Text
Selam tatlım,
Bu gece keyifliyim, akşam biraz uyudum, birkaç saattir uyanığım. Biraz başım ağrıyor sadece.. Çizgifilm izliyorum, hani çocukken trtde çıkan japon anime çizgifilmlerinden. O kadar iyi hissettiriyor ki, sıcacık, rengarenk, hayali dünyalar...
Belki çocukluğumdan gelen bi sevgi olduğu için bu kadar etkileniyorum, bana huzurlu ve güvenli hissettiriyor. Üç tane izledim şuana dek. En sevdiğim küçük cadı kiki oldu. Kendimle, yaşadıklarımda çok özdeşleştirdim o filmi.. Terapi gibi..
Çok yoğun bi hafta beni bekliyor yarında:) Ama halledeceğim. Bir şekilde. Her şey yoluna girecek bence defterim. Sence de öyle, diğmi?
Gözlerim de acıdı, uyumayı deneyeceğim, iyi uykular..
Öptüm.
14/05/2020 | 02:30
1 note
·
View note
Text
Selam,
Keşke annemle daha çok fotoğraf çekilseymişim. Onu yanımda hissetmeyi özledim.
Birkaç günüm bomboş geçti, başlama gücünü henüz hissedemiyorum, salmak istiyorum.
Resimlerim güzel değil, kitap okuyamıyorum, çok gerginim, bazen sinirle doluyorum nedeni yok.
Gece oldu ama hava az önce karardı, defter önümde açık, belki telefona yazarım bir şeyler.
Kendimi ifade edemiyorum ne sözcüklerle ne resimlerle ne de düşüncelerle. Sıkıştım sanki bedenimde. Bir şey beni bileklerimden tutuyor gibi, başlayamıyorum.
Telefonu bırakacağım, mesela yarın, o tutan şeye karşı olacak bu, yapabilirim bence ne dersin?
Bu ağaçları da paylaşmak istedim güç versin diye.
İyi geceler..
10/5/2020 | 23:10


1 note
·
View note
Text
Merhaba
Canım ne uyumak istiyor ne uyanık kalmak. Son zamanlarda ne için düşünürsem düşüneyim son hissim boşluk oluyor. Boş yani, ne fark eder?
Uyumam gerek, yapmam gereken bir sürü şey var, yapacağımı biliyorum, bitirdiğim ana kadar sıkıntım geçmeyecek. Olumlu olmaktan bıktım, ama olumsuz olmaktan da bıktım. Duygularım, düşüncelerim için o aradayım hep. O ara var mı, bilmiyorum bu arada.
Köfte yemeyi özlemişim, nebiliyim, çok tatsızım.
İyi gecelerrrrr
29/4/20 | 01.55
1 note
·
View note
Text
Bir zamanlar nasıl umutlu genç bir kızın gizli defteri
Sonbaharın ilk gününde yazmışım, şimdi de ilkbaharın-benim için-ikinci gününden yazıyorum.. Neler oldu öyle ya.. ciddi kalamıyorum... gülmemek için zor tutuyorum...
Blogtaki her şeyi tekrar okudum ve ne güzel anlatmışım kendimi. O kadar uzun zamandır kendime bile anlatmıyorum ki, bir ferahlama geldi. Mutlu ve umutlu hallerimi çok sevdim. Şimdi de üzgün değilim, ama stresin babasını yaşadık aylardır, özellikle son bir aydır.. Şuan için dileklerimden bir tanesi, o tatlı sabahta balkonda okuduğum kitabın ardından gelen güven ve huzur hissini tekrar hissetmek... ne kadar kaba yazıyorum, noldu bana?
Özenerek yazıyor idim, balkonumuzu çok özledim..
Buraya ne getirdi seni dersen, fernando pessoa. Yine buldum-şükürler olsun ki- hislerimi anlamama yardımcı olan birisini.. Doksan yıl önce yaşamış ama ne fark eder?
Üf o bahsettiğim eve gelen kargodaki kitapları açma sahnesini evimde tekrar yaşamayı o kadar istiyorum ki.. Yıllar önce ablam doyumsuzsun demişti bana, hiç de unutmuyorum. Öyleyim galiba, o zamanlar uzak olmayı dilerdim, şimdi evimde olmayı diliyorum.. İstediğin kadar planla, hayal et, düşün, uğraş, didin... Yırt popişi, yine de hayat kendi bildiği gibi davranıyor. Doğruyu biliyor bu arada, bence yani..
En büyük dileğim ise, sağlık. Öğrendim önemini, teşekkür ederim.
Tüm bunlara rağmen, içimde hayallerimin neşesi var. Beklerim nolacak, zaman geçiyor bak, bunu da çok net anladım.
Kitaplardan bahsetmeyi çok seviyorum, bulduğumdaki keyfimi, verdiği tadı çok az şeyde buluyorum. Boyalarımı da çok özledim bu arada. Dönünce-dönebilirsem- kesin o ilk yaptığım saçma mor gezegenli resim kalitesinde resimler yapabileceğim...
İşte böyle, yine iyi geldi ama önceki yazdıklarım gibi de değil.. belki bi'beş ay sonra da bu farklı hissettirir. Sabahları kahve içmeye bayılıyorum bu arada, resmen geceden ertesi sabahki bu keyfimi düşleyerek uykuya dalıyorum. Hayatı sevmeyi de öğrendim:)
İşte bu kadar./şekilli şekilli yazarmışım/neyse öptüm canım:*
2/4/2020 | 10:25
0 notes
Text
Selam, sonbaharın ilk sonbahar gününden yazıyorum. Ülker çikolataları açtığında içinden çıkan alüminyum pakete bayılıyorum. Bana nedense çocukluğumu hatırlatıyor.. gerginligim bir okulun tuhaf sistemi yüzünden... Ben de çok üzerine düşmedim kabul.. umuyorum ki sorun çıkmayacak. Aşırı pozitif olan bu yazımı daha tatlı dille devam ettirmeyi deneyeceğim..
Resim yapmak, kitap okumak, stresle secemedigim derslerimi düşünmek arasında kararsızım.:) Sanırım üçünden de biraz yapacağım. Hava çok guzel. Haberler artık sadece sinirimi bozuyor. Her neyse gidip biraz çiçek cizeyim. Umarım harika güzel olur:)
23/9/19 | 13:13
1 note
·
View note
Text
duygu durumumu günlerdir anlamaya, somutlaştırmaya çalışıyorum. sonunda buldum. kağıt kesiği gibi. ona dikkatimi verdiğimde inanılmaz acı oluyor, incecik, neredeyse görünmez ama aklımın arka planında sürekli var. tabii ki geçecek, sadece biraz zaman gerek.
baksana sanki hayatım bundan ibaretmiş gibi bir umutsuzluk. yetersizlik hissi. gideceğini biliyorum ama anlatmadan rahat olamayacağım. ilacımı bulamıyordum, artık biliyorum. dışarıda aramaya gerek yokmuş değil mi..
kendime teşekkür edebilirim, tutunabileceğim dalları kendi kendime yaptığım için.:) güzel günler gelecek defterim, bu ufak tefek kutulara sıkışmadan, yaşadığımı hissedeceğim anlar.
21/8/19 | 00:46
1 note
·
View note
Text
mecburiyet
selam, bugün burada biraz mecburiyetten bahsedeceğim. Zweig Bey’in müthiş lezzetli uzun hikayelerinden birini dün sabah bir oturuşta bitirdim. bu kadar kısacık kitaba bu kadar duygularını-gerçek duygularını- en açık şekilde sığdırabilmesi o kadar harika ki. her hikayede bu denli samimiyete erişebilmesi inanılmaz.
kitap tam da üzerine düşünüp durduğum, hatta bazen düşünmeye cesaret edemediğim bir konuya değinmiş. nasıl böyle tam üzerine denk geliyor, çözebilmiş değilim. evrenin, tanrının gücü..
savaşın psikolojisi, şehit vermeyi, bundan iki yüzlülükle gurur ve minnet duymayı ne kadar da normalleştirmişiz. sadece yirmili yaşlarında olan bir insanın kocaman hayatını tehlikeye atması zorunluluğunun var olduğunu ve bundan gurur duyması gerektiğini doğumundan itibaren ne güzel kendisine işliyoruz. kitap da bu öğretilenin insan psikolojisi üzerindeki etkisi, itaate dayalı, akıl dışı düşünceyi çok net ortaya koymuş. zaten bu denli gerçek duyguları ancak savaşı yaşamış birisi anlatabilir değil mi?
bu düşüncenin diğer tarafında ise kadının söylediği -eğer inanıyorsan onun için ölebilirsin- cümlesi. bilemiyorum, bu duygular bende mi zayıf, yoksa böyle bir tecrübem olmadığı için mi böyle düşünüyorum.. bilemiyorum, belki de vardır, sonuç olarak hepimiz bir anlama gelmek için yaşamaya çalışıyoruz. böyle düşünüldüğünde bundan daha doğal bir durum yok. evet doğru, sebebi bu olmalı. şuan anlıyorum ki, yanlış olan, insanın kendini buna mecbur hissetmesi, hepimizin yaşadığı -eğer yapmazsam hor görülürüm- korkusu. bu korkudan ne denli uzaksak, o denli özgürüz. evet özgürlüğün bir tanımı da bu olabilir, öyle değil mi?:)
şimdi kitaptan biraz alıntı paylaşacağım ki, bende kalıcı olsun. düşüncelerimi irdelememe yine yardımcı olduğun için teşekkürler sayın Stefan Zweig.:)
‘Tüm dünya yerle bir olurken, insanın kendisi için çalışması bir suç. Günümüzde artık hiç kimse sadece kendisi için hissedemez, kendisi için yaşayamaz.’
‘Tek bir birey herhangi bir kavramdan daha güçlüdür her zaman, fakat kendisine inanmalı, iradesine sahip çıkmalıdır.’
Düşüncelerimizle, kanımızla içimizde oluşturduğumuz görünmez adalet dışında başka bir adalet olduğuna inanıyor musun?’
‘Bak aşağıda bir köylü sabanını sürüyor, genç ve güçlü. O neden kendisini öldürtmüyor? Çünkü onun ülkesinde savaş yok, çünkü onun tarlası karşı taraftan birkaç kilometre ötede;bu nedenle bu yasa onun için geçerli değil.’
‘...Sanki bütün bunları yapan kendisi değil de, o güçtü; tanımadığı, aklının almadığı, onu mecbur eden güç.’
‘İnsan bir halkın üyesi olabilir, fakat halkı çıldırdığında kendisinin de çıldırması gerekmez.’
‘Sen gidersen ben ne yapacağım? Ağlayacağım, inleyeceğim, kiliseye koşup sana hafif bir görev vermeleri için Tanrı’ya yalvaracağım. Ve belki de gitmeyenlerle alay edeceğim, öyle mi? Bu devirde her şey mümkün.’
‘Dışarıda ne yaptığını bilmeyen, kafası karışmış bir insanlığın bizzat kendisinin yarattığı acının dokunamadığı sonsuz bir dünya vardı ve Ferdinand için ışıldıyordu sonsuz gökyüzünün altındaki sonsuz yıldızlar.’
‘...Fakat susuyorlardı: İkisinin de yüreği sözlerin karışıklığından, insanların yasalarından kurtulmuş sonsuz özgürlüğün içinde uçuyordu.’
/son/
30/7/19 | 10:05
0 notes
Text


güzel hayaller peşinde çok gencim, büttün imrendiğim hayallerim gerçek olacak mı defterim?:) kalbim coşkuyla doluyor, balkonun bu köşesinde renkleri izlerken.:) canlı kanlı olduğumun farkına vardığım bu gece iyi geceler diler/:>/
24/7/19 | 21:59
1 note
·
View note
Text
güne nasıl kötü başlattı. bu denli kıskançlığı ne kadar zamandır hissetmedim. çok tuhaf, aynı o zamanki gibi içime oturdu bir şey, hatırladım resmen. sadece bir rüyaydı demek istiyorum. bu kadar uzaklık çok geldi sevgili günlük, rüyada bile. sanki dayanma çizgisinin altındaydı. çok garip. gerçek sanırım. ben ne kadar öyle olduğuna inanmasam da. aynı türden yabancılık olabilir mi? bir dönem de oldu ama. biliyoruz, çok açık. belki şimdi de öyledir. bende de oldu, ama neden böyle rüyalar?
inanmamayı seçiyorum. çünkü daha kolay. daha gerçek.
8:32 | 20.7.19
1 note
·
View note
Text
zaman bi’kavanoz
diş ağrısı insanı delirtiyor. beklemekten ölüyorum. ölüyorum demek ne kadar kolay, değil mi? ölmediğimi nereden çıkardım ki? çok korkuyorum sevgili günlük. içimde kalanlarla yokluğa gitmekten, bunun farkında olarak. anlayamıyorum, gördüğüm bunca hayat.. bunun yanında her birimizin hayatının bu denli değersiz oluşunu anlamlandıramıyorum. kalan otuz kırk yılının-ömrün yarısından azının- böylece geçmesini kabul edemiyorum. her gün bunu görmezden gelmeye çalışırken çok yoruluyorum. ne üzüyor seni dersen, bu çok üzüyor. on beş saat, neredeyse her gün. duygularımın en derininde bu kızgınlık var olabilir. onun ardından da hissettiğim güzel ne varsa hak etmediğim-bencillik ettiğim- düşüncesi geliyor. böyle galiba.
yapacak bir şey yok işte. böyle düşündüğümde şuana sıkıştığımı hissediyorum. zamana resmen. ama iyi düşünmeliyim, değil mi? geçecek yani.
-bir de aşık hissetmeyi çok özledim. öyle hissettiğinde diğer her şeye olan yaklaşımın farklılaşıyor. daha güçlü oluyorsun, o da garip..
01:24 | 19.7.19
0 notes
Text
Rousseau da öyle diyordu(:
kaliteli kitap alışverişim güne puanımı x3 arttırdı..özellikle bir postacı abinin getirdiği büyük kutuyu açmanın verdiği mutluluk hissine benzer mutluluk hislerinin sayısı çok az.. kendime bir ilaç daha buldum.:)(: her kitabın sayfalarının kokusu farklı, ve çok güzel. hepsini merak ediyorum. zweig abinin o harika tatlı kurgulu hikayelerini, yaşlı ve görmüş geçirmiş bir insanın bir gence vereceği umutlu akılları ve varoluşsal sancılarımı körükleyecek deneme ve hikayeler okumayı sabırsızlıkla bekliyorum. bu güzelliğin özüne yaklaştığımı hissetmek aşırı güzel. ayrıca bugün veda ettiğim yürümenin felsefesini anlatan sevgili mavi kitap, aşırı basit bir eylem olan yürümek hakkında ‘ne olabilir ki?’ düşüncesinden sıyrılarak farklı şekilde görebilmenin varlığını da öğretti. Rousseau Bey ile ortak arayışlarımız olduğunu öğrendim. flauner-böyle yazılıyordu sanırım- olmanın altında yatan derin düşüncelerin aylaklık, işe yaramazlık olmadığını anlamak da içime biraz su serpti./:>/ bir de son olarak, bana söylenen en güzel şeylerden birini uyandığımdan birkaç saniye sonrasında görmek sabahımı güzelleştirdi.. haarika bir şarkıya benzetildim yahu. aşırı naif ve minnoş bi’durum. teşekkürler sevgili hayatım. öptüm/son/:>/ 25/6/19 | 01:19
0 notes
Text
Hayatın anlamı on bir dakika mı gerçekten??
21/6/19
1 note
·
View note
Text
Öf bu sıkıntı çok fena. yıldım arkadaşlar sadece ilk günde. paranoyak düşüncelerim bugün çoğaldı, sebebini anlamadım. kuruntu yapınca en güzelini en büyüğünü yapıyorum. sıkışmışlık hissi en nefret ettiğim his. O kağıtlar beni çok sıkıştırıyor, ruhen. ve bir de, lütfen iş görüşmem güzel olsun ve kendi paramı kazanabileyim.
ay asla keyif alamıyorum. İki hafta sonrasına ışınlanmak şuanlık ikinci/ya da üçüncü/ dileğimdir./dudak payı/böyle anlardan kurtulmak için n’apıyorduk?
10/6/19 | 23:32
0 notes