun saati ...Şimdi sorsalar hepsini en ince ayrıntısına kadar anlatabilirdi . Hiç durmadan saatlerce konuşabilirdi .Ama sormuyorlardı .Kimse ona bir şey sormuyodu .Yanından geçip gidiyordu , ama kimse tek bir soru sorma cesaretini gösteremiyordu . Neyse boşversindi tüm bunları .Sonuçta hala porselen çaydanlıktaki ıhlamur bitmemişti . Gözlerini sımsıkı kapadı .Uzun sürmesini umut ederek gülümsedi ve bir yudum daha aldı.
0 notes
Text
Şimdi bana geçmişi verseler onları mutlulukla doldururdum .. İnsan ne geçmişe ne de geleceğe dokunabiliyor . O zaman işe neden şimdiden başlamıyoruz ??
0 notes
Text
MAVİ
Deniz..Öyle ya .Senin de maviliğin bir yansıma değil mi .Peki ya başımı göğe kaldırdığımda esintin bana neden ulaşmıyor . Yoksa sevgim senin mavine değil mi .. Maviyi gökten alıyorsan onda niye sende durduğu kadar güzel durmuyor . Sanki mavi senden doğmuş gibi en çok sana yakışıyor . Özledim seni Ay ın Güneşe olan özlemi gibi .. Toprağın yağmura olan sevdası gibi çok özledim .Hayalin yetiyor yüzüme ışıltılı bir tebessüm çizmeye . Sana koşmak geliyor içimden büyük bir coşkuyla . Beyazına , ışıltına Güneşle olan dansına , AY la olan dertleşmelerine . Her anına hayranım senin .. Her anına aşığım ey mavinin efendisi ..
0 notes
Text
Acı .. Sebepsiz bir yağmur kadar yakın şimdi bana . Göğün bağrından çıkmış gökkuşağının renkleri soldu bu gün batımında . Yetişemedim o manzarayı sonsuz yapmaya . Ne çok büyüğüm ne de çok küçük uzaktaki aynada. Yok gibiyim biraz .Eksile eksile yok oluyorum sanki .Tüm bu acılar benim ruhumdan doğmuş gibi tüm şuçlamalar bana yağıyor . Kim ister baharsız bir mevsimi , Güneş siz bir sabahı , yağmur olmadan kışı .. İnan bana çabalıyorum . Kurtulmak için , tekrar uçmak için . Bilinmezlik kemiriyor vakitleri . Ne yapmalıyım batan güneşe yarım aya .. bilmiyorum . Yağmur var pencerenin ardında .. Bana iyi gelmez yağmur serinliği denizin esintisi kadar .Anca hasta eder ruhumu biraz . Yağmurdan sırılsıklam olmuş şehri izliyorum buruk bir tebessümle . Yağmur hüzündür lügatta . Hüzünün bendeki yansıması ise acı .Evirip çeviremiyorum hüzünlerimi neşeye . Uslu uslu oturdum bulutların durulmasını yağmurun şehrimizi terk etmesini bekliyorum .Gürültülü bir misafir bu geceki ıslaklık . Yüreğime ulaşmadıktan sonra ister gök yarılsın ne fark eder . Uzağım ben şimdi tüm hüzünlü anılara . Bir damla maviye muhtacım .Açık denizlerde kaybolmaya yüzüp yüzüp uçmaya , kuşların cıvıldadığı bahar yağmurlarına ,masmavi ufuklara muhtacım .Uçup uçup gitmek istiyorum mutlu sonlu masallara.
0 notes
Text

Ballı süt, kitap ve gece.. Şimdi bu kelimeleri güzelce harmanlayıp karıştırıp pişiriyoruz ve sonuç ➡️ HUZUR 😋👼☕🌙📖
0 notes
Text
Sevgili bülbül, Affet benim küstahlığ��mı, cahilliğimi,... Ne güzeldir oysa aşkla yanmak, günah çukurunda boğulmaktansa. Sen sana verilmiş o güzel kanatlara, ışıl ışıl gökyüzüne rağmen canın gülün dikenlerinde yanmayı tercih ediyorsun.. Çünkü bir kere yanan için başka yok yoktur sevdiğinden başka. Ben tökezleyip duran bir garibim işte.. İki eğrisi bir düz etmeyen şaşkın bir yolcuyum.. Nolacak benim bu halim ey ötüşü güzel bülbül. Acıyor içim yolunu kaybetmiş ruhuma.. Hasretlik biriktiriyorum hep heybeme.. Nefsime zülmedenlerden oluyorum, bağrıma bir diken batacak korkusuyla kaçarken tökezleyip düşüyorum boşluklara. Ağlamak istiyorum sabahlara kadar kararmış kalbime. Senin beyaz gülü kırmızıya boyayan kanına laf ederken kapkara ettiğim kalbimi hiç mi görmüyorum. Ah benim göremeyen kararmış gözlerim.. Gel ey bülbül.. Bana da öğret nedir aşktan ölmek.. Gel ki kurusun sırtıma aldığım bu dünya yükü. Gel, bana ağlamayı öğret, temizlenmeyi hep temiz kalmayı öğret, bana sevmeyi öğret güzel bülbül. Hiçbir şey olamamış, hiçbir dala konamamış yersiz yurtsuz bu garibe gel de sevmeyi öğret..
0 notes
Text
"Bülbül"ü anlayamadığım saatler uzadıkça boyum daha da kısalıyor sanki aynada. Gözümü kapıyorum duvarlar geliyor önüme. Kendimin gölgelerini uzun uzun çizdiğim duvarlar. Tam o anda bakışlarımı kaçırdığım bahçedeki inatçı gülün dallarına minik bir bülbül daha konuyor, sanki yüreğini bir gül yaprağının dikenine armağan eder gibi. Neden kanatlarında özgürlüğü taşırken gülün dikenlerinde hapsolmayı tercih ettin canım bülbül? Uçup gitseydin gökyüzünün maviliğine. Bulutlara yazılsaydı senin rengin, bırak güller hep beyaz kalsın.. Ben bülbüle üzüleyim ama siz bülbülün aşkını asla anlayamayacak yüreklere üzülün.
0 notes