scripturiend
scripturiend
NEREYE EL SALLIYORUZ
281 posts
Teknolojinin getirdikleri içinde iletişim en büyük yalandı...
Don't wanna be here? Send us removal request.
scripturiend · 4 years ago
Photo
Bahar yarıyor sana yaşama sevinci. Mutlu olmak, devamlı bir mutlu hissetme hali değil de mutsuz hissettiğinde de keyif almayı başarmak olarak tanımlanıyor; kelime dağarcığım , bilgi ve duygu birikimlerimin ortak çalışması sonucu bu sıralar. Günü geldiğinde de aynı şeyi savunacağımın sözünü veremem tabii bir de anekdot eklersek. Çünkü insanım. Günü gününe değişmem ve dönüşmem bir yana unutmaya, vefasızlığa ve şükürsüzlüğe açık bünyem. Aç insan, zayıf insan...  En azından bu kişiye indirgendiğinde... Velakin günün en sevdiğim saat sularında uyanılmış bugün özelinde mutluluk;  güzel kareleri, heyecanlı hisleri, kalbinin sesini ve o “an”ları birbirine eklemek olarak tanımlı. Bahsi geçen karelerin de hislerin de pozitife dönük olma gibi bir zaruriyeti de yok üstelik. Hüzünlü sıfatı güzele köstek olmaktan çok, omuz vermez mi çoğu zaman için? En romantik anlar, en hüzünlü olanlar değil midir o meşhur aşk filmlerinde de? Romansın kökü zehirlidir gerçi, pek eşelenmemelidir. Üstelik yazılarımın konuya odaklı kalamamaktan kaynaklanan istatistiksel başarısızlığı ve benim külliyen ele alındığındaki hayat başarımdan mütevellit, bu konuyu ekmek bandırmadan geçmeyi uygun buluyorum. Daha ahalinin kalkmamasıyla pencereden bakmış olduğum sokağın, bütünüyle bana kalmış oluşunun gaza getirdiğini düşünüyorum beni. Açık gökyüzü her zamanki gibi gönlümü çelmeye yeltenmekte, kulağımdaki şarkı da perçinliyor durumu üstelik. Aynı pencereden an itibariyle direkt teneffüs ettiğim  şu bahar havası hala hüzünlendiyorsa da saçları yolun eğiminden yürürken hafifçe savrulan genç kız, neşelendirdi hemen yine beni. Adımlarında, burnuna dolan kendi tatlı çiçek kokusu parfümü tahmini ve tenini hafiften ısıtan sabah güneşi. Ne güzel. Peki sevgili zayıf insan ben, kıymet bilmez genç kızımız; gün döndüğünde, gözlemci değil karakter olmaya geri döndüğünde  demek istiyorum, hiç olmazsa bu anları hatırlamanı bekliyorum senden. Deniz sonrası tuzlu bir şekilde banyo sırası beklediğin yarım saatlik süre sonunda dolduğunda ve sıcak suyun kalmamış olduğunu fark ettiğin o yaz akşamında, minnettarlığı görmek istiyorum yüzünde. Kahretsin gözüm doldu...  Koş diyorum işin özü. Yol güzel. Çoğu zaman fark etmeyeceğin kadar içine karışmış olacak olsan da hızla alamadığın kavşaklarda düşüp yara alacak olsan da güzel. Çünkü yara almak, durup izlemeye bin kez tercih edilir. Bir buçuk senede kendine alsan, en büyük kazanan olacağın esas meseledir bu. Çıkan kaz ayaklarından ve alnında oluşan çizgilerden rahatsız olmak, yeterince iyi yaşamadığına kanaat getirenler içindir. Fazla genellenmiş bir ifadedir, tek bir sebebe bağlanmıştır ve ucu tartışmaya açık bırakılmıştır. Ancak bugünkü düşünce yapımızla benzer bağlamlarda olması sebebiyle hızımı kesmiyor, devam ediyor ve soruyorum: Estetiği günümüzün en büyük ticaret kapılarından biri haline getiren sebebi aramak için çok uzağa gitmeye gerek var mıdır o halde? Yaş aldığının da yaşadığının da ispatı olanlardan kaçma demiyorum da, uzatıyorum işte. Yine.
 Gerçek bir hayat yaşadıktan sonra... 
Gerçekten yaşadım diyebildikten sonra...
 Ve koş, aklı bir karış havada kendim ve buralara  kadar gelmiş sen, sayın okur. Koşuşun, yürüyüş bandında olanlardan ayırt edilebilecek şekilde koş. Düşüşlerinden kalan her bir yara izine; her bir düşüşüne sebep bir çakıl taşı yerine, bir sonraki koşucu için bırakacağın renk renk çiçekler olarak bakabilecek şekilde koş. Yolun sonuna geldiğinde bırakmış olacağın güzel izler uğruna koş. Bu kıvanca koşulur biliyorum. Buna koşarsın, seni tanıyorum. 
Sonunu göremeyecek olduklarının da bilincinde ama günün sonunda seni ileri taşıyan bir yolda koşmuş olmanın tatminiyle koş. Tatmin olunmuş bir yorgunluktan sonraki uykudur en tatlısı. Kısa kesmek adetimde yok, o halde son bir şey ekliyorum: Koş kızım. Manzaraya bakmayı aman ha unutmadan, işledikçe parıldayacak zihnin, gördükçe ışıldayacak gözlerin ve koştukça kesilecek nefesinle koş.
Tumblr media
516K notes · View notes
scripturiend · 5 years ago
Text
Tumblr media
261 notes · View notes
scripturiend · 5 years ago
Photo
Tumblr media
356K notes · View notes
scripturiend · 5 years ago
Text
“Uzak hissetmek” diye bir deyiş var bu dilde. Yakın olamama, içinin ısınmaması durumu. “Uzak kalmak” var sonra. Belki binlerce kilometre yoldan kaynaklı, belki nefes mesafesi aksine ruh o yolun tersine kaçtığından. ‘Uzak durmak’ var. Bile isteye. ‘Üzerinden çok sular aktı.’ ‘Bu durumu aşamadı.’ ‘Ağır geldi’ var. ‘Ötekinin yanında solda sıfır kaldı’ var. Var oğlu var bu dilde, kıt olduğunu iddia edenlerin aksine. Kendini ifade edebilmenin bin çeşit yolu… Anlamsız gelmesi var bazı zamanlar, bu kadar olanak bir yana. Öyle ki tepkisiz kalmak var. Önemsemediğinden değil ama. Şok hali. Dönemsel geçişleri olur herkesin. Melankoli diye adlandıranı var, pazartesi sendromu, kendine sendromdan sendrom beğeneni. Ağır olaylar yaşar hayatın bazı evrelerinde insan. Beyin bilgiyi yeterli hızda işleyemez. Ya da işlenen bilgiyi ifadeye dönüştüremez. Ya yetersiz kalır, ya bedenin ruhla doğum öncesi yaptığı kendini koruma politikasıdır. Kendine emanet olunanı çoğu zaman emanet olarak görmez insanoğlu, hor davranır bedenine. Ruhuna… Yaradılışı gereği korur emanet kendini belki de vahim durumlarda . Soğuk hissetmek var bazen de. 36 dereceden aşağı inen bir vücut sıcaklığı gibi değil de, olayları senden bağımsız bir şekilde takip etmek gibi. Hayat karikatürize ediliyor da sen resim karelerine bakıyormuşsun gibi. Bazı konuşma balonu içleri boş, beyin fırtınası sana kalmış. Bir fırtına istersen şayet… Hayat güzel. Yaşamak olağanüstü. Sağlıkla nefes aldığın her an çok kıymetli. Hayat zor. Yaşayabilmen için bazı şartlar gerekli. Nefes aldığın her an için yaptıkların, şimdisi ve sonrası için derin anlamlar barındırıyor bünyesinde. Kıymet bilmek önemli. “Kıymet bilmek.” Biliyorsun ne acılar var bu hayatta. Anlatmama ihtiyaç bile duymadığımız bir dönem. Her şey  göz önünde buna mukabil çoğu zaman göz ardı edilmiş. Fark edildiği pek çok zamanda da olan olmuş biten bitmiş. ”Yaşamadan bilmiyor insan.” Ne doğru. Yaşayınca anlamlanıyor. Yaşadıkça anlamlanıyor. Televizyon karşısında 10 saniye gözünün dolması, 15 dakikalık bir sofra sohbeti konusu olmanın ötesi. Kıymet bilmek. Bir daha var olmayacağı her anın içine, sığdırılacak bir pişmanlık olan her şey için kıymet bilmek. Bir süreçten ibaret olanlar için yaşanma safhası bittiğinde unutması çok kolay hale geldiğinden, anlam çıkarması o anla sınırlı kaldığından peş peşe ve pek çok kez sınanıyoruz tüm dünya. Oksijen soluk borusunu yakıp da bizi ağlattığı ilk andan beri beraber olduğumuz nefesle bile sınanıyoruz biz. Ders çıkarmanın vakti ne zamandır diye bir soru işareti oluşacaksa, onu şu sıralar gidermenin vaktidir. Acı çekebilmek de bir insaniyet göstergesidr elbet. Ama dilerim daha da pekiştirilmesin sınavlarımız da acılarımız da. Kıymet bilmek. Nefes aldığın, belki sadece susarak bile bir anı ikiye pay etmekten güç aldığın her insan için, sana adını vermiş ve senin adını verdiğin tüm “ailen” için, yürüyebildiğin, konuşabildiğin, kendine amaç edinebildiğin her an için kıymet bilmek. Şükretmek. Doğarken ağladı insan, elbet son da olmaz ama şu an için kotası dolmuş görünüyor.
3 notes · View notes
scripturiend · 6 years ago
Text
Alışık olduğumuz ama rafa kaldırılmış bir klasmandan şarkılarla yeni bir liste kendi yolunu bulduğuna göre işler içerde biraz karışmış demektir.
Yol boyu yürürken gözüne etkileyici görünen karelerin sayısı da mantığınla paralel ama zıt yönlerde birikiyordur. Deniz kenarında yanına konmuş bir küçük kuş daha sevecen, yaprakları sararmış bir ağacın arasından başını uzatmış güneş daha büyüleyici, göğe bakmak daha hüzünlü bir hal almıştır.
Dengeli, stabil ve sıkılmış halin özlüyordur kendini sonra. Geçmişi irdelemeler, kendini sorgulamalar... Bu işler zor be kendin. Ne istiyorsun ufacık canından?
Deli bir yanın, komik bir tarafın var. Hayatı alman gereken ciddiyet yüzdesini yeni yakalamışken kokuları hatırlamak gibi sana tümüyle zarar hareketlerden kaçınmanı öneriyorum.
Yirmili yaşlara adım atmana ramak kala uçan tozu isteğine mal etmek gibi bulutları pamuk şeker sayan hareketleri bir kenara bırak öncelikle. Her şeyin farkında olmak ama elinden bir şey gelmiyor gibi davranmak seni suçsuz yapmayacak günün sonunda.
Babasının üşümesin diye anahtar deliğine pamuk sıkıştırdığı o küçük kız, nasıl bir sevgiyle yetiştirildiğini kendine sık sık hatırlattığı gibi ona bu özveriyi gösteren insanlar adına kendini sevmeyi de aklından çıkarmasın.
Bir gülüş, iç ısıtan bir bakış, o koku sonra gün içinde de kendini hatırlatmaya başlayan.. Üşütmeyen ama 17.30 metrosu yolunda, kaldırım arasından başını çıkarmayı mutlaka başaracak olan o tek papatya gibi bir rüzgar...
Küçüksün şimdi, bu şehirden ilk satırların. Büyüyorsun. Öğreniyorsun. Seviyorsun. Kızıyorsun. Sen kendine çok güveniyorsun. Ve unutma,kimin ne hissedeceğine göre değil sana nasıl hissettireceğine göre yaşıyorsun.
16.12.19
4 notes · View notes
scripturiend · 6 years ago
Photo
Sevdiğim onca nefesin sesine rağmen, beni iteleyen havanın kokusu. Belki sonraları gelmemezlik yapar da unuturum diye içime içime çektiğim.. Havanın kokusu ve dışarıda birbirlerine hikayelerini anlatan kuşların sesleri olacak. Geçen sene mayıs ortaları havası, saat 8.30, aylardan şubat. Dönüp geriye bakıldığında bir hayat içinde hatırlanacak o nadir günlerden biri değil sanıyorum bugün de. 
Mutsuz bir şeyler anlatıyorum gibi görünen ama mutsuzluk içermeyen bir an. Hava sıcak, ellerim soğuk. Zaman mefhumumu yitirtmiş olan bir sistem, döngü halini almış sorumluluklar ve bir takım sorunlar. Kafam çok berrak ama ilişiği kesik bir şekilde cümlelerim kesilmiş süt gibi. Uzun uzadıya anlatmış ama kendi tarafımdan da hiç anlaşılmamış olduklarımdan daha iyi hissettiriyor bu durum. Ekşi bir koku da yok gibi üstelik.
Geçen senenin bundan bir mevsim sonrası pazartesisi gelmiş camıma. Ya da ben gitmişim. İnsanlarca uydurulmuş olana güldükleri zamanlar hariç kuşların dilinden anlamıyorum. Melodilerden çıkarıyorum. Bu hikayeyi biliyorum. Anlatan kuş aynı mı merak ediyorum. Heyecanlanıyorum. Pencerem kapalı ama yemin ederim, yemin ederim penceremi yalayan rüzgar o günkü rüzgar işte, benim için gelmiş. Az kaldı bunu da biliyorum. Heyecanlanıyorum. Yüzümü avuçlamış okşuyor işte, güneş sırtımı ısıtıyor. Bir gün bu uçan tozu evrene mal etme sevdam başıma dert açacak biliyorum. Kokuları unutmaktan ve hatırlamaktan aynı derece çekiniyorum. Heyecanlanıyorum.
Tumblr media
By Sean Gilchrist
10K notes · View notes
scripturiend · 6 years ago
Text
“Geçmişteki mutluluğu anımsamak kadar büyük acı yoktur.”
Dante - İlahi Komedya
209 notes · View notes
scripturiend · 6 years ago
Photo
Tumblr media
1M notes · View notes
scripturiend · 6 years ago
Photo
Tumblr media
964 notes · View notes
scripturiend · 6 years ago
Photo
Tumblr media
8K notes · View notes
scripturiend · 6 years ago
Photo
Tumblr media
15K notes · View notes
scripturiend · 7 years ago
Text
Çoğu zaman erdem olan affetmek, kendi kendinize edilmiş bir küfüre dönüşür bazen.  Ortadan kalkmaya karar verir pek çoğu kibir sayılan gurur da; değer verdiği için bir şeyleri sürekli ötelemiş ‘gururlu bir gurursuz’ değil de, kişiliği örselenmiş bir onursuz olup çıkarsınız bakmışsınız.Sevdiği için fedakarlık yapmak başkadır, baş tacıdır; kendi kendine küsüp barışmak, severken yolun başındaki kişiyle aynı olmadığını anlamak bambaşka.
”Çok değiştin.” 
Yaşının üstüne eklenen her saniye değişir ya insan zaten, hayatına aldığı insanlar kadar değerlenir. Hatrından, hatırasından başka nedir ki insan: bir kuru kemik, bir parça et. 
Hayatınıza öyle ya da böyle adım atmış her insan anınıza, ânınıza eklendiğinden kıymetlidir elbet, hoş gelmiştir. Hoş gelmiştir, gelirken  getirdikleri sizden götürdüklerini yok saydırtmadığı müddetçe. Bu cümle, normalde pek de gözünüze ilişmeyen bir derginin satın alınmasına vesile, ekte yer alan posteri olsun bana, görebileceğim bir köşeye asacağım. Velhasılı kelam; gurursuzluk kötü değildir, onursuzluk ağır gelir insana diyelim, altını çizip bitirelim.
1 note · View note
scripturiend · 7 years ago
Photo
Tumblr media
43K notes · View notes
scripturiend · 7 years ago
Text
“O bir anlık öfkenin öncesinde bir gülüş var ki, orada durmalıydım.”                                                     
1 note · View note
scripturiend · 7 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
🐘
1K notes · View notes
scripturiend · 7 years ago
Text
“Bunu affedersem kendime saygım kalmaz” vazgeçişi diye bir şey var, değer verdiğiniz insanları o noktaya getirmeyin
16K notes · View notes
scripturiend · 7 years ago
Photo
Tumblr media
17K notes · View notes