Tumgik
seminerci · 7 months
Text
İki Kocalı Bir Kadının Hikayesi
Tumblr media
Bir akşam bankanın yemeği vardı. Metin gelmek istemedi. Ben de çok üstelemedim. Aylardır aramız limoniydi. İlk yeni evli dönemi geçmiş, bir şeyler kopmuştu sanki son zamanlarda… İletişim kurmakta zorlanıyorduk. Sevişmelerimiz bile tekdüze, monoton bir görev halini almıştı.
Yemekte Selim ile karşılaştık. Aynı masaya oturduk. Eskilerden konuştuk. Sohbet güzeldi. Farkında olmadan kaç kadeh içtim hatırlamıyorum. Sonra “Hadi bir yere dansa gidelim” dendi. Önce olmaz filan demiştim ama ısrar kıyamet. Tamam deyip kocama haber verdim. Selim,
“Sen merak etme, ben eve bırakırım” dedi. Canlı müzik de çalan bir mekana gittik. İçerisi tıklım tıklımdı. Zar zor bara ilerledik. İçkilerimizi alıp müziğin ritmiyle sallanmaya başladık. Kalabalığın içinde Selim ile dip dibeydik. Birbirimizi duymak için kulaklarımıza bağırmamız gerekiyordu. Kesik kesik konuşuyorduk.
Selim durmadan bana nasıl hayran olduğunu söyleyip duruyordu. Bir eli belimdeydi. Ben de içkinin etkisi bir yandan, adeta otobüs kalabalığı bir yandan, iyice arkam dönük olarak Selim'e yaslanmıştım. Orkestrayı izliyor, müziğin ritmiyle güya dans ediyorduk. Bir ara ensemde bir öpücük hissettim. Ürperdim. Dönüp Selim'e baktım.
Elleriyle pardon der gibi bir hareket yaptı. Bir şey demeden döndüm. Benim tepkimden cesaret almış olmalı ki elleri yavaş yavaş fark ettirmeden belimi okşuyordu. Tepki vermedim. İçim volkan gibi kaynamaya başlamıştı ama… Sanki unuttuğum bir takım duygular bedenimi ele geçiriyordu.
Giderek daha cüretkar olmaya başladı. Belimi okşayan parmaklar yavaş yavaş ilerliyor, karnımı, kalçalarımı okşuyordu… Kalçamı okşayan elinin yanı sıra başka bir sertlik daha hissediyordum. İki eli de belimde, kalçalarımda dolaştığına göre… Arkama batıp duran sertlik penisi olmalıydı. Onun pantolonun ve benim eteğin kumaşlarının üzerinden o sertliğin yakıcı sıcaklığını hissedebiliyordum sanki…
Heyecandan geberecek gibiydim. Yanaklarım, içim alev alev yanıyordu. Aslında beni sabaha kadar okşamasını istiyordum, fakat bir yerde elini tutup yaramazı durdurdum, beni iyice kendimden geçiren ellerinin önüne set çekip engel oldum. Gerçi kalabalıkta, alkol duvarlarının aşıldığı o geç saatte kimsenin kimseyi görecek hali yoktu ama yine de ne bileyim, çekindim. Bıraksam ayak üzeri sevişecekti benimle… Ve biraz daha beni okşamasına izin verirsem benim de ondan farkım kalmayacaktı. Saat gece yarısına doğru,
“Gidelim Selim… Geç oldu, kocam merak eder.” dedim.
Diğerleri kaldı. Selim söz verdiği gibi beni eve bırakmak için benimle çıktı. Yola çıktık. Bir yandan alkol, bir yandan yanımda oturan bu yakışıklının içimi ürperten ilgisi… Mutluydum, başım dönüyordu mutluluktan… Tam oturduğum semte girmek üzereyken birden yön değiştirdi.
“Nereye gidiyorsun?” dedim.
“Bir kahve içelim öyle bırakayım” dedi. Bir şey demedim. Bu saatte, bir erkeğin evinde, başbaşa kahve içmek…? Başım fıldır fıldır dönüyordu. Bir apartmana girdik. Kapıyı açtı. İçeri girdik.
“Kimse yok mu?” diye sordum usulen… Gece yarısı evine kadın aldığına göre yalnız olmasından başka seçenek olmadığını daha sorarken biliyordum aslında… Gülümseyerek,
“Yok. Ev halkı Ankara’da…” dedi. Salona geçtik. Kendimi kanepeye attım. Selim kahve yapmak için mutfağa geçti. Neredeyse sızmak üzereydim ki elinde kahvelerle gelmiş. Fincanları sehpaya bırakıp yanıma oturdu. Saçlarımı okşayarak,
“Hadi kalk Gül, kahven hazır” dedi. Toparlanmaya çalıştım. Sendeleyince Selim kolumdan kavradı. Gözgöze geldik. Ve nasıl olduysa o anda öpüşmeye başladık.
Selim'in elleri vücudumun her yerinde dolaşıyordu. Karşı koymak istiyordum ama ne mümkün… Ve aylardır kupkuru olan, kocamla sevişmekte zorlanan ben, sırılsıklam olmuştum. Heyecandan titriyordum. Selim beni hızla soymaya başladı. Üzerimde külodumun dışında hiç bir şey kalmamıştı.
Beni yatağa sürükledi. Yatakta sevişmeye devam ettik. Külodumu çıkarmaya kalkınca elini tutup
“Hayır, bırak, olmaz” dedim.
“Neden olmaz?” dedi.
“İkimiz de evliyiz, yapamayız…” filan gibi klasik şeyler geveledim. Ne kadar saçma… Üzerimde sadece minicik bir külotla yabancı bir erkeğin kollarında şehvetten kendimi kaybetmek üzereyim, adama hayır yapamayız diyorum. Eli bacak aramdaydı. Sırılsıklam olduğumu görüp,
“Hadi direnme… Sen de istiyorsun” dedi ve bir hamlede külodumu yırtarcasına çıkarıp üstüme çıktı. Çılgın gibi sevişiyorduk. Aletinin ucu içeri girmek için vajinamın dudaklarına dayanmıştı ama ben bacaklarımı kasıyor ilerlemesine izin vermiyordum.
“Bırak gireyim” dedi. Bırakmadım. Ama bir yandan da deliler gibi öpüşüyorduk. Sonunda bacaklarımın bağı çözüldü ve içeri kayarak girmeye başladı. İçim sanki ateş gibi yanıyordu. Dile kolay, kocamla aylardır böyle istekli, arzulu bir sevişme yaşamamıştım. Hep görev gereği, çoğu orgazm olmadan biten yasak savar bir seks yaşamı… Selim’in erkekliği dibine kadar girdiğinde derin bir oh çekerek kendimi tamamen bıraktım.
“İçin ne kadar sıcak Gül… Adeta yanıyor” dedi. Bir süre içimde öyle hiç kıpırdamadan durdu. Öpüşmeye devam ettik. Ve yavaş yavaş gidip gelmeye başladığında daha fazla kayıtsız kalamadım. Selim’in kalçalarına yapışıp,
“Daha hızlı… Daha hızlı… Kökle…” diye inlemeye başladım. Bankadaki hanımefendi Gül gitmiş, azgın bir fahişe gelmişti onun yerine…
Hızlandı hızlandı hızlandı ve çığlık çığlığa boşaldım. Hemen arkasından Selim boşaldı. İkimiz de yatağa yığıldık kaldık. Ne kadar öyle kaldık hatırlamıyorum.
Bir ara saate baktım bir buçuk olmuştu. Hemen yataktan fırlayıp telaşla sağa sola savrulmuş giysilerimi bulup giyinmeye başladım. Telaş içinde Selim de giyindi, çıktık hemen, arabaya atladık. Evin önünde beni bıraktı.
Anahtarla kapıyı açtım. Yatak odasında Metin yatağa uzanmış, bir elinde kumanda o halde uyuyakalmıştı. Onu seyrettim bir süre. Hiç bir şeyden habersiz uyuyordu. Uyandırmamaya çalışarak elinden kumandayı alıp televizyonu kapadım. Karanlıkta oturup bir sigara yaktım. Kendimi ölesiye yorgun, fakat ölesiye mutlu, doygun, dingin hissediyordum o anda…
Pencereden sızan ışığın altında uyuyan eşimi izliyordum. Yavaş yavaş içimi bir pişmanlık kapladı. Kocamı seviyordum. Ve buna rağmen onu aldatmıştım. O ise habersiz yatıyordu. Çok içkiliydim. Hala başım dönüyordu. Sigaram bitince yanına uzandım ve uyandırmamaya dikkat ederek saçını okşamaya başladım. Ama uyandı.
“Aaa geldin mi Gül? Kapıyı duymamışım…” diye mırıldandı uykulu bir sesle. Uzanıp hafifçe dudaklarından öptüm. Öpüşmeye başladık. Tamamen uyanmıştı. Elimi aletine attığımda sertleştiğini gördüm. Hemen yatağa uzanıp bacaklarımı açtım.
“Hadi aşkım becer beni…” dedim. Sanki kendimi affettirmek, işlediğim günahı kendimce vicdanımda dengelemek istercesine…
O karanlıkta gözlerindeki şaşkınlığı görebildim. Elini bacak arama uzattığında elini tuttum. Her şeyi anlar diye korktum sanırım.
“Hadi… Bekletme beni… İçime gir…” dedim. Üstüme çıktı ve içime bir hamlede girdi. Daha da şaşkındı.
“Gül… Ne kadar ıslaksın, aman tanrım…” dedi, “Hiç seni bu kadar ıslak görmemiştim.”
“Becer beni aşkım… Doldur içimi…” diye inliyordum. Her giriş çıkışında daha yarım saat önce Selim'in içime doldurduğu spermler dışarı akıyordu. Ve sonunda sarsılarak boşaldı. Arkasından da ben… Evet… Kadınlığımdan başka bir erkeğin dölleri akarken kendimi boynuzlu kocama becertmek öyle tahrik etmişti ki beni… Birbirimize sarılarak uyuduk. Metin olan biteni anlamamıştı. Varlığını bilmediği ortağının spermlerini benim zevk suyum zannetmiş, alabildiğine zevk almıştı benim istekli halimden…
Öğleye doğru uyandığımda cep telefonumda kocamdan gelen bir kaç mesaj vardı. Aşk dolu cümleler… Ben de aynı şekilde aşk dolu cevaplar yazdım. Akşama kadar mesajlaştık. Akşam eve geldiğinde elinde bir buket çiçek vardı.
Aklım karmakarışıktı. Eşimi aldatmış, çok sevdiğim, aşık olduğum sevgili kocamı bir güzel boynuzlamıştım. Fakat, pişmanlığımın da etkisiyle bir facia, olmadık olaylar beklerken tam tersi olmuştu. Sanki kocamla ilk günlerdeki aşık çift olmuştuk.
Kocam içeriye girer girmez, daha koridorda başladık öpüşmeye. Tüm hafta sonunu sevişerek geçirdik. Neredeyse cuma gecesi olan biteni unutmuştum. Ama pazartesi günü Selim beni işten arayınca bir anda gerçekler kafama dank etti. Panikledim.
Ona ikimizin de evli olduğunu, sarhoş olduğumuzu, içkinin etkisiyle yanlış şeyler yaptığımızı, olan biteni unutmamız gerektiğini söyleyip telefonu kapadım. Kocamı seviyordum. Bu olan biten bir anlık zaaf diyerek unutmaya karar verdim. Ara ara Selim arıyor, tekrar buluşmak istediğini söylüyor ben de hep aynı cevabı veriyordum. Böyle bir şey aramızda hiç olmadı diyordum. Bir kaç ay böyle geçti.
Selim ısrarla aramaya devam ediyor, bir yerde oturup konuşmamız için yalvarıyordu. Sonunda ısrarlarına dayanamayıp konuşma teklifini kabul ettim. Metin'e
“Arkadaşlarla eğlenmeye gideceğiz aşkım” dedim.
“İyi olur Gül… Kafan dağılır, deşarj olursun. Psikolojin düzelir” diyerek destekledi. Selim ile buluştuk.Bir arkadaşından anahtarını almış, evine gittik. Düzgünce konuşup kocamı ne kadar sevdiğimi, yaptığımızın hata olduğunu anlatacak, bir daha rahatsız etmemesi için ikna edecektim güya…
İçki, sohbet derken yine olan oldu, kendimizden geçip sevişmeye başladık. Artık kendimi tutamıyordum. Saatlerce salonda, yatakta, evin her yerinde seviştik. Üç ya da dört kere, tam hatırlamıyorum, içime boşaldı. O kadar geç kalmıştık ki, yine aceleyle, banyo yapamadan çıkmak zorunda kaldık.
Eve dönerken spermler resmen bacaklarımdan sızıyordu. Eve geldiğimde Metin beni kapıda karşıladı. Demek camda bekliyormuş. Hızla soyunup kendimi yatağa attım,
“Hadi aşkım… Becer beni…” dediğimde Metin dünden hazır, bir anda üstüme çıktı. Ve içime bir hamlede girerken adeta içimdeki sıvılar dışarı fışkırdı. Bütün gün seks yaptığım yetmezmiş gibi bir de kocamla deliler gibi seviştik.
Bir akıntıya kapılmış gibiydim. Hem içimden bir ses yaptığın yanlış diyordu bir daha asla diyordu hem de bir kaç hafta sonra kendimi Selim’in kollarında buluyordum. Artık bu sahne ayda bir bazen ayda iki kez tekrarlanır olmuştu.
“İçmek sana yarıyor karıcığım” diyordu Metin… “Öyle ateşli oluyorsun, öylesine istekli sevişiyorsun ki benimle…”
Öte yandan, içimdeki suçluluk duygusu da yok olmaya başlamıştı. Bir yandan da bu olay ortaya bir çıkarsa kopacak skandalı düşünüyor, korkuyordum. Ama yine de Selim’le buluşmaktan kendimi alıkoyamıyordum.
Kocamı seviyordum. Onun üzülmesi, incinmesi ihtimali beni korkutuyordu. Bir yandan da her şeyi Metin'e anlatmak istiyordum. Beni mastürbasyon yaparken seyretmekten hoşlanıyordu kocam… Ben Selim’i hayal ederek kendimi deli gibi parmaklarken, kocam da beni izleyip mastürbasyon yaparak boşalıyordu. İşte o akşamlardan birinde nasıl oldu bilmiyorum, konuyu bir şekilde açmak istedim.
“Beni izlemek seni tahrik ediyor değil mi aşkım?” diye lafa girdim. Zaten eli erkekliğinde, bana baka baka sıvazlayıp duruyordu.
“Hem de nasıl bebeğim…” dedi boğuk bir sesle… Biraz sonra yine,
“Peki, mastürbasyon yaparken değil de, başka bir erkekle sevişirken beni izlemek hoşuna gider mi? Porno izler gibi bizi izlemeye ne dersin? Yabancı, muhteşem seksi bir erkekle sevişmemi, senin gözünün içine baka baka o erkeğin penisini yalamamı, beni bağırta bağırta içime girmesini izlemek istemez misin?”
Kalbim deli gibi çarpıyor, kocamın vereceği cevabı bekliyordum. Durakladı önce, sonra da,
“Ahh… Çılgınca geliyor kulağa ama… Evet aşkım… Ne yalan söyleyeyim. Seni başka bir erkekle sevişirken izlemek… Hoşuma gitmek de laf mı, bayılırdım…” dedi.
O anda her şeyi itiraf etmek istedim ama yine de cesaret edemedim. Bunu fantazi gibi yaşamaya başladık. Senaryolar yazıyor, sevişirken uyguluyorduk. Metin kocam değil, kocaman aletli bir başka erkek oluyor, o yabancı erkek beni becerirken kocam da güya bizi izliyor, izlerken mastürbasyon yapıyordu.
Kocaman aletli yabancı erkek hissini vermek için kocam penis kılıfları, vibratörler kullanıyor, öyle beceriyordu beni… Sanki gerçekten bir yabancı erkek penisi içime giriyor gibi oluyor, beni zevkten delirtiyordu. Bazen de ben kendime vibratör sokup yatakta kıvranırken kocam kenarda oturup kendini tatmin ediyordu bana baka baka…
Bir gün yine bu fantazilerimizden biriyle coşup kendimizden geçmiş, sarsıcı bir orgazmdan sonra yatakta sırtüstü serilmiş yatıyorduk. Eliyle yorgun bedenimde gezinip okşarken bana
“Gül… Bu yaşadıklarımızı gerçekten yapsak ya…” demez mi?
Kulaklarıma inanamadım. Ama yine de sanki isteksizmişim gibi mırın kırın ettim.
“Nasıl olur aşkım? Fantezi başka, gerçeği başka… Ya duyulursa… Rezil oluruz…”
Israr etmeye, üzerime gelmeye başladı. Benden daha hevesli, daha bir istekliydi benim başkasıyla sevişmem konusunda… Sonunda ısrarlarına dayanamadım tabi ki, hala o istemez tavırlarımla,
“Tamam aşkım… Dediğin gibi olsun… Ama ağzı sıkı biri olmalı…” nameleri yaptım bir süre… Kocam sevindirik olmuştu. Sonunda baklayı ağzımdan çıkardım. “Selim diye biri var. Gözü var bende… Belki o olur, ne dersin?” deyince
“Tamam canım… Selim’i ayarla öyleyse… Hadi bir an önce yapalım şu işi…” demeye başladı. Selim’i merak ediyordu. Nasıl biriydi, yakışıklı mıydı, boyu kilosu? Bir çocuğun hediyesini merak ettiği gibi saf bir heyecan içinde sorup duruyordu. Anlattım ben de…
“Yakışıklı, uzun boylu, sportmen, geniş omuzlu…” Beni Selim’e mıknatıs gibi çeken tüm özelliklerini anlattım kocama… Aslında tam o anda her şeyi itiraf etmek niyetindeydim ama son anda cesaret edemedim. Kocamın dudaklarına asıldım minnetle,
“Biraz sabret aşkım… Doğal akışına bırakalım olayı…” dedim.
Birkaç gün sonra istediğim oldu. Selim buluşmak için arayınca tüm cesaretimi toplayıp Selim’le buluşacağımı kocama bir mesajla bildirdim. Tepkisini merak ediyordum. Bir kaç saniye bekledim sadece, cevap geldi. “Olur” diyordu. Telefon açtım kocama, heyecandan ölmek üzereydim.
“Ama sadece bir şey içip geleceğiz” dedim. Sevişeceğimizi söylemedim.
“Sana kalmış bebeğim.” dedi. Kısa bir duraklamadan sonra da titreyen sesiyle ilave etti, “Hatta… Hatta istersen… Eve de çağırabilirsin…”
Düşündüm. Ama cesaret edemedim. Selim’le buluştuk. Her zamanki gibi çılgınca seviştik. Defalarca içime boşaldı aşığım… Sonunda içim Selim’in spermleriyle dolu bir vaziyette eve geldiğimde kapıyı açan kocam heyecanla,
“Ne oldu canım? Meraktan öldüm. Yalnız mı geldin?” dedi. “Selim’le gelirsin sanıyordum.” Sanki hayal kırıklığı yaşamış gibi konuşuyordu. Ben de bir yandan soyunuyor bir yandan kocamın sorularına yanıt veriyordum.
“Yalnız geldim kocacığım…” dedim. Bu şekilde sorması galiba bana cesaret verdi. Ya da aklımı kaybetmiş olmalıyım. Çırılçıplak kocama sarıldım. Dudaklarından hırsla öptüm. Elinden tutup yatak odamıza götürdüm kocamı… Bu kez ışığı söndürmeden yatağa uzanıp bacaklarımı açtım. Ve bacak aramı işaret ederek
“Selim’i getirmedim ama… Ondan bir parça getirdim yanımda…” deyiverdim. Bacaklarımın arasından hala Selim'in spermleri sızıyordu. Şok geçirmiş bir şekilde kadınlığımın dudaklarının arasından arka deliğimi yalayarak yatağa süzülen beyaz köpüklü spermlere bakıyordu.
“Hadi gel aşkım becer beni…” diyerek şehvetle kocama kollarımı uzattım. Adeta büyülenmiş gibi üzerime çıktı ve vahşi bir hayvan gibi hırlayarak gidip gelmeye başladı.
“Becer beni aşkım… Sik beni…” diye bağırıyordum. “Amcığımda başka bir erkeğin dölleri var… Karını siken adamın dölleri… Hadi sen de sik karını… Dölleriniz birbirine karışsın…”
Bu sözlerim kocamı bitirmişti. Bir hayvan gibi kükreyerek içime boşaldı. Artık bütün ipleri koyuvermiştim. Ne olacaksa olacak diyordum. Sanırım aklımı kaybetmiştim. Kocam da kendini kaybetmiş gibiydi.
O da yaşanan olayın tahrikiyle durmadan saldırdı bana, defalarca içime boşaldı, bütün gece benimle sevişti. Öyle ki, gecenin sonunda halsiz mecalsiz kendimi yatağa bıraktım. Kolay değil, aynı gün iki erkekle defalarca sevişmiştim. İki erkeğin dölleriyle yıkanmıştı bedenim, iyi hırpalanmıştım doğrusu…
Ertesi sabah kendime geldiğimde vicdan muhasebesi yapıyor,
“Delirmiş olmalıyım… Ben neler yaptım” diyordum içimden. Kocam çoktan uyanmıştı. Ben uzun bir süre uyuyormuş numarası yaptım. Metin’le dün gece olanlar için yüzleşmeye gücüm yoktu. Sonunda daha fazla sürdüremedim ve yeni uyanmış gibi yaptım.
Metin tepemde dün gece neler olduğu ile ilgili yağmur gibi sorular soruyordu. Kaçamak cevaplar vermeye çalışıyordum.
“Kaçta buluştunuz? Nerde buluştunuz? Orada sana dokundu mu? Sonra nereye gittiniz? Nasıl başladı? İlk hareket hanginizden geldi? Sonra ne oldu?”
Sorular, sorular, sorular… Ben en ince detaylarına kadar anlattıkça Metin tahrik oluyordu. Ben de giderek daha az kaçamak cevaplar vermeye başladım. Ve en zor soru olan ve kocamın kafasını meşgul eden,
“Nasıl oldu da daha ilk buluşmada yatağa gittiniz?” sorusunu sürekli geçiştirmekten vazgeçip pat diye gerçeği söyleyiverdim.
“Aşkım… İlk değildi ki…” dedim. İkinci şok… Gözlerine kan oturmuştu. Zangır zangır titriyordu. Yüzü kireç gibiydi. Bir an fikirlerinin değişmesinden korktum. Tam iki erkekli bir seks yaşamına adım atmışken, belki daha da ilerletebilecekken yine eski halimize mi dönecektik? Yapamazdım bunu…
“Nasıl? Daha önce de seviştin mi onunla? Ne zaman?” diye kekeleyip duruyordu kocam… Bir hamleyle doğrulup ona sarıldım,
“Bırak bu soruları artık… Hadi gir içime… Becer beni aşkım…” dedim. Az önce yabancı bir erkeğin nasıl becerdiğini detaylarına kadar öğrendiği karısına sarıldı o da… Bir anda hırsla içime girdi. Aleti taş kesilmişti adeta… Her zamankinden daha uzun, daha sert, daha kalın geldi o anda… Dakikalarca gidip geldi içimde… Sertliğinden hiç bir şey kaybetmeden… Evire çevire… Sonunda içime fışkırdı….
Şimdi düşünüyorum da… O gün yaptığım her şey delilikti. Bu gün hala olanları düşündükçe tüm bunları nasıl yaptım diye kendime hayret ediyorum. Belki de bir çeşit akıl tutulması yaşamıştım.
Neyse ki her şey beklediklerimin tam tersi oldu. Bu ilk sarsıntıları atlattıktan sonra kocamla ilişkimiz hiç olmadığı kadar iyi oldu. Şu anda çok mutluyuz.
Selim ile olan ilişkim devam ediyor. Başkaları da oluyor ara sıra… Ve kocamın da hepsinden haberi var.
Haberi var demek lafın gelişi, yetersiz aslında…
Kocam benim başka erkeklerle sevişmelerimi bire bir, yatağın kenarından naklen izliyor. Bazen çok hoşuna giderse o da aramıza katılıyor. İki erkeğin arasında kalmayı, aynı anda iki erkek tarafından okşanıp sevişmeyi her kadın denemeli bence… Anlatılmaz bir deneyim, inanılmaz bir zevk…
509 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Doktor Civanım
Tumblr media
Bir bankanın ilçe şubesinde müdürdü kocam… Çalıştığım özel muhasebe bürosundaki işimden ayrılmıştım onunla evlenmek için, şehir şehir gezmiştik. Fakat bu son tayin olduğumuz sıkıcı, ücra kasaba boğmaya başlamıştı beni…
Otuzlu yaşlarda, güzel, fıkır fıkır bir genç kadın olarak gidecek hiçbir yeri olmayan, komşu ve banka personeliyle eşlerinin ev ziyaretlerinden başka aksiyon olmayan bu ilçede boğuluyordum.
Kocamsa başka bir alemdi. İşinden başka bir şeyi gözü görmüyordu. Akşam iş çıkışı ilçe eşrafından birileriyle restoran dedikleri salaş meyhane kılıklı yerde rakıyı devirip eve geliyor, sızıp yatıyordu.
Haftalık olağan sevişme günlerimiz vardı tatil günlerinde olmak şartıyla… Bunun dışında benimle seviştiği çok nadirdi. Ona da sevişmek denebilirse… Bir monotonluk… Bir kısır döngü… Psikologdan yardım almayı düşünüyordum artık…
Sonra o geldi. Doktor…
Üst katımıza taşındılar. İlk görev yeriydi… İlçenin hastanesinde doktor olarak çalışıyordu.. O da evliydi. Karısı çıtıpıtı, halim selim, sessiz bir şeydi. Komşu olarak tanıştık, kadınlar birbirimize gidip gelmeye başladık.
Doktoru göremiyordum pek, hastaneydi, gece nöbetiydi derken pek karşılaşmıyorduk. Genç, yakışıklı, boylu poslu, neşeli bir adamdı. Karısıyla hiç uyuşmuyordu. Kızcağız evcimen, ağzından laf çıkmaz, sıkıcı bayıcı bir tip… Zamanla selamlaşır olduk sadece…
Bir gece aniden bir sancı tuttu, kıvranıyorum. Ne yapacağını şaşıran kocam arabayı kapının önüne getirmek için çıkınca kapıda doktorla karşılaşmış. Çantasını alıp geldi hemen… Bir takım sorular sorup durumu öğrendikten sonra karnımı açtırdı, muayene etti. Kolit olabileceğini söyledi, bir iğne hazırlayıp kalçamı açmamı söyledi. Kocamın da yardımıyla kalçamı açıp iğneyi yaptı.
Kısa sürede sancım geçmiş, rahatlamıştım. Minnetle ellerine sarıldım, utanarak engel oldu. Ertesi gün çalıştığı hastaneye gelmemi, bana bazı tetkikler yapıp ona göre hareket etmemizin daha doğru olduğunu söyledi… Kocam çok önemli işi olduğunu, sabah benimle gelemeyeceğini söyleyince,
-“İsterseniz sabah benimle beraber gelebilirsiniz Gül hanım. Problem değil, nasıl olsa aynı yere gideceğiz.” dedi o rahatlatıcı sesiyle… Tekrar tekrar teşekkürlerle evine uğurladık doktoru…
Sabah evinden çıkıp bize uğradı. Ben daha iyiydim. Gece rahat uyuyabilmiştim. Sabah da erkenden kalkıp özenle hazırlanmış, hafif mini eteğim, takım iç çamaşırlarım, çoraplarım, kokularımla doktoru bekliyordum. Doktorun arabasına bindik, kocamı yolda bankasına bırakıp doktorla beraber hastanenin yolunu tuttuk. Odasına çıktık. Biraz daha detaylı sorular sordu, röntgen filmleri çekildi, ultrason, tahliller yapıldı.
-“Muayene odasına alıp tekrar muayene etmek istiyorum. Akşam detaylı inceleyemedim.” dedi.
Paravanın arkasında bulunan sedyeye uzandım. Odada hemşiresi de vardı. Üzerimde giysilerim vardı. Eteğimi kasıklarıma, bluzumu göğsümün altına kadar sıyırdı. Elini karnımda gezdirerek muayeneye başladı.
Geceki sancı olmadığı için çok rahattım. O rahatlıkla elimi oynatınca yanıma uzattığım elim, masaya çok yakın duran doktorun önüne değdi. Yanlış anlayacak korkusuyla kıpırdayamadım. O da kendini geriye çekmedi.
Elini hala karnımda gezdiriyordu. Evde yaptığım plates, spor çalışmaları sayesinde dümdüz kaslı karnımda gezinen parmaklar huylandırmaya başlamıştı beni… Bu arada elime değen kısımda bir sertlik hissetmeye başladım. Penisi sertleşiyor muydu yoksa? Ben sertliği hissediyorsam o da elimin penisine değdiğini hissediyor olmalıydı.
Karnımdaki eller aşağıya inmiş, kasıklarımı yokluyordu şimdi… Yumurtalıklarımı kontrol ettiğini söylüyordu bir yandan beni rahatlatmak için… Fakat deminki bastıran, yoklayan parmaklar şimdi okşarcasına hareket ediyordu.
İfadesiz bir tavırla sırt üstü yatıyordum. İçimde başlayan kıpırdanmaları doktora belli etmemek için çabalıyordum. Parmaklar daha da aşağıya indi. Külodumun sınırlarında dolanan parmaklarının kasık tüylerimi okşarcasına tenime teması beni bitiriyordu.
Parmakları yetmezmiş gibi bu kez de elime hafif hafif dokunan önünü elime bastırdı sanki biraz… Sertliği son safhaya ulaşmıştı. Beyaz önlüğün üzerinden damarlarının attığını bile hissediyordum sanki, ya da bana öyle geliyordu. Yine çekmedim elimi… Uff… Parmaklar kadınlığıma dokundu hafifçe… Gözlerimi kapatıp açtım sadece…
Nefesimi tutmuştum heyecandan… Benden tepki gelmeyince cesaretini arttıran parmaklardan biri külodumun kenarından içeriye uzandı, klitorisime temas etti. Duramadım, yerimde kıpırdandım. Gözlerimi doktora çevirdim. O da bana bakıyordu. Kaçırmadım gözlerimi… Mavi gözlerinin içine içine baktım.
-“Ağrı var mı?” diye sordu.
-“Biraz…” diyebildim. Yok desem belki de bana zevk veren o uzun parmaklarını çekecekti. Çekmedi. Klitorisime dokunan parmak uzandı, ıslak kadınlığımın dudaklarının arasına girdi yavaş yavaş…
-“Şimdi? Sanırım tam burası…” Hafif bir sesle,
-“Evet…” dedim. ”Tam orası doktor bey…”
Biraz geri çekilince penisine dayanan elim boşlukta kaldı, sedyenin kenarına düştü. Doktor tekrar yaslandı. Şimdi elim sedyeyle doktorun sertliğinin arasında kalmıştı. Yavaşça bastırdı. Düpedüz taciz ediyordu. Siki elimin üzerinde, parmakları kadınlığımdaydı. Ve o parmaklardan biri, orta parmağı sanırım boylu boyunca içime girmiş, vajinamda erkeklik organı gibi duruyordu.
Elimi oynatınca geri çekildi. Fazla çekilmesine meydan vermeden elimle önündeki sertliği kavradım, sıktım. O da aynı anda dışarıdaki parmaklarıyla kadınlığımı avuçlayıp sıktı. Gözlerimiz birbirinden ayrılmamıştı tüm bu süre içerisinde… İkimiz de gözlerimiz ve ellerimizle anlaşmıştık. İstiyorduk birbirimizi…
Hemşirenin masasındaki telefon çalıp arayan hastayla konuşmaya başlayınca, son bir kez üçgenimi avuçlayıp zorlukla ayrıldı benden… İçime soktuğu ıslak parmağını önce burnuna götürüp kokladı, sonra ağzına sokup emdi.
-“Muayene tamam Gül hanım…” dedi sesini hemşireye duyarmak için yükselterek… “Size ilaçlarınızı yazayım. Buyurun masaya geçelim.”
Eteğimi toplayıp çantamdan aldığım peçeteyle amımdan akan suyu sildim. Yanına gittim. Reçete yazdı, hastalığımdan bahsetti. Numune ilaçlar olduğunu, bana onları verebileceğini söyledi. Akşam iş dönüşü getirebilirmiş. Olur diyerek kalktım, kapıya yöneldim. Kapının önünde elimi tuttu,
-“Çok güzelsiniz, harikasınız…” dedi fısıltıyla… Gözlerine baktım, parlıyorlardı maviş maviş…
-“Sen de öylesin…” dedim gülümseyerek. Yanaklarım istekten yanarak kıpkırmızı, ayrıldık.
Takside eve gidene kadar, evde bütün gün doktoru düşündüm. Kadınlığıma giren parmakları… Karnımı, göbeğimi okşayan narin doktor elleri… Nasıl da bir anda onu ister hale gelivermiştim… Onunla yatmayı istiyordum, hem de çok istiyordum. Bir sürü senaryo ürettim. Nasıl yaparız, ne yapabiliriz, nerde yaparız?
Akşam beş gibi kapı çalındı, heyecanla, genç kız gibi koştum kapıya… Evet, o gelmişti. Titreyen ellerimle açtım kapıyı… Dudaklarım, dizlerim titriyordu. O derece heyecanlıydım. Kapıya tutunmak zorunda kaldım.
-“İyi akşamlar Gül… İlaçlarını getirmiştim.” Dedi.
-“Zahmet etmişsin” dedim gözlerinin içine bakarak… Uzattığı poşeti alırken parmaklarımız birbirine değdi, ürperdim.
-“Şey, kocan yok muydu?”
-“Henüz gelmedi ama, nerdeyse gelir…” Etrafa bakındı bir an, kimseler yoktu apartmanda, sessizdi ortalık. Bir hamlede kapının eşiğini geçti, yarı aralık kapının arkasında dudaklarımı öpüverdi.
-“Çok tatlıydın bugün… Doyamadım sana…” dedi fısıltıyla… Bıraksam oracıkta sevişmeye başlayacaktı benimle… Aynı fısıltıyla, fakat heyecandan ölerek,
-“Hayır…” diyebildim. “Burada, şu anda olmaz…” Çekildi yüzüme baktı… Gözlerimdeki isteği, şehveti okuyabiliyordu. Çünkü eminim o da aynı duygular içindeydi…
-“Tamam. Yarın sabah gelirim o zaman… Nasıl dayanırım bilmiyorum ama…” Yüzü bana dönük geri geri kapıdan çıktı bunu söylerken…
-“Tamam. Yarın sabah…” dedim kapıyı kapatırken, göz göze bakışarak…
Kocam geldi. Yemek yedik, o televizyon izlerken hastalığımdan bahsettim, doktorun ilaç getirdiğini anlattım. Umarsızca kulağı haberlerde, başını salladı baştan savarcasına…
Kalkıp banyoya gittim, bir güzel temizliğimi, bakımımı yaptım. Kendimi okşayıp ılık suyun içinde orgazm oldum. Sanki gerdek gecesine hazırlanıyordum. Gece yatağımda dönüp durdum. Sabahı zor ettim.
Sabah kahvaltı yaptık, kocamı işe gönderdim. Sabahlığımı geçirmiş, balkondan bakıyordum. Karşıdan minibüse binen kocamın ardından sanki bekliyormuş gibi doktorun arabasının sokağa girdiğini gördüm. Apartmanın ilerisine park etti.
Acele adımlarla yürürken başını kaldırdı. Bakıştık. O apartmana girerken ben de içeriye girdim. Sabahlığımı çıkarıp şeffaf geceliğimle kaldım. Gidip kapıyı araladım. Asansörü kullanmadan gelen doktor kapıya yaklaştığında açıp içeriye aldım.
Girer girmez sarıldı, dudaklarımı öpmeye başladı. Traş losyonu, erkek parfümü kokusunu içime çektim o öperken… Dili dudaklarımı yalarken ittim,
-“Acele etme, çok vaktimiz var. Bütün gün bizim…” dedim ama beni dinlemedi bile… Öpüşerek salona geçtik birbirimizden ayrılmadan. Beni geniş koltuğa götürüp yatırdı. Dün elimde hissettiğim sertliği bacaklarımda hissediyordum şimdi. Öpüşmeye devam ettik hırsla…
Bir ara kalkıp üzerinde ne varsa bir anda çıkarıverdi. Şaşkınlıkla ona bakakaldım. Kocamla sevişmek için ışığın sönmesini beklerdim hep… Doktorda utanmak diye bir şey yoktu. Gerçi utanmasına gerek yoktu adamın… Öyle güzel bir vücudu vardı ki…
Kaslı, tüysüz bedeninde sadece göğsünde ve kasıklarında biraz kıl vardı. Erkekliği yay gibi kıvrık, taş gibi olmuş, tavana doğru bakıyordu. Bacaklarının arasında bir balta vardı sanki… Elimi uzatıp hayranlıkla sikine dokundum,
-“Bunu istiyorum…” dedim.
-“Merak etme güzelim. Hepsi senin olacak” dedi. Üzerime eğildi, geceliğimi yukarıya sıyırıp bacaklarımı öpmeye okşamaya başladı. Elleri geceliğimin altındaki çıplak göğüslerimi okşayıp mıncıklarken bacaklarımı, baldırlarımın içlerini öpücüklere boğuyordu. Ellerinden zorlukla kurtulup,
-“Dur lütfen…” dedim.
Kalktım. Üzerimdeki geceliği, külodumu sıyırıp fırlattım. Ben de onun gibi çırılçıplak kalmıştım. Gece yaptığım bakım sonrası çıplak bedenim pırıl pırıl parlıyordu. Hayranlık dolu bakışlarının altında eridim adeta, kıvrandım. O da ayağa kalkıp sarıldı. Tekrar öptü dudaklarımı yercesine…
Sonra aşağıya çekti, uzun tüylü halının üzerine yatırdı beni… Bacaklarımı aralayıp başını kasıklarıma gömdü bir anda… Kadınlığımı yalıyor, dilini içime sokuyor, kalçalarımı, memelerimi okşayıp sıkıyordu. İnlemeye başlamıştım. Ben inledikçe o tahrik oluyor, taş kesilen erkekliği bacaklarıma, her yerime sürtünüp duruyordu.
Kalktı, bacaklarımı aralayıp yaklaştı. O güzel sikini ıslak vajinamın dudaklarına, klitorisime sürttü bir süre, fırçaladı. Sularımın aktığını hissediyordum. Yattığım yerden başımı kaldırıp kalın, kıvrık aletin kaygan am dudaklarımın arasında nasıl gidip geldiğine, nasıl güzel göründüğüne baktım. Dayanamıyordum artık,
-“Hadi doktor…” dedim hırsla… “Dayanamıyorum artık… Sok şunu içime…” Onun da sabrı kalmamıştı zaten, hemen dediğimi yaptı, bir hamlede içime soktu o kalın şeyi…
-“Ahhh.”. diyerek inledim, o korkunç zevk duygusuyla boynuna sarıldım. İçimde gidip gelmeye başladı.. Vajinam o kadar ıslanmıştı ki… Kocamın ince penisini yerken kuruluktan canım acıdığı halde, kocamdan daha kalın olan penisi yağ gibi içimde kayıyordu…
Doktor üzerimde tüm ağırlığıyla abanarak, bastıra bastıra içime giriyor, sonra yavaşça çıkıyor, tekrar sokuyordu. Arada tempoyu değiştiriyor, hızlı hızlı girip çıkarak delirtiyordu beni…
İçimden çıkıp ters çevirdi. Yüzükoyun yatırıp arkamdan yaklaştı, bu kez kalçalarımı ayırarak vajinama arkamdan girdi. Bu açıdan girince aldığım zevk daha da artmıştı sanki…
Şimdiye kadar hiç tatmadığım zevkler yaşıyor, sanki bugüne kadar hiç dokunulmayan yerlerime dokunuyordu aleti… Arkamda gidip geliyor, üzerime eğilip sırtımı, boynumu öpüp yalıyor, minik ısırıklar atıyordu. Penisini köküne kadar sokup abandı, kulak mememi dişlerken,
-“Biraz ara verelim, hemen boşalmak istemiyorum.” diye fısıldadı.
İçimden çıkıp kendini yanıma, sırtüstü halının üzerine bıraktı. Yüzyüze duruyorduk. İçimden çıkması, o zevkin kesilmesi hoşuma gitmemişti. Dönüp bu kez ben üstüne çıktım. Havaya, tavana bakan sikinin üzerine yükseldim. Islak am dudaklarım penisini almak üzere açıldı. Hizalayıp yavaş yavaş çöktüm, her santimini hissederek içime aldım erkeğimi…
Yüzüm ona dönüktü. Oturup kalkmaya, vajina duvarlarımda sikinin kalınlığını hissetmeye başladım. Kalçalarımı sağa sola, öne arkaya yaylandırıyor, arada eğilip dudaklarını öpüyor, dilimin ucuyla dudaklarını yalayıp dilimi ağzının içine sokuyor, delirtiyordum.
Ben üzerinde çalkalarken doktor parmağını önümde ıslatıp arka deliğimi okşamaya başladı. Islak parmağını deliğimde hissedince çıldırdım adeta… Çok hoşuma gitmişti. Çılgınca hoplamaya başladım.
Yine boşalmaya yaklaşmıştık ki, bu kez kaldırdı üstünden, koltuğa yatırıp tekrar bacaklarımın arasına girdi, köklemeye başladı… Artık geriye dönüş yoktu. Zevkten deliriyorduk ikimiz de… İnlemelerimiz, boğmaya çalıştığımız feryatlarımız birbirimizi tahrik ediyordu…
Ben önce davrandım. Gözlerim karardı, kasılmaya, sikini içimde sağmaya başladım. Dakikalarca kasıldım. Sonlara doğru içimden çıkardı aletini, bir iki sıvazlamadan sonra o da böğürerek spermlerini üzerime yağdırmaya başladı. Karnıma, göbeğime krem gibi attırarak şiddetle boşaldı. Harika bir seks yaşamıştık.
Birkaç dakika öylece kaldık. Penisi yumuşamış, yarı sert bir hal almıştı. Sonra yana devrildi, yan yana uzanıp kendimize gelmeye çalıştık. Sehpanın üzerindeki eşimin sigarasını alıp birer tane çıkardı, bana da uzattı. İçmediğim halde onu kıramadım. Birlikte birer orgazm sigarası tüttürdük, sohbet ettik.
Ona kocamı anlattım. Cinsel gücünün ne kadar az olduğunu… İçime girdikten birkaç dakika sonra boşaldığını… Gerçek bir orgazm yaşamayalı çok olduğunu… Her şeyi…
Oysa doktorla yaşadığım şehvet hiç onlara benzemiyordu. Seksin dibine kadar yaşamış, dibime kadar doymuştum. Hele doktorun performansı mükemmeldi. İnanılmazdı. Neredeyse bir saatten fazla, iki saate yakın süre sevişmiştik.
Sigaramı yarım bırakıp kül tablasına bastırdım. Doktorumun üzerine eğildim. Penisini elime aldığımda sertleşmişti bile… Ağzıma aldım, öptüm, yaladım, emdim dakikalarca… Parmaklarımla torbalarını, kabalarını, arka deliğini okşadım bir yandan da… Yine taş kesilmişti penisi… İnlemeye başladığında bıraktım. Koltuğa dönüp pozisyonumu aldım.
Ne istediğimi anladı hemen, arkamdan yaklaştı, ıslak vajinama girdi. İçimde gidip geliyor, kasıklarımı kalçalarıma çarpıyordu. Bir yandan da ellerini uzatmış, memelerimi avuçluyor, yoğuruyor, uçlarını sıkıyordu. Boynumu ısırıyordu arada…
Kasıla kasıla tekrar boşaldı içime… Spermlerini ılık ılık vajinama bırakıp çıktı. Öyle mutluyduk ki ikimiz de… Eğilip suları akan amımı öptü, sularımdan alıp ıslak ağzıyla dudaklarımı öptü, kendi suyumu bana içirdi dudaklarından…. Doyumsuz piç, bitiriyordu beni her hareketiyle…
“Peki, sen?” dedim yine halının üzerinde uzanırken… Başım göğsünde, bir bacağımı onun bacaklarının üzerine atmış, ıslak am dudaklarım onun bacaklarına sürtünürken… “Sen karınla nasılsın? Yeni evli sayılırsınız. Gençsiniz. Sekse doydunuz mu yoksa hemen? Gerçi pek uyuşmuyor gibisiniz gördüğüm kadarıyla ama…”
-“Evet, uyuşmuyoruz.” dedi sıkıntıyla… “O da senin kocan gibi… Planlı programlı, haftada bir çamaşır günü gibi seks günü var. O da regl olmazsa… Bense… Görüyorsun ne durumda olduğumu kendi gözlerinle gördün.” Kikirdedim,
-“Evet… Aygır gibisin. Seni zaptetmek her kadının harcı değil erkeğim benim…” dedim eğilip göğsünün ucunu öperek…
-“Ama yapacak bir şey yok bugün için… Lise aşkıydık, yıllardan sonra evlendik. Evlendikten sonra cinsellik yaşadık ve kötü kaderimle baş başa kaldım. Bunca yıldan sonra onu bırakmayı, boşanmayı da erkekliğe sığdıramadım. İdare ediyorum işte…”
-“Bu güçle, bu yakışıklılıkla boş kalmazsın sen… Hemşire, doktor, sıraya diziyorsundur.”
-“Eh, yani…” dedi gülümseyerek dudaklarımı öptü… “Bugün de hasta düştü ağıma…” Alt dudağını ısırdım,
-“Hasta şikayetçi değil. Hatta çok memnun…” dedim ben de… “Ve de çok mutlu…”
-“Hasta demişken… Benim hastalara sarkan sapığın biri olduğumu düşünmeni istemem Gül… Ben senin hayranınım. Geldiğim, seni ilk gördüğüm günden beri hastayım sana… Güzelliğine, seksiliğine, bir de benimle konuşurken o buğulu bakışlarına…
Gücenme ama… O gece kocanın yanında sen sancıdan kıvranırken ben senin altımda zevkten kıvrandığını hayal ediyordum. Öyle sikim kalktı ki… Sizden saklamak için çok uğraştım. Neyse… Benim hastaneye dönmem gerekiyor. Seni bırakmak istemiyorum ama…”
Giyinirken ben yerde, bıraktığı yerde yatıyordum yorgun argın… Seks yorgunu… Sikilmiş… Doymuş… Mutlu… Gömleğini iliklerken,
-“Hiç anal yaptın mı? Yapmamış gibi duruyor anladığım kadarıyla…”
-“Hayır yapmadım. Çok acıyormuş. Yapanlar öyle söylüyor, ben de korktum hep…”
-“Merak etme, ben acıtmam. Kremler, gevşeticiler var. Çok zevk alırsın, emin ol…” Ayağa kalktım, gömleğinin yakalarını düzeltirken, sorarcasına
-“Yarın deneyelim öyleyse?” dedim.
-“Yarın… Aynı şekilde buluşalım…” diyerek öptü, vedalaştık, çıktı gitti.
Ertesi gün kararlaştırdığımız gibi, sabah kapıdan içeriye süzüldü. Bu kez yatak odasına götürdüm onu öpüşe öpüşe… Geniş yatağın kenarında heyecanla soyunduk, çırılçıplak yatağa atladık. O dünde kalmıştı, anal yapmak istiyordu.
-“Hayır, önce normal yapalım. Önden… Sonra bakarız…” diyerek sarıldım.
Aygırım bir saat boyunca yatağın içinde evire çevire sikti beni… Klasik pozisyonlarda seviştik. İnlete inlete boşalttı beni… Kendi de üzerime boşaldı. O sigarasını içerken ben minik bir duş aldım, temizlenip geldim. Birer kahve yaptım, erkeğimle beraber yatağın içinde çıplak, kahvemizi içtik.
Kendime inanamıyordum. Kocamın yatağında gencecik bir aygırla sevişmiş, kıyasıya sikilmiştim. Orgazm sarhoşu bir halde seks molası vermiştim o yatakta… Kocamla yattığımız yatak odamız, hiç olmadığı kadar sperm, ter, erkeklik kokuyordu.
Sigara ve kahveler bitince penisiyle oynadım. Kısa sürede yine taş gibi oldu. Yanında vazelin ve anestol getirmiş. Önünde domaldım. Önce öptü, kokladı, dilini sürdü. Sonra kremleri karıştırıp parmaklarıyla yedire yedire minik deliğimi on dakika boyunca kremledi.
Aynı şeyi ben ona yaptım, vazelini sikinin her tarafına yedirdim. Sonra eliyle tuttuğu penisini arkamdan minik deliğime dayadı. Bakire deliğim çok dardı, almıyor, zorla sokmaya çalışıyordu. Zorlaya zorlaya anüsüm açılmaya başladı, fakat yine de zor olacaktı anlaşılan…
Kalktı, mutfaktan yağı alıp geldi, bu kez yağ sürdü bana ve kendine… Tekrar bastırmaya başladı. Zorlaya zorlaya başını soktu. İnliyor, acıdığını, çekmesini söylüyordum. Fakat dinlemedi beni.. İyice bastırdı… Elimi arkaya atıp karnını tutmaya, engel olmaya çalıştım,
-“Bırak canım yanıyor…” diyebildim acıyla…
Sanki ben söylememişim gibi hızla kendine çekti, erkekliği bir anda yararak minik deliğimin içinde tamamen kayboldu. Acıyla bağırdım. Kasıkları popoma dayandı sımsıkı… Bir süre o şekilde bekleyip inlemelerimin azalmasını bekledi. Sonra gidip gelmeye başladı.
Gerçekten az sonra o acı kaybolmuştu. Sıcak ve nemli, kaygan deliğimin içinde vazelinli siki rahatlamış, güzel kayıyordu. Büzüğüm sikini halka gibi sarmış, gidip geldikçe kaygan kaygan içim bir hoş oluyor, zevk duymaya başlıyordum.
Elleri de boş durmuyor, alttan amımı, klitorisimi okşuyor, bunu yaptıkça götümden aldığım acıyı amımdan aldığım zevk bastırıyor, üste çıkıyordu. Biraz sonra ben elimi uzattım. Klitorisimi okşamaya başladım. Doktor da üzerime eğilmiş, alttan memelerimi avuçluyor, boynumu öpüyor, yalıyordu.
Ben iyice kendimi kaptırmış, ritme girmiştim. Ben ritme, o zevke alışmaya, yükselmeye başladım ama doktor fazla dayanamadı. Olduğu gibi arka deliğimin içine boşalttı ne varsa… Arkamda sonuna kadar dayanmış, kulağımın dibinde soluklarını düzene sokmaya çalışıyordu.
-“Ohhh… Harikasın Gül…” dedi. “Hayatımda böyle bir anal zevki yaşamadım nerdeyse… Çok güzeldi…” dedi.
Yumuşamaya başlayınca çıktı arkamdan… Dizlerim acımıştı, ben de kendimi bıraktım. Çevirdi, bacaklarımın arasına girip oral yapmaya başladı bana… Amımı, klitorisimi yalaya yalaya bitirdi. Beni de… Kasıla kasıla boşaldım dilinin ucunda…
Kalkıp alelacele duşa girdi, çıktı. Giyindi. Çıkarken çırılçıplak sarıldım erkeğime… Dudaklarını öperek uğurladım. Çıplaklığımdan etkilenen sikini avuçlarken kendini zor kurtardı,
-“Lütfen bırak Gül…” dedi. “Seni bırakıp gidemiyorum. Yarın yine beraber oluruz. Yarın yine sikerim seni doya doya aşkım…” dedi, gitti.
İlişkimiz aylarca sürdü. Her gün olmasa da, olabildiğince sık yapmaya çalışıyor, haftada iki, üç, evde, hastanede, kendimizi birbirimizin kollarına atıp, seks açlığımızı doyurmaya çalışıyorduk.
Arada evlerde bekleyenleri de doyuruyorduk tabi… Doktor karısını, ben kocamı…Haftada, on günde bir, hanımefendinin, beyefendinin canları ne zaman isterse, seks yapmak ne zaman akıllarına gelirse…
Bir gün hamile olduğumu öğrendim. Doktor çok vajinama boşalıyordu ama kocam da o beş dakikalık sevişmelerinde döllerini içime akıtıyordu hep… Doğumdan sonra bir şekilde DNA testi yaptırdık saklı gizli doktorla… Babası kocamdı. Doktor rahatladı bunu duyunca…
Hamilelik, lohusa dönemi derken ilişkimiz tavsamıştı. Çocuk da engel oluyordu. Ama iyi kötü bir süre daha devam etti sevişmelerimiz… Tayinimiz çıkıncaya kadar sürdü.
Yine arada bir telefonlaşıyoruz, görüşüyoruz. İlk fırsatta bir punduna getirip buluşmak, koklaşmak istiyoruz. O güzel sevişmelerimizin tadı ikimizin de damağımızda… Hasretle bekliyoruz kavuşacağımız günü…
218 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Evlilik Yıldönümü
Tumblr media
💖 Evlilik yıldönümümüz… Kocamla şık şıkırdım giyindik, şık bir otel restoranında yemek yiyoruz. Bütün hazırlıklarımı yapmışım. Vücut temizliği, bakımı, içimde seksi iç çamaşırları, üstümde göğüslerimi meydana çıkaran, omuzlarımı açıkta bırakan dekolte, incecik bir ipek bluz, dizimin hayli üstünde kloş bir siyah etek, siyah ince çoraplar…
Yemekte iki kadeh alkol alıp, kocamın önceden rezervasyonunu yaptığı odamıza çıkacağız. Güzel bir gerdek gecesi yaşamayı planlamıştık günler öncesinden… Kendimi ve bedenimi bu geceye hazırlamıştım. 
Bir haftadır kocamla sevişmiyordum, cephanesini biriktirsin, güzel ve uzun bir seks yaşayalım diye… Bu gece seks için yanıyordum adeta…
Mum ışığında yemek tamam… Kristal kadehlerce içki tamam… Başım dönüyor, sabırsızlanmaya, ıslanmaya başladım, kocamı sıkıştırıp duruyordum. Tam kocayı kaldırıp yatağa atmanın zamanı geldi diyordum ki… Yanımıza janti takım elbiseli, acaip yakışıklı bir adam ve bir kadın oturuvermez mi?
Kocam adamla tanıştırdı. İş yaptığı, daha doğrusu borçlu olduğu şirketin sahibiymiş. Ben nereden çıktı bu herif diye surat astım, kocam n’olur idare et bakışlarıyla bana kaş göz yalvardı, adamla sohbete başladı. Ama sohbet, daha doğrusu adamın söylemleri gitgide sertleşmeye başladı. Meğer benimkinin bu adama müthiş borcu birikmiş, ödeme yapmıyor, adamdan kaçıyormuş.
Yanındaki kadın belli, yolun yolcusu, ağzında sakızı, ucuz dekolte giysileriyle ben orospuyum diye bağıran seksi bir sarışın… İki erkeğin sohbeti sertleşip koyulaşmaya başlayınca adam epey kalınca cüzdanını çıkardı. İçinden aldığı bir kaç tane yüzlüğü kadının eline sıkıştırıverdi bize göstere göstere, kadını yolcu etti.
Bize döndü. Merakla bekleyen kocama ve bana… Elini beline attı, kocaman bir tabanca… Çıkarıp pat diye korkutucu bir sesle masanın üzerine bıraktı makinayı… Önünde duran menü kitabını da üzerine koyarak örttü. Namlusu bize dönüktü.
“Ne diyorsun bakalım, ödeme yapacak mısın?”
Kocam korkudan sıçmış vaziyette… Bense ondan daha kötüyüm. Titriyorum. Yalvarmaya başladı kocam, parası yokmuş, en kısa zamanda ödeyecekmiş, yeminler ediyor.
“Ulan bok herif… Ödeyecek olsan şimdiye kadar öderdin. Avrupa turuna tatile gidecek, bu lüks otelde para harcayacak, sikmelik orospu kapatacak paran varken bana borcunu ödemedin.”
“Orospu değil o… Benim karım dedim sana… Evlilik yıldönümü bugün… Otelde kalacağız bu gece…” diye kekeliyor kocam… Ben hem tırsıyorum, hem öfkeliyim. Orospu ha…? Beni az önce sepetlediği kadın gibilerle karıştırdı herhalde bu piç…
“Daha iyi öyleyse… Borcunun bir kısmını bu geceden ödemeye başlarsın.”
“Nasıl yani?” diyecek oldu kocam… Adamın delici bakışları benim üzerimde dolaşırken, tabancasının namlusunu yine gösteriverdi bize…
“Az önce gördün. Sikmeye hazırlandığım orospuyu senin yüzünden geri gönderdim. Oysa niyeti bozmuştum. Bu gece sikiş yapmalıyım mutlaka… Ben de karını alıp yukarıya çıkıyorum. Ödemenin ilk taksidini bana karın yapacak. Sen burada onu bekleyeceksin. Ne zaman işim biterse o zaman getirir sana iade ederim.
Bir yamukluk yaptığını, itiraz ettiğinizi görürsem seni şuracıkta vururum. Yok, ben yukardayken polis filan karıştıracak olursan, yukarıda karını ben vururum, sonra da adamlarım seni gebertir köpek gibi…”
Şaşırıp kalmıştım, titriyordum. Neden bahsediyordu bu adam? Eyvahlar olsun… Kocam şimdi namus belasına bulaşacak, silaha aldırış bile etmeden adama dalacak diyorum içimden…
Fakat tam aksine… Oturduğu yerde iyice ezilip büzülmüş kocamla birbirimize bakışıyoruz. Gözleriyle yalvarıyor bana… Çaresiz… Korku dolu…
Anlaşıldı olay… Pek namusu için kalkıp adama dalacak gibi görünmüyor kocam… Teslim bayrağını çekmiş şimdiden… Aslına bakılırsa benim de ondan kalır yanım yok… Korkudan ölüyorum. Bir yandan da hızla düşünüyorum… Bu genç yaşımda niye vurulayım ki… Yaşamak varken…
Piç herif de üzerindeki klas koyu renk takım elbise, yakası açık, göğsünü gösteren beyaz ipek gömleğiyle bir yakışıklı ki… İri yarı, kirli sakallı, koca kara gözleriyle, bembeyaz parlayan düzgün dişleriyle, atletik yapılı vücuduyla muhteşem bir şey… Sert maço erkek tavırları da ayrı bir hava…
Bir ona bakıyorum, bir de korkudan titreyen kocamın yemek yerken yağ akıttığı lekeli kravatına… Oturduğu yerden belli olan şiş bira göbeğine… Kıyaslama bile gereksiz…
Kocamdan gözlerimi ayırmadan yavaşça ayağa kalktım sonunda… Çantamı alıp adamın yanına yaklaştım sessizce… Ne karar verdiğimi deklare etmiş oldum erkeklere… İkisinin de gözleri bende…
“Demek kararını verdin güzelim… En iyisi bu zaten… Tatsızlığa gerek yok. Emin ol pişman olmayacaksın. Şimdi, eteğini kaldır, bize altında ne olduğunu göster.” dedi kalın, boğuk bir sesle…
Etrafa bakındım, garsonlar, görevliler uzakta, benim ne yaptığımı göremeyecek mesafede dolanıp duruyorlar. Sırtım salona, önüm erkeklere dönük, dediğini yaptım. Diz üstü eteğimin önünü yavaşça kaldırıp adama ve kocama gösterdim.
Siyah dantelli jartiyer çoraplarım, süslü fırfırlı jartiyerim, minicik, şeffaf, kukumu zor örten transparan tanga külodum… Giyinirken aynada bakmıştım, külodumun şeffaflığından kalp şeklinde kestiğim kıvırcık kasık kıllarımı ve tertemiz yarığımı gördüklerinden emindim.
“Şimdi de üstündekini indir biraz, memelerini göreyim.”
Parmağımı degajeme takıp memelerim görünecek şekilde indirdim. Kabarmış meme uçlarımın zorladığı ve göründüğü siyah transparan kumaştan sütyenim meydana çıktı. Portakaldan iri memelerimi zor tutuyordu sütyen…
“Çok güzell…” diye inledi yakışıklı… “Öylece kal, kıpırdama…”
Tabancasını alıp beline soktu. Dışarıdan görünmemesi için ceketinin eteğini üstüne örtüp ayağa kalktı, arkama geçti. Elini omuzuma attı. Boynumda ve kulak mememde sıcak nefesini hissederek ürperdim.
“Kocanın faiz borcunu ödemeye hazır mısın jartiyerli fahişe?” diye fısıldadı.
Cevap vermedim önce… Kocama baktım. İtiraz etmesini, masayı tekmeleyip fırlamasını beklerdim bunca yıllık evliliğimizin hatırına… Bırak fırlamayı, itiraza bile yeltenmemişti domuz…
Borcu için, kirli paraları için, boktan hayatını kurtarmak için beni feda etmeye hazırdı. Düpedüz para karşılığında beni satmış oluyordu kocam… Pezevenk herif… Adam omuzumu sıkarak tekrar sorunca yanıtladım…
“Evet… Hazırım…” dedim ürpererek… Gözlerimi kocama diktim sonra, büyük bir kinle, tıslayarak, “Ama bir şartım var. Kocam da yanımızda gelsin. Karısının borcunu nasıl ödediğini kendi gözleriyle görsün.”
Adam bir kahkaha attı. Bir eliyle göğsümü avuçlarken, diğer elini önüme uzatıp kasıklarımı okşadı, tanga külodumun üzerinden kadınlığımı avuçlayıp sertçe sıktı. Parmaklarını külodun kumaşıyla beraber kadınlığımın dudaklarının arasından geçirdi. İnledim.
“İyi fikir…” dedi. “Hadi gel bakalım dostum… Ben karının bu güzel amcığını sikerken seni de yanımızda istiyoruz. Baksana, nasıl ıslanmış, yarak istiyor karıcığının amı…”
Elini uzatıp parmaklarının ıslaklığını gösterdi kocama… Gerçekten ışıkta pırıl pırıl parlıyordu parmakları… Kocamla sevişirken dakikalarca önsevişme yaparak, öpüp yalayarak girişe hazırlamasıyla ancak ıslanmaya başlardı kadınlığım… Oysa bu kaba, nobran, yakışıklı adamın bir sözü, kulağıma bir nefesiyle amcığım sırılsıklam olmuştu bile…
“Aç ağzını güzelim… “ diyerek parmağını ağzıma dayadı, etli kırmızı rujlu dudaklarımı zorlayarak soktu. Dilimde kendi zevk suyumun tadını aldım. Kışkırtıcı…
“Hadi bakalım benim güzel, ev kadını fahişem… Yukarı çıkalım. Sen de düş önümüze dostum. Bu seksi karınla hesap göreyim biraz… Senin önünde hesabımı keseyim, ödemediğin borcunun faizinden bir miktar düşeyim.”
Kocam önümüzde, adamın kolu belime sarılmış, eli kalçalarımı okşaya sıka asansöre ilerledik. Yukarıya, kocamla sevişmeye niyetlendiğimiz gerdek odamıza doğru yola çıktık.
Restoranın görevlileri hayretle bize bakıyorlardı. Bir saattir karı koca başbaşa mum ışığında yemek yediğimiz halde, yukarıya koca önde, karısı başka bir erkekle kucak kucağa, odaya çıkıyoruz. Şaşırmakta haklılardı doğrusu… Ama pek onlara aldıracak durumumuz yoktu.
Evet, günlerdir tasarladığımız gibi bu gece, bir otel odasında seks yapacak, sevişecektim. Ama kocamla değil, yabancı bir erkekle… Hem de kocam izlerken… Hem de evlilik yıldönümümüzde…
Asansörün kapısı kapanır kapanmaz adam beni kendine çekti. Kollarını bir cendere gibi bedenime sımsıkı sararak dudaklarıma yumuldu. Vahşice öperken elini eteğimin altına daldırmış, kalçalarımı yoğuruyor, bedenimi önündeki kabarıklığa bastırıyordu.
Dayanamadım, zevkle karşılık vermeye başladım ben de… Kollarımı boynuna dolayıp ağzımı açtım, hırslı dilinin dudaklarımdan içeri girmesine, dilimi okşamasına izin verdim.
Şehvetle öpüşüyorduk. Gözümün ucuyla lüks otelin lüks asansörünün kristal aynalarla kaplı duvarlarında kendimi görüyordum. Yabancı bir erkeğin kollarında, bir fahişe gibi öpülen, okşanan bir Gül…
Adamın eli eteğimin altında, her yerimi kurcalıyordu. Jartiyerimin ve siyah ipek çorabımın dantelleri, tanga çamaşırım… İç açıcı, tahrik edici ve kışkırtıcı bir manzara… Kocam da yanımızda, göz ucuyla bize bakıyor sümsük sümsük… Bir elini önüne kapatmış, bize bakarken penisi mi sertleşti ne?
Sonunda asansör katta durdu, odamıza ilerledik. Kocam daha önce resepsiyondan aldığı kartı cebinden çıkararak kapıyı açtı, bize yol vererek girmemizi bekledi. Birbirimize sarılmış vaziyetteydik. Adam durdu, bir anda beni kucağına alıverdi. Düğünden çıkmış yeni evli bir çift gibi kocamın açtığı kapıdan girdik. Dudaklarımdan öperek,
“Madem gerdek odasına giriyoruz, usulüyle yapalım yavrum” dedi. Yavaşça yere bıraktı beni… Kocam da arkamızdan girdi, kapıyı kapattı. Bize bakıyordu. Adam elini cebine attı, bir yüzlük çıkarıp kocama uzattı.
“Al şu bahşişini pezevenk herif…” dedi. “Üstünde ne varsa çıkar, sonra da şu koltuğa otur bakayım.”
Kocam önce durdu, sonra çaresiz parayı alıp dediğini yaptı. İki dakikada külotla kalmıştı.
“Donunu da… Çırılçıplak dedim gavat…” dedi adam. Onu da çıkardı. Elleriyle o her damarını ezbere bildiğim yarı kalkık erkekliğini örtmüş vaziyette, karşımızda duruyordu.
“Koltuğa!” komutunu yineledi. Kocam gitti, gösterdiği yere oturdu.
Adam etrafına bakındı. Lüks döşenmiş otel odasını süzdü, kadife ağır perdelerin yanına gitti. Perdeleri bağlayan sarı sırma kordonu püskülüyle beraber söküp geldi. Kocamı sımsıkı, adeta salam gibi bağladı o kalın kordonla…
“Şimdi oldu” dedi. “Ben ne yaparsam yapayım, emir vermedikçe bu koltuktan kıpırdamayacaksın. Bizi izleyeceksin. Tamam mı dümbük?”
Kocam onay anlamında başını sallayınca yatağa gidip oturdu. Gözleri bendeydi şimdi… Belinden tabancasını çıkarıp bana doğru tuttu,
“Sıra sende canım… Yavaş yavaş soyun bakayım. Bluz ve eteğini çıkar. Ama yavaş… Sindire sindire… Her yerini görmek istiyorum. Sikeceğim malı görmem lazım…”
Onun bu kaba, aşağılayan, küfürlü sözleri beni kızdıracağına daha beter tahrik ediyordu. Dediğini yaptım. Gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan, yavaş hareketlerle önce üstümdeki ipek bluzu çıkarıp attım. Sonra da eteğimin kopçasını açtım, kalçalarımı kıvırarak eteğimi yavaş yavaş indirmeye başladım. Kalçalarımın şişkinliğinden kurtulan etek hışırtıyla bacaklarımı okşayarak aşağıya, ayaklarımın dibine düştü.
Adam yatağa yarı uzanmış, bir tabancasında, diğer elini pantolonun önündeki kabarıklığa götürmüş, kalkmış penisini okşayarak hayran gözlerle beni izliyordu. Koltukta oturan çıplak kocam da öyle… Önündeki alet havaya dikilmişti. Sevgili karıcığı yabancı bir erkeğin önünde soyunuyordu.
“Sütyenini çıkar şimdi fahişe…” diye hırladı adam…
Şeffaf, zaten meme başlarımı gizleyemeyen sütyenimin kopçasını açtım. Yine yavaşça çıkarıp adama doğru fırlattım. Portakal büyüklüğündeki, irileşmiş pembe uçlarıyla memelerim şimdi erkeğin aç bakışlarının hedefindeydi. 
Ellerimi kaldırıp şöyle bir okşadım, sütyenin baskısından kurtulan memişlerimi rahatlatmaya çalıştım.
“Uhhh…” diye inledi gözleriyle beni sikmekte olan adam… Havada kaptığı sütyenimi burnuna götürerek kokusunu içine çekti. 
“Harikasın bebeğim. Tam bir sik kaldıransın sen…” Önündeki tümsek pantolonunu zorluyordu şimdi… “Baksana bana neler yaptın? Sikim taş gibi oldu senin yüzünden…”
O da eliyle okşayıp aletini rahatlatmaya çalışıyordu benim memelerime yaptığım gibi… Kocama baktım, o adamdan daha berbattı. Eli kolu bağlı olduğundan taş kesilen sikine dokunamıyordu bile zavallı… Adama döndüm,
“İstersen seni de soyayım, rahatlamak istersin sen de…” dedim şuh bir sesle… Gözleri parladı, uzandığı yerde yayıldı iyice… “Akşamdan beri o pantolonun içinde ne olduğunu merak ediyorum…”
“Ne duruyorsun öyleyse? Merakını gider bari…” diye yanıtladı beni…
Yüksek topuklu iskarpinlerimin üzerinde yaylanarak, kalçalarımı çalkalayarak yatağa ilerledim. Dantelli jartiyerimin tuttuğu ince siyah parlak çoraplarım ve kabarmış kadınlığımı saklayamayan ince ağıyla tanga külodumdan başka giysi yoktu üzerimde…
Eğildim, önce ceketini çıkardım, sonra gömleğinin düğmelerini yavaş yavaş çözdüm, adamın yardımıyla çıkarıp attım. Göğsü hariç kılsız, tüysüz, fakat hayli kaslı bir vücudu vardı. Tam istediğim, hayran olduğum gibi… 
Omuzlarını, göğsünü okşayarak aşağıya indim. Dizlerimi kırmadan biraz daha eğilip pantolonun kemerini ve fermuarını da açtım.
Elindeki ağır tabancayı namlusundan tuttum. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan silahını yatağa, yan tarafına koyması için zorladım onu… İki elini iki yana koyup kalçalarını kaldırınca bana da pantolonu bacaklarından sıyırmak kaldı.
Baksırının önündeki açıklıktan penisi dışarıya çıkmış, bana bakıyordu. Dimdik, kalın, damarlı, kocaman bir başı olan harika bir erkeklikti. Hatırı sayılır bir uzunluğu vardı, oturduğu yerde aletinin başı neredeyse göbek deliğine değmek üzereydi.
“Mmmm…” dedim beğeniyle… Harika bir manzaraydı önümdeki…
“Beğendin galiba…” dedi. “Kocanın çüküne pek benzemiyor değil mi?” Gülümseyerek kocama ve önündeki alete baktım.
“Kesinlikle benzemiyor canım” dedim. Elimle penisini tutup hafifçe sıktım. “Bu bir çük değil çünkü… Tam bir yarrak… Erkek yarrağı…” dedim. Baksırı da çıkardım.
Eğilip başına bir öpücük konduruyordum bu arada… Uzun sarı saçlarım adamın kasıklarında, dudaklarım da penisinin başındaydı. Dudaklarımı aralayıp başını içeriye aldım. İnledi. Koyverdim ben de… Dilimi çıkarıp yalıyor, ağzıma alıp emiyor, sokabildiğim kadar boğazımın en derinlerine kadar sokmaya çalışıyordum.
Sonunda saçlarımı kavrayıp başımı çekti aletinden… Tükürüklerimden pırıl pırıl parlıyordu koca alet… Oyuncağı alınmış gibi, küskün küskün yüzüne baktım. Engel olduğu için, yeteri kadar yalayamadığım için kızmıştım ona…
“Bu kadar yeter… Kalk şimdi…” dedi.
Doğrulup kalktım. Yarı çıplak önünde duruyordum. Doğrulup ellerini belime, belimdeki ince altın zincire, kalçalarıma götürdü, okşadı. Burnunun ucu kasıklarımda dolaşıyordu.
“Ulan ne seksi karısın bee… Şu belindeki altın zincirin, ayağındaki halhalınla öyle sikilesi görünüyorsun ki… Senin gibi orospu sikmedim şimdiye kadar… Seni sabaha kadar sikebilirim inan olsun…”
Kalçalarımdaki ellerini önüme getirdi. Tanga transparan külodumun üzerinden yine kadınlığımı avuçladı. Bu kez inleme sırası bendeydi. Parmaklarını külodumun bel lastiğine geçirip bir anda iki yana ayırdı. Paris’ten kocamla beraber seçip aldığımız pahalı çamaşır bir cayırtıyla kopuverdi. İki parça halinde hayvanın pençelerinin arasındaydı şimdi külodum…
“Amcığını yalayıp suyunu içmek istiyorum aslında… Hem de çok istiyorum. “ dedi o şehvetten boğuklaşmış, çatallanmış sesiyle… Ben de aynı tonda yanıtladım, fısıltıyla,
“Yala öyleyse… Ne duruyorsun?”
“Şimdi olmaz fahişem… Dilimin ucunu değdirsem boşalacaksın. Amcığının suyu bacaklarından akıyor.”
Haklıydı ne yalan söyleyeyim… Adam sikini sokmadan boşalabilirdim, öylesine şehvet kaplamıştı her yerimi… Kadınlığımdan akan su yol yol bacak içlerimden süzülmeye, çorabımı ıslatmaya başlamıştı.
“Otur Gülüm… Yarrağıma otur… İkisi de birbirini istiyor. Kavuşturalım onları…”
Kocama baktım, sesini bile çıkarmadan bizi izliyordu. Çırılçıplak, kolları bağlı, çaresiz… İnadına, domuzluğumdan, beni borcu karşılığı bu adama satan kocama,
“Ne diyorsun aşkım?” diye sordum. “İstersen bırakalım, bu odadan çıkıp gidelim. Yoksa… Dediğini yapıp oturayım mı? Siksin mi bu adam beni? Bu koca yarağını amıma gömsün mü? Karar senin… Bu koca yarağı yersem, artık hep isterim bunu… Senin çükün zevk vermez, istemem artık… Son kararını ver canım… Karıcığını siksin mi bu adam?”
Çaresizce oturduğu yerde kıvrandı kocam… Aslında zaten yapamayacağımı biliyor olmalıydı. Hem adam bırakmazdı, hem de ben… İş bu raddeye geldikten sonra bırakamazdım. Bu adamın altına yatmadan gidemezdim. Bu güzel siki yemeliydim mutlaka…
“Senden ses çıkmadığına göre günah benden gitti sevgilim…” dedim. “Bundan sonra olabilecek her şey senin yüzünden olacak. Senin sayende olacak. Bana asla hesap soramazsın bu yüzden, anlaşıldı mı?”
Hemen önümde duran havaya dikilmiş heykel gibi aletin başını, parmak gibi damarlı gövdesini okşuyordum bir yandan hayranlıkla,
“Şimdi oturduğun yerden bizi izle… Karın bu güzel yarağın tadına bakacak. Zevk alacak bebeğim. Ohh… Hem de çok zevk alacak…”
Ellerimi adamın çıplak omuzlarına koyarak bacaklarımı araladım. Tam penisin üzerine konumladım kendimi… Hafif alçaldım. Uzun bacaklarım, yüksek topuklarımla dizlerimi birazcık kırmam yetmişti hedefe ulaşmama… Başı kadınlığımın dudakları arasındaydı şimdi… Elimle penisin kalın gövdesinden tuttum, başını ıslaklığıma sürttürdüm. Pezevengime seslendim inleyerek,
“Offf… Kocacımm… Çok büyük bu… Zorlayacak beni…” Kocam tısladı,
“Siktir orospu. Evdeki koca zenci vibratörü amcığına sokan sen değil misin? Bunu haydi haydi alırsın. Herifi zevke getirmeye çalışıyorsun amına koyduğumun karısı…” Adam altımda inliyordu,
“Evet amına koyduğumun karısı… Tatava yapmayı bırak da, al şu yarrağımı… Beklemekten imanım gevredi artık. Zenci yarrağı ha? Amına koyarım senin, sok şunu…”
“Merak etme sevgilim, amıma koyuyorsun zaten şu anda… Ohhh… Ama hakikaten büyük sikin var bebeğimm… Gerçekten zorlanıyorum. Hele ayakta olunca, amım daralıyor, sikin büyüyor sanki, çok fena…” Kocama sataşmayı da ihmal etmedim bu arada,
“Zenci vibratörü kendi için getirdi bu pezevenk… İki bana kullandırdıysa bir de kendi kullandı. Fantazi diye diye bana sikini yalattırırken vibratörü de kendi götüne soktuyor bu puşt, bildiğin gibi değil…” Ben böyle söyleyince bir kahkaha attı adam,
“Vay azgın orospular vay…” diyordu bir yandan… “Merak etme, senden sonra kocanı da sikerim, senin intikamını alırım güzelim. Hadi, şimdi sok bakalım benimkini, göreyim nasıl alacaksın…”
Dudaklarımı ısıra ısıra alçaldım. Alçaldım. Koca alet kadınlığımı yara yara içimde kaybolmaya başladı. Başı içimi yarıyordu. Parmak gibi kabarmış damarlarını bile hissedebiliyordum vajinamda…
Sonunda pembe kasıklarım ve ıslak klitorisim erkeğimin kasık kıllarına ulaştı. Başı içlerimi zorluyordu. Boynuna sımsıkı sarılıp bir nefes koyverdim.
“Ahhh… Yardın içimi…” diye inledim. “No’lur kımıldama, biraz alışsınlar birbirlerine…”
Fakat kendim bekleyemedim ki… Omuzlarından tutup geriye, yatağa uzattım. Sonra da aletinin üstünde yaylanmaya başladım. Ufak ufak başladım önce… Sonra hızlandım, hızlandım.
Tadına doyamıyordum. Öyle zevk veriyordu ki… Şehvet duygusu her yerimi kaplamıştı tepeden tırnağa şehvet kesilmiştim. İnliyor, bağırıyor, kalçalarımı değirmen gibi çeviriyordum. Mümkün olabilecek her santiminden zevk alıyordum erkeğimin penisi içimi yara yara gidip gelirken…
Artık dayanamıyordum. Gelmek üzereydim. Anladı piç… Belimden tuttuğu gibi bir hamlede kaldırdı sikinin üstünden… Yan tarafa yatağın üstüne fırlatıverdi bohça gibi…
“Orospu çocuğu… Ne yapıyorsun piç herif?” diye bağırdım.
Hayatta en nefret ettiğim şey olmuş, orgazma tırmanırken yarıda kalmıştım. Deli gibiydim, bacaklarımı kıstıra kıstıra kıvranıyordum yattığım yerde… Oysa gülüyordu halime… Önündeki ıslak yarrağıyla önümde durmuş bana bakıyordu. Eğilip saçlarımdan tuttu, çekiştirdi,
“Yalvar orospu… Seni sikmem için bana yalvar… Yoksa sikmem seni…”
Ah, dediğini yapmaktan başka çarem yoktu, yoksa sikmeyecekti bu adam beni… Dediğini yapacak gibi bir tipi vardı zaten… Tabancasını çıkarıp vururum dediğinde de, şu anda sikmem dediğinde de, sözlerinde bir ağırlık, ciddiyet vardı. Bu adam söylediği şeyi yapardı. Bacaklarımı ellerimle tutup iki yana ayırdım, düpedüz yalvardım,
“Hadi aşkım… Erkeğim… Yalvartma beni… Sik nolur… Sik beni… O yarrağını geçir bana…”
“Gerçekten istiyor musun? Kocanın önünde bağırta bağırta sikeyim mi seni?”
“Ohh… Evettt… Sikkk… Kocamın önünde sik… İstersen kocamı da sik… Ne istersen yap… Ama sik beni artık… Dayanamıyorumm… Ooohhh…”
“Senin güzel amcığın varken kocanın kuru götünü ne yapayım aşkım? Merak etme, sikicem seni…”
Gülümseyerek ilerledi, bacaklarımı iki yana ayırıp arasına girdi. Önündeki taş gibi aletini bir hamlede ıslak, dudakları istekle titreyen kadınlığımın içine gömdü.
“Hııhhh…” diyebildim.
Nefesim kesilmişti. Konuşmak ne kelime, nefes bile alamıyordum. Sonra inip kalkmaya, beni pompalamaya başladı. Sürekli… Acımadan… Bağırmalarıma aldırmadan…
Yara yara sokuyor, eze eze dibime vurdurup bir hamlede vajinamdan çıkarıyordu aletini… Fırtına gibiydi. Bir hızlanıyor, bir yavaşlıyor, delirtiyordu beni altında… Kah ayaklarımdan tutup bacaklarımı ikiye ayırıyor, öyle köklüyor, kah üstüme kapanıp nefessiz bırakmak ister gibi ezerek sikiyordu.
Tırnaklarımı sırtına gömüyordum, zevkten şehvetten deliye dönmüştüm. Sonunda orgazma ulaştım. Tüm vücudum sara nöbetine tutulmuş gibi, rüzgarın önündeki yaprak gibi titriyor, sürekli kasılıyordum. Dakikalarca sürdü… Hayatımda böyle zevk aldığımı hatırlamıyordum.
Gözlerimi açtım. Böyle bir şey olamaz. Kendimden geçmişim. Yarı ölüm gibi bir şeydi yaşadığım… Adam yanımda yan uzanmış, sikini okşayarak bana bakıyordu. Kocam da öyle, ter içinde kalmış, gözlerini bana dikmişti. Aleti önünde taş gibi havaya bakıyordu. İki erkek de boşalmamıştı. Benim boşalmamı izliyorlardı.
Her şey tekrar başladı. Kalkıp önüne domalttı beni, aletini bir hamlede kadınlığıma geçirdi. Çığlık atmaya başlamıştım yine… İki eliyle belimi tutmuş, kendine çekiyor köklüyor, tutup boylu boyunca çıkarıyordu penisini… Sürekli… Alttan kökledikçe torbaları klitorisime çarpıyor, kalın başparmağını ıslak ıslak deliğimi kanırtırcasına arkama sokuyordu. Oyuncak bebek gibi önünde sallanıp duruyor, zevkten zevke sürükleniyordum.
“Aaaahhh… Yeteerrr… Yeteerrr…” diye bağırdım. “Boşal artık… Canım yanıyor. Oh, yeter…”
Delirmiş gibiydi adam… Beni, kukla bebeği evire çevire sikiyor, pozisyondan pozisyona geçiyordu. Sonunda yatırıp penisini ağzıma soktu. Gırtlağıma kadar giriyordu alet… Nefessiz kalıyor, bir soluk alabilmek için çırpınıyordum.
Saçlarımdan tutmuş, kendine çekiyor, bir kaç saniye öyle havasız bırakarak bekliyordu. Ben nefes almak istedikçe boğaz kaslarım bademciklerime temas eden penisin başını eziyordu. Gözyaşlarım rimellerime karışmış, tükürük, salya tüm salgılarım köpükler halinde fışkırıyordu.
Hissediyordum, gelmek üzereydi. Bir an önce boşalması için dua ediyordum. Ağzımı sikmeyi bıraktı, çevirip bacaklarımın arasına girdi. Bir hamlede acımasızca soktu penisini…
Nefes alabildiğime memnun olmuş, rahatlamış, içimdeki erkekliğinin zevkini çıkarmaya başlamıştım şimdi… Tekrar tekrar orgazm oldum altında… Tekrar tekrar o küçük ölümü yaşadım. Durmadan, dinlenmeden sikiyordu beni…
En sonunda böğüre böğüre boşaldı. Sıcak spermleri alevden lav ırmakları gibi içime akmaya başladı. İki eli iki göğsümde, acıtarak sıkıyor, kalçaları taş kesilmiş, içindeki tüm spermi rahmime boşaltmak istercesine penisini içime saplamış vaziyette hareket etmeden duruyordu. Bacaklarımın arasında kasılıp duran o sert, daracık erkek kalçalarını okşadım rahatlatmak istercesine…
İçimdeki spermler süzülürken yine orgazm şimşekleri çaktı beynimde… Kalçalarımı oynata oynata gidip geldim halsiz halsiz… Son kasılmadan sonra kendimi yatağa bıraktım.
Üstümden kalktı. Gidip kocamın kollarını çözdü. Tutup yanıma getirdi.
“Benim işim bitti yavrum” dedi. “Hadi şu pezevenk kocanı da boşalt da rahatlasın zavallı… Çatlayacak yoksa… Bana bak, kadınımın üstüne boşalma, yoksa yatırır götünü sikerim senin puşt herif…”
Kocam yanıtımı bile beklemeden yatağa tırmanmış, sikini ağzıma dayamıştı bile… Daha dilimin ucunu değdirir değdirmez boşalmaya başladı zaten… Gerçekten patlamak üzereymiş zavallı… O da dizlerinin üstünde yatağın kenarından yere, halının üstüne püskürttü döllerini…
Erkeğim yeni boşalmış hala inmemiş penisini sallaya sallaya yanımıza geldi. Yatağın üzerindeki tabancasını aldı, beni de kaldırdı yataktan, kucağına alıp banyoya götürdü… Ilık suyu açıp küvete girdi. Beni de kendine çekip özenle küvetin içinde kucağına yatırdı. Sonra da içeriye seslendi,
“Bana bak pezevenk… Oda servisini arayıp şampanya sipariş et. Sonra da halının üstüne kıvrıl yat sen… Bizim işimiz çok… Sabaha kadar buradayız. Seksi karını sabaha kadar sikeceğim bu gece… Sabah seni uyandırırız merak etme…”
Yükselmeye başlayan ılık suyun içine banyo köpüğünü boca ediyordu bir yandan da… Kucağında uzanıp kaldım. Mutluydum. Hayatımda hiç olmadığım kadar mutlu…
İyi ki boynuzlu kocam borcunu ödememiş bu koca yaraklıya… diye geçirdim içimden… Yoksa bu geceyi yaşamayı, bu sikişi ancak masturbasyon yaparken hayalimde görürdüm.
395 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Gerdek Yardımı
Tumblr media
Balayı süitinin geniş mi geniş yatağında sırt üstü yatıyordum gecenin bir yarısı… Gözlerim tavanda… İçim sıkılıyor… Bıkkın vaziyetteyim… 
Üç gün önce düğün öncesi büyük umutlarla her yerini temizlediğim, misler gibi pırıl pırıl yaptığım körpe genç kız bedenim çarşafın altında çırılçıplak uzanıyorum… 
Yanımda Ekrem, benim iki günlük kocam da aynı durumda… Başımı çevirip baktım, onun da gözleri tavanda… Benim baktığımı hissetti, göz göze geldik.
Bir yıllık nişanlım, iki günlük kocam da olsa bir erkekle birlikte aynı yatakta çırılçıplak olduğum geldi aklıma yine… 
Hafif aşağıya kayan ve dimdik göğüslerimden birini açıkta bırakmış bembeyaz otel çarşafını boynuma kadar çekiştirdim refleks olarak, göğüslerimi onun gözlerinden sakladım. Yüzüm kızarmıştı utancımdan… 
Kocam sevgiyle baktı bana, çarşafın üzerindeki elimi okşadı.
-“Ne yapıcaz Gül?” dedi suçlu suçlu, çarşafın altında dimdik duran göğüslerimden zorlukla yüzüme çevirdi bakışlarını…
İki gündür uğraşıyorduk bu otel odasında… Hala bakireydim. Her denememiz başarısız olmuştu. Çarşafın altında iki çıplak, birbirimize sarılıyor, öpüşüyorduk. Önündeki sertlik bacaklarımda, kalçalarımda dolaşıyor, istekle batıyordu bedenime… 
Biraz tansiyonumuz yükselince denemeye girişiyor, bacaklarımı aralıyordum, kocam üstüme çıkıyordu. Araya girip sertliğini kukuma batırmaya çalışıyor, zorluyor, zorluyor, bir türlü olmuyordu. O sertlik içime girmiyordu. Canımı yakıyordu. 
Ben canımın acısıyla “ayyy…” diye bağırıp bacaklarımı kapatmaya çalışıyordum kendimi koruma içgüdüsüyle… Ben bağırıp durdukça, bu kez onun sertliği yumuşuyor, kalakalıyordu. Hışımla cevap verdim sorusuna,
-“Bilmiyorum Ekrem…” dedim. “İlk defa evleniyorum. Sen bana dokunan ilk erkeksin. Senin bilmen gerek ne yapılacağını…” Ezilerek yanıtladı beni,
-“Dedim ya sana aşkım… Bir kere arkadaşlarla geneleve gittim, onda da ne olduğunu anlamadan kadınının içine boşalıverdim. Nasıl kaçacağımı bilemedim oradan… Bir daha da bir kadının elini bile tutmadım. Ta ki seninle nişanlanıncaya kadar… Hem o kadınla sen bir misin? Kıyamıyorum sana… Sen acıyla bağırınca canın yanıyor diye kalakalıyorum. Ne istek kalıyor, ne bir şey…”
-“Ama nişanlıyken öpüp duruyordun beni? Sıkıştırıyordun mutfakta, sinemada, her fırsatta okşuyordun ya… Babamlar yokken bizim evde seviştiğimiz günü hatırlasana… Ne kadar istekliydin…” Dönüp yüzüme baktı.
-“Evet, hatırlıyorum. Ama bir şey yapamamıştık. Sen, “şimdi olmaz, nikâhtan sonra” diye tutturmuştun o gün, bana engel olmuştun.”
-“Keşke engel olmasaydım o zaman, nişanlıyken yapsaydık bu işi… Bak şimdi, uğraşıp duruyoruz. O zaman yasaktı, şimdi imzayı basınca her şey serbest, bu kez biz yapamıyoruz Ekrem… Bıktım artık aşkım… Sen de bıktın biliyorum…” Sarılıp öptü beni,
-“Seni seviyorum aşkım. Bıkmak ne demek? Ama kendimi beceriksiz hissediyorum senin yanında, bu işi beceremiyorum diye…”
Beceriksizdi evet, kesinlikle beceriksizin tekiydi bu konuda… Ama söyleyemedim bunu yüzüne… Başka kadınlarla düşüp kalkmaması, benim gibi kendini evleneceği insana saklaması iyi bir şey mi, kötü bir şey mi bilemedim ki…
Ben ondan daha berbattım bu konuda… Bir kere komşunun oğlu sıkıştırmıştı bahçede, bir kere de okulda sınıf arkadaşım… Telaşla öpmeye çalışmışlar, biri eteğimin altına daldırmıştı elimi… Oğlan külodumun üstünden kukumu avuçlayınca neye uğradığımı şaşırmış, tecavüz edecek diye korkuyla bahçeden zor kaçmıştım.
Kız oğlan kızdım. Kocam kızlığımı alırken canım çok yanacak diye ödüm patlıyordu. Ne hikayeler duymuştum bu konuda… Hastanelik olanlar, kanaması durmayanlar, dikiş atılanlar… Ah o namus kumkuması annem… Oğlanlarla fingirdemeyeyim, adım kötüye çıkmasın diye diye beynimi işlemişti. Gözümü öyle korkutmuştu ki benim…
Oysa filmlerde ne kadar rahattı insanlar… Öpüşüyorlardı, sevişiyorlardı, neler neler yapıyorlardı… Aklı eren kızların eline prezervatifi verip oğlanın yanına aileleri yolluyordu yabancı filmlerde… Evlendiğinde sıkıntı çekmesin kızımız diye…
-“Hadi uyuyalım aşkım… Yarın buluruz bir çaresini… Sabah olmak üzere, gözlerin kapanıyor senin de…” diyerek başucumuzdaki apliğin ışığını kapattı.
-“Keşke bize bir yol gösteren biri olsaydı… Eskiden yengeler filan olurmuş, anlatırlarmış ne yapılacağını…” diye fısıldadım karanlıkta…
Bir süre tavana yatarak baktım. Ekrem yanımda ağır ağır nefes alıyordu. Uyumuştu hemen… Benimse gözümde uyku yoktu hiç… Yabancı bir otel odasında, bir erkekle birlikte aynı yatakta yatıyordum. Hem de çıplak vaziyette… Genç kızlık hayallerimdeki gibi… Kocamla yataktayız sonunda…
Ama hala genç kızdım. Eve dönünce ne anlatacaktım, ne söyleyecektim? Ya olmadı diye beni bırakırsa kocam? Dönüp baktım karanlıkta… Sırtüstü yatmış, ağzı açık uyuyordu yorgun argın… Sanki bir şey becermiş gibi… Bırakır mı gerçekten? Ama suç bende değil ki… Erkek olan o…
Kasıklarımda bir yanma… Elimi uzatıp tüysüz kasıklarımı okşadım. Ürperdim bir anda… İçimde bir kıpırtı… Parmağımı bastırdım. Klitorisim sertleşmiş. İstiyor… Salak diye kızdım kendime… İstiyorsun işte… Kocan becersin diye ölüyorsun. Bırak girsin içine, iki dakika dişini sık, ne diye kasıyorsun kendini, bıçak batırmış gibi bağırıyorsun…
Uyuyakalmışım sonunda… Rüyamda alt alta üst üste sevişiyoruz kocamla… Sertliği gidip geliyor içimde… Erkekliğini acımasızca amıma batırıp çıkarıyor. Her yanım kan… Yatak kan… Siki kanlı bir hançer gibi batıyor amıma…
Sabah uyanınca kahvaltıya indik. Suratlarımız bir karış ikimizin de… Gülemiyoruz ki… Bir şey becerememişiz. Hiç de balayı çiftine benzemiyoruz. O gün öylesine geçti. Havuz başında eğlenen, gülen insanlar, denize gidenler, göğüsleri meydanda, üstsüz gezen yabancılar…
Otelin müdürüydü galiba, bize çok yakınlık gösteren Ali abi geldi yanımıza, masaya oturdu, halimizi hatırımızı sordu. Yakışıklı, uzun kabarık siyah saçlarını at kuyruğu yapmış, bizden beş altı yaş büyük bir adamdı. İki günde aileden biri gibi olmuştu. Sürekli ikramlarda bulunuyor, garsonlar devamlı onun gönderdiği yiyecek, içecek bir şeyler taşıyordu. Otelin balayı çiftlerine özel uygulamasıymış dediğine göre…
Biz onu, o bizi çok sevmiştik. Hele Ekrem’le bayağı samimi olmuşlardı. Sık sık bir araya geliyor, sohbet ediyorlardı. Kafa adamdı. Bana bakarken yakalıyordum sık sık… Ama aldırmıyordum onun bakışlarına… Alışmıştım artık… Erkeklerin yiyecek gibi bakmaları, laf atmaları alışkın olduğum şeylerdi hep, hoşuma bile gidiyordu… Şimdi de Ali abinin cin gibi gözleri üzerimizde, sirke satan suratlarımızda dolaşıyordu. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hemen anlamıştı halimizden…
-“Ne oldu çocuklar? Yüzünüzden düşen bin parça… Otelimizden memnun değil misiniz yoksa?” diye ağzımızı aradı. Kem küm ettik. Ekrem yüzüme baktı, ben gözlerimi kaçırdım. Ne diyeyim ki şimdi? Ekrem bana soran, izin isteyen gözlerle,
-“Yok Ali abi, otelden çok memnunuz, çok güzel de…” diye kekeledi. “Bizim bir sorunumuz var, nasıl anlatsam…”
Yüzüm kıpkırmızı oldu bir anda… Gözümü tabağıma diktim. Gerdek öncesi yol gösteren yenge derken, sorunumuzu Ali abiye mi anlatacaktı yoksa kocam? Aklıma gelen başıma geldi. Kocam kesin kararlı bir tavırla ayağa kalktı, Ali abiye,
-“Abi, iki dakikan var mı? Şu köşede baş başa konuşalım biraz…” dedi.
Kalktılar, restoranın köşesindeki en dip masaya geçtiler, baş başa konuşmaya başladılar. Gözümün ucuyla baktım. Bir yandan konuşuyorlar, bir yandan bana bakıyorlardı. Yanaklarım utançtan yanıyordu sanki… Hay şeytan… Aptal kocam, beni beceremediğini elin adamına anlatıyordu. Ali abi de ona bir şeyler anlatıyordu gördüğüm kadarıyla, baş başa vermişler, fısır fısır konuşuyorlardı. Sonra kocam kalktı, yanıma geldi. Yüzüme bakamıyordu, onun da yüzü kızarmıştı. Neler konuştular, neler duyduysa artık… Elimden tutup kaldırdı,
-“Gel Gül, odamıza gidelim.” dedi. Ses çıkarmadan, bir şey sormadan kalktım. Niçin gittiğimizi biliyordum ki… Kocam Ali abiden dersini almış, uygulamaya gidiyorduk. Asansörde ne anlattığını sordum. Uzun uzun anlatmış kocama, bana tekrarlamadı, kısa kesti. Odaya gidince görecekmişim.
Olmadı. Kocamın talimatlarıyla o beni soydu, ben onu soydum. Çırılçıplak duşa girdik. Birbirimizi köpüklerle yıkadık, her yerimizi okşadık. Kurulanıp yatağa gittik. Öpüştük, koklaştık.
Eğilip bacaklarımın arasına başını gömdü. Diliyle kukumu yalamaya çalıştı. Biraz utanıyor, biraz çekiniyor, korkuyordum çokça… Dilinin ucunu klitorisimde hissedince biraz aşka geldim sanki… İçimde bir şeyler kıpırdar gibi oldu. Yine bacaklarımın arasına girdi. Erkekliği sertleşmişti. Baktıkça utanıyordum elinde tuttuğu şeye… Tutup mor renkli başını kukuma sürttürdü.
Bende yine o korku, irkilme, çekinme duygusu yükseldi iyice… İstemsizce kasıldı tüm vücudum… Uğraştı, uğraştı dakikalarca, bir türlü benim kasılmamı aşamadı. Sonunda bir iki saat geçti, beyhude çabaları sonuç vermedi. Yoruldu, serilip kaldı yanıma…
Biraz dinlendik. İki beceriksiz kalkıp giyindik. Sessizce öğle yemeği için restorana indik. Ali abi bizi görünce yanımıza geldi. Soran bakışları üstümüzdeydi. Ekrem’e,
-“Nasıl oldu çocuklar?” diye fısıldadı. Ekrem başını iki yana salladı utançla…
-“Olmadı Ali abi…” dedi sıkıla sıkıla… “Dediğin her şeyi yaptım ama… Ya, nasıl söylesem… Şeyy… Çok dar, Gül de kasılıyor, bir türlü girmiyor…”
-“Tamam koçum… Siz oturun, yemeğinizi yerken ben bir çare bulurum” dedi Ali abi, yanımızdan ayrıldı. Biraz sonra yanımıza geldi. Elinde bir kreme benzer tüp vardı. Kocama uzattı,
-“Bakın, bu yağlı, özel bir krem, kayganlaştırıcı… Bu tür cinsel sorunlar için özel yapılmış.” dedi. Benim yüzüm kıpkırmızı oldu yine… Elindeki krem kullanılmıştı, kim bilir hangi kadınla kullanmıştı elindeki şeyi… Benim kızardığımı görünce rahatlatmak için atıldı.
“Sakın ha Gül, utanmana gerek yok. Herkesin başına gelebilir böyle şeyler… Ekrem, sen bunu penisine iyice sür, sonra yavaş yavaş eşinin içine girmeye çalış. Mutlaka faydası olur. Sen de biraz rahat ol Gül… Sıkma kendini… Kocana yardımcı ol biraz… Her kadın bunu yaşıyor, bu kadar korkmana, kendini kasmana gerek yok yavrum…”
Sonuç yine hüsran… Yemeği bitirmeden kalktık, odaya çıktık. Ekrem Ali abisinin verdiği kremi aletine sürdü iyice yedire yedire, ben çarşafın altında çırılçıplak yatakta yatarken… Sonra yanıma geldi. Beni öpmeye çalışırken kaygan, kremli erkekliği bacaklarıma sürtünüyordu. 
Bir iki acemi öpüşten sonra heyecanla bacaklarımı araladı. Girmeye çalıştı. Ben yine aynı vaziyet… Uğraştı, etti, yine olmadı. Sinirle kalktı, duşa gitti. O giyinirken ben yağlanmış bacak aramı temizledim duşta, çıkıp ben de giyindim. Aşağıya indik. 
Elimi bile tutmuyordu kocam… Beni suçladığı öylesine belliydi ki… Bense sessizce, utançla yan yana yürüyorduk. Ali abi karşımıza çıktı bahçede… Ekrem,
-“Olmuyor abi, bir türlü olmuyor…” dedi. “Balayı bitti, yarın gidiyoruz. Babamlarla aynı evde oturucaz. Yatak odamız üst katta, onlar alt katta… Biz bu otel ortamında bu işi yapamazsak, evde ailelerimizin yanında hiç yapamayız. Gül şimdi yaptığı gibi her denememizde bas bas bağırırsa başımıza toplanırlar, karımı kesiyorum diye… Bizim için hiç iyi olmaz bu durum… Mutlaka burada halletmemiz lazım abi… Yoksa sonumuz kötü…”
Ağlayacak gibi olmuş, sürekli konuşuyordu. Gözleri dolmuştu. Benim de ondan farkım yoktu. Kendimi suçlu hissediyordum bir de… Ali abi halimize üzülmüştü. Başını iki yana salladı.
-“Hay Allah, ne yapsak bilmem ki… Şimdiye kadar çoktan bitmesi lazımdı ama… Neyi eksik yapıyorsun Ekremcim, bilemedim.” Kocam bir bana baktı, bir adama…
-“Abi, bir şey dicem ama…” Hala yüzüme bakıyordu. Sonra bakışlarını kaçırdı. “Sen artık yabancımız değilsin abi… Ne olur, bize yardım etsen… Bizimle odaya gelip bize yardımcı olabilir misin?”
Şaşırıp kaldım. Ali abi de hayretle bakıyordu, o da şaşırmıştı. Ben utançla yüzümü yere eğdim. Neler söylüyordu bu kocam olacak adam böyle… Ama bir yandan da hak veriyordum. Öyle çaresiz bir durumdaydık ki… Mantık falan hak getire… Bir şey düşünemiyordum artık…
-“Siz bilirsiniz çocuklar… Ben her türlü yardımcı olmaya hazırım da… Bu şekilde olunca… Bilemedim… Sen ne diyorsun Gül? Kocanla aynı fikirde misin?” 
Cevap veremedim bile… Kocam atıldı hemen, benim suskunluğumu evet olarak algılamıştı… Hem adama, hem bana bakıyordu anlatırken, onay istercesine…
-“O da bıktı artık abi… Sen hem bizim abimizsin, hem de bir yabancısın. Şu işi yardımınla bir halledelim, nasıl olsa seni bir daha görmeyeceğiz. Öyle değil mi Gül? Abi, ne olur yardım et bize…” 
Ali abi bir müddet sesini çıkarmadan durdu, bize, özellikle bana baktı. Sanki bir kez daha düşünmemiz için zaman tanıyor gibiydi. Sonra da elindeki anahtarlıktan bir anahtar çıkartıp kocama uzattı.
-“Tamam koçum. Üzmeyin kendinizi… Bakın ne yapalım… Bu anahtarı al sen… Otelin yan tarafında benim kaldığım müstakil müdür lojmanı var, biliyorsun, anlatmıştım sana… Siz oraya gidin. Bütün ev emrinize amade… Personel temizleyip toparlamıştır bu saatte… Evin banyosu, barı, yatak odası, kendi eviniz farz edin, istediğiniz gibi kullanın. Ben işlerimi halledeyim, bir iki saate kadar yanınıza gelirim. Siz beni bekleyin.” dedi Ali abi, yanımızdan ayrıldı. Kocama,
-“Nasıl yaparsın Ekrem?” diyebildim. “Elin adamı odamızda… Bizim yanımızdayken… Nasıl sevişiriz? Kıskanmaz mısın? İlerde başıma vurmaz mısın? Bunu isteyen sensin, bak, sonra beni suçlama bunu yaptığımız için…” Elimi tuttu,
-“Aşkım, seni çok seviyorum. Ama halimizi de görüyorsun. Kıskanacak halimiz mi kaldı? Ali abiye durumumuzu anlatırken sen de duydun. Dediğim gibi, bu işi mutlaka bu otelde bitirmemiz lazım… Ali abi bizi seviyor, yardımcı olacak mutlaka… Bak, evin anahtarını bile verdi adam… İnsan sevmediğine verir mi evinin anahtarını? Sen yokken bana neler anlattı neler… Bu otelde ne kadınlar geçmiş elinden… Ne yerlisi kalmış, ne yabancısı… Bizim gibi acemi değil ki… Problemimizi çözerse o çözer… Hadi uzatma, gel gidelim, o gelene kadar hazırlanalım.”
İçimden gülmek geldi. Anlaşılan, benim kocam saftı biraz… Daha dün tanıştığımız Ali abisi bizi seviyormuş da, evinin anahtarını vermiş de… 
Sever tabi… Evinin anahtarını verir elbet… Geldiğimizden, tanıştığımızdan beri kedi ciğere bakar gibi bakıyor adam bana… Yirmi yaşında bakire lolitayım. Çarşıda pazarda laf atan abazaların dediğine göre, “Ufff… Taş gibi”yim.
Adım attıkça her yerim ayrı titriyor. Kalçalarımın diri yuvarlakları yürürken birbiriyle itişiyorlarmış, öyle diyorlar. Sütyen gerektirmeyen memelerim ayva gibi büyük, fakat dimdik, altında kalem durmuyor, bizim deli kızlarla yalnız kaldığımızda denemiş, yarışmıştık hatta hangimizin memeleri daha dik diye…
Yüzümün güzelliğini, tenimin duruluğunu, incecik belimi, bacaklarımın uzunluğunu da ekle bunların üstüne… Ali abi bunların hepsiyle yatağa girecek. Kocamla ikimiz bir şeyler yapmaya çalışırken, yanımızda durup bize tarif edecek… Canlı seks filmi… 
Elbette sever bizi, evinin anahtarını verir… Hay benim beceriksiz kocam hay… Hay benim saf kocam hay…
Ne diyeyim… Çaresiz kocamla beraber el ele otelin yan tarafındaki müstakil villa tipi lojmana gittik, anahtarla kapıyı açıp girdik. Her şey çok güzeldi, mobilyalar, lüks eşyalar… 
Kocam perdeleri kapatırken ben banyoya gittim, soyundum. Jakuzili lüks bir küvet vardı banyoda… Küvetin içinde güzel bir duş aldım. Kokulu parfümlü şampuanlarla yıkandım. Beni bekleyen geceye hazırlandım uzun uzun…
Banyoda işim bitince bornoza sarınıp çıktım. Ali abi gelmişti bile… Kocam adamı içeriye almış, heyecanla benim çıkmamı bekliyordu. Koltukta oturuyorlardı ikisi de, ellerinde viski bardakları… Ne yapacağımı bilemeden önlerinde dikilip kaldım. Kocam,
-“Abi, sen bizi bu dertten kurtar. Bize göster nasıl yapıldığını, öğret… Olmadı sen de bize katıl… Yeter ki bu iş bitsin artık…” dedi çaresizce… Ali abinin gözleri üzerimdeydi.
-“Tamam çocuklar… Hiç acele etmiyoruz. Vaktimiz bol. Yerimiz müsait. Yeter ki dediklerimi, gösterdiklerimi eksiksiz yapın siz… Bana güvenin, tecrübe konuşuyor burada… Siz hiç merak etmeyin… Otursana sen de Gül…” dedi karşısındaki koltuğu işaret ederek…
Ortadaki sehpanın üzerinde bir buz kovası, içinde boynu yaldızlı bir şişe, sanırım şampanya… Şişenin mantarını açıp ayaklı bir kadehi doldurup bana uzattı. Elimi uzatıp aldım, parmakları parmaklarımı okşadı kadehi verirken… Ürperdim. Ali abi elindeki kadehi havaya kaldırdı, bizim bardaklarımıza tokuşturarak,
-“Hadi bakalım, başlamadan birer kadeh parlatalım beraber, rahatlayalım biraz… Hadi şerefinize…” diyerek elindeki bir iki parmak buzlu viski dolu kadehi bir yudumda bitirdi. Biz de onu taklit ettik.
İlk kez içki içiyordum. Şampanyanın tadı hoşuma gitti. Kabarcıklar genzimi gıdıkladı. İki erkek ısrar kıyamet, kadehi bitirmem için teşvik ettiler. Gülerek sonuna kadar içtim. Birer kadeh daha doldurdu hepimize Ali abi… Birer kadeh daha yudumladık.
Başım dönmeye başlamıştı hafiften… Koltukta bacak bacak üstüne atmış, üstümde sadece kısacık bir bornozla oturuyordum önlerinde… Ali abinin gözleri üstümdeydi. İnce bornoz kumaşının sardığı biçimli vücudumda, kısa bornozun eteğinin açıkta bıraktığı, tertemiz, ışıl ışıl parlayan bacaklarımda dolanıyordu bakışları… Sonunda kadehli eliyle işaret etti,
-“Gül, ayağa kalkar mısın güzelim?” dedi. Elimde kadehle kalktım. “Şu bornozu indir bakalım önce, güzelliklerini görelim…” dedi. Kocama baktım, parlayan gözlerle bana bakıyordu. Utançla kıvranarak,
-“Yapamam abi… Kocamın yanında bile soyunmaya çekiniyorum. Hele sen varken…” diyebildim.
-“Bak güzelim… Bak bebeğim… İlk dersimiz bu zaten… Siz artık karı kocasınız. Birbirinizden utanmak, çekinmek olmaz. Çırılçıplak birbirinizi göreceksiniz, coşacaksınız, sevişmek isteyeceksiniz, canınız seks yapmayı çekecek… Soyunmadan nasıl sevişmeye çalışıyorsunuz siz bakalım?” Kocam şikayetçi bir sesle,
-“Hep çarşafın altında abi… Gece karanlıkta, ışık sönükken…”
-“Olmaazz… Eğer mutlu olmak istiyorsanız, kaç göçü, utanmayı, arlanmayı unutacaksınız. Ah Gül… Sen öyle güzelsin ki Gül… Her yerin harika, taş gibi… Ben olsam utanmayı bırak, bu güzellikleri etrafa göstermek için bahaneler yaratırdım. Kocanın yerinde ben olsam otelin havuzunda, deniz kenarında seni üstsüz gezdirirdim bu dipdiri, harika güzel göğüslerinle… İnsanlar güzel görsün diye… Hadi, bırak utanmayı da, soyun güzelim…” diye ısrar etti adam… Uzanıp elimdeki boş şampanya kadehini alıp sehpaya bıraktı.
Bu kadar iltifattan, pohpohlamadan sonra bana da bir cesaret geldi. Saçıma sardığım havluyu çıkardım. Uzun sarı saçlarımı sallayıp açılmasını sağladım önce… Bornozun kuşağını çözdüm. İki erkeğin gözleri üstümdeydi. Açmadan önce bir an durup onlara baktım, hadi der gibi başını salladı Ali abi… Kocam da ondan farksız… Karısı elin adamının önünde çıplak kalsın diye merak ve heyecanla sikini kaldırmış bekliyor pezevenk kocam…
Yavaş hareketlerle, utanarak, bornozun yakasını açtım. El değmemiş memelerim meydana çıktı önce, ayva tüylü göbeğim, pırıl pırıl yaptığım üçgenim, uzun bacaklarım sırayla erkeklerin gözlerine serildi. Yüzüm kıpkırmızı, başım öne eğik, karşıya, beni izleyen erkeklere bakamadan omuzlarımdan aşağıya bıraktım bornozu… Kayıp yere yığıldı kumaş parçası… Çırılçıplak kalmıştım. Utanarak bir kolumla göğüslerimi, bir elimle önümü kapattım.
Ali abi hayran hayran bakıyordu bana… O elinden çok kadın geçmiş tecrübeli adam, ben körpe bakirenin çırılçıplak vücuduna bakarken ağzı sulanıyordu.
-“Ellerini de çek bebeğim… Kocan her yerini görmeli senin… Bütün güzelliklerini görsün. İştahı açılsın. Canı seni yemek istesin. Şu anda benim olduğu gibi…” Ellerimi çektim, yana bıraktım. Şimdi tüm çıplaklığımla önlerinde dikiliyordum. İki erkeğin de elleri kabarmış önlerinde, ovalayıp duruyorlardı. “Ohhh… Seni her gördüğümde seni yemek istiyorum. Bak şimdi, seni nasıl istiyorum, kendin gözlerinle gör yavrum…”
Ali abi ayağa kalktı. Üzerindeki gömleği ve kotu bir hamlede çıkardı. Bacaklarının arasındaki kalın erkeklik taş gibi havaya dikildi bir anda… Güneşin altında bronzlaşmış, kılsız kaslı bedeni çok güzel görünüyordu. Kocama işaret etti, o da aynısını yaptı, kocam da bir anda çıplak kaldı. Onun beyaz, kıllı vücudunu, bacaklarının arasındaki orta boy, ince sikini ezberlemiştim iki günde…
Benim ilgimse daha çok Ali abinin tek gözlü canavar gibi bana bakan erkeklik organındaydı. Kocamın incesinin yanında bu koca şey, çok haşmetli görünüyordu. “İyi ki kızlığımı kocam bozacak, kocam sikini sokacak bana… Yoksa bu kocaman şeyi nasıl alıyor kadınlar acaba” diye geçirdim içimden… Ali abi, aç gözlerini benden ayırmadan kocama seslendi,
-“Eh, istersen önce ben başlayayım bari Ekrem… Önce ben bir göstereyim, sonra sen devam edersin, benim yaptığım gibi aynı şeyleri yaparsın karına…” dedi.
-“Sen bilirsin abi… Başla, bildiğin gibi yap… Sana bağlıyız…” dedi kocam eliyle kalkmış sikini okşayarak… Nerdeyse ağzından salyaları akacaktı bana bakarken…
Ali abi yaklaştı, beni kollarının arasına aldı. Sımsıkı sarıldı. Önündeki erkeklik organı taş gibi önüme batıyordu. Heyecandan ölmek üzereydim. Kocama öğretmek için de olsa, çırılçıplak yabancı bir erkeğin çıplak vücuduma sarılması heyecanlandırmıştı beni… Yüreğim kuş gibi, göğsümün içinde çırpınıyordu sanki… Ben de kuş gibiydim ya onun yapılı gövdesinin yanında, beni saran kaslı kollarının arasında…
Eliyle çenemden tutup başımı yukarıya kaldırdı. Aralanan dudaklarımın üzerine dudaklarını bastırdı. Önce dudaklarımı okşadı dudaklarıyla, dili alt dudağımda, üst dudağımda dolandı, sonra emdi. Dilinin sıcaklığını dudaklarımda hissettim. Nefes alabilmek için aralanan dudaklarımdan dilini içeriye kaydırdı, benim dilimi okşadı diliyle… İçim gıcıklandı dilimi okşadığında… Nefesi bir hoş kokuyordu, başımı döndürüyordu.
Dizlerim titriyordu kollarının arasında… Düşmemek için, yılan gibi kaymamak için ben de ona sarılmak zorunda kaldım. Bedenim ateşler içinde kalmıştı. Göğüslerim onun göğsünde eziliyordu. Uçları kabarmıştı. Karnımda, kasıklarımda yangın başlamıştı sanki… Elleri her yanımda dolaşıyordu adamın… Okşandıkça kedi gibi mırıldanasım geliyordu, bayılıyordum okşamasına, zevk alıyordum. Hayranlık dolu bir sesle,
-“Oğlum, böyle fıstık gibi kızı nasıl sikemezsin sen, aklım almıyor bir türlü…” dedi kocama… Sikmek mi? Üfff… Terbiyesiz… Çok utandım. Ama aldığım zevk, utanma hissini bir anda bastırdı. Ellerim onun sırtında dolaşıyor, kaslarını okşuyordum tek tek… Kendimi kaptırmıştım iyice…
-“Çok güzelsin bebeğim… Memelerin taş gibi… Gerçekten hiç ellenmemişsin… Ohhh… Füze gibi… Memelerin, götün, göbeğin, bacakların… Her yerin harika…” diye diye okşuyordu beni… “Bak koçum… Dikkatle bak bana… Ne yapıyorum, nasıl yapıyorum dikkat et… Biraz sonra sen de aynını yapacaksın ha…”
Boynumu, gerdanımı öptü. Memelerimi, kabaran uçlarını dudaklarıyla, diliyle dolaştı. Ayva göbeğimi tavaf etti alçalarak… Önümde diz çöktü. Bacaklarımı okşuyor, dudaklarıyla içlerini öpüyordu. Daha rahat çalışsın diye araladım bacaklarımı… Başını önüme gömdü. Birden ıslak ve sıcak dilini amımın yarığında hissettim. Sanki elektrik çarpmış gibi titredim bir anda… Düşmemek için omuzlarından destek almak zorunda kaldım. Yavru köpek gibi yalıyordu amımı… Şapırtı sesleri yükseliyordu. Gözlerim yarı kapandı zevkten… İçimden bir şeylerin aktığını hissettim.
-“Ohhh… Çok tatlısın bebeğim… Tazecik amcığın… Tam yalamalık, öpülmelik… Ooohhh… Can suyu gibi suyunun tadı… Bal gibi… Erkeğinin ömrüne ömür katarsın sen, canımm…” diye diye yaladı beni…
Dizlerim titriyordu. Omuzundan destek almak için tutunmaya çalışan parmaklarım şimdi etine gömülmüştü. Kendimi kaybetmek üzereydim. Düşeceğimi anlayınca kalktı bir anda, kollarının arasına alıp yatak odasına götürdü beni… Kocam da arkamızdan geliyordu meraklı kediler gibi… Yavaşça odanın ortasındaki çok geniş yatağa bıraktı. Açık vaziyette çalışan klimanın serinliği vurmuş saten yatak çarşaflarını buz gibi sırtımda hissettim, ürperdim. Kocama seslendi,
-“Gel sen de karının diğer tarafına uzan koçum… İki taraflı çalışıcaz karının üzerinde… Bu güzel taşbebeği zevkten kıvrandırmamız lazım… Hadi bakayım, göreyim seni…”
İki yanımda iki erkek uzanmış yatıyordum. Üçümüz de çırılçıplak… Ali abi bir yanıma yaklaştı, kocam diğer yanıma… Sertlikleri iki yanımda hissettim. Erkeklikleri taş gibi, bacaklarıma, kalçalarıma batıyordu. İki yandan okşamaya başladılar. Ali abi ne yapıyorsa, kocam da kopya çeken öğrenciler gibi, aynısını yapıyordu diğer tarafımda…
İki tarafımdan birden dört tane el, iki tane dudak, dil her yerimde dolaştı uzun uzun… Gerçekten adamın dediği gibi zevkten kıvranmaya başlamıştım. Nefes alamıyordum. İlk kez orgazmı tattım o sırada… Şehvetle kasıldım, dakikalar boyu titredim.
Durulunca Ali abi omzumdan tutup yana yatırdı beni, kocamdan tarafa… Kocam önden memelerimi yalıyordu, adam arkamdan boynumu, omuzlarımı, sırtımı… İnleyerek kocamın saçlarına asıldım, kendime çektim kafasını… Memelerimle yeteri kadar uğraşan kocam memelerimi bırakıp amıma indi, Ali abinin dili de sırtımı okşaya okşaya popoma geldi…
Kocamın dili yarığımda, amımın dudaklarında, arasında dolanırken, arkamdaki dil de götümün deliğini yalamaya başladı. Ali abinin büzüğümde daireler çizen sıcak ve nemli dilinin ucu yalarken delirtecekti beni… Artık zevkten inlemeye başlamıştım. Yine de kendimi sıkıyor, dudaklarımı ısırıyordum fazla ses çıkmasın diye… Hemen anladı kurt herif,
-“Sıkma kendini bebeğim… Nasıl istiyorsan öyle davran… Bağır, inle, çığlık at… Müstakil ev burası… Kimse duymaz seni burada… Rahat ol… İçinden geleni yap, hissettiklerini dışarıya vur. Kasma…”
Dediğini yaptım ben de… Kendimi koyverdim. Çığlık atıyordum artık… Öyle bir şehvet dalgası sarmıştı ki her yerimi… Kimse tutamazdı beni bu saatten sonra… Nasıl dayanayım? Önümde bir dil, arka deliğimde bir dil… İkisinin de elleri her yerimde… Memelerimde, kalçalarımda, bacaklarımda… İkinci kez de o sırada boşaldım. Tesbih böceği gibi kıvrılıp kaldım, kocamın başını kasıklarımda kıstırmış kasılırken, Ali abi hala arkamda minik deliğimi yalıyor, beni delirtiyordu.
Daha ikinci boşalmam bitmeden, Ali abi kendine çekti beni… Önüne aldı, sırtüstü yatırdı. Ayaklarımdan tutup havaya kaldırdı, bacaklarımı omuzlarıma kadar bastırdı. Zevkten, yaşadığım orgazmlardan batak tarla gibi sulanan, dudakları şişen kukum havaya bakıyordu. Üzerime eğildi. Amıma kocaman, ıslak bir öpücük kondurup hırsla am dudaklarımı emdi. Yine kıvrandım. Sonra da kalkıp o kalın, taş gibi sertliğiyle ıslak am dudaklarımı ezmeye, masaj yapmaya başladı.
Kendimi ölecek gibi hissediyordum. İki üç gündür, gece gündüz kocam her denediğinde acıdan, korkudan bağıran Gül gitmiş, onun yerine durmaksızın, ara vermeksizin zevkten bağıran, adeta azgın dişi köpek gibi uluyan bir Gül gelmişti.
Kendime, yaptıklarıma, vücudumdaki değişikliklere inanamıyordum. Kocam da aynı şeyi düşünüyor olmalıydı. Yanımızda uzanmış, karısının bacaklarını ayırarak koca sikini karısının amına sürtüp duran elin adamını izliyordu siki elinde… Dişlerinin arasından tısladı,
-“Orospuu… Neler çektirdin bana iki gündür… Şimdi zevkten bağırıyorsun. Ne farkı var benim yaptıklarımın…?”
Haklıydı bir yerde… Ne farkı vardı ki? O da erkekti, şu amıma sikini sürten koca yaraklı herif de… Kocam da denemişti bunu, hem de onlarca kez… Kuru kuru, tükürükleyerek, ıslatarak, krem sürerek, kayganlaştırıcı sürerek hatta… Ne olmuştu da ben bu hale gelmiştim? Benim yerime kocamın ortağı cevap verdi,
-“Kendinizi kastınız da ondan…” dedi Ali abi… “Bunu bir görev olarak gördünüz. Bir an önce kızlık zarından kurtulmak istediniz. Zevk almayı düşünemediniz heyecandan… Sen kendini kastın, Gül acıdan korktu. Ama bu gece öyle mi? İkiniz de rahatladınız. Şampanyalar, viskiler içtiniz. Çakırkeyif oldunuz, gevşediniz. Sonra şu da var. Benim, bir yabancı erkeğin sizin yanınızda olması da etkiledi sizi bence… Çıplaklığımızdan tahrik oldunuz. Doğru mu Gül? Ne diyorsun…”
Konuşurken hala kalın sikinin damarlı gövdesini amıma sürtünüyordu boylu boyunca… Am dudaklarımın arasında gidip geliyor, sikinin ıslak başı kabarmış klitorisimi okşuyor, beni kıvrandırıyordu sürekli… Nefes nefeseydim… Kocam da elini uzatmış, taş gibi olmuş memelerimi okşuyor, avuçluyor, uçlarını emiyor, zevkime zevk katıyordu bir yandan…
-“Evet… Evett…” diyebildim. “Bu gece… Değişik… Bambaşka… Ben… Çok zevk alıyorum Ali abi… Ekrem… Kocacımm… Ohhh… Bitiyorum… Ölüyorum zevkten…”
-“Bir de içine girmeye çalışmıyorum ya… Onun için rahatsın bu kadar, kendini zevke kaptırıyorsun. Ne dersin? Gireyim mi içine? Yoksa biraz daha sevelim, okşayalım mı seni? Biraz daha uzun sürsün ister misin?” Deli gibi kıvrandım altında…
-“Ohhh… Ali abiii… Ne istersen yap bana… Gir içime… Sik beni… Çok güzel yapıyorsun… Bitiyorumm… Ohhhh…” diye inledim. Bu kez kocama döndü,
-“Karın sikilmek istiyor. Beni istiyor koçum… Sen ne diyorsun? Gireyim mi? Sikeyim mi karını? Kızlığını ben alayım mı? Yoksa sana mı bırakayım? Kendine güveniyor musun, yapabilecek misin?”
Baktım kocamın siki de sertleşmiş, önünde taş gibi görünüyordu. Ama tereddüt ediyordu, o kendimden geçmiş halimle farkına varabiliyordum durumunun… Tekrar deneyip başaramamaktan, Ali abisinin önünde rezil olmaktan korkuyordu, emindim bundan… Gözümün içine bakıyordu sorarcasına… Dik dik baktım ben de kocama,
-“Hadi, ne yapacaksanız yapın artık… Hadi Ali abi, madem sen başladın, sen bitir. Üçümüz bu vaziyetteyken, kızlığımı kim bozmuş, beni kim sikmiş, bir önemi kalmadı ki… Hadi, bitir beni… Kurtar beni… İçime gir…” diye yalvardım adeta… Az önce sevişmeye başlarken adamın kalın sikine korkarak bakarken, şimdi şehvetten o koca şeyi içime sokması için yalvarır hale gelmiştim. Kocam da onayladı,
-“Tamam abi… Gül’ün dediği gibi… Hazır üstündeyken bitir bari işi… Benim için de sakıncası yok.” dedi. Sırıttı sonra, “Bu da öğretmenimize teşekkür hediyemiz olsun.” Terbiyesiz sapık… Benim bekaretimi bir hediye olarak görüyordu. Hediye olarak sunuyordu elin adamına…
-“Peki canım, peki prensesim… Aç bacaklarını öyleyse… Hediyemi alayım senden… Seni kadın yapmanın zamanı geldi artık…” dedi Ali abi… Bacaklarımı omzumdan indirip ikiye ayırdı iyice, sikinin başını amıma dayadı. Öyle ıslanmıştım ki… Öyle zevk alıyordum ki… Korku değildi hissettiğim… Zevkti, heyecandı, şehvetti… Bekliyordum. Beni sikmesini, bekaretimi bozmasını heyecanla bekliyordum.
Fazla bekletmedi. Zevk sularımda ıslattığı sikinin başını birkaç kez daha sürtüp kapıma dayadı. Islak başı benim ıslak am dudaklarımın arasından kolaylıkla iç dudaklara ulaştı, zorlamaya başladı. Canım yanmasa da zorluyordu deliğimi..
“Ayy” diye bağırdım ama aldırmadı bile… Kocam olsa hemen bırakmıştı o anda… Canım yanacak diye ödü patlıyordu. Bu adamsa aldırmıyordu bağırmama… Kısa kısa hamleler yapa yapa, alıştıra alıştıra, milim milim bastırdı sikini… Kalınlığı amımı yardı bir hamlede, kocaman başı tamamen kayboldu.
-“Ahhh…” diyerek çığlık attım, omzunu ısırdım adamın… Yine aldırmadı. Biraz bekledi. Kaslı bedeni üzerimde, kollarından destek alarak ağırlığını vermeden, şınav çeker gibi duruyordu. 
Sonra kalçalarını oynatmaya başladı içimdeki kalın sik kıpırdanıp duruyordu. Minik minik hamlelerle zorlayarak alıştırdı iyice… Ben kendimi kaybetmek üzereydim artık… Öyle zevk alıyordum ki… Bacaklarımın arası dolmuştu tamamen…
Sonunda… Bir anda kalçasını indiriverdi, o koca siki bir anda köküne kadar amıma girdi. Bir kısa, şimşek gibi sancıyla sarsıldım. Adamın altında gerilirken başımı arkaya attım,
-“Yandım anam…” diye bağırdım acıyla… Yırtmıştı beni… Bakire değildim artık… İlk erkeğim yakışıklı bir yabancı olmuştu. Hem de sapına kadar erkek… Hem de kocamın önünde…
-“Şşşttt… Tamam güzelim… Bitti… Bu kadar… Sakin ol… Geçmiş olsun…” diyerek dudaklarımı öpücüklere boğdu.
Gerçekten dediği gibi o çok korktuğum, kocamı üç gündür uğraştırdığım olay bu kadardı. Bitmişti. Ardından zevk dalgası yine geri gelmeye, acının üzerini örtmeye başladı. Üzerime abandı, ağırlığını verdi. Altında eziliyordum, nefes alamıyordum ağırlığından… Memelerim onun kaslı göğsünün altında yassılmıştı adeta… Fakat şikayetçi değildim bundan… Aksine zevk veriyordu beni ezmesi…
Ardından kalçalarını oynatmaya başladı bacaklarımın arasında… İçimdeki kalınlık da oynuyor, sıcak ve sert et parçası vajina duvarlarımı sağa sola itiyordu. Başını ta diplerimde hissediyordum. Yumurtalıklarıma değiyordu herhalde… Kıpırdanırken oralarımı bile okşuyordu sikinin başıyla…
Acı yoktu artık… Zevk… Zevk… Zevk…
Bacaklarımı beline sarıp iyice açtım. Kasıkları amıma baskı yapıyordu. Böylece daha çok açılmıştım, daha çok içime alabiliyordum ilk erkeğimi… Kalçalarını indirip kaldırmaya başladı minik minik… Offf… 
Sonra yavaşça, uzun uzun inip kalkmaya başladı. İçine ilk erkeğini almış vajinam, tüm darlığına, sıkılığına rağmen engel olamıyordu içinde gidip gelen vahşi hayvana…
Ali abi bacaklarımın arasında doğruldu bir an… Siki hala içimdeydi. Gözleri gözlerimde, ellerini saçına götürüp at kuyruğu yaptığı saçını serbest bıraktı. Uzun, parlak siyah saçları omuzlarına döküldü. Yanık teni, kaslı gövdesiyle bacaklarımın arasında bir Kızılderili tanrısı vardı sanki…
Elini uzatıp aramıza soktu, am dudaklarımın arasında şişip sertleşmiş klitorisimi okşadı. Islak parmaklarının arasında ezdi, beni zevkten bağırttı. İçimdeki kalın sikini kasıp bırakıyor, minik minik oynatıyordu bunu yaparken… 
Gerçekten delirmek üzereydim. Nefes alamıyordum adeta… Bir de kocam yanımızdan başını uzatıp memelerimi emmez mi?
Üstümdeki Kızılderili klitorisimle oynamayı bırakıp üstüme kapandı bir anda… Hızla gidip gelmeye başladı amımda… Sürekli… Piston gibi yarıyordu amımı koca yarak… Artık gözlerim kaymaya, üçüncü orgazmıma yaklaşmaya başlamıştım. Başımı iki yana sallıyor, çığlıklar atıyordum.
-“Ohhh… Ali abii… Çok güzel… Ahhh… Bitiyorumm… Ölüyorum ben… Çok güzel Ekremm… Kocamm… Çok zevk veriyor Ali abi… Ooohhh…”
Çırpınıyor, ellerimi boynunda, omuzlarında, sırtında dolaştırıyor, uzun siyah saçlarını çekiştiriyordum. Zevkten ne yaptığımı bilemeyecek hale gelmiştim. Tırnaklarımı sırtına batırıyordum çılgınca… Ali abi iyice hızlandı, hızlandı…
-“Offf… Sen de harikasın bebeğim… Dayanamıyorum… Amcığın daracık… Sımsıkı… Kendimi tutamıyorum artık… Ohhhh…”
Son anda kalın yarak içimden çıkıverdi. Ben hayal kırıklığıyla, ne oldu diye başımı kaldırıp bakınırken elinde tuttuğu kanlı sikinin ucundan beyaz sıvılar yüzüme doğru fışkırmaya başladı. Boşalıyordu.
Son damlalar yavaşladı, inip kalkan göğsüme, karnıma geldi, sonunda bitti. Kocam da yüzüne gelen bir iki damlayı elinin tersiyle sildi. Bacaklarımın arasından kalkarken,
-“Hadi Ekrem… Sıra sende… Karın sikilmeye hazır… Gelmek üzere… Sen devam et şimdi… Aynı benden gördüğün gibi yapacaksın… Hadi koçum, güzelce sik karını… Yüzümü kara çıkarma…”
Dirseklerime dayanıp baktım. Kızlık kanımdan amımın dudakları pembeleşmiş, altımdaki saten çarşafa sızmıştı. Biraz yana kaydım. Kocam hemen yerini aldı. Zaten kalkmış durumdaki sikini amıma geçirdi. Az önce içimi yaran kalınlıktan sonra siki pek kolay girdi içime… Gidip gelmeye başladı.
Bu kez kocam sikiyordu beni… Daha inceydi ama yine de zevk veriyordu. Kasıkları klitorisime çarpıyor, sikinin başı içimde kendini hissettiriyor, taşakları arka deliğime çarpıp duruyordu pompalarken… 
Çok sürmedi. Günlerin beklentisi, stresiyle dolan kocam boşalmaya başladı hırlayarak… Onun inlemeleri, içimde gidip gelmesi beni de etkiledi, ben de boynuna sarılıp orgazm olmaya başladım.
-“Sonunda…” diyebildim, başımı arkaya atarak serilip kaldım.
-“Sonunda…” dedi kocam da… Yanımda körük gibi nefes alıp veriyordu sırt üstü yatmış…
Dinlenip kendimize geldik. Bu arada Ali abi belinde havluyla duştan çıkıp geldi. Yanımıza yatağa uzandı. Benden taraftaydı. Eğilip dudaklarımı öptü.
-“Hadi güzelim… Siz de gidip duşunuzu alın. Şu kanları, spermleri temizle vücudundan… Ben de çarşafı değiştireyim. Giderken çarşafı almayı unutmayın, eve götürürsünüz gerdek gecenizin hatırası olarak…”
Kalktık, banyoya gittik kocamla… Bir güzel temizlendik. Bacaklarımı açıp örselenmiş kadınlığıma ılık suyu tuttum, bir güzel temizlendim. Kocamı yıkadım. O da beni yıkadı. Kaygan duş şampuanıyla, köpükle kaplı vücutlarımız birbirini okşadı kaygan kaygan… 
Benimkinin siki kalktı yine… Tutup okşadım. Görevini yapmıştı yardım almak zorunda kalsa da… Bundan sonrası kolaydı artık…
Kurulanıp çırılçıplak, el ele içeriye gittiğimizde Ali abi de çarşafını değiştirdiği yatakta sırtüstü uzanmış, o da çıplak vaziyette, bizi bekliyordu. Beni görünce gözleri parladı adamın… 
Siki yine bacaklarının arasında dimdik tavana bakıyordu. Uzun siyah saçları beyaz yastığın üzerinde, geniş göğsünde yayılmıştı. Beyaz satenlerin üzerinde esmer, güneş yanığı vücudu harika görünüyordu. İştah açıcı… Davet edercesine bana elini uzattı,
-“Sizi bilmem ama, ben doymadım.” dedi.
Yanına gittim o vaziyette… Çıplaklığımdan utanmıyordum artık, rahat hareket edebiliyordum. Artı, kocama sorma, izin alma gereğini de duymuyordum bu saatten sonra, bunca yaşanmışlıktan sonra… Baştan izin vermişti yapacaklarıma pezevenk kocam…
Yan dönüp bana uzandı. Elimi tuttu. Saygıyla, değer verdiğini göstererek… Kendimi saraylı bir kadınmışım gibi hissettiriyordu bu adam… Uzandığı yerden elimi kaldırdı havaya… Gözleri beğeniyle çıplak vücudumda dolaştı bir süre… İlk erkeğimin bakışları altında, mutlulukla kıvandım. Göğüs uçlarım dikleşti bir anda… Tüylerim ürperdi. Ali abi kendini geriye, yatağa atıp taş gibi olmuş sikini gösterdi boştaki eliyle,
-“Güzel Gülüm… Hadi gel, şunun üstüne çık istersen… Bir de böyle tadına bakayım senin… Sen de dene bunu… Kocana da uygularsın. İkinizin de hoşuna gidecek, emin ol bebeğim…”
Yaklaştım, yatağın üzerine çıktım dizlerimle… Sonra da bir bacağımı aşırıp belinin iki yanında dizlerimin üzerinde dikildim. Sikini bir eliyle tutup, diğer eliyle kalçalarımı yönlendirdi, sikinin hizasına gelmemi sağladı. Başı amımın dudaklarına değiyordu şimdi…
Eliyle hareket ettirip sikinin başını sürttürdü. Şimdiden ıslanmıştım bile… Başımı eğip baktım. Pembecik içimden sular süzülüyor, beni sikmek üzere hazırlanan yarağın başını ıslatıyordu. Öyle güzel bir manzaraydı ki…
Kapıma dayanmıştı harika siki… Eliyle tutmayı bırakıp iki eliyle belime sarıldı. Yavaşça, dikkatle aşağıya çekmeye başladı beni… Siki zorladı, amımın dudaklarını yararak hafif hafif içime gömülmeye başladı. Eğilmiş, dudaklarımı ısırarak bakıyordum içime giren şeye… İlk kez olduğu gibi zorlanmıyordum pek…
Islak ve kaygan tünelimi ikiye yararak santim santim kaymaya başladı koca yarak… Bacaklarımın arası, kasıklarım gerildi. İçimdeki dolgunluk hissi inanılmazdı. Elimi uzatıp amımın dudaklarını ikiye ayırdım, sikinin girişini biraz daha kolaylaştırdım. İndim, indim, indim… Sonunda kasıklarımız öpüştü. O koca aleti içime alabilmiştim sonunda… Dudaklarımı ısırmaktan kan oturmuştu. Bittiğini anlayınca bir oh çektim.
-“Ohhh… Çok güzel…” diyebildim.
Bir süre o vaziyette bekledik. Organlarımız birbirine kaynaştı, alıştı. Kocam yanımıza, yatağın kenarına oturmuş, dikkatle bize bakıyordu. Ali abinin koca sikinin içime nasıl girdiğini izlemişti baştan sona… Gülümseyerek elini uzattı, göğsümü okşadı, parmaklarıyla ucunu ovaladı. Şimşek çaktı sanki… Yine kıvrandım.
Offf… Amımdaki yabancı erkeğin koca sikinin sertliği, klitorisime baskı yapan kasıkları, meme ucumda kocamın parmakları… Şehvet dalgası yine sarıverdi bir anda her yanımı… Bulutlara yükselmeye başladım.
Ellerimle altımdaki erkeğin göğsünden destek aldım, kalçalarımı oynatmaya başladım. Hem zevk almak, hem de erkeğime zevk vermek istiyordum bütün içtenliğimle… İçimdeki kadını meydana çıkarmıştı bu adam… Ona ne yapsam, ne kadar zevk versem azdı.
Sonra, koptuk artık… Alttan kalçalarını indirip kaldırarak amımı dövüyordu Ali abi, ben sağa sola kalçalarımı oynatıyordum. Kocam ayağa kalkmış, sertleşmiş sikini ağzıma sokmuştu. Yalıyor, emiyor, hatta dişliyordum. 
Saçlarımdan tutup başımı kasıklarına bastıran kocam sürekli inliyordu. Ali abi zevkten hırlıyordu altımda… Bense fırsat bulduğum her an kocamın sikini nefes alabilmek için ağzımdan çıkarıyor, zevkten deli gibi çığlıklar atıyordum.
Dakikalarca sürdü bu savaş, bu hengame… Sonunda Ali abi hışımla altımdan kalktı. Sikini içimden çıkarmamıştı bile… Kırkpınar pehlivanı gibi döndürüp yatağa gömdü beni… Şiddetle pompalamaya devam etti. Dayanamıyordum. Öleceğimi hissediyordum.
Üstümden doğruldu, bacaklarımı göğsüne çekip o şekilde sokup çıkarmaya başladı. Kocam da dizlerinin üstünde yaklaştı yanımıza, sikini ağzıma verip emmemi istedi. İstediğini yaptım ben de… Çığlık atmaktan fırsat bulduğum her an sikini yalayıp emdim biteviye… Kocam siki emilirken elini uzatmış memelerimi mıncıklayıp duruyor, beni daha da delirtmeye çalışıyordu.
Önce kocam geldi. Gerilen, damarları çıkan sikinin ucundan döllerini fışkırttı ağzımın derinliklerine… Yapacak bir şeyim yoktu, kaçamazdım, yutkunup mideme gönderdim gelenleri… Çıkardığında son damlaları yüzüme gözüme attırdı. Gözlerim kaymıştı zevkten, hala amımı yara yara sikiyordu üstümdeki erkek… Hızlandı, hızlandı…
Ben bittim artık… Feryat figan, kasılmaya başladım. Zaten daracık olan amım kasıla kasıla, içindeki erkeklik organınını derisini yüzecek gibi sağdı orgazm olurken… Benim orgazmım bitmek üzereyken Ali abi dayanamadı daha fazla… Yine boşalmadan çıktı içimden, başımı tutup kasıklarına çekti. Daha siki dilime değer değmez, o da taşaklarındaki bütün dölü ağzıma fışkırttı. Tüm yüzüm bembeyaz sıvanmıştı spermlerle… Kocamınkiyle onun spermleri birbirine karıştı.
Yatağın üzerine serilip kaldık üçümüz de… Fırtına bitti. Nefes nefeseydik… Dilimi çıkarıp dudaklarımın kenarındaki, artık hangisinin olduğunu bilemediğim dölleri yaladım. Hayatımın ilk döl tadını tattım o gece…
Biri gidip şampanya şişesini getirdi. Şişeyi ağzıma dayayıp içtim. Ağzımda kalan dölleri şampanyayla yıkadım, mideme gönderdim. Onlar viskilerini yudumlarken ben duş alıp geldim. Islak ıslak, çırılçıplak yatakta uzanırken şampanya şişesini bitirdim tek başıma…
Tabi hemen bitmedi gece… Ali abi tüm deneyimiyle gücü tükenmez bir aygır gibiydi. Biz karı koca da çölde aç susuz kalmış iki bedevi gibiydik. Sekse susamış… Dura dinlene seviştik. Zevkin zirvelerine çıktık. Kah kocam sikti beni, kah Ali abi…
Biri sikerken diğeri yardım ediyor, iki erkeğin arasında zevkten deliye dönüyordum. Biraz mola veriyor, bir iki yudum içki içiyor, kendimize gelince tekrar kıpırdanmaya, sevişmeye başlıyorduk. Genelde fitili ateşleyen ben oluyordum. İki erkeğin arasında seks manyağı gibi bir şey olmuştum.
Ali abi hayatımda tatmadığım zevklerle tanıştırdı beni… Götümden sikilmenin zevkine erdim. Onun açtığı, genişlettiği arka kapımdan yine fırsatçı, bedavacı kocam fazla uğraşmasına gerek kalmadan girdi.
Yine bir ilk… Ali abi sikinin üstüne alıp zıplatırken kocama işaret edip arkama sokturdu. Zar zor alabildim iki erkeği birden… İkisi aynı anda sokup çıkardı içime… Biri amıma girdi, öbürü götüme… İki deliğim de iki ayrı sikin tadını aldı değiştire değiştire… İki erkeğin arasında tost oldum, şehvetten delirdim… Bitirdiler beni…
Sabahın ilk ışıkları perdeleri aydınlatırken biz bittik artık… Üç çıplak beden birbirimize dolanıp uykuya daldık. Öğleden sonra uyanıp kalktık, toparlandık. Ali abiyle son bir kez yatakta vedalaştık. Son bir kez amımla, götümle teşekkür ettim öğretmenimize…
Kocamla giyinip odamıza gittik, eşyalarımızı aldık. Resepsiyonda hesabı keserken yanımızda bekledi Ali abi… Dışarıya, arabaya kadar uğurladı. Son bir kez, arabaya binmeden önce sımsıkı sarıldı bana… Derin bir öpücük… Dili dilimi okşarken kendimden geçtim yine… Boynuna sarıldım.
Tüm gece sikişmemize rağmen içim kıpır kıpırdı, onun yine sertleşen siki mini eteğimin üstünden kasıklarımı zorluyordu. Etrafımızda gülerek bize bakanları, arabada beni bekleyen kocamı umursamıyorduk bile, birbirimize dalmıştık. Elleri kalçalarımı pençelemiş, sikinin üstüne bedenimi yapıştırmıştı.
Zorlukla Ali abinin elinden kurtuldum. Kocam kornaya basmasa ayakta sevişmeye devam edecekti benimle… Ben de bırakamıyordum ki… Arabamız hareket ederken işaret edip son anda camdan elini uzattı. Hediye paketi vardı elinde, bana verdi.
-“Bunu unuttunuz çocuklar…” dedi. Merakla yüzüne baktım, göz kırptı. “Gerdek gecemizin hatırası… Kanlı çarşafınız… Senin bekaret kanın…”
Başını camdan içeriye uzatıp yine dudaklarımı öptü son kez… Arkamızdan el salladı.
-“Off… Kocacım, kusura bakma…” diyebildim kocama. “Ali abinin elinden kurtulamadım. Eteğimin altından daldı öperken… Gece amım çok hırpalandı diye külot giymemiştim altıma… Herkes bize baktı öpüşürken, oramı buramı gördüler… Ali abi de ellemedik ne önüm kaldı, ne arkam, hiç bir yerimi bırakmadı. Utanmasa ayakta becerecekti beni…” Kocam gülümsedi gözünü yoldan ayırmadan, elini uzatıp mini etekli uzun bacaklarımı, içlerini okşadı kasıklarıma kadar…
-“Boş ver karıcığım, Ali abiye helal olsun. Hem bakarlarsa baksınlar…” dedi. “Demek altına külot giymedin ha? Amını götünü gördüler mi yani?”
-”Evet kocacım… Her yerimi gördüler…” dedim az önce Ali abinin kemirdiği dudaklarımı büzerek, şımarık kız sesimle…
-”Boş ver aşkım… Gören bir kere gördü. Bir daha zor görürler bu güzelliği… Hem sevaptır, görsünler…”
Kocamdan duyduklarım hoşuma gitmişti. Gülümsedim. Hoşnutlukla mırıldanıp kendimi koltuğun arkasına bıraktım. Sol eliyle direksiyonu kullanan kocamın, boştaki sağ eliyle mini eteğimi sıyırıp bacaklarımın içlerini okşayan elinin, gecenin yorgunu kadınlığımın dudaklarında dolaşan parmaklarının verdiği hazza bıraktım kendimi… Zevk sularım arabanın koltuğuna süzülüyordu.
Yanından geçtiğimiz kamyonların şoförlerine, hayret dolu bakışlarına aldırış etmeden ben de elimi uzattım kocamın kucağına, pantolonun önünü, sertliğini avuçladım, okşadım… Kocamın dediği gibi, “gören bir kere görecek”.
Evet… Ali abi yolu açtı, seks yapmayı öğretti bize… Paylaşmayı… Değişik zevkler tatmanın heyecanını…
Her şey güzel olacak bundan sonra… Eminim bundan…
489 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Kocamın Doktor Arkadaşı
Tumblr media
Ben Gül… 30 yaşında, 8 yıllık evliyim, çocuğumuz yok, sarı saçlı, mavi gözlü, güzel bir kadınım. Kocamla her konuda anlaşırız, seks de dahil buna… 
Yalnız anlaşamadığımız bir tek konu var. Kocam beni arkadan yapmak istiyor, ama ben vermiyorum. Canım yanıyor, daha ilk denemesinde feryat figan bıraktırıyorum. Şunu da biliyorum ki, kocamın beni bir kere arkadan yapmak için feda etmeyeceği, kabul etmeyeceği şey yok.
Kocamla Tamer kafa dengi, bir çok ortak yönü olan, sürekli görüşen çok samimi iki arkadaştı. Ben kendisiyle tanışmamıştım. Kocamla ikisi bazen telefonda, bazen internette görüşürler, spordu, maçtı derken hayli uzun süren sohbetleri sırasında ben de film seyrederdim.
Bir akşam yine bir derbi maç sırasında birbirlerine mesaj atıyorlar, yorum yapıyorlardı. Benim film bittiği halde onların sohbeti bitmemişti. Canım sıkılmıştı, ben de kocamın yanına oturdum, laptopta yazılanları okuyordum. Kocam
“Karım da yanımda, sana selam söylüyor…” yazdı. Tamer de
“Selam.” dedi, hal hatır sordu. Çok kibar bir adamdı. Kocam bir ara tuvalete kalkınca, Tamer’le ben mesajlaşmaya başladım. Doktor olduğunu, eşinden yeni boşandığını, bir tane kızı olduğunu söylüyordu. Ben de kocamın kendisinden çok bahsettiğini, tanışmış kadar hakkında bilgi sahibi olduğumu yazınca sevindi.
Çok güzel konuşuyordu, beni etkilemişti, onunla yazışmaktan zevk alıyordum. Her konuda konuşuyor, daldan dala atlıyorduk. Hazır doktoru bulmuşken, benim daha önce atlattığım bir vajinal enfeksiyondan bahsettim. Bana tıbbi terimlerle gayet güzel açıklamalarda bulundu, merak etmememi söyleyip rahatlattı beni…
“Tabi görseydim daha iyi teşhisimi koyar ve tedavin için gereğini yapardım” dedi. Onun kadınlığımı görecek olması bir hoş etti içimi… Sonra laf döndü dolaştı, eşiyle anlaşamadıklarını, yuvasının dağıldığını yazdı.
“Üzüldüm” diye yanıtladım.
“Yo, üzülmene gerek yok. Atlattım artık.” Biraz durakladı. “Tabi kocanla siz çok güzel anlaşıyorsunuz, anlatıyor hep, gıpta ediyorum size…” dedi.
“Evet, hemen hemen her konuda”
“Hemen hemen dedin, neden ki?” Yazıp yazmamakta kararsız kaldım, ama az önceki vajina muhabbetinden sonra doktora bunu söylememde mahzur görmedim, sorunumun ne olduğunu anlattım
“Ya, sekste falan mükemmeliz de… Benden anal seks istiyor sürekli”
“Ee, ne var bunda? Sorun göremedim”
“Sorun bende sanırım. Ben anal istemiyorum, sık sık münakaşa ediyoruz yatakta…”
“Aslında normal bir şey bu zamanda anal seks… Çiftlerin büyük çoğunluğu anal seks yapar. Ben de severim, eski karım da… Evliyken sürekli anal seks yapardık. Sanırım yaklaşımdan kaynaklanıyor. Kocan aceleci davranıyorsa, canın yanıyor olabilir.”
Adam beni büyülemişti sanki… Öyle güzel anlaşıyorduk ki… Öte yandan doktor da olsa, yabancı bir erkekle seks muhabbeti yapmaktan içim kıpır kıpır olmuştu. Kasıklarım yanıyor, karıncalanıyordu. O ara kocam geldi.
“Karıcım, benim uykum geldi. Yatıyorum” dedi.
“Benim pek uykum yok canım, ben devam edebilir miyim?” dedim. Yanağımdan öpüp
“Tabi edebilirsin. Benden izin alacak halin yok ya.. Tamer’e benden selam söyle, kusura bakmasın, çok uykum geldi” dedi ve yatmaya gitti.
Tamer’le sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik. Tamer çok iyi laf yapıyordu, espriler fıkralar uçuşuyor, o yazdıkça kıkır kıkır gülüyor, bilgisayardan ayrılamıyordum. Özellikle açık fıkralarda çok iyiydi. Geniş bir erotik fıkra dağarcığı vardı. 
Bir ara iş tümden cinselliğe döküldü. Fadime yatakta vermeyince abazan kalmış, duvarlara tırmanan bir Temel fıkrasına güldükten sonra Tamer
“Aslında ben de fıkradaki Temel’den farksızım. Dört aydır seks yapmıyorum desem inanır mısın?” yazdı.
“İnanmam buna. Senin gibi biri seks yapmadan durmaz. Kadınlar etrafında dönüyordur.”
“Gerçekten söylüyorum. Etrafımda kadınlar var ama, zevkime uygun, güzel birini bulamadım. Siz ne güzel, kocanla her gece seks yapıyorsunuz.” Şaşırdım,
“Nerden biliyorsun her gece seks yaptığımızı? “ diye yazdım cevabını bile bile…
Ah şu boşboğaz kocam… Tamer’e bizim seks hayatımızdan mı bahsediyordu yoksa? Kimbilir neler anlatmıştı benimle ilgili… Yüzüm yanmaya başlamıştı bile… Fazla beklemeden tahmin ettiğim yanıt geldi,
“Ya, bilirsin… Malum erkek şövenizmi, böbürlenmesi işte… Lafın yeri geldiği zaman ufak ufak bir şeyler anlatıyor kocan… Beni yabancı biri olarak görme lütfen. Aslında senin hakkında çok şey biliyorum sayılır…”
“Nasıl yani? Çok şey derken?”
“Söz ver, sana anlattığımı kocana söylemeyeceksin ve kızmayacaksın.”
“Söz veriyorum, anlat hadi, neler anlattı sana kocam?” dedim merakla…
“İşte, seninle ilgili çok şey diyeyim kısaca… Her gece seks yaptığınızı, senin kocanla sevişmeden uyumadığını, çok ateşli olduğunu, çok güzel vücudun olduğunu… Bazen sabahları kocanı uyandırıp sabah seksi istediğini… Öyle güzel kalçaların varmış ki, seninle anal seks yapmak, arkana girebilmek için her şeyi yapabileceğini söyledi kocan… Yani, sizin anal seks sorununu sen anlatmadan biliyordum açıkçası…”
Yanaklarım alev alev yanıyordu utançtan… İnanamıyordum. Kocam olacak orospu çocuğu bütün sırlarımızı anlatmıştı. Yabancı bir erkek benim yatakta neler yaptığımı çok iyi biliyordu. Ve ben şu anda, o erkekle karşılıklı mesajlaşıyor, gayet samimi bir şekilde konuşuyordum.
Bir yandan da içimde bir şeyler kıpırdanmaya başlamıştı. Tamer kocamın hakkımda anlattıklarından, benim vücudumu neredeyse ezbere biliyordu. Beni istiyordu bu adam… Benimle sevişmek istiyordu.
Bu gerçek kafama dank edince, yanaklarımdaki alev kasıklarıma indi. Elimi külodumun üstünden amıma bastırdım, avuçladım istekle… Islanmıştım.
“Sustun. Kızmadın değil mi? Sakın kızma… Kocanla ikimiz kankayız, birbirimizin sırrı bizde kalır. Hem sırdaş, hem bir doktor olarak anlattı bana bu sırlarınızı…”
“Hem kızdım, hem utandım. Hakkımda her şeyi biliyorsun” dedim. Bir süre hareketsiz kaldı, sonra yazmaya başladı,
“Pek biliyorum denemez”
“Ne gibi?”
“Ne gibi.. Şu anda üstünde ne var, bilmiyorum mesela…” Kasıklarımdaki ateşin şiddeti iyice arttı, yangına dönüşmeye başladı. İki azgın yeni yetmenin sohbetine dönmüştü ortam… Merak ettiği şeyi yazarken bunu ona da söyledim,
“Aman doktor… Yeni yetme ergen gençler gibiyiz. Bu saatte üzerimde ne olabilir ki :) Gecelik var” dedim.
“İçinde ne var?”
“Sütyen ve tanga külodum var.” Ona cevap vermekten kendimi alamıyordum.
“Rica etsem onları çıkartır mısın?” Heyecanla kalkıp üstümdeki üç parça şeyi fırlatıverdim.
“Çıkarttım…” dedim. “Üzerimde sadece takılarım var. Çırılçıplak vaziyetteyim.”
‘Offf…’ çekti, “Kocanın anlata anlata bitiremediği göğüslerini görmek isterdim şimdi… Uçları sertleşti mi?” dedi. Gerçekten parmak gibi sertleşmişti,
“Evet.”
“Yerim ben onları…”
“Ye, hazırlar…” dedim, ama nasıl böyle bir şey yaptığıma ben de şaşırmıştım. Tamer beni çok etkilemişti. O anda yanımda olsa üstüne saldıracak kadar istiyordum onu…
“Gül… Webcamları açalım mı, seni görmek istiyorum!”
“Peki doktor… Ben de seni görmek istiyorum zaten.” dedim.
Parmak uçlarımda yatak odasına gidip kocamı kontrol ettim, horlayarak uyumaya devam ediyordu. Hem yatak odasının, hem de salonun kapısını sımsıkı kapadım, döndüm. Webcamları açtık, artık hem görüntülü hem kısık da olsa sesli konuşuyorduk.
Küçük ekran penceresinde memelerimi, kabarık uçlarını görebiliyordum. Tamer de gözünü ekrana dikmişti. Onun da üstü çıplaktı. Atletik, yakışıklı, yapılı, güçlü bir erkek vardı karşımda… Bana ayağa kalkmamı söyledi, ben de kalktım.
“Harika… Muhteşem…” diyordu tok erkek sesiyle… Bu beni daha çok kabartmıştı. “Arkanı dön!” dedi, döndüm. “Aman Tanrım, bu ne güzellik! Kocan haklıymış, ben de bu götü sikmek isterdim…” dedi. O anda
“Sik!” lafı ağzımdan çıktı.
“Nasıl? Duyamadım. Sik dedin galiba…” dedi.
“Evet, sik dedim. Haydi buraya gel… Sik beni…” dedim. “Kocamın yanında sik”
“Eşinin dediği kadar varsın sen Gül…” dedi. “O ne diyecek bu işe peki?”
“Kocamın benimle anal seks yapabilmek için yapmayacağı şey yoktur. Kocama bir kere istediği şeyi verir, sorunu hallederim…” dedim. Tamer de
“Ben de seni sikmek için her şeyi yaparım. Hallet bu işi öyleyse… Gelip kocanın yanında sikeyim seni…” dedi.
“Sıra sende…” dedim. “Ben de senin sikini çok merak ediyorum, görmek istiyorum”
Eşofmanını indirdi, slip külodu vardı altında, önünde upuzun bir kabarıklık görünüyordu. Elini önüne götürüp o kabarıklığı sıvazladı.
“Hadi doktor…” dedim. “Delirtme beni… Külodunu değil, içindekini görmek istiyorum…”
Külodunu da bir striptiz yapar gibi yavaş, aheste hareketlerle belinden tutup aşağıya indirdi. Offf… Dar slibin içinde hapsolunan erkekliği yay gibi meydana çıktı, kocaman ve çok kalındı. Aklım başımdan gitmişti. Kim bilir böyle bir alet nasıl zevk verirdi.
“Beğendin mi?” dedi.
“Evet, çok!” dedim yalanarak…
“Hepsini alır mısın?” dedi.
“Evet alırım!” dedim. “Zevkle…”
Çıldırmıştım adeta. Bir saat kadar kamerada seks yaptık, karşılıklı birbirimizi boşalttık ve kapattık, çok geç olmuştu.
Şimdi sıra kocamı ayarlamaya gelmişti, çünkü benim Tamer’e gitme ihtimalim yoktu ve o güzel yarağı mutlaka tatmalıydım. Kocam sabah işe giderken ona sarıldım sımsıkı, kulağına,
“Çok azdım kocacığım, akşama sikişli bir film getir seyredelim.” dedim. Kocam
“Ne istersin karıcım? Konusu nasıl olsun?” dedi. Ben
“Anal seks olsun… İki erkeğin bir kadını becerdiği bir film olsun… Grup seks olsun. Ne bileyim işte güzel bir şeyler getir…” dedim.
“Tamam.” deyip neşe içinde işe gitti. Ben de hemen bilgisayarın başına geçtim, O beni bekliyordu. Başladım Tamer’le sanal seks yapmaya. Ona yakında beni alabileceğini, bir kaç gün beklemesini, kocamı ayarlayacağımı söyledim. Tamer çok sevinmişti. İşimiz bittikten sonra, o da kendi işine gitti. Ben akşamı iple çekiyordum. Akşam kocam geldi,
“Karıcım çok güzel bir CD aldım…” dedi.
“Hadi bir an önce yemeğimizi yiyelim, sonra da yatağımızda film izleyelim aşkım…” dedim.
Aceleyle iki lokma bir şeyler atıştırdık, şarap şişesini ve kadehleri yanımıza alıp yatak odasının yolunu tuttuk. Soyunup dökünüp yatağa girdik. Sırtımızı büyük yastıklara dayayıp elimizde şarap kadehleriyle çırılçıplak vaziyette, yatağın karşısındaki ekranda porno film seyretmeye başladık.
Kocam tam istediğim gibi, iki erkekle sevişen bir kadının filmini almıştı. Aynı anda kocaman aletleri olan iki porno yıldızı erkek, güzel vücutlu bir kadını evire çevire, her yerinden beceriyorlar, kadını bağırtıp duruyorlardı. Erkeğin biri aletini yalarken diğerinin domalmış vaziyetteki kadınla anal yaptıkları sahnede kocam taş gibi olmuş sikini sıvazlayarak,
“Karıcım bak, kadın nasıl zevk alıyor…” diye beni de anal için iştahlandırmak istedi. Ben de Tamer’i hayal ederek,
“Şanslı kadınmış…” dedim. Kocam anal seksten bahsettiğimi zannediyordu sanırım,
“Sen de ister miydin karıcığım?” deyince,
“Hangi kadın istemez ki aynı anda iki erkeği, tabi isterdim!” dedim. Kocam biraz bozulur gibi olduysa da bozuntuya vermeden,
“İki erkeği kast etmedim, götten sikmemi ister miydin demek istedim…” dedi. Ben şaka yapıyormuşum gibi,
“Valla yatağımızda bir erkek daha olsaydı, senin beni arkamdan sikmene izin verirdim…” dedim. Kocam bunun üzerine
“Oh karıcım…Bi r kere götünü sikeyim, sana söz, ikinci erkeğe izin verecem!” dedi. Kocamla konuşmamız tam istediğim yöne gidiyordu, biraz daha gaz verdim,
“Sen mi başka bir erkeğin beni sikmesine izin vereceksin?” dedim.
“Sen bana götten ver, söz, ikinci erkeği kendi elimle bulacam sana!” dedi. Elini tutup çıplak kalçama koydum, götümü okşatırken dudaklarına yumuldum,
“Hadi o zaman… Sana mükafatını avans olarak peşin vereyim.” dedim şehvetten çatallanan sesimle…
O gece kocama götten verdim, verirken de Tamer’i hayal ettim, çok zevk aldım. Kocam da yıllardır hayal ettiği götümü sikmenin sevinciyle uçuyordu. Kremler, vazelinler… Epeyce bir zaman uğraştıktan sonra işimiz bittiğinde saat geceyarısını geçmişti. Dağınık yatağın içinde sırtüstü yatıp dinlenirken kocama
“Ben sözümü tuttum, sıra sende!” dedim. Kocam kıvıracak gibi oldu,
“Ha deyince kimi bulacam, bu iş herkesle olmaz ki, güvenilir biri olması lazım…” falan demeye başladı. Ben hemen
“Tamer…” dedim. “Beni Tamer’le birlikte sikin! Hem samimisiniz, hem o bir doktor, güvenebiliriz.” Yüzüme baktı kuşkuyla,
“O benim en samimi arkadaşım, ona söyleyemem…” dedi. Ben de gülerek,
“Yalan söyleme… Şu yatakta olan biten çoğu şeyi anlatmışsın ona… Her gece beni kaç posta becerdiğini, benim nelerden hoşlandığımı… Aranızdan su sızmıyor, öğrendim ben…”
“Vay gevşek ağızlı vay…” diye kızar gibi oldu. “Sen de o anlattıkça doktora yavşadın değil mi? Vay namussuz vay… Karıma sulanmış sinsi pezevenk…” Doğrulup dudaklarına yumuldum, öperken,
“Kızma ona… Ben de yatak sırlarımızı anlattığın için sana kızmadım. Madem sen söyleyemiyorsun, bilgisayarda sohbeti açar, bir punduna getirir, ben söylerim… ” dedim.
Kocamın ağzından girdim, burnundan çıktım, yapmadığım seks numarası kalmadı. Sikini emdim, yaladım, sonunda razı ettim. İsteğimi kabul edince sevinçten deliye döndüm. Ve vazgeçmesin diye yatmadan önce bir kere daha götten verdim kocama… O da yıllardır vermem için yalvarıp durduğu arka deliğime girmenin heyecanıyla dimdikti hala… Benim Tamer’le sevişecek olmam umurunda bile değildi.
Çırılçıplak, yorgun argın, arka deliğimde yanma ve sızıyla uykuya dalarken kocamı heyecanlandıranın anal sekse kavuşması mı, yoksa karısını bir başka erkekle paylaşacak olması, grup seks yapacak olması mı diye bir şüphe belirdi kafamda… Uyudum. Sabah kocam işe giderken,
“Ben bugün Tamer konusunu hallediyorum…” dedim. Gecenin yorgunluğu gözaltı torbalarından belli oluyordu. Beni öperek,
“Ah benim azgın karım… Sen iyice karar vermişsin. Peki o zaman, tamam, ne istersen yap…” dedi ve işe gitti.
Ben hemen Tameri aradım. O da merakla bekliyordu, hafta sonunda bize gelmesi için anlaştık. Kocamı nasıl ikna ettiğimi sordu. Bende kocama yıllardır istediği şeyi verdiğimi söyledim. Tamer,
“Hafta sonuna kadar kocana götten vermeye devam et aşkım… Minik deliğin biraz açılsın. Yoksa canın yanar, çünkü ben de seni o güzel götünden sikicem!” dedi…
Böyle amlı götlü sikmeli konuşması delirtiyordu beni, yerimde duramaz oluyordum. Anüsümün kaşındığını hissettim,
“Terbiyesiz, böyle konuşma, hafta sonunu zor beklerim böyle yaparsan…” dedim gülerek…
Hafta sonu olmuştu. Bakımımı özenle yaptım, bol dökümlü, mini etekli kıpkırmızı bir elbise giydim. Tamer iç çamaşırı sevmediği için içimde ne sütyen, ne külot, hiç bir şey yoktu. Gelme saatine yakın kocamla masayı kurduk, müziği hafif açtık, mumları yaktık, heyecanla Tamer’i bekliyorduk. Baştan aşağıya süzdü beni kocam,
“Ah benim azgın karıcım, öyle güzelsin ki… Gözlerin ışıl ışıl parlıyor…” Sesim titreyerek yanıtladım,
“Evet aşkım… Çok heyecanlıyım… Baksana ellerime, nasıl titriyor heyecandan…”
Tamer geçmek bilmeyen dakikalar sonra, anlaştığımız gibi akşam üzeri geldi, elinde bir buket çiçek ve iyi cins bir şarap vardı.
İlk defa görüyordum onu… Kanlı canlı… Ekrandaki görüntüsünden çok daha yakışıklı, iri yarı görünüyordu. Yanında ufacık kalmıştım neredeyse… Gözlerimi onun mavi gözlerinden alamıyordum. Tokalaştık, sıcacık, uzun parmaklı elleri içimi ürpertti. Tamer'e sarılıp tokalaşırken,
“Gel bakalım doktor bey” dedi kocam… “Ulan ne yere bakan yürek yakanmışsın sen… Arkadaş diye sırlarımızı anlattık, sen karımı ayartmışsın.”
“Benim suçum yok dostum. Öyle güzel, öyle seksi bir karın var ki… Papazı bile baştan çıkarır bu güzel kadın…”
Gülümseyerek iki erkeğin arasında, onların benimle ilgili beğeni sözlerini dinliyordum. İki erkek de beni beğeniyorlar, beni istiyorlardı. Ve az sonra bu iki erkekle aynı anda, aynı yatakta sevişecektim.
Masaya oturduk. Hem yemek yiyor, hem içiyorduk. Tamer’in getirdiği şarap bitince, bir şişe şarap da kocam açtı. Kafalarımız iyice çakır olmuştu. Müzik setinden yayılan nefis dans müziğinin ritmiyle oturduğum yerde mutlulukla sallanıyordum. Kocam Tamer’e
“Hadi kanka… Karım yerinde duramıyor, hadi onu dansa kaldır…” dedi.
Tamer kalkıp önümde abartılı hareketlerle eğilerek reverans yaptı, beni dansa davet etti. Elimi tutup kaldırdı. Boynuna sarıldım sımsıkı, o da belimi sarıp kendine çekti. Dans etmeye başladık.
Kocam gülümseyerek bizi izlerken, aşığım incecik elbise kumaşının üzerinden oramı buramı okşuyordu. Şarap mı, yoksa onun kollarında olmak, okşanmak mı başımı döndürüyordu bilemiyordum. Ama mutluydum. Gözlerim kapalı, ben de kendimi ona yapıştırıyor, kazık gibi olmuş erkekliğini karnımda, kasıklarımda hissediyordum.
Birbirimize sımsıkı sarılmış, başım onun geniş göğsüne yaslı, döne döne dans ederken Tamer kocamı gösterdi. Kocam oturduğu koltukta bizi seyrederken pantolonunun üstünden kalkmış sikini sıvazlıyordu. Tamer’le dans ederek kocamın yanına gittik. Tamer beni koltuğa, kocamın yanına oturttu, kendisi de öteki tarafıma oturdu.
Kocamla Tamer’in ortasındaydım. Şen şakrak, vara yoğa gülüyor, konuşuyor, ve aslında biraz sonra olacakları heyecanla bekliyordum. İkisinin de sikleri kalkık vaziyette pantolonlarını zorluyordu. Tamer kocamdan taraftaki elimi tuttu ve kocamın sikinin üstüne bıraktı. Ben kocamın fermuarını açıp sikini çıkardım ve avuçlamaya başladım.
Tamer de kendi fermuarını açıp yarağını çıkardıktan sonra boşta kalan elimi tutarak sikine götürdü. Kamerada göründüğü gibiydi, kalın, uzun ve güzel… Kocaman, mor bir başı vardı. Tek fark, şimdi avuçlarımda ateş gibi parmaklarımı yakan sıcaklığını da hissediyor olmamdı. Aynı anda ikisinin sikini sıvazlamaya başladım…
Tamer
“Sırayla yala bizi sevgilim…” deyince, eğildim, dönüşümlü olarak bir kocamın sikini, bir Tamer’in sikini yalamaya başladım. Ben birine dönüp onun sikini yalarken, diğeri elini elbisemin eteğinin altından sokup bacaklarımı, çıplak kalçalarımı, ıslak külotsuz amımı okşuyordu. Biraz sonra Tamer sikini yalamakta olduğum kocama,
“Ortak yeter, soyunalım artık…” dedi.
Artık “kanka” demiyordu kocama, “ortak” diyordu. Ve “ortak” oldukları şey de bendim. Beni, vücudumu, benden alacakları zevki paylaşıyorlardı. Bir başka zamanda olsa, bir başka kadın olsa aşağılanma anlamına alacağı muhakkaktı bu ortak söylemini ama o anda aklıma bile gelmedi bu… Tam aksine… İki erkeğin arasında paylaşılmak, etimin istenmesi mutluluk verdi bana… Arzumu daha da arttırdı, zevkle kıvrandım.
Oturduğum yerde elimi eteğimin altına götürüp kadınlığımı okşaya okşaya, beni bırakıp ayağa kalkan ikiliyi izlemeye başladım. İkisi de hızla çırılçıplak soyundu. Önlerindeki taş gibi olmuş sikleriyle bana döndüler.
Tamer beni de elimden tutup kaldırdı, üstümdeki tek giysi olan dekolte elbiseyi beni çıldırtacak kadar ağır hareketlerle çıkarıp soydu. Şimdi beni deli gibi arzulayan çıplak iki erkeğin arasında ben de çırılçıplaktım. Sadece yüksek topuklu ayakkabılarım vardı üzerimde… Tamer beni koltuğun üstüne dört ayak pozisyonuna getirdi. Baş tarafım kocamdan taraftaydı, kocam sikini ağzıma verdi hemen…
Tamer de arkamda, bacaklarımı iyice açtı ve başladı amımı yalamaya. Deli gibi amımı yalıyor, dilini içeri sokup sokup çıkarıyordu. Ben kudurmuştum iyice, bir an önce beni sikmesini istiyordum. Amımdan sular akmaya başlamıştı, dayanamadım Tamer’in ağzına boşaldım. Kocam da yaşadığım müthiş orgazmın etkisiyle ısıra kopara sikini yalamama dayanamadı, o da benim ağzıma boşaldı.
Tek boşalmayan Tamer’di. Kocam masadan aldığı bir peçeteye sikini silerek banyoya gitti. Tamer ise amımı yalamaya devam ediyordu.
“Yeter Tamer, sok yarağını amıma, sik beni aşkım!” dedim inleyerek… Tamer
“Tamam aşkım!” diyerek yarağını arkadan amıma yerleştirince, zevkten kalbim duracaktı. Tamer’in koca yarak am dudaklarımı ikiye ayırdı adeta, ıslak ve kaygan olmasına rağmen zorlanıyordu kalınlığı almakta… Tamer yavaş yavaş, zorlaya zorlaya girdi amıma…
Tamamen girdikten sonra pompalayarak amıma gidip gelmeye başladı. Yarağını yavaşça kafasına kadar çekiyor, sonra yine yavaşça amıma köklüyordu… Kalın alet içimi yara yara gidip geldikçe ben zevkten deliriyordum. Gözlerim kayıyordu zevkten… Kocam bu arada banyoda temizlenip tekrar yanımıza geldi, Tamer’e
“Ohhhh, hayırlı işler ortağım, bakıyorum da beni beklemeden başlamışsınız sikişe…” dedi. Kocamın ses tonunda sanki biraz sitem, kıskançlık ve pişmanlık hissettim, başımı arkaya çevirip,
“Aslan kocacığım, götten ilk sikme sırası da senin…” diyerek gönlünü yaptım. Tamer de
“Ne yapayım ortak, dayanamadım, karın öyle güzel, öyle şehvetli ki… Ohhh… Gerçekten anlattığın gibiymiş… Daracık amcığı var karının… Yarrağımı eldiven gibi sardı… Fırın gibi yakıyor sikimi karının amı… Ahhh… Harika…” Gülerek başımı kocama çevirdim,
“Seni orospu çocuğu… Demek karının amını başkasına anlatırsın ha? Al bakalım, o anlattığın amı nasıl siktiriyorum, gör…”
“İyi ki yapmışım… Azgın fahişe… Fena mı oldu? Bu güzelliği yaşayamayacaktık. Ohh karıcım… Öyle güzel görünüyorsunuz ki… Porno film izler gibiyim… Hadi devam edin sikişmeye… Sizi izlemek de güzelmiş… İştah açıcı…”
Tamer, eli sikinde bizi izleyen kocamın gözü önünde beni arkadan becermeye devam etti bir süre daha… Sonra amıma doymuş olmalı ki bir anda içimden çıkardı sikini,
“Pozisyon değiştirelim…” deyip geçti koltuğa oturdu ve elimden tuttu, kocam da öbür elimden tutarak beni kaldırdı ve beni Tamer’in yarağının üstüne oturttu. Kocam omuzlarımdan kavrayıp aşağıya bastırınca bir anda köküne kadar ıslak, sular akıp duran amıma girdi koca alet… Tamer memelerimi yalıyor, ben yarağın üstünde gidip geliyordum, kocam da götümün deliğini parmaklıyordu.
Çok geçmeden amımdan sular çağlamaya başladı, yeniden orgazm oluyordum. Tamer’in kucağında boşaldım. Zevkten beynim zonkluyor, alev alev yanıyordum. Hayatımda ilk defa bir penisin üstünde boşalmıştım. 
Hemen ardından orgazm kasılmalarımla içimdeki koca yarağını sağıp durduğum Tamer de dayanamadı, amıma, içime boşalmaya başladı. Sanki içime lavlar akıyordu, o ne biçim boşalmaydı öyle. 
Tamer’in kucağından kalktığımda amımdan, am sularımla Tamerin dölleri birbirine karışmış akıyordu…
Hemen Tamer’le birlikte duş alıp geldik. Üçlü koltuğa kocamın yanına oturup biraz dinlendik, birer sigara yaktık, birer bardak şarap daha içtik. Sonra kocam Tamer’in sırtüstü halıya yatmasını, benim de Tamerin üstüne, 69 olacak şekilde uzanmamı istedi.
 Amımı Tamerin ağzına verdim ve sikini yalamaya başladım. Tamer alttan dilini amıma sokarken, ben yarağını yalıyordum, kocam da arkama geçmiş götümün deliğini yalıyordu.
Kocam götümün deliğini biraz daha yaladıktan ve parmakladıktan sonra, sikini yerleştirip götümü sikmeye başladı. Benim için bundan daha güzel ne olabilirdi, aynı anda klitorisim yalanırken, arka deliğimde bir alet gidip geliyor, çılgınca zevk alıyordum. 4-5 dakika götüme gidip geldikten sonra
“Geliyorum galiba…” diyerek boşalmadan sikini götümden çıkardı ve “Tamer sıra sende…” dedi. 
Tamer altımdan kalkıp kocamla yer değiştirdiler. Tamer götümün yanaklarını ayırmış götümün deliğini inceliyordu. Deliğim alev alev yanıyordu. Hem sokmasını istiyor, hem korkuyordum, amıma zorla almıştım, götüme nasıl alacaktım. Tamer yarrağını götüme dayadı, kocama da
“Belini tut ortak!” dedi. Kocam altımda sıkı sıkı belime yapışmış, sikini ağzıma ittirirken aynı zamanda da amımı yalıyordu. 
Anlatmadan geçemiyecem, Kocam amımı Tamer’den daha güzel yalıyordu. Kocam amımı yaladıkça ben arkamı Tamerin yarrağına itiyordum…
Tamer sonra öyle bir abandı ki, yarağının başı götüme girerken sanki götümün deliği ikiye ayrılmıştı. O anda ‘Yırttın götümü Tamer!’ diye avazım çıktığı kadar bağırmak istedim, fakat duyduğum acıyı içime attım, bağırarak kocamın moralini bozmak istemiyordum.
Tamer bir daha itti, yarıya kadar girmişti, ölüyorum zannettim. Bir daha itti, tamamı girmişti, acıdan bayılacak gibi olmuştum. Tamer biraz bekledi ve götümde gidip gelmeye başladı. Kocam da deli gibi amımı yalıyordu. Acım hafiflemiş, kalçalarım oynamaya başlamıştı. Artık zevk alıyordum ve götümü Tamer’in sikine ittiyordum.
O vaziyette on dakika kadar sikiştikten sonra üçümüz de boşaldık. Benim inlemelerim, erkeklerin şehvetli goriller gibi zevkle homurdanmaları, vücutlarımızın birbirine çarparken çıkan sesler, şapırtılar… Her şey aldığımız zevki arttırıyor, katmerliyordu. 
Sonunda kocam yine ağzıma, ben kocamın ağzına, Tamer de götüme! Beynim yerinden çıkacak gibi olmuş, her yanımı ateş basmıştı. Kocam altımdan sıyrılıp banyoya gitti. Tamer’e
“Nolur çıkartma aşkım!” dedim, O da yarağı inene kadar götümden çıkartmadı…
O gece kocamla Tamer beni sabaha kadar önden arkadan, her pozisyonda, evire çevire siktiler. Şimdi her hafta sonu Tameri çağırıyoruz ve bol sikişli harika bir gece yaşıyoruz. Bu zevki tarif etmenin mümkünü yok, yaşamak lazım, tavsiye ederim…
519 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Kocamın bıraktığı yerden…
Tumblr media
-“Off, çok kalabalık aşkım, buna binmesek olmaz mı?” diye mırıldandım hoşnutsuzlukla… 
Durağa yaklaşan koca körüklü otobüs ağzına kadar doluydu ve durakta bekleyen bizler de bir hayli kalabalıktık. Kocam belimden tutup beni otobüsün kapısına doğru itmeye başlamıştı bile…
-“Aşkım, bunu da kaçırırsak yarım saat geç kalırım bankaya… Mutlaka binmemiz lazım… Hadi sık dişini onbeş dakika…” Kulağıma eğildi sonra, “Arkanda ben varım, merak etme…” dedi.
Başımı çevirip kocama baktım. Şeytanca, yarım bir gülümseme vardı dudaklarında… Elimde olmadan ben de güldüm. 
Evlendikten sonra arabamızı alana kadar bir yıl boyunca otobüsle gidip gelmiştik işlerimize… Bir sürü otobüs hatırası biriktirmiştik o dönemde… Kalabalığın içinde bana dayanan kocamın boynumdaki nefesi… Arkamdaki sertliği… Yeni evli olmanın azgınlığıyla eve kadar zor dayanışlarımız…
İri memelerim, kalçalarım ve güzelliğimle dikkat çekiyordum hep… Sekreter olarak çalıştığım doktor muayenahanesinde işim gereği giydiğim mini etekler de tuzu biberi oluyordu.
Bazen kalabalığın içinde ayrı düştüğümüzde kocamı fark etmeyen fordçular bana yaslanırlar, sırnaşıp dururlardı. Arkamdaki herif sürtünüp dururken aramızdaki üç dört kişinin arkasından kocamla göz göze bakışır, inene kadar ikimiz de sesimizi çıkarmazdık.
Öyle tahrik olurduk ki ikimiz de, otobüsten inip evin asansörüne zor atardık kendimizi. Daha eve girmeden asansörde başlayan sevişmelerimiz, evin holünde, sonra da yatakta devam ederdi. Öyle çılgınlıklar yaptık ki, anlatamam…
Arabayı aldıktan sonra rahatlığına alışmış, o otobüslerde yaşadığımız sevişme öncesi aperatiflerini unutmuştuk. Kocamın da hızı kesilmişti. Yeni evli değildik artık… Birbirimizin vücudunu, tepkilerimizi ezberlemiştik beş yılın sonunda, rutine bağlanmıştı sevişme olayları… 
Bir de bunun üstüne kocamın bankada yaşadığı strese bağladığı bir sertleşmeme sorunu baş göstermişti. Eskisi gibi sevişemiyorduk.
Bugünse arabamız yoktu. Aldığım yeni ehliyetimle kendime çok güvendiğimden çarpmıştım arabamızı ve iki hafta serviste kalacaktı. Kaza nedeniyle kendimi suçlu hissettiğimden kocam ne derse ses çıkarmadan ona uyuyordum. Otobüse binilecek, bin… Metroya inilecek, in…
Üzerimdeki tiril tiril dekolte bluzum, dizimin bir karış üstünde mini etekle, on santimlik yüksek topuklularımla bu sardalya kutusuna binmek, kalabalığın içine kendimi ite kaka monte etmek zorundaydım. 
Bereket sabahtı daha… İnsanlar, en azından bir çoğu, duşlarını almışlardı. Bir de bunun akşam dönüşü vardı. Bütün gün terlemiş, bedenlerinden, koltuk altlarından leş gibi ter kokusu salgılayan kalabalığın içinde yolculuk aklıma gelince ürperdim.
Duş deyince aklıma sabah geldi. Ben duştayken kocam gelmişti yanıma… Geç kalmıştık, ikimiz de duş yapmak zorundaydık.
 Duşun ılık suyunun altında köpüklü ıslak vücudumu görüp bir iki okşayınca penisi sertleşmiş, o hasret kaldığım kazığını kaygan bedenimde dolaştırmaya, elleri koca memelerimi, uçlarını okşamaya başlamıştı.
Ama maalesef hiç vaktimiz yoktu. Ne sevişmeye, ne kahvaltıya… Elimle itip istemeye istemeye, zorla ayrılmıştım kocamın sikinden… İştahımızı akşama saklamak zorundaydık, o da bu sertlik devam ederse… Aceleyle giyinip makyajımı yaptığımda o kapının önünde beni bekliyordu sabırsızlıkla…
Şimdi yine arkamda o sertlik vardı. İte kaka güç bela binebildiğimiz otobüste arkamda duran kocam bana sımsıkı yapışmıştı. Otobüs sallandıkça sertliği kalçalarıma sürtünüp duruyordu. 
Ben de daha çok azdırmak için kalçamı ona doğru itiyor, daha çok delirtiyordum herifi… Kulağıma eğildi, eli kalçamı okşarken
-“Çok kalabalıkmış…” dedi. Ben de elimi arkaya attım, pantolonun üzerinden sertliğini avucumda hissetmeye çalışırken, kısılmış sesimle,
-“Evet” dedim. “Rahatsız etmeye başladılar bile…” Kocam ben sikini avuçlayınca kıvrandı arkamda,
-“Rahat dur orospu…” dedi. “Pantolonumu berbat edeceksin şimdi…”
Aldırmadan devam ettim okşamaya… Ama onun ineceği durağa yaklaşmıştık. Arkamdan çekildi, beni boynumdan öpüp kapıya yaklaşmaya başladı. En az onun kadar azmıştım ben de… Amımın sulandığını, külodumun ıslandığını hissediyordum.
Sabah duştaki yarım kalan olay, şimdi de bu… Öylesine sevişmek istiyordu ki canım… Dudaklarımı ısırıp gözlerimi yumdum. Oh, şu anda elimi eteğimin altına atıp kızışmış kadınlığımı okşayabilseydim, kan hücum etmiş vajinama bir erkeğin sertliğini alabilseydim… Neler vermezdim ki…
Otobüs hareket etti, kocam aşağıdan bana bir el sallayıp yürümeye başlamıştı. Onunla birlikte inen birkaç kişiden boşalan etrafımdaki yerler hemen dolmuştu. Otobüsteki kalabalık azalacağına tam aksine her duraktan yeni yolcular alıyor, sıkışıklık daha da artıyordu.
Trafik artmış, yolcularla kavga eden sinirli şoförün otobüsü sert hareketlerle sürmesi yüzünden insanlar birbirinin üstüne yığılıyor, tek bir canlı organizma gibi aynı yönde yalpalıyor, birbirimize çarpıp duruyorduk. Elimdeki çanta nedeniyle tek elimle tutunduğumdan dengemi zor sağlayabiliyordum.
Doğal olarak her sallanışımda arkamda beliren adamın kucağına iyice yerleşmeye başlamıştım. Az önce kalçalarıma sürtünen ve beni uyaran, amımın ıslanmasına sebep olan kocamın sertliğinin yerini bir başkası almıştı şimdi… Başımı çevirip yüzüne baktım sertçe…
Off… Çok yakışıklıydı piç… Kömür karası saçları düzgün taranmış, simsiyah kaşlar, kirpikler, masmavi gözler, göze hoş gelen, insanın içinde elni uzatıp okşama isteği uyandıran kirli sakalı, etli kırmızı dudakları… Bir şey söylemeden önüme döndüm.
Islak ve kızışmış amım yine aynı zevki almaya başlamıştı. Ama bu seferki farklıydı. Eteğimi delecek gibi bastırıyordu arkama… Ses çıkaramadım. Seslensem adamın bahanesi hazırdı, kalabalık… Zaten benim de seslenmeye niyetim yoktu ki… Tam aksine, arkamdaki yakışıklının yaptıkları hoşuma gidiyor, zevk alıyordum.
Adam da bunu anlamış olmalıydı, baskısını sürekli arttırıyor, sopasını sürtüp duruyordu arkama… Bu yetmezmiş gibi tüm bedeniyle yapışıp sıcak nefesini boynumda hissettirmeye başlamaz mı? En tahrik olduğum yerim… Saçlarımı topuz yapmıştım, ensem açıktaydı ve sıcak nefes ensemde, boynumda dolaştıkça ben için için eriyordum.
Tam o anda cebim çalmaya başladı. Aldırmadım önce… Zaten zor duruyordum, telefona nasıl yanıt verecektim. Ama ısrarla çalmaya devam edince zor bela çantamdan çıkardım telefonu… 
Arayan doktordu. Tek elimle sarsılan otobüste tutunmaya çalışırken telefona cevap verdim. Dikkatimi telefona verdiğimden artık iyice arkamdakinin kucağına yaslanmak zorunda kalmıştım, iç içe yapışmış iki kaşık gibiydik.
-“Gül, ben acilen İstanbul’a gidiyorum. Bir hasta için çağırdılar. Sen iki günlük randevularımı erteleyip durumu ayarlar mısın lütfen?” dedi.
Çok tanınan, aranan biriydi profesör… Öyle yoğun çalışıyordu ki… Karşıyaka sahildeki muayenehanesi hastalarla dolar, her yerden hastaları gelirdi. Beni severdi. Güzel olduğumu, göze hitap ettiğimi, insan ilişkilerimi, idare ediş tarzımı beğendiğini söyler, iltifatlara boğardı hep… Uzun süredir yanında çalışıyordum.
Biraz daha konuşup telefonu kapattım. Benimki o sırada cüretini arttırmış, eli çoraplı bacaklarımda dolaşıyordu. Sanırım telefonda konuştuklarımızı da dinlemişti. Öyle yakın duruyordu ki bana… 
Tam yine gözlerimi kapatıp arkama dayanan sertliğin, bacaklarımı okşayan ellerin zevkini çıkaracaktım ki ineceğim durağa geldiğimizi fark ettim.
Otobüs durdu. İstemeye istemeye fordçumu bırakıp kalabalığı yararak kapıya ilerledim. Zevkim yarım kalmış, doktor da tam telefon edecek zamanı buldu diye içimden sunturlu küfürler savuruyordum.
Otobüsten indiğimde son bir kez o yakışıklı yüzünü görebilmek için baktım, benimkini göremedim. Kalabalığın içinde nasıl göreceğim diye iç geçirip vapur iskelesine yöneldim. Acelem yoktu. Doktor gelmeyecekti nasılsa…
Vapurun yanaşmasını beklerken yine kalabalıktı bekleme salonu… Kapı açılıp yolcuları almaya başladıklarında yine bir hengame, itiş kakış, ilerlemeye başladık. Ben dalgın ve telaşlı vapura binmeye çalışırken kalabalığın içinde iki elin belimi tuttuğunu fark ettim. Hızla başımı çevirdim.
O'ydu belimi tutan… Yine… Beni korur gibi arkama geçmiş, arsızca, bana sormadan etraftaki kalabalıktan koruyordu beni… Tısladım,
-“Senin başka işin yok mu? Bırakır mısın beni?” dedim.
Bembeyaz, düzgün dişleri parladı yüzünde… Siyah bıyıklarının, kirli sakalın ortasında iyice göze batıyordu beyazlıkları… Masmavi gözlerinin içi gülüyordu bana bakarken…
-“Hayır, benim başka işim yok…” dedi kalın, erkek sesi içimi titretti. İlk kez duyuyordum, sesinden önce başka şeyleriyle tanışmıştım. 
“Bugünkü işlerimi iptal ettim. Bugün işim sensin…” dedi yüzsüzce, kendinden emin bir tavırla… “Çok zevkli bir yolculuktu. Senin de hoşuna gitti, biliyorum, inkar etme…”
Hızla başımı öne çevirdim. Haklıydı, hoşuma gitmişti. O arada vapura girmiştik. Her zaman olduğu gibi ikinci kata yöneldim. Merdivenleri çıkarken arkamdan geliyordu. Mini eteğimden bacaklarımı seyrettiğine emindim.
Onun bu yapışkanlığı, yüzsüzlüğü beni sinirlendireceğine iyice baştan çıkmaya başlamıştım. Hoşuma gidiyordu arkamdan gelip durması, beni istemesi, beni beğenmesi… Tahrik oluyordum. Emindim ki, bu güzel, yakışıklı yüzün sahibinden bana kötülük gelmezdi.
Merdivenleri o arkamda çıkıp ikinci kattaki üstü açık bölüme yürürken kalçalarımı iyice kıvırmaya, kloş mini eteğimi iki yana savurtmaya başladım. En uçtaki sıraya oturdum, o da yanı başıma… Sıyrılan mini eteğimi çekiştirip olabildiğince düzeltmeye çalıştım. Jartiyer çorabımın dantelleri görünüyor mu diye kontrol ettim.
Bir süre sessizce oturduk iki yabancı yol arkadaşı… Etrafıma bakındım tanıdık biri var mı diye… Herkes kendi aleminde, sabah mahmurluğu içindeydi. Yan döndü bana doğru, o mavi gözleri bana bakıyordu,
-“Özür dilerim, demin kabalık ettim, seni kızdırdım sanırım.” dedi. “Adım Selim.” Gayrı ihtiyari, hiç mecbur olmadığım halde yanıtlayıverdim onu,
-“Ben de Gül…” dedim. Sonra niye ismimi söyledim diye kendime kızdım, sustum. Sessiz kaldık bir süre… Yan gözle baktım, gözleri üstümde, bedenimde, bacaklarımda dolaşıyordu sürekli… Dayanamadım,
-“Bak… Selim… Ben evli bir kadınım…” diye başladım, sözümü kesti.
-“Biliyorum. Otobüste gördüm sizi… Öyle güzelsin ki… Kalabalığın içinde güneş gibi parladın, günümü aydınlattın. Yanınızdaydım. Göz ucuyla eşinle ayak üstü sevişmenizi, oynaşmanızı seyrettim… Eşin inince fırsat bildim, dayanamayıp onun yerine ben geçtim…”
-“Orasını ben de biliyorum. Fark ettim…” dedim. Aklıma arkama dayanan sertliği gelince yanaklarım kızarmıştı. Neyi fark ettiğimi o da anlamıştı, gülümsedi. Genç kız gibi utandım söylediğime…
-“Eh, fark edilmeyecek gibi değil derler bayan arkadaşlarım… Pek beğenirler…”
-“Onları bilmem ama, sen de pek kendini beğeniyorsun sanırım…”
Elini uzatıp elimi tuttu. Ateş gibi yanıyordu eli… Kaçırmak istedim bırakmadı. En öndeydik, bakacak görecek kimse yoktu. Elimi zorla tutup kendi önüne götürdü çantamın altından… Pantolonun üstünden sertliğine değdirdi.
Sanki elektrik çarpmış gibi oldum, kasıklarım ateş gibi yanıyordu. Ürperdim. Elimi çekmeye çalıştım. Dişlerimin arasından,
-“Bırak elimi…” diye fısıldayabildim. Yanaklarım al al olmuştu. “Yüzsüzlüğün, arsızlığın bu kadarına da pes…! Bırakır mısın lütfen…”
Bırakmadı, aksine diğer kolunu omzuma atıp sımsıkı yanaştı, elimi kucağına daha da bastırdı. Otobüste eteğimin üstünden kalçamı okşayan, delecek gibi bastırıp sürten sertlik avucumun içindeydi. 
Yanımızdan martılara simit atan bir iki çocuk geçti. Arkalarından anne babaları… Fırsatını bulup vapurda oynaşan, sevişen iki sevgiliydik onların gözünde… Vapur sevişgenleri… Anlayışla şöyle bir bakıp geçtiler.
Saçlarımı kenara çekti, dudakları kulak memelerime değiyordu. Derin bir nefes alıp kokumu içine çekti. Avucumdaki penisin zonkladığını hissettim. Fısıltıyla konuşmaya, sıcak nefesi boynumu yakarak yalamaya başladığında yine ürperdim.
-“Öyle güzelsin, öyle hoşsun ki Gül… Göğüslerin ne kadar büyük… Belin incecik… Bacakların uzun… Bu ince siyah çoraplar ne kadar yakışmış uzun bacaklarına… Tam beğendiğim, arzuladığım kadın tipisin. Seninle şu anda sevişebilmek için her şeyimi verirdim.”
Offf… Sanki benim de ondan kalır yanım var mıydı? Ben de oracıkta yatırıp düzmesi için her şeyimi verebilirdim. Ama yapamazdım. Silkelenip kendimi sırnaşık gövdesinden, elimi sert penisini avuçlatan elinden kurtarıp yana çekildim.
Kıpkırmızı olmuştum. Sanki zina yaparken yakalanmış, içimdeki orospu ortaya çıkmış gibi utanç içindeydim. Kahretsin… Ben de istiyordum onu… “Yatır beni… Sik beni” diye bağırmak geliyordu içimden… Ama onun yerine,
-“Sana söyledim. Yapamam. Evli bir kadınım ben… Kocamı aldatmadım hiç Selim… Bırak beni…” dedim nefes nefese…
Kalktım, onu oracıkta, kalkmış erkekliğiyle bırakıp hızlı adımlarla alt kata indim. Kendimi tuvalete attım. Aynada kendime baktım. Gözlerim yarı kapalı, yanaklarım kıpkırmızıydı.
Eteğimin altına elimi attım. Külodumdaki ıslaklığı elimle yokladım. Sırılsıklamdı külodum… Parmaklarımı içine soktum. Amımın dudaklarını parmaklarımla sıkıştırıp ovaladım. Klitorisim kabarmış, parmak gibi olmuştu.
Tuvalet kapısını yumrukladı birileri, söylendiler. Aldırmadım. Sırtımı yaslayıp ayakta kendimi okşadım, içimde kaynayan volkanı bir nebze söndürmeye çalıştım. İskeleye yanaşan vapurun motorlarının gümbürdeyen sesi tuvaletin içinde yankılanırken ben de sesimin duyulmayacağından emin, inleyerek boşaldım.
Çımacıların, kalabalığın sesleri yükselirken ben de kendime çeki düzen verdim. Dizime düşen ıslak külodumu ve gevşeyen jartiyer çoraplarımı yukarıya çektim, eteğimi indirip düzelttim. Rujumu paslı aynada tazeleyip saçlarımın topuzunu sıkıladım, dışarıya çıktım. Etrafa bakındım, Selim ortalıkta görünmüyordu. Vapurdan inip iskelenin kalabalığına karıştım.
Kısa bir yürüyüşten sonra işyerime geldim. İkinci kattaki muayenehanenin kapısını anahtarımla açıp içeriye girdim. Camları açıp içeriyi havalandırdım, klimayı çalıştırdım. Sonra oturup bugün gelecek hastaların telefonlarını aramaya, randevularını ertelemeye başladım.
Yarım saat sonra işim bitmişti. Akşama kadar yalnızdım. Ne doktorun talimatı, ne hastaların kaprisleri… Doktorun geniş deri koltuğuna yayılıp başımı arkaya yasladım, sabahtan beri yaşadıklarımı düşündüm gözlerim kapalı…
Ne gündü ama… Sekse aç bedenimde dolaşan sabah banyoda kocamın elleri, otobüste önce kocamın, sonra onun bıraktığı yerden Selim’in taş gibi sertlikleri… Bacaklarımı okşayan eller… Vapurda memelerimde, kalçalarımda, çoraplı bacaklarımda dolaşan sikecek gibi bakan gözleri… Zorla tutturduğu, okşattığı koca penisi…
Arkama yaslanıp ayaklarımı masanın üzerine koydum. Vapur tuvaletinde yaptığım mastürbasyon bile kesmemişti, yine içim kaynamaya başlamıştı. Sağ elimi bluzumun açılan düğmelerinden göğsüme, diğerini eteğimin altından bacaklarıma götürdüm. 
Siyah dantel sütyenimin içine soktuğum elimle sol mememi okşayıp ucunu sıkıyor, bacaklarımı okşayarak külodumun içine soktuğum elimle de yine kabarıp isteklenen kadınlığımın dudaklarını okşuyordum.
Tam dudaklarımı ısırarak kendimi yaptığım işe kaptırmıştım ki, hafif zevk inlemelerimle bölünen sessizliğin ortasında masanın üstündeki telefon acı acı çaldı. 
Telsiz telefonun ekranında bir cep telefon numarası vardı. Yeni hasta olabilir diyerek doğrulup ahizeyi aldım, kulağıma götürdüm. Arayanın sesini hemen tanıdım, O idi.
-“Biliyorum, doktor yok ama, ben çok hastayım. Gelsem, sen beni muayene eder misin Gül?” dedi.
Numarayı nasıl bulduğuna şaşırdım önce… Sonra telaşlandım. Elimi külodumdan çektim. Tam onu hayal ederek kendimi okşarken telefonda sesini duymak şoklatmıştı beni… Ne söyleyeceğimi bilemedim. Ve aynı anda kapı çalınmaya başladı. Telefona
-“Bak, beni rahatsız etme artık Selim… Çalışıyorum, işim var benim…” diye cevap verirken, kafamda soru işaretleriyle koltuktan kalkıp kapıya yürüdüm. Bir yandan da üstümü düzeltmeye çalışıyordum.
-“Emin ol, hastayım ben Gül…” dedi yine… “Senin beni muayene etmen lazım. Seni gördükçe bir yerim şişiyor, sertlikler oluşuyor. Lütfen…”
Onun bu etek altı, tahrik edici esprilerine gülmemek için kendimi zorlarken kapıya gelmiştim. Kulağım telefonda, suratımda kocaman bir sırıtışla kapıyı ardına kadar açtım.
Karşımda o vardı, kulağında telefonla…
Aptallaştım. Yüzümdeki sırıtık ifade yerini şaşkınlığa bıraktı. Bir elimdeki telsiz telefon ahizesine baktım, bir karşımda duran yakışıklı adama…
Demek takip etmişti beni fark ettirmeden… Telefon numarasını tabeladan almış olmalıydı. Cesaretine hayran olmuştum. Ve de bana hayranlıkla, arzuyla bakan mavi gözlerdeki anlam yüklü ifadeye…
-“Sen deli misin?” diyebildim. Davet etmeden içeriye girdi, gözlerini gözlerimden ayırmadan kapıyı arkasından kapadı. Anahtarı yuvasında çevirdi. Karşılıklı duruyorduk.
-“Deli değilim. Sadece seni istiyorum. Senden cesaret aldım. Senin güzelliğinden, senin istekli hareketlerinden…” dedi boğuk sesiyle… Yaklaştı. Burun burunaydık. Kekeledim,
-“Ben… Ben… Ne istiyorsun benden? Yapamam… Evliyim ben… Kocam…” diyebildim. Hala umutsuzca kendimi frenlemeye, içimdeki azgın kısrağı dizginlemeye çalışıyordum. Ne yapacaktım bu arsız yüzsüzle ben… Nereye varacaktı bu işin sonu?
Cevap vermedi. Omuz başlarımdan tuttu yumuşakça… Okşadı… Şeytan tüyü vardı bu adamda… Ürpererek gözlerimi yumdum, elimde olmadan bir iç geçirdim. Aralanan dudaklarıma o güzel etli dudaklarıyla bir öpücük kondurdu. İncitmekten korkuyordu sanki… Otobüste sertliğiyle kalçalarımı delmeye çalışan, vapurda pantolon kumaşının üstünden zorla penisini elime tutuşturup içimdeki volkanı kaynatan o azgın erkek bu değildi sanki…
Onun yumuşak hareketleri şimdi alabildiğine daha da tahrik ediyordu beni… Nazikçe belimden tutup kenardaki hayli geniş deri misafir koltuğuna götürdü, bir köşesine oturtturdu. Bacaklarımı koltuğun üstüne uzattı. O da yanıma ilişti. Ayağımdaki yüksek topuklu lame ayakkabıları çıkardı. Dar ayakkabının içinde büzülen ayak parmaklarımı, topuklarımı çorabımın üzerinden hafif hafif ovaladı.
Gözlerim kapandı verdiği rahatlama hissinden… Sırtımı koltuğun kenarlığına dayayıp, hiç itirazsız, minnetle kendimi onun parmaklarına bıraktım… Mest olmuştum. Ayaklarımı okşayan parmaklar yukarıya çıkmaya başladı okşaya okşaya… Dizlerimi geçti elleri… Eteğimin altına girince irkildim, gözlerimi açıp kendimi çekmeye çalıştım.
-“Şşştt… Rahat ol… Çekinmene gerek yok. Mesleğim bu benim…” dedi fısıltıyla…
Sesi de bacaklarımı okşayan parmakları gibi içimi okşuyordu. Gönüllü masörümün uzman ellerine bıraktım kendimi ben de… Çorabımın dantel konçlarını okşayan eller çıplak tenimi okşuyordu şimdi…
Zevkten ürperiyordum sürekli… Kocamın altında bunca yıllık sevişmelerimde böyle tahrik olduğumu hatırlamıyordum. Sihirbaz gibiydi. İki eliyle iki çorabımı okşayarak aşağıya sıyırmaya başladı.
Az sonra bacaklarım çıplak, iki çorabım da yerdeydi. Az önce çorabımın üstünden okşadığı tenimi şimdi çıplak vaziyette okşuyordu. Bir ayağımı tuttu iki eliyle, yukarıya kaldırdı. Ağzına götürdü. 
Ayak parmaklarımı ağzına sokup emiyor, diliyle aralarını, tabanlarımı yalıyordu. Sıcak ve ıslak dili öyle zevk veriyordu ki… İnlemeye başlamıştım. Yine de o zevkin arasında söylenmekten kendimi alamadım,
-“Hey, ayaklarım terli Selim… Ne yapıyorsun sen?” diyebildim. 
Gözleri üstümdeydi ayaklarımı yalarken… Bacaklarımda, yukarıya kaldırdığı bacağımın aralık bıraktığı mini eteğimin altından görünen ıslak külodumda, bluzumun dekoltesinden yarıya kadar görünen memelerimde dolaşıyordu yakan bakışları… Başparmağımı ağzından çıkarıp yanıtladı beni… Başını kaldırıp
-“Benim için dünyanın en güzel lezzeti bu…” dedi. “En güzel, en afrodizyak kokusu… Sabaha kadar yalayabilirim ayaklarını…” Kıkırdadım elimde olmadan…
-“Delisin sen… Bırak artık onları… Madem yalamak istiyorsun…” 
Oturduğum yerde gerindim, kalçalarımı oynattım, eteğimi elimle hafif yukarıya çektim, ıslak külodumu gösterdim ona… Şehvetten boğuklaşan sesimle,
-“Yalanacak başka yerlerim de var… Ayaklarımı bırak…” dedim.
Gülümsedi. Ayağımı bıraktı. Dudaklarıyla okşayarak yukarıya çıktı. Gür, siyah saçları eteğimin altına girdi. Islak dudaklarını uyluklarımda hissedince zevkten kıvrandım. Külodumun üstünden amıma bastırdı ağzını…
Eteğimi yukarı kaldırıp ne yaptığını görmek istedim. Elini bacaklarımdan ayırmadan dişini tanga külodumun lastiğine geçirdi, aşağı doğru çekiştirdi. Kalçalarımı oynatıp külodumu çıkarmasına yardımcı oldum.
Az sonra külodum dişlerinin arasında bana bakıyordu. Başını sallayıp külodu fırlattı. Oyuncağıyla oynayan yavru köpek gibi hırladı neşeyle… Güldüm ben de… Islak amıma yumulmasını beklerken o yine aynı sakinlikle yukarıya, dudaklarıma yöneldi. Hasretle öpüştük.
Hafif nane kokuyordu soluğu ve ağzı… Zevkle o nane kokulu dudaklarını emdim. O da benim kırmızı rujlu dudaklarımı emdi, yaladı. Boynuma geçti. Oradan aşağıya… Bluzumun düğmelerini açtı teker teker… Çıkarıp attı. Sütyenimi de onun yanına fırlattı.
Üstümde sadece bir mini etek haricinde hiçbir şey kalmamıştı. Çıplaktım. Zevkten, şehvetten kıvranıyordum. Eteğimi de çıkardı. Çırılçıplak uzanıyordum deri koltukta… Klimanın serinliğiyle soğuyan deri koltuğun serin temasıyla ürperiyordum.
Bir yandan derinin serinliği, bir yandan içimdeki seks ateşinden tenimdeki tüyler kabarmış, diken diken olmuştu. İri memelerimin uçları parmak gibi olmuş, sertleşmişlerdi.
Aşığım hala giyinikti. Yanıma ilişmiş, tepeden tırnağa çıplak vücudumu seyrediyordu içercesine… Ben de elimi uzatıp kaliteli yumuşak kumaştan gömleğinin düğmelerini açmaya çalıştım. Parmaklarım göğsünün kıllarına temas etti. Düğmeleri kemerine kadar açtım.
Ben göğsünü döşünü okşadıkça karnındaki baklava kasları kasılıyordu. Nefis görünüyorlardı, okşama isteği uyandırıyordu. Ben onun karın kaslarını okşuyordum, o ise avuçlayıp bıraktığı koca memelerimden başlayıp kasıklarıma kadar geziniyordu uzun parmaklı elleriyle tüy gibi…
Gömleğini çıkaramadan birden eğildi, kasıklarıma kapandı. Vahşice amımın dudaklarını kemirmeye, içini yalamaya başladı.
-“Aaahhh…” diye kıvrandım.
Dilini içime sokuyor, adeta diliyle ırzıma geçiyordu. Parmaklarını zevk sularımdan ıslanan amımda ıslatıp çıkardığı dilinin yerine sokuyor, oradan çıkarıp arka deliğimi okşuyordu ıslak ıslak… Delirtiyordu beni…
Bacaklarımı ayırabildiğim kadar ayırıyor, parmaklarımı saçlarına geçirmiş, dilini içime daha çok soksun diye, kuytularımı, kenarlarını yalasın emsin diye kıvranıyor, şekilden şekle giriyordum koltuğun üstünde…
Bacaklarımın arasına girmişti tamamen… Gözlerini gözlerimden ayırmadan yalayıp, emip duruyordu. Her dil darbesinde zevkten kasılıyor, kıvranıyordum. Karnım göbeğim zevk dalgalarıyla dalgalanıyordu. 
Kendimi kaybetmiştim zevkten… Şehvet çığlıkları atıyordum. Sonunda dayanamadım, saçlarına asılıp dudaklarını amımdan çekmeye çalıştım,
-“Ohh… Bırak artık… Hadi….” diye yalvardım. Başını kaldırdı, amımı yalamaktan ıslanmış dudaklarında bir gülümseme,
-“Ne istiyorsun Gül?” dedi sakince…
-“Ne isteyebilirim şapşal?” dedim. “Seni istiyorum. Gir artık içime… Dayanamıyorum…”
-“Yapamam Gül…” demez mi bana? Dirseklerime dayanıp yarım doğruldum koltuğun üzerinde…
-“Nasıl? Ne demek yapamam? Ne diyorsun sen?”
-“Yapamam işte… Sen evli bir kadınsın… Kocan var… Seni sikemem…”
Gözlerindeki muzip parıltıları fark edince anladım ki oynuyor benimle… Dalga geçiyor, sevişmeden önce söylediğim sözleri tekrarlıyor. Çırılçıplak bedenimle doğruldum, hala giyinik duran sevgilime sımsıkı sarıldım. İsterik bir kadın olup çıkmıştım bir kaç saatin içinde… Yalvardım ona…
-“Lütfen… Alay etme benimle… İstediğimi biliyorsun…” Elimi pantolonun önüne götürdüm. Taş gibiydi kabarıklığı… 
“Sen de istiyorsun, bak, taş gibi olmuş. Sabahtan beri bunun için koşturmadın mı peşimden? Yalvartma beni…”
-“Ne istediğini söyle bana… Onu yapayım…”
-“Sev beni… Okşa… Kadının yap…”
-“Onu yapıyorum zaten… Seviyorum, okşuyorum… Sen ne istediğini açıkça söyle bana…” Gözleri parlıyordu çıplaklığımı izlerken… Anlamıştım ne istediğini…
-“Sik beni… Beni sikmeni istiyorum… Oldu mu? Ohhh… Amıma geçir bu koca şeyi… Amcığıma… Orospun yap beni… Hadi aşkım… Çok istiyorum… Beni yatırıp becer… Akşama kadar seninim… Akşama kadar sik beni burada… Kölen olurum senin… Ne istersen yaparım… Yeter ki sik beni…” Gözlerimden yaş akıyordu istemsizce… Öyle istiyordum ki onu…
-“Ne istersem ha? Peki… Gül… Madem sikmemi istiyorsun… Sikerim seni… Ama başlamadan şu çorapları geçir ayağına… Çoraplarınla sikmek istiyorum seni…”
Yaşlı gözlerle bakıp çorapları araştırdım. Ortada, yerde duruyorlardı. Ben sözünü ikiletmeden hemen kalkıp onları giyerken Selim de üstündekileri çıkarmaya başladı. 
Çorapları, yüksek topuklu ayakkabılarımı giyip ona döndüğümde o da çırılçıplaktı. Önündeki oku beni gösteriyordu. Otobüste arkama dayanan, beni kudurtan alet şimdi gözlerimin önündeydi.
Eliyle işaret etti sikini… Ne istediğini biliyordum. Hemen önünde diz çöktüm. Ellerime sığmayan koca aleti taparcasına dilimle, dudaklarımla sevmeye, okşamaya, yalamaya başladım. 
Bir anıt gibi havaya yükseliyordu kalın siki… Göbek deliğinin hizasına kadar yükseliyordu upuzun… Uzunluğunun yanı sıra bileğim kadar kalındı da… Yalaya yalaya bitmiyordu.
Kasıklarındaki siyah kıvırcık pırıl pırıl parlayan kılları kesmemiş, uzun bırakmıştı. Yumruk gibi başını ağzımın içinde dilim ve damaklarımın arasında ezerken parmaklarımın ucunu o siyah kıllara dolayıp çekiştiriyor, altında koç yumurtası gibi sarkan torbalarını okşuyordum bir yandan… 
Bu kez inleme sırası ondaydı. İntikamımı alıyordum. Az önce beni azgın bir orospu gibi, yarak diye yalvartmasının hesabını soruyordum dilimin ucuyla…
Dayanamadı sonunda… Saçlarımı çekiştirip duran, başımı öne arkaya çekiştirip ağzımı kadınlık organıymış gibi siken ellerini yolarcasına saçlarıma geçirdi, ayağa kaldırdı. Islak dudaklarıma yumuldu. Vahşice öpüştük.
Islak siki bacaklarımın arasında yolunu arıyordu. Doktorun masası yanı başımızdaydı. Elinin tersiyle masanın üzerinde ne varsa sıyırıp yere fırlattı. Sert hareketlerle kalçalarımdan tutup masaya oturttu beni… Bacaklarımı ayırıp arasına girdi. Arzudan titreyerek misafirimi bekliyordum.
Fazla bekletmedi. Yalanmaktan parlayan sikinin yumruk gibi başını amıma dayadı. İstekle dudakları aralanan amımı zorlayarak girmeye başladı içime… Boynuna sarıldım sımsıkı… Gözlerim kapalı, dudaklarımı ısırarak, içime giren kalınlığın verdiği dolgunluk hissinin zevkine varıyordum.
Bitmek bilmedi sanki içime girmesi… Amımı yara yara girdi… Girdi… Sonunda kabarmış klitorisimde onun uzun kasık kıllarını hissettim. Az sonra kasıkları klitorisimi ezmeye başlamıştı bile…
İçimde, ıslak vajinamda heybetli kalınlığı, klitorisimde gıdıklayan, huylandıran kasık kılları, gidip gelmeye başladı yavaşça… İnliyordum sürekli… Şehvetten başım dönüyordu. Bacaklarımı beline dolamıştım. Kendimi masaya sırt üstü bırakmış, göğsünü, karın kaslarını, masaya dayanıp destek alan kol kaslarını, pazularını okşuyor, zevkten geberiyordum.
-“Nasıl? Güzel sikiyor muyum? Israr ettiğime değdi mi? Memnun musun hayatından?” diye sorup duruyordu beni sikerken… Başımı sağa sola sallıyor, ona laf yetiştirmeye çalışıyordum,
-“Ooohhh…. Evet… Evet… Çok memnunum… Çok güzel sikiyorsun… Aaahhh…. Harikasın erkeğim… Aşkım… Çok zevk veriyorsun… Delirtiyorsun beni… Ooohhh…. Koca sikin amımı geriyor, bitiriyor beni… Aygırım benim… Hadi… Devam et… Böyle sikmeye devam et… Siikkk… Oooohhhh….”
Arada belimdeki bacaklarımı çözüyor, sikmesine ara vermeden omzuna alıyordu bacaklarımı… Jartiyer çoraplarının üzerinden bacaklarımı okşuyor, ayak parmaklarımı çorapla beraber koca ağzına alıp ısırmaya çalışıyor, tabanlarımı yalıyordu.
Çorapla sikilmek hoşuma gitmişti. Kendimi aşağılık bir fahişe, zevk düşkünü bir orospu gibi hissetmeme yol açıyordu bu manzara… Daha da tahrik oluyordum.
Ne kadar pompaladı beni bilmiyorum, hatırlamıyorum. Kaç kez boşaldığımı da… Sürekli zevk dalgalarında, zirvelerde dolaşıyordum. En son kalçalarımdan tutup kaldırdı, masaya domalttı beni… Memelerim masa üstündeki deri sümende ezilirken bacaklarımı araladım. Arkamdan amıma geçirdi koca sikini…
Uzun boyuyla üstüme kapaklandı kalçaları gidip gelirken, sırtıma, omuzlarıma minik ısırıklar atmaya, yalamaya başladı. Alttan ellerini memelerime atmış, pençeleriyle avuçlamış, sıkıyordu bir yandan da… Boynumu yalarken beni etkileyen boğuk sesiyle uyardı beni…
-“Geliyorumm…” diye hırladı. Artık amım sızlamaya başlamıştı. İçimden sular fışkırıyor, bacaklarımdan süzülüyordu. “Nereye?” diye sordu.
Anlayamadım önce… Dizlerim titriyordu artık… Sonra sorusunun amacını anladım,
-“İçime…” diye haykırdım. “İçime boşal… Korunuyorum. Döllerini hissedeyim içimde… Hadi…“
Son bir kez amıma dipledi sikini… Saçlarımdan tutmuş, kısrak yelesi tutar gibi kendine çekip bağırarak sıcak spermlerini püskürtmeye başladı. O sıcaklığı hissedince ben de son kez kasılmaya, cinsel yaşamımın en lezzetli orgazmlarımdan birini yaşamaya başladım.
-“Hızlan… Hızlan…” diye hırıldadım. “Sokup çıkar yarağını… Ben de geliyorum… Hadi… Pompala beni… Geçirr… Sik beni aşkım… Erkeğimm…”
Sonunda sakinleştik. Üstüme kapandı, masayla onun ağırlığı altında eziliyordum. İnleyince kalktı üstümden, koltuğa attı kendini… Ben de belimi tutarak doğrulmaya çalıştım. İyi sikmişti beni piç…
Koltuğa, onun yanına gidip başımı kucağına koydum, uzandım. Kasıklarımda hala orgazmın zevk şimşekleri çakıyor, kasılıp duruyordum. Bacaklarımı sımsıkı bitiştiriyor, o tatlı duygunun, şehvetin bitmesini istemiyordum.
-“Güzel miydi?” diye sordu her erkek gibi… Alacağı yanıttan emin, mağrur… Başımı kaldırıp yakışıklı yüzüne baktım, istediği yanıtı verdim ona,
-“Bir de soruyor musun?” dedim. “Harikaydı. Çok güzel siktin beni… Bitirdin… Zevkten öldürdün… Her yerim titriyor şu anda…”
Ellerimi çoraplı bacaklarımda, çıplak kasıklarımda, tüysüz, parlayan üçgenimde dolaştırdım yorgun argın… Vurdura vurdura örselediği, tenini kızarttığı hassas am dudaklarım az önce içinden çıkan koca yarağın etkisiyle hala açık duruyordu.
Elimi attım, koltuğa süzülen spermleri bulaştı elime… Parmağımın ucundaki kremsi beyaz kalıntıyı dilimin ucuyla yaladım, kekremsi tadını dilimin hücrelerinde tattım, ağzımın içinde dolaştırıp yutkundum. Gülümsedi,
-“Dur bakalım… Kendini koyverme hemen… Bana sözün var… Akşama kadar sikeceğim seni…” Elimi uzatıp göğsündeki kılları okşadım,
-“Delisin sen… Yorulmadın mı? Belki iki saat oldu sevişmeye başlayalı… Ben bitmiş vaziyetteyim.”
-“Anlamıştım zaten… O aptal kocan seni bir postada bırakıyor değil mi? Bu sikilesi güzelliği bir kere sikmekle yetiniyor bence… Seni aç bırakıyor, eminim…” Eğilip dudaklarımdan öptü. Mutluydum. Kollarımı açıp gerindim.
-“Eh, doğru söze ne denir? Aynen dediğin gibi… Bankadan geç gelir, erken gelse siki kalkmaz, kalktığı zaman da bir postada bırakır, kendi boşalır, bana aldırmaz çoğu zaman… O ilk balayı günlerindeymiş. Zaman geçince eski hızı kalmadı kocamın… Bugün otobüste gördüğün koca, nadiren isteklendiği günlerden birindeydi…” diye dert yandım aşığıma…
-“Merak etme Gül… Bugün seks yapmaya doyacaksın. Yeter diyeceksin…” Güldüm,
-“Yeter diyeceğimi zannetmiyorum ama, bir başlayalım bakalım…” dedim.
Başımı çevirip konuştukça sertleşen, eski dikilitaş halini alan sikine bir öpücük kondurdum. Başını dudaklarımın arasına alıp dilimle yaladım. Bir yandan gözlerine bakıyordum. Onun bakışları odada geziniyordu. Dip taraftaki paravanla ayrılmış muayene bölmesini, sedyeyi gördü, gözleri parladı. Başımı tutup sikini ağzımdan kurtardı.
-“Gel bakalım Gül hanım… Şu sedyeye yat da, seni güzel bir muayene edeyim.” Kıkırdadım,
-“Peki doktor bey…” diyerek hevesle kalktım.
Üzerimdeki jartiyer çoraplarını düzeltip sedyenin yanına gittim, çırılçıplak uzandım. Selim doktorun tiril tiril beyaz, ütülü önlüğünü çıplak bedenine geçirip stretoskopu boynuna takmış, beni bekliyordu. Öyle komik görünüyordu ki, durmadan kikirdiyordum.
Doktor gömleğinin iliklenmemiş önünden kaslı çıplak bedeni, baklava şeklini almış karın kasları, kasıklarından göbeğine doğru yükselen uzun siki görünüyordu. Selim ise tüm ciddiyetiyle streteskopu kulağına geçirmiş, ben güldükçe inip kalkan iri göğüslerimde gezdiriyor, dinlemeye çalışıyordu.
-“Lütfen gülmeyin hanımefendi… Çok ciddi bir hastalığınız var, siz gülüp duruyorsunuz…” diye tersledi beni…
-“Yaaa… Neymiş rahatsızlığım doktor bey? Yaşayacak mıyım?” diye sordum doktoruma… Streteskop memelerimden karnıma, oradan kasıklarıma inmişti şimdi… Yine o ciddi tavrıyla,
-“Hanımefendi… Siz seksüel blumia hastalığına yakalanmışsınız… Bakılmadığı için çok ilerlemiş. Durum kötü…”
-“Peki çaresi yok mu doktor bey? Neymiş bu hastalık? Kurtulacak mıyım?” diye arka arkaya sordum.
O sırada streteskopun soğukluğunu cinsel organımın dudaklarında, içinde hissedince kıvrandım. Ürperdim. Aklıma titiz ve ciddi doktorum, patronum geldi. Şu anda büyük olasılıkla mikrop bulaştırıyorduk doktorun alete… Ve bembeyaz önlüğü erkeğimin çıplak bedeninde duruyordu.
-“Açlık hanımefendi…” dedi doktorum… “Sekse aç kalmışsınız. Doyuran olmamış sizi… Ama ben sizi iyileştiricem.” Sertleşmiş sikini elime tutuşturdu. “Bundan günde beş kere yerseniz, iyileşirsiniz. Fitil olarak günde beş kere amınıza alacaksınız bunu…”
-“Mmmm…” dedim. “Hemen mi başlamam gerekiyor doktor bey?” diye sordum gülmeme engel olmaya çalışarak…
-“Evet… Hemen… Vakit kaybetmeyin… Şu anda başlamamız lazım tedaviye… Yoksa yaraksızlıktan öleceksiniz…” dedi.
Bir hamlede sedyenin üzerine çıkıverdi. Bacaklarımı araladı. Üstünde sadece doktor önlüğüyle, bacaklarımın arasında dikilip çıplaklığımı seyretti bir an… Gözlerim kısılmış, bekliyordum. Havaya kalkmış aletini üstten bastırıp yaklaştı, bacaklarımın arasına yerleşip bir hamlede amıma soktu…
-“Aaahhh…” diyerek çığlık attım. “Fitil canımı yaktı doktor…” diye dert yandım. Gidip gelmeye başlamıştı.
-“Merak etmeyin… Önce acır, sonra iyileşirsiniz. Zevk alırsınız. Bakın, doktorunuz da zevk alıyor. Nasıl, güzel mi fitil? Acıyor mu şimdi?” diye konuşuyordu aletini sokup çıkarırken…
-“Oohhh… Geçti doktor… Acımıyor artık… Çok güzel ilacınız varmış… Yerim ben bu fitili… Harikaymış… Ohhhh…”
Elimi doktor önlüğünün altından sokup sırtını okşuyor, kabalarından tutup kendime çekiyor, feryat figan doktorumun kocaman fitilini amıma alıyordum. Dakikalarca sürdü fitili almam… İkimizin zevk inlemeleri, altımızdaki sedyenin şikayetçi gıcırtılarına karışıyor, Selim amıma kökledikçe duvara vuran sedyenin sesi tok tok sesler çıkarıyordu. Kendimizi öyle kaptırmıştık ki, duymuyorduk bile sesleri…
Sonunda bir posta da orada, sedyenin üstünde boşaldı içime… Doktorun kullandığı banyoya gidip temizlenmek istedim. Duşun altındayken Selim geldi yine kalkmış aletiyle… Doymak bilmiyordu adam… Bir kez de kaygan köpüklerin eşliğinde sahip oldu bana… Akşama kadar kapalı muayenehanenin her yerinde sikiştik… Sonunda akşam üzeri zorlukla yolcu ettim. Ben de evin yolunu tuttum.
Otobüste kalabalığın içinde kendimden geçmiş gibiydim. Ne ter kokularını duyumsuyordum, ne de fırsattan istifade orama burama değdirenleri umursuyordum. Dizlerim titriyordu yorgunluktan… Eve kendimi zor attım. Biraz sonra da kocam geldi. Yemeğimizi yedik.
Zavallım, hala sabahki olayın etkisindeydi, kalkmış sikini gösterip sevişmek istedi. Son perdeyi de kocamla kapadım. Bir posta da o attı. Sikilmekten gevşemiş amımı fark etmedi bile… Doğaldı, seyrek yaptığından anlamaması…
Aldırmadım, zevk almış gibi yaptım, kocam bacaklarımın arasında gidip gelirken inleme sesleri çıkardım. Sonunda da o gelirken dört dörtlük bir orgazm taklidi… O banyoya giderken ben içimde kocamın dölleri, kafayı vurup ölü gibi uyudum.
Asıl sürprizi üç gün sonra yaşadım. Doktor gelmiş, hasta kabulüne başlamıştı. Yoğun bir gündü. Öğle tatilinde ben yemeğe çıktım, o raporları bitirmek için bilgisayarın başına geçti. Öğleden sonra tekrar aynı yoğunluk… Akşam son hastayı gönderdikten sonra her zamanki gibi eve gitmek için toparlanmaya başlamıştım ki, doktor içeriye çağırdı.
Merakla yanına gittim. Koltuğa oturmam için işaret etti, oturdum. Masanın üzerinde duran büyük bilgisayar ekranını görmem için bana çevirdi. Ekranda bir videonun son sahneleri vardı.
O sahneleri görür görmez gözlerim fal taşı gibi açıldı. Videonun sesini açtı bu arada… Aynı anda odayı benim çılgın gibi orgazm feryatlarım dolduruverdi. 
Selim üstünde doktorun önlüğüyle, doktorun geniş deri makam koltuğunda oturmuş, ben de kucağına oturmuş, çılgınca oturup kalkıyordum. Selim de alttan koca aletini sokup çıkarıyordu. Hiç gizli kamera diyemezdiniz. Öyle ustalıklı bir açıya yerleştirilmişti ki, sanki özel çekim yapılmış gibi duruyordu.
Ne diyeceğimi bilemedim. Donup kalmıştım. Neden sonra gözlerimi ekrandan ayırabildim. Bitmiştim ben… İş yaşamım, belki de evliliğim… Aptal gibi etrafıma bakınıp gizli kamerayı nereye koyduğunu bulmaya çalıştım kısa bir an… Sonra da doktorumla göz göze geldik. Titreyerek ölüm fermanımı bekledim.
Sonunda konuştu doktor…
-“Gül, geçen ay bir Pazar günü arkadaş kurdu güvenlik sistemini… Hırsızlığa karşı bir önlem… Sana haber vermeyi unuttum. Hareket sensörlü, HD kalitesinde gizli kamera… Saatlerce kayıt yapabiliyor. Nasıl, görüntü kalitesi çok güzel değil mi? En ince detaylarına kadar görebiliyorum…”
-“E… Evet… Çok iyiymiş…” diye kekeleyebildim.
Ayağa kalktı. Yüzüm kıpkırmızı, yerin dibine geçmeyi isteyerek koltuğa gömülmüş vaziyetteydim. Bir sessizlik oldu. Beklediğim fırça, hakaret, kovulma gelmiyordu bir türlü…
Başımı masadan yukarıya yavaşça kaldırdım korka korka… Gözüm doktorun önündeki kabarıklığa ilişti önce… Sonra da biraz daha kaldırınca bana istekle bakan yüzünü gördüm. Gözleri parlıyordu.
-“Senin tüm güzelliğini yakalamış. Harikaydın…” dedi.
Rahatladım. Derin bir nefes alıp kendimi arkaya bıraktım. Gülümseyerek,
-“Sanırım bana kızmadınız…” dedim.
-“Yoo… Tam aksine… Seni ne kadar beğendiğimi biliyorsun. Kocan var, yeni evlisiniz diye asılamıyordum sana… Hep seni sikmek istedim. Karımı sikerken seni hayal ettim hep… Bugün benim bayram günüm…” dedi.
Anlaşılan bundan sonra yeni bir yaşam başlayacaktı benim için… Kocam, Selim, Doktor arasında, merkezinde benim olduğum bir seks üçgeni… Masanın üzerindeki telefona uzanıp kocamın numarasını çevirdim. Açtı.
-“Aşkım, ben bugün geç kalacağım. Çok önemli bir hasta bekliyoruz. Sen beni bekleme istersen. Yemeğini ye. Benim ne zaman geleceğim belli olmaz… Doktor bey beni eve bırakır…” dedim.
Ben telefonu yerine koyarken, doktor masanın etrafından dolanıp yanıma geldi. Bacaklarımı okşayarak eteğimi yukarıya sıyırdım, tanga külodumu, jartiyer çorabımın dantellerini gösterdim ona…
Doktor telaşlı hareketlerle pantolonunu aşağıya sıyırırken benim akşam mesaim başlıyordu.
331 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Enver Abi
Tumblr media
Ben 30 yaşındaydım o zaman, makine mühendisi olan kocam 40 yaşında. Geç evlendik, geç çocuk yaptık. Bebeğim on aylık falandı. 
Severek evlenmiştik ama zamanla demek sevgi bitiyormuş. Hamilelik dönemi, düşük korkusuyla seks yapmaya zorunlu ara verme, doğum süreci, alınan kilolar, sezeryan nedeniyle seks orucuna devam derken eşim değişiverdi. Topaç gibi çocuk verdim ona ama demek ki yaranamamışım.
Eşim beni üç ay önce aldatmaya başladı, tabi benim bildiğim, kesin emin olduğum üç ay, daha öncesi var mı bilmiyorum. Hafta sonları gezmelerimiz, akşamları romantik mum ışıklı ev, restoran yemeklerimiz artık bitmişti. 
Her hafta sonu bir bahane uydurur alır başını gider gece geç saatlerde gelir yatar uyurdu. Karı koca hayatımız da bitmişti yani… Aynı evin içerisinde, temizliğini yapan bir hizmetçi, yemeğini yapan bir aşçı, çocuğuna bakan bir mürebbiye konumuna indirgemişti beni…
Yine bir pazar sabahıydı. Erkenden kalktı traşını oldu, parfümlerini sürdü çeşit çeşit ve işi olduğunu, gece geç geleceğini ferman buyurarak çekti gitti. Hiç cevap vermeden sinirle dişlerimi sıktım, içimden küfürler savurarak pencereden lüks otomobilinin gidişini izledim. 
Yine o kadına gidiyordu elbette… Benden esirgediği güler yüzü, tatlı dili, beni mahrum bıraktığı sevişmeleri, orgazmları verecekti o kadına…
Çaresiz katlanmak zorundaydım. Başka çıkar yolum yoktu. İlk başlarda yaptığımız kavgaları, çekişmeleri, eşimin bana çektiği ültimatomu hatırladım. Ya bu duruma alışacaktım, lüks içinde yaşayacaktım, ya da emekli maaşıyla geçinmeye çalışan ailemin yanına çekip gidecektim bir sığıntı gibi…
 Elbette ilk seçeneği seçtim ben de… Bugün o yaptığım seçimimi deneyerek, görerek yaşıyordum böyle…
Kocam gidince ufaklıkla ikimiz kalmıştık koca evde… Ben can sıkıntısıyla bilgisayarı açıp bir süre internette tavla, okey dolaştım. Daha sonra her zaman olduğu gibi seks açlığının dürtüsüyle erotik sitelere girmeye, hikayeleri okumaya başladım.
Özellikle evli kadınların yaşadığı aldatma hikayelerini okudukça azdım. Bilgisayarın önünde, elim eteğimin altında, külodumun içinde, gözlerim kapalı parmaklarım klitorisimi sıkıp okşarken okuduğum hikayeler bana ilham verdi biraz ve aklıma her zaman olduğu gibi komşumuz Enver abi geldi.
Enver abi dediğim benden yedi sekiz yaş falan büyük, kocamdan küçük, iri kıyım, sağlıklı bir erkek… Eşi Sema abla da aksine hasta, sürekli kızına ve annesine gider, haftalarca aylarca kalırdı. 
Arada bir gelir, birkaç gün kalır, fazla durmaz yine gider, Enver abiyi yine yalnız bırakırdı. Bir ara yine Sema ablanın olmadığı günlerden birinde Enver abi beni çağırıp,
“Gül, şu çamaşır makinesini yeni aldık, bir şey anlamıyorum. Sizinkiyle aynı marka, rica etsem bana gösterebilir misin?” diyerek yardım istedi.
Sema ablayı çok severdim, rahatsızlığı ortaya çıkmadan çok önce de yeni evliyken bana gösterdiği yakınlık, yaptığı manevi yardımlar ve destek nedeniyle de özel ilgi gösterirdim. Evlerine gider gelir, sohbet eder, dertlerimi ona dökerdim. Şimdi de hastalığı nedeniyle üzülüyor, durumu hakkında Enver abiden bilgi alıyor, selam gönderiyordum sürekli…
“Ne demek abi, başım üstüne… Hatta yemek konusunda da yardımcı olurum. Sen sakın kendini üzme, Sema ablaya lazımsın sen…” diyerek cevap vermiştim.
Karısının olmadığı dönemlerde adamcağıza yardımcı olmaya çalışıyor, bir süredir çamaşır, bulaşık makinesiydi, yemek hazırlamaydı derken, evlerine gidip geliyordum.
Bir süre sonra farkına vardım ki, bu gidip gelmelerde bana biraz kur yapıyor, ama komşu olmamız hasebiyle fazla ileri gidemiyordu. Hala öğrenememişti çamaşır makinesini nedense, sürekli gelmemi istiyor, çağırıyordu… 
Ben ona düğmeleri, programlamayı gösterirken babacan tavırlarla elini belime atıyor, yanıma eğiliyor bana iyice sokuluyordu öğrenme bahanesiyle…
Mutfakta yemek yaparken mutfak tezgahı ile masa arası dar olduğu için gelip geçerken belimden tutuyor ve sürtünüyor, hani gayri ihtiyari hareketlermiş gibi davranıyordu. Ben de anlayışla karşılayıp ses çıkarmayınca sürtünmelerini artırıyordu.
Evet, ses çıkarmıyordum, çünkü Sema ablanın kocasıydı o… Bu tür şeyleri hoş görmem, aldırış etmemem gerektiğini düşünüyordum. Ben evliydim, onun da hasta da olsa bir karısı vardı. İçim gıcıklansa da, tepki vermemeye, en azından, dokunuşlarının beni nasıl etkilendiğini, sevişmeye aç bedenimi nasıl azdırdığını ona göstermemeye çalışıyordum. 
Enver abinin evine her gidişim, dönüşümde banyoda, yatakta kendimi tatmin ederek, kalçalarıma sürtünen sertliğini, etime dokunan ellerinin sıcaklığını hayal ederek son buluyordu.
İşte şimdi evde bunları düşünürken birden heyecanlandım. Madem kocam beni aldatıyordu, bana elini bile sürmüyordu, ben oturup da onun beni aldatışının yasını mı tutacağım dedim kendi kendime… 
Enver abi bana sarkarken, oramı buramı ellerken ne diye kendimi namuslu ev kadını gibi kasacaktım? Hazır elimin altında benim gibi sekse aç, mahrum kalmış bir erkek varken…
Hemen bilgisayarı kapatıp banyoya gittim. Bütün istenmeyen tüylerimi temizledim. Duş jelleriyle yıkanıp kokulandım. 
Hava çok sıcaktı. İç çamaşırı giymeden, çıplak bedenimin üzerine göğüslerimin üzerinden lastikli, askısız, bacaklarımın tamamın�� meydanda bırakan kısa, tek parça elbisemi giydim. Kocamı sevişmeye ikna etmek için boşuna para verip aldığım cezbedici parfümlerimden birini de bolca süründüm.
Daracık, kısacık tek parça elbisem, vücudumun bütün yuvarlaklarını meydana çıkarmış, seksi bir hale getirmişti beni… Bu durumuma sabredebilecek bir erkek düşünemiyordum, salak kocam hariç…
Kesin kararını vermiş bir durumda, benim ufaklığı kendi kendine oyalandığı oyun havuzundan alıp çıktım ve karşı dairenin kapısına dayandım. Heyecanım en üst düzeydeydi.
Zilin düğmesine basmadan önce bir an durup nefes almaya çalıştım. Zili çaldım, biraz sonra Enver abi hava sıcak olduğundan üzerinde yalnız bir baksırla kapıya çıktı, şaşkın gözlerle bana baktı,
“Gel Gül, gel içeri… Özür dilerim, bakmadan böylece çıktım karşına, üzerime bir şey alayım ben…” dedi.
“Ya bırak allasen, önemli değil, hava sıcak zaten, telaşa gerek yok Enver abi…” diyerek içeri girdim. Salona geçip oturdum, o da ben önemli değil diyerek engel olduğumdan baksırıyla gelip yanıma oturdu.
“Çoktandır uğramıyordum, gelip bir bakayım dedim. Çamaşır, yemek işleri ne alemde, ne yaptın diye merak ettim” diye sohbeti başlattım.
“Sağolasın Gül. Çamaşır makinesini artık çalıştırabiliyorum. Yemek olayını da bazen ben yapıyorum, bazen dışarıdan sipariş veriyorum, idare ediyorum işte… Mecburen…” dedi.
“Aaa… Enver abi, aşk olsun… Sema abla seni bana emanet etti. Dışarıdan yemek olur mu? Neden bana söylemiyorsun, arada gelip yaparım demiştim sana…” diyerek itiraz ettim.
Konuşma bu şekilde devam ederken, benim seksi kıyafetim ve yalnız oluşumuzun da etkisi ile Enver abinin aleti kalkmıştı, oturduğum yerden görebiliyordum. Gizlemekte güçlük çekiyordu.
Daha önce Sema abladan aletinin büyük olduğunu duymuştum, laf arasında, üstü kapalı şikayet ederdi hep… Canının yandığını, üstelik azgın herifin her gün her gün seks istediğini anlatır dururdu zavallı…
Birden heyecanım katlandı. Koltukta yan yana oturuyorduk, aramızda yarım metre bile yoktu. Ara sıra konuşurken Enver abinin yüzüne baktığımda, gözlerini telaşla bacaklarımdan yüzüme çeviriyordu. Benim seksi görüntüme içinin eridiği her halinden belliydi.
Artık ben de hem ona, hem kendime fazla eziyet etmemek için harekete geçmeye karar verdim. Kucağımdaki çocuk bir şeylerin başlamasını engelliyordu. Avımı tuzağıma düşürmek için kurduğum planı uygulamaya koydum.
“Enver abi, ben çocuğu bir emzireyim, uyutayım. Sonra da senin eksiklerini gideririz…” dedim. Eksiklerini gidermek deyince yüzüme bakan adamın surat ifadesini görünce içimden gülmek geldi, düzelttim, “Yemeklerini, çamaşırlarını, ütülenecekleri ayarlarım yani… ” dedim. “Daha önce gelecektim ama, velet bir türlü uyumadı. Ben de getirdim, burda doyurayım yavrumu…”
“Ya, zahmet olacak Gül, çocuk da var zaten…” diye söze başlamıştı ki gözleri açılıverdi, yutkunup sustu…
Şaşkınlığının nedeni bendim. O konuşurken ben gayet doğal, sanki her gün bunu yapıyormuşum gibi bir tavırla, göğsümün üzerindeki tek parça elbisemin lastiğini aşağı sıyırıvermiştim. Sol mememi çıkarıp ucunu çocuğun ağzına dayayıverdim. Benim her zaman aç oğlum da zevkle, cork cork mememi emmeye başladı.
Enver abi çocuğu emzireyim dediğimde diğer odaya geçip emzireceğimi sandığından birden şok olmuştu. Fakat kurt adam hemen şaşkınlığını üzerinden attı. İçinde bulunduğumuz durumdan ve benim rahatlığımdan cesaret alarak iyice yanıma sokuldu ve kolunu arkamdan omzuma koyup
“Oh oh, maşallah, çocuğu da büyüttün Gül…” diyerek eğildi, koca pençesiyle oğlanın başını okşamaya başladı.
Biraz eliyle okşadıktan sonra çocuğu sevme bahanesi ile eğilip başını öptü. Öperken (Enver abi kirli sakal gezer devamlı) sakalları memelerime değiyor, diken gibi sakalların hassas cildime teması beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu.
Benden tepki gelmeyince çocuğu öpme dozunu iyice artırdı. Artık sakallarını memelerime kasıtlı sürtüyordu. Bu arada bana iyice sokulmuştu. 
Omzumdaki eli omzumu resmen okşuyordu ve sağ elinin işaret parmağıyla sol yanağımı okşamaya başladı. Heyecandan kısılmış sesiyle,
“Mmm… Sütün de mis gibi kokuyor. Tadı nasıl acaba?” deyiverdi. Kıkırdadım,
“Bilmem ki, oğlana sormak lazım… Pek iştahlı emiyor memeyi ama… Sanırım fena değil…”
“Ne kadar şanslı bir bebek… Böyle güzel kokulu sütü böyle güzel anneden içebiliyor…” dedi gözlerini memelerimden ayırmadan… Sonra da yine fısıltıyla ”Çok güzelsin Gül’üm… ” dedi. Ben de utangaç bir tavır takınarak, cilveli cilveli,
“Ayy, teşekkür ederim iltifatına Enver abi…” dedim. Gelmeden sürmüş olduğum parfümün kokusunu içine, ciğerlerine kadar çekerek,
“Yoo, iltifat falan değil, gerçekten güzelsin. Seksisin. Bir içim su gibisin.” dedi inleyerek… “Doğumdan sonra memelerin de büyümüş, kocaman olmuş.” Yanağımı okşayan eliyle başımı kendi yüzüne doğru döndürmeye çalışırken diğer yanağımı öptü. Ben biraz naz yapmak için,
“Ne yapıyorsun Enver abi?” dedim utangaç utangaç… “Neler söylüyorsun öyle? Memeler filan…” Sabrı iyice tükenmiş gibiydi adamın… Kucağımdaki bebek olmasa, her an üzerime saldırıp ümüğüme çökecek gibi bakıyordu bana… İçim gıcıklandı bir anda…
“Ne mi yapıyorum? Baksana halimize… Üstüme bir şey giydirmedin, gerek yok dedin. O güzel göğüslerini sıyırmışsın hepsi meydanda… Çocuğu emziricem diye ucuna kadar gösterip duruyorsun. Evde ikimiz yalnızız. Ne yapmalıyım sence?”
“Hava sıcak, giyinmene gerek yok dedim abi. Çocuğun da karnı acıktı, emziriyorum. Ne var ki halimizde?” dedim etli, kırmızı rujlu dudaklarımı büzerek… Daha da kudurdu sanki…
“Beni delirtme kadın… İkimiz de olacakları biliyoruz ve istiyoruz… Seni iyi tanıyorum ben, inkar etme sakın…” Ben işi iyice saflığa vurup adamın sabrının son kırıntılarını ekarte ettim,
“Ne gibi olacakları Enver abi? Ne demek istiyorsun sen? Ne yapıyorsun? Sema ablam…” diyecek oldum. Çenemden sert bir şekilde tutup başımı kendine çevirdi, dudaklarıma doğru eğilirken,
“Bırak ulan, Sema ablanı siktirtme bana…” diyerek dudaklarıma yapıştı.
Ben hemen teslim oldum havası vermemek için itiraz etmeye, başımı geri çeker gibi yapmaya çalıştım ama ne mümkün… Saçlarımı sıkıca kavrayıp başımı arkaya yatırmış, vahşice dudaklarımı somuruyor, adeta yiyordu.
Kucağımda uykuya dalan bebeğe aldırmadan dakikalarca öptü beni, somurdu dudaklarımı… Ben de dayanamadım artık… Hele kaba kaba, adıyla sanıyla “ablanı siktirtme” demesi bitirmişti beni…
 Amımdan zevk suları boşalıyordu. Kasıklarım yanıyordu adeta… Karşı koyma rolünü bırakıp, ben de onun dudağını emmeye, ağzımın içine soktuğu dilini dilimle yalamaya başladım.
Ben karşılık vermeye başlayınca rahatladı. Biraz öptükten sonra dudaklarımı bıraktı. Nefes nefeseydi. Benim de ondan farkım yoktu. Zevk sularımın içimden aktığını, süzüldüğünü hissedebiliyordum. Alt üst olmuş vaziyetteydim. Yine de utanmış gibi yapıp başımı öne eğdim. O ise beni okşamaya, sevmeye devam ediyor,
“Oh, çok tatlısın Gül… Çok güzelsin. Bitiyorum sana bebeğim…” diye diye her yerimi okşuyor, elbisemin üstünü aşağıya indirmiş, memelerimi mıncıklıyor, kabarmış uçlarını dudaklarıyla örseliyordu.
Aramıza dökülen uzun saçlarımı kaldırdı, yanağımı boynumu öptü. Öpe öpe dudaklarıma geldi. Çenemden tutarak yine kendine çevirdi. Ben artık karşı koymuyor, aksine karşılık veriyordum öpmelerine… Yine dudaklarımı emdi, öptü. Dudaklarımız ayrılınca,
“Bir dakika Enver abi… Böyle rahat değiliz. Ben çocuğu içeriye bırakayım, öyle devam edelim” diyebildim.
Karnı doyduğu için ufaklık hemen uyumuştu kucağımda… Sabırsızca koltuktan kalktım, diğer odaya götürüp iki tekli koltuğu birleştirip beşik gibi yaptım, hiç bir şeyden habersiz, melek gibi uyuyan masumu yatırdım.
Meleğimin annesi kızışmış, bir orospu gibi azmıştı ve biraz sonra sikilmeye hazırlanıyordu. Üstüme başıma, saçlarıma çeki düzen verdim ve hayatımın dönüm noktası olacak olan, birazdan başıma geleceklere, yaşayacaklarıma doğru yürümeye başladım. Yürüdükçe bacak aramdaki ıslaklığı hissediyordum.
Enver abi tahmini 185-190 boylarında 110-120 kilo ağırlığında dev cüsseli biri… Göbekli değil ama enine boyuna yapılı, Kırkpınar pehlivanı gibi biri… Yani aramızda orantısız bir güç var. Beni ona çeken de buydu aslında… Beni tahrik eden, altında ezilerek sikildiğim erotik, ıslak rüyalar gördüren…
Enver abinin beni beklediği odanın kapısında durup baktım. Sabırsızlıkla, parlayan gözlerle bekliyordu beni… Bir eli baksırının önünde, kalkmış sikinin üzerine kapaklanmıştı. Diğer elini bana uzatıp bekledi. İlerleyip yanına geldiğimde kırılgan bir bibloymuşum gibi nazikçe elimden tutup çekti, kucağına oturttu.
Beni ürkütmeden yatağa hazırlamak istiyordu, bunu anlayabiliyordum. Belki on onbeş dakika kocaman, kürek gibi elleriyle her yerimi sakin sakin okşadı, sevdi öptü. Onun kucağında bir çocuk gibiydim. Okşamaları delirtiyordu beni…
“Az önce çocuğu emzirirken çok özendim.” dedi. Zevkle inleyerek,
“İstersen seni de emzireyim koca bebek…” dedim.
Hemen kucağından indirip yanına oturttu beni, kendisi de kanepeye uzandı. Başını kucağıma aldım. Başı zaten bir bebek kadardı ve beni emmeye başladı. Ohhhh… O kadar uzun zaman olmuştu ki bu zevki tatmayalı… Bir erkeğin beni okşaması… Öpmesi… Göğsümü emmesi… O beni emerken ben tüm açlığımla kısa sürede orgazm oldum. Daha içime bile girmemişti koca adam… Çok zevkliydi.
İki mememi de emip sütlerimi bitirdi ve beni kucağına alıp yatak odasına doğru yürümeye başladı boynuna sarılıp öperken, kulağının içine içine üflüyor, kedi gibi mırıldanıyordum,
“Yatakta bana sert davran dev adam… Hatta küfür et… Zevk alayım. Kocamın yapmadığı şeyler yap bana… Zevk ver bana…”
“Tamam amına kodumun karısı… Seni öyle bir sikecem ki ilk defa sikildiğini sanacaksın…” diyordu.
Gardrobun önüne geldiğimizde aynadan altımdaki azmanı gördüm, nerdeyse baksırı yırtacaktı. Sanki benim küçücük amıma saldırmak için sabırsızlanıyordu. Beni sertçe yatağa fırlattı attı. Üzerimdeki tek parça mini elbiseyi yırtarcasına çıkarttı kenara attı ve benim elbisemin içinde yılan gibi, çamaşırsız, külotsuz olduğumu görünce,
“Vay amına kodumun orospusu vay… Hem hazırlıklı gelmişsin, hem de ben öperken naz yapıyordun içerde…” dedi. Elimle iri göğüslerimi, karnımı, bacaklarımın içlerini okşarken yatakta çırılçıplak, şehvetle kıvrandım,
“Evet canım… Hazırlıklı geldim. Seni isteyerek geldim. Naz yaptım sana…” dedim gülümseyerek… Dişlerinin arasından tıslayarak,
“Şimdi gösteririm ben sana nazı orospum…” derken baksırını çıkarttı.
Aman tanrım… Gözlerim fal taşı gibi açıldı bir anda… O ne öyle? Azmanın büyük olduğunu Sema abla söylemişti ama bu kadar kalın olabileceğini de düşünmemiştim. Kola kutusu gibiydi mübarek hayvan… Fazla abartılı uzun değil ama çok kalındı…
Kocam beni becermiyor diye porno filmlere dalmıştım, çok porno filmler seyretmiştim ama, orda bile bu kadar kalınını görmemiştim. Ne yapacaktım ben şimdi? Bırakıp altından da kaçamazdım. Buraya kadar getirmiştik olayı beraberce… Artık beni sikmeden bırakmazdı, mecburen alacaktım içime o azmanı… Bana yatakta sert davran dediğime pişman oldum ama sakinleştirmem lazımdı adamı…
Üzerime küfrederek geldi. Beni hayvanlar gibi homurdanarak, hoyrat bir şekilde, evire çevire seviyor, azmanı içime salmak için hazırlıyordu. Bir ara dudaklarımı onun etli erkek dudaklarından zorlukla kurtarıp, nefes nefese,
“Enver abi, senin azmanın bu kadar kalın olduğunu bilmiyordum. Biraz yavaş sok nolur, lütfen…” diyebildim.
“Tamam küçük fahişem, tamam… Amcığın küçükmüş zaten… Yavaş yavaş sokucam yarağımı, merak etme sen, korkma…” dedi.
Bacaklarımı kaldırıp dizlerimi kırdı ve göğüslerime dayadı. Küçük amım kabak gibi önündeydi. Bir süre hayranlıkla seyretti. Elini uzatıp kalın, dolma gibi parmaklarıyla minik, üstündeki kalp şeklinde kestiğim kıllarımın süslediği, pembecik dudakları zevk sularıyla ıslanmış çizgi şeklindeki amımı okşadı. Islaklığıma parmaklarını daldırıp suyumu aldı, ağzına götürdü yaladı, burnuna götürüp kokusunu içine çekti.
“Ohh yavrumm… Gerçekten çok küçükmüş amcığın… Tam tahmin ettiğim gibi… Ama çok tatlı, nefis de kokuyor. O salak kocan sikmiyor seni değil mi? Bu güzel amcığın hakkını vermiyor değil mi o geri zekalı pezevenk…” diyerek bacaklarımı ikiye ayırdı. Sulanmış amımın sularını emdi, içti ve ben kocaman ıslak dilinin verdiği zevkle minik feryatlarla, inlemelerle, solucan gibi kıvranırken,
“Artık dayanacak gücüm kalmadı amına kodumun karısı… Bitirdin beni…” diyerek doğruldu. Bacaklarının arasındaki kola kutusunu belinden tutup, kocaman kafasının ucunu minik amımın dudakları arasına koydu ve bana
“Sakin ol… Kendini serbest bırak… Kendini sıkmazsan zorlanmazsın bebeğim…” dedi ve azmanın içime doğru yolculuğu başladı.
Kocaman kafa girdikçe zavallı minik amım onu alabilmek için açıldıkça açılmaya çalışıyor, devasa misafirini içeri almaya çalışıyordu. Bir ara çok gerildim ve
“Enver abi nolur biraz duralım…” dedim.
O da durdu. Biraz bekledikten sonra hafifçe itmeye başladı. Çok acıyordu ama biraz dişimi sıkıp az daha girmesini bekledim. Yine çok gerilip acıyınca Enver abiyi tekrar durdurdum. Tekrar amımın o kalınlığa alışmasını bekledik.
Bu şekilde, azar azar, dura dinlene yarım saate yakın bir zaman sonra artık kadınlığım gerilmenin en son noktasına gelmişti ve o koca kafa minik amımın dudaklarından sıyrılıp içime girmişti.
Amımın dudakları biraz kapandığı için bir rahatlık olmuştu ama amım hala daha gergindi. Şimdi azmanın gövdesini sıkı sıkı sarmış, milim milim içine alıyordu. İzlediğim belgesellerdeki boa yılanının kendi vücudundan kalın avını saatlerce milim milim içeri alarak yutması aklıma geldi. Şimdi de vajinam kendinden çok büyük bir azmanı fizik kurallarını alt üst edercesine içine alıyordu aynı şekilde… İçimden gülmek geldi ama gülemedim. Büyük bir ciddiyetle içime o kalınlığı almaya çalışıyordum dudaklarımı ısıra ısıra…
Enver abi hafif hafif içime kayan azmanını hiç durdurmuyor, bir an önce yerini alması için aletini kaktırıyordu içime… Sonunda adamın kısa kesilmiş kasık kılları amımın dudaklarına diken gibi batınca azmanın yolculuğunun bittiğini, içime iyice yerleştiğini anladım. Enver abiyle sarılıp öpüştük. Zafer kazanmış bir komutan edasıyla adeta kutluyorduk bu olayı…
Enver abi amımın azmana alışması için bir on dakika hiç kımıldamadan öptü beni, sevdi, okşadı. Yüz kiloluk erkeğin ağırlığının altında ezilirken bana durmadan,
“Amına kodumun karısı… Çok tatlısın… Amcığın daracık… Bitirdi beni amcığın…” diyordu.
Yavaş yavaş kıpırdanmaya başladı. Fakat ben ne kadar darsam, adamın siki de o kadar kalın ve genişti. Etlerimiz adeta yapışmış gibi birbirlerine, hareket etmeleri mümkün değil gibi geliyordu bana… Her hareketinde omuzlarını tırnaklayarak, başımı sağa sola atarak zevkle inliyordum.
O zevkin arasında bir yandan da düşünüyordum. Adama içime boşalma desem çıkarması bayağı bir mesele, içime boşalsa korunmuyorum. Ne yapacağımı şaşırdım ama ne olursa olsun deyip ses çıkarmadım. Zaten benim bir şey söylememe kalmadan, o da az sonra hayvanlar gibi böğürerek içime boşaldı.
Boşalırken hırıltılar çıkarıyordu küfrediyordu, belki bir çay bardağını dolduracak şekilde boşaldı içime… Vajinam koca aleti çok sıkı sardığı için ne onun menileri çıkıyordu dışarıya, ne de benim sularım… Enver abi iyice boşalıp rahatladı. Tabi ben de bu arada kaç kez orgazm olduğumu sayamadım bile… Enver abi rahatlayınca
“Gülüm, sana küfrettiğim için kızmıyorsun değil mi?” dedi. Hala üstümdeydi, hala siki içimdeydi kapkalın… Ağırlığını vermemeye çalışıyordu ama yine de göğüslerim eziliyordu kaslı göğsünde… Şikayetçi değildim yine de… Hasret kalmıştım buna çünkü… Gülerek kaslı kolunu okşadım,
“Olur mu Enver abi?” dedim. “Zaten küfretmeni ben istedim, tahrik oluyorum çünkü… Senin azmanı görünce sert davranmanı istediğime pişman olmuştum. Ama sağ olasın, yine de isteklerimi kırmayıp bana iyi sabrettin” dedim.
Yine bana çok nazik davranıp öpmeye başladı. Yine boynumu dudaklarımı yanaklarımı yedi bitirdi. Siki içimdeyken aramızdaki fizik farkından dolayı memelerimi ememiyordu. Biraz sonra içimden çıkmadan beni üstüne aldı. Kendi yatağa uzandı ve beni üstünde hoplatmaya başladı. Ben de olaya katılmış, yavaş hareketlerle çıkıp iniyordum azmanın üstünde…
Baktım, vajinamın duvarları azmana iyice alışmış, yavaşça dizlerimin üstünde yükselip sikinin başına kadar getirdim amımın dudaklarını… Yeniden oturdum köküne kadar… Müthiş bir zevk alıyordum. Orgazm fırtınaları kopuyordu içimde, sürekli bir boşalma halindeydim. Fırtına gibi orgazmlarım birbirini takip ediyordu. Biri bitip diğeri başlıyordu az sonra…
İçimdeki kalın şey hala içimde kazık gibi duruyor, boşalmasına rağmen sertliğini kaybetmiyordu. Anlaşılan Enver abi çoktandır kadınsız olduğu için çok dolmuştu diye düşündüm. Bu arada ben üstünde ritmik hareketlerle çıkıp indikçe Enver abi de benim memelerimi yoğuruyor, her yanımı okşuyor seviyordu.
Yine kasıldı ve hırıltılar çıkarmaya, hayvani bir şekilde böğürmeye başladı ve içime bir kez daha boşaldı. Bu sefer ki boşalması deminki gibi uzun sürmedi ve beş dakika kadar daha beni sevdi okşadı. Sonunda aleti içimde küçülmeye başladı. İçimden çıkınca kendimi yeni doğum yapmışım gibi içim tamamen boşaldı sandım.
Azmanın inik hali bile sanki her an beni sikecekmiş gibi duruyordu. Enver abinin dediği gibi sanki ilk defa sikildim sanki daha önce hiç yarak yememiş gibiydim. Bir müddet dağınık yatakta yan yana yattık. Çocuk daha uyanmamıştı.
Enver abi yatakta oturup sırtını yatak başlığına yasladı ve bir sigara yaktı. Ben de azmanla oynuyordum yattığım yerde… Sikini ağzıma alıp emmek istedim ama ancak kafasının ucunu alabiliyordum ağzıma… Ben de ucunu emdim, gövdesini yaladım.
Amım hala açıktı az önceki sikiş nedeniyle, kapanmamıştı. İçinden adamın dölleri süzülüyordu. Aldırmadım. Enver abi saçlarımı, sırtımı, götümü okşuyor, ben de azmanla oynuyordum. O da keyifle sigarasını içiyordu.
“Enver abi…?” dedim.
“Efendim canım… Söyle… Enver abin kurban olsun sana bebeğim…” dedi. Koca sikin başına ıslak bir öpücük kondurdum beğeniyle…
“Sana Enver abi demek hoşuma gidiyor, tahrik oluyorum, biliyor musun?” dedim. Saçımı tutup başımı kucağına, sikine bastırdı.
“Benim de hoşuma gidiyor canım… Minik kuşum… Minik serçem… Minik orospum benim… Azgın fahişem… Hem abi demeye devam etmen daha iyi… Aile arasında Enver falan dersin, ağzından kaçırırsın, seni siktiğimi belli edersin…” dedi gülerek… Aletinin başına bir ısırık atarak,
“Evet… Siktin beni…” dedim gülerek… “Hem de ne sikme… Zevkten öldürdün beni abi… Keşke daha önce yapsaydık bu işi… Neden daha önce sikmedin beni sanki…”
Bu arada biraz yumuşayan canavar, okşamalarımın, yalamalarımın etkisiyle sertleşmiş, eski halini almıştı bile… Avuçlarımın arasında kalınlaştığını, kan dolduğunu hissedebiliyordum. Enver abi de sigarasını bitirmişti bu arada… Etajerin üstündeki makyaj kutusuna bastırıp sigarasını söndürdü, belimden tutup oyuncak bebek gibi kaldırdı beni,
“Gel bakalım, Enver abisinin küçük orospusu…” diyerek kucağına, sikinin üstüne oturttu. Amımın dudakları açık kalmasına rağmen koca yarak yine de minik amımı acıtarak ve yararak içime giriyordu. Bu kez biraz daha hızlı oldu girmesi… Hedefine daha hızlı ilerliyordu bu kez…
Çok geçmeden boylu boyunca içimdeki yerini aldı Enver abi… İki defa boşaldığından bu kez rahattı, hemen boşalmaya niyeti yok gibi görünüyordu. Benim için de sorun yoktu, çocuk hemen uyanmazdı zaten… Sikinin üstünde oturtup kaldırıyor, adeta oynuyordu benimle…Beni kaldırıyor, azmanın başı amımın dudaklarına kadar geliyordu. Bu arada eğilip memelerimi emiyordu. Azar azar süt geliyordu memelerimden… Onları emip içiyor ve bana da
“Biraz önce aşağıdan sana verdiklerimi burdan alayım…” diye espri yapıyor, gülüşüyorduk.
Yine memelerimi emdi, ağzına sütlerimi doldurdu. Belimden tutup beni indirdi, azmanı dibime kadar girip kasıklarımız öpüştüğünde, sütlerimin bulaştığı dudaklarıyla beni öpmeye başladı. Ağzımın içine sokup dilimi okşadığı dilinden kendi sütümün tadını alabiliyordum. Nefes almak için dudaklarımı kurtardığımda, hırsla,
“Ağzın süt kokuyor Enver abi” dedim.
“Evet canım… Senin sütünün kokusu orospum… Sen de iç kendi sütünden, beslesin seni…” dedi, gülüştük.
Gülüşmeler eşliğinde kucağında oturup kalkıyordum zevk ala ala… Beni okşarken severken eli götüme gitti. Amımın sularıyla ıslanmıştı minik deliğim… Yine de elini çekti, parmağını ağzıma sokup yalattı. Sonra da ıslak parmağını götüme soktu. Parmağı bile kalındı iri olduğu için, adeta götüme yarak girmişti. Sikinin kalınlığı yetmiyormuş gibi sik kalınlığındaki parmağı da götümün deliğini okşuyor, zevk veriyordu.
“Gülüm benim… Götünü de sikmek istiyorum…” dedi büyük bir hevesle…
“Delirdin galiba Enver abi… Senin canavarı önümden zor aldım. Arkamdan nasıl alıcam?”
“Alıştırırım ben seni bebeğim…”
“Nasıl alıştıracaksın ki? İmkansız, girmez bu arkama…”
“Bir dakika…” diyerek içimden çıktı ve mutfağa gitti. Elinde bir ince, bir de biraz daha kalın iki tane salatalık ve bir bardağın içinde sıvı yağ ile geldi.
“Domal bebeğim…” dedi
Yatağın kenarına doğru domaldım. Enver abi ayakta önce parmaklarını yağlayıp teker teker hepsini sokup çıkardı götüme… Sonra da ince salatayı yağlayıp götüme sokmaya başladı. Minik deliğim ince salatayı içine aldı. Salatayı bir kaç santim sokup bıraktı ve koca penisini alttan amıma dayadı ve sokmaya başladı. 
Azman içime girerken göbeğinin alt kısmı ile de salatalığı götüme itiyordu. Sanki iki yarak aynı anda içime giriyordu. Çıldırmıştım zevkten… Böyle bir zevk olamazdı. Feryat figan orgazm oldum. Koca sikinin ucunda, götümdeki salatalığın ayrıca verdiği korkunç zevkle, dakikalarca titreyerek kasılarak boşaldım.
Boşalmam bitince azmanı çıkardı içimden… Kalın şey içimden çıkınca rahatlamıştım iyice… Artık ince salatalığa bana mısın demiyordu göt deliğim… Salatalığı ileri geri yaparak götümü iyice alıştırdı. Sonra da onu çıkarıp bir müddet dolma parmaklarıyla uğraştı göt deliğimde… 
En sonunda parmaklarını da çıkardı. Kalın salatalığı yağlayıp soktu. Biraz canım yandı ama büzüğümü geren kalın salatalığın girip çıkmasından müthiş zevk alıyordum. Hele diğer eliyle alttan amımı avuçlaması, parmaklaması bitiriyordu beni… Uzunca bir müddet salatalığı içime soktu çıkardı, soktu çıkardı…
Ben ortama ve yaptığı baştan çıkarıcı hareketlere, salatalığın kalın kalın içime girip çıkmasına iyice alışmış, zevkten inleyip dururken ani bir hareketle salatalığı içimden çıkarıverdi. 
Benim itirazlarıma fırsat vermeden, saniyeler içinde azmanı minik deliğime dayaması ile itelemesi ve azmanın kocaman kafasının içime girmesi bir oldu.
Minik deliğim yırtıldı sandım bir anda… Beynimin içinde şimşekler çakıyordu sanki… İleri atılıyordum çıkması için, belimden yakalamış, fırsat vermiyordu. 
Sikinin kafası girince öylece durdu. O arada ben bir feryat kopardım, bilmiyorum duyan oldu mu komşulardan… O vaziyette duruyordu arkamda… İçeri de girmiyor, sadece
“Geçti bebeğim… Tamam canım… Girdi yavrum… Korkma bir tanem…” diyerek yatıştırıcı bir ses tonuyla sürekli konuşarak beni sakinleştirmeye çalışıyor, sırtımı, saçlarımı okşayıp seviyordu. 
Canımın acısının geçmesini, deliğimin azmana alışmasını bekliyordu sabırla… Ben sakinleşmiştim sonunda… İnleyerek,
“Evnver abi, ne yaptın, yırttın beni…” dedim. Eğilip saçımı okşadı,
“Bir şey olmadı bebeğim… Geçti… Korkma, yağlı olduğu için çabucak girdi. Biraz deliğin gerildi, kafası geçince rahatladı artık… Yavaş yavaş sokmaya çalışsaydım alamayacaktın içine… İkimizin de zevki yarım kalacaktı. Bak şimdi nasıl zevk alacaksın. Anlıyorum seni, biraz canın yandı ama, inan bana çok zevk alacaksın bebeğim…”
Hakikaten götümün acısı geçtikçe aldığım zevk çoğalmaya başladı. Ben artık kaçmıyor, aksine kalçalarımı geriye, onun azmanına doğru itiyordum. Hepsi içime girsin istiyordum çaresizce… Enver abi arkamda zevkle kalçalarımı okşuyor, arada tokatlıyor, kalçalarımı kızartıyordu,
“Götünü siktiğimin karısı… Amcığın gibi götün de daracıkmış. Ohhhh… Eldiven gibi sardı sikimi göt deliğin… Ohhh… Bebeğim benim… O sünepe kocan sikmedi seni değil mi? Söyle bana…”
“Mmmm…. Evet Enver abi… Sikmedi kocam… Orospu çocuğu… Ne götümü sikti, ne de amımı sikti adam gibi… Sikilmek buymuş demek ki… Gerçek sikiş buymuş… Bana öğretseydi başka orospuya bırakmazdım, göndermezdim o salağı… Ohhh… Sik beni Enver abi… Adam gibi, erkek gibi sik beni… Götümden de sik, amımdan da sik… Ohhhhh…”
Az sonra koca yarak tamamen kaybolmuştu içimde, arka deliğimde… Beni kaldırıp yatağa oturdu. Kucağında bebek gibiydim siki götüme saplıydı. 
Gardrobun aynasında bacaklarımı tamamen açıp götümün deliğine saplanan azmanını gösterdi. Dehşetle baktım aynaya… Nasıl alabilmiştim ben bu kol gibi yarağı, aklım almıyordu bir türlü…
Fazla düşünmeme gerek kalmadı. Parmağıyla klitorisimi okşamaya başladığında kendimden geçtim. Yine zevkten kıvranıyordum. Götümün deliğinde kalın yarak, bir elinin parmakları amıma girip çıkıyor, diğer eli kah klitorisimi eziyor, kah meme uçlarımı… Çıldırdım.
Bütün acılar geçmiş, bitmiş, müthiş bir zevk dalgası içinde yüzüyordum adeta… Arada gözlerimi açtığımda aynadaki kadınla göz göze geliyordum. Bir yabancı erkeğin, ayı gibi bir adamın kucağında, kol gibi sikinin üstüne oturmuş, zevkten kıvranan kadınla…
Kaslı kolları sımsıkı sarmıştı bedenimi… Oyuncak bebek gibiydim adamın kucağında… Azgın, kudurgun bir oyuncak bebek… Oturtup kaldırıyordu sikinin üstünde, delirtiyordu beni… Nefes alamıyordum zevkten… Memelerimi parçalayacak gibi okşuyordu pençeleri… Her yerimden, her noktamdan zevk alıyordum.
Sonunda bitti. Kucağında bilmem kaçıncı kez orgazm oldum. O da ben kasılırken kalan döllerini arka deliğime boşalttı püsküre püsküre, bir kez daha sıcaklığıyla yaktı. Yatağa devrildik beraberce… Yarağını içimden çıkarmamıştı. Kaşık gibi titreye titreye yattım kollarının arasında… Arkamda beni okşayıp duruyordu.
Boğa gibi güçlüydü adam… Dur durak bilmiyordu. Yetişemiyordum hızına… Kalktım. Ayakta bacaklarım titriyordu. Düşmemek için zorladım kendimi… Banyoya zorlukla gidebildim. Duşun altına girdiğimde arkamdan gelip sarıldı, destek oldu bana, duşun başlığını tutup yıkanmama yardım etti. Öpe okşaya her yerimi kuruladı çıkışta…
Kadınlığımın, kadın olduğumun farkına varmıştım bu adamın kollarında… Sanki daha önce hiç yaşamamış gibiydim. Bitirmişti beni… Uyanıp ağlamaya başlayan bebek olmasa bir daha, bir daha atılacaktım kollarına… Doymak bilmeden, yorulmadan…
Sema abla gelene kadar devam etti sevişmelerimiz… Günlerce… Ayların, yılların verdiği açlığı bir parça gidermeye, dünyadan zevk almaya çalıştık kendimizce… Karısının hasta yüzüne bakamam zannediyordum, vicdan azabı duyarım diyordum ama öyle olmadı.
İkimiz de seviyorduk onu, kendi çapımızda… Kocasının altına yatarak o aileye, mutluluklarına yardım etmiş oldum ben… Son günlerinde mutlu olmalarını sağladım. Pişman değilim.
406 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Hemşire Arkadaşımın Hediyesi
Tumblr media
Hemşirelik yapan eski arkadaşım Nuray aradı. Uzun zamandır görüşmemiştik. Sevindim aradığına, dakikalarca konuştuk, eski günleri andık. Özel bir hastanede çalışıyormuş şimdi, çalışma saatleri düzensiz ama iyi para veriyorlarmış filan… Hala evlenmemiş,
“Böyle daha iyi, her çiçekten bal alıyorum. Bilirsin, bir erkeğe bağlanıp kalmak sıkar beni… Ya sen? Kocan seni hala yalnız bırakıyor mu Gül? Evli-bekar yaşantısına devam mı ediyorsun?”
Pazarlama sektöründeki kocamın sürekli dışarılarda olduğunu, hafta içlerinde beni yalnız bırakmaya devam ettiğini biliyordu o da… İlk evlendiğimizde kocamla tanıştırmıştım, derdimi yakından biliyordu.
“Hiç sorma Nuray… Hala bıraktığın gibiyim. Hatta bu hafta sonu bile gelemeyecek. Sıkıntıdan patlıyorum.” diye dert yandım.
“Neden bana gelmiyorsun? Ben de bu hafta sonu yalnızım. Eskisi gibi beraber oturur, sohbet ederiz. Kafayı dağıtırız bir güzel…” dedi.
Önce olmaz dedim ama ısrar edince kabul etmek zorunda kaldım. Benim için de değişiklik olacaktı. Cumartesi akşamı Nuray'ın biraz şehrin dışındaki evine gittim. Çok şirin, site içinde dubleks bir evi var. Nuray yemek hazırlamış. Giderken yanımda götürdüğüm, ikimizin sevdiği bir kırmızı şarabın eşliğinde yemeğimizi yerken Nuray,
“Gül, sana haber veremedim ama, yemekten sonra arkadaşım bir kahve içmeye gelecek. Senin için sorun olur mu?” dedi tereddütle… Güldüm,
“Sanırım bu arkadaş erkek, bana böyle sorduğuna göre…” O da güldü,
“Evet yaa… Bir süredir beraber takılıyoruz. Sıkı herif, çok eğleniyorum onunla… Eminim sen de hoşlanacaksın, iyi vakit geçiririz, sıkılmazsın inan…”
“Tamam canım, sorun değil. Kezban değiliz ya, senin arkadaşın benim de arkadaşım sayılır. Sıkma canını sen…”
Yemeğimizi yedikten yaklaşık bir saat sonra kapının önünde lüks bir araba durdu. Nuray heyecanla kapıyı açarak konuğunu karşıladı. Erkek arkadaşı gelmişti. Oldukça karizmatik, yakışıklı ve hoş biriydi Mert… Dudaklarından öperek karşıladığı arkadaşını benimle tanıştırdı. Tokalaştık. Erkekçe bir el sıkışı vardı, gözlerini gözlerimden ayırmadan bir kaç saniye elimi tutup bırakmadı,
“Memnun oldum Gül…” diyen tok erkek sesi içimi ürpertti bir an…
Salonda oturmaya başladık. İki kumru karşımdaki geniş koltukta elele, dizdize oturuyorlar, Nuray neşeyle şakıyıp duruyordu.
“Aşkım, ne ikram edeyim sana? Biz kırmızı şarap içiyorduk, ister misin?”
“Yok canım, ben viski alayım. Arabada bir şişe var, ona devam ederim, siz şarap takılın.”
Mert buzlu viski alırken biz dediği gibi şaraba devam ettik. Güzel bir sohbet oluyor, kahkahalar, espriler havada uçuşuyordu. Mert’in geniş fıkra dağarcığı, özellikle bel altı müstehcen fıkralardaki kendine yakışan, itici olmayan güzel anlatımı bizi gülmekten öldürüyordu.
Şarabımız bitince biz de Mert’in ikram ettiği viskiye devam ettik. Fıkra anlatmaktan yorulunca müzik setine bir CD koydu Mert… Ses sisteminden salonun her yanına güzel bir aşk şarkısı yayıldı. Işığı azaltıp ortamı loşlaştıran Mert Nuray’a elini uzatıp dansa davet etti. Birbirlerine sarılıp dans etmeye başladılar.
Bir süre kadehimdeki viskiyi yudumlayıp gıptayla iki sevgiliyi izledim. Uzun boylu, sportmen görünümlü bir erkek olan Mert ahtapot gibi sarılmıştı arkadaşıma… Elleri Nuray’ın belinde, kalçasında okşayarak dolaşıyor, dudakları yanaklarında, kulaklarında, boynunda geziniyordu.
Nuray da gözleri yarı kapalı, kendinden geçmiş bir halde ona yanıt veriyor, erkeğin boynuna sımsıkı sarılmış, kendini ona yapıştırmış vaziyette dans ediyordu guya… Onları izledikçe neredeyse iki haftadır seks yapmadığım, sevişmeye hasret kaldığım gerçeği kafama dank etti.
Evli olmama rağmen yoksunluk çekiyordum. Arkadaşım ise bekarken böyle mükemmel bir erkekle sevişecekti bu gece… Hatta sevişmeye dikey olarak başlamışlardı bile… Ben olmasam çoktan birbirlerine gireceklerdi. Kasıklarımın yandığını hissettim. Kahretsin… Elimdeki kadehi sehpaya bırakıp kalktım,
“Vakit geç oldu çocuklar…” Gülerek baktım, “Sizin de sevişesiniz geldi anlaşılan… Ben yatmaya gidiyorum.”
Başım dönüyordu, koltuğa tutundum düşmemek için, kıkırdadım. Doğal olarak iki sevgili bana otur filan demediler. Merdivene yönelip üst kata, Nuray’ın benim için hazırladığı odaya çıktım. Üzerimdeki giysileri öfke ve kıskançlıkla çıkarıp fırlattım, öylece, iç çamaşırlarımla kendimi yatağa bıraktım. Uyudum.
Aradan çok geçmeden bir çığlık sesiyle irkilerek uyandım. Karanlıkta, korkuyla nerede olduğumu, sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım bir kaç saniye… Sonra anladım ki, ses alt kattan geliyordu. Nuray’ın çığlık sesiydi bu… Ve aralarda zevk inlemeleri, ah’lar, oh’lar…
Ah… Anlaşılan bizimkiler sevişiyorlardı. Nuray öyle zevk alıyor olmalıydı ki, kesintisiz süren çığlıkları, inlemeleri beni de tahrik etmeye başladı. Bacaklarımı sıktım, külodumun üzerinden üçgenimi avuçladım. Şimdi biter, susarlar diye bekledim. Ama bir türlü bitmiyor, çığlıklar devam ediyordu.
Meraklanmıştım iyice… Bunca yıllık evliliğimde bu kadar uzun süre zevkten inlediğim olmamıştı. Kocamın penisi içimde gider gelir, zevk alıp inlemeye başladığımda hızlanır, bir kaç dakika içinde orgazm olur, döner yatardık.
Yataktan kalktım, çıplak ayakla sessizce merdivenlerden indim karanlıkta… Nuray’ın yatak odasının kapısına geldim. Kapı kapatılmamıştı, aralık duruyordu. Seslerin bunca duyulmasının nedeni buydu sanırım. Çekinerek başımı kapı aralığından uzatıp içeriye baktım.
Nasıl bir sevişmeydi bu anlayamadım. Mert altına aldığı arkadaşımı öylesine sert bir şekilde beceriyordu ki, neredeyse yatak kırılacaktı. Dalgalar halinde hızlanıyor, yavaşlıyor, sonra kalçası Nuray’ın ikiye ayrılmış açık bacakları arasında şiddetle inip kalkarak kızın kasıklarını dövüyordu.
Loş yatak odası ışığında Mert’in kaslı bacaklarını, sırtını, sevgilisinin içine aletini sokup çıkarırken kasılıp gevşeyen harika bedenini hayranlıkla izliyordum kapı aralığından… Elim istemsizce külodumun içine gitti, amımı okşamaya, parmaklarımı içime sokmaya başladım.
Hemen biraz ötemde canlı bir porno izlettiriyordu bana bu iki genç, güzel insan… İzlenesi, tahrik olunası bir manzaraydı bu… Video izlemeye benzemiyordu. Zevkten dudaklarım�� ısırıyor, inlememek için kendimi zor tutuyordum. Nuray orospusunun böyle bir derdi yoktu tabi… İnliyor, çığlıklar atıyor, erkeğinin altında şekilden şekile giriyor, arada hırsla konuşuyordu,
“Ohhh.. Sik erkeğim… Koca yaraklım benim… Geçirrr… Ooohhh… Sikine doyamıyorum senin… Hadi… Daha… Daha sert sik beni…”
Daha fazla dayanamadım. Ayak üstü, dizlerim titreye titreye orgazm oldum içeride boşalmaya başlayan Nuray ile beraber… Duracak halim kalmamıştı. Yukarıya çıktım, yatağıma attım kendimi… Uzandığım yerde elim külodumun içinde, bense az önce yaşadığım şehvet dolu sahnelerin etkisi altındaydım. Aşağıdakilerse hala sevişmeye devam ediyorlardı. Delirteceklerdi beni…
Bir süre sonra aşağıdan gelen sesler, Nuray’ın çalan telefon ziliyle kesildi bir anda… Nuray’ın telefonda bir şeyler konuştuğunu duydum. Alt katta ışık yandı. Merakla kapının önüne çıktım, kafamı uzatıp kulak misafiri oldum.
Anladığım kadarıyla Nuray’a hastaneden telefon gelmiş ve hastaneye çağırıyorlardı.Telefonu çarparak kapatan Nuray öfkeyle bir şeyler konuşuyor, Mert’e bir şeyler anlatıyordu. Az sonra çıktığını duydum, erkek arkadaşı Nuray’ı öperek uğurladı.
Ben hemen yatağıma geçtim. Ama içimdeki yangın devam ediyor, sevişirlerken duyduğum sesler kulaklarımdan, görüntüler gözümün önünden gitmiyordu bir türlü… Koca dubleks evde ikimiz yalnız kalmıştık. Arkadaşımın müthiş sikici sevgilisi ve ben… Aramızda bir kaç basamak merdiven, bir iki kapı…
Bir zaman geçti bu şekilde… Alt kattaki guguklu saatin tiktakları gecenin sessizliğinde yankı yapıyordu. Bir türlü uyku tutmuyordu beni… Ağzım dilim kurumuştu. Bunca seks yorgunluğundan sonra Mert yatıp uyumuştur diye düşünüyordum.
Sonunda bir bardak su içmek, içimdeki yangını bir parça söndürebilmek için yataktan kalkıp üzerime bir şey giyinmeden iç çamaşırlarımla mutfağa indim. Mutfakta loş bir ortamda led ışıklar yanıyordu sadece… Kapıdan girer girmez onu gördüm.
Mert… Nuray’ın erkek arkadaşı mutfakta bir şeyler atıştırıyordu. Ortadaki tezgahın önünde yüksek tabureye tünemişti. Benim gibi onun da üstünde sadece baksırı vardı… Bakıştık kaldık.
Ne geriye dönebiliyordum, ne de buzdolabına gidebiliyordum. İkimiz de yarı çıplak bir vaziyette, birbirimizi süzdük. Omuzlarımı silktim neden sonra, gülümsedim. Sanki bu vaziyette mutfakta olmak normal bir şeymiş gibi,
“Afiyet olsun Mert…” dedim buzdolabına doğru ilerlerken… “Sanırım acıktın.” O da güldü, gözlerini siyah tanga külodum ile, memelerimi zor örten minicik dantel sütyenden oluşan iç çamaşırlarımın zorlukla kapattığı vücudumdan ayırmadan,
“Evet, nedense hareket etmek acıktırıyor beni…” Gülerek,
“Evet canım, epey hareket ettiniz, seslerinizi duydum. Benim de ağzım kurumuş, su içmeye inmiştim. Senin burada olacağını tahmin etmiyordum.” dedim bardağa su koyarken…
“Nuray’ı hastaneden çağırdılar, acil ameliyat varmış” dedi.
Boğuklaşan sesinde öyle bir anlam, öyle bir yoğunluk vardı ki… “İkimiz evde yalnızız… Sen ve ben…” der gibi… Dönüp baktım. Taburenin üzerinde, bir ayağı taburede, bir ayağı yerde… Baksırının önü kabarmış, apaçık belli oluyor. Gözleri bana mıhlanmış, parlıyorlar. İstekli…
Telaşla başımı önüme çevirdim. Evyenin önünde, bardağı dudaklarıma götürdüm. Yudumlamaya başladım ağır ağır… Kafamda sorular…
Ne yapıyordum ben..? Elin adamıyla gecenin bir yarısı, yarı çıplak, yalnız… Kocam bizim için, benim için çalışıyor, uzaklarda… Ama ahh… Uzaklarda… Bense hep yalnızım… Sekse aç…
Elin adamı dediğim de bir yakışıklı erkek ki… Bir sikici erkek ki… Offf… Nasıl da beceriyordu Nuray’ı… Nasıl da inip kalkıyordu kalçaları… Koca siki nasıl parlıyordu arkadaşımın amına girip çıkarken loş ışıkta… Şu anda o koca alet bir metre arkamda… Baksırın önünden fırlayacak gibi sertleşmiş, dikleşmiş, bana bakıyor… Gözleri bende adamın… Çıplaklığımda… Biliyorum…
Daha suyumu bitirmeden tabure gıcırdadı. Allahım… Kalktı. Geliyor. Arkamdan yavaşça yaklaştığını hissettim. Soluk alıp vermesini duyabiliyordum sessizliğin içinde… Geldi, geldi, birden çıplak bedenime sarılıp yavaşça boynumdan öptü. İrkilmedim, zaten bunu yapmasını hasretle bekliyordum.
“Dur Mert… Ne yapıyorsun sen…?” dedim fısıltıyla… Sıcak nefesi boynumda dolaştı, kulak mememe fısıldadı o da,
“Senin istediğin şeyi yapıyorum Gül…” dedi.
“Saçmalama… Neyi istiyorum ben?”
“Bunu Gül… Sevişmeyi istiyorsun… Benimle sikişmeyi… İstemesen benim yanıma bu kılıkta gelmezdin. Yanlış mı?”
“Lütfen ama…” diye kekeledim. “Ben evli bir kadınım… Kocam…”
Kollarının baskısını biraz daha arttırdı. Omuz başlarımı, boynumu, ensemi öpücüklere boğdu. Önündeki sertliği hissettirmek istercesine vücudunu bana bastırdı. Gerçekten de hissediyordum ve bu da beni delirtiyordu. Sularımın aktığını hissediyordum.
“Hadi Gül…” dedi. “İkimiz de çocuk değiliz. İkimiz de istiyoruz bunu… Sevişmek için, seks yapmak için yanıyorsun.” Elini önüme attı, tanga külodumun ince ağının üzerinden amımı avuçladı. Zevkle inledim.
“Ohhh… Mertt…”
“Yanıyorsun bebeğim… Zevk suyundan sırılsıklam olmuş külodun… Islaksın… Sen de istiyorsun. Sikişmek istiyorsun… Mmmm…”
Elleri sütyenimin kopçalarını açarken dudakları aşağıya indi. Parmakları öne geldi, memelerimi avuçlayıp sıktı, okşadı. Ateşten dudaklar belimden kaydı, kalçalarımı tavaf etti. Tanga külodumu yavaşça sıyırıp kalçalarımı ikiye ayırınca inleyerek öne eğildim.
Bir kaç saniye durdu. Of allahım… Arkamda diz çökmüş, istekle şişip kabarmış kadınlığımın dudaklarını, arkamdaki minik deliğimi seyrediyordu adam… Seyretmekle kalmadı, soluğunu oramda hissettim önce, sonra da sıcak ve ıslak dilini… Boydan boya arkadan öne doğru yalıyordu. Yakarak, ıslatarak…
Daha da eğildim rahat çalışması için… Mutfak tezgahına yaslanıp bacaklarımı araladım iyice… Dakikalarca yaladı, emdi, parmaklarını içime soktu. Önüme, arkama… Sonra tekrar yükseldi dudakları, yukarıya çıkarken bu kez arkamda çıplak penisinin sıcaklığını hissettim. Az önce yaladığı yerlerin üzerinde penisinin başını dolaştırıyordu şimdi boynumu öperken… Baksırını çıkarmış, benim gibi çırılçıplak kalmıştı.
Sertçe kendine çevirdi beni… Üstüme abanarak sertçe dudaklarını dudaklarıma yapıştırırken taş kesilmiş erkekliği de bacaklarımın arasında dolaşıyordu. Islanmış apış aramda yakarak kıpırdanıp duruyordu.
Dudaklarımı ısıra ısıra sertçe öpüyor, elleri memelerimi yoğuruyordu. Her zevk noktamdan zevk alıyor, ağzının içinde boğuk boğuk inliyordum. Kulak memelerimi yalarken,
“Kocan yok şu anda yanında… Ben varım. Ve seni sikmek için deli oluyorum Gül… Ya sen? İstiyor musun? Sikeyim mi seni? Senin için deli olan şu koca yarağı sulu amcığına sokayım mı? İster misin?”
Başım dönüyordu. Boynuna sarılıp öptüm, dilimle dilini okşadım. Haklıydı. Ben de deli oluyordum, İstiyordum.
“Evet Mert…” dedim hırsla dudaklarını somururken… “Evet, istiyorum.”
“Ne istiyorsun Gül? Söyle.. Ne istediğini söyle bana…”
Söyledim. Onun istediği şekilde, ahlaksızca sözleri haykırarak itiraf ettim ona… Bacaklarımın arasına, kasıklarımın arasına batan aletini elimle kavrayıp sıkarken,
“Sik beni… Bu koca siki sok bana Mert… Beni sikmeni istiyorum… Hadi… Becer beni… Nuray’ı becerdiğin gibi… Onun gibi bağırt beni de… Ohhh… Hadi…”
“Merak etme canım… İstediğin gibi sikeceğim seni… Gülüm benim… Yavrum… Kanırta kanırta sikeceğim seni bebeğim…”
Bir hamlede kucaklayıp tüy gibi kaldırdı beni… Dudaklarımı somura somura mutfaktan çıktı, yatak odasına götürdü, yatağın üzerine uzattı. Bunları hiç benden ayrılmadan yapmıştı. Bacaklarımı ikiye ayırıp arasına girdi.
“Hazır mısın sikilmeye canım?” diye sordu hırsla… Gözlerim onun kararmış gözlerinde,
“Evet… Hazırım… Durma, hadi sik beni…” diye tısladım.
Öylesine ıslaktım ki… Penisinin şişmiş, yumruk gibi olmuş başını am dudaklarımın arasına dayayıp bir hamlede tamamını içeri sokuverdi.
“Ahhh…” diyerek boynuna sarıldım. Adeta ikiye yarılmış gibiydim. “Bekle… Alışsınlar birbirine…” dedim.
Mert dinlemedi beni… Beklemedi… Bacaklarımı omuzuna yaslayıp hızla girip çıkmaya başladı. Bir iki saat önce Nuray’ın üstünde nasıl inip kalkıyorsa, aynı şekilde beni beceriyordu. Nefessiz kalmış, soluk almaya çalışıyordum.
İnlemelerim çığlıklara dönüştü. O harika, damarlı, kalın alet piston gibi gidip geliyordu vajinamda… Böyle bir zevk yaşamadım desem yeridir. Bacaklarım seğiriyor, kasılıyordum. Orgazmın dalgalarının üzerinde savruluyordum. Ohhhh… Resmen zevkten uçuyordum. Çok, ama çok güzel yarağı vardı, deli gibi sikiyordu beni… Kocam hiç böyle bir zevk yaşatamamıştı bana…
Sonra beni çevirdi, domalttı ve arkadan amcığıma tekrar soktu. Ardı arkasına orgazmı yaşıyor ve tekrar doluyordum. Yatakta uygulamadığımız pozisyon kalmadı herhalde.En sonunda sikinin üstünde oturup kalkarken kulağına eğildim ve dilimin ucuyla kulak memesini yalayıp ısırırken, şehvetle,
“Nuray mı, ben mi?” dedim.
“Sen fahişem!” dedi, yarağını amımdan çıkartıp dizlerinin üzerinde kalktı, yattığım yerde benim ağzıma verdi. Sikinin kalınlığından ağzıma sığmıyordu. Biraz daha emdikten sonra,
“Ohhh… Yala Gül… Sikimi em aşkım… Geliyorum bebeğim!” diye inleyerek ağzıma boşaldı. Döllerinin hepsini emdim, yaladım. Resmen dağıtmıştı beni…
Sırtüstü yatağa yan yana yatıp uzandık. Fırtına gibi bir sevişme yaşamıştık. Birer sigara içtikten sonra, ensemden bastırarak ağzıma tekrar yarağını verdi,
“Em ve sertleştir sikimi!” dedi.
Penisini, torbalarını, tüm kasık bölgesini yalayıp emmeye basladım. Bir kaç dakika sonra kalın yarağı yine sertleşmiş, yine göreve hazırdı.
“Bu defa seni götünden sikecem Gül!” dedi. Bunu bekliyordum. Ama,
“Hayır Mert… Alamam… Sikin çok kalın!” dedim.
“Hiç götten denedin mi?” dedi. Bir kere denediğimi söyledim.
“İstersen kremleyebilirim!”
“Daha iyi olur. Kremle deneyelim!”
Güzelce götümün deliğini ve kendi sikinin kafasını yedire yedire kremledi. Yoğurt gibi aldığı kremli parmaklarını deliğime sokup çıkardı bir süre… İşi bittikten sonra bacaklarımı yine omzuna aldı, sikinin kafasını götümün deliğine yerleştirdi, yavaş yavaş itmeye başladı.
Kremin verdiği yumuşaklıkla yarağı götüme kayarcasına giriverdi. Gövdesine nazaran daha kalın köküne doğru aklım başımdan gitti. Beynimde ve gerilip zorlanan minik deliğimde şimşekler çakıyordu.
Sonunda acıyla karışık değişik bir zevk almaya başladım. Yavaş yavaş olan temposunu hızlandırmaya başladı. Şahane bir şeydi. Kalın erkekliği göt deliğime girip çıkarken ben de iki elimle klitorisimi okşuyor, aldığım zevki arttırmaya çalışıyordum. Yaklaşık on dakika kalçalarımı tokatlaya tokatlaya, canımı yaka yaka götümden sikti beni ve sonunda, “Geliyorum!” diyerek götüme akıttı döllerini…
İkimiz de çok yorulmuştuk. Bir zaman uzanıp fırtınanın dinmesini bekledim. Mert yatakta yan dönmüş, dirseğine yaslanmış, bir eliyle yorgun ve hırpalanmış vücudumu okşuyordu. Sonunda elini üstümden çekip doğruldum,
“Ben yatağıma gidiyorum! Bu olanları Nuray bilmese daha iyi olur sanırım…!” dedim.
“Merak etme Gül… Zaten her şey senin içindi!” deyince şaşırdım.
“Anlamadım?” dedim.
Anlattı. Nuray’ın sevgilisi olmadığını, birbirlerine bağlanmadan, sadece seks için bir araya geldiklerini, fuckbody olduklarını söyledi. Akıllarına esen her çılgınlığı deniyorlarmış. Grup seks bile yapmışlar. Nuray ona söz vermiş, (Sana güzel bir am siktireceğim!) diye…
“Ameliyat, hastane filan?”
“Tabi ki yalandı canım… Doktor mu bu, geceyarısı ameliyata çağırsınlar… Ama senin sayende Nuray sözünü yerine getirdi. Yalnız Gül, gerçekten harikaydı, çok güzeldi!”
“Desene Nuray resmen beni arkadaşına siktirdi.” diyerek güldüm. Uzanıp öptü beni,
“Seksi orospum benim… Sen de benim gibi yaşadığımız seks macerasından memnun kalmışa benziyorsun.”
“Çok…” dedim. “Ben de onu kocama siktireyim de görsün gününü fahişe…”
“Siktir canım… Kocan da onu siksin. Hatta beni de çağırın, dörtlü yapalım. İnan grup seks bundan çok daha zevkli… Düşünsene, iki erkeğin arasında nasıl zevk alacaksın. Hatta bir de kadın… Nuray sever öyle şeyleri…”
“Bakalım…” dedim gülümseyerek, itiraz etmeden…
Bir gecelik ödünç seks arkadaşımı minnet duygusuyla öperek kalktım. Yorgun argın, bacaklarım titreyerek merdivenleri tırmandım ve odama çıktım. Telefonum yukarıdaydı, baktım Nuray’dan mesaj gelmiş,
“Umarım zevk almışsındır :) Seni mutlu görmek, sana güzel bir hafta sonu yaşatmak istedim” diye yazıyordu.
Tebessümle yatağıma uzandım ve rahatlamış bir şekilde, bebek gibi uyudum. Bu olay Nuray’ın tezgahı da olsa, çok güzel zaman geçirmiş, ve gerçekten mutlu olmuştum. Teşekkürler benim canım arkadaşım!
132 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Avukat icraya vermesin diye
Tumblr media
Elimdeki kağıtta yazan adrese baktım, avukat bürosunun kapısının üzerindeki isimle karşılaştırdım. Sonunda bulabilmiştim. Bir saattir ev kirasını ödemediğim için ihtarname gönderen avukatın bürosunu arıyordum. Sinirden ellerim, yorgunluktan dizlerim titremeye başlamıştı artık…
Kapıyı açıp içeri girdim. Ufak tefek bir kız bilgisayardan başını kaldırıp soran gözlerle bana baktı. Telefonda konuştuğum sekreteri olmalıydı. Hiç konuşmadan hışımla yanından geçip avukatın odasına yöneldim. Kız telaşla arkamdan seğirtirken ben kapıyı açıp içeriye daldım.
Avukat Kenan diye gözümde canlandırdığım kelli felli, şişko, pislik tip yerine, masasında oturan gür siyah saçlı, mavi gözleri boncuk gibi hayretle bana bakan, sert hatlı, artist gibi yakışıklı pisliğe yöneldim. 
Hararetli bir tartışmanın ortasına düşmüştüm sanırım, masanın önündeki koltuklarda oturan iki adamın da, avukatın da masanın üstündeki bir dosyaya eğilmiş vaziyette olduklarını, tartışmalarını böldüğümü son anda fark ettim. 
Arkamdan gelen kızın kolumu çekiştirmesine de aldırmadım, duramazdım artık… Öfkeyle makineli tüfek gibi saydırmaya başladım,
- “Kenan bey, size telefonda halimi anlattım. Kocam altı aydır ortada yok, hasta annesiyle beni tek başıma bıraktı, iş arıyorum, bulunca kirayı en kısa sürede öderim dedim. Ama sizden anlayış beklerken, tam aksine bana ihtarname göndermişsiniz.” İki metrelik boyuyla oturduğu yerden kalkıp,
- “Küçük hanım, müvekkilimin kesin talimatı var…” diye başlayan avukatın lafını kestim. Çantamdan çıkardığım zarfı masanın üzerine attım.
- “Bakın, bu zarfın içinde 500 lira var. Yeni başladığım, köle gibi çalıştığım işimden avans çektim. Olduğu gibi size getirdim. Gerisini de öderim. Artık ne yaparsanız yapın, isterseniz bekleyin, isterseniz icraya verin. Benim daha fazla dayanacak halim kalmadı.”
Sinirden ne yaptığımı bilmiyordum, öfke doluydum. Her şeye, hayata, beni borçlarla, alacaklılarla baş başa bırakıp giden kocama, evdeki hasta kayınvaldeme, ev sahibine, evsahibinin -onca öfkenin içinde ne kadar yakışıklı olduğunun farkına varabildiğim- pislik avukatına… 
Gözlerime yaş dolduğundan bulanık görüyordum avukatı ve diğerlerini… Avukat tekrar,
- “Küçük hanım, bakın…” diye başladı ama ben dinlemedim artık…
Biraz daha kalırsam bu yabancıların içinde ağlamaktan, kriz geçirip kendimi kaybetmekten korkuyordum. Geri döndüm, hızla çıkacaktım ki, kapının yanındaki etajerde duran, odaya girerken görmediğim, onlarca kırmızı gülle dolu vazoya takıldı gözlerim… 
Kırmızı güller… En sevdiğim çiçek… Öyle güzel görünüyorlardı ki… Başımı yana çevirip avukata hitaben sesim titreyerek,
- “Adım Gül benim…” dedim. “Ne küçükhanım, ne batakçının karısı, ne de bir icra dosyasıyım… İnsanım ben… Gül benim adım…”
Tumblr media
Sonra da kapıyı açıp çıktım, büroyu ve iş merkezini koşar adım terk ettim. Yaşlar yanaklarımdan akmaya başlamıştı artık… Deniz kenarında boş bir banka oturup içimi çeke çeke ağlamaya başladım.
Yirmiiki yaşında, genç, güzel, manken gibi vücudumla herkesi kendine baktıran ben, kadersizliğime ağlıyordum işte… Yirmi yaşımda kaçarak evlendiğim hayırsız kocamla birbuçuk yıl evli kalabilmiştim. Sonradan öğrendiğim kumar illeti ve borçları yüzünden bizim aşk evliliğimiz çok kısa zamanda cehenneme dönmüştü.
Evden kaçtığım için ailem beni silmişti, her şeyi bırakıp aileme, memleketime gidemiyordum. Utanıyordum, yüzüm tutmuyordu. Kocamın annesi hastaydı. Benden başka bakacak kimse yoktu. Evlenmek için üniversiteyi bırakmıştım, diplomam yoktu, okuduğum için meslek edinmemiştim, iş bulmakta zorlanıyordum.
Gelip geçenlerin, özellikle erkeklerin ısrarlı bakışları beni kendime getirdi. Alışveriş merkezinde bulunan işyerimde giymek zorunda olduğum mini eteğim iyice sıyrılmış, elimdeki minik çanta kapatmakta yetersiz kalıyor, magandaların da sağımda solumda dolaşmalarına neden oluyordu. 
Daracık beyaz ince askılı bluzumun dekoltesi de aç gözlerine ayrı bir malzeme oluşturmuş vaziyetteydi. Saldırıya uğramak istemiyorsam kalkmalıydım. Kalktım, bir iki laf atmaya ters bakışlarla cevap vererek kaçtım oradan…
Lütfen otobüs kalabalık olmasın diye dua ederek durağa gittim ama her zamanki gibi yükünü alan otobüse zorlukla binebildim. Bu kez de lanet listeme sağımdan solumdan orasını burasını kalçalarıma değdirenleri, geçerken bacaklarımı elleyenleri eklemiş vaziyette yolculuk yapmak zorunda kaldım. 
Her zamanki gibi rezalet çıkmasın diye sesimi çıkaramıyor, hafifçe sağa sola kaçınarak fordçuları savuşturmaya çalışıyordum.
Sonunda mücadeleyi bıraktım ben de… Gözlerim daldı. Avukat geldi aklıma… Mavi gözleriyle bana bakışı… Nasıl bakıyordu öyle… Acıma mı vardı, erkekçe bir beğeni mi, bir baba korumacılığı mı? Çözemedim. 
Sonra beni önünde minicik bir kız gibi bırakan iri, kaslı gövdesi… Kollarını sıvadığı markalı mavi gömleğinden belli olan geniş omuzları, kıllı kolları, uzun parmakları… Gözlerimi kapadım, kendimi onun kollarında hayal ettim.
Az değil, tam altı aydır kocamla görüşmek bir yana, haber dahi alamıyordum. Kavgalar, kumar tartışmaları bitmişti o olmadığı için…
Fakat, evlenmeden önce flört döneminde bekaretimi verdiğim kocam ve zirveleri zorlayan tutkulu orgazmlarla tanışan bedenim bir anda ateşli sevişmelerden, okşanmalardan, öpüşmelerden, sarılıp sarmalanmalardan, sabahlara dek süren seks seanslarından yoksun kalmıştı.
Tüm yaşadığım zorluklar, mücadelelere rağmen, gece yatağımda kendimle baş başa kaldığımda hasret kaldığım sevişmelerin hayaliyle kıvranıyordum uykusuz saatler boyu… Erotik rüyalarımda, gündüz beni taciz etti diye terslediğim yakışıklılarla sevişirken görüp duruyordum hep kendimi…
Çok iyi biliyordum ki, yakışıklı avukatı da, şu anda arkamdan sertliğini kalçama dayayıp duran ter kokulu palabıyık herifi de, yandan her sarsıntıda kalçasını bana değdirip duran genç oğlanı da bu gece rüyamda görecektim… Ve yine çok iyi biliyordum ki, külodum sırılsıklam olmuş durumdaydı.
Biraz daha bu şekilde kalacak olursam boşalmam kaçınılmazdı. Arka sahanlıkta ayakta durup yukarıdaki halkaya parmak ucumda uzanarak tutunmaya çalışırken, mini eteğim iyice yukarıya sıyrılmış, iyice kısalmıştı. Adeta asılı kalmıştım halkanın ucunda…
Her sallantıda öne arkaya, sağa sola gidip geliyordum istemsizce ve eminim etrafımı çevirenlerin çok hoşuna gidiyordu bu durumum… Arkamdan dayayan palanın elini çoraplı bacaklarımda hissettiğimdeyse ürperdim. Çaktırmadan elini atmış cüretkarca okşuyordu azgın herif…
Tam o anda otobüs evimden bir önceki durakta durup kapılarını açtı… İnenler indi, tam kapanmak üzereydi ki, ani bir kararla kendimi aşağı atıverdim. Hemen arkamdan kapılar kapanıp içindeki zontalarla beraber hareket etti otobüs… 
Üstüme başıma çeki düzen verip eve doğru yürüdüm. Kirası ödenmeyen, içinde yatalak hasta, hayata küsmüş kayınvalidemin, mutsuzluğun beni beklediği sessiz eve…
Gece bir kelime bile konuşmayan hasta kadına yemeğini verip ilaçlarını içirdim. Kendim de bir iki lokma yiyerek yattım. Uyku tutmuyordu bir türlü… Koca yatakta yapayalnız, dönüp durdum dakikalarca…
Sonunda dayanamadım, üstümde ne varsa soyunup elimi apışarama götürüp okşadım, okşadım… Şişmiş dudakları ikiye ayırıp parmağımın ucuyla klitorisimi uyararak orgazma ulaştım. Ancak ondan sonra yorgun, çıplak bedenimi uykuya teslim ettim.
Tumblr media
Ertesi gün mesai bitiminde çiçekçinin elemanı koca bir demet kırmızı gülle yanıma geldi. Yanında bir zarfla beraber teslim etti. Üstünde avukatın kartı vardı. Arkasında
“Gül, Sizin kadar güzel değiller ama umarım bu Güller kendimi affettirebilir.
Kenan”
yazıyordu. Yanındaki zarfı merakla açtığımda şaşırıp kaldım. Bana gelen ihtarnamenin aslı yırtılıp dört parçaya ayrılmış, bir gün önce avukata verdiğim para zarfı da açılmamış vaziyette, ikisi bir zarfın içine konulmuştu.
Ne yapacağımı şaşırdım, kalakaldım. Kalbim sevinç içindeydi. Avukatın gönderdiği çiçekler gururumu okşamış, bayılmıştım hatta… Beynimin içindeyse öfke vardı. Ne zannediyordu bu adam beni? Parayla satın alabileceği bir orospu mu?
Zıt duygular birbiri ardına uçuşuyordu. Sonunda öfke galip geldi. Gülleri bırakıp zarfı aldım. Diğer kızların kikirdeşmelerini, meraklı sorularını savuşturup çıktım iş yerinden, doğru avukatın bürosunun yolunu tuttum.
İş merkezinin kapısından girerken mesai saati sona eren çalışanlar da dışarıya çıkıyordu. Öyle sinirliydim ki, avukatın bu saatte bürosunda olup olmayacağı sorusu son anda aklıma geldi. Şansımı denemeye karar verdim.
Büronun olduğu katta kimseler kalmamıştı gerçekten de… Kapısını ittiğimde açıldı. Dün beni engellemeye kalkan sekreter kız masasında yoktu, içerideki odadan bilgisayar tıkırtıları geliyordu. Avukat içeride olmalıydı. Derin bir nefes alıp kararlı bir şekilde kapıyı vurmadan ardına kadar açtım.
Başını kaldırıp beni gördüğünde yüzü ışıldadı, gülümseyiverdi. Bense tüm öfkemi onun yakışıklı suratına boşaltmaya kararlıydım. Zarfı masanın üstüne fırlatıp attım, iki elimi masaya dayayıp,
-“Avukat bey, siz kim oluyorsunuz? Beni ne zannediyorsunuz?…” diye başladığımda hızla yerinden kalkıp masanın önüne, yanıma geldi. Gri takım elbisesi, mavi ipek kravatı çok yakışmıştı üzerine, gözlerinin derin mavisini iyice meydana çıkarmıştı.
Bense konuşmama başlarken masaya eğik olarak konuşurken, yanıma geldiğinde yüzünü görebilmek için başımı yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım. Sözümü bitirmeden bir anda sımsıkı sarıldı bana… Neye uğradığımı anlayamadan hala konuşmaya devam ederken dudaklarımı dudaklarıyla örttü, öpmeye başladı.
Kollarının arasında çırpındım, kurtulmaya, dudaklarımı dudaklarından kurtarmaya çalıştım ama ne mümkün… Ahtapot gibi sarılmıştı güçlü kollarıyla… Bense o kolların arasında tuzağa yakalanmış serçe kuşu gibi kalmıştım. Çırpınışlarım fayda etmiyordu.
Nefessiz kaldım. Başım dönmeye, kulaklarım uğuldamaya başladı. Çırpınmalarım azaldı. Göğüslerim göğsünde eziliyor, belimi saran kolu beni kendine sımsıkı yapıştırmış, uzun sarı saçlarımı kavrayan eli dudaklarımı kaçırmama fırsat vermiyordu.
Soluk alamaz hale gelince bir an bıraktı. Nefes nefese kalmıştım, göğsüm körük gibi inip kalkıyordu. Neye uğradığımı, ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırmış, dağılmış vaziyetteydim. 
O ise neye niyetlendiyse onu bitirmeye kararlı bir vaziyetteydi. Masanın üstünde ne varsa elinin tersiyle savurup yere attı, yer boşalttı. Sonra da pençeleriyle belimden tutup masaya oturttu beni… 
Bacaklarımı aralayıp arasına girdi. Bir şeyler söylemek için ağzımı açtığımda yine dudaklarımı kapattı hırsla… Yine dudaklarımı somurdu.
Artık gücüm tükenmişti. Öyle çabuk teslim olmuştum ki… Öfkenin yerini tutku almaya başlamıştı. Kasıklarımda o bildik yangın ateşinin parladığını duyumsuyordum. Hafif arkaya eğmişti beni, kollarının arasında hapistim. Pantolonun önündeki kabarıklığı kasıklarıma dayanmış, ezip duruyordu.
Öpmeyi kesmeden bir eli aramıza girdi. Gömleğimin üstünden göğsümü okşadı, avuçladı. İnledim. Sonra da yavaş yavaş düğmelerini açmaya başladı. Ateş gibi yanan elinin temasını sütyenimin etrafında, göğüslerimde hissettim. Düğmeler tamamen açıldığındaysa gömleğin iki yakasını tutup çıkardı, fırlatıp attı.
Mücadeleyi bırakmıştım artık… Öpüşlerine karşılık vermeye başlamıştım. Vahşice birbirimizi yiyorduk adeta… Bedenimde dolaşan eller sırtımda gezindi, sütyenimin kopçalarını açtı. Az sonra sütyen de gömleğin akibetine uğradı, fırlatılıp atıldı. 
Dudaklarını benden kurtarıp omuzlarımdan tuttu, kendinden uzaklaştırdı. Nefes nefeseydik. Bir adım geri attı, mavi gözlerinden ateşler çıkararak çıplak memelerime baktı. Zevkle ürperdim şehvetli bakışlarının altında… Henüz yirmili yaşlarımdaydım, dimdik duruyordu iri memelerim… Uçları kabarmıştı.
- “Ohh…” diye soludu. “Kahretsin Gül… Öyle güzelsin ki… Dünden beri aklımdan çıkmıyorsun hiç…”
- “Sen de benim…” diye itiraf ettim. “Gece düşlerime girdin…” Gülümsedi, gözleri hala memelerimde, yüzümde dolaşıp duruyordu.
- “Sahi mi? Ne yaptım peki düşlerinde?” Kıkırdadım,
- “Söyleyemem… Ayıp şeyler işte…” dedim. Eğildi, dudaklarını sağ meme ucuma dokundurdu, inleyip kıvrandım, “Ohhh…”
- “Hadi söyle, bu güzel, harika göğüslerini öptüm mü böyle?” Sol mememe geçti, bir yandan elleriyle ikisini birden okşuyordu.
- “Ohhh… Evet… Evet… Öptün… Memelerimi öptün… Uçlarını emdin… Öpüp yalamadığın yerim kalmadı…”
- “Böyle mi öptüm? Böyle mi?” diye diye bir birini öpüyordu, bir diğerini… Elimi saçlarına götürüp parmaklarımı gür siyah saçların arasında dolaştırdım. Dilinin verdiği haz yetersiz kalmaya başlamıştı. Saçlarından tutup kendime çektim, başını göğsüme bastırdım. 
O da ağzını kocaman açıp alabildiğince ağzına aldı mememi… Hırpalayarak emiyor, dilinin ıslaklığıyla ağzının içinde meme ucumu okşuyordu. Sürekli inliyordum o emdikçe, yaladıkça… Birini bırakıp diğerine geçiyordu.
Bir eliyle de ten rengi parlak külotlu çorabımın üstünden bacaklarımı okşuyordu. Okşayarak, sıkarak ilerleyen eli eteğimin altına girdi. Zaten kısacık olan yırtmaçlı eteğim masanın üstünde ikiye ayrılan bacaklarım yüzünden iyice sıyrılmış kasıklarıma gelmişti. Gözlerim kapalı, keşke külotlu çorap giymeseydim diye komik bir düşünce geçti bir an aklımdan…
Gerçekten komikti, çünkü sabırsız parmaklarını külotlu çorabın ağına geçirdiği gibi bir anda yırttı, koca bir yırtık oluşturdu bacak aramda… Parmaklarını kasıklarımda, çıplak tenimde hissedince inledim. Boğuklaşan sesiyle,
- “Başka neler yaptım Gül? Buraları öptüm mü? Öpmüş olmam lazım… Hiçbir zaman burayı öpmeden bir kadını bırakmam çünkü… ” dedi. 
Bunu söylerken eliyle amımı avuçlamıştı. Yine arzuyla kıvrandım.
- “Ahhh… Evett… Oramı da öptün…”
- “Anlat bana Gül… Oramı deme, adını söyle… Nerelerini öptüm?”
Önümde diz çökmüş, bacaklarımı ikiye ayırmış, minik külodumun ağını yana çekmişti. Şehvetle bakıyordu kadınlığıma… Öyle yakından bakıyordu ki nefesinin sıcaklığını hissediyordum. İstekle kıvranırken onun istediğini yaptım,
- “Amımı… Amımı öptün… Ohhh… Ama rüyaydı o… Düştü… Hadi şimdi gerçekten öp amımı… Yala… Çok özledim… Öyle özledim ki… Bilemezsin Kenan… Hadi…”
- “Öyle güzel, öyle ıslak görünüyor ki… Altı aydır kocan yok öyle mi? Altı aydır kimse dokunmadı mı buraya Gül? Sevişmedin mi hiç?”
- “Hayır… Asla… Orospu değilim ben… Kimseyle sevişmedim. Dokunan olmadı bana… Direndim hep… Sen… Sen başkasın… Hadi… Dokun artık… Öp… Yalvartma beni…”
Öptü… Dudaklarını amımın dudaklarına değdirdiğinde titredim. Dilini dolaştırdığında kasıldım.
- “Ohhh… Evet, çok özlemiştim bu zevki… Yala… Dilini dolaştır her yerimde… Amımda… Ahhh… Evett…”
Parmaklarım saçlarının arasında kendime çekiyor, istemsizce inliyor, mırıldanıyordum o amımı yaladıkça… Öyle özlemiştim ki… Fazla uzun sürmedi. Başı bacaklarımın arasında bulutlara yükseldim. Gözlerim karardı. Kendimi geriye, masanın üzerine bıraktım.
Bacaklarım kasılıp duruyor, adamın başını kıstırıyordum bacak aramda… Sırtımda masanın soğukluğu, amımda dilinin sıcaklığı, içimde kaynayan volkanla dakikalarca kasıldım. Avukat da parlayan gözlerle beni, orgazmımı izledi sabırla…
Bittiğinde doğruldu, ayağa kalktı. Hala takım elbisesi ve hafif gevşeyen kravatıyla duruyordu. Benim aldığım zevkle hala kasılan, sımsıkı bitiştirdiğim bacaklarımı zorla araladı. Arasına girdi. 
Pantolonun fermuar sesini duyduğumda yarı doğruldum masanın üzerinde… Arzuyla kısılmış gözlerimle dışarıya çıkan canavara baktım. İki metrelik boyuna yakışır bir alet duruyordu elinde… Uzun… Kalın… Damarlı… Özlediğim… Hayalini kurduğum şey hemen önümdeydi…
Elimi uzattım. Ateşe değmiş gibi oldu parmaklarım, sımsıcaktı, elimi geri çektim hemen… Elimi tutup aletine götürdü zorla… Avucumda sıcaklığını hissettim yine… Parmaklarımı kapattırdı. Alet tüm sıcaklığıyla elimdeydi şimdi… 
Okşadım. Kısık gözlerim açılmış, merakla her detayına bakıyordum erkekliğinin… Kocaman bir şapkası vardı. Ucundaki delikte bir damla belirmişti, yalanılası görünüyordu. Kuruyan dudaklarımı ıslattım dilimle…
- “Sen de beni öpmek ister misin aşkım?” diye fısıldadı. “Sikimi öper misin? Yalar mısın?”
Konuşamayacak durumdaydım. Heyecanla başımı salladım. Eğildi, sımsıkı sarılıp kendine çekti, masadan kaldırdı beni… Boynuna sarıldım. Zevk sularımdan ıslanmış dudaklarıyla dudaklarımı öptü. Ben de onu… Öpüştük… Belden yukarım çıplaktı. Tenimde takım elbisesinin kayganlığını hissediyordum. Göğüslerim ceketinde eziliyordu.
Ayaklarım yere değmiyordu öpüşürken… Ağaca tırmanmış koala gibiydim. Bacak aramda, yırttığı külotlu çorabın ağında pantolonun önünden çıkmış, taş gibi erkekliğinin temasını, buyurgan sertliğini duyunca titredim. Bacaklarımı aralayıp apış arama aldım o sertliği… İkimiz de inledik zevkle… Yine zevkten başım dönmeye başlamıştı.
Sonunda dudaklarımı öpmeyi bıraktı. Gözlerimiz kenetlendi. Kollarının baskısını hafifletti. Ben de boynundaki kollarımı çözdüm. Yavaşça aşağıya bıraktı beni… Çıplak göğüslerimin kabarmış uçları takım elbisesinin ceketine sürtünerek aşağıya indim. Ayaklarım yere bastı, ben durmayıp alçaldım, önünde diz çöktüm.
Az önce kasıklarıma bastıran koca siki gözlerimin önündeydi şimdi… Saçlarımdan tutup başımı yaklaştırdı. Haşmetli aletinin başına saygıyla bir öpücük kondurdum önce… Çekildim. Bir daha öptüm. Bir daha… Dudaklarımın temasına dilimi kattım. Şapkanın kenarlarında, damarlı gövdesinde dolaştırdım dilimi… Islattım her yerini…
Ağzımı kocaman aralayıp dudaklarımın arasına almaya çalıştım. Biraz zorlansam da başardım. Sanki elimi yumruk yapıp ağzıma sokmuştum. Burnumdan nefes almaya çalıştım. Hafif uzun kıllarla kaplı kasıklarındaki erkek kokusu ciğerlerime doldu. Kokuyu duyunca daha da ateşlendim. Ağzımın içindeki erkekliği somura somura emmeye başladım.
Emdim, çıkardım, yaladım, tekrar ağzıma alıp somurdum. Birbuçuk yıllık evliliğim süresince azgın kocamdan öğrendiğim ne numara varsa uyguladım avukata… Alttaki toplarını parmaklarımın arasına alıp okşayınca, parmaklarımı arkaya doğru biraz gezdirince koca adam kıvrandı, iki büklüm oldu. Homurdandı,
- “Ahhh… Gül… Gül… Harikasın… Neler de biliyorsun sen böyle… Bırak artık… Böyle boşalmak istemiyorum…”
Zorla sikini çıkardı, ağzımdan kurtardı. Koltuk altlarımdan tutup havaya kaldırdı beni… Masaya oturttu tekrar… Ceketini çıkardı attı. Kravatını da… Gömleğinin düğmelerini çözerken ben de telaştan titreyen ellerimle pantolonun kemerine asıldım. Baksır küloduyla beraber aşağıya sıyırdım.
Az sonra bacaklarımın arasında çırılçıplaktı erkeğim… Önünde bana hedeflenmiş kalın mızrağıyla aşk tanrısı gibiydi.
Geldi, bacaklarımın arasına girdi, sikinin başını benim arzuyla dudakları titreyen amıma sürttürdü. Gözlerim kapandı zevkten… Titredim… Bu koca şeyi örümcek bağlamış amıma nasıl alacaktım bilmiyordum ama erkeğim bir yolunu bulurdu elbet… Kendimi ona, onun tecrübeli ellerine bıraktım. O da gereğini yaptı zaten…
Sikinin yumruk gibi başını am dudaklarımın arasında dolaştırdı bir süre… Gövdesi boyunca gidip geldi. Kabarıp sertleşmiş klitorisime sürtünüp durdu damarlı siki… Beni zevkten kıvrandırdı. Zevkten delirtti.
- “Hadi artık, dayanamıyorum… Ne yapacaksan yap… İçime gir… Lütfen…” diye yalvardım umutsuzca…
Gerçekten dayanamaz hale gelmiştim. İçimden sular akıyordu. Bir an önce içime girmesini, kalınlığıyla doldurmasını istiyordum. Sonunda benimle oynamayı bıraktı erkeğim… Başıyla girişimi zorladı. Bastırdı. Külotlu çorabın izin verdiğince bacaklarımı açtım, sonuna kadar… Misafirimi karşıladım. Aylardır hasret kaldığım… Özlemle beklediğim…
Zorlaya zorlaya girdi içime… Islak amımda santim santim ilerledi… İlerledi… İçimi doldurdu kalınlığı… Gözlerim zevkle kapandı. Onun haşmetli sikinin içimi dolduruşunu vücudumun her hücresinde hissetmeye çalıştım. Yarıya kadar soktu. İyice zorlanıyordu. Boynuna sarıldım, nefes nefese mırıldandım kulağının içine,
- “Dur… Lütfen… Bekle… Birbirlerine alışsınlar… İçim… Amım yırtılacak gibi sanki… Ohhh… İkiye ayırdın beni…”
İsteğimi yerine getirdi. Bekledi. Minik kımıldanışlarla yerini korudu. Bir santim geri çekildi, tekrar soktu. Dudaklarım buz gibiydi. Ağzım açık, nefes almaya çalışıyordum. Ateşten dudaklarıyla soğuk dudaklarımı ısıttı. Yaladı, öptü, dilimi okşadı ağzımın içinde…
Benim ateşim tekrar yükselmeye başladı. Sikinin ileri geri hareketleri hızlandı, daha çok içeri girmeye çalıştı. Biraz daha… Biraz daha… Derken bir anda kökledi sikini…
- “Aahhh…” diye inleyip boynuna kapandım. Dibime kadar girmişti amıma… Kasıklarımız birbirine yapıştı. Kulak memelerimi, boynumu öptü,
- “Özür dilerim, dayanamadım. Öyle dar ki amın… Ohhhh… Dayanamadım…” diye fısıldadı.
- “Mmmm… Aldırma sen bana… Devam et… Ohhh… Öyle uzun zaman oldu ki… Daralmış işte amım… Amım örümcek bağlamış… Senin sikin de… Öyle büyük ki… Öyle güzel ki… Devam et… Çok güzel… İçimi doldurdu… Oohhhh… Başı yumruk gibi amımın içinde… Hissediyorum… Bütün duvarlarımda… Sürtünüyor… Zevk veriyor… Ooohhh… Zevkten ölmek üzereyim… Başım dönüyor… Geliyorumm…”
Bacaklarımı beline doladım. Kasılıyordum devamlı… Orgazmın zirvelerinde uçuyordum. Kenan’ın umurunda değildi. Sikini sokup çıkarmaya, pompalamaya devam ediyordu beni… Boşalmam bittiğinde kaldırdı beni masadan… İçimden çıkmadan, ayakta koca sikini amıma sokmaya, kalçalarımı pençeleriyle mengene gibi tutup sikinin üstünde indirip kaldırmaya başladı. Kazığa oturtuyordu sanki beni…
Tamamen indirdi sonra… Sikini amımdan çıkardı. Nefes nefeseydim. Nazikçe döndürdü, masaya çevirdi. Omuzlarımdan tutup çıplak göğüslerim masaya yapışana kadar bastırdı. Arkama, kalçalarıma bastırıp duran erkekliği çıldırtıyordu beni… Sonra eteğimi kaldırıp külotlu çorabımın yırtık ağıyla külodumun ağı arasında yönünü buldu o erkekliği… Ateşten başını arkamdan amıma dayadı. İçinden sular fışkıran amıma bir hamlede soktu.
“Aaahhh..” diye bir çığlık kopardım. “Sikin… Sikin canımı yaktı… Acıttın…” diye inledim.
Cevap bile vermedi hain… Mızrağını sonuna kadar sapladı daracık amcığıma… Gidip gelmeye başladı… Üzerime eğilmiş, sırtımı öpüyor, alttan memelerimi mıncıklıyordu gidip gelirken…
“Uhhh… Böyle rahat değilim…” diye homurdandı kulağıma…
Sikini çıkarıp geri çekildi. Eteğimin altından ellerini soktu, külotlu çorabı tutup bir hamlede sıyırdı altımdan… Dizlerime kadar indirdi. Tanga külodumu da koparıp aldı. Belimdeki eteğim ve dizlerime inen külotlu çorabımla silahına açık bir hedef haline gelmiştim şimdi…
Bir an arkamda eğildi, başını kalçalarımın arasına gömdü. Islak dilini minik deliğimde hissedince bir zevk çığlığı kopardım. Bir iki dil atıp tekrar kalktı, sikini tekrar amıma dayadı, tekrar soktu içime…
Amımda gidip geliyordu şimdi… Böyle daha rahattı… Kalçalarıma vurup duruyordu kasıkları… İki eliyle belimden, eteğimden tuta tuta, amımı yara yara sokup çıkarıyordu sikini amıma… Hızlandı… Hızlandı… Boşalmak üzereydi. 
Ben de yükseliyordum yine… Yine orgazm olmaya başladım. Bitmek bilmedi kasılmalarım… Neden sonra birden aklıma korunmasız girdiği geldi. O da sona yaklaşmıştı artık… Telaşla seslendim,
- “İçime değil… Hayır… Korunmuyorum…” diyebildim.
Gitti geldi, gitti geldi… Sonunda tam siki iyice kalınlaşıp darbeleri canımı yakmaya başlamıştı ki, aniden çıktı amımdan… Ayı gibi homurdanarak boşalmaya başladı. Belimde, sırtımda döllerinin sıcaklığını hissettim. Yağmur gibi yağdırıyordu üstüme…
Biraz sakinleşince doğruldum, ona döndüm… Ayakta duruyordu, amımdan çıkan siki pırıl pırıl parlıyordu, ucunda, şapkasında dölleri duruyordu. Hala ucundaki delikten spermlerinin aktığını gördüm. 
Diz çöktüm önünde… Başını ağzıma alıp son damlaları da ben emdim, yuttum. Dilimle aletinin şapkasının kenarlarında duranları sıyırıp aldım. İnleyerek saçlarımı okşadı ben sikiyle ilgilenirken…
İşim bitince kalktım. Yüzyüze durduk. Sarıldı, dudaklarımdan öptü. Sırtımdaki spermlere değmişti parmakları… Masaya uzanıp kağıt mendil çıkardı kutusundan, güzelce sildi sırtımı…
Eğilip yerden gömleğimi ve sütyenimi aldı, bana uzattı giyinmem için… Yırtık külodumuysa alıp dudaklarına götürdü, öpüp yerden aldığı ceketinin iç cebine soktu.
İkimiz de giyindik. Konuşmuyorduk hiç… Çantamı alıp minik aynada makyajımı kontrol ettim, rujumu tazeledim, saçlarımı düzelttim. Dudaklarım berelenmiş, şişmişti öpüşlerinden… Ne hissedeceğimi bilemiyordum.
Buraya öfkeyle, onu terslemek için, orospu olmadığımı, beni parayla satın alamayacağını söylemek için gelmiştim. Oysa tam tersi olmuştu. Azgın bir orospu gibi, ufak bir direnmeyle kendimi onun kollarına teslim etmiştim. 
Bana sahip olmuştu. Hem de defalarca… Orgazm manyağı yapmıştı beni… Yorgunluktan dizlerim titriyordu.
Ama evli bir kadındım ben… Kocasının tek başına bıraktığı bir kadın da olsam, evliydim. Namusumu korumam gerekirken bir orospu gibi davranmıştım. Evde hasta yatağında beni bekleyen annesi, o yaşlı kadın geldi gözümün önüne… Kocamdan önce onun karşısında suçluluk duyacaktım.
Avukat masanın köşesine oturmuş beni izliyordu. Başımı kaldırıp baktım, bana yönelttiği mavi gözlerindeki sevecen ışıltıyı gördüm. Aklımı okumuştu sanki… Ellerimden tutup kendine çekti, sarıldı.
- “Kendini suçlu hissediyorsun, biliyorum…” dedi. “Yapma… İkimiz de istedik bunu…”
Sevgiyle, yavaşça dudaklarımı öptü. Kollarının arasına minik bir kedi gibi sokuldum. Gözlerimden yaş akmaya başladı,
- “Kenan… Ben… Evli bir kadınım… Kocam…” dedim, dudaklarıma parmaklarını bastırıp susturdu.
- “Senin evliliğin, kocan kumar masasına oturduğunda bitti zaten Gül…” dedi. “Seni kötü durumlara düşürdüğünde bitti. Artık ona bir şey borçlu değilsin. Bitti her şey… Sen bana bırak… Artık kimse üzemeyecek seni… Bundan sonra ben varım… Hadi, ağlama artık…“
Yanaklarımdan akan yaşları dudaklarıyla içti. Kollarında sakinleştim. Geç olmuştu… Makyajımı tazeledim. Bürodan çıktık.
Birbirimize sarılarak dışarıya çıktığımızda içimden mutluluk fışkırıyordu.
Yeni bir hayat beni bekliyordu. Avukatımla beni…
134 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Bankada Aşk
Tumblr media
“Selimciğim, aşkım, akşam üzeri teftişe girdik. Müfettiş beyle tam kadro çalışıyoruz. Özür dilerim, ama elimde değil biliyorsun. Geç gelirim. Beni beklemeyin, yemeğinizi yersiniz.”
Kocamla konuşurken gözüm Yağız’daydı. Masasındaki kredi dosyaları ve klasör yığını üzerinden yiyecek gibi bana bakıyordu . Gülümsedim. Kocamın telefonda bana anlattıklarını dinlerken, altımdaki tekerlekli sekreter sandalyesini yana kaydırdım. Masanın arkasında kalan bacaklarım şimdi onun görüş alanına girmişti.
Her zaman sevdiğim gibi kısacık bir etek vardı altımda ve iyice sıyrılmıştı ben sandalyeyi yürütürken… Hafifçe bacaklarımı araladım. Gözleri parladı, dik dik bacaklarımı süzmeye başladı. O ısrarlı, yapışkan, aklından neler geçtiğini çok belli eden şehvet dolu, isteyen, beğeni dolu bakışlarla bakıyordu.
İnce ve uzun bacaklarımı biraz daha araladım. Kırmızı ojeli uzun tırnaklı parmaklarımla bacaklarımı saran külotlu çorabımı çekiştirip düzeltir gibi yaptım. Mini eteğimin altından kasıklarımı, en kuytu yerlerime kadar görebiliyordu şimdi…
Yağız da eve haber veriyordu durumu, eşi Melek’le konuşuyordu o da… Gözlerini devirerek baktı bana, dilini çıkarıp yalar gibi işaret yaptı. İçim gıcıklandı dilini görünce… Dudaklarımı buruşturup işaret parmağımı salladım yapma der gibi… Tavandaki güvenlik kamerasını işaret ettim. O da boş ver hareketi yaptı. Manyak şey… Azdırmıştım yine her zamanki gibi, üstüme atlamak üzereydi.
İçim kıpır kıpır, eteğimi düzeltir gibi yaptım, parmağımın ucuyla biraz daha sıyırdım. Kamera göremezdi bacaklarımı, masanın ters tarafında ve alçakta kalıyordu. Masanın üstündeki fosforlu markör kalemini aldım. Şu geniş, yuvarlacık, kalınca olanlardan… Yuvarlak sapıyla dizimi kaşır gibi yaptım, sonra okşarcasına hareketlerle bacak aramdan eteğimin altına kadar çoraplı bacağımda dolaştırdım. En son arzuyla kabaran klitorisime çorap ve külodumun üzerinden baskı yaparak masturbasyon hareketleri yapmaya başladım.
Kalçama kadar sıyrılmış eteğimin altından ikiye açılmış bacaklarımı, benim kışkırtıcı erotik hareketlerimi görünce gözleri faltaşı gibi iyice açıldı. Gülümseyip ben de ona dilimi çıkardım. Kırmızı rujlu dudaklarımda dilimin ucunu gezdirirken Yağız elini masanın altına atmıştı bile… Koltuğunda kıpır kıpır, benim masturbasyon yapışımı izlerken, bir yandan da pantolonun önündeki sertliği bastırmakla uğraşıyordu.
Şubenin ikinci katında krediler bölümündeydik, ikimiz yalnızdık. Müfettiş ve diğerleri zemin katta çalışıyorlardı. İkimiz yaramaz çocuklar gibi, çalışmaktan çok birbirimizi tahrik edip azdırmakla uğraşıyorduk.
İkimiz de evliydik, eşlerimiz, birer küçük çocuğumuz vardı. Ailece tanışıp görüşüyorduk. Eşlerimiz de dahil, öyle iyi anlaşıyorduk ki, son yaz tatiline de ailecek, hep beraber çıkmıştık. Zaten ne olduysa o yaz tatilinde oldu. O zamana kadar süren arkadaşça ilgi, yakınlık, hoşlanma olayı birden bire başka bir şeye dönüşüverdi.
Uyuşan fikirlerimiz, zevklerimiz, hayat görüşümüz, aynı masada yenen ikili öğle yemekleri, dert dinlemeler, benim kocam Selim’den, onun karısı Melek’ten şikayetler… Hepsinin toplamının, bizi bir yöne doğru yönlendirdiğinin farkındaydık elbet…
Onu görmeden yapamıyordum. Gece gündüz, evdeyken, Selim’le sevişirken aklımda hep o vardı. Onun gülümsemesi, benimle ilgilenmesi, beni dinlemesi, şakaları, minik dokunuşları, cinsellik de dahil her konuda çok rahat konuşabilmemiz…
O tatilde otelde beni bikiniyle gördüğü andaki hayran bakışları hala gözümün önünde… Denizde ıslak mayosunun önündeki kabarıklık, kocamın bira göbeğinden tiksinmeme neden olan kaslı, biçimli, tüysüz kılsız erkek vücudu da beni hayran bırakmıştı. Erkek gibi erkekti Yağız, tam hoşlandığım, beğendiğim erkek tipi…
Otelin yüzme havuzunda, denizde şakalaştık, eğlendik, yüzerken birbirimize dokunduk. Çıplak teninin temasını bedenimde hissettiğimde öldüm, bittim. Ama tüm tatil boyunca sadece bir iki kere yalnız kalma fırsatını yakalabildik. O nadir anlardan birinde, güneşlenirken birbirimize güneş kremi sürdük. Onun ince uzun parmakları sırtımda, kalçalarımda dolaştı, ben onun sırtınabedenine yaydığım kreme bulanmış kaygan ellerimle sırt ve bacak kaslarının sertliğini duyumsadım.
Hele sırtüstü yatıp şımarıkça önünü de kremlememi istediğinde… Heyecandan dudaklarım kurumuş, titreyen ellerim geniş ve kılsız göğsünde yutkunarak dolaşırken mayosunun önündeki kabarıklığın artışı bitirdi beni… Önünde kurduğu çadırın farkında değilmiş gibi umursamadan gözlerini dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Oysa önündeki tümseği fark ettiğimi, bocalayıp arzuyla yutkunduğumu biliyordu domuz gibi…
Ellerim heyecandan titriyordu ama ben de inadına, beni oracıkta becerecekmiş gibi dik bakışlarına aldırmadan devam ettim. Sert karın kaslarında, mayosunun belinde, bacaklarının içlerinde dolaştım. Karnını okşarcasına kremlerken aniden elimi tutuverdi. Göz göze, dudaklarımız aralık, istekle, şehvetle birbirimizi süzdük.
“Yeter artık Gül…” dedi boğuk bir sesle… “Beni ne hale getirdin, baksana…”
Elimi tutup deniz şortunun önündeki kabarıklığa bastırdı. Bütün tüylerim zevkle ürperdi. Benim için kalkan, sertleşen o tümseğin altındaki şeyi görebilmek için deli oldum. Parmaklarımı belli belirsiz sıkıp elimin altındaki kabarıklığını hissetmeye çalışırken yutkunarak,
“Ya sen ne yaptın?” diye fısıldadım.
Şezlongun kenarında oturuyordum, bacaklarımı aralayıp minik bikini altını ona gösterdim. Önü akan zevk suyumla iyice ıslanmış, içindeki küçük Gül arzuyla kabarmış, ince bikini kumaşı şişmiş kadınlığımın dudaklarını olduğu gibi gösteriyordu. Gözlerini orama dikti,
“Ohhh… Gül… Islanmış… İçin görünüyor. Sanki bikini yokmuş gibi…”
“Evet… Islandı… Çok kötüyüm Yağız…” diyebildim.
Dünya silinmişti o anda, yalnız ikimiz vardık. Biliyordum. Etrafımızdaki insanlar olmasa, oracıkta, o anda sevişecektik. Öylesine istiyorduk birbirimizi…
Ah… Öyle çok istedim ki onu… Kumların üstünde sımsıkı sarsın, üzerime çıksın, o güzel erkek vücuduyla beni ezsin… Bacaklarımın arasına hapsedeyim, sertliğinin tadına bakayım. Otel odasının geniş yatağında, buz gibi klimasının altında onunla sevişeyim.
Yine biliyordum ki, her şeyi mükemmel yapan erkeğin sevişmesi de mükemmel olacaktı. İliklerime kadar doyuracaktı beni… Kocamla yaptığımız yalap şalap birleşmelerden çok daha güzel, çok daha zevkli olacaktı Yağız’la sevişmemiz… Bundan emindim.
Ama bir şey yapamadık tabi… Etraftaki insanlar, her an gelebilecek olan bizimkiler… Onun sertliği inene, benim bikini altımın ıslaklığı sıcak güneşin altında kuruyana kadar yan yana, iki şezlongta uzanıp kaldık. Kedinin ciğere baktığı gibi birbirimize bakıp yalanmakla kaldık.
Otelin animasyon gecelerinde beraber dans ettik, eğlendik. O meşhur gece, Melek, Yağız’ın karısı, güneş çarptığı için başı ağrıyor diye erkenden uyuyup kalan çocuklara bakmak için odada kalmıştı. Animasyon eğlencesine kocam, ben, Yağız, üçümüz indik. Su gibi içilen içkiler, kokteyller, sexonthebeachler, çılgın müzik…
Üçümüz yoruluncaya kadar tepindik. İki erkeğin arasında başım dönüyor, mutluluktan uçuyordum. Bir yanımda kocam, bir yanımda sevdiğim adam… Üzerimde incecik minicik askılı jile elbisemin eteklerini savurta savurta oynadım, döne döne dans ettim. İçimdeki tek çamaşır olan tanga külodumu göreceklermiş, bakacaklarmış, umurumda bile değildi. Bakmaları da hoşuma gidiyordu zaten…
Bir ara barın önünde oturup son içkileri içerken tuvalete gitmek için kalktım. Selim aldırış bile etmezken Yağız
“Benim de gitmem lazım, ben de geleyim” diyerek bana eşlik etti. Kocamın görüş alanından çıktığımızda elimi tutuverdi birden… Yavaşladım, başımı çevirip ona baktım. Gülümsüyordu. O delici bakışlarla bakıyordu bana…
Gözlerimizle anlaştık, el ele yürüyüp dışarıya çıktık. Otelin çok güzel düzenlenmiş peyzaj alanında loca şeklinde, sarmaşıklarla kaplı, gözlerden ırak bir bankın önüne geldiğimde durdum. Animasyon yapılan alandan gelen müzik ve denizden gelen dalga sesleri haricinde sessizlik hakimdi. Kimseler yoktu ortalıkta…
Yağız’a döndüm. Bana bakıyordu. Beni istiyordu, en az benim onu istediğim kadar… Çok istiyordum onu… Hem de çok… Şezlongda olduğu gibi kasıklarım alev alev yanıyor, içimden bir şeylerin aktığını hissediyordum. Birden kollarımı kaldırıp boynuna sarılıverdim. Vahşice öpüşmeye başladık.
Hırsla birbirimizi somuruyorduk. Benim ellerim onun saçlarında, boynunda, ince beyaz gömleğinin altına girip çıplak sırt kaslarında, şortun üstünden dar ve sıkı erkek kalçalarında dolaşırken, o da bana mengene gibi sımsıkı sarılmış, her yerimi okşuyor, eteğimin altına dalan arsız elleri tanga külodumu çekiştiriyor, pençe gibi parmaklarıyla kalçalarımı sıkıp kendine çekiyordu.
Penisinin kabarıklığını üstümdeki incecik kumaştan mini etekli jile elbisemin üzerinden hissedebiliyordum. Ben de ona bastırdım kendimi, sertliğini daha çok duymak istercesine… Sonunda nefes alabilmek için durmak zorunda kaldık. Burun buruna, göz göze, nefes nefese birbirimize baktık.
“Ohhh… Gül… Seni istiyorum.” dedi.
“Ben de seni istiyorum.” dedim.
“Emin misin Gül? Geri dönüşü yok bunun… Selim var, Melek var, çocuklar var…”
O seks kokan anlarda bizimkilerin varlığı düşünmek isteyeceğim en son şeylerdi. İçimdeki şeytan uyanmış, şehvet duygusu hepsinin üzerine bir tül örtmüştü sanki… Onunla sevişmekten başka bir şey istemiyordum.
“Sus… Eminim… Çok istiyorum seni… Al beni… Hemen… Burada… Başka hiçbir şey söyleme, düşünme… Al beni…”
Omuzlarından tutup banka doğru bastırdım. Niyetimi anlayarak banka oturdu. İki bacağımı ayırıp kucağına tünedim ben de… Tekrar öpüştük. İnce beyaz ipek gömleğinin üst düğmelerini açıp göğsünü okşarken, altımda sertliğini daha iyi duyabiliyordum.
Elimi araya sokup, telaşlı hareketlerle beyaz şortunun önündeki düğmeyi açmaya, fermuarını indirmeye çalıştım. Yardım etti. Şortun içinde sertliğini tuttum. Sıcaklığı parmaklarımı yaktı sanki… Sabırsız hareketlerle tutup çıkarttım dışarıya…
Hep hayal ettiğim, kendimi okşarken canlandırdığım gibiydi penisi… Hayal kırıklığı yaşamamıştım. Güzel, canlı, damarlı, harika bir erkekliği vardı. Kucağındaydım hala… Dudaklarını öptüm eğilip… Dizlerimin üzerinde biraz kalkıp tanga külodumun incecik ağını yana çektim.
Ön sevişmelerle oyalanacak sabrım, onu içime almadan bir saniye dayanacak halim kalmamıştı artık… Kadınlığım istekli, hazır, ıslaktı. Yükseldim, penisinin başını kadınlığımın ıslak dudaklarına sürttüm. Sonra da dudaklarımı ısırarak alçaldım. Yavaş yavaş, tadına vara vara içime aldım sevgilimin erkekliğini… Kasıklarındaki tüyleri klitorisimde hissettiğimde derin bir oh çektim.
“Güzel mi?” dedi dudağımı somururken, ağzımın içinde…
“Harika…” diye soludum, alt dudağını ısırır gibi yaptım. “Seni tanıdığım, Şubeye geldiğim o ilk günden beri bunu istemişim meğer… Çok güzel…”
Oturup kalkmaya başladım. Ben onun kaslı göğsünü okşarken, o da benim sütyensiz, çıplak göğüslerimi okşuyor, sıkıp mıncıklıyordu. Şehvetle kabarmış meme uçlarımı emerken zevkten delirtiyordu beni…
O kışkırtıcı, sıcak yaz gecesinde, denizden esen hafif rüzgarın serinliğinde, gecenin koynunda sevgilimle birlikte olduk. Öyle zevk aldım ki o gece…
Fazla sürmedi, çünkü kocamın barda bizi beklediğini bilmenin telaşıyla seviştik. Fazla sürmedi, çünkü öyle arzulamış, öyle çok beklemiştik ki bunun için… Kısa bir zaman zarfında ikimiz de yükseldik,
“Geliyorum.” diye inledi kulak mememi dişlerken… “Çıkayım mı?”
“Ohh… Hayır… Gel… İçime boşalabilirsin aşkım… Ben de geliyorum. Çok güzel, harika… Ohhh…”
Zevkten bağırmamak için dudaklarımızı ısırarak, kucağında bir kuş gibi çırpınarak, sadece soluk alıp verme seslerimiz ve birbirine çarpan ıslak kasıklarımızın şapırtısı eşliğinde ikimiz aynı anda boşaldık.
Ben inip kalkarken, Yağız da kalçalarımı iki pençesiyle tutmuş, benim tempoma uygun olarak penisine gömüyor, sonra da kaldırıyordu beni… Yuvasında düzenli çalışan bir motor pistonu gibi uyum içindeydik. Sonunda hareketsiz kaldık, birbirimize sımsıkı sarılmış, dudakları boynumda, nefes nefese…
“İnanamıyorum Gül… Böyle bir zevk yaşamadım ömrümde… Daha önce neden yapmadık biz bunu… Bu zevkten kendimizi mahrum bırakmışız…”
“Evet… Evet aşkım… Erkeğim… Harikaydı. Keşke daha önce sevişseydik…”
Son bir kez pelvis kaslarımı sıkıp penisini içimde sağarak teşekkür ettim sevgilime… O da son atışlarını yaparken erkekliğinin kasılmasını hissettim. Her şey bitip fırtına dinince kucağından kalktım. Külodumun ağını yerine getirdim, eteğimi düzelttim. Telaşla elinden tutup kaldırdım.
Yağız da penisini şortundan içeri soktu, elele iki haşarı çocuk gibi, koşar adımla animasyon alanına yöneldik. Kocam hala barın başında, barmenle sohbet ediyordu. Yanına yaklaşırken ellerimiz birbirinden ayrıldı. Bizi görünce peltek peltek, neşeyle seslendi kocam,
“Çocuklar, nerde kaldınız yahu? Neler kaçırdınız bir bilseniz… Hadi gelin, birer kadeh kokteyl içelim.”
O kadar ilgisiz bir kocaydı ki… Benim dakikalarca nerede olduğumu, ikimizin birden neden ortadan kaybolduğumuzu sorgulamak aklına bile gelmiyordu. Beni bu noktaya getiren de kocamın bu ilgisiz, lakayt tavırları değil miydi zaten?
Barmen kadehlerimizi önümüze koydu. Üçümüz birlikte şerefe diyerek kadeh kaldırdık. Kocam kadehi kaldırıp fondip yaparken, Yağız ile ikimiz birbirimizi süzerek içkimizi yudumladık. Az önce yaşadığımız doyulmaz zevklerin sarhoşluğu içindeydik ikimiz de… İçkiye gerek yoktu aslında…
İçkimi yudumlarken birden erkeğimin içime boşalttığı spermlerinin külodumdan sızıp, bacaklarımdan süzüldüğünü hissettim. Yapış yapış, kirli, namussuz bir orospu gibi hissettim kendimi… Fakat bir o kadar da mutlu, doygun, tatmin olmuş bir orospuydum.
Bar tezgahına kapanıp kendimi maskeleyerek eteğimin altından elimi apış arama götürdüm. Parmağımın ucuyla dudakların arasından akan ve külodumun ağından bacaklarıma sızan bir tutam spermi sıyırıp aldım. Ne yapsam diye bakarken, sevgilime yan dönmüş konuşup duran kocamın dirseğinin yanında duran içki kadehini gördüm. Spermli parmağımı içkisinin içine daldırıp içindeki buzlarla birlikte çalkaladım, çıkardım. Bulaşık parmağım şimdi tertemiz olmuştu.
Kocamla konuşan Yağız ne yaptığımı görmüş, hayretle bana bakıyordu. Biraz sonra kadehini kafaya diken kocam, Yağız’ın spermleriyle beraber içkisini içiverdi.
Kendime inanamıyordum. Kocamı boynuzladığım yetmiyormuş gibi, ona sevgilimin içime boşalttığı spermlerini içirmiştim ve farkına bile varmamıştı. Kıkır kıkır güldüm. O mazbut, evine bağlı, bankacı Gül gitmiş, yerine azgın ve yaramaz bir fahişe gelmişti sanki…
Hala ıslaktı bacak aram… Barın üstünden kağıt peçete alıp loş ışıkta çaktırmadan eteğimin altına götürdüm elimi, sevgilimin spermlerini sildim. Yağız da biliyordu ne yaptığımı… Ona gülümseyerek elimdeki ıslak, spermli peçeteyi dudaklarıma götürdüm. Dilimi çıkarıp ucuyla ıslaklığı yaladım.
Gözlerini kırptı, işkence etme bana der gibiydi. Benim zavallı, olan bitenden bihaber, boynuzlu kocam olmasaydı, o barın önünde bir daha sevişmek isteyecekti neredeyse… Eşlerimiz olmasaydı, biz iki sevgili, o otelde her şeyden uzak, cenneti yaşayacaktık. Emindim buna… ❤️
Tumblr media
218 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Baldızımın Hayaliyle...
Tumblr media
Evlendiğimizde baldızım küçük bir okullu kızdı. Sempatik, şişman, yaygaracı bir kız.. Ama iki yıl içinde gelişti, serpildi, genç kız oldu.. Hem de ne kız..
İncecik belli, düzgün bacaklı, iri göğüslü, afet mi afet bir şey.. O etli dudakları, iri yeşil gözleri, uzun sarı saçları, havalı yürüyüşü bütün erkekleri dönüp baktırıyordu kendine..
Hiç kötü gözle bakmadım ona.. Bize kalmaya geldiğinde sere serpe mini eteğiyle bacaklarını sergilediğinde, denize gittiğimizde mayosunu geren göğüslerini, önündeki kabarıklığı gördüğümde, banyodan havluya sarınıp ıslak saçlarıyla çıktığında, gezmeye gittiğimizde önümde diri kalçalarının etlerinin titrediğini, sağa sola sallanmasını izlediğimde…
Yanındayken korumam gereken bir varlıktı o.. Karımın kardeşi.. Akrabam.. Sadece geceleri fantazilerimde benimdi.. Evlendi, yurtdışına gitti.. Yılda bir kez gelebiliyor, kısa süre kalıp gidiyordu. Daha da olgunlaşmış, harika olmuştu..
Hep hayallerimde sevişmeye devam ettim onunla.. Minik sahneleri büyütüp geliştirdim, hayaller kurdum, seviştim. Oturma odasında uyurken açılmış bacaklarını örttüm, gece hayalimde o bacakları açıp içine girdim, saatlerce evirip çevirdim, kıvrandırdım zevkten inlettim, bağırttım.
Bir gün gezmeye gitmek için giyindiğimiz sırada şiddetli karın ağrısı başladı. Makyaj için girdiği yatak odasından inlemelerini duyunca telaşla fırlayıp yanına gittim.
Ellerini karnına bastırıp koca yatakta kıvranıyordu. İki büklüm oluyor, vücudu şekilden şekle giriyordu. Bu sırada acıdan kıvrandığında elbisesinin etekleri yukarıya toplandı, ince siyah çoraplı bacakları açıldı, küloduna kadar gözlerimin önüne serildi hazineleri…
Şu seksi, beni bitiren çoraplardan giymişti, dantelli, işlemeli, külodu tanga idi, kadınlığının arasına girmiş, dudaklarının arasında kaybolmuştu.. Farkında değildi açıldığının.. İnliyordu, yatağın üzerinde sağa sola yılan gibi kıvrılıyordu vücudu..
Kucakladım, doktora götürmek üzere beline sarılıp merdivenlerden inmesine yardım ettim. Bacanak yoktu, ben vardım onu korumak için.. Düşmemesi için sıkı sıkı sarılmıştım. Sol kolum belinde, sağ elimle de parmaklarımı pençe gibi geçirdiğim sağ kolunu tutuyordum. İnleyip şikayet etti kolunu acıttığım için… Özür diledim.
Ertesi sene izine yalnız geldi.. Takıldım ona,
- “Bacanağı yalnız bırakmasaydın Gülaycım. Yaramazlık yapabilir orada.. Ne de olsa serbest memleket sizin orası..” dedim.
- “Merak etme enişte.. Bacanağının o taraklarda bezi yok. Bir sene yalnız kalsa aramaz o..”
Şaşırmıştım.
- “İnsan senin gibi bir kadını yalnız bırakır mı hiç?” diyebildim.
- “Neden enişte? Ne olur ki..? Bende ne var?”
Gülerek işi şakaya boğdum ama sözlerim gerçeği yansıtıyordu,
- “Gençsin, güzelsin, çapkınlar seni rahat bırakmazlar.. Asılırlar.. Senin gibisini buldular mı kaçırmazlar kızım.. Hem yapayalnız bu kadar gün geçer mi?”
- “Sen varsın ya enişte..” dedi.
Değişik bir ses tonuyla söylemişti bunu… “Sen varsın ya.. Yalnız bırakma sen de.. Güzelsem bu güzelliği sen değerlendir, yalnızlığımı gider..“ diye yalvarıyordu sanki… Bir an gözlerinin için bakıp kalakaldım, ne diyeceğimi bilemedim. Bir an suskunluktan sonra ilave ediverdi,
- “Korursun yani beni… Çapkınlara yedirmezsin…”
- “İyi de sen burada, bacanak orada.. Hiç canı çekmeyecek mi? Sen de yoksun..”
- “Boş ver enişte.. Dedim ya, aramaz o.”
- “Peki sen Gülaycım? Sen de mi aramazsın?”
- “Bacanağını mı arayacağım? Bırak enişte…”
Sesinin tonundaki acılık içime dokunmuştu… Güzel, yeşil gözleri dolu dolu olmuştu. Uzatmadım ben de, Konu değişti, başka şeylerden bahsetmeye başladık..
Ama mesajı almıştım, bacanak doyuramıyordu onu.. Sekse açtı.. Eşime de anlatmış durumu.. Doğruydu.. İlgilenmiyordu bacanak onunla.. İş bahanesiyle dışarı çıkıyor, içiyor, evde tartışıyor, arkadaşlarıyla geziyordu..
Bir gün işten geldiğimde kapıda beni o karşıladı, sarılıp yanaklarımdan öptü, sonra çekilip bana baktı,
- “Üçgen vücutlu eniştem benim..” dedi.
Beğeni vardı gözlerinde.. Geniş göğsüme, geniş omuzlarıma bakıyordu. Yine işi şakaya boğdum,
- “Hadi canım, abartma..” diyebildim. Ama gece yattığımda yapmadığımı bırakmadım ona.. Altımda ezdiğimi, erkekliğimi bastıra bastıra kadınlığını ezdiğimi, zevkten bağırttığını hayal ettim..
Ertesi gün telefonunun ayarlarını değiştirmemi istedi yanıma oturup… Hava sıcaktı, askılı ince bir bluz vardı üzerinde.. Ben telefonla uğraşırken eğilip istediği değişiklikleri söylüyor, yaptıklarımı izliyordu..
Başbaşa vermiştik .. Yanımda oturuyordu mini eteğiyle.. Gözümün ucuyla açılan bluzundan memelerini, o güzelim bacaklarını izliyordum ben de ..
İyice sokuldu, göğüsleri koluma temas ediyordu… Terlemeye başlamıştım.. Yalnız değildik, odaya girenler, çıkanlar, televizyon açık… Gözüm telefonda, bütün duyularım göğsünün yaslandığı sağ kolumdaydı.. Biraz daha yanaştı, göğsü kolumun pazusunda eziliyordu şimdi..
Hissediyordum, özellikle yapıyordu bunu .. Ama görüntüde tüm ilgisini telefona vermiş, göğsünün ezildiğinin farkında değilmiş gibiydi.. İçimden telefonu fırlatmak geliyordu.. Şeytan kulağıma fısıldıyordu sanki;
”At telefonu elinden.. Dön, tut kollarından sıkıca .. Gözlerinin içine bak.. Ne istediğini sor ona.. Ne yapmak istediğini sor .. Senin istediğin gibi o da seni mi istiyor .. Söylesin ne istediğini.. Sen de o ne istiyorsa yap ona.. Her istediğini ver… Seviş.. Öp.. Okşa..”
Ama yine hiç bir harekette bulunmadan bitti her şey.. Telefonu uzattım.. Teşekkür etti ilgilendiğim için…
Onların yanına gittiğimizde eşim yanımıza prezervatif almadığından oradan almak zorunda kaldık. Dile kolay, bir ay kalacaktık orada… Dil bilmediğimizden mecburen utana sıkıla baldızın yardımını istedi eşim. Eşimin,
- “Acaba geniş midir? Eniştene küçük gelmesin buranınkiler..?” diye sorduğunu duyduğumda baldızımın gözleriyle karşılaştı gözlerim..
Gözümün içine alev saçan gözleriyle bakıyordu. O gece karımla yalnız kaldığımızda kullandık prezervatifi… Gözlerimi kapadığımda baldızımın bana ilgiyle bakan gözlerini görüyordum karımın içinde gidip gelirken…
Bir gece birlikte şehirdeki bir eğlence yerine gittiğimizde süper mini siyah eteği vardı altında..
Düzgün, sütun gibi bacakları ince siyah çorapları, ince yüksek topuklu ayakkabıları, askılı siyah dekolte bustiyeriyle yine o hayallerimdeki vamp kadın olmuştu. Bütün gece gözlerimi onun dans ederken kıvrılan seksi vücudundan alamadım. Nefisti.. Baldızımla hemen oracıkta sevişmek için büyük bir istek duydum.
Aklımdan çıkmıyordu hiç.. O gittikten sonra bir yıl boyunca kısacık beraberliğimizde yaşadıklarımızı düşünüyor, onları geliştiriyor, fantaziler kuruyor, senaryolar yazıyor, küçük anlık anılarla avunuyordum.
Eşimle sevişirken tahrik olabilmek için onun da yanımızda olduğunu, biz sevişirken yatağın kenarında bizim sevişmemizi seyrettiğini, eli eteğinin altında külodunun içinde kendini tatmin ettiğini, dayanamayıp soyunduğunu, çıplak vücudunun yanımızda, yatağımızda zevkle kıvrandığını, ablası ile sevişirken kendimi tuttuğumu, boşalmadığımı, o bittikten sonra baldızımla sevişmeye başladığımı, sekse susadığını, her isteğime arzuyla yanıt verdiğini hayal ediyor, bu hayalle olmadığım kadar sertleşiyor, eşime saldırıyordum.
Geçtiğimiz yaz olan oldu. Yine işini bırakamayan bacanağı bırakıp çocuklarla gelmiş. Havaalanında karşıladık, özlemle sarıldım baldızıma.. Yanaklarından öptüm. Göğsüme bastırıp bir an sıkıca sarılıp bıraktım.. Gerçekten özlemiştim.
Önceden planladığımız gibi ertesi gün hep beraber Bodrum’a tatil köyüne gittik. Rezervasyonu baldızım önceden yurtdışından yaptırdığından yerli turist yoktu hiç.. Baldız çocuklarla yandaki bungalowda kalacaktı, ben ve ablası da geniş tek yataklı bir odada..
Hepimiz iki odaya dağıldık, eşim geniş yatağa serilip kaldı, yol yorgunluğu ve sıcak etkilemişti.. Bense hemen denize dalmak, uzun yolculuğun yorgunluğunu ve terini denizde atmak istiyordum.
Hemen üzerimdekileri atıp çırılçıplak mayomu aramaya başladım. Bulduğum anda kapı açılıverdi, baldız fırtına gibi daldı odaya,
- “Haydi millet, biz denize iniyoruz, hazırlanın çabuk..” diye bağırdı neşeyle..
Öff.. Bir içim su gibiydi yine.. Genç kızlığındaki gibi değildi elbet, ama o balık eti vücudu kadınlığının en tatlı en gösterişli dönemini yaşıyordu .. İki çocuktan sonra hala taş gibiydi.. Göğüsleri daha da irileşmişti.. Bikinisinin üstü zor kapatıyordu memelerini..
Altını sormayın .. Minicikti.. Kadınlığının hemen üzerinde başlıyor, bacaklarının arasında mini bir üçgen görünüyordu sadece .. Yanları ip şeklinde fiyonk yapılmıştı. Çekiversen çırılçıplak her şeyiyle meydana çıkacaktı hemen.
Benim onu süzdüğüm gibi o da beni süzmüştü bir anda gözleri aşağıdan yukarıya beğeniyle gidip geldi bir an.. Birden başımdan aşağı kaynar sular döküldü.. Anahtarı üzerinde bıraktığımız kapıyı çalmadan aniden odaya dalan baldızımın seksi vücudunu seyrederken çıplak olduğumu tamamen unutmuştum.
Ve seks abidesini izlerken doğal olarak erkekliğim sertleşmiş, dimdik oluvermişti. Hemen arkamı dönüp mayomu geçiriverdim altıma.. Eşimin gözleri kapalı, hiç bir şeyin farkına varmamıştı. Baldızımsa yanakları kıpkırmızı bana bakıyordu. Hiçbir şey olmamış gibi kollarımı açtım,
- “Ben hazırım.. Ama tembel ablan uyumak istiyor bu sıcakta..”
- “Yaa, başım ağrıyor yine.. Siz gidin olmaz mı?” dedi eşim gözlerini açmadan. “Sen klimayı ayarla, serin serin sessizlikte uyursam biraz kendime gelirim.. Siz çocukları alıp gidin, eğlencenize bakın..”
- “Tamam abla.. Merak etme, çocuklara biz bakarız .. Onlar çocuk havuzuna daldılar bile.. Sen dinlenmene bak.. Ben bütün yıl hasret kaldım güneşe.. Hemen gitmem lazım, hadi görüşürüz .. Hadi enişte, geliyor musun?”
- “Tamam Gülaycım.. Haydi gidelim.. Düş önüme bakalım..”
Konuşa konuşa o önden ben arkadan denize inen dar yolda ilerlemeye başladık.. Şimdi arkadan izliyordum onu .. Geniş kalçaları, ince beli harikaydı.. O ince bele bir de altın zincir takmış haspa, bitirdi beni.. Ayak bileğinde halhalı parlıyor, topuklu terliklerinin üzerinde seke seke, kalçalarını kıvıra kıvıra gidiyordu..
Mayomu zorlamaya başlayan sertliği olduğu gibi o kalçaların arasına yerleştirmek istiyordum.. O taş gibi yuvarlak kalçaların titremesini penisimin ucunda duymak istiyordum…
- “Yaa enişte, kusura bakma.. Kapıyı çalmam lazımdı, heyecandan aklıma bile gelmedi senin odanın ortasında mayo giyeceğin..”
- “Önemli değil canım.. Asıl sen kusura bakma .. Hata bende dediğin gibi.. Odanın ortasında mayo değiştirmek.. Mal mülk meydanda..”
Kahkahayla güldü,
- “Evet enişte.. Mal beyanında bulunman lazım senin ..”
Bu lafı duyunca gözlerimi zorla kalçalarından ayırıp yüzüne baktım, hem konuşuyor, hem de başını geri çevirmiş, bana bakıyordu. Kalçalarını seyrettiğimi anlamıştı.. Kızardım, O ise gülerek,
- “Böyle bakmaya devam edersen malın mülkün iyice artacak, ona göre…”
Cevap vermeye kalmadan çocuk havuzuna varmıştık.. Çocukları izledik, neşeyle suda çırpınıyorlardı..
- “Hadi enişte.. Bunların keyfi yerinde, biz denize atalım kendimizi..”
- “Gidelim baldız da..”
- “Eee.? Ne oldu? Gelmiyor musun yoksa?”
Çocuk gibi dudaklarını sarkıtarak sormuştu bu soruyu.. O köfte dudakları ye beni, ısır beni diyordu adeta.. Gülümseyerek,
- “Ben geliyorum kızım, yalnız sen mayo giymeyi unutmuşsun..” dedim bikinisinin altını göstererek.. Anladı, güldü kahkahayla.. Gülmesi de seksiydi bu kızın.. İnsanın içini eritiyordu..
- “Amaann enişteee…” dedi gülerek koluma girdi. “Deniz kenarı burası, herkes çıplak baksana..” diyerek etrafımızı gösterdi. Doğruydu, etrafta sadece yabancı turistler vardı, mayolu, bikinili, üstsüz, tangalı.. Boy boy, çeşit çeşit..
- “Ne bileyim kızım.. Onlar giyer, turist onlar..”
- “Tamam işte enişte..” dedi gülerek. “Ben de turistim, avrupadan geldim. Onlar gibi giyinebilirim ben de..”
- “İyi bari… Elin deymişken üstünü de çıkar, tam turist olursun onlar gibi…”
- “Niye olmasın enişte? Onlardan bir eksiğim mi var? Bak iyi aklıma getirdin…” demesiyle elini boynuna götürüp bikini üstünü indirivermesi bir oldu.
Hiç beklemiyordum bunu… Kalakaldım. İri memeleri tüm güzelliğiyle meydandaydı şimdi. Offf… Harikaydı… Elimi uzatıp avuçlamamak, o üzüm tanesi gibi olmuş meme uçlarını öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Koluma girip ilerleyince kendime gelebildim.
- “Hadi gel enişte, denize girelim de kimse görmesin kıymetli baldızını.. Baldızını mı kıskandın yoksa?” Şakaya vurdum ben de,
- “Hayır canım… Sen çekinmeden malını mülkünü sergilediğine göre… Ben neden kıskanayım ki? Bacanak düşünsün…” dedim gülerek… O da güldü,
- “Merak etme enişte, senin bacanağın böyle şeylere aldırmaz.”
Suya girmiş, ilerliyorduk bunları konuşurken.. Dipteki çakıl taşlarından ayağını korumak için parmaklarının ucunda yürümeye çalışıyor, dengesini korumak için kolumu tutup bana yaslanıyordu.. Üstsüz memelerini yaslamayı da ihmal etmiyordu.
Çaktırmamaya çalışıyordum, umursamaz gibi hareket ediyordum, ama bu yakınlık delirtiyordu beni… Derinlik fazla değildi, su hala belimizdeydi.. Biz konuşmaya devam ediyorduk,
- “Sen böyle afeti devran gibi ortalıklarda dolaşırsan ben kıskanırım tabi.. Dikkati çekiyorsun.. Erkekler dönüp sana bakıyorlar yiyecek gibi…”
- “Boş ver enişte.. Bakmaktan ne zarar gelir ki.. Güzele bakmak sevapmış derler.. Sen de beni güzel buluyorsun herhalde.. Az önce sen de bakıyordun onların baktığı yere..”
- “Yani bunda benim ne suçum var şimdi? Güzel de laf mı? Bir içim su gibisin.. Harikasın..”
- “Sahi mi enişte? Gerçekten bakılacak kadar güzel miyim?”
- “Sorman bile abes canım… Senin en büyük hayranın benim biliyorsun… Şu vücuda baksana.. Her yerin taş gibi… Fıstık gibi kadınsın.. Seninle olmak için dünyaları verir erkekler…”
- “Amann eniştee.. Utandırıyorsun beni… Abartma bu kadar, şımarırım yoksa..”
Durdum, kendime çevirdim, ellerini tutup havaya kaldırmış, vücuduna bakıyordum.. Dalgalarla minicik bikinisi bir görünüyor, bir kayboluyor, ıslak tenindeki ıslak ince bikini kumaşı kadınlığının kabarıklığını gizleyemiyor, tüm hatlarıyla belli ediyordu.
Soğuk su iri göğüslerinin uçlarını kabartmış, üzüm tanesi büyüklüğünde beni delirtecek gibi görünüyordu. Ya o çıplak göğüslerinden dimdik aşağı inen kaslı göbeği.. İnsanın o göbek deliğini yalayası geliyordu.
- “Yalan mı söylüyorum kızım? Şu güzelliğe bak… Bu güzellikle bakılmak da, şımarmak da hakkın senin… Sen pazar günü doğdun herhalde Gülay” dedim şakalaşarak.. Güldü yine,
- “Ah sağol eniştem.. Teşekkür ederim..” deyip kollarını boynuma uzattı, öpmek için yanağıma uzandı.
Hafif eğilerek uzanmış, arada bir kaç santim mesafe bırakmıştı. Normal enişte-baldız öpüşmesi düşünüyordu herhalde. Ama bende dayanacak hal kalmamıştı. Beline sarılıp sertçe kendime çektim bir anda dudaklarının kenarından öptüm ben de…
O vaziyette kalakaldık. Ne o kollarını çözmüştü boynumdan, ne de ben belini bırakmıştım. Öylesine duruyorduk yüz yüze.. Dudakları aralanmıştı. O etli dudakları… Gözlerime bakıyordu, gözlerimin içine.. O öpülesi göğüs uçları göğsüme sürtünüyor, bitiriyordu beni.
Kasıkları bu kabarıklığa yaslanmıştı şimdi.. Dalgaların etkisiyle sağa sola öne arkaya sallanıyorduk, bu hareket de kasıklarımızın birbirine sürtünmesine yol açıyordu… Zonklamaya başlamıştı penisim… Damar damar attığını hissediyordum.. Acı veriyordu, patlayacak gibiydi…
- “Enişte…” dedi kısık sesle… Göğüsleri inip kalkıyordu, dudaklarını yaladı.. Kurumuştu dudakları..
- “Efendim canım..” Benim de ondan bir farkım yoktu… Olduğum yerde boşalacaktım nerdeyse..
- “Enişte, ben.. Ben…”
- “Söyle güzelim…”
- “Dizlerim titriyor.. Tut beni… Sarıl bana..”
- “Tutuyorum canım.. Merak etme… Seni bırakmam…”
Sımsıkı sarılmıştım… Kendimizden geçmiştik.. Etraftaki insanlar umurumuzda değildi.. Başını boynuma gömdü.. Alev gibiydi nefesi, boynumu yakıyordu.. Kalçalarında dolaştırdım elimi.. Islak bikini altını avuçlayıp sıktım suyun içinde.. Diğer elim sırtını, boynunu, saçlarını okşuyordu..
- “Enişte.. Yapma…” diye kıvrandı kısık sesle..
- “Ne yapmayayım Gülay?”
- “Bu yaptığını.. Yapma.. Yapamayız…”
- “Neden?” diye fısıldadım kulağına.. “Neden yapmayalım? Söyle bana..”
- “Doğru değil enişte… Biz.. ablam.. kocam…”
Bunları söylerken ne kollarını çözmüştü, ne de uzaklaşmak için çaba sarf ediyordu… Kollarımın arasında ezilmekten şikayetçi değildi… Ökseye yakalanmış kuş gibi titriyordu sadece… Dudaklarımla yanaklarını okşarken fısıldadım ben de,
- “Kocan yanında değil, her zamanki gibi.. Ablan da başı ağrıdığından ilacını almış, mışıl mışıl uyuyor, ben de yalnızım senin gibi.. İkimiz varız.. Sen ve ben.. Ben seni istiyorum.. Hem de yıllardır istiyorum seni biliyor musun?”
- “Biliyorum enişte… Bakışlarından.. Hareketlerinden.. Anlaşılmayacak gibi değil ki.. Öyle bakışın var ki içimi eritiyordu baktığın zaman..”
- “Peki sen? Sen istemiyor musun? Sen de açsın biliyorum.. Ablan anlattı neler olduğunu.. Salak bacanak seni ihmal ediyormuş hep..”
- “Doğru enişte.. Doğru.. Ayda bir aklına eserse istiyor beni.. O da benim zorumla oluyor ya… Olduğu da iki dakika… Ne öpmek, ne sevmek… İki dakikada bitirip arkasını dönüyor bana…”
“Ben de kadınım enişte.. Mutlu olmak benim de hakkım… Başka erkeklere gidemedim.. Orospu olmak istemedim… Lezbiyen ilişkiye bile girdim.. Ama olmuyor.. Aynı şey değil enişte.. İçime attım her şeyi… Neler yaptım ilgisini çekmek için.. İç çamaşırları, giysiler, jartiyerler, kokular..”
- “Ooohhh… Anlatma Gülay, bitiriyorsun beni.. Seni o şekilde görmek için neler vermezdim..”
- “Bak işte enişte.. Sen anlatmamla tahrik oluyorsun, kocam yanımdayken ilgilenmiyor.. Hem.. şey..”
- “Söyle canım, çekinme.. Çekinecek bir şey kalmadı artık.. Sen beni gördün.. Ben seni görüyorum..”
- “Doğru.. Seninkini gördüm.. Bizim sorunumuz da bu galiba..”
- “Neymiş sorun? Anlayamadım..”
- “Küçük enişte.. Kocamınki küçük.. Seninkinin yanında ufacık kalır.. Şimdi anlıyorum .. Senin bacanak komplekse girmiş, ondan sevişmiyor benimle.. Seninki gibi değil.. Bu..”
Başını çevirip etrafa bakındı.. Kimse ilgilenmiyordu bizimle.. Herkes kendi halindeydi.. Elini aramıza soktu, suyun altında mayomun üstünden sertliğimi avuçlayıverdi… Beklemiyordum bunu.. İrkiliverdim. Bir inilti koptu benden..
- “Ohh.. Gülayy… Ne yapıyorsun?”
- “Mmmm.. Enişte… Lütfen bırak.. Dokunayım ona..”
Eli mayonun dışından sertleşmiş, taş gibi olmuş organımı okşuyordu, gözleri yarı kapalı zevkle yapıyordu bunu.. Ben de elimle yandan mayomu hafif indirdiğimde suyun içinde bile alev gibi yanan parmaklarını penisimin gövdesinde hissettim. Parmaklar gövdeyi sıkıca kavrayıp sıktı.. Dudaklarını uzattı, önce yavaşça dudaklarımla okşadım, sonra alt dudağını emmeye başladım.. Kısık sesle,
- “Enişte.. Ne kadar güzel.. Damarlarını hissediyorum.. Ne olur götür beni.. Seviş benimle.. Dayanamıyorum artık.. Ohhh.. Hadi enişte.. Yanıyorum ben.. Söndür baldızının ateşini enişte…”
- “Ben de dayanamıyorum canım.. Bitirdin beni… Boşalmak üzereyim….”
- “Boşal enişte…” diyerek parmaklarının baskısını arttırdı. Denizin ortasında, milletin içinde, etrafa çaktırmamaya çalışarak suyun içinde mastürbasyon yaptırıyordu bana…
Fazla dayanamadım, menilerim deniz suyunun içinde yayılmaya başladı. Kasılmalarım bitince dudaklarıma uzanıp öptü, öpüştük. Sabırsızlıkla elimi tutup çekmeye başladı beni,
- “Haydi gel eniştem..”
Mayomu çekip baldızımın ince beline sarıldım, sarmaş dolaş sahile çıktık. Şezlongun üzerinden bikinisinin üstünü ve eşyalarımızı alıp hızlı adımlarla çocuk havuzunun yanından geçtik. Animatörler çocukları toplamışlar, eğleniyorlardı. Dünyayı görmüyorlardı.. Hiç durmadan devam ettik tırmanmaya..
Bizim odanın kapısını yavaşça aralayıp içeriye baktım, karım ilaç şişesi başucunda derin uyuyordu hala.. Kapıyı örttüm yavaşça ve benden önce bungalowa girip kapıyı aralık bırakan baldızımın yanına koştum.. İçeri girip kilidi çevirdim.
İnanamıyordum… Yıllardır hayalini kurduğum şey gerçek oluyordu… Karşımda duruyordu… O da benim gibi heyecan içindeydi.. Soluk soluğa gözlerini gözlerime dikmiş, ihtirasla bakıyordu bana.. Çıplak, sadece bikinisinin altıyla heykel gibi, tanrıça heykeli gibi duruyordu önümde… Göğüslerinin inip kalktığını görüyordum.. Uzanıp elini tuttum, kendime çektim.
- “Tatlım.. İstediğine emin misin? İstersen çıkıp gidebilirim şu anda.. Hiç bir şey olmamış gibi devam ederiz eski yaşantımıza..”
Sarıldı hemen.. Dudaklarını uzatırken fısıldadı..
- “Eminim enişte.. Hiç bir şey umurumda değil.. Bırakma beni.. Sarıl bana.. Sen istesen de bırakmam.. Kadınlığımı yaşat bana..”
Günah benden gitmişti artık.. Kucaklayıp kendime çektim, kollarımın arasına alıp dudaklarına yumuldum.. Sımsıkı sarmış, göğsümle memelerini eziyor, kalçalarını önüme bastırıyordum. Tek vücut olmuştuk.. Dudaklarını emiyordum… Dilimle aralanan ağzından içeri dalıp dilini okşuyordum.
Ensesinden, saçlarından tutup başını arkaya eğdim, dudaklarımı boynunda gezdirdim hafifçe, oradan göğüslerine kaydırdım. Denizde üstünü çıkardığından beri avuçlayıp öpmek için yanıp tutuştuğum göğüsleri en sonunda dudaklarımla buluştu. İrileşmiş göğüs ucuna dokunduğumda “Mmmm..” diye inledi.. Bir süre oynadım onunla.. Biraz dudaklarımla okşadım ucunu.. Biraz dilimle.. İnliyor, kıvranıyordu kollarımda..
- “Ohhh… Yapma enişte.. İşkence yapma bana.. Ahh… Çok güzel.. Em onu enişte.. Emmm..”
Ucunu alıp şiddetle emmeye başladım. Vakum gibi emiyordum memesini… Saçlarımın arasında parmaklarını dolaştırıyor, kendine çekiyor, inliyordu..
- “Ooohhh… Çok güzel… Mmmm… Emm… Oohhhh… Bitiriyorsun beni enişte… Ooohhhh….”
Bir sağ göğsünü emiyordum, yalaya yalaya diğerine geçiyor, onu emmeye, yemeye başlıyordum.. Kıvranıyordu kollarımda.. Göğüslerini bırakıp kollarından tuttum, geriye, iki adım ilerdeki geniş, çift kişilik yatağa götürdüm. Usulca yatırdım. Yarım bıraktığım yerden, memelerinden yalayarak aşağıya inmeye başladım..
Göbeğine gelmiştim. Dilimin ucunu göbek deliğine soktum, yaladım, ısırdım.. Dizlerimin üstüne çökmüştüm.. Şehvetle şişmiş, yumruk gibi kabarmış olan kadınlığı önümdeydi. Elimi zevk suyuyla ıslanmış minicik bikini altının fiyonklarına götürüp ikisini birden çözdüm.
Şimdi gözümün önündeydi kadınlık organı.. Kıllarını ağdayla almış, sadece tam üzerinde ince, uzun bir tutam bırakmıştı. Kabarmış dış dudakları ayrılmış, pespembe iç dudakları vajinasının içinden fışkıran zevk suyu ile ıslanmış, ışıl ışıl parlıyordu.. Sular bacaklarını ıslatarak aşağıya süzülüyordu apış arasından…
Dilimle bastıra bastıra yukarıya kadar yalayıp aldım o zevk sularını… Kadınlığına geldiğimde dilimi çektim.. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Dudakları aralanmış, kısık gözlerle beni izliyordu.. Parmakları saçlarımın arasında duruyordu.. Gözümü aşağıya organına çevirdim, küçük bir öpücük kondurdum.
- “Oohhh.. Eniştee…” diye inledi anında..
- “Aaahhh… Eniştee… Ne yapıyorsun bana… Ooohhh… Bitiriyorsun beni.. Geliyorumm…”
Aniden kadınlığını yalamayı bırakıp yukarı çıktım. Meme uçlarını sertçe dudaklarımın arasına alıp emmeye başladım. Ne yapacağını şaşırmış, yatak çarşafını avuçlarının içinde sıkıyor, başını sağa sola sallıyordu. Ben göğüslerine yükselince o da kollarını dolayıp kendine çekti sıkıca…
Zevkten kendini kaybetmiş, orgazm dalgalarıyla sarsılırken haykırmaya başlamıştı. Dudaklarına yumuldum. O etli, körpe dudaklarını emmeye başladım. Ağzımın içinde boğuldu zevk çığlıkları… Tırnaklarının sırtımı çizerken verdiği acıya aldırmadım. Ben de alt dudağını ısırdım.
Bir müddet sonra her şey duruldu. Fırtına geçmişti. Yüzüm boynuna gömülü, körük gibi soluyordum. O da nefes nefeseydi.Diri memeleri altımda inip kalkıyordu. Kendimi yana bıraktım, üstünden kayarak devrildim. Yan yana yatıyorduk şimdi. Baktım, dudağını ısırdığım yerde hafif bir kan damlası belirmişti. Dirseğimin üstünde doğrulup işaret parmağımla o kan damlasını aldım, kendisine gösterdim. Fısıltıyla,
- “Özür dilerim..” diyerek kan damlasını yaladım. Gülümsedi seks yorgunu bir ifadeyle…
- “Kanım sana feda olsun eniştem…” dedi. “Hayatımda böyle zevk duymamıştım. Hiç böyle orgazm olduğunu bilmiyordum. Zevkten bitirdin beni… Öldürdün zevkten…”
- “İnanamıyorum sana Gülay.. Bunca yıldır evlisin.. Nasıl olur?”
- “İnan enişte… İşte bu yüzden bıktım evlilikten… Filmlerde, pornolarda bu şekilde boşalan kadınları gördükçe, etrafımdaki kadınlar anlattıkça olamaz diye düşünüyordum. Ya bunlar yalan yapıyorlar diyordum, ya da ben kadınlığımı yaşamıyorum.”
O anlatırken dudaklarımı tüy gibi dudaklarında, kulaklarında, yanaklarında gezdiriyordum. Boşta kalan elim ise boydan boya güzel vücudunu tavaf ediyor, her tarafını okşuyordum.
Kah göğüslerini, kah dümdüz karnını, göbek deliğini, süs gibi bir şerit halinde bıraktığı kadınlığının tüylerini okşuyor, parmaklarımı az önce yaşadığı zevk kasırgasıyla sırılsıklam olmuş, ıslak am dudaklarında gezdiriyor, parmak ucunu klitorisine sürtüyordum.
Dakikalarca bu seksi yaratığa şehvetin en koyusunu tattırmak için uğraşmıştım ama ben hala aç duruyordum. Sertleşen ve kan hücumundan damarları parmak parmak kabarmış erkekliğim yan durduğumdan onun bacaklarına baskı yapıyordu.
Okşamalarımın yanı sıra sertliği hisseden baldızım ürperiyor, tüyleri diken diken olmuş, klitorisi yine sertleşmeye başlamıştı.
Artık dayanamıyordum. Doğrulup bacaklarını araladım, ağırlığımı vermeden üzerine uzandım. Penisim bacak arasına baskı yapıyordu şimdi. Islak am dudaklarını okşadım penisimle.
Kaygan sıvılar mantarımsı başını kayganlaştırmıştı. Islak ıslak parlamaya başlamıştı aletin kafası. Biraz daha devam ettim, klitorisine fırça çektim, suları akmaya başlayan kadınlık girişini, ıslak dudaklarını okşadım.
Sıcacıktı. Yanıyordu. Daha içine girmeden yangını hissetmeye başlamıştım. O da sertliği organında hissedince bacaklarını biraz daha araladı, derin bir “Ooohhh…” çekti…
Boynuma sımsıkı sarılarak dudaklarımdan öpmeye,emmeye başladı. Ben kadınlığına fırça çekmeye devam ediyor, penisimi klitorisine bastıra bastıra boylu boyunca okşuyordum. Kalçaları hareketlenmeye başlamıştı, içine girmemi istercesine hareketler yapıyor, altımda kıvranıyordu. Nihayet dayanamadı,
- “Oohhh.. Hadi enişte… Sok artık… Yeter beklettiğin…”
- “İstiyor musun? Gireyim mi içine?”
- “Oh, evet… Gir… İçime gir… Sok onu içime… Dayanamıyorum artık… Sookkk..”
- “Oh… Ateş gibi yanıyorsun aşkım… Ama hemen giremem… İstemen lazım..”
- “İstiyorum ya enişte..”
- “Aşkım, ne istiyorsan adıyla söyle… Seni sikmemi istiyorsan sikmemi emret.. Söyle sikeyim mi seni? O fındık gibi, ıslanmış amına gireyim mi yarrağımla?”
- “Ohhh.. Evet eniştem… Evet… Sik beni… Deminden beri yalvarıyorum sok diye… Hadi artık… Sok o koca şeyini içime.. Yıllarca bunun hayalini kurdum. Ablamla sevişirken çıkardığınız sesleri dinleye dinleye, ablamın acıdan, zevkten bağırmasını duya duya kendimi tatmin ettim.”
“Kocamın altında yatarken seni hayal ettim. Üstümde yatanın sen olduğunu farzettim gözlerimi kapatıp… O kaslı kollarınla beni sımsıkı kucakladığını, üçgen vücudunla beni eze eze becerdiğini hayal ettim. Hele bu sabah seni çıplak gördüğümde öldüm, bittim enişte…. O andan beri bunu yemek için yanıyorum. Hadi artık…”
- “Biliyor musun, ben de seni hayal ettim hep… Ablanı sikerken karanlıkta senin yanımızda olduğunu, bizi izlediğini, seni de siktiğimi hayal ettim. Ablanla sikişirken yanımızda hep sen vardın.”
- “Hadi enişte… İşte yanındayım.. Altındayım.. Sik beni… Amcığım sikini yemek istiyor… Oohhhh… Bak, nasıl yanıyor amım? Hadi artık… O koca sikini sok amıma… Sik baldızını… Mmmmm…”
- “Ohhh… Baldızım benim… Kaygan amcıklım… Merak etme… Öyle bir zevk vereceğim ki sana… Senelerin acısını çıkartacaksın.”
Sikimin başını am dudaklarına dayadım, yavaşça girmeye çalıştım. Ama bütün kayganlığına, akan zevk sularına rağmen zorlanıyordu. Gülay da başını kaldırmış, dudaklarını ısırarak benim içine girişimi izlemeye çalışıyordu. Dayanamadı, ellerini aramıza sokup kadınlığının dudaklarını ikiye ayırdı.
- “Ohhh… Hadi gir içime eniştemm.. Bak senin için açtım kapılarımı.. Hadi sok sikini… İçime sok.. Aahhh… Acıyor… Yavaş eniştem… Yavaş sik baldızını… Alışkın değilim böyle büyük yarak yemeye..”
- “Canım benim.. Merak etme sen… Senin canını yakamam.. Kıyamam sana… Yavaş yavaş sokarım sikimi… Alıştıra alıştıra… Islata ıslata… O güzelim amcığına kıyamam ben… Ohhhh… O kadar dar ki… Sanki bakire amı gibi…”
- “Aslan eniştem benim… Errkeğimm… Ooohhhh… Senin koca sikini yemeden önce bakire sayılırım ben… Kocamın küçük pipisi açamadı amımı.. Doyuramadı beni… Ooohhhhhh…. Aslan eniştemm… Sik baldızını… Bacanağın güzel sikemedi beni… Sen sik… Yarrağa doyur baldızını… Ooohhh… Bak başı girdi içime… Ooohh.. Tokmak gibi duruyor kapımda..”
Yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Baldızımın daracık amcığını yara yara giriyordum. İki santim ileri, iki santim geri… İki ileri, bir geri… Dediğim gibi, alıştıra alıştıra, yara yara… Yarısına kadar soktum, bekledim. Yavaşça ucuna kadar geri çekilip tekrar giriyordum, amından akan sular boydan boya ıslatıyordu sikimi…
Baldızımın gözleri kaymaya başlamış, dudakları terlemişti. Kesik kesik soluyordu. Ellerini belime koymuş, ben bastırdıkça tutup engel olmaya çalışıyor, acısı geçince tekrar çekerek girmemi istiyor, girişi idare ediyordu. Yarısına kadar sokmuştum. Durup bekledim biraz… Sonra omuzlarından tutup aniden bastırıverdim.
- “Aaahhhhhhhh…” diye bir çığlık koyuverdi. “Yardın enişteee… Koca sikin öldürdü beni… Dur nolur… Kıpırdama… Bekle biraz… Alışsın… Ooohhh… Hiç böyle yememiştim… Harikaymış… Amımın içi beton dökmüş gibi.. Kol girmiş gibi enişte.. Anlatılmaz bu zevk… Ne kadar güzelmiş kalın siki içime alması… Hem acıyor, hem zevk duyuyorum… Ooohhhh….”
Kıpırdamadan durup bekledim ben de… Sonra eğilip dudaklarını yalamaya, öpmeye başladım.. Kulak memelerini, boynunu… Daha da eğilip memelerine uzandım… Uçlarını emdim. İnlemeye başladı yine.. Emerken sikimi milim milim oynatmaya başladım amında…
Sonra git gellere başladım. Yavaş… Santim santim… Çektim yukarı, ucu göründüğünde tekrar yavaşça, yara yara girdim. Baldızımın sesi, soluğu kesilmiş, tüm dikkati, tüm duyuları içine girmekte olan sikimde toplanmıştı.
Kasıklarım kasıklarına, sikimin başı ta dibine değdi, bastırdım, klitorisini tüm ağırlığımla ezdim, tekrar yavaşça geri çıktım. Sürekli aynı hareketi yapıyordum. Gülay yine inlemeye başlamıştı. Tırnakları sırtımda geziniyor, başını istemsiz bir şekilde sağa sola sallıyordu. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatıyordu.
O minik pembe dilini görünce dayanamadım, eğilip öptüm o ıslak dilini… Dilimle okşadım. İnlemeleri ağzımın içinde kayboluyordu. Parmakları sırtımı okşayarak kalçalarıma inmiş, bacaklarının arasında sürekli hareket halinde olan kalçalarımı okşuyor, tırnaklıyordu şimdi…
Ağırlığımı tek dirseğime verip sol elimle memelerini okşuyor, parmaklarımla meme ucunu sıkıp okşuyordum. Hızlanmaya başladım. Mors alfabesi gibi çalışıyordum. İki uzun bir kısa.. İki kısa, bir dip… Kasıklarımdaki uzun süredir almadığım uzun kıllarla sertleşmiş klitorisini kah okşuyor, kah bastırıp eziyordum.
- “Ohhh… Eniştem… Nasıl zevk bu? Oohhhhh…. Sevişmek buymuş demek ki… Hadi hızlan enişte… Vur içime… Dibime göm sikini… Amıma göm… Ohhhh… Koca yaraklı eniştem benim… Harika sikiyorsun… Erkeğimm… Kocamm… OOohhhh… Geçirr… Tokmakla… Yar beni… Amımı yar.. Aaahhhh… Ooohhh… Hiç böyle sevişmedim eniştemm.. Hiç böyle sikilmedim… Güçlü erkeğim benim… Bastır… Ez beni… Kemiklerimi kır… Sik…”
- “Doğru mu söylüyorsun Gülay? Zevk veriyor mu sikim sana? Ooohhh… Bitiriyorsun beni aşkım… Amcığın zevk veriyor bana… Dar amcıklı baldızım benim… Sikimi eldiven gibi sardı amcığın… Çok zevk alıyorum… Mmmm…”
- “Evvet enişte… Evvett… Koca sikin öyle zevk veriyor ki… İçimi doldurdu sikin… Ooohhh…. Damarlarını hissediyorum sikinin… Kafası yumruk gibi yarıyor amımı… Duyuyorum… Hissediyorum… Aaaahhhh…. Geliyorummm…”
Çırpınmaya, kasılmaya başlamıştı yine… Kalçaları inip kalkıyor, dişleri kenetlenmiş, arasından tıslayarak nefes alıp veriyor, başını sağa sola atıyordu.
Çığlık atıyordu artık… Kimseyi umursadığımız yoktu o anda… Duyacaklarmış, göreceklermiş… Dünya yıkılsa aldıracak halde değildik ikimiz de… Benim de dayanacak halim kalmamıştı..
- “Ben de geliyorum… Çıkayım mı aşkım?” diye sorabildim soluk soluğa…
- “Hayır… içime boşal enişte.. Korunuyorum… Boşal… Sula içimi… Hadii…”
Daha fazla tutamadım, son bir hamleyle sikimi dibine kadar kökledim kaldım. Fışkırmaya, bağıra bağıra içine boşalmaya başladım. Bitmek bilmiyordu püskürmem…
- “Aaaahhh… Çok güzelll… İçimi yaktı döllerin… Sıcacık… Ooohhh…”
Üzerine yığılıp kaldım. Nefes nefeseydik.. İçinden çıkmamıştım… Hala kasılıp duruyordu… Kolları, bacakları kenetlenmiş vaziyetteydi hala… Sonunda sakinleşti… Duruldu…
Gem vurulmaya çalışılan kısrak gibi bir kaç kasılma daha yaşadı, sonra hareketsiz kaldı… Yanına devrildim…
İçine boşalttığım spermlerim, ağzı açık kalan kadınlığından aşağı süzülüyor, yatağın üzerine akıyordu. Göğsü inip kalkıyor, dudakları örselenmiş, ağzı açık nefes almaya çalışıyordu. Uzanıp bereli dudaklarına yavaşça bir öpücük kondurdum.
Dudakları kıpırdadı, parmağımı bastırıp susturdum. Söylenecek tek kelime yaşadığımız büyüyü bozacak gibi gelmişti o anda…
Yeşil gözleri doymuş, mutlu, hayatından memnun bir kedi gibi bakıyordu bana…
448 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Komşumun Şarj Aleti
Tumblr media
Yandaki boş daireye bekar bir erkek taşındığında, ilk önce öğrenci sanmıştık. Sonra komşulardan öğrendiğimize göre meğer işadamıymış. İzmir'e iş için gelmiş ve buraya yerleşmiş.
Komşumuz genç ve yakışıklı birisiydi. Aramızda ufaktan ufaktan selamlaşmalar falan derken, gittikçe merak etmeye başladım. Biz kadınlar meraklıyızdır, adam yakından neye benziyor, evinin içi nasıl döşenmiş falan diye merak ederiz.
Bir gün cep telefonumun şarj aletini bulamadım. Kocam da işe gitmişti. Komşumun şarj aletini ödünç istemek için kapısını çaldım. Beni içeri davet edip,
“Bende bu var.” diyerek kendi telefonunun şarj aletini getirdi. Fakat markaları farklıymış, benimkine uymadı. Teşekkür edip, etrafa bir göz atıp çıktım. Böylece merakımı da biraz da olsa gidermiştim.
Bir keresinde gece vakti, seslerden anlaşıldığı üzere yan daireye misafir gelmişti. Gelen misafirin sesinden bir bayan olduğunu anlayınca, kocam da merak etti ve suların akıp akmadığını sorma bahanesiyle komşunun kapısını çaldı. Kocam geri geldiğinde anlattı, komşumuz kocamı gayet hoş karşılamış,
“Çok efendi birisi!” dedi. “Genç ama olgun hareketleri var, ağır abi…”
Her neyse, yatma vakti gelince biz yatak odamıza geçtik. Kocamla iyi bir seks hayatımız vardır. En azından ben öyle sanıyordum! Hemen hemen her gece sevişiriz, güle eğlene boşalırız.
O gece yine kocamla çılgınca seviştik, kocam her deliğimi doldurdu. Gecenin ilerleyen saatlerinde biz yorulmuş yatarken, yan daireden deli gibi inleme sesleri gelmeye başladı. Yatak odalarımız bitişikti ve müteahhit malzemeden kıstığı için ara duvarlar inceydi. Kocam acayip kıskanç birisi olduğu halde,
“Helal olsun bizim komşuya… Adamda ne biçim bir yarak varsa, iyi vuruyor. Dağıttı kadını resmen!” dedi.
İçim bir acayip oldu, amım ıslanmıştı resmen… Komşudan gelen seslerle kendisi de tahrik olan kocamın kucağına çıktım. Bu kez komşumu ve onun kocamın deyimiyle o biçim penisini hayal ederek bir kez daha seviştim.
Komşumuz kirli sakallı, kara kaşlı, kara gözlü tatlı bir çocuktu. Beni her gördüğünde selam verir, boynunu aşağı eğerdi. Çok efendiydi, ama sürekli evine farklı bayanlar gelirdi. Gelen bayanların kaliteli olduğu belliydi. Sıradan kadınlar ve orospu değillerdi.
Her misafiri geldiğinde heyecanla pür telaş yatak odasına geçer, seslerini dinlemeye çalışırdım. Duvara kulağımı yapıştırmaya gerek kalmazdı, gelen kadınlar öküz gibi böğürürlerdi.
“Çok kalın, yavaş gir!” deyip, sonra, “Canım yanıyor ama, sik, çıkarma içimden!” diye bağırırlardı.
En çok hoşuma giden ise, dışarıdan bize karşı çok efendi göründüğü halde, yatakta tam bir azgın olması ve gelen kadınları becerirken küfürleşmeleriydi. Sanırım sert seksten ve seks sırasında argo konuşmaktan, seviştiği kadınları bağırtmaktan hoşlanıyordu benim terbiyeli komşum…
Artık gelen kadınları kıskanmaya ve ilk defa kocamdan başkasını arzulamaya başlamıştım. Kararımı vermiştim, ne yapıp edip ben de kendimi komşuma siktirecektim…
Komşum mesai günleri işe erken gitmiyordu. Kocam kahvaltısını yapıp işe gider gitmez, komşumun kapısını çaldım. Selamlaştıktan sonra,
“Bizim uydunun çanağı dönmüş galiba, görüntü yok. Biraz münasebetsizlik olacak ama… Müsaitseniz sabah programını sizde izleyebilir miyim?” dedim.
“Tabi, buyrun!” deyip içeri davet etti.
Sıradan giyinmiştim, ama vücudumun hatları belli oluyordu, altımda pembe renkli dar eşofman, içime beyaz tanga külot giymiştim, göğüslerime dantelli bir sütyen takmıştım, üstümde de askılı bir tişört vardı. 90'lık göğüslerim dimdiktirler, kalçam biraz dışardadır ve amım da etlidir.
Neyse içeri girdik, onda da lacivert bir eşofman ve beyaz bir tişört vardı. Eşofmanından aletinin iriliği belli oluyordu, inik penis eşşeğin penisi gibi aşağıya doğru sarkmıştı. Manzarayı görünce yüzümün kızardığını hissettim, yutkundum.
Benim istediğim kanalı açıp, iki dakika izin istedi, odaya geçip altına kot pantolon giyindi geldi. İçimden keşke kotu giyinmeseydi diye geçirdim, amım şimdiden sulanmıştı.
Komşum çay yaptı getirdi, birlikte oturduk. Televizyonu izlerken, aynı zamanda da sohbet etmeye başladık. Sıcakkanlıydı. Sohbet bayağı ilerleyince,
“Çok çalışıyorsunuz…” dedim.
“Nereden biliyorsunuz?” deyince,
“Sürekli işe gidiyorsunuz, bazen eve geç geliyorsunuz, evde olduğunuz zamanlar da eve iş getiriyorsunuz galiba?” dedim.
“Yok yanılıyorsunuz, hayatta eve iş getirmem!” dedi. Gülümsedim, şaka yaptığımı belirterek,
“Canım, ben öteki işlerden bahsediyorum! Bazı geceler sabaha kadar yatak odanızdan sesler duyuluyor!” dedim.
“Ahh!” dedikten sonra başını öne eğdi ve “Rahatsızlık verdim sanırım, özür dilerim! Eşinize karşı da mahcup oldum şimdi…” dedi.
“Hayır canım, özür dilemenize gerek yok ki, aksine hoşuma gidiyor! Yalnız neden o kadar bağırdıklarını merak ediyorum.” dedim. Gözlerini açarak bana baktı,
“Pardon, anlayamadım?” dedi. Bacaklarımı araladım ve kotunun üzerinden belli olan kabarık aletini işaret ederek,
“Çok mu büyük o şey?” diye sordum. Niyetimi anlamıştı,
“Buna kendin karar ver komşum!” diyerek kalktı yanıma oturdu. Elimi sikine attım ve
“Kot pantolondan tam hissedilmiyor!” dedim…
“Dur o zaman eşofmanı giyeyim tekrar!” dedi.
“Onu da giymeseniz?” dediğimde,
“Yok, yiyişmeden öyle hemen vermem eline!” dedi, gitti eşofmanını giyindi geldi, tekrar yanıma oturdu.
Elimi attığımda zaten iri olan siki daha da büyümeye başladı. Böyle bir şey olamazdı, siki o kadar kalındı ki, elimle kavrayamıyordum sikini. Kucağına çıkmak istedim,
“Hayır, daha değil!” dedi ve saçlarımdan tutup çekti. Sonra dudaklarıma yumuldu. Resmen dudaklarımı ısırıyor, dilimi emiyor ve arada bir de ağzımın içine tükürüyordu. Tişörtümü çıkardı, boynumu emiyordu,
“Morartma lütfen!” diyebildim sadece. Sütyenimle ise hiç uğraşmadı, Caart! diye yırttı.
“Ben de sert seviyorum, ama kocam yapamıyor!” dedim.
“Sert sevdiğini biliyorum, bazı geceler sizin de sesiniz bana geliyor ve daha sert sik dediğini duyuyorum!” dedi.
“Peki sen beni daha sert sikebilir misin?” dediğimde,
“Birazdan görürsün!” dedi…
Göğüslerimle uzunca ilgilenip, yalayıp emdikten sonra alt taraflara indi. Eşofmanımın üstünden amcığımı ağzına alıyor, ısırırıyordu. Amımdan akan sularla pembe eşofmanımın önü resmen sırılsıklam oldu. Eşofmanımı çıkarıp tanga külotumu gördüğünde,
“Evet, işte bu!” dedi.
“Ne oldu?” dedim.
“Tanga hastasıyım, beni acayip tahrik ediyor, çıkarmadan sikebilirim!” dedi.
“Beni de senin siktiğin kadınları zevkten bağırtman tahrik ediyor!” dedim. “Hele o sikmeli sokmalı konuşmalarınızı duydukça delirtiyorsunuz beni…”
“Merak etme seni de sike sike inletecem!” diyerek tangamı kenara çekti ve amcığımın kenarlarını bayağı bir yaladı, öptü.
Tadını çıkarıyordu. Ben kocamın amımı böyle yaladığını görmemiştim, kocam iki diller, sonra direkt içime girerdi. Fakat komşum hiç bıkmadan ve ara vermeden yarım saat falan yalamış ve ben bu arada defalarca boşalmıştım.
Sıra amımın dudaklarına geldi, amımın dudaklarını emiyor, dişleriyle kıstırıp çekiyor, sündürüyordu.
“Dilini amıma sok!” dediğimde,
“Hayır, oraya yarrağım girecek!” dedi ve en zevk aldığım yeri, yani klitorisimi emmeye başladı. Klitorisime hafiften dişlerini batırdığında resmen götüm koltuktan ayrıldı, havalardaydım. O kadar iyi yapıyordu ki, dişlerinin değmesine rağmen acıtmıyordu. Kocamın diliyle acıttığını bilirim.
O kadar zevk alıyordum ki, dayanamaz hale gelmiştim. Bir an önce sikilmek istiyordum,
“Hadi sik artık!” dedim.
“Dur daha var!” dedi ve kalçalarımı havaya kaldırdı, dilini götümün deliğine dayadı.
Yok böyle bir zevk yaa… Kaç yıllık evliyim ve o kocam olacak orospu çocuğu bunu hiç yapmamıştı bana… Götümü yalamadan, parmaklamadan direk sikini götüme sokar, götüm dar olduğu için de fazla dayanamaz, hemen boşalırdı. Yani götümün sikildiğinden bir şey anlamazdım.
Fakat komşum kocam gibi değildi, götümü parmaklıyor, büzüğümü emiyor, vantuz gibi içine çekiyor, götümün deliğine tükürüyor, tekrar yalayıp emiyordu… Ben de o kadınlar gibi bağırmaya başlamıştım zevkten… Bu adam harika sevişiyordu.
Götümü yalamayı bırakıp soyundu ve baş ucuma geldi, sikini ağzıma dudaklarıma uzattı. Siki etliydi, kafası mantar kafası gibi kocaman, gövdesi damarlıydı. Çok uzun değildi, ama fazlasıyla kalındı. Saçlarımdan tuttu,
“Aç ağzını Orospu!” diyerek gırtlağıma kadar soktu ve ağzımı sikmeye başladı.
“İyi aç ağzını amcık ağızlı karı!” dedikçe ben daha bir iştahla alıyordum ağzıma.
Sonra bacaklarımı omuzuna aldı, sikinin kafasını amımın deliğine dayadı fakat sokmadı, göğüslerimi yalıyordu.
“Soooook!” diye yalvarıyordum, resmen yarrak hastası etmişti beni. Sinirimden bir tokat attım ve “Sok artık! Sen başka karıları sikerken, sikini amımda hayal edip amımı parmaklamaktan bıktım!” dedim.
“Yarrak mı istiyorsun amına koyduğumun orospusu? Al sana yarrak!” deyip öyle bir dayadı ki…
Ben amımın her gece kocamla sikiştiğim için geniş olduğunu ve kocamın o yüzden dar olan götümden zevk aldığını düşünürdüm. Meğer benim amım geniş değil, kocamın siki ufakmış.
Komşum amıma kalın yarağını köklediğinde nefesim kesildi ve yutkunamadım. Böyle enteresan birşey olamazdı. Kalın yarağı amımı tamamıyla doldurmuş, amımın hava alacak yeri kalmamıştı.
Bu yetmiyormuş gibi, bir de taşaklarını da sokmak istercesine kanırtınca, amım resmen yırtılıyor sandım. Acı ve zevki aynı anda hissediyordum. Parmaklarımı ağzına almış, parmaklarımı emerek alttan da amcığımı hızlı hızlı pompalayarak sikiyor, bazen de iyice hayanlaşıyor, göğüslerimi koparacakmış gibi sıkıyordu.
Sonra beni yan çevirdi ve sikmeye devam etti. Amcığım sikilmekten hamburger gibi olmuştu. O kadar tatlı sikiyordu ve ritimleri harikaydı ki… Ben bir yandan ardı ardına orgazm oluyordum, bir yandan da,
“Vur aşkım! Vur erkeğim! Vur kocacığım!” diye inliyordum…
Dakikalar sonra sikilmekten artık amım uyuşmuş, halim kalmamış,
“Yeter aşkım, pilim bitti! Sen de boşal!” diye yalvarmaya başladım. Komşum da,
“Senin pilini öyle bir şarj edeceğim ki, en az bir hafta gidecek!” dedi.
Sonra da birden yarağını amımdan çıkarıp beni ters çevirip domaltması bir oldu. Götümün deliğine tükürüp yarağının başını dayadı ve kanırta kanırta yüklenerek, hepsini sokana kadar abandı. Ben tabii, o siktiği kadınlar gibi, öküz gibi böğürüyordum ve
“Çok kalın, yavaş, dur biraz, yırttın götümü!” diye yalvarıyordum. Komşumsa,
“Konuşma ulan amına koduğumun orospusu… Ciyak ciyak bağır bakalım… Sert sikilmek istiyordun, al sana sert!” diyerek, kanırta kanırta götümü sikmeye devam etti.
Epey bir zaman bu şekilde götümü siktikten sonra sonunda pençeleriyle beni kendi kasıklarına yapıştırdı, kasıla kasıla arka deliğime boşaldı.
Yarağını götümden çıkardığında, götümün deliği öyle bir genişlemiş ve açılmıştı ki, abartısız rakı bardağı rahat girerdi!
Öğleye doğru komşum duşunu alıp giyindi. O koca yaraklı azgın köpek beyefendi görünümüyle işe giderken, ben de perişan bir şekilde evime gittim.
Amım götüm sızlıyordu resmen… Zorlukla küveti ılık suyla doldurup kendimi içine attım, kasıklarımdaki zonklamalar dinsin diye bekledim.
Akşam kocam da doğal olarak her geceki gibi sevişmek isteyince, çok hastayım mazeretiyle, kocamı ağzımla boşalttım.
Komşumun şarjı gerçekten bir hafta gitti. Yani kocamı bir hafta boyunca her gece ağzımla boşalttım. Amımın ve götümün sızısı bir hafta sürdü!
72 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Üvey Kızım
Tumblr media
Banyodaki çöp sepetinin kapağını kaldırıp elimdeki tuvalet kağıdını atacaktım ki birden gözlerim fal taşı gibi açılıverdi.
Çöp sepetinde üzerine prezevatif geçirilmiş irice bir salatalık duruyordu. İki parmağımla tutup kaldırdım, evire çevire inceledim. Karımla kullandığımız tırtıklı prezervatiflerdendi. Prezervatifin dokularındaki ıslaklık, henüz yeni kullanıldığını gösteriyordu. Az önce banyodan çıkan Tülin kullanmıştı bunu, başka bir açıklaması yoktu. Hemen salatalığı alıp Tülin'in odasına gittim.
Karım üç yıl önce vefat etmişti. Üç sene dul kaldıktan sonra, bir kaç ay önce tek çocuklu dul bir hanımla evlendim. Yeni eşimin lise son sınıfa giden bir kızı var ve o da bizimle yaşıyor.
Geçenlerde kayınvalidem rahatsızlanıp hastaneye kaldırılınca, eşim bir süreliğine annesine bakmaya gitti. Evde üvey kızım Tülin'le yalnız kaldık. Tülin yeni serpilmiş çok seksi bir kızdı. Bana daha ilk günden sıcak davranıyor, her gördüğünde boynuma sarılıyordu.
Ben de ona karşı iyi davranıyor ve gerçekten seviyordum. Tabi, ev içerisinde giydiği kısacık etekleri, yaşına göre haddinden fazla gelişmiş yuvarlak hatlarını görmezden gelmeye, bana sarıldığında uçlarının kabardığını rahatça görebildiğim irice memelerini dikkate almamaya çalışıyordum. Bunun dışında gayet mutlu bir aile yaşantımız vardı.
Eşim Konyaya gideli iki gün olmuştu. O gece Tülin banyo yapmaya girmiş ve banyoda uzun süre kalmıştı. Tülin banyodan çıktıktan sonra tuvaleti kullanmak için hemen arkasından ben de banyoya girdim. Ve olan oldu. Şimdi elimde prezervatifli bir salatalıkla üvey kızımın odasına, hesap sormaya gidiyordum.
Tülin vücudu havluya sarınmış bir şekilde aynanın karşısında saçlarını tarıyordu. Başını bana çevirip soran bakışlarla baktığında ona elimdeki salatalığı gösterdim.
“Bunu sen mi kullandın yavrum?”
Tülin önce inkar etti. Gülümseyerek inanmadığımı belli ettim. Evde bizden başka kimse yoktu ve ben de kullanmadığıma göre tek seçenek Tülin'di. Sonunda inkar etmenin yararı olmadığını görüp itiraf etti. Ağlayarak,
“Evet baba, ben kullandım! Ne olur anneme söyleme, beni öldürür!” dedi ve boynuma sarıldı. Neden bilmiyorum ama Tülin'e kızamadım ve
“Tamam kızım, söylemem!” deyip sakinleştirdim. Elimdeki salatalıkla kalakalmıştım. Yatağının yanındaki etajere bıraktım, sonra da odasından çıktım.
Değişik düşüncelerle ve kafam karmakarışık bir şekilde yatak odama yatmaya gittim…
Tam soyundum, üzerimde bir baksır külotla yatağa girdim, Tülin havluya sarılı bir şekilde girdi yatak odama… Yanıma gelip,
“Kızmadığın için teşekkür ederim yakışıklı babam benim! Anneme söylemeyeceksin değil mi babacığım?” diyerek yanağımdan öptü. Mis gibi Şampuan kokuyordu.
“Söylemeyeceğim dedim ya kızım, aramızda sır kalacak! Az önce şaşkınlıkla sıhhatler olsun demeyi unuttum…” deyip ben de Tülin'i yanağından öptüm ve “Sıhhatler olsun!” dedim.
“Babacığım, bu gece senle yatabilir miyim?” dedi ve cevabımı beklemeden üzerimdeki pikeyi kaldırıp yanıma uzandı. Sol kolumun üstüne yatmış, kolunu çıplak bedenime sarmıştı. O bakmaktan bile kaçındığım dolgun yuvarlak hatlarıyla yaslanmıştı bana… Kendimle savaşmaktan dişlerim birbirine geçmişti. Aklım onun üvey kızım olduğunu söylüyordu, sıcak çıplak bedenin temasıyla taş gibi sertleşen aletim onun fıstık gibi bir lolita olduğunu…
“Böyle uyursan hasta olursun kızım, Pijama falan giyseydin!” dedim.
“Kurudu zaten, hava sıcak!” dedi.
“Peki, sen bilirsin!” dedim.
Tamamen sarılmıştı bana. Üzerindeki havlu kaymış, sağ memesi ortaya çıkmıştı. Havlusunu yukarı çekerek açılan memesini kapadım. Tüm bedenini bana yaslamıştı. Bacakları baksırın üzerinden kalkmış sikime değiyordu ve sertliği hissetmemesi imkansızdı. Özellikle baskı yapıyordu kahpe…
“Babaaammm benim, seni öyle seviyorum ki!” dedi.
“Ben de seni seviyorum kızım!”
“Ama ben seni daha farklı seviyorum baba…”
“Nasıl yani? Ne demek istiyorsun?”
“Babacım, ben sana aşığım ve senden başka erkek tanımak istemiyorum!” dedi.
“Tülin yavrum, ben senin üvey de olsa babanım, sen de benim kızımsın, böyle bir duygu imkansız!” dedim.
“Neden baba? Neden imkansız? Çok mu ayıp? Çok mu günah? Olsun varsın, ne çıkar?” diyerek üzerime doğru uzandı.
Üzerindeki havlu beline kadar inmiş, üst kısmı tamamen çıplak kalmıştı. Çıplak memelerini kıllı göğsüme dayamıştı, kasıklarını kasıklarımın üstüne koymuş, sağa sola sallanıyordu. Çenemi, burnumu, yanağımı öpüyordu durmadan.
Sonra dilini dudaklarımın üstünde gezdirmeye başladı. Başımı ellerinin arasına almış, diliyle dudaklarımı ıslatıyordu. Yarağım müthiş sertleşmişti ve baksırımı zorluyordu. Tülin de kasıklarını inadına üstüne bastırıyordu.
“İmkansız dediğin duyguyu bak şu anda kasıklarımda hissediyorum babacığım!” diyerek dudaklarımı öpmeye başladığında, artık ben tamamen çileden çıkmıştım. Dilini ağzıma sokmuş, üst dudağımı ısıra ısıra öpüyordu…
Üzerindeki havluyu çekip aldığımda artık çırılçıplaktı. Ellerimi uzatıp kalçalarından tuttum. Amını külodumun üzerinden yarağıma sıkı sıkı bastırıyordu. Bir an gözlerime baktı ve
“İçime girmeni istiyorum!” dedi.
“Tülin kızım, sen ne diyorsun?” dedim.
“Babammmm! Aşkım benim! Gir içime!” dedi.
“Tülin, kızım yapma, sen bakiresin!” dedim. Tülin de,
“Bakire olup olmadığıma emin değilim. Belki salatalıkla bozmuş olabilirim bilmiyorum. Boş ver bekaretimi sonra düşünürüz. Bak şu anda çırılçıplak kollarındayım. Bak ellerin kalçalarımı sıkıyor. Bak dudak dudağa öpüşüyoruz, sence bunların anlamı ne?” diyerek dudaklarını boynumdan göğsüme, meme uçlarına doğru indirmişti.
Hafif hafif ısırıyordu. Aniden soluma sırtüstü yatıp beni üstüne çekti ve
“Hadi sevgilim öp beni, öpp!” diyerek dudaklarını uzattı.
Sol kolumun üstüne dayanıp dudaklarını aldım ağzıma. Çılgınca öpüşüyordu benimle. Sağ elimle memesini yoğuruyor, o diriliği oldukça derinden hissediyordum. Uzun süre dudaklarımız ayrılmadı. Daha sonra santim santim aşağılara inmeye başladım. Uzun boyunu, geniş omuzları, diri memelerine. Uçları nasıl da kabarmıştı.
“Ohhhh, aşkkıımm, emm, emmm hadiii!” diyerek memesinin tamamını ağzıma verdi.
Büyük bir hırs ve zevkle emiyordum. Parmakları saçlarımın arasında, uzun bacakları kalçamın üzerinde dolaşıyordu…
Sonra daha aşağılara, göbeğine indim. Tülin heyecandan tir tir titriyordu. Göbeğinin deliğinde dilimle oldukça uzun daireler çizerek oyalandım. Biraz daha aşağıya indiğimde, kasıklarını dudaklarıma doğru itmeye çalışıyordu.
Kafamı kaldırıp baktığımda, amı bir kayısı halinde gözlerimin önüne serilmişti. Bacağının amıyla birleştiği yerden öpmeye, yalamaya başladım. Amında tek tüy yoktu, kaymak gibiydi. Sanırım banyoya girdiğinde halletmişti. Bu yüzden uzun kalmıştı banyoda. Dilimle amının dudaklarına dokunduğumda derinden bir
“Ohhhhhh!” çekti ve “Evett, eveet devam ett, hadiii!“ dedi. Sıkı sıkı kapalı am dudaklarının arasına dilimi soktuğumda, iki eliyle saçlarımdan kavrayıp bastırdı ve "Oohhh, eveeettt orasıı, orası aşkıımmm, işte orası, devam ettt! Ohhh, Simge böyle yalayamıyor!” dedi.
Klitorisi kabarmıştı, önce dilimle oynadım, sonra dişlerimin arasına aldığımda Tülin kasılmaya başlamıştı.
“Ooohhh babammm, canıımmm, erkeğiimmm, ooohhh, uçur beniii!” diye inliyordu.
O kadar ıslanmıştı ki amı, dilim yapış yapış olmuştu. Bacaklarını sırtıma vuruyordu bilinçsizce. Sonra yavaş yavaş kasılmaları azaldı, sakinleşti. Orgazm olmuştu. Dilimi yeniden amının içinde gezdirdiğimde,
“Aaayyyy, yapmaaa, ohhhh, hiç böyle olmadım, sen Simgeden daha iyi yapıyorsun!” diye inliyordu.
Sonra beni üzerine çekip kollarını boynuma doladı. Yarağım baksırın üst kısmından çıkmış Tülin'in göbeğine doğru uzanmıştı. Tülin,
“Aramızda artık en küçük bir sır kalmadı yakışıklı babam benim, birbirimizi tam anlamıyla gördük di mi?” diye gülüyor, yanaklarımı dudaklarımı nereme rastlarsa oramı öpüyor, kasıklarını da kasıklarıma doğru bastırmayı ihmal etmiyordu. Elini kalçalarıma uzatıp baksırımı çıkarmaya çalışırken,
“İçime girmeni istiyorum baba!” diyordu.
“Tülin kızım, belki halen bakiresin, bakireliğine dokunamam, buna hakkım yok!” dedim.
“Sen babamsın, her şeye hakkın var! Babamsın, erkeğim de olmanı istiyorum!” diyerek külodumu ayağımdan çıkarmayı başarmıştı. Elini uzatıp yarağımı tuttu ve
“İşte bunu istiyorum amıma bennn!” dedi.
“Tülin yavrum, bakire olup olmadığından emin değilsin, onun için yapmak istemiyorum!” dedim.
Tülin aldırmadı bile sözlerime… Doğrulup iki eliyle tuttuğu yarağımı ağzına aldı. Büyük bir iştahla emiyordu. Yarağım çok sertleşmişti…
Yarağımı bir süre yalayıp emdikten sonra durdu ve
“O zaman arkamdan girrr! Hadi aşkkıımmm, götümü sik!” dedi. Ben de,
“Bak işte o olur!” deyince, sevinçle yataktan kalkıp koşarak odasına gitti.
Döndüğünde elinde krem kavanozu vardı. Yatağa oturdu, göğsümden iterek beni sırtüstü yatırdı. Büyük bir dikkatle yarağımın her tarafını kremledi. Taşaklarıma kadar her yerim krem olmuştu. Sonra kremi etajerin üzerine koyup yanıma yüzüstü uzandı ve
“Hadi gir arkama, sik götümü!” dedi.
Ensesinden başlayarak aşağılara doğru öpmeye, yalamaya başlamıştım. Düzgün, pürüzsüz sırtı, incecik beli, çıkık kalçalarıyla bir Tanrıça gibiydi.
Dakikalarca öpüp yaladım Tülin'i. Kalçalarının arasına geldiğimde inliyordu. Götünü hafifçe kaldırıp dudaklarımı kalçalarının arasına gömdüğümde kendisini bana doğru bastırmıştı. Dilimle götünün o küçük deliğini yalamaya başladım.
Sonra parmağımı yavaşça içeri sokmaya çalıştım, ama götü öyle sıkıydı ki girmiyordu. Parmağımı ağzımda ıslatıp deliğe dayadım ve hafifçe bastırdım. İrkilir gibi oldu, zorlanıyordu. Kavanozu alıp orta ve işaret parmağımı kremledim, sonra deliğe bastırdığımda ilk boğuma kadar girivermişti.
“Oohhh babacığım harika, devam ett, devam ett!” diye inliyordu.
Parmaklarımı biraz daha soktum, sonra biraz daha. Sonra tamamı girmişti iki parmağımın. Bir parmağımı daha soktuğumda, canı biraz yanar gibi olmasına rağmen devam etmemi istiyordu…
Parmaklarımı götünde ileri geri oynatırken, o da kalçalarını bana doğru itip parmaklarımı içine almaya çalışıyordu. Sırtını ensesini öperek parmaklarımı götüne sokup çıkarıyordum.
Birden dönerek sırtüstü yatıp, beni üstüne çekti. Eliyle kremlediği yarağımı tutup götünün deliğine dayadı. Aşağı yukarı oynattıktan sonra belime doladığı bacaklarını kendine doğru çekerek,
“Haydi aşkım şimdi!” dedi. Hafifçe bastırdığımda kremli yarağımın başı kertiğine kadar götünün içine girivermişti.
“Aahhh çok acıdııııı!” diyerek dudaklarını ısırıyordu. Durdum ve
“Canım kızım, çıkarayım mı?” diye sordum.
“Hayıırrrrr, hayııırrr çıkarma baba, içimde kal ne olur, geçer şimdi!” dedi.
Bir süre daha bekledim, sonra yeniden yüklendim. Santim santim giriyordum götüne.
“Kendini gevşek bırak canımmm kızım, gevşe biraz, gevşe!” dedim.
Kollarını sıkı sıkı sarmıştı boynuma. Dudaklarını ağzıma aldım, ne olacaksa olmalıydı artık, kalçalarının altından kavrayıp kasıklarımı basıverdim. Tülin'den ne dediği anlaşılmayan bir inleme çıktı. Tamamını sokmuştum artık, 21 cm lik koca yarak taşaklara kadar Tülin'in götüne saplanmıştı…
Dudaklarımı ısırıyordu. Acı çekiyordu. Uzun süre kasılmaları geçmedi. Neden sonra gevşemeye başladı ve hareketsiz kaldı altımda. Bacakları halen kalçalarımın üzerindeydi. Ben hiç hareket etmiyordum. Acısı biraz hafiflediğinde,
“Ölüyorum sandım bir an, bu nasıl bir şey, adeta bağırsaklarıma sopa girmiş gibi, içimi doldurdun!” dedi.
“Tülin canım, tamam, geçti, şimdi ağır ağır çıkacağım içinden!” dedim.
“Hayıırrrr, hayııırrr, sakın çıkma, böyle kal aşkımm!” dedi.
“Ama canın çok yandı kızım!” dedim.
“Evett, hemde çookk, ama şimdi böyle iyi!” dedi. Kasıklarımı 2 cm kadar geri çekip yeniden bastırdığımda, kısa bir ‘Aahhh!’ geldi.
“Hala acıyor mu yavrum?” dedim.
“Pek sayılmaz babacığım, ne olur devam et, acısa da çok zevkli!” dedi. Biraz daha çekip bir daha bastırdım. Bu sefer,
“Ohhhhh babacığım, harika buu!” dedi. Yarıya kadar çekip bu kez daha sertçe bastırdım yarağımı.
“Ohhh, sevgilim, aşkıımm, babammm, şimdi sen bana ne yapıyorsun?” diyerek bacaklarını sıkıca sarmıştı belime, kendine çekiyordu beni.
“Sence ne yapıyorum kızım? Bilmiyor musun?” dedim.
“Biliyorum, ama sen söyle bana, senden duymak istiyorum!” dedi.
“Seni sikiyorum yavrum benim, seni sikiyorum canım kızım!” dedim.
“Ooohhhhh, neremden sikiyorsun erkeğimm, söyle neremden sikiyorsunn?” dedi.
“Götünden sikiyorum kızım, bebeğimmm benim!” dedim.
“Sik babam, sik, sok köküne kadar yarağını götüme, artık o senin, her yerim senin, canımı yak, parçala her tarafımı, ohhhh!” diye inliyordu Tülin.
Sımsıkı sarılmıştı bana kolları ve bacaklarıyla. Dudaklarımı kemiriyordu. Tüylerimin diken diken olduğunu hissetmişti,
“Yarağın nabız gibi atıyor içimde erkeğimm, biliyorum patlayacaksın, hadi patla, hadii içime dol, akıt döllerini, hadiiii!” dedi.
“Kızımmm, canııımmm, ooohhhh, Tülinimmm geliyoruumm!” dedim. Tülin de,
“Bana karım dee, kızım de, ne dersen de, sik beni, sok bana, hadiii patlat içimde, tohumlarını saç götüme!” diye inleyince, oluk oluk boşalmaya başlamıştım. Götünün kaslarını sıkıp sıkıp adeta sağıyordu yarağımı.
“Erkeğimmm, sevgiliiimmm, doldur içimii, doldur götümü kocaaammm!” diyerek.
İlk kez kocam diyordu bana. Ne kadar zaman geçti farkında değildim, üzerine yığılıp kalmıştım. Saçlarımı okşuyordu, boynumu öpüyor, derin derin soluyordu. Yarağım halen götündeydi, sertliği pek kaybolmamıştı.
“Yoruldun mu kocacığım?”
“Yavrum bana böyle deme lütfen, utanıyorum!”
“Utanacak ne var ki baba, bak ben utanıyor muyum? Hem, götümden de olsa içime girdin, kocam sayılırsın artık!” dedi.
“Yavrum, içine girdim ama kocan olmak başka bir şey!”
“Nasıl başka şey? Haaa.. biliyorum! Ama ben kocam olmanı istiyorum artık, babam olmandan daha çok istiyorum bunu ve mutlaka karın olacağım, mutlaka!”
“Yavrum, canım benim, ama ileride bu duyguların değişir, o zaman pişman olursun!”
“Seninle yaşadığım, yaşayacağım hiç bir şeye asla pişman olmayacağım baba, daha yeni başlıyorum erkeğimmm!” diyerek kalçalarını yarağıma doğru basıyor, ileri geri oynatıyordu.
Aslında amını götünün içindeki yarağımın üst kısmına sürtüyordu. Sanırım canının yanmasından sonra uyarılmıştı, memelerinin uçları fındık gibi olmuştu. Dudaklarımı dudaklarının arasına almış, dilini yeniden ağzıma vermişti. Hafif hafif basıyordum. Kalçalarını sağa sola sallıyor, götündeki yarağımı daha net hissetmeye çalışıyordu.
“Hayrola kızım? Yine azdın sanırım?” dedim.
“Ooohhh evet erkeğimm, içimde sertleşiyorsun yine, ooohhhh, hadi sok bana yeniden noluurr!” diye yalvarmaya başladı.
Ben de yarağımı götünden çıkarmadan birden sırt üstü dönüp, kollarımın arasındaki bedenini üzerime aldım. Üzerimde oturur duruma geldi.
Hafifçe kalkıp götüne saplanmış yarağıma baktı, kırmızı gece lambasının ışığında adeta sopa gibi saplanmış duruyordu yarağım. Tekrar oturdu üstüne, arkaya doğru yaslandı, parmağını uzatıp klitorisini okşamaya başladı…
Bu arada yarağımın üzerinde kalçalarını ileri geri oynatıyordu. Başını geriye atmış, gözlerini kapamıştı. Solukları hızlanmıştı.
“Murat, kocammm, aşkkkııımmm, babamm, hadiiiii, hadiiiii sok karınaaa, oohhh haddii!” diyerek oturup kalkıyordu.
Elimi amına uzatıp, orta parmağımla oldukça ıslanmış amının dudaklarını aralayıp klitorisine ulaştım. Bu arada yarağım yine kütük gibi olmuş, götüne girip çıkıyordu. Klitorisiyle oynarken,
“Ooohhh, geliiiiyoooor, aşşkkıımmm, geliyooor, sik beniii, sokk götüme, ooohhh, ayyy!” diye inleyerek yarağımın üstünde hızlı hızlı hopluyordu.
Dayanacak halim kalmamıştı, kalçalarından sıkı sıkı kavrayıp bütün gücümle kasıklarımı kaldırarak yarağımı götünün derinliklerine dayadım. Tülin,
“Siikkk götümmüüüü, sookk banaaa babammm, erkeğğiimmm, aaayyy!” diye bağırırken ben yine boşalıyordum.
Bu defaki çok daha şiddetliydi. Kalbim sıkışıyordu. Tülin ise kasılıp kalmıştı, götünü bütün gücüyle yarağıma bastırmış, öylece kalmıştı. Üzerime uzandığında nefes nefeseydi. Sonraları sakinledi ve hareketsiz kaldı…
“Tülin? Kızım? İyi misin?” dediğimde sesi çıkmıyordu. Sadece derin derin soluyordu.
Sanırım çok yorulmuş, sonunda uyuyakalmıştı. Yarağım halen götündeydi. Yavaşça üzerimden yanıma aldım. Götünden çıkmıştım ama yarağım halen sertliğini koruyordu.
Tülin'i kolumun üstüne yatırıp, sol yanına döndürdüğümde kalçaları kasıklarımdaydı. Karımla da uyurken 66 pozisyonunda, yani kaşık pozisyonunda, yarağımı arkadan bacak arasına sokup amına değdirerek uyumayı severdim.
Sağ bacağını hafif kaldırdım, yarağımı amının dudaklarına değecek şekilde bacak arasına soktum ve arkasından sarıldım. Tülin uyku sersemliği içinde kalçalarını oynatarak amının dudaklarını yarağıma sürtmeye başladı.
Güya ben o pozisyonda uyuyacaktım, ama Tülin'in uykusunda yarağıma yaptığı fırça badana sayesinde amının suları akmaya ve yarağımı kayganlaştırmaya başlayınca, aldığım müthiş zevkten, ben de kasıklarımı hafif hafif oynatmaya ve yarağımı ileri geri yapmaya başladım…
Tülin'in amı vıcık vıcık sulanmıştı ve yarağımın başı arada sırada rotayı şaşırıp amının deliğine denk geliyordu. Amına sokmamak için kendimi zor zaptediyordum. Yine amının deliğine denk geldiğinde Tülin aniden uyandı ve
“Evet orası! Lütfen baba, gir oraya! Amımı sik!” diye yalvarmaya ve amını yarağıma bastırmaya başladı.
O saniye artık hiçbir şeyi düşünecek durumda değildim, şeytana yenildim ve Tülin'in suları akan tazecik amına yavaş yavaş girmeye başladım. Girdiğim her santimde,
“Ohhhh babam benim, sik beni, sik amımı!” diye inliyordu.
Bir kaç dakika sonra artık yarağımın tamamı o tazecik amındaydı. Sıcacık ve daracık amı yarağımı kavuruyordu resmen. Biraz içinde bekletip pompalamaya başladım. Daha sonra onu sırtüstü çevirip, bacaklarını omuzuma attım ve amına girip çıkmaya başladım.
Yaklaşık onbeş dakika sonra ikimiz birden bağırarak boşaldık. Yarağım amında, Tülin altımda iki büklüm inlerken, amından döllerim dışarı akıyordu…
Bir süre öpüşüp, birbirimize sarıldık ve kucak kucağa uyuduk
60 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Karım Pazarda
Tumblr media
Karım benden 12 yaş küçük, gencecik, tazecik, çok güzel, alımlı ve seksi bir kadındır. Bu yüzden karımı çok kıskanır ve birinin karıma bakmasına bile tahammül edemezdim. Ta ki bir gün karımla semt pazarına gidip, yaşadığımız o olaya kadar…
O gün semt pazarında karı koca birlikte alışveriş yapıyorduk. Ben elimde poşetler, karımın arkasında tezgahlara bakarak yürüyordum. Bakınırken aramız açıldı. Karımla aramızda bir kaç kişi vardı.
Bir ara karıma doğru baktığımda, bir adamın karımla vücut teması olacak kadar yakın durduklarını gördüm. İlk anda kıskançlıktan çıldıracak gibi oldum. Neredeyse vay orospu çocuğu diye adamın üstüne yürüyecektim.
Ama sonra bir şey dikkatimi çekti ve olduğum yerde kalakaldım. Öfkemin yerini şaşkınlık aldı. İçinde bulunduğu durumdan sevgili karım sanki hiç şikayetçi değil gibi görünüyordu. Güzel karımın arkasına, o güzelim diri kalçalarına dayanılmasından rahatsız olmayışı beni şaşırtmıştı. İçimde değişik duygular belirmişti.
Acaba karım bu durumdan hoşlandı da ondan mı tepkisiz kaldı? dedim kendi kendime… Şaşkınlığımın yerini şüphe aldı, sorular beynimde dönüp durmaya başladı. Adam resmen arkasına dayandığı halde karım itiraz etmek, bağırmak bir yana, başını bile çevirmiyordu. Bunun nedenini mutlaka öğrenmem lazımdı.
Karım biraz sonra başka bir tezgaha yöneldiğinde adamla arasında mesafe açıldı. Neyse, rezil olmaktan kurtuldum dedim kendi kendime… Siktirsin gitsin, belasını başka yerde bulsun sapık herif…
Ama sapık herifin bundan pek memnun olmadını gördüm. İleri atıldı ve hızla aradaki mesafeyi kapattı. Yine karımın arkasında beklemeye, tezgahlara bakar gibi yaparak oyalanmaya başladı, yine kalabalık olsun da, karıma sürtebilsin diye…
Çok geçmeden amacına ulaştı da… Kalabalıktan yararlanarak tekrar karımın kalçalarına dayandı sapık… Tezgaha eğilip güya meyvelerin tazelerinden seçmekte olan karım, arkasına sürtünen adama yine tepki vermiyordu. Sanırım ben yanında olmasam kendini bu adama siktirecek bu kaltak diye düşündüm.
Ve bu düşünceyle tahrik olduğumu, sertleştiğimi fark ettim bir anda…
Kendime inanamıyordum. Karısını deli gibi kıskanan bir erkek nasıl böyle bir şey düşünebilirdi. Geceleri sadece benim görebildiğim, okşayabildiğim, sertliğini avuçlarımda hissettiğim güzel karımın güzel kalçalarına dayanan bir erkek vardı ortada ve karım hiç şikayetçi değildi kalçalarına dayanılmasından…
Bu işin sonu nereye varacaktı acaba? Gerçekten karım bu kadar ileri gidebilir miydi? Pazarda kendisine sarkıntılık yapan yabancı bir adama bu kadar yüz vermesi, kuyruk sallaması mümkün müydü? O anda kafamda çılgınca bir plan yaptım…
Kalabalığın azaldığı ve adamın karımın kalçalarını bırakmak zorunda kaldığı bir anı kolladım. Yanına yaklaştığım karıma elimdeki cep telefonumu göstererek,
“Aşkım… Bir arkadaştan telefon geldi, aracı bozulmuş yolda kalmış, yardıma gitmem lazım. Geç gelirim, akşam beni yemeğe bekleme!” dedim. Karım da gülümseyerek,
“Tamam canım, ben de zaten biraz salatalık alıp eve gideceğim.” dedi.
Karımla öpüşüp vedalaştım, hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Beni göremeyeceklerini anladığımda, sote bir köşede durup onları izlemeye başladım.
Adam benim gittiğimi görünce daha da cesaretlenerek direk karımın arkasına sokuldu ve yine temasa başladı. Adam karımın götüne sürtünüyor, karımsa salatalık tezgahının önünde öylece duruyordu. Evet, sanki karım da istiyordu bunu…
Daha sonra adam etrafa çaktırmadan karımın götünü elleyerek karımın kulağına bir şeyler söyledi. Karım da adama gülümsedi. Evet, maalesef, benim sevgili karım hiç tanımadığı yabancı bir erkeğe kuyruk sallıyordu.
Adamla kısa bir süre konuştular. Sonra adam karımın yanından ayrılarak, pazarın çıkışına yöneldi. Karım alışverişini hızlandırdı, elindeki poşetlerle alelacele pazardan çıktı.
Adam karımı pazarın çıkışında bekliyordu. Karım adamın yanından geçerken adama bir şeyler söyledi ve yavaş yavaş evin yolunu tuttu. Aralarında biraz mesafe olunca da adam harekete geçti tekrar, karımın arkasından devam etmeye başladı…
Bense ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum. Vaziyete göre karım resmen adamı eve çağırmıştı. Benim sevgili, güzel, sadık karım…
Kararımı verdim, olacakları sonuna kadar akışına bırakacaktım. Bakalım karım adamla fingirdeme konusunda nereye kadar cesaret edebilecekti… Ben kestirmeden hızla, adeta koşarcasına gittim ve onlardan önce eve girdim. Yatak odamızdaki gardroba gizlendim.
Bizim gardrop kapaklarının camları aynalı olduğundan içerisi görünmüyor, ama içeriden bakınca dışarısı görünüyordu. Bu da benim onları izleyebilmeme olanak tanıyacaktı.
On dakika sonra dış kapı açıldı, karım eve girdi. Karımdan bir kaç dakika sonra kapı hafifçe tıklandı ve karım kapıyı açtı. Koridordan karımla adamın sesleri geliyordu. Karım adama,
“Sahi benden çok mu hoşlandın?” dedi. Adam da,
“Senin gibi güzel ve seksi bir kadından kim hoşlanmaz ki? Hele bu güzel kalçalarına resmen hasta oldum!” dedi ve galiba karımın dudaklarına yapıştı. Ne yaptıklarını göremiyordum, ama seslerden anlamaya çalışıyordum. Karım,
“Acele etme! Yatak odasına geçelim!” dedi ve benim gardroba gizlendiğim yatak odasına geldiler…
“Emin misin canım? Kocan erken gelmez değil mi?” dedi adam… Karım da,
“İşi çıktı, akşam yemekten sonra gelecek, vaktimiz var!” dedi.
Adam tekrar karıma sarılarak öpmeye ve bluzunun altından memelerini hoyratça sıkmaya başladı. Bu arada öpüşerek yatağa kadar geldiler. Adam hemen karımın eteğini sıyırarak çıkardı, ardından karımın külodunu da çıkardı. Karımsa utandığı için elleriyle amcığını gizlemeye çalışıyordu. Adam karıma,
“Daha önce kocandan başkasına vermedin mi hiç?” dedi. Karımsa,
“Hayır, asla… Lütfen beni orospunun teki zannetme. Neden olduğunu bilmiyorum ama senden etkilendim. Sen benim ilkimsin. İlk defa sana vereceğim!” dediğinde, adam karıma daha bir iştahla sarıldı.
Karım yatakta çırılçıplak kalmıştı. Ben de izlerken acayip bir heyecan duyuyordum, kıskançlık, merak, tahrik, şehvet… Karmakarışıktım yani, ama bir nevi hoşuma da gidiyordu. Adam da soyundu ve sadece külodu kaldı, cinsel organı sertleşmişti iyice, küloduna sığmıyordu. Karım merakla adamın külodu kabartıp çadırı kurmuş yarağına bakıyordu,
“Ne kadar büyük şeyin var! Bunu nasıl alabilirim, canımı acıtır bu!” dedi. Adam da,
“Bunu yediğinde göreceksin, tadı damağında kalacak!” dedi ve külodunu da indirdi.
Karımın gözleri bir kat daha açılmıştı. E, haklıydı doğrusu… Evlendiğimizden bu yana sadece benim aletimi görmüştü kadın… Benimki de ortalamanın bir tık altında, vasat bir şeydi. İş görüyordu görmesine, lakin kadınları görünce şaşırtacak, amcığa gömünce bağırtacak bir yarak değildi açıkçası…
Şimdi ikisi de çıplaktı ve adam karımın üzerine doğru uzandı. Karım korkudan yatağın diğer ucuna kaçmaya çalışıyordu, ama adam uzun boylu ve güçlüydü. Karım onun hayvansı iriliğinin yanında pek küçücük görünen narin bedeniyle kurtulamayacağını anlamış ve sanki olacaklara razı bir halde kendini bırakmıştı.
Adam vakit kaybetmeden koca yarağını karımın yeni traşlı amcığına sürtmeye başladı. O sürttükçe karımın gözleri açılıyordu. Adam yarağının kafasını tam karımın amının deliğine denk getirdi ve yavaş hareketlerle itmeye başladı. Girerken karımın canı yanıyordu. Adam biraz daha itince, karım altında çırpındı,
“Hayır ben bunu alamam. Çok büyük bu… Ben vazgeçtim, bırak beni, in üstümden!” dedi.
“Vazgeçmek mi? Buraya kadar gelip de seni sikmeden bırakır mıyım orospu!” dedi ve karımın ellerini tutarak yüklenmeye başladı.
Zaten adam karımın üstünde olduğundan karım fazla bir şey yapamıyordu. Adam biraz daha uğraşarak yarağını karımın amına köklediğinde, karım,
“Hayır, yapma, olmaz, bırak beni, istemiyorum!” diye feryat ediyordu.
Adam hiç dinlemeden karımı sikmeye devam ediyordu. Karımın kurtulma şansı yoktu. Tüm çırpınmalarına, itirazlarına rağmen, acımasızca, koca sikini saplayıp duruyordu güzel karıma… Kol gibi karımın amına girip çıkıyordu hayvan…
Bir ara gizlendiğim yerden çıkıp olaya müdahale etmeyi, karımı bu canavardan kurtarmayı düşündüm. Ama sonra da mademki karım bunu kendisi istedi, şimdi sikilsin ceza olarak diye düşündüm. Adam karımı bağırta bağırta sikiyordu, karımın feryatlarını tüm apartman duymuş olmalıydı.
Adam var gücüyle köklüyordu karımın taze amına… Karımın amcığı yarrağın büyüklüğüne alışınca, gittikçe sesi azalmaya başladı. Adam yarağını yavaşça geri çekip hızla tekrar sokuyordu. Beş on dakika sonraysa karımın acı feryatları iyice kesildi, zevk iniltilerine dönüştü.
Artık karım da adamın ritmine ayak uydurmuş, kalçalarını oynatmaya başlamıştı. Adam yarağını sokup çıkardıkça, karımın amcığı açılıp kapanıyordu. Amının dudakları bilezik gibi erkeklik organını sarıyor, girip çıktıkça dudaklar açılıyordu. Şimdi ikisi tek vücut olmuş, altlarında gıcırdayıp duran yatağı sallıyorlardı.
Bu şiddetli sikiş yaklaşık on dakika sürdü ve karımın orgazm sesleri gelmeye başladığında adam da garip sesler çıkararak tüm döllerini karımın taze amına doldurdu. İkisi aynı anda orgazm olmuştu. Ve o şekilde kımıldamadan bir kaç dakika soluk soluğa yatakta sırtüstü yattılar…
Sonra adam yavaşça kalktı karımın üzerinden. Adamın yarağı inmişti, ama o haldeyken bile benimkinin iki misli büyüklüğündeydi. Adam karıma,
“Nasıl, beğendin mi?” dedi.
“Bu koca şeyi ben daha önce yemeliydim. Şimdi kadın olduğumu hissettim! Gitmeden bir daha sevişelim, gel hadi!“ dedi. Adam zaten dünden razıydı. Yatağa uzandı ve
“Şimdi sen üstüme gel!” dedi.
Karım kalktı ve adamın yarrağının üzerine yavaşça oturdu. Adamın yarrağı karımın amını iyice açmıştı. Ve o şekilde karım amını tekrar siktirdi adama… Hatta iri kalçalarını indirip kaldırarak, sikin üstünde yaylanarak adamı kendisi sikti diyebilirim.
Bu kez daha uzun sürdü boşalmaları… Yine ikisi beraber boşaldılar. Oysa benimle aynı anda boşalması için ne kadar uğraşırdım sevişirken… Genelde karımın dar amına dayanamaz, ben ondan önce boşalırdım. Yarım kalan karımın zevkini dilimle tatmin etmeye, oral seksle rahatlatmaya çalışırdım.
İşleri bitince yine serilip kaldılar bir süre… Sonra karım doğruldu, adamın dudaklarından öperek telefon numarasını istedi,
“Sen arama sakın, kocam anlamasın. Sevişmek istediğimde ben seni ararım, gelirsin tekrar sevişiriz!” dedi. Adam,
“Tabi güzelim, sen nasıl istersen canım!” diyerek numarasını verdi ve yataktan kalktı. Giysilerini üzerine geçirdi, tekrar karımı öperek çıkıp gitti.
Karım yorgun ve bitkin bir şekilde sikicisini kapıya kadar uğurlayıp banyoya girince, ben de sessizce dolaptan, sonra da evden çıktım.
Sokaklarda amaçsız bir şekilde, şaşkın dolaştım. Artık karısı tarafından boynuzlanmış bir erkektim ben… Olabilirdi tabi, dünyada tek boynuzlanan koca ben değildim ki…Tek sorun, benim boynuzlanmayı kabullenmem, boynuzlanırken karımı ve aşığını gizlice seyretmemdeydi. Hatta karımın yabancı bir erkekle sevişmesinden zevk almamdaydı sorun…
Akşam yemeği vaktinde eve geldiğimde, karım yüzünde güller açar bir şekilde,
“Hoş geldin kocacığım!” diye karşıladı beni… Banyosunu yapmış, temizlenmiş, yanakları gül gibi kızarmış, terütaze, masum bir yüzle öpüyordu boynuzladığı kocasını…
“Naptın karıcığım?” diye sorduğumda,
“Hiiç… Pazardan salatalık aldıktan sonra eve geldim, biraz ev işi yaptım, televizyon falan seyrettim kocacığım.” diye rapor verdi.
Yani orospu karım elin adamını eve getirip kendini siktirdiğini bana anlatmadı anlayacağınız… Ben de bilmiyormuş gibi davrandım.
O gece içimde değişik bir heyecanla, bir de ben siktim karımın sikilmiş amını! Gül goncası gibi pembecik am dudakları örselenmiş, yıpranmış, kızarmış görünüyordu. Acısını almak, rahatlatmak istercesine öptüm, öptüm o güzel amını… Yaladım.
Bir kaç saat önce yabancı bir erkeğin kasıklarının vurduğu, hayvani boyutlardaki yarağını gömdüğü kadınlığını dudaklarımla dolaştım, dilimle klitorisini okşadım.
Sanki o yabancı erkeğin döllerinin kokusu hala çıkmamıştı körpe bedeninden… Delice tahrik oldum o kokuyla… Gözümün önünde nasıl sikiştiklerini hatırladıkça sikim kalktı, tekrar tekrar becerdim karımı…
Gecenin karanlığında yatakta çırılçıplak serilmiş, yorgun, bitap uykuya dalan karımın güzelliklerini seyrederken bir daha ne zaman buluşup sevişeceklerini merak etmeye başlamıştım.
85 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Kocam Yokken…
Tumblr media
Bundan bir yıl önce görücü usulüyle, 39 yaşında, şişman, kel, kaba saba ve çirkin bir adamla, sırf çok zengin olduğu için evlendirildim ve Bursa'ya gelin gittim.
Kocam, cinsel anlamda tam bir felaketti. Sadece onun işi görülene kadar yataktaydık. Zaten siki de küçüktü, neredeyse bir çocuk pipisi kadar, olsa olsa 10-12 cm kadar anca var.
Tabi işlevi önemli, boy önemli değil diyenler de var, fakat içinizi dolduramayan, varlığıyla yokluğu bir olan bir erkeklik organı sizi ne kadar tatmin edebilir ki? Artı, o küçük erkekliğin sahibi de cahilin, hödüğün tekiyse… İşte ben de bu nedenle hiç tatmin olamadım evlendikten sonra, orgazm nedir hiç bilemedim.
Genç kızken, kız arkadaşlarımızla sohbet ederken cinsel konularda duyduklarımızı, bildiklerimizi anlatır, neşelenirdik. Evlendikten sonra kocam yanımda horlarken, ben o günleri düşünür, arkadaşlarımın anlattıkları hikayeleri hatırlamaya çalışır ve elim amımda kendimi tatmin etmeye uğraşır hale geldim. Ancak tam zevkimin ortasındayken kocamın kıl yumağı gibi vücudu aklıma gelir ve her şey berbat olurdu.
Evlilik yıldönümünü kutlamayı umduğum o gün de en seksi kıyafetlerimi giymiş ve kocamın işten gelmesini beklemeye başlamıştım. Kararlıydım. Kocamı azdırıp beni adam gibi sikmesini sağlayacak, en azından o gece ben de tatmin olacaktım.
Ancak evdeki hesaplar kocama uymadı. Beni telefonla aradı ve gelemeyeceğini, işleri için iki günlüğüne İzmir'de olacağını haber verdi. Kaynım Serhat'ı da yalnız kalmayayım, bana göz kulak olsun diye eve yolladığını söyleyip kapadı telefonu…
Evlilik yıldönümümüzü bile unutmuştu öküz! Sağlık olsun dedim kendi kendime… Kaderim böyleymiş, lanet olsun.
Kocam telefonu kapadıktan yarım saat kadar sonra Serhat geldi. Ben bu arada üzerimi değişmiş, tekrar günlük kıyafetlerimi giymiştim. Serhat'a kapıyı açtım ve toklaştık.
“Merhaba yenge, naaber?” dedi.
“İyiyim yengeciğim, sen nasılsın? Hoşgeldin!” diyerek karşıladım kaynımı.
Serhat, 1.80 boylarında, body sporu yapan, 25 yaşında, bekar bir gençti. Kocam İzmir'den dönene kadar, ben yalnız kalmayım diye bizde kalacaktı. Saat gece 21:00 civarı Serhat'ın odasını hazırladım ve
“Serhat odan hazır, istediğin zaman yatabilirsin, ben on dakikalığına bir komşuya uğrayacağım!” diye seslendim.
Serhat kendi odasındaydı. Ses gelmeyince yanına gittim, kapısı açıktı. Kulağında kulaklık, bilgisayardan müzik dinliyordu. Kulaklığı çıkardım ve tekrar odasının hazır olduğunu, komşuya gidip geleceğimi söyledim.
“Tamam yenge, sağol!” diyerek bana göz kırptı ve gülümsedi, kulaklıkları yine taktı. Hiç kocama benzemiyordu bu çocuk… Kaynanam başkasından mı peydahlamıştı bunu bilmiyorum ama, abisiyle taban taban zıttı. Hem görünüş, hem yaşam tarzı, yakışıklılığı, boyu posu, her şeyi…
Ben de bu yakışıklı delikanlıyı evde bırakıp komşuya gittim. On dakikalığına diye çıkmıştım evden, ama iki saat kadar oturmuşum Hayriye hanımla… Saat onbir gibi tekrar eve geldiğimde Serhat yatmıştı. Ben de odama çekilip uyudum.
Bir ara uyandım, saate baktım, gecenin 02:30'unu gösteriyordu. Açlıktan midem kıyılmıştı, mutfağa iki lokma bir şeyler atıştırayım diye odamdan çıktım. Nasıl olsa oğlan uyumuştur diye üzerime hiç bir şey almadım. Sütyen külot mutfağa ilerledim.
Serhat'ın odasının kapısına yaklaştığımda bilgisayarın monitoründen ışık vuruyordu koridora… Demek ki o da benim gibi uyuyamamış, kalkıp bilgisayarı açmıştı.
Kapıya biraz daha yaklaştım, tahmin ettiğim gibi Serhat bilgisayar başındaydı. Yarı çıplaktı, üzerindeki tek giysi olan baksırla oturuyordu ve sırtı kapıya dönüktü.
Hafifçe başmı kapıya doğru uzattığımda, gözlerim faltaşı gibi açılıverdi. Uykum da tabi… Serhat'ın bilgisayarda pørnø izlediğini farkettim. Kulaklıkları yine takmıştı ve benim geldiğimin ve onu izlediğimin farkına bile varmamıştı. Koridorda, bilgisayara sadece iki metre uzaktan, ben de onun izlediklerini izlemeye başladım.
Gördüklerim beni fena etkilemişti, amım birden sırılsıklam oldu. Elim bacaklarımın arasında, koridor duvarına dayanmış halde amımı okşuyordum. Bir süre sonra sırtım duvara dayalı, yere oturacakmışım gibi bir vaziyette aşağı kayarak gözlerim kapandı ve titreyerek orgazm oldum…
Ama tam o sırada Serhat kulaklığı çıkarmış ve orgazm olurken çıkardığım iniltileri duymuş, kapının ağzında dikilmiş, beni izliyormuş. Gözlerimi açıp Serhat'ı fark ettiğimde hemen toparlandım,
“Ben… ben mutfağa gidiyordum… Bir şeyler atıştıracağım. Sen de istermisin Serhat?” diyebildim kekeleyerek.
Başını hafifçe salladı, yüzünde hin bir tebessüm vardı. Mutfağa girdiğimde (Ne yapacağım ben şimdi?) diye düşünüyor, bir yandan da telaşla bir şeyler hazırlamaya çalışıyordum. Ama inanın ne hazırladığımı ben de bilmiyordum.
Serhat sessizce gelip arkamdan sarılınca, elimdekiler fırladı elimden ve bir çığlık attım. Serhat belimden sımsıkı tutmuştu. Kulağıma eğilip,
“Korkma yenge, benim!” diye fısıldadı.
“Serhat ne yapıyorsun sen? Kendine gel!” diyerek itmeye çalışsam da, mümkün değildi, çok güçlüydü…
Boynumu öpmeye başladığında, kalçalarım arasındaki sertliği fark ettim. Çok korkuyordum,
“Serhat lütfen yapma… Ne yaptığını bilmiyorsun sen!” diyordum sürekli ama hiç etkisi ve faydası yoktu.
“Neden yapmayayım yenge? Kapımın önünde kendini okşarken yakaladım seni… Abim seni tatmin etmiyor mu da, mastürbasyon yapıyorsun yenge?” dedi bana.
Korkuyla birlikte müthiş bir heyecan dalgası kaplamıştı içimi, çünkü arkamdaki sertliğin çok büyük olduğunu hissedebiliyordum. Sonunda, biraz da arkama dayanan taş gibi erkeklik organının da etkisiyle yumuşadım.
Bütün itirazlarım boştu zaten, ben ne desem yararı yoktu, kafaya koymuştu beni becermeyi… Onun erkek gücüyle başa çıkacak halim yoktu. Zaten öyle tahrik olmuş durumdaydım ki, başa çıkmayı da istemiyordum aslında…
Kollarının arasında döndüm, şehvetle bana bakan güzel gözlerine diktim gözlerimi… Dudaklarım istekle titriyordu. Fısıldadım,
“Beni mi sikeceksin Serhat? İstediğin bu mu? Yengeni sikecek misin?” dedim.
Gözleri daha çok karardı benim soruma karşılık… Cevap bile vermeden beni kucakladığı gibi yatak odasına götürdü. Sırtüstü yatağa yatırdı, geceliğimin eteklerini yukarı sıyırdı, bir çırpıda külodumu çekip çıkararak, ağzını amıma gömdü.
Artık itiraz edemiyor, sadece o anın tadını çıkarıyordum. Dudaklarını amımın dudaklarıyla birleştirmiş, deli gibi emiyordu. Sadece amımı yalayıp emerken iki kez boşalmıştım. O arada geceliğimi de fora etmiştim. İlk kez kocamdan başka bir erkeğin karşısında çırılçıplaktım…
Kafasını amımdan kaldırdığında, ağzı yüzü amımın sularıyla sırılsıklamdı. Bana,
“Olduğun gibi kal!” diyerek yatak odamdaki banyoda ağzını yüzünü yıkayıp geldi. Ancak baksırını henüz çıkarmamıştı.
“Hadi çıkar şunu!” dedim gözümle külodunu işaret ederek. Kolumdan tutup ayağa kaldırdı beni, dudaklarıma yumuldu. Harika öpüyordu. Ateş yine basmıştı vücudumu. Bana,
“Sen çıkaracaksın onu!” diyerek omuzlarımdan bastırdı.
Sikini ağzıma almamı istiyordu besbelli. Bunu kocam da çok isterdi, ama ben kocama bunu yapmayı sevmiyordum. Serhat'in göğsünü öpüp yalamaya başladım, oradan da aşağıya, beline kadar indim.
Yarağı baksırı yırtıp çıkacak kadar zorluyordu. Baksırı aşağı sıyırdığımda, kocaman bir şey yüzüme çarptı. Gözlerim yuvalarından çıkacaktı. Belki vücuduna oranla sikinin boyu çok büyük değildi, ama ben böyle bir şeyi daha önce canlı canlı hiç görmemiştim…
Serhat kafamı sikine doğru bastırdı,
“Ağzına al yenge!” dedi.
Ağzımı açabildiğim kadar açtım, ama yarısı ancak girmişti ağzıma, onu aldığımda da öğürmeye başlamıştım. Ağzımdan çıkarıp,
“Serhat bu çok büyük, alamıyorum!” dediğimde,
“Alırsın yenge, alırsın!” diyerek tekrar başımı sikine doğru bastırdı.
Alabildiğim kadarını ağzıma almış, biraz da alıştıktan sonra emmeye başlamıştım. Hiç sesi soluğu çıkmadan ağzımdayken boşaldı hınzır.
Ben kalkıp banyoya fırladım ve kusmaya başladım. Serhat ise beni izliyor ve kahkahalarla gülüyordu. Geri döndüm,
“Serhat, bak bu yaptıklarımız ilk ve sondu! Sakın bir yerlerde anlatma, rezil oluruz valla!” dedim ve giymek için külodumu aldım yerden.
Ama Serhat külodumu elimden alıp kenara fırlattı ve
“Daha işimiz bitmedi yenge! Abimle evlendiğinizden beri onun seni doyuramadığını biliyorum. Seni abimin hiç sikmediği gibi sikeceğim bu gece!” deyip beni kendine çekti, dudaklarıma yumuldu…
Dudaklarımı koparacakmış gibi öperken nefesimi kesmişti. Bir eliyle belimden çekerek beni kendine yapıştırmış, diğer eli de götümün yanaklarını avuçluyor, yoğuruyordu.
Artık ben kendimi salmıştım ve karşılık veriyordum. Ayakta çılgınca öpüşmeye başladık. Serhat'ın güçlü kollarında sıcakta eriyen tereyağı gibiydim. Vücutlarımız ter içinde kalana dek öpüşüp seviştik.
Bu arada tüm korkularımı ve kaygılarımı unutmuş, açılmaya başlamıştım yavaş yavaş. Yatağa uzandım ve
“Hadi aslanım… Gel de söndür yengenin ateşini… Yanıyorum!” dedim, iniltilerle Serhat'ı kolundan tutarak yatağa çektim…
Serhat yine dudaklarıma yapıştı. Kalın ve etli dudaklarım onu çok çekiyordu. Onları somururken,
“Senin güzel dudaklarına dünyaları veririm yenge!” diye mırıldandı.
Sonra boynuma, oradan da göbeğime indi. Bu arada elleri boş durmuyor, kocamın neredeyse hiç dokunmadığı göğüslerimi mıncıklıyordu. Avuçlarında kaybolup gidiyordu göğüslerim…
Amıma indiğinde, ben bir kez boşalmıştım bile… İlk kez bir erkeğin dili değiyordu orama… Hep duyduğum, hayalini kurduğum oral seksle sonunda tanışabilmiştim. Diliyle amımı sırılsıklam edene dek yaladı ve arada klitorisimi emmeye başladı. Dudaklarını kadınlığıma dayadı, resmen amımla öpüşüyordu.
Müthiş zevk alıyor ve inim inim inliyordum. Doğrulup bacaklarımı iki yana araladı. Bu defa yarağını ağzıma hiç almamıştım, ama yarağından zevk suları gelmeye başlamıştı. Yarağının başını amıma dayadığında sanki amımda bir yumruk var gibi geldi. Ben daha,
“Lütfen yavaş sok Serhat, abinin siki bamya kadar bile değil…” diyene kadar, amıma soktu yarağını.
İlk girdiğinde sadece, “Iıııhhh!” diye bir ses çıktı benden. Her yanım uyuşmuştu. Bu da yetmezmiş gibi, hemen gidip gelmeye başlamıştı.. Ben,
“Yavaş hayvan!” diye bağırdıkça, Serhat pis pis sırıtarak ve hiç istifini bozmadan köklüyordu amıma…
Acı ve zevk karışıp gitti birbirine. Kısık kısık çığlıklar atıyordum. Taşakları o kadar büyüktü ki, götüme vurduğunu, o kadar büyük bir yarağa rağmen hissedebiliyordum.
“Yavaş sik orospu çocuğu, amımı dağıttın, senin gibi bir piç daha var mı bu dünyada!” diye yırtınıyordum altında.
Bir süre beni bu pozisyonda sikti. Amım yarağının kalınlığına alışmıştı, ama uzunluğu başıma dertti. Her köklediğinde geri kaçmaya çalışıyordum.
Derken amımdan çıktı ve
“Domal bakalım yenge!” diye emretti adeta.
Ben önünde domaldım ve omuzlarımı çökerttim. Amım kabak gibi karşısındaydı. Kalçalarımdan kavradı ve yarağını tekrar amıma soktu. Kasıklarını kalçalarımda hissettiğimde ölüyorum sandım. Demek ki bu pozisyonda yarağı daha derine iniyordu. Benim acı içinde inlemem ve bağırmam delirtmişti onu, sert sert köklerken,
“Bağır orospu, bağır! Senden ala orospu çocuğu mu olur lan, baksana kaynına veriyorsun!” diye söyleniyordu. Ben sadece,
“Aaaayy, aman, off!” diye inleyebiliyordum. Canım gerçekten çok yanıyordu.
Çok geçmeden bu pozisyona da alışmıştım. Bu defa tatlı tatlı inlemeye başladım,
“Serhat'ım, sik beni erkeğim, sikin ne kadar tatlı, ne kadar güzel sikiyorsun yengeni!” dedikçe, Serhat'ın hırıltıları daha da yükseliyor, ama bir türlü boşalmıyordu.
Birden içimden çıktı ve yine sırtüstü yatırdı beni… Aslında bu pozisyonu çok seviyordum. Şimdiye kadar, şişko, kel ve şekilsiz, öküz kocamın yüzüne tahammül etmiştim. Oysa Serhat oldukça yakışıklıydı ve boğum boğum kasları olan bir erkeğin beni eze eze sikmesi müthiş bir zevkti.
Bacaklarımı omuzuna aldı ve eliyle yarağından tutarak amıma dayadı. Yine birden bire köküne kadar sokmuştu.
“Aayyyy!” diye çığlık attım yine. En derine girmişti yarağı… “Lan piç, her seferinde bağırtma beni, tatlı tatlı sikeceksen sik işte!” diye söylenirken, Serhat amıma kocaman yarağını pompalamaya devam ediyordu…
Bir elini yatağa dayamış, diğer eliyle boynumdan yakaladığı gibi üzerime abandı ve dudaklarımı öpmeye başladı. Anestezi etkisi yapmıştı bu ateşli öpücük. Çok geçmeden Serhat adeta yaralı bir hayvan gibi böğürerek, içimde volkan gibi patlamıştı.
“Eyvaah, Serhat naaptın sen yaa? Korunmuyorum!” diye hayıflanarak söylenmeye başladım. O ise yüzünde mutluluktan uçar bir tebessümle,
“Abimle bu aralar bir sikişsen hiç fena olmaz yenge!” diyerek üzerimden kalktı.
Kocaman yarağının ucundan dölleri sarkıyordu. Yarağını ağzıma dayadı. Ben de yine alabildiğim kadarını ağzıma alarak, yarağında kalan tüm dölleri emdim. Sonra birlikte duş aldık, tekrar yatağa girdik, sabaha kadar sevişip sikiştik ve birbirimize sarılarak uyuduk.
Sabah kahvaltıdan sonra Serhat,
“Yenge ben çıkıyorum, akşama istediğin birşey var mı?” diye seslendi.
Akşama geç kalmamasını rica ettim ve uğurladım. Akşam saat 20:00 sularında Serhat geldiğinde, ben henüz dinlenememiştim.
“Ne o yenge, çok bitkin görünüyorsun?” deyince,
“O yarağı sen yesen, sen de bitkin görünürdün!” diye cevap verdim. Akşam yemeğine oturduğumuzda, yemeğini çabuk çabuk yemeye başladı.
“Yavaş yesene, acelen ne?” dedim. Serhat yine pis pis sırıtarak,
“Yemekten sonra tatlı olarak seni istiyorum yenge!” dedi.
“Aaaa, hayır Serhat yaaa, lütfen ama, bana da acı, ben de insanım, sabaha kadar siktiğin yetmedi mi?” dedim.
Ama o sırada bacaklarımın arasında bir şey hissettim. Eğilip baktığımda, ayağıyla amımı okşamaya çalıştığını gördüm.
“Deli oğlan!” diyerek gülümsedim ve ekledim, “Ama bu akşam hiç heveslenme, amım dağıldı, sikişemeyiz!” dedim. Serhat yemeği bırakıp, ayağa kalktığı gibi beni kucakladı ve yine yatak odasına götürdü… Ona yalvarırcasına,
“Nolur bu akşam sikme, sonra yine sikersin, çok yorgunum!” dedikçe, o başını hayır der gibi iki yana sallıyordu. Yatağa yatırdı ve
“Merak etme yenge, çok uzun sürmeyecek!” dedi.
Çırılçıplak kalana dek soyundu. Yarağı henüz kalkmamıştı, ama bu haliyle bile kocamın sikinden çok büyüktü. Ben yarağına bakarken,
“Soyunsana amına koduğum orospusu!” diyerek yüzüme hafif bir tokat attı.
Sanki robot gibiydim, tokadı yer yemez soyunmaya başladım ve bir çırpıda çırılçıplak kaldım. Bir an önce ne olacaksa olsun istiyordum. Ağzıma almamı istediği yarağını bu haliyle zorda olsa hepsini ağzıma almış, emmeye başlamıştım. Birkaç saniyede yine o ihtişamına kavuşmuştu.
Domalmamı istedi, ben de domaldım. Götüme parmağını soktuğunda canım çok yandı.
“Aaaaahhh! Naapıyorsun lan?” diye bağırdım ve arkama dönüp baktığımda parmağını götümden çıkardı.
“Bana zorluk çıkarırsan canın çok yanar yenge, madem amın dağıldı, bu gece de götünü sikeceğim!” deyince, ben ayağa kalkmaya çalıştım, ama Serhat'a gücümün yetmesi mümkün değildi.
Çaresiz olacakları beklemeye başladım. Götümün deliğini sırılsıklam yapana kadar yaladı ve tükürükledi. Ben az önce parmağının verdiği acıyla yarağının götüme nasıl gireceğini düşünürken, o yarağının kafasını götüme dayamıştı bile.
“Bağırma sakın!” dedi ve birden yüklendi. Beynim karıncalanmış, gözlerimde şimşekler çaktı.
“Ooouufff!” diye bir ses çıktı benden, ardından, “Orospu çocuğu yırttın götümü!” diye bağırdım. Serhat kaçamayım diye kasıklarımdan tutmuş, kıpırdamadan bekliyordu.
Ben götten sikilmek çok ta kötü değilmiş diye düşünürken, içimi adeta parçalarcasına sokmaya devam etti. Meğer daha yarısı girmemiş.
“Serhat noolur yapmaaa, çok canım acıyoor!” diye ağlamaya başladım.
“Sus amına koduğumun orospusu, sidikli kızlar gibi ağlamayı kes!” diye azarladı ve götüme pompalamaya başladı.
Benden çıkan acı dolu sesler onu çıldırtmıştı adeta, daha hızlı gidip geliyor, götüm cayır cayır yanıyordu. Çok geçmeden boşaldı götümün içine. Halen iki gözüm iki çeşme ağlıyordum. 
Erkeklik organını arkamdan çıkardığında, gazoz şişeleriyle parmağımızla oynarken çıkan sese benzer bir ses çıktı. Minik deliğimin artık minik olmadığını, kapanmadığını hissediyordum. Yanıma uzandı ve
“Bebişiim, tatlı yengem benim, hadi ağlama artık, bak bitti işte! Bundan sonra seni yaraksız bırakmayacağım!” diye teselli ediyor, nazikçe dudaklarımı öpüyor, göğüslerimi okşuyordu.
Yarım saat kadar yattıktan sonra kalktık ve duş alıp, kalan yemeğimize devam ettik.
Ertesi gün öküz kocam İzmir'den döndü. Ama Serhat'la sikişmelerimiz her fırsatta devam ediyor
73 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Gecenin Karanlığında
Tumblr media
💝 Gecenin bir yarısı uykunuzdan uyanırsınız. Gecenin karanlığı… Kırmızı gece lambasının hafif loş ışığında, gardrop aynasında kendinizi görürsünüz.
Yatakta yalnızsınız. Kocanız yanınızda değil yine… Gördüğünüz erotik, baştan çıkarıcı rüyanın etkisinde, elleriniz ürperen teninizde dolaşır. Çamaşırlarınızın içine dalar parmaklarınız, kabaran yerlerinizi yoklar. Meme uçlarınız sertleşmiş, klitoris de öyle… İçine bir şeyler girsin isteyen, dudakları kan dolmuş, şişmiş kadınlığınız…
Üstünüzdeki örtü yere fırlatılır. İç çamaşırlarınız da öyle, yırtarcasına çıkarılır. Çırılçıplaksınız. Zevkten yılan gibi kıvranırsınız yatağın içinde… Dakikalar boyu çalışır parmaklarınız, su içinde kalmış apış aranıza girip çıkar sürekli, biteviye… Sessizliğin içinde ıslak zevk suyunuzda hareket eden parmaklarınızın şapırtısı… İnlemeleriniz… Ateşli soluk alıp vermeler…
Zevkten kısılmış gözlerle aynadaki aksinize bakarsınız, şehvetle kıvrılan çıplak bedeninize… Kırmızı ışığın vurmasıyla karanlığın içinde alev alev yanar aynadaki kadın…
Gözlerinizi yumarsınız sonra… Bedeninizi okşayan bir erkeğin sizi ezen ağırlığını, çalışkan, bazen seven, bazen hırpalayan parmaklarını hayal edersiniz… Onun içinizi dolduran, en derinlerinizi acımasız darbelerle okşayan sert ve dolgun erkekliğini…
Kim olursa o erkek… Enişteniz… Ablanızı uyutup gecenin bir yarısı yatağınıza gelmiş. Yatakta sizinle sevişen kocanız… Bazen işyerindeki yakışıklı pazarlamacı, kadınlar tuvaletinde eteğinizi kaldırıp lavaboya dayamış sizi, arkanızda gidip geliyor her yerinizi mıncıklayarak… Komşunun kocası belki, asansörü durdurmuşsunuz, ayakta sevişiyorsunuz hızlıca… Netflixte izlediğiniz koca pipili gladyatörler… Spartacus ve diğerleri… Onların seksi kadın kölelerle, soylu kadınlarla çırılçıplak seviştikleri grup seks alemlerine katılırsınız. O kas kumkuması, aygır bedenleriyle ezerler sizi, zevkten öldürürler.
Zevk… Başınız döner, yükselir, yükselir, yükselir, uçarsınız bulutlarda…
Sonra biter hayaller, biter kendi kendinizi okşamalarınız, sessizlik tekrar…
Yine yalnızsınız. Karanlığın içinde, terlemiş bedeninizden, sırılsıklam bacak aranızdan süzülen damlacıklar yalnız yatağınızın çarşaflarını ıslatır.
Gözlerinizi kaparsınız. Uykuya dalarsınız yine… Yalnız…
15 notes · View notes
seminerci · 7 months
Text
Sinirli Enişte
Tumblr media
Karımın benim neredeyse yarım kadar olan vücudunu altımda eze eze beceriyordum. İnlemeleri uzadıkça uzadı, çırpına çırpına boşalacaktı birazdan… İnce uzun gövdesi, orta boy göğüsleri ve dar kalçaları ile Balkan göçmenliğinin hakkını veriyordu.
O kadar huzur dolu ve sakin bir kadındı ki karım, benim gibi sinir küpü bir adamı bile sakinleştirmişti. Görücü usülü evlenmiştik. Bana iki çocuk verdi, ama vücudu hala bakımlı, hala aynı incelikte ve zariflikte…
İşlerim nedeniyle bir haftadır saçma sapan yerlerde gezmiş, evimden karımdan ayrı kalmıştım. Bunun verdiği azgınlıkla ikinci postaya başlarken karım önce isteksiz davranmıştı, ama şimdi altımda çığlıklar ile boşalıyordu, dudaklarımı ısıra ısıra…
Sert sikişmeme alışması zaman aldı, ama şimdi dudaklarım dişleri arasında uzuyor, tırnakları sırtıma batıyordu. Daha sert sikmemi istercesine beni kendine çekiyordu.
Tam istediğim kadındı, evine bağlı, temiz, sözümden çıkmayan… Genç yaşta babalarını kaybetmiş bir ailenin kızıydı. İkinci postaya başlamak istediğimde,
“Yarın yapsak?” dedi. Aslında vereceğim cevabı biliyordu.
“Bir sonraki seyahatimde Rus karısı siker gelirim, yat şuraya çabuk!” dedim. Arada orospuları sikmiyor değilim, ama tekstil ve ihracat işinde iseniz müşterilerin doğal ikramı zaten…
Bu lüks ev, iki araba ve huzurlu yaşam belki de karımın hayal ettiğinden de fazlasıydı ve bir dediğimi iki etmedi şimdiye kadar. Boşalmak için götüne sokmaya niyetlendiğimde,
“Çok gürültü yaptık, Menekşe duyacak!” dedi.
On yıl önce evlendiğimizde karım 20 yaşında idi ve dar götüne kalın yarağımı sokmama önceleri izin vermemişti. Ama sonra bir hafta eve uğramayınca, döndüğüm gün ağlaya ağlaya almıştı götüne… Aslında şimdi de kolaylıkla aldığını söyleyemem kalın yarağımı…
Evet, ben seyahatteyken, kızkardeşi Menekşe, dört aylık bebeği ve sümsük kocası ile bize gelmişti. Söylenerek, karımın ağzı ile işini halletmesine izin verdim. Kafasını yatağın kenarından sarkıtarak ağzına dayadım.
Karımın küçük ağzı kalın yarağımı emerken en derine girebildiğim bu pozisyonu seviyordum. Aynı anda portakal iriliğindeki memeleri de ellerimin içindeyken boşaldım karımın boğazına…
Karım on dakika sonra duştan çıktığında, yine zarif, zayıf ve cinsellikten kilometrelerce uzak bir kadınmış gibi yanıma kıvrıldı. Çoğu Türk kadınından uzun gövdesi, benim 1.90'lık boyumun ve 95 kiloluk gövdemin yanında kayboluyordu. Elinde yine telefon, ailesi ile bitmez tükenmez yazışmalarına başladı. Karıma,
“Ne oldu yine? Bırak şu telefonu elinden de yat uyu artık yavrum!” dedim. Karım,
“Menekşe, (Sesiniz bize kadar geldi!) yazmış! Sana söyledim, evde insan var, sikerken beni bağırtma diye…” dedi. Ben de,
“Boş ver, duyarlarsa duysunlar… Canları çektiyse onlar da sikişsinler, bizden izin mi bekliyor onun için de?” dedim.
Karımın daha önceden anlattığına göre, geri zekalı bacanak serserisi, Menekşe'nin göğüsleri sütlü diye doğumdan beri sevişmeye yanaşmıyormuş. Baldızın da canı yanmış bir keresinde…
Karımla da doğumdan sonra acı ve kuruluk nedeniyle biraz zorluk yaşamıştık, ama kayganlaştırıcı ve arka delik ile sorunumuzu aşmıştık. Doğrusu ben karımı haftada iki üç kere sikmezsem dayanamam.
Sabah kahvaltıda dertleri ortaya çıktı. Şu kızı bu herife vermeyin dediğim sümsük bacanak yine cimrilik derdinde… Düzgün gözüken bir ailenin, eli yüzü düzgün oğlu… Bizimkiler de ona kandı. Ama hayat boyu ana baba parası yemiş, parası olmasına rağmen tüm hayatını beleşe getirmek için karakterini sıfırlamış bir salak olduğunu ilk gördüğümde anlamıştım.
Bebeğe kıyafet lazımmış. Tekstilciyim ya, benden beleşe almaya gelmişler. Ulan harcadığınız benzin parası beleşe alacağınız kıyafetlerden daha fazla… Sonradan öğrendim ki, benzin parasını bile anasından almış benim öküz bacanak.
Kazandığı tüm para ile salak salak ev alan, fakat götüne don almaya, dışarıda iki lahmacun yemeye korkan bir cimriydi. Baldızım Menekşe dersen ondan da salak. Hem de ablasının tersine, iri yarı, balık etli bir kadın…
Karı koca tam da benzemişler birbirlerine, beleş su var desen 100 kilometre yol giderler. Neyse, o gün bebek kıyafetlerini alınca siktir olup gittiler. Olan karıma oldu. Bağırıp çağırdım,
“Buraya cibiliyetsizce geleceklerine, para gönder gelmesinler, gözüm görmesin karaktersizi!” diye.
Ne mümkün! Birkaç hafta sonra yine bizdeler,
“Eve havuz yaptırmışsın, görmeye geldik…” diye çıkıp gelmişler.
Karakterli olsalar gelsinler, ama dertleri beleşe tatil yapmak benim evimde… Karım telefonda geldiklerini söylediğinde, sırf suratlarını görmemek için,
“Gece iş yemeği var!“ diye geç geldim eve. Sarhoşum da hayvan gibi. Geldiğimde çoktan yatmışlar.
Ertesi gün öğlene doğru kalktım. Hepsi de havuz başındalardı. Yanlarına indim. Gece yemekte içmeme kızan karım surat yaptı. Biraz bağırış çağırış ile üste çıktım, karımı susturdum. Havuz başında çocuk ağlaması çekilmez durumdaydı. Hıyar bacanak da maç seyretmeye gidecekmiş, bana,
“Beraber gidelim!” dedi.
“İşim var!” diye siktiri çektim. Bacanak maça gidince ben de çıktım evden, bir saat gezip geldim tekrar eve…
Karım ve baldızım hala havuz başındaydılar. Onlara görünmeden doğruca üst kata, odamıza çıktım. Laptopumu alıp pencere kenarına oturdum. Havuz başından bebek ağlaması geliyor yine…
Pencereden baktım, ikisi de mayolu… Menekşe'nin bir bacağı karımın iki bacağının kalınlığında neredeyse… Baldız karımın kucağında ağlayıp duran bebeğin sesine dayanamadı sonunda, sudan çıktı. Bebeği karımın kucağından alıp şezlonga oturdu. Emzirmek için göğsünün birini mayosundan çıkarıverdi.
Aman Tanrım, sütten daha da irileşmiş memesi kocaman görünüyordu. Baldız daha 25 yaşında ve en az yüzlük memeleri bebeğin kafasından büyük ve sert duruyor. Vücudu deseniz, tam yağlı beyaz peynir gibi, bembeyaz, lekesiz…
Soyundum, şortumu giyip ben de havuzun başına indim. Sesimi duyunca toparlandılar, Menekşe hemen gömleğini giydi sırtına. Onlarla ilgilenmeden havuza atladım. Biraz yüzüp çıktım, yanlarına oturdum. Karım,
“Menekşe bir şey soracakmış sana… Ben gidip yemeği hazırlayayım!” diyerek kalktı. Belli ki yine sinirlerim tepeme çıkacaktı. Giderken de kulağıma yanaşıp,
“Her şeyin meydanda, yarrağı dikmişsin yine havaya, düzgün otur biraz lütfen, görünüyor!” dedi. Dar şortta kalın sikim yana kaymış, pencereden gördüklerinin şişkinliğini taşıyordu. Demin ben yüzerken Menekşe ona kıkırdamıştı demek…
Menekşe on yıldır benimle korkarak konuştuğundan, yine yüzüme bakmadan korkarak başladı lafa. Yeni bir ev bulmuşlar temelden, 50.000 Liraları eksikmiş, bankalar faiz istiyormuş.
Aa ne ilginç ama, enişte faiz istemez di mi? Ziyaret sebepleri havuzu görmeye gelmek değil de, benim parama faizsiz bir iki sene konmakmış yani… Sinirlenmiştim,
“Ulan baldız, bu dördüncü eviniz! Almayın paranız yoksa, ihtiyacınız da yok zaten! Manukyanı geçtiniz ailece…” dedim.
Ağzına bir tane çakasım var baldızın da, bunları eve sokan karımın da… Bebek de ağlamaya başlayınca sinirlerim iyice tepeme çıktı,
“Emzir şu sıpanı da sussun kerata!” dedim. Baldız,
“Şimdi senin yanında olmaz enişte, ben sonra hallederim!” deyince,
“Emzir, ağlamasın boşuna, yukarıdan gördüm zaten nasıl emzirdiğini! Kavun gibi olmuş seninkiler, rahatlasın onlar da…” dedim.
Ohh, az bir laf sokma bile rahatlatmıştı beni…
O gece tabii karım ile güzel bir kavga ettik. Ama karım ne yapsın, bir yanda ben, bir yanda bacısı, iki arada bir derede kalıyor bu gibi durumlarda.
Evlendiğimde sinirimi bilen anamın, "Bu kıza bir fiske vurursan seni evlatlıktan kovarım!” lafı aklımda hep… O gece karımla kavga üstüne sevişmedik de… Sonunda karımın gönlünü almak için,
“İyi, yarın öğlene doğru depoya gelsinler, vereyim amına koyum!” dedim. Arkasını dönmeden,
“Hep böyle kızıp sinirleniyorsun, beni de ağlattıktan sonra yumuşuyorsun aşkım…” dedi karım… Eh, ne yapayım, yapım böyle işte… Her şeye rağmen seviyorum karımı…
Ertesi gün saat 11:00'de ben dışarıda, bir müşterimin yanındaydım. Bacanak aradı,
“Geldik bacanak, senin depodayız! Anamı otogardan alacağım, oradan alışverişe gideceğiz, o yüzden erken geldik!” dedi.
Annesine TV aldıracakmış, akşam geri döneceklermiş. Pezevenk televizyonunu bile anasına aldırtıyor. Bu arada borç veren benim, dert eden benim, para gelmedi bankadan… Bacanağa,
“Para bir iki saate gelir. Siz bekleyin, ben de müşterimin yanından çıkınca depoya gelirim!” dedim. Sümsük bacanak beyimiz bir daha köprü trafiği çekmek istemiyormuş,
“Menekşe seni beklesin o zaman bacanak, ben kaçayım! Sen parayı ona verirsin.” dedi.
“İyi tamam, Menekşe'yi şoförle gönderirim!” dedim.
Depodaki ofisime geldiğimde Menekşe içeride bekliyordu. Karşımdaki Menekşe'nin alık alık soruları ile bir yandan da iş yapmaya çalışıyorum. Şerefsiz bir müşteri 150.000 Lira borcu ile telefonlarıma çıkmıyor. Sekreter not bıraktı, baldız depodan bir iki çocuk kıyafeti atmış çantasına…
Karaktersiz baldız, toplasan elli liralık mal için beni de çalışanıma karşı rezil etmişti her zamanki gibi… Sinirden baldızın ağzını burnunu kırasım geldi. Bir yandan da Fransa seyahati yaklaşıyor, karımla yurtdışı fuara davetliyiz, onu halletmeye çalışıyorum. Sinirden telefonu kıracağım şimdi. Baldız,
“Ben de görmedim Fransa'yı!” deyince,
“Gidin görün, elinizi tutan mı var?” dedim.
“Çok masraf! Bize de davetiye çıkmaz mı enişte?” deyince sinirlerim iyice zıpladı. Piyango sanki amına koyum. Kan beynime çıktı, bağırarak,
“Kızım, her şeyi beleşe getirerek yaşanmaz. Hele paranız varken bunu yapmak cibilliyetsizlik!” dedim.
“Ay hemen kızıyorsun enişte, üç kuruşluk bir şey sordum!”
“Üç kuruşluk şeyse siz de verin, başkasından dilenmeyin amına koyum! Kalkıp kafayı koyacağım şimdi!”
“Ne çabuk sinirleniyorsun ya enişte! Ablam da hep söyler sinirli olduğunu! Onu da bizi de üzüyorsun böyle…"
Aa, evet, nedense beleşçi cimrilere sinirleniyorum. Geri zekalı görünen kurnaz baldızın ara sıra karımdan da para tırtıkladığını biliyorum, ama ses etmiyorum. Yüzüne söylesem sinirleneceğim, bu beleşçiler yüzünden karımla üç kuruş için kavga edeceğim.
“Bankadan para gelince çekin gidin evinize, ablanı da koydurmayın kapı önüne..!“ diye bağırdım, sonuna birkaç küfür ekleyerek. Sahte tavırlarla güya ağlamaya başladı hanımefendi beni yumuşatacak aklı sıra,
“Ben kocama dedim zaten, beni yalnız bırakma diye…“
“Niye bıraktı o zaman seni kocan?“
“Şeyy… Ben biraz daha para istersem sen daha fazla da verirmişsin….” deyince nevrim döndü iyice…
“Ulan ne adamsınız lan… Dümbük kocan seni benim yanıma konsomasyona mı bıraktı?“ diye bağırdım. Baldızın suratı değişti, yalancı ağlaması durdu,
“Öyle deme enişte… Olur mu öyle şey? Sana güveni tam, ama bir iki bin fazla istersem, hayır demezsin anlamında söyledi…” dedi.
“Kızım, bana güveni niye tam bilmiyorum. Ama ikiniz de mi salaksınız?”
“Niye enişte?”
“Ulan, karısını bırakıp borç isteyen adamın karısına ne yaparlar bu devirde? Parayı duyunca sizin beyniniz de mi duruyor lan? Sakın başka heriflere de yapmayın bu aptallıkları! Valla sikerler atarlar seni…" dedim. Baldız,
“Aaa… Öyle mi düşünülür enişte?” dedi tekrar zırlaya zırlaya.
“Ne düşünülecek ki, salak karı! Sizin beleş hayatınızı yaşamak için zavallı orospuların yemedikleri yarak kalmıyor lan!” diye bağırdım.
Bağırışlarım kesin duyulmuştur koridorunun diğer ucundan. O sırada kapı çaldı, muhasebeci kız panik bir surat ile girdi içeri. Bankadan gelen parayı getirmişti. Kız gözünde yaşlarla duran baldızıma bakıp, “İyi misiniz?” diye sorunca, ona da bağırdım, korkudan kaçtı.
Öğle yemek saati gelmişti zaten, kapıya çıkıp seslenerek personeli yemeğe gönderdim. Baldız beni daha fazla delirtirse bari bağırmalarımı duymasınlar…
Bankadan 70.000 TL gelmişti, 20.000 TL de seyahat için istemiştim. Baldıza,
“Söyle bakalım, yeni planınızda benden kaç lira isteyecektiniz?” diye sordum. Baldız tekrar ağlamaya başlayınca,
“Ağlama lan namuslu orospu! Ha sikilmişsin, ha sikilmemişsin, yaptığın düpedüz orospuluk işte! Söyle ne kadar istiyorsun?” dedim. Baldız sümüğünü çekerek,
“Ellibeşbin lira iyi olur enişte…“ deyince,
“Yani baldız, bu kadar lafa ben olsam beş kuruş almadan çıkar giderdim. Nasıl da birbirinizi bulmuşsunuz ikiniz lan!” diye tekrar bağırdım. Yanına oturup onbinlik desteleri baldızın çantasına atarken,
“Ne diyeceksin sümsük kocana bakayım? Biraz güldüm, enişte lütfen dedim, bir beş daha mı kaptım diyeceksin? Sonra da enişte bey amma da salak diye güleceksiniz değil mi?” dedim.
Baldız cevap vermeyince,
“Yüzüme bak lan baldız!” diye kollarını sıktım, “Söyle bakayım. Aylardır seni sikmeyen kocan, biraz daha para koparın diye, seni benim altıma yatman için mi gönderdi?” dedim. Baldız,
“Hayır enişte, deme öyle!” diye hıçkırdı. Öyle olmadığından ben de emindim. Pek o taraklarda bezleri yoktu, sadece ağır salak ve paragöz idi ikisi de… Eminim bacanak şu seksi karıyı adam akıllı sikmemiştir şimdiye kadar… Baldız,
“Bırak kolumu, gideyim!” dedi. Kontrolden çıkmıştım artık, kollarını halen sıktığımı fark ettim.
“Ne zaman ödeyeceksiniz bu parayı kızım?” diye salladım vücudunu. Baldız,
“Bilmiyorum enişte!” deyince,
“Ulan siz adam sikmeye mi geldiniz buraya? Dolandırıcı mısınız? Borç isteyen adam gibi söyler, altı ay, bir sene diye! İki gülücüğe, ablanın hatırına beni mi çarpacaksınız karı koca?” dedim.
“Amma da uzattın be enişte… Bok gibi para kazanıyorsun, birazını bize verince batacak mısın sanki?” deyince film koptu bende,
“Ulan ben kırkıma gelmişim, hala ebem sikiliyor. Şu piyasanın itleri arasında köpek gibi sizin için mi çalışıyorum lan?“ diye öylesine bir tokat geçirdim suratına.
Baldız tokadın şokuyla yana doğru dönerek ağlamaya devam etti. Aklımda bir iki tokat daha atmaktan başka düşünce yoktu. Tokat için daha havaya kaldırdığım elim titriyordu.
Baldız yana doğru kıvrılınca eteği koca kalçasına yapışmış, sıcak havadan ve hafif terlemesiyle altındaki külodun izini iyice ortaya çıkmıştı. Suratına bir tane daha yapıştırmak istiyordum aslında, ama baldız suratını kapamış ağladığından, kıçına yapıştırdım tokadı… “Ayy…” diye kısık bir çığlık attı baldız, şeklini bozmadan durdu.
Sinirden yine kendimi kaybetmiş gibiydim. Hep böyle oluyor, ki daha önce de karıma laf atan bir lavuğu da nasıl dövdüğümü pek hatırlamam. Tekrar yapıştırdım baldızın kıçına okkalı bir tokat… Baldız,
“Enişte yapma!” diye aynı pozisyonda ağlarken, bir yandan da ellerindeki içi para dolu çantayı sımsıkı tutuyordu.
“Senin de, seni böyle yapan kocanın da, kaynananın da hak ettiği bu lan!” deyip, kıçına bir tokat, ardından bir tokat daha atıp elimi geri çekmedim.
Belinden kavrayıp vücudunu kaldırdım, kalın bacaklarını kucağıma doğru uzattım. Şimdi annesinden poposuna şaplak yiyecek bir çocuk gibi kucağımda idi. Bir tokat daha yapıştırdım kıçına… Baldız,
“Enişte lütfen, ne yapıyorsun, bırak gideyim!” diye çırpındı.
“Sus lan orospu!” diyerek bir tane daha yapıştırdım kıçına. Her tokatta baldız can acısıyla bağırıyor, kaçmaya çalışıyordu…
Kıçına yapışmış eteğini yukarı çektim. Pembe renkli ince dantel külodu ve değirmen taşı misali beyaz kıçı çıktı ortaya. İki tane de çıplak kalçasına yapıştırınca tokadı, kıçının bir yanı kıpkırmızı oldu.
Baldız bir eli ile yukarıya sıyırdığım eteğini geri çekmeye çalıştı. Külodu kıçında toplanmış, tombul amının izi top gibi ortaya çıkmıştı. Çırpınarak kucağımdan kaçmaya çalışıyordu, ama kalın gövdesi bile benim uzun güçlü kollarımdan kurtulmaya yetersizdi.
Sol kolumla belini sıkıca sarıp, sağ dizimi biraz yükseltince baldızın kafası koltuğa gömüldü, dizimin hizasındaki kıçı yükseldi. Seri halde sert sert tokatlamaya başladım kıçını, o da hıçkıra hıçkıra ağlamaya…
Sikim pantolonumu patlatacak duruma gelmiş ve baldızın yumuşak göbeğine baskı yapıyordu. Kıçında beyaz bir yer kalmayana kadar tokatladım. Beyaz kalın bacaklarının bitiminde şimdi parmaklarımın izi çıkmış ve kızarmış bir göt duruyordu.
Tokatlardan ve çırpınmalardan baldız ter içinde kalmıştı. Terden götüne yapışmış külodundan tombul amının çizgisi belli oluyordu. Tombul bir am ve tokattan kızarmış kocaman bir göte bakıyordum.
Belini sardığım elimle külodun bir ucundan, diğer elimle de öbür ucundan asılınca kolaylıkla yırtıldı külodu. Baldız,
“Enişte, yapma, etme kurban olayım!” diyerek tekrar kaçmayı denedi. İki tokat daha yapıştırdım götüne,
“Sus ulan orospu!” diye bağırdım tekrar.
Elimi tombul götünün yanakları arasına attım. Hafif terlemiş, ama kuru bir amcık geldi elime. Baldız halen çırpınıyordu altımda. Ensesini sıkıp kanepenin minderine gömdüm yüzünü, çırpınması azaldı. Kendime gelip bıraktığımda boğulacakmış gibi nefes nefese ağlamaya başladı.
“Çırpınma amına koduğumun orospusu!“ diye tekrar bağırdım.
Kapalı bacak arasına tükürüklediğim parmağımı attım. Cildi kaygandı ablasınınki gibi, kocaman fakat biçimli götü göçmenliğin hakkını veriyordu. Etli amına dokundu parmağım, dışı halen kuru idi.
Bacaklarını kasmasına rağmen elimi araya sokmayı başardım. Bacaklarını kastığından parmaklarım acımıştı, yine de bir parmağım içine kaydı bile.
“Enişte etme!” dedi tekrar.
“Amcığın da iyice darmış orospu, ne zamandır yarak yemiyorsun sen bakayım?” dedim. Cevap vermedi, sadece ağlamaya devam etti.
Amına parmağımla birkaç gir çıktan sonra parmağımın ucunda o tanıdık ıslaklığı hissettim. Şimdi parmağım daha rahat girip çıkıyordu amına. Baldızım ise,
“Enişte dur lütfen!” diye ağlamaya ve çırpınmaya devam ediyordu.
Tombul amcığını avuç içi ile ezdikçe refleks olarak kalçası yukarı kalkıyordu. Tokattan kızarmış dev kalçalarının kıpkırmızı teninin arasına tamamen girmişti kalın elim. Amcığını görmek istiyordum baldızın. Kucağımda çevirdim ve hızlıca altından çıkarak dizlerinin biraz üzerine ata biner gibi oturdum.
Baldız doğrulmaya çalıştı, ama tokadı gösterince vazgeçti. Amcığı şimdi hemen elimin altında ve gözlerimin önünde idi. Ağlamaktan ve tokattan kızarmıştı suratı, karşımda elleri ile yüzünü kapatmış hıçkırıyordu hafif hafif.
Pantolonumun fermuarını ve düğmesini açınca yarağım rahatladı biraz…
Ablasının amı ile hiç ilgisi olmayan, şişkin bir tepeciğin altında, etli, geniş amcığı vardı. Bir iki haftalık kıllar ile çevrili… Koyu pembe dudakları arasında sanki yıllardır sikilmemiş gibi hafif dışa taşmış bir amcık…
Ama kusursuz kelebek gibiydi amcığı, saatlerce yalanırdı. Avucumun içini dolduracak kadar büyüktü. Önce çevresini okşayıp, bu sefer iki parmağımı saldım içine. Karımın amcığı gibi avuç içimde kaybolmayan, avcumun içini dolduran bir amcık. Baldız irkildi. Islaklığı ile yarıya kadar rahatlıkla soktum parmaklarımı.
Bir elimle de gömleğinin düğmelerini açtım. Gömleğin altında dar bir atlet. Sikecem şu giyim tarzını, memeleri belli olmasın diye kat kat giymiş.
“Çıkar üstündekileri!” diye bağırdım. Tepki vermedi.
Atleti iki elimle çekiştirdiğimde elleri ile engel oldu. Ama o iki dev memeye ulaşmadan işim bitmezdi. Kalktım üstünden. Baldız doğrulmaya kalkışınca,
“Yat oraya, yoksa yarak manyağı yaparım seni!” dedim. Yarak korkusu ile pozisyonunu bozmadan durdu, bir eli ile çıplak bacak arasını kapamaya çalıştı.
Masamın çekmecesinde aradığım makası bulup tekrar aynı pozisyonda oturdum. Pantolonsuzdum şimdi. Baldız bu sefer gözleri kapalı ve kafası yana çevriliydi. Yine benden beleşe aldıkları atletlerdendi bu da. Sinirim tekrar yükseldi. Makasın soğukluğu tenine değince baldız hemen gözlerini açtı.
“Kıpırdama, batırmayayım bir yerine!” dedim.
Korkudan büyümüş gözleri ile atletini boydan boya kesmemi izledi. Kesip ikiye ayırmam bitmesine rağmen gözleri hafifçe aşağıda idi. Önü açık baksırımdan yarağımın başı çoktan dışarıya çıkmıştı, iyice şişmiş mor başı ile ona bakıyordu…
Baldızın sütyeni önden çıtçıt'lı emzirme sütyeniydi. Çıtçıt'ı da açınca dev beyaz göğüsleri iki yana yayıldı. Elleri ile kapamaya çalıştı. Boğazını sıkıp yüzüne yaklaştım,
“Sikerim o ağzını da, yana koy ellerini!” dedim.
Üzerinden doğrulduğumda baldızın elleri yanda, benim bir elim ise amının çevresinde idi. Göğüsleri 100'lük değilmiş, 110'luk imiş. Yakından dev beyaz bir top gibiydi her bir göğsü. Göğüs uçları cildinden beklenmeyecek şekilde koyu kahve. Cildi pırıl pırıl…
Am dudaklarını aralayıp bir parmağımı sonuna kadar soktum. Parmağımla ileri geri yaparken içini eziyordum amcığının. Diğer elimi memesine attım. Aman Tanrım, sert, içi silikon dolu gibiydi sanki. Göğüs uçlarını sıkınca,
“Yapma enişte, dur!” dedi tekrar.
Belli ki hassas bir yerini yakalamıştım. Avuç içimi tükürükleyip göğüs uçlarında daireler çizmeye başladım. Göğüs uçları da kısa sürede avuç içime batmaya başladı. Göğüs uçları gerçekten dut gibi uzadı.
Amının içindeki parmağımı çıkarttım, am dudaklarını aralayıp bızırını buldum. Ablasınınki bir nokta gibi iken, bu tombul karınınki ufak bir bilye gibi ortada idi. Bızırını iki parmağımın arasında okşadım.
Baldızın ağlaması durmuş, gözleri kapalı, kafası yana çevrili, zorla nefes alıyordu. Üzerine eğilerek bir memesini dillemeye başladım. Elim ile hem bızırına bastırıyor, hem de içinde parmağımı acımasızca ileri geri gezdiriyordum. Baldız teslim olmuştu nihayet, veya yarak manyağı yaparım tehdidi işe yaramıştı.
Bu saçma pozisyonda dakikalarca sürdürdüm karıyı parmaklamayı. Amının suları avuç içime doluyordu. Islak avucum amına çarparken çıkan sesler eşliğinde sol memesinin ucunu dillemeye devam ettim.
Baldız alt dudağını ısırıyordu. Bir süredir bacakları iki yana açılmış, vücudu hareketsizdi. Elim rahat çalışıyor amında, üzerine abandığımdan baksır külodumdan taşan sikim ise bacağına batıyordu.
“Enişte dur!” diye bağırdı.
Ama bu dur sesini parmağımı saran amcığı ve titreyen göbeği dinlemedi. İçindeki parmak sayısını iki yapıp amcığının içini ezmeye başladım, bir elimle de meme ucunu…
Baldız iki eli ile yüzünü kapayıp, hıçkıra hıçkıra boşaldı, altımda ses çıkarmamaya özen göstererek. Kalçalarının hafif hafif yükselmesini, tombul am dudaklarının açılıp kapanmasını seyrettim.
İçinden çıkardığım parmaklarım birbirine yapışmıştı am sularından. Daha güzeli ise, sıktığım memesinin ucundan damlayan süt damlaları idi…
Üzerinden kalktım, masanın üzerinde duran sürahideki suyu kafama diktim. Baldız ise yan dönmüş, eteği ile kıçını örtmüş öylece duruyordu.
Bacaklarından tutup kendime doğru çevirdiğimde şaşkınlıkla çırpındı. Bacaklarını katlayarak kanepeye bastırdım iyice ve arasında yerimi aldım.
“Enişte hani bir şey yapmayacaktın?” dedi.
“Öyle bir şey demedim!” diye bağırdım. Katladığım kalın bacakları memelerine kadar yapışmış, top olmuştu vücudu.
“Yapma enişte, yakma ikimizi de…!” diye tekrar ağlamaya başladı.
Yarağım kazık gibi olmuş, onu mu dinleyeceğim. Am sularından parlamış kabarık bir amcık gören taşlaşmış bir yarağım var. Yarağım zaten kalın, ama bu durumda bana bile mor başlı bir canavar gibi gözüktü.
Beynimde kan yok'un tanımı buydu. Tamamen ortaya saçılmış etli amcığının karımınkinin neredeyse iki üç katı olan dudakları açılmış, yanakları kan dolmuş, ortadaydı. Tombul amcığının dudakları arasına yarağımın başını değdirdiğimde,
“Enişte lütfen kıyma bana!” dedi. Sanki Türk filmi tecavüz sahnesi.
Boğazını sıkarak kanepeye yapıştırdım.
“Öyle bir sikeceğim ki seni, bir daha kimseden para dilenmeyeceksin orospu! Aç ulan gözlerini!” diye suratına yaklaşıp bağırdım.
Öpeceğimi zannetti herhalde dudağını kaçırdı. Boynundan kavrayıp kafasını kaldırdım. İki kat olmuştu. Bacakları göğüslerine yapışmış. İçine girecek yarağa yakından bakıyordu.
“Bak bakalım, nasıl girecek amcığına koca yarağım!” dedim.
“Enişte dur!“ dedi tekrar. Yarağımın başını sokmuştum bile ıslak sıcak amına.
"Amcığın kavradı bak hemen, ne zamandır yarak yemedin lan?” dedim. Ağlayan gözleri ile içine giren yarağıma baktı, ama cevap vermedi. Havaya kaldırdığım tokatı görünce,
“Bu sene yapmadık enişte!” dedi. Ulan Temmuz bitiyor. Hamilelik filan derken, yani yedi sekiz aydır yiyeceği ilk yarak. Biraz daha itekledim. (Enişte dur!) yerine,
“Yavaş, acıyor!” dedi şimdi.
Acır. Ben bile rahat değilim. Islaklığa rağmen gerildi am dudakları. Kaçışı olmadığını anlamıştı. Gözlerini yine kapamış, bana ve yarağıma bakmıyordu. O kadar parmaklamaya ve boşalmaya rağmen yine de dardı amcığının içi.
“Niye yavaş orospu? Kocanın yarağı daha mı küçük?” dedim.
Cevap vermedi. Ben de kökledim. Evet kökledim. Dibinde bir yerlere çarpınca bağırdı. Tombul dudakları sanki sikim ile birlikte içeri doğru toplandı.
“Yapma dur enişte, çok acıyor!” dedi.
Durmadım. Kendimi kaybettim. Başına kadar çıkardım, köküne kadar saplayarak siktim bir süre. Her saplayışımda acı ile bağırdı, suratının şekli değişti. İyice açtığım bacak arasında yarağımı köküne kadar sapladığımda etli kasıklarına yapıştım. Kalın bacaklarına parmaklarımı geçirdim.
Bir süre sonra baldızın itirazları durdu ve kafası yana kıvrıldı. Şimdi altımda koca beyaz bir et parçası halinde tepkisiz idi. Bir iki dakikaya sakinledim ben de.
İçinde kalarak tekrar yan çevirip üstüne yattım. Deminki top olmuş halinden rahattı. Bacakları hafif açık, kıpırtısız altımda iken, sert dev memelerine kafamı gömdüm. Hareketsiz, ölü gibiydi altımda.
Kalçalarımı oynatarak hafif bir tempo ile sikiyordum. Amcığı ne kadar dar idi, karnındaki Sezaryen izi doğumun doğal olmadığını gösteriyordu. Dışını gören geniş bir amcık bekler oysa.
Sıra ile uçlarını dilledim memelerinin. Baldız tepkisiz idi, ama göğüs uçları doğal tepkisini verdi. Uzadılar, dikleştiler. Sikişim sakinleştikçe ben de sakinleştim. Amına yarağımı sapladıkça doğal ıslaklıktan çıkan sesler geliyordu. Ne güzel sarıyordu yarağımı.
Bir sinir krizi anında karımın bacısını sikiyordum. Daha iğrenci, tecavüz ediyordum. Göğsünden boynuna çıktım, sakince yaladım. Yine göğüslerine indim. Boşalmamak için bir süre hareketsiz durdum içinde. Kulağına eğildim,
“Sikim büyük mü geldi?” dedim.
Cevaplamadı. Alt dudağını ısırmış, ses çıkarmamaya çalışıyordu. Yediği tokatlar, yediği parmaklar, kalın yarağım ile çektirdiğim acı ve tecavüz şokuna rağmen, amı ıslak ve göğüsleri dikleşmişti. Dakikalardır sikiliyordu. Karmaşık bir durumdaydı ve inlememek için direniyordu.
“Fransa'ya birlikte gidelim mi, ister misin?” dedim.
Bir yandan memesini okşuyor, bir yandan kalçamı çevirerek yarağımı amının içinde gezdiriyordum. Tecavüz pişmanlığı içindeydim, ama yine de asıl istediğim bu genç dolgun vücudu biraz daha eze eze sikmek, her yerini morartmaktı. Yine cevap yok.
Tempomu artırdım ve iki elimle kavradığım memesini dillemeye başladım. Meme uçları zayıf yeriydi. Hafifçe inleyip sustu yine. Devam ettim dillemeye. Çok kısa süre içinde dilimin ucuna taze ılık süt tadı geldi. Yarağımı tekrar dibine kadar yerleşip kalçalarımı oynatarak gezdirdim içinde. Boynuna çıktım,
“Cevap vermedin?” dedim.
“Evet!” dedi nefesi aniden boşalarak.
“Hangisine evet, sikimin büyüklüğüne mi, Fransa'ya mı?” dedim.
“İkisine de! İkisine de!” dedi. Nihayet bir tepki alabilmiştim.
Bir bacağını kanepenin kenarına atarak hızlandım içinde ve az evvel süt gelen memelerine tekrar yapıştım. Bir memenin ucunu sıkarken diğerini emiyordum.
“Kocanın yarağı bu kadar yok mu?” dedim.
“Yok!” dedi. Daha da hızlandım,
“Sevdi mi amcığın bu yarağı?” dedim. Cevap vermedi. Başına kadar yarağımı çıkardım darbeli sokmaya başladım. Tekrar sordum.
“Evet!” diye bağırdı.
Baldız artık tutmuyordu kendini, inlemesi kesik kesik bir ıhlama. Ucundan süt damlayan memelerini okşadım, emdim çocuk gibi. Ağzımın içi süt ile dolmuş, dudaklarımın kenarlardan sızıyordu memelerine.
“Enişte, çok büyük, büyük!” diye inliyordu.
Elimi kalçalarına indirip az önce tokatladığım sert dolgun götünü avuçladım, yapıştık birbirimize, tekrar memelerine saldırdım. kalçaları kocaman, ama genç ve sert idi.
Hep iki yana sarkık duran elleri ile başımı kavrayıp memesine bastırdı iyice. Bir bacağını bana doladı. O da katılmıştı artık bu sikişe. Kafam kadar memelerinin içine nefessiz gömülmüş kedi gibi dilleyerek süt içiyordum.
“Enişte bittim ben!” diye inledi.
Köylü lan bu karı, bittim ne demek. Belime sardığı bacağı titriyordu. Amının diplerinde de aynı titreme. Memelerinden ayrılamıyordum. Dilimi iyice bastırdım, aynı anda da yarağımı. Taşaklarımın sırıl sıklam olduğunu hissediyordum. Amının girişi kalın sikimi sıkıyordu, dayanılacak gibi değildi.
“Yeter enişte!” demesi üzerine bir iki git-gel yapabildim sadece.
Titreyen ve yarağımı kavrayan amcık işini görmüştü. Sanki birileri taşaklarımı sıktı, içimden fışkıran döller bitmek bilmedi…
Ben durunca,
“İçimi yaktı!” dedi.
Ağzımda meme bir süre kaldım. Sikim inmedi. Çıkarmadan devam edebilir miyim diye düşündüm. Çalan telefonu için omzumdan itekledi. İçinden çıktım. Baldız,
“Kocam! Ne diyecem ben şimdi?” deyince,
“Eniştem yeni geldi dersin!” deyip, dik duran yarağımı gösterdim.
Güldü ilk defa. Gömleğini ve sütyenini alıp elinde telefonla tuvalete doğru yürüdü. Ben de yerdeki kıyafetlerimi alıp giyindim. Depodan bir atlet bir külot getirip tuvaletin kapısına bıraktım.
Kanepenin bir minderi döl ve am sularından renk değiştirmişti. Silip ters çevirdim. Şöförü çağırdım.
Baldız giyinmiş ve makyajını yenilemiş halde çıktı. Konuşmadık hiç. Para dolu çantayı aldı gitti…
51 notes · View notes