Text
22/07/2018 05:17
Sen olsan daha iyi anlardın. Daha iyi bakamazdın belki ama baktığında daha iyi görürdün. Aklına gizli bir limanın resmini çizer, varlığına beni inandırır ve haftalarca her kıyıda o limanın gemilerini arardın. Sen olsan benim pes ettiğim dalgalara savaşlar açardın. Ufuk çizgisine kadar meydan okur, köpüren dalgalarda kağıt gemilerle açılırdın. Korkardın, belli etmezdin. Uçardın; kanatların olmadığını anlayana kadar. Sen olsan üç ülke sınırının, beş pasaport kontrolünün, mürekkep lekesinin adı dahi olmazdı. Anıları saklamanın, kendimi saklamamam gerektiğinin, kum böceklerinin yararlarını anlatırdın.
Ormanlar yaratırdın. İnsanlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlatırdın, kırılmalarını önemsemeden. Neyin iyi neyin kötü olduğunu göstermeye çalışırdım sana. Yaratığın ormanları yerle bir ederdin. Kızardım. Çok kızardım belki bir süre. Söylemezdim. Yine de sen sen olurdun, bağdaş kurup otururdun Bartın’daki evde şöminenin önünde. Sen sen olur, özenle yerleştirdiğimiz fare kapanlarının kilitlerini gizlice kırardın sabaha karşı beşte.
Daha iyi anlardın her şeyin doğasını. Daha çabuk kabullenir, daha hızlı öğrenirdin kapı arkası sırlarımızı. Daha büyük sever, çağlarca nefret kusardın ardından ilişkilerinin. Daha büyük yaşar, çok daha büyük yaşatırdın yanındakilere. Yedi yaşında okuldan, on bir yaşında evden kaçardın mesela. Bir de kıskanırdın olur olmaz yerde, sanki tüm dünya sana aitmişçesine. Sanki açık uzay galaksilerine yarın taşınabilecekmişsin gibi laflar ederdin olur olmaz kimselere.
Dün Bartın’daki ev satıldı. Önce ‘gençliğim’, sonra ‘çocukluğum’ dedim. Öncelik sıralamam da bir yanlışlık vardı. Sen olsan çok kızardın. Çocukluğum, gençliğim, geçirdiğim dört yıl dedim. Sağdan soldan bir telefon bulup aramak istedim. Çünkü sen olsan daha iyi anlardın. Çocukluğum, gençliğim, toprak altı kayıplarım, ömürlük kazançlarım… Artık bir günlük babayım ve çok teşekkür ederim.
2 notes
·
View notes
Text
You’re always haunted by the idea you’re wasting your life.
Chuck Palahniuk, Diary
0 notes
Quote
Her image accompanied me even in places the most hostile to romance.
James Joyce from “Araby,” Dubliners (Grant Richards Ltd., 1914)
175 notes
·
View notes
Quote
There’s a considerable difference between courage and reckless stupidity.
Jon Pertwee, The Third Doctor
305 notes
·
View notes
Text
5.
Beşten geriye sayıyorlar yanı başımda. Bir bir geriliyor rakamlar. Her şey ne kadar çabuk değişiyor ve bazen değiştiriliyor ama hep bir beş, hep bir geri sayımın kıyısı geçtiğimiz o okyanuslar. Başımın dönmesine bile yetecek zamanım yok aslında ama beşin dörde dönmesi bir çağ sürüyor sanki. "Dur!" demedikleri bir çağın kıyısı o okyanuslar ve dur-mak sanki okyanusun ortasındaki bir dalga, vurmak bilmeyen kıyıya.
Ne kadar zaman geçtiğini hesaplayamıyorum onca hadise arasında. İnsan matematikten bihaber oluşuna içerler mi? İçerliyormuş işte. Ne kadar zaman geçti sigarayı bırakmaya karar vereli? Ne kadar zaman bir Şubat'tan diğerine? İnsan gerçekten içerliyor Mart ayına, hatırladıkça toprağa gömdüğü tarihleri. Sanki hala bir sayı omzuma geçirdiğimiz 'yaş'lar ve kaç yaşında olduğunu annene ilk sorduğun gün gibi okyanuslar. Şimdi her cevap beşten geriye sayıyor sanki. İnsan bıraktığında kendini okyanusa, kıyıya vurmadığı için mutsuz olur mu hiç? Oluyormuş işte. Bazen olur olmadık şeylerle avutmak da benliğini kabiliyet meselesi.
Eski fotoğrafların rengini kaybetmesini izleyebilecek kadar yıllanmak, taşınırken elden çıkarılacak eşyaların arasında bulmak beş yaşında aldırttığın ilk kasedini. Kasetlerin de bozulabileceğini anladığın o an, zar zor çalıştırabildiğin kaset çaların seninle dalga geçmesi gibi sanki. Tuhaf. İnsan hiç çalışmayan kasede bozulur mu? Bozuluyormuş. Bunu pakette beş sigara kaldığını fark edince her beşin hayatının bir yerinde kesişmesi gibi bir şey oluyormuş.
İnsan hayatına kilometre sayacı koyamıyor. Anılarını projektörle yansıtıp izleyemiyor. Atmaya karar verdiği kolilerle bakışıp duruyor. Okyanuslar beşten geriye sayar mı bilmiyorum ama dalgalarla boğuşmayı seven biriydim. Kıyıların okyanuslara vurmasını hiç beklemiyordum.
0 notes
Photo

Franz Kafka with his sister, Ottilie (Ottla) in 1918 (?)
403 notes
·
View notes
Photo





Astronomy - Jean Pierre Rambosson - 1875 - via Internet Archive
6K notes
·
View notes
Link
"Take what you want to have, what you keep inside."
0 notes
Text
Çöl
Geleceğini bildiğin geceler vardır huzursuz uykuların arkasında. Bir dalga nasıl oynarsa sahildeki kumlarla, biriktirdiğin anılarımla öyle oynardın; naif, sakin ve pervasızca. Bir vardın, bir yok olmak bilmezdin ondan geriye sayışlarımda. Kaybolmayı bilmezdin, adının bile geçmediği şarkılarda. Bir düş, bir sakınca, bir eksen kayması dünyanın tam ortasında. Bir kurşun izi, bir kuşun sanrısı, bir av sahası, birden fazla alıcısıyla, ne kadar ilginç o kadar gerçek, ve yine dünyanın tam ortasında.
Egolarına yenik düşen şairlerinki gibiydi mısraların. Hep kendinden yakınırdı, sessiz soluksuz, darmadağın. Bir felaket, bir enkaz olurdun herkesin gözü önünde, antik yunan tanrılarının ilk mabedi gibi, herkesin gözü üstünde. Kimin birden fazla hali konu olurdu yerel gazetelerin manşetlerine? Geleceğini bildiğin yağmurlar vardır sonbahar demlerinde. Gözyaşların bile güzeldi dökülürken asfaltın üstüne.
Anıların kendilerine ait evrenleri olduğunu kanıtlardın, ansızın düşerken aklıma; kendi kendine devam eden ve yaşanma ihtimali dahi kalmamış güzel hayatların anısına. Hayallerin kendilerine ait kumdan kaleleri olduğunu kanıtlardın, örerken surlarını etrafıma. Uçsuz bucaksız renklerinle doldururdun içlerini, siyahın siyah, beyazın da siyah olduğu bir düşün bohçasında. Günün herhangi bir saatinde çıkagelirdin penceremin pervazına, gülüşünle çıldıran rüzgarların arkasında. Yokluğunun insanın ruhunda açtığı kraterleri öğretirdin nefes almanın imkansıza yakınsadığı dakikalarda. Bir akşamüstü, bir yılbaşı ağacı süsü, bir çölün bitki örtüsü, bir o kadar kısır bir o kadar olağanüstüydü, geleceğini bildiğim gecelerin yaşam öyküsü.
0 notes