Tumgik
siirotagi · 6 years
Text
Senin Üstüne
Hikmetinden sual olmaz Tanrı’dan, Eser beklenir mi senin üstüne? Hesaba vurulsa kulda güzellik, Rakam eklenir mi senin üstüne? Şahsına münhasır rayihan var ya: Ne gül, ne karanfil, ne de manolya, İsterse gücensin sarışın fulya; Çiçek koklanır mı senin üstüne?
İlk çağrım da sendin, en son çağrım da, İlk aşkım da sendin, ilk göz ağrım da. Sonbahar mevsimi çorak bağrımda; Fidan köklenir mi senin üstüne?
Çevremde namımı sor bir defacık Alacağın cevap “zavallı kaçık” Enkazım meydanda, her şey apaçık; Gerçek saklanır mı senin üstüne?
Ben ki dayanılmaz cevrinle gülen, Ben ki tahkirini iltifat bilen, Ben ki sadakatin timsali kölen; Haşa! Diklenir mi senin üstüne?
İntihar etmeye kalsa Cemâl’in, İlmeği boynuna taksa Cemâl’in Çırpınıp, sallanıp, sarksa Cemâl’in; Vebâl yüklenir mi senin üstüne?
2 notes · View notes
siirotagi · 6 years
Text
Tek Hece
Var mı beni içinizde tanıyan Yaşanmadan çözülmeyen sır benim Kalmasa da şöhretimi duymayan Kimliğimi tarif etmek zor benim
Bülbül benim lisanımla ötüştü Bir gül için can evinden tutuştu Yüreğine Toroslar’ dan çığ düştü Yangınımı söndürmedi kar benim
Niceler sultandı, kraldı, şahtı Benimle değişti talihi, bahtı Yerle bir eyledim taç ile tahtı Akıl almaz hünerlerim var benim
Kamil iken cahil ettim alimi Vahşi iken yahşi ettim zalimi Yavuz iken zebun ettim Selimi Her oyunu bozan gizli zor benim
Yeryüzünde ben ürettim veremi Lokman Hekim bulamadı çaremi Aslı için kül eyledim Keremi İbrahim’in atıldığı kor benim
Sebep bazı Leyla bazı Şirindi Hatırım için yüce dağlar delindi Bilek gücüm Ferhat ile bilindi Kuvvet benim, kudret benim, fer benim
İlahimle Mevlana’yı döndürdüm Yunusumla öfkeleri dindirdim Günahımla çok ocaklar söndürdüm Mevladanım hayır benim, şer benim
Benim için yaratıldı Muhammed Benim için yağdırıldı o rahmet Evliyanın sözündeki muhabbet Enbiyanın yüzündeki nur benim
Kimsesizim hısmım da yok hasmımda Görünmezim cismimde yok resmimde Dil üzmezim tek hece var ismimde Barınağım gönül denen yer benim Benim adım aşk!
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Bu Bayrak
Malazgirt'te Alpaslan'ın dilinde, Surlarda Ulubatlı'nın elinde, Çanakkale cihadının yılında; Zemin kan kırmızı, ayyıldızı ak, O mübarek bayrak, işte bu bayrak!
Rasül'ün övgüsünü kazanmıştı, Düşmanlarımız kahrıyla yanmıştı, Viyana önlerine dayanmıştı; Zemin kan kırmızı, ayyıldızı ak, O mübarek bayrak, işte bu bayrak!
Gelibolu'dan Ankara'ya baktı, Kocatepelerden İzmir'e aktı. Aşkıyla milleti ısıtıp yaktı; Zemin kan kırmızı, ayyıldızı ak, O mübarek bayrak, işte bu bayrak!
Kafkaslar'da bizi kaldırdı şaha, Yemen çöllerinde sığınak vaha, Gönderlerinden hiç inmedi daha; Zemin kan kırmızı, ayyıldızı ak, O mübarek bayrak, işte bu bayrak!
Destanlar yazıldı zalime karşı, Mazlumun duası kapladı arşı, Uğruna yazıldı istiklal marşı; Zemin kan kırmızı, ayyıldızı ak, O mübarek bayrak, işte bu bayrak!
Peygamber kabrinde sadık muhafız Bayraktan alırdı mücahitler hız, Unutana yine hatırlatırız; Zemin kan kırmızı, ayyıldızı ak, O mübarek bayrak, işte bu bayrak!
0 notes
siirotagi · 6 years
Photo
Tumblr media
0 notes
siirotagi · 6 years
Photo
Tumblr media
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
2 Temmuz 2018
Şah mısın padişah mı bu ne asalet? Ülkemde sultansın ey gözleri dersaadet. Ha o gülüşün ki yüzünde kutsal emanet. Enver olurum aşkın hasıl olanda. Derdim deva bulur a'yende hükû olanda. Adım mana bulur çehrene vasıl olanda.
Dersaadet: Mutluluk Kapısı Enver: Aydın, parlak A'yen: Güzel göz, bakılan yer Hükû: Bakmak, görmek
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Yalnızlık
Yine aklımda bugün sen varsın, Yine derdinle hayalim hasta. Bürüsün kalbimi derdin sarsın; Bir ümit var bu tükenmez yasta.
Bir yaram var! Ona merhem vurman, Bir hayaldir ki gönülden taşıyor. Ayırırken bizi yollar ve zaman, Sana kalbim daha çok yaklaşıyor.
Nerde bilmem o geçen günlerimiz? Artık onlar yeniden gelmeyecek. Nerde kırlar, uzayan yol ve deniz, O öten kuş, o güzel pembe çiçek?
Göklerin ziyneti mes’ut kuşlar Ötüşürlerdi yağarken yağmur. Şimdi onlarda melul olmuşlar, Çünkü artık ne ışık var, ne de nur.
Dinledik rüzgarı sessiz sessiz Okuyorken bize bir gamlı kitap. Suya çizmişti gümüşten bir iz, Yükselirken gece dağdan mehtap.
Şimdi hülyaya gömülmüş ölüyüm; Ne gelen var, ne giden var, ne soran. Iztırap yaylasıyım gam çölüyüm; Esiyor sadece gönlümde boran.
Bir hayal alemi ardında; uzak, Sisli iklimlere sürdüm, gittim. Varlığım burda sönüp kaybolacak... Belki ben şimdiden öldüm... Bittim...
(25 Ekim 1944)
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Firar Geceleri
Kaçardık pencereden bazı geceler Delice bir sevinçle Gözlerimiz ışıl ışıl Yavuklumuzun yanına gideceğiz diye Gündüz Özene bezene cilaladığımız Çizmelerimizi Kirletmenin zevkini tadarak Bir başka gezerdik Yurttan kaçtığımız firar gecelerinde Delikanlıca Kaçardık pencereden bazı geceler Bekçiye gözükmeden Sessizliği kıskandıracak kadar sessizce Ve bir o kadar da Erkekçe Aramızda topladığımız, Son harçlıklarımızla Fırından yeni çıkmış sıcacık ekmek alır Koşar adım dönerdik yurda Gizlice
Kaçardık pencereden bazı geceler Maksat Yeşillik olsun Muhabbet olsun İş olsun diye Gömleksiz kravat takar Altına da şalvar giyer gezerdik
İsyan karası firar gecelerinde Sevda türküleri söyler Şiirler yazardık Sevgiliye Sev diye Kaçardık pencereden bazı geceler Niçin El sallamak için
Eğer evden paramız yeni gelmişse Bir tek sigarayı Üç-beş arkadaş paylaştığımız Nikotinsiz gecelere inat Sigara tazeler sabahlardık Bazen terminalde Bazen garda
Sabah ezanının hemen sonrasında Günün ilk ışıklarıyla birlikte gelirdi Meram ekspres Uykudan kanlanmış gözlerle Vagonlardan inen yolcularla dolardı Gar kahvesi ve simitçinin önü
Bizler yerimizde duramaz Sabırsızlıkla beklerdik, Trenin hareket düdüğünü Az sonra hantal lokomotif homurdanır İhtiyar raylar gıcırdarken Yüzümüzde O muzip öğrenci gülümsemesi El sallardık kimsesiz yolculara
Belki Hayra gireriz diye, Kaçardık pencereden bazı geceler, Sevdalıydık Birimiz binimiz değil, Hepimiz sevdalıydık Kındaki kılıç Beldeki hançer Duvardaki mavzer kadar sevdalıydık Haa... Kimine göre de deliydik Ama Bilmiyorlardı ki Hepimiz birer sevgi militanı Hepimiz birer gül dalıydık
Kaçardık pencereden bazı geceler Dertleşmek için Kimi yapamadığından Kimi utanıp sıkıldığından Kimi de Anlatma ihtiyacı hissetmediğinden Anlatmazdı belki Ama Kim ne derse desin En güzel sevdaları Biz hep o dönemlerde yaşadık Kerem ile Aslı’yı Ferhat ile Şirin’i Leyla ile Mecnun’u Doktor Jivago’yu Madam Bovary’i Ve hatta Sheakspeare’nin Romeo ve Jüliet’ini Kendi sevdalarının Küçüklüğünden şüpheye düşürecek O koca koca aşkları Biz çaktık Kız yurdunun önündeki kaldırımlara Biz kazıdık Bekar odalarımızın duvarlarına
Lakin Biz sevdiklerimizi Saman alevi aşklarla aldatmadık Ne bir öğrenci bunalımında Kampüsün ara sokaklarına Bırakıp kaçtık onları Ne de sattık Beyoğlu’na
Allah’ın emri Peygamber’in kavli dedik İstedik
Vermezlerse 'Bozkır Töresi’dir' Kür Şad’ın torunları Kendisine yâr olmayanı Ele yâr etmez dedik
Pusatlandık bir firar gecesi Aldık kaçırdık onları Helâlimiz Namusumuz Baştacımız oldular
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Leke
Namus lekesi değil alnımda gördüğünüz Vurulmuşum; vurulmuş düşmüşüm güpegündüz! Şakağımdaki kansa o benim gülüşümdür Namert sürünmektense erkekçe ölüşümdür! Şaşırmayın, korkmayın, ürkmeyin ey yiğitler Bakın; etrafınızı sarıyor kızıl itler Zaten faydası yoktur korkaklığın ecele Yaşamak hakkın, lâkin istiklâlinle bile! İhtirama zaman yok! Merasime ne hacet? Size düşen daha çok vazifeler var, evet! Evet, böyle sürerse bu eşkiya kanunu Müebbet felâkettir memleketimin sonu! Size selâm gönderdi kırk yiğidiyle Kürşat Sizden haber bekliyor kırk milyon imdat imdat!.. Halâ tevekkülde mi kararlısınız yoksa? Sükût neyi halleder yaram oyuk oyuksa?.. Tevekkül Allah'adır, zulmete dayanılmaz Ya hayat yahut ölüm; bunun ortası olmaz!.. Namus lekesi değil alnımdaki bu leke Asırlardır çıkamazken karşıma tek teke Önümde dalkavukluk, meddahlık edenleri Şimdi iyi tanıyın: ne imiş hünerleri... Mütefekkirler ecel, realistler yalancı Hayret, dünkü yabancı bugün bu handa hancı?!. Dağdan bağa inenler yoluma kül döküyor Benim ayak izlerim "taşralı" gözüküyor! Farkına yeni vardım ben suçluymuşum meğer Otağımda cellatlar: kaçmak; bu neye değer?.. Ne papyon gravatlı, ne rugan papuçluyum Ben halishane Türk'üm: onun için suçluyum! Suçluyum; hainleri gözünden tanırım ben Bir intizar dinlerim bu toprağın kalbinden! O ses der ki "Hey oğul! Yazıklar olsun sana!" "Mezarımı kirleten şu mahlûka baksana?!." Baktım düşmüş gafiller hainlerin peşine Dedim "Bozkurt yurdunda çakalların işi ne?.." Fırlamışım yayımdan: ok hedefini bulur Son kale son akında ancak böyle kurtulur! Namus lekesi değil, kurşun yarasıdır o Asrın adaletine bir yüzkarasıdır o! Bakarkörler mazlumla zalimi bir tutsunlar Mümkün mü vicdanları böylece avutsunlar? Tarafsızlık namına suret-i hak'tan çıkıp Bir milleti mazisi, istikbaliyle yıkıp Arz-ı endam etsinler mütebessim, mutantan Sonra da sulhseveriz deyiversinler yalan! Yalandır ne deseler beşeriyyet namına Hânumanlar çiğnenir bu şer'iyyet namına Adi cinayetlerle küllenir asıl yara Can çıkar, göz yaşarır; alır yürür bu sara! Sokaktan okullara, okuldan minareye Bir kıvılcım sıçrarken bekçiler uyur; niye? Kimdir bu uyanıklar, niçin uyur uyuyan? Beş kıta birbirine dokunur zaman zaman! Bayraklar indirilir, paçavralar sallanır İşte bu kızıl itler bu sayede yallanır! İnsan denmez bir avuç yal için sürünene İnsan denmez sesimden ürküp dev görünene İnsan denmez iltifat, iltizam edenlere İnsan denmez yedilen, daha çok yedenlere İnsan denmez gözyaşı döküp ter dökmeyene İnsan denmez hedefi görüp diz çökmeyene! Ben şüheda nesliyim, başkaya varmaz dilim Belki mağdurum amma asla meyyus değilim! Gökbayrak Albayrak'a bir gün çizerken ufuk Bu mutlu kurtuluşa yürürken çoluk çocuk Bu nefes bu bedeni bırakıp gitmişse de Ruhum at koşturacak bu büyük hengâmede!.. Namus lekesi değil, artık bilinmeli bu Gerçek yara bellidir; kökten silinmeli bu! Bir isyân, cinnet gibi, bir günkü kâbus gibi Karşımda tomsonlular: Yunan gibi, Rus gibi! Ey gönüllü bayraktar, ey devşirme dölleri İleri, biraz daha, biraz daha ileri! İhanet oyununda peşrev yapanlar bu kez Bilsinler: bu topraklar hainleri hiç sevmez! Bir gün bu sabredenler nihayet bezecekler Tutup başlarınızı taşlarla ezecekler! Atalarımız bize böyle ferman buyurdu Ey ecdad sevgisiyle coşan kahraman ordu: BU HÂKİMLER VEREMEZ HÜKMÜNÜ BU CELSENİN ÜLKÜDAŞIM: HAZIR OL!.. HÜKÜM SIRASI SENİN!
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Tükürün
Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım: Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım:
Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim bilmem ki? Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!
Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan Yatıyor şimdi Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu, Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu!
Bu ne hicrân-ı müebbed, bu ne hüsrân-ı mübîn Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar: Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!
Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler! Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!
«Medeniyet» denilen vahşete lânet eder, Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!
Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden! Nice başlar, nice kollar ki, cüdâ cisminden!
Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkât; Sonra nâmusuna kurban edilen bunca hayat!
Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler! Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!
Teki binlerce kesik gözdeye âid kümeler: Saç, kulak, el, çene, parmak Bütün enkaz-ı beşer!
Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından, Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!
İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün, Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!
Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!
Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp Yükselen, mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp
Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza! Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!
Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün! Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne! Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün: Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!
Hele İ'lanı zamanında şu mel'ul harbin, "Bize Efkar-ı umumumiyesi lazım Garb'ın";
Oda ALLAHI bırakmakla olur herzesini, Halka iman gibi telkin ile, dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün Yine hicran ile çılgınlıgın üstünde bu gün,
Bana Vahdet gibi bir yar-ı musaid lazım Artık ey yolcu bırak, ben yalnız ağlayayım
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Yayla Dumanı
Gümüş bir dumanla kapandı her yer; Yer ve gök bu akşam yayla dumanı; Sürüler, çimenler, sarı çiçekler, Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı! Ben de duman olsam senin yerine, Dağılsam dağların şu mahşerine; Güzelin saçına ve gözlerine Ben girsem, ben dolsam yayla dumanı! Beni içerine aldın dağ gibi, Doldun gözlerime bir rüya gibi; Bende güneş gibi, yüce dağ gibi İçinde kaybolsam yayla dumanı!
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Derman Arardım Kendime
Dermân aradım derdime Derdim bana dermân imiş Bürhân aradım aslıma Aslım bana bürhân imiş
Sağ u solum gözler idim Dost yüzünü görsem deyû Ben taşrada arar idim Ol cân içinde cân imiş
Öyle sanırdım ayrıyam Dost gayrıdır ben gayrıyam Benden görüp işiteni Bildim ki ol cânân imiş
Savm-u salât u hac ile Sanma ki biter zâhid işin İnsan-ı kâmil olmağa Lâzım olan irfân imiş
Kande gelir yolun senin Ya kande varır menzilin Nerden gelip gittiğini Anlamayan hayvân imiş
Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana hakka’l-yakîn Mürşîdi olmayanların Bildikleri gümân imiş
Her mürşîde dil verme Kim yolunu sarpa uğradır Mürşîdi kâmil olanın Gâyet yolu âsân imiş
Anla hemen bir sözdürür Yokuş değildir düzdürür Âlem kamu bir yüzdürür Gören onu hayrân imiş
İşte Niyâzî’nin sözün Bir nesne örtmez Hak yüzün Hak’tan âyân bir nesne yok Gözsüzlere pinhân imiş
1 note · View note
siirotagi · 6 years
Text
Çökse kâinat üstüme, kopsa ellerim bileklerimden Sökülse teker teker dişlerim, açılsa bağrımda sayısız yaralar Vermem, vermem seni parça parça oluncaya kadar!
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Sen, Aydan akseden hilal, Sen, ufkumda hürriyetim. Sen, nesilden nesile emanetim, Sen, yaşamak için son nefesim. Sen, savaşlarımı aydınlatan güneş, Sen, elden ele dolaşan iman. Sen, şeref ve haysiyetim… Kanımla boyadım damla damla tenini Ölsem ruhum tutar dimdik ayakta seni!
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Hanke’ye Ağıt
Doksan kişiydik biz o gün, Aç, susuz, uykusuz, Nasır tutmuş ayaklarla Yürüyorduk Kaygusuz.
Sis, çamur, kanla, terle Üzerindeydik bulutların. Ayrım Hanke yaylasında Yeşerirken umutlarım.
Soğuk namlular elimizde, Yürüyorken dağlara Şehitlerden selam geldi Savaşan tüm sağlara
Uzaklarım yakınlaştı, İnancımla, davamla Uyan Hanke geliyorum Heybetimle, havamla.
1992
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Bu Memleket Bizim
Dört nala gelip uzak Asyadan Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim
Bilekler kan içinde Dişler kenetli Ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim
Kapansın el kapıları Bir daha açılmasın Yok edin insanın insana kulluğunu Bu davet bizim
Yaşamak bir agaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardescesine Bu hasret bizim
0 notes
siirotagi · 6 years
Text
Gözlerin
Siyah mı, elâ mı, yeşil mi bilmem? Gözlerin, gözlerin, aman gözlerin! Alır beni mor dağlara çıkarır, Sevdalı başımda duman gözlerin.
Göz kırpmadan çağlar boyu seyretsem, Aşkın çağırdığı menzile yetsem, Pupa-yelken orda kaybolup gitsem, Bir uçsuz bucaksız umman gözlerin.
Gözlerin bir çölde lâcivert gece, Işıklar oynaşır sarışın, ince, Her sînede yara açar derince: Zağlı kılıçlardan yaman gözlerin!
Varlıklar üstünden sessizce aşan, Yıldızlar söndürüp, yıldızlar yakan, Şakağımda beyaz izler bırakan, Sırlı ve muhteşem zaman gözlerin.
Gözlerin cenklerde yaşatır beni, Gerilmiş bir yaydan boşaltır beni, Bozkır hilâlince kuşatır beni, Gözlerin, gözlerin aman gözlerin!
0 notes