Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Köy Kahvesine Gelen Freud
Köyümüz her şeye alışmıştı : Elektriksizliğe,keçinin çatıya çıkmasına,damdan damat kaçmasına...Ama bir sabah kahvenin kapısı açıldığında içeri giren bir adamı kimse tanımadı.Üstü başı düğmeli,yüzü bıyıksız,kafasında bir fötr şapka.Elinde defter,gözünde gözlük,dilinde kalın bir aksan: -"Ben Freud.Bilinçaltınızı incelemeye geldim." Muhtar saldayeyi çekti. Çaycı İsmail içgüdüsel olarak duble koydu. Adam oturu. Konuşmaya başladı :
-Çocukluk travmalarınızla yüzleşmeye hazır mısınız ?
Cevap köyün yaşlısı Veli Dayı'dan geldi :
-Bizim çocukluğumuzda oyuncak yoktu,travma dediğin ayı saldırısıydı.
Freud not aldı.
Ertesi gün kahveye ikinci kez geldi.Yanında test kağıtları,figür çizimleri ve tuhaf sorular.
-Rüyada gördüğünüz şey nedir?
-Hiç babanıza kızdınız mı?
-Bastırılmış arzularınız hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevaplar şöyle geldi:
-Rüyamda ineğimle konuşuyorum.
-Babama değil,kaynanama kızdım.
-Arzuyu bastırmadım,üstüne beton döktüm. Freud'un defteri doldu.Notlar onun değil,kahve halkınındı:
-"Bu adam çok konuşuyor ama rakı da içmiyor,garip"
-"İçindeki çocuğu konuşturacağına,dışarıdaki ineği doyursun."
Üçüncü gün Freud pes etmek üzereyken bir şey oldu.Kahveden biri,köyün dilsiz delisine işaret etti:
-Hah! Sen onu analiz et.O hem susar,hem her şeyi bilir.
Freud,deliye yaklaştı.Elini uzattı "Adın ne?" dedi. Deli,cebinden bir ayna çıkardı.Freud'a tuttu.Kendi yansımasına bakıp şöyle dedi :
-Beni seninle karıştırıyorlar.
Freud o an sustu. Köy kahvesi sustu. Çaycı bile demliği bırakıp aynaya baktı. Herkes ilk kez fark etti:
İçimizdeki en büyük bilinçaltı,DEDİKODU olabilir. Freud bir hafta sonra köyden ayrıldı.Ardında bir ayna bıraktı.Kahvenin başköşesine asıldı.Her gelen önce çay,sonra kendine baktı.Yıllar sonra köy defterine şu not düşüldü :
"RÜYA GÖRMEYİZ BİZ. AMA ÇAY KARIŞTIRIRKEN GEÇMİŞİ HATIRLARIZ."
1 note
·
View note
Text
KAFASINI KAYBEDEN ADAM
Sabah uyanınca kafasını bulamadı.Yastıkta sadece yumuşak bir çukur vardı,sanki tüm gece orada bir düş durmuş da sabah erkenden istifa etmişti. Adam panik yapmadı.Aynaya baktı,hiçbir şey göremedi.Aynı gün her zamanki gibi işe gitti.Metroda insanlar ona yer verdi.Marketin kasiyeri,göz hizasında olmayan suratına "Hoş geldiniz" dedi.
Bankada sıra beklerken görevli sordu :
-Beyefendi,yüz tanıma sisteminde görünmüyorsunuz.
Adam yanıtladı :
-Çünkü düşünmüyorum artık.
İlginçti.Kafası yoktu ama her şey kolaylaşmıştı.Kredi notu yükseldi.Uykuya ihtiyacı kalmadı.Çay içerken bile "ne üzerine düşünsem?" gibi sorular yoktu artık.Hayat,hazır yemek gibi olmuştu. Ama boşluk da büyüyordu. Yolda yürürken bir çocuk bağırdı :
-Anne,adamın kafası yok ama mutlu!"
Annesi hemen çocuğu uyardı :
-Sus! Kafası olanlar zaten mutsuzdur!
Birgün dayanamayıp kayıp eşya bürosuna gitti.
Görevli gözlüğünün ucundan bakıp sordu :
-En son kafanla ne yapmıştın?
Adam düşündü,düşündü... Ama düşünemedi. Cevap veremediği için dosyası "Sahipsiz" olarak etiketlendi. O an şunu fark etti :
Kafa,sistem için sadece bir yük idi. Sorular soran,merak eden,geceleri uykusuz bırakan bir ağırlık. Kafasız hayat hafifti.Bir o kadar da rüzgarlıydı.Çünkü başı olmayanlar,düşünceyle değil,rüzgarın estiği yönle giderdi. Adam sokakta yürümeye başladı. Üzerinde "DÜŞÜNMEK HİSSEDİLMEZ, KAYBEDİLİR" yazılı bir tişört. Yoldan geçen biri ona çarptı. Özür diler gibi bakıp gülümsedi :
- KAFANI TAKMA...
1 note
·
View note