Tumgik
#Avrupa Antlaşması
udybelgesi · 2 years
Text
ADR Belgesi Nedir? Ne İşe Yarar?
Tumblr media
ADR Belgesi Tehlikeli Madde Şoförlüğü İçin SRC 5 Belgesi Eğitimi Avrupa Antlaşması ve Karayolu Yönetmeliğine göre Tehlikeli Madde Taşımacılığı yapan sürücülere SRC5 Mesleki Yeterlilik Belgesi almak zorundadır.  Read the full article
1 note · View note
pazaryerigundem · 8 hours
Text
"Balkan Araştırma Enstitüsü Balkan odaklı vizyona katkı sunuyor"
https://pazaryerigundem.com/haber/174793/balkan-arastirma-enstitusu-balkan-odakli-vizyona-katki-sunuyor/
"Balkan Araştırma Enstitüsü Balkan odaklı vizyona katkı sunuyor"
Tumblr media
Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü tarafından, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanı ve Balkan Araştırma Enstitüsü Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Kayapınar’ın konuşmacı olduğu “Anadolu’dan Balkanlar’a Türk Göçü, Selanik ve Atatürk” konferansı gerçekleştirildi.
EDİRNE (İGFA) – Senato Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa Rektör Prof. Erhan Tabakoğlu, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Levent Doğan, Dış İlişkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Rıfat Gürgendereli, Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Tağ, Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurten Çetin, Milli Savunma Üniversitesinden Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ayşe Kayapınar, Rumeli Edirne Kültür ve Folklor Derneği Başkanı Ahmet Dörtler ile akademisyenler ve öğrenci katıldı.
Tumblr media
Konferansın açılışında konuşan Doç. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet, 2010 yılında kurulmuş olan Balkan Araştırma Enstitüsü’nün bugüne kadar gerçekleştirdiği konferans, çalıştay ve kongre gibi akademik etkinlikler ve bilimsel yayınlarıyla üniversitenin Balkan odaklı vizyonuna katkı sunduğunu ifade ederek Balkanlar’a yönelik yaptıkları eğitim çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Trakya Üniversitesinin Balkanlar’a yönelik çalışmalara önem verdiklerini vurgulayarak, Balkan Araştırma Enstitüsünün de Trakya Üniversitesinin bu misyonu çerçevesinde Balkanlar’ın nabzını tutan çok önemli etkinliklere imza attığını ifade etti.
Prof. Dr. Levent Kayapınar konuşmasına Balkanlar neresidir sorusuyla başladı ve Balkan tabirinin Osmanlı arşiv belgelerinde çok erken dönemde kullanıldığına dikkat çekerek çağlar boyunca Balkan coğrafyasına gelen ve yerleşen Türk boyları hakkında bilgi verdi. Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlar’a ulaşan Türklerin Avrupa Hunları, Avarlar, Ogurlar ve Tuna Bulgarları, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar ve Tatarlardan oluştuğunu söyleyen Kayapınar, Anadolu’dan Balkanlar’a geçen Türklerin ise Selçuklu Türkleri, Aydınoğulları, Karesioğulları ve Osmanlı Türklerinden oluştuğunu belirtti.
Konuşmasının devamında Bizans kaynaklarına dayanarak Umur Bey’in Balkanlar’da Sırp ve Bulgarlarla yürüttüğü mücadeleyi ve yaptığı seferleri anlatan Kayapınar, Türklerin Süleyman Paşa ile birlikte Anadolu’dan Gelibolu’ya yerleşmek üzere göç ettiklerini ve bunun en önemli kanıtının da orada tarıma başlamaları olduğunu ifade ederek, Osmanlı kroniklerinde Balkanlar’a Türk göçünü Aşıkpaşazade, Oruç Beğ ve Neşri’den örnekler vererek anlattı.
Balkanlar’da görülen ve yarı askeri nitelik taşıyan Osmanlı teşkilatları olan Akıncı, Yörük ve Evlad-ı Fatihan teşkilatlarına da değinen Kayapınar, ilk olarak Balkan coğrafyasındaki Yörük yerleşimlerini harita üzerinde gösterdi ve Osmanlı arşiv belgelerinden örnekler vererek Anadolu’dan Balkanlar’a göç edenlerin Türkler olduğunu ve bunların kayıtlarının da tutulduğunu vurguladı.
Kayapınar konuşmasının Selanik ile ilgili bölümünde şehrin ilk defa 1387 yılında I. Murad zamanında Osmanlılar tarafından fethedildiğini, 1403 Gelibolu Antlaşması ile elden çıktığını, 1430 yılında ikinci defa fethedildiğini ve 1912 yılına kadar Osmanlı toprağı olarak kaldığını ifade etti. Selanik kentinin fethi ile bağlantılı olarak Kayapınar Evlad-ı Fatihan Teşkilatına da değinerek harita üzerinde teşkilatın yapılandığı bölgeleri ayrıntılı bir şekilde gösterdi. Daha sonra görseller eşliğinde Selanik’teki Osmanlı dönemi kültür mirası olan mimari yapılardan söz etti ve konuşmasının izleyen bölümünde Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’teki evi ve ailesini konu alan Yunanca arşiv belgelerine dayanan ve Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan, kendisinin de içinde yer aldığı Vasilis Dimitriadis’in “Bir Evin Hikayesi” adlı çalışmasına değindi. Prof. Dr. Kayapınar bu çalışmayı esas alarak 20. yüzyıl başlarındaki Selanik şehrinin Türk, Rum ve Yahudi mahallelerinin yerleşim planından söz etti ve Atatürk’ün doğduğu evin lokalizasyonunu ve evin Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi tarafından 1877 yılında satın alınmasını anlatarak Selanik’in Balkan Savaşları sonunda kaybedilmesinin ardından evin 1925 yılında mübadiller için Yunan Milli Bankası tarafından istimlak edildiği bilgisini verdi.
Prof. Dr. Kayapınar konuşmasının son bölümünde Atatürk’ün aile şeceresini anlattı ve Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu’nun “Atatürk Entelektüel Biyografi” adlı çalışmasına atıfta bulunarak “Rumeli’de ‘evlad-ı fatihan’ olarak yeniden örgütlenen Yörüklerin en yoğun olduğu bölge Selanik’tir ve evlad-ı fatihan kavramı, kültürel Türkçülüğün zemin kazandığı yüzyıl sonu ortamında farklı biçimlerde işlevselleştirilmeye başlandığında bölgedeki Türkler ona daha sıkı biçimde sarılmışlardır. Bu eğilim, kendisini anne ve baba tarafından evlad-ı fatihan olarak gören Mustafa Kemal’de de belirgin biçimde gözlemlenmektedir. Kendisi yıllar sonra ‘doğuştan bir ayrıcalık varsa Türk oluşumdan ibarettir’ vurgusunu yaparken, buna gönderme yapmıştır. Bunun ise onu, ileride göreceğiniz gibi, önce Türkçülük daha sonra da Türk milliyetçiliğine yönelttiği şüphesizdir.” şeklindeki görüş ve tespitlerine yer verdi.
Prof. Dr. Levent Kayapınar konferansının son bölümünde Selanik yıllarında Atatürk’ü etkileyen düşünceleri “Eski-Yeni çatışmasında yeniden yanadır; dini ve seküler olmak üzere bir arada yapılan eğitim, hukuk ve idari Tanzimat anlayışına karşıdır; Batıya yönelik ‘aşk ve nefret’ ilişkisi içindedir; Türkçülüğe eğimlidir; yabancı müdahale ve ekonomik kontrole karşıdır; çok uluslu Osmanlılık idealinin hayal olduğunu düşünür.” şeklinde sıraladıktan sonra bu düşüncelerinin Selanik yıllarında çocuk ve ergin olarak oluştuğunu ve harbiye yıllarında tahkim edildiğini ifade etti.
Kayapınar “Cumhuriyetin ikinci Yüzyılı” ile ilgili düşüncelerine de yer vererek “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti 100 yıldır kendi toprakları üzerinde büyük bir savaş görmemiş, barış içinde yaşamıştır. Anadolu ve Trakya topraklarında nüfus tarihin hiçbir döneminde bu kadar yoğunlaşmamış ve yaklaşık 85 milyona ulaşmamıştır. Eğitim seviyesi tarih boyunca Anadolu ve Trakya topraklarında hiç bu kadar yüksek oranda olmamış ve bu kadar yaygınlık kazanmamıştır. Kadın, iş hayatında ve sosyal yaşamda hiç bu kadar yüksek oranda yer almamıştır. Bundan dolayı Asr-ı Saninin selefleri diğer Türk devletleri gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin altın yüzyılı olacağına olan inancımı ifade etmek istiyorum.” diyerek sözlerine son verdi.
Konferans Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nun, Prof. Dr. Levent Kayapınar’a katılım belgesini vermesi ve soru cevap bölümünün ardından etkinlik sona erdi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
yenikibris · 1 day
Text
Gerçekleri gizlemek suça ortak olmaktır - Şener Elcil
1974 yılında yaşanan savaş ve yapılan ateşkes antlaşması ile oluşan bölünmüş adamızın kuzeyindeki statüko Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye‘nin bir alt yönetimi olarak tanımlanmaktadır. Kıbrıs Cumhuriyeti‘nin anayasasını ve toprak bütünlüğünü korumakla yükümlü Türkiye, garantör ülke olma sorumluluğunu unutarak adamızın kuzeyine nüfus taşıyarak demografik yapıyı bilinçli olarak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
dipnotski · 8 months
Text
Samuel Pufendorf – Doğal Hukuka Göre İnsanın ve Yurttaşın Ödevi (2023)
1632-1694 yılları arasında yaşayan Samuel Pufendorf, Reform hareketleri, mezhep anlaşmazlıkları, Otuz Yıl Savaşları, Vestfalya Antlaşması ve Aydınlanma gibi 17. yüzyıl Avrupa tarihinin en önemli olaylarına tanıklık etmiş çok önemli bir düşünürdür. Pufendorf, yaşamının son on sekiz yılında, başarılı, modern Protestan devlet kurucular ve aydınlanmış mutlakiyetçiliğin örnekleri olarak görülen üç…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
piyasahaberleri · 11 months
Link
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. — AFP/Dosya Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Pazartesi günü büyük bir gelişmeyle, ülkesinin İsveç'in Şimal Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) askeri ittifakına katılmasının önünü sadece Avrupa Birliği'nin (AB) Ankara'nın üyelik yolunu açması halinde açacağını duyurdu. blok.Türkiye'nin AB üyelik hedefi, üyelik müzakerelerinin Erdoğan'ın ilk başbakanlık döneminde başladığı 2005 yılından sonrasında senelerce dondu. NATO zirvesi için Litvanya'nın başkenti Vilnius'a gitmeden ilkin İstanbul'da düzenlemiş olduğu basın toplantısında konuşan Erdoğan, "NATO üyesi ülkelerin neredeyse tamamı artık AB üyesi. 50 yılı aşkın bir süredir AB'nin kapısı değil fakat Vilnius'a da sesleneceğim.Ilkin AB'de Türkiye'nin önünü açalım, sonrasında Finlandiya'nın olduğu şeklinde İsveç'in de önünü açacağız."Devlet haber ajansına bakılırsa Erdoğan, zirve oturum aralarında liderlerle bir araya gelirken bu görüşlerini dile getireceğini ve talepleri dile getireceğini söylemiş oldu. anadolu.Bugün ilerleyen saatlerde NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile üçlü görüşme yapacağını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsveç mevzusunda süreç devam ediyor. İlgili kurumlarımız İsveçli muhataplarıyla temaslarını bir arada sürdürüyor. saydam ve iyi niyetli."Sadece cumhurbaşkanı, İsveç'in NATO üyeliğinin geçen yıl Madrid'de bir NATO zirvesi esnasında imzalanan üçlü bir anlaşmada belirtilen konuların yerine getirilmesine bağlı bulunduğunu da yineledi.Türkiye olarak terör örgütleri ve uzantılarıyla fark gözetmeksizin savaşım etmemiz icap ettiğini tekrarlamaktan yorulduk.Stockholm'ün NATO'ya katılımının da Türk parlamentosunun takdirinde bulunduğunu altını çizdi.Vilnius'ta yapılacak iki günlük NATO zirvesinde liderler, sürmekte olan Rusya-Ukrayna savaşını, bunun NATO'ya yönelik zorluklarını ve askeri ittifakın müdafa ve caydırıcılığı güçlendirme adımlarını ele alacaklar. İsveç'in NATO üyelik hedefi de gündemde olacak.Finlandiya ve İsveç, Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'ya cenk başlatmasının derhal peşinden NATO üyeliği için başvurdu.Türkiye, Finlandiya'nın NATO üyeliğini onaylamasına karşın, İsveç'in antak kalma kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmesini bekliyor.İsveç'in NATO'ya iştirak etmesi için, 70 yılı aşkın süredir ittifakta yer edinen ve en büyük ikinci ordusuna haiz olmakla övünen Türkiye de dahil olmak suretiyle, mevcut tüm üyelerinin onayına ihtiyacı var.
0 notes
sonmezhakan · 1 year
Text
Avrupa Birliği Hukuku
Ulusal Hukuk: Devletlerin (mutlak) egemenliği üstüne kuruludur. Uluslararası Hukuk : Devletlerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kuruludur. Ulus-üstü Hukuk : Bir yapıya devletlerin egemenlikten gelen yetkilerinin devredilmesi ve devredilen yetkinin ortak yapı eliyle kullanılması fikri üstüne kuruludur.
AB hukukunun niteliğini, kaynaklarını ve temel özelliklerini açıklamak.
Avrupa Birliği Hukukunun Niteliği ve Bütünlüğü • Ulus-üstü niteliği ● Politika alanları bakımından bütünlüğü • Üye devletler bakımından bütünlüğü Avrupa Birliği Hukukunun Kaynakları Yazılı kaynaklar Iç kaynaklar Dış kaynaklar • Yazılı olmayan kaynaklar 3- Avrupa Birliği Hukukunda Normlar Hiyerarşisi . Birincil hukuk, Yazılı olmayan hukuk, AB Temel Haklar Şartı Avrupa Birliği'nin uluslararası anlaşmaları İkincil hukuk Avrupa Birliği Hukukunun Temel Özellikleri • Öncelik • Doğrudan etki Uygun yorum Devlet sorumluluğu Mutlak egemenlik Image 4 Egemen eşitliği Image 5
Egemenlik yetkilerinin devri Image 6 Image 7 Ulus-üstü ve Uluslararası hukukun farklılaşan yönleri Yetki: • Üye ülkeler AB'ye yetki devri yapmaktadır. Uluslararası hukukta tüm yetkiler ülkelerdedir. Norm koyma: AB bünyesindeki kurumlar, üye devletler haricinde nitelikli çoğunluk esasına göre bağlayıcı kararlar alabilir. Uluslararası hukukta oybirliği gereklidir. Normatif Etki: Ulusal yasalar ve AB yasaları çatışıyorsa, AB yasaları geçerlidir. Uyuşmazlıkların Çözümü: AB'nin daimi mahkemesi vardır. Uluslararası İşbirliklerinde ise her zaman mahkeme yolu olmayabilir: görüşme, dostça girişim, arabuluculuk,uzlaştırma Ulusal ve Uluslararası Hukuka ilişkin kuramsal görüşler: • Tekçi (Monist) Görüş: Ulusal ve Uluslararası hukuk bir bütünün parçalarıdır. İki farklı hukuk düzeni yoktur. Ulusal hukuk uluslararası hukuka üstündür. Uluslararası hukuk ulusal hukuka üstündür. • İkici (Dualist) Görüş: Ulusal ve Uluslararası hukuk birbirinden bağımsız, ayrı iki düzeni oluşturmaktadır. Maastricht Antlaşmasıyla (1993) gelen üç sütunlu yapıda Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ve Adalet ve İçişlerinde İşbirliği sütunları hükümetlerarası yapıdaydı. Image11 Amsterdam Antlaşması (1999), Adalet ve İçişlerinde İşbirliği sütunundan vize, iltica, göç ve adli işbirliği başlıklarını ulus-üstü yapıya taşıdı. Lizbon Antlaşması (2007), üç sütunlu yapı kaldırıldı, böylece sadece Ortak Dış ve Güvenlik Politikası hükümetlerarası yapıda devam etmiştir. Image 12 Farklılaştırılmış Bütünleşme: Her üyeye, politika alanları bakımından aynı hızla ilerlememe imkanı verilmesi • Dışta kalma (Opt-out): Yapıcı çekimserlik mekanizması, çekimser kalan üye devlet açısından bağlayıcılığı ortadan kaldırırken, kararın alınmasının engellenmemesini sağlar. • Daha ileri bütünleşmeyi takip etme (Pre-in): Gerekli kriterleri sağlıyorsa, üye ülkeler ilgili politika alanına katılır. Eğer henüz kriterleri sağlayamamışsa dışarıda kalmasına müsaade edilir. • Güçlendirilmiş İşbirliği: üyeler kendi içinde mekanizmalar kurabilir.
AVRUPA HUKUKUNUN KAYNAKLARI Image13 Yazılı Kaynaklar: • İç Kaynaklar o Üye devletlerin kurucu nitelikli kaynakları • Kurucu antlaşmalar: 1- Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu: Paris Antlaşması (1951) 2- Avrupa Ekonomik Topluluğu: Roma Antlaşması (1957) 3- Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu: Roma Antlaşması (1957) 4- Avrupa Birliği: Maastricht Antlaşması (1992) • Kurucu antlaşmaları değiştiren antlaşmalar (Tadil antlaşmaları) Avrupa Tek Senedi (1986) Maastricht Antlaşması (1992) Amsterdam Antlaşması (1997) Nice Antlaşması (2001) Lizbon Antlaşması (2007) Katılım Antlaşmaları: 1972, 1979, 1985, 1994, 2003, 2005, 2011 • İç Kaynaklar AB kurumlarının tasarrufları Bağlayıcı nitelik taşıyanlar: Tüzük, direktif ve karar Bağlayıcı nitelik taşımayanlar: Tavsiye ve görüş Dış Kaynaklar: AB'nin uluslararası anlaşmaları *Münhasır yetki içinde kalan anlaşmalar *Paylaşılan yetki içinde kalan anlaşmalar (Karma anlaşma) *Üye devletlerin anlaşmaya konu yetkilerini devraldığı anlaşmalar Yazılı Olmayan Kaynaklar: • Uluslararası Teamül Hukuku • AB Hukukunun Genel İlkeleri Adil yargılanma İfade özgürlüğü Hukuki belirlilik Hakkın kötüye kullanılması yasağı Image19 AB Hukukunun Temel Özellikleri: 1-Öncelik İlkesi: *ABAD'a göre AB hukuku normu ile ulusal hukuk normu birbirleri ile çatışırsa AB hukuku normu ulusal hukuk normu karşısında öncelik taşır. *Öncelik ilkesi, ABAD tarafından 1964 tarihli Costa kararı ile birlikte ortaya konulmuştur. *AB hukukunun kaynaklarının tümü açısından kullanılabilir. *Öncelik ilkesi her ulusal organ tarafından dikkate alınmalıdır. 2-Doğrudan Etki İlkesi: AB üyesi ülkeler, AB hukukunu kendi iç hukuklarına yansıtmak için ayrıca bir işlem yapmak zorunda değildir. • Doğrudan etki ilkesi, tıpkı öncelik ilkesi gibi her ulusal organ tarafından dikkate alınmalıdır. AB hukuku kuralı (i) yeterince açık ve kesinse, (ii) koşulsuzsa ve (iii) uygulanması ya da etkisi yönünden Birlik kurumları veya üye devletlerce önlem alınmasını gerektirmiyorsa doğrudan etkili sayılır. Dikey ilişkiler yönünden doğrudan etki: Gerçek/Tüzel -> Devlet Yatay ilişkiler yönünden doğrudan etki: Gerçek/Tüzel -> Gerçek/Tüzel 3-Uygun Yorum İlkesi: Ulusal hukuk, mümkün olduğu ölçüde AB hukukuna -AB hukukunun lâfzi kadar amacına da- uygun biçimde yorumlanmalıdır. Uygun yorum ilkesi, tıpkı öncelik ilkesindeki gibi, AB hukukunun kaynaklarının tümü açısından kullanılabilir. İster önceki ister sonraki tarihli olsun tüm ulusal hukuk, AB hukukuna uygun biçimde yorumlanmalıdır. Her ulusal organ tarafından dikkate alınmalıdır. 4- Devlet Sorumluluğu İlkesi: Devlet sorumluluğu ilkesi için üç koşul bir arada gerçekleşmelidir: (i) ihlal edilen hukuk kuralı bireylere hak tanımayı amaçlamalıdır, (ii) AB hukukunun ihlali yeterince ciddi olmalıdır, (iii) AB üyesi devletin yükümlülüğünü ihlali ile mağdur taraflarca uğranılan zarar arasında illiyet bağı olmalıdır. *AB hukukunun kaynaklarının hemen hemen tümü açısından kullanılabilir. *Her ulusal organ tarafından dikkate alınmalıdır.
İlgili gerçek veya tüzel kişiler, ilgili AB üyesi devletten tazminat almaya hak kazanabilecektir.
0 notes
sorgulayan · 1 year
Text
I. İnönü bizim için MİLAT oldu.
Moskova Antlaşması
İstiklal Marşı kabulü
Londra Konferansı
Afganistanla Dostluk Antlaşması
Teşkilati Esasiye
Moskova Antlaşması, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti arasında 16 Mart 1921'de imzalanan antlaşmadır. Moskova Antlaşması ile yeni Türk devletinin doğu sınırı güvence altına alınmış ve Sovyet Rusya Misak-ı Milli kararlarını tanımıştır. Ayrıca Moskova Antlaşması ile Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sovyet Rusya tarafından resmen tanınmış ve Rusya TBMM'yi tanıyan ilk Avrupa Devleti olmuştur.
Üstün bir mücadele ve kahramanlıklarla kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası, Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un “Kahraman Ordumuza” hitaben yazmış olduğu şiir, 12 Mart 1921 tarihinde Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir.
Düzenlenen Londra Konferansını önemli kılan etken ise; Türkiye Büyük Millet Meclisinin itilaf devletleri tarafından ilk kez resmen tanınmış olmasıdır. 21 Şubat 1921'de düzenlenen Londra Konferansını önemli kılan etken ise; Türkiye Büyük Millet Meclisinin itilaf devletleri tarafından ilk kez resmen tanınmış olmasıdır
Türkiye-Afganistan İttifak Antlaşması, 1 Mart 1921 tarihinde müzakere için Moskova'da bulunan Türk heyeti ile yeni kazanmış bulunan Afganistan temsilcileri arasında imzalanan dostluk antlaşmasıdır.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Osmanlı Türkçesi: تشکیلات اساسیه قانونى) veya 1921 Anayasası, 1924 Anayasası'nın ilkelerini belirlemiş; 85 numaralı ve kabul tarihi 20 Kânun-ı Sani 1337 (20 Ocak 1921) olan 23 madde ve bir ayrık maddeden oluşan kısa ve "çerçeve anayasa" niteliğinde bir belgedir. Anayasanın en önemli özelliği saltanat ve mutlak monarşi ile bağdaşmayacak olan milli egemenlik ilkesinin dile getirilmesidir. Bu Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarından 1921 anayasası ile oluşturulan hükümet sistemi meclis hükümeti sistemidir.
0 notes
teknobist · 2 years
Link
0 notes
bunedycom · 2 years
Text
Son dakika: Erdoğan'dan kritik atamalar: Çok sayıda isim merkeze alındı!
Son dakika: Erdoğan’dan kritik atamalar: Çok sayıda isim merkeze alındı!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla bazı büyükelçi ve daimi temsilcilerin görev değişikliğine ilişkin atama kararları Resmi Gazete’de yayımlandı. Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, Avrupa Konseyi Nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Daimi Temsilcisi Kaan Esener, Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı Nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Daimi Temsilcisi Basat Öztürk, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hanargelisim · 2 years
Text
Tumblr media
A140...LOZAN ... 019 ... 116 ...
.
BİR dünya savaşından yenilgi ile çıkmış bir imparatorluk sahibi topluluğun, KÜÇÜK bir devlete karşı kazandığı bir meydan muharebesi ile masada bütün yönetim, bağımsızlık haklarını, kendisini yenen birkaç devlete karşı kazanması mümkün müdür.
Lozan antlaşması ile Sevr antlaşması arasındaki fark nedir ki! Hindistan'ı bir bütün olarak hala ellerinde bulunduran İngiliz imparatorluğunun masada teslim alınması mümkün müdür.
Kurtuluş savaşı bir dünya savaşının uzantısı mıdır, yoksa bölgesel bir savaş mıdır.
Bazı tarihçilere göre İzmir Yunan'dan alınıp, Ordu İstanbul kapılarına dayandığı zaman İngilizler korkup kaçmıştır. Tek bir el ateş etmeden. Ancak Lozan Antlaşması'nın akabinde.
Ordu, sanki yabancı bir DEVLETİN topraklarında bulunan bir orduya, yabancı bir Orduya saldıracakmış gibi bir anlatım mevcuttur.
İngilizlerin, tekrar savaş istememesinin nedeni, büyük devi uyandırmak istememesi olabilir mi. Yani korku, bir Türk korkusu değil, bir sistem,, sosyalist devrimleri,, Toplam olarak İslami korku,, din savaşları, sonuçta saldırı altında olacak olan, dönemin İslami merkezi İstanbuldur,, ve bir milletin intihar eylemlerine dönüşme ihtimali olan insanî yıkım potansiyeline karşı beslenen korkular olabilir mi. Yani bunun yanında garantiye alınmış haklar.
Taraftarlık yaratmak YERİNE, tarafları birbirine kırdırmak da bir politikadır. Uzun vadede getirisi, anlık bir kazanımdan daha fazla, tehlikesi daha azdır.
Dünya savaşı Avrupa devletlerine karşı kaybedildi. Kurtuluş savaşı Yunan'a karşı kazanıldı. Lozan da dünya savaşı muhatapları ile antlaşmaya oturmak ne kadar mantıklıdır. Bu basit bir sorudur.
Bir diğer soru, halifenin hangi Devlete gidip yerleştiği sorusudur. Yani kaybeden bir imparatorluk, düşmanlarına sığınıyorsa ortada bir politik karmaşa vardır. Bazı sırlar, bilmece gibi ilişkiler, labirent şeklinde düzenlenmiş akıl oyunları vardır. Neden Suudi Arabistan'a, Kudüs'e, Ankara'ya, Şama, Türkmenistana değilde, Avrupa'ya.
Sonuçta Sevr'den sonra da topraklar insanları, kaynakları ile birlikte Avrupa'nın ve Avrupalı olmayacak mıydı.
.
Bazı kesimlerin savunması Mustafa Kemal halife ayrışması üzerinden gerçekleşmektedir.
Mustafa Kemal aklını kullandı ve halifeye oyun oynadı. Halife buna kandı ve tedbirleri yetersiz kaldı. Buna göre Cumhuriyet ve Şeriat bu şekilde iki odak arasında yaşanan ayrışmalar ile birbirleri ile yeni hakimiyet alanları belirledi ve sonuçta bu noktaya gelindi.
Batıya gidip koruma altına giren halifeye paralel olarak ittihat ve Terakki partisi yöneticileri de Batıya gitti, Mustafa Kemal de sahada yendiği Batı devletinin ait olduğu uygarlığı ulaşılması ve barışık olunması gereken odak, uygarlık olarak işaret etti, gösterdi ve bunu bir devlet politikası olarak uyguladı.
Buradaki soru şudur neden Orta Doğudan Ege bölgesi büyüklüğünde bir toprak parçası alıp burada yaşam süren, sürecek olanlara Batı medeniyetini ulaşılması gereken uygarlık ve amaç olarak sunmadı.
Yanıt Batının ANADOLU'DAn çıkarılmadığı sürece Anadolu içlerine tacizlerinin sürecek olması, Ankaranın da bir süre sonra düşecek olması öteki seçeneğe göre yüksek olasılığıdır.
Ve tabi istilayı başlatanın Yunan tarafının olması onlara karşı en azından bir savunma kurulmasını zorunlu noktada tutmuştur.
Ancak bu da asıl neden olmayabilir.
Bir yeni savaş kazanmadan Sevr antlaşmasının daha az etkin olmasını sağlamak çok daha zor olacaktı. Yani ortada bir savaş nedeni olmasa idi bile bir şekilde bir iç karışıklık yada bir yeni göç dalgası yada bir nedensiz saldırı olacak idi görünüyor. Beka tehlikesi bugün dillendirildiği gibi bugün değil, o gün var idi ve beka tehlikesi bu savaş ile aşılmış oldu. Şimdiki tehlike olarak alınan ancak göze gösterilmeyen kaynaklara Anadolu hakimiyet piramidinin üst basamaklarını diğerleri ile paylaşmak tehlikesidir.
Buna göre Lozan antlaşması ortaklık ve güç paylaşımını geciktiren bir antlaşma olduğu tartışmasına açıktır denilebilir.
.
.
HaNAR
.
.
#thehanardevelopment #personalconstutionaltrials #hanargelisim #HaNARgelisim #hanargelisimtakvimi #kişiselanayasadenemeleri #kişiselanayasa #God #bakışaçısı #dive #tasarım #religionofnewworldpeace
0 notes
acunay · 2 years
Text
Latife...
Tumblr media
Tanınmasın, rahatsız edilmesin diye, Atatürk'ün isteğiyle “Fatma Sadık” adıyla pasaport düzenlenmişti, yurtdışına giderken “Latife” kimliğini değil, “Fatma Sadık” kimliğini kullanıyordu.Konser, tiyatro kaçırmazdı.Kenter Tiyatrosu'ndan sezonluk koltuk alırdı.Beyoğlu'na sinemaya giderdi.Yemesine içmesine dikkat ederdi, hiçbir yaşında kilo almadı.Saçını boyamadı, bembeyaz saçları gür ve ışıl ışıldı.Topuz yapardı, daima fildişi tarağıyla tuttururdu.Müthiş kütüphanesi vardı.Shakespeare, Goethe, Schiller, Corneille, orijinalinden okurdu.Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, ezbere bilirdi.50 yaşından sonra Rusça öğrendi, Puşkin hayranıydı.Emektar Rum kadın hizmetlisi vardı.İrfan hanım adında aşçısı vardı.Şoför kullanmazdı, taksiyle dolaşırdı.Göğüs kanseri oldu.1975 yılında 76 yaşındayken gözlerini yumdu.Devlet töreni yapılmadı.Tabutuna Türk Bayrağı örtüldü.Cenaze namazı Teşvikiye Camisi'nde kılındı, Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.Ziraat Bankası'nda ve Osmanlı Bankası'nda iki kasası vardı.Bu kasalar, vefatından dört sene sonra açıldı.Cumhuriyet tarihine ait belgeler mirasçıları tarafından Türk Tarih Kurumu'na verildi.Özel eşyaları tasnif edilirken nikah yüzüğü çıktı.Platindi.İçinde “Latife 1339” yazıyordu.Yüzüğü pembe bir kağıtla paketleyip, mücevher kutusuna koymuş, kutuyu da tülbentle sarmıştı.★Atatürk vefat ettiğinde de, özel eşyaları arasında incecik platin bir yüzük bulundu, şu anda Anıtkabir müzesinde yeralan o yüzüğün içinde “Gazi M. Kemal 1339” yazıyordu.Ayrılırken yüzüklerini birbirlerine iade etmişlerdi.★Her ikisinin de ömürlerinin sonuna kadar sakladıkları nikah yüzükleri, İsmet İnönü'nün hediyesiydi.Lozan'dan getirmişti.★Çünkü…★Mustafa Kemal evlilik kararını kalbiyle vermişti ama, evlilik tarihini aklıyla belirlemişti.Bir ay önce dünyayla masaya oturmuştuk, Lozan görüşmeleri başlamıştı, Lozan Antlaşması imzalanana kadar, tarihi satranç hamleleri altı yedi ay devam edecekti.Latife'nin Batılı kadınlardan çok daha ileri seviyede eğitime sahip olması, müslüman Türk kadınları için “rol model” olması, Avrupa basınında çoook geniş yer buluyordu, müthiş sempati yaratıyordu.Türkiye'deki dönüşümün vücut bulmuş haliydi.Modern Türkiye'nin modern yüzüydü.Ankara'ya yönelik algıyı değiştirmişti.Hem uluslararası imajımızı güçlendirmiş, hem de Lozan'daki Türk heyetinin elini güçlendirmişti.Nikah tarihi bu anlamda çok çok önemliydi.★Bana sorarsanız, Lozan Antlaşması'nın yazılmayan yönüdür bu.★Lozan Antlaşması, sadece Kurtuluş Savaşı'nın neticesi değildir.Aynı zamanda, kadın-erkek eşitliğinin zaferidir.★Lozan Antlaşması, sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu değildir.Kadınların eşit eğitim hakkıdır, medeni nikah hakkıdır, boşanma hakkıdır, velayet hakkıdır, miras hakkıdır, seçme hakkıdır, seçilme hakkıdır, meslek edinme hakkıdır, çalışma hayatına katılabilme özgürlüğüdür, eşit işe eşit ücret hakkıdır, kürtaj hakkıdır, gebeliği önleme hakkıdır, kızlık soyadını kullanma hakkıdır.Lozan Antlaşması, kadınların kafesten peçeden kurtulmasının antlaşmasıdır, kadınların sokağa çıkabilme özgürlüğüdür, seyahat özgürlüğüdür, yanında erkek olmadan restorana, sinemaya, tiyatroya, konsere gidebilme özgürlüğüdür, sanatçı olabilme özgürlüğüdür, spor yapabilme özgürlüğüdür.Lozan Antlaşması, kadınların artık bu topraklarda “ikinci sınıf insan olmadığının” belgesidir.★Bu yüzden… Neredeyse 100 yıl sonra, 2015 yılında, Avrupa'nın en köklü üniversitelerinden olan Viyana Üniversitesi “cinsiyet eşitliği” temasıyla küresel sergi açtı.Dünya çapında değerlendirme yapıldı, dünya kadınlarına tarih boyunca “rol model” olmuş 36 kadın tespit edildi.Büstleri üniversitenin avlusuna yerleştirildi.Dünya çapındaki 36 öncü kadından biri, Latife'ydi.Mecdelli Meryem, Marie Curie, Mileva Einstein, Frida Kahlo, Elisabeth Oppenheim, Sylvia Plath, Virginia Woolf, Josephine Baker, Maria Callas, Sara Baartman, Ana Mendieta, Hapşetsut, Janis Joplin, Sappho, Maria Montessori, Papstin Johanna, Gertrude Stein, Susan Sontag…Latife onların arasındaydı.
1 note · View note
bobofaegean · 2 years
Photo
Tumblr media
Tanınmasın, rahatsız edilmesin diye, Atatürk'ün isteğiyle “Fatma Sadık” adıyla pasaport düzenlenmişti, yurtdışına giderken “Latife” kimliğini değil, “Fatma Sadık” kimliğini kullanıyordu. Konser, tiyatro kaçırmazdı. Kenter Tiyatrosu'ndan sezonluk koltuk alırdı. Beyoğlu'na sinemaya giderdi. Yemesine içmesine dikkat ederdi, hiçbir yaşında kilo almadı. Saçını boyamadı, bembeyaz saçları gür ve ışıl ışıldı. Topuz yapardı, daima fildişi tarağıyla tuttururdu. Müthiş kütüphanesi vardı. Shakespeare, Goethe, Schiller, Corneille, orijinalinden okurdu. Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, ezbere bilirdi. 50 yaşından sonra Rusça öğrendi, Puşkin hayranıydı. Emektar Rum kadın hizmetlisi vardı. İrfan hanım adında aşçısı vardı. Şoför kullanmazdı, taksiyle dolaşırdı. Göğüs kanseri oldu. 1975 yılında 76 yaşındayken gözlerini yumdu. Devlet töreni yapılmadı. Tabutuna Türk Bayrağı örtüldü. Cenaze namazı Teşvikiye Camisi'nde kılındı, Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi. Ziraat Bankası'nda ve Osmanlı Bankası'nda iki kasası vardı. Bu kasalar, vefatından dört sene sonra açıldı. Cumhuriyet tarihine ait belgeler mirasçıları tarafından Türk Tarih Kurumu'na verildi. Özel eşyaları tasnif edilirken nikah yüzüğü çıktı. Platindi. İçinde “Latife 1339” yazıyordu. Yüzüğü pembe bir kağıtla paketleyip, mücevher kutusuna koymuş, kutuyu da tülbentle sarmıştı. ★ Atatürk vefat ettiğinde de, özel eşyaları arasında incecik platin bir yüzük bulundu, şu anda Anıtkabir müzesinde yeralan o yüzüğün içinde “Gazi M. Kemal 1339” yazıyordu. Ayrılırken yüzüklerini birbirlerine iade etmişlerdi. ★ Her ikisinin de ömürlerinin sonuna kadar sakladıkları nikah yüzükleri, İsmet İnönü'nün hediyesiydi. Lozan'dan getirmişti. ★ Çünkü… ★ Mustafa Kemal evlilik kararını kalbiyle vermişti ama, evlilik tarihini aklıyla belirlemişti. Bir ay önce dünyayla masaya oturmuştuk, Lozan görüşmeleri başlamıştı, Lozan Antlaşması imzalanana kadar, tarihi satranç hamleleri altı yedi ay devam edecekti. Latife'nin Batılı kadınlardan çok daha ileri seviyede eğitime sahip olması, müslüman Türk kadınları için “rol model” olması, Avrupa basınında çoook geniş yer buluyordu, müthiş sempati yaratıyordu. https://www.instagram.com/p/ChY9HaWMOMB/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
cinaraslan · 2 years
Text
TARİHTE BUGÜN(18 HAZİRAN) 1815 - Napolyon Bonapart, Waterloo Savaşı'nda İngiliz ve Prusya ordularına yenildi. Yenilgi, Fransa ile Avrupa devletleri arasında 23 yıl süren savaşa son verdi. Napolyon, 22 Haziran'da ikinci kez tahttan çekildi. 1941 - Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşması imzalandı. 1979 - Sovyetler Birliği Başkanı Leonid Brejnev ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Jimmy Carter, Viyana'da, stratejik silahların sınırlandırılması konulu SALT II anlaşmasını imzaladılar. 1988 - Başbakan Turgut Özal, Ankara Atatürk Spor Salonu'nda yapılan ANAP Büyük Kongresi'nde, Kartal Demirağ'ın silahlı saldırısında elinden yaralandı. ÖLÜMLER 1936 - Maksim Gorki, Sovyet-Rus yazar (d. 1868)
1 note · View note
piyasahaberleri · 1 year
Link
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg (sağda), Finlandiya'nın NATO belgelerine katılımını Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto'ya devretti. — AFP/DosyaFinlandiya'nın dışişleri bakanı Pekka Haavisto Salı günü Brüksel'de düzenlenen bir törenle katılım belgesini imzaladıktan sonrasında Şimal Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) resmen katıldı.Haavisto gazeteyi ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'e teslim etti. Finlandiya örgütün 31. üyesi oldu. Avrupa ülkesinin katılımının peşinden, Moskova uyardı Bölgedeki savunmasını güçlendirmek. Devir teslim, geçtiğimiz Mayıs ayında Finlandiya ve komşu İsveç'in Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin peşinden NATO üyeleri olarak güvenlik aramak için onlarca senelik askeri uyumsuzluğu terk etmesiyle süregelen hızlandırılmış bir müracaat sürecini tamamlıyor. Devir teslim, Rusya'nın batı komşusunun dünyanın en büyük askeri ittifakına resmi iştirakı anlamına geliyor.İttifakın genel sekreteri, eski Norveç başbakanı Jens Stoltenberg törenden kısa bir süre ilkin yapmış olduğu açıklamada, "Başkan Putin'in, daha azca NATO'ya haiz olmak için Ukrayna'yı işgal etme hedefi bulunduğunu duyuru etmişti" dedi. Gardiyan. "Tam tersini yapıyor." Finlandiya ve Rusya haritasında görüldüğü benzer biçimde, Finlandiya ve doğu komşusu 1.340 km'lik (832 mil) bir sınırı paylaşıyor.— The Guardian vasıtasıyla NatoStoltenberg, "Bugün Finlandiya ve yakında İsveç de ittifakın tam üyesi olacak" dedi. Finlandiya'nın üyeliği “Moskova'da NATO'nun Finlandiya'yı korumaya hazır olup olmadığı mevzusunda yanlış hesap yapma olasılığını ortadan kaldırıyor” dedi.NATO karargahının haricinde, Finlandiya'nın mavi ve beyaz bayrağı yakında müttefiklerininkiyle beraber çekilecek.Finlandiya'nın üyeliğinden sonrasında NATO'nun Rusya ile olan sınırı neredeyse dört katına çıkacak. Finlandiya ve Rusya haritasında görüldüğü benzer biçimde, Finlandiya ve doğu komşusu 1.340 km'lik (832 mil) bir sınırı paylaşıyor. Moskova, gerekirse bölgedeki savunmasını güçlendireceğine dair bir uyarı yayınladı.Putin geçen ay Beyaz Rusya'ya taktik nükleer silahlar yerleştirme tehdidinde bulunmuştu sadece Stoltenberg, NATO'nun "Rusya'nın nükleer duruşunda bizim duruşumuzda herhangi bir ayarlama gerektirecek herhangi bir değişim görmediğini sadece tetikte kalacağımızı" söyleyerek bu tehdidi küçümsedi.Bu Pazartesi Türkiye, Finlandiya'nın başvurusunu onaylayan son NATO üyesi oldu, sadece İsveç'in başvurusu Macaristan ve Türkiye tarafınca hâlâ engelleniyor bundan dolayı Ankara İsveç'i Kürt militanları barındırmakla suçluyor ve Budapeşte, İsveç'in Macaristan'ın hukukun üstünlüğüne yönelik eleştirilerinden rahatsız.Finlandiya'nın NATO'yu kabul etmiş olduğu gün, NATO'yu kuran Washington Antlaşması'nın 74. yıldönümü.Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov'a bakılırsa NATO'nun Finlandiya'yı da içine alacak şekilde genişlemesi, "güvenliğimize ve Rusya'nın ulusal çıkarlarına tecavüzdür" ve Moskova, oradaki herhangi bir NATO askeri konuşlandırmasını yakından izleyeceğini de sözlerine ekledi.Dışişleri bakanlığı, ülkenin Finlandiya'nın NATO üyeliğinden meydana gelen ulusal güvenliğine yönelik tehditlere karşı "misilleme önlemleri" almak zorunda kalacağını söylemiş oldu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov. — AFP/DosyaBu gelişmeyle beraber "dünyanın en istikrarlı bölgelerinden biri" haline gelen Şimal Avrupa'daki durumun değişeceğini de sözlerine ekledi.Finlandiya, NATO üyesi olmakla, bir üyeye yönelik herhangi bir saldırının "tüm üyelere karşı hücum olarak kabul edileceğini" belirten 5. Maddeye tabidir.Avrupa'nın en büyük topçu cephaneliklerinden biri ve 280.000 kişilik cenk zamanı nüfusu ile millet, ittifaka kuvvetli bir askeri güç olarak katılıyor.Finlandiya Rusya'nın bir parçası mıydı?Vaka, Finlandiya'nın İkinci Dünya Savaşı esnasında Sovyetler Birliği'nin işgal girişimini püskürtmesi ve komşu Rusya ile dostane ilişkiler sürdürmeye karar vermesinin peşinden süregelen askeri uyumsuzluk sürecinin sonunu işaret ediyor.Sadece Şubat 2022'de Ukrayna'nın işgali, Finleri, bir üyeye meydana getirilen saldırının tüm üyelere yapılmış sayılacağını belirten NATO'nun toplu müdafa paktı kapsamında güvenlik aramaya yöneltti.Sonucu uzun süre eleştiren Moskova sert tepki gösterdi.Moskova, Soğuk Harp'ın otuz yıl ilkin sona ermesinden bu yana, NATO'nun Avrupa'nın eskiden komünist olan doğusuna doğru birbirini izleyen genişleme dalgalarını şaşkınlıkla izledi ve bu mevzu, Ukrayna'nın işgalinden ilkin bile bir münakaşa mevzusuydu.Finlandiya sınırına yalnız 150 km (93 mil) uzaklıkta bulunan Rusya'nın St.
0 notes
onderkaracay · 2 years
Text
Tumblr media
🗣️ Yabancılara Toprak Satışı Sorunu
Son yirmi yılda ülkemizde akıl almaz gelişmeler yaşanıyor. Bu konulardan birisi belki de en önemli konu yabancılara toprak satışı sorunudur.
2002 yılı sonrasını ve 250 bin dolara vatandaşlık satmanın ne demek olduğunu anlayabilmek için Osmanlı döneminden kapitülasyonlardan başlayıp 1838 ticari teslim anlaşması, devlet yönetiminin bugün ki gibi israfa batması, acziyet ve borçlanma sonucu Düyunu Umumi, reji idaresi ile yaşananları tarihsel süreci içinde birlikte okumak gerekir.
Osmanlı devleti ilk borçlanmasını hazinenin boş olması dolayısıyla 1854 yılında Kırım Savaşı zamanında yine o günün tefeci ülkesi İngiltere'den 3 milyon sterlin borç alarak yapıyor. İngiltere o günkü hünkarı Avrupa birliğine alma sözü ile aldatarak bu borcu başlatıyor. 1858 yılında 5 milyon sterlin daha borç alınır. Morfin gibi borca alışan ekonomi yeni borç bulmadan başka çare üretemez ve 1860 yılında bütçe açığını kapatmak amacıyla 250 bin frank borç ister. Bunun karşılığında İngiltere aşağıdaki şartları öne sürer;
✓ Osmanlı Devleti'nin yabancılara emlak satın alma ve kiralama hakkının tanınmasını,
✓ Alınan borca bu emlakın teminat gösterilmesi ve vakıf sisteminin ilga edilmesini,
✓ Osmanlı Devleti'nin maliyesinin uluslararası bir komisyon tarafından denetlenmesini şart koşar.
Borç veren emir vermeye her istediğini kabul ettirmeye başlar.
Galata bankerleri böyle ülkeye yerleşirler.
1877 Osmanlı Rus savaşında borç para bulunamayınca devletin ipotek edilmemiş gelirleri 10 milyon lira borç karşılığında Rusumu Sitte adı altında galata bankerleri ve Osmanlı Bankasına devredilir. Tuz, tütün, ispirto, pul, İstanbul ve Bursa İpek öşrü, İstanbul ve çevresi balık resmi teminat olarak gösterilir. O günkü ekonomik değerlerin tamamı düşmanın eline geçer.
Yabancılara taşınmaz mal edinme hakkı ve tüzel kişiliklere bu hak 1911 yılında Cemiyetler Kanunu ve 1913 yılında Eşhası Hükmiyenin Emvali Gayrimenkuleya Tasarruflarına dair kanun ile tanınır.
1877 Osmanlı Rus savaşı sonrası İzmir bölgesinde ekilebilir alanların bütünü 41 İngiliz tüccarın eline geçerek tapulu malı olur.
Arazi alanların listesi incelendiğinde İngiliz ve İtalyan tüccarlar, Avrupalı tüccarlar, laventenler, galata bankerleri görülür.
Düşman toprak ve para ağası olarak ülkede hakim olur.
1868 tarihli yasa Filistin topraklarının satışını da kapsadığı iddia edilir.
27 Eylül 1914 tarihinde yabancılara tanınan ayrıcalıklar ve kapitülasyonlar iptal edilse bile sonrasında birinci dünya savaşı başladı ve Serv ile sonuçlandı.
Karşılaştırmalı tarihi anlatmayı özellikle tercih ediyorum. Bugün yapılan yanlışların aynısı Osmanlı Devleti'nin padişahları tarafından yapıldığını gençler öğrenmeli. Çünkü okullar da okutulan tarih ders kitaplarında gerçek tarih öğretilmiyor.
✓ Cumhuriyet Dönemi
Kapitülasyonları tamamen Lozan Barış Antlaşması ortadan kaldırdı.
18 Mart 1924 tarihinde çıkartılan 442 sayılı Köy Kanununun 87. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmayan yabancı uyruklu şahıs ve tüzel kişiliklerin toprak ve mülk sahibi olmaları yasaklandı.
Yabancıya ilk toprak satışı 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile gündeme geldi. 1983 yılında iktidar olan Anavatan partisi bunu yasalaştırmak istedi.
O gün hukuk devleti vardı. Anayasaya Mahkemesi yabancıya toprak satışı yasasını aşağıdaki gerekçelerle iptal etti.
1985 tarihli Anayasa Mahkemesi yabancılara toprak ve mülk satışını iptal kararı şu şekilde alındı;
✓ Ülkede yabancıların arazi ve emlak edinmesi salt bir mülkiyet sorunu olarak değerlendirilemez. Toprak devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığın simgesidir.
2002 yılında iktidara taşınan ve demokrasinin bir parçası olmayan bir zihniyete sahip dinci ideolojiyi ve Osmanlı olacağını iddia ederek yola çıkan parti bol para ile ülkemizi özelleştirme ile başta bankaların yüzde seksenini galata bankeri tefecilere satarak işe koyuldu.
Cumhuriyetin tüm birikimlerini Avrupa Birliğine girmek ve uyum yasaları adı altında kandırıldılar ve sattılar.
Bugün karşılıksız parayı bize borç olarak dağıtan o ziyniyet yeni borç vermiyor başka talepler ile borç vereceklerini şart koşuyorlar.
Anayasanın değiştirilmesi, ilk dört maddesinin değiştirilmesi, 1921 tarihli Anayasa, federasyon ile ülkenin bölünmesinin önünün açılması gibi talepler karşılığında borç vereceklerini şart koşuyorlar.
Bütün bu şartlarda her iki ittifakın da aynı çizgide olması kimseyi şasırtmalı.
Ülkemiz bilinçli bir şekilde bir yere yerli işbirlikçiler tarafından sürüklenmektedir.
İşbirlikçi iktidar, işbirlikçi muhalefet, işbirlikçi sermaye bu ülkenin en büyük milli güvenlik sorunudur.
Anayasaya değişikliği talebi yeni Serv'in masaya konmuş olmasıdır.
Ülkemiz toprakları üzerinde emperyalist plan ve projeleri bilmeyen yoktur.
Buna rağmen son yirmi yıl içinde ülkeyi yöneten iktidar Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez yabancılara toprak satışı yasası çıkartarak topraklarımızı satmaya başladı.
Yabancıya toprak satışı ülkemiz toprakları üzerinde plan ve projeleri olan emperyalizmin taşeronları tarafından satın alınma ihtimali çok yüksektir.
Bu durum ülkemizin gelecekte Filistin benzeri bir sonuç yaşamasına sebep olabilir.
Son yirmi yılda gerek iktidar gerekse bunu halka anlatmayan muhalefet birlikte sorumludur.
Önder KARAÇAY
3 notes · View notes
kulti-gin · 3 years
Text
Tumblr media
#TarihteBugün: 108 yıl önce kurulan Türk Tarihinde İlk Türk Cumhuriyeti Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin (Darıdere, Mestanlı, Eğridere, Koşukavak, Kırcaali, Cebel, Paşmaklı, Ortaköy, Dimetoka, İskeçe, Gümilcine, Sofulu ve Dedeağaç) kuruluş yıl dönümü kutlu olsun. Türkler yaklaşık 600 yıllık anavatanları Batı Trakya’ya on aylık bir ayrılıktan sonra yeniden sahip olmuşlardı. #BatıTrakyaTürkCumhuriyeti
Yönetim şekli Cumhuriyet, dini İslam, resmi dili Türkçe olan; Milli bayrağındaki yeşil Rumeli Beylerbeyliği bayrağını, beyaz hak ve adaleti, siyah Balkanlar'da akıtılan kanın matemini, ay-yıldız Türklüğü, diğer iki yıldız ise Avrupa ve Asya'yı temsil eder.
31 Ağustos 1913 tarihinde, Türk tarihinde ilk Türk Cumhuriyeti olan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Güneybatı Kafkas (Kars) Cumhuriyeti'nden 5 yıl ve Türkiye Cumhuriyeti'nden 10 yıl önce olmak üzere, tarihteki ilk Türk Cumhuriyeti unvanına da sahip olmuştur.
Atina yönetimi, Osmanlı'nın Bulgaristan ile yakınlaşmasını engellemek adına, 2 Ekim 1913'de Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni tanıdı ve Dedeağaç'ı geri verdi. Sofya yönetimi de, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni hızla tanıyarak Yunanistan'a cevap verdi. Ayrıca Sırbistan, Karadağ, Avusturya-Macaristan, Arnavutluk ve İtalya da bu hükümeti tanıdı. Fakat Osmanlı Devleti, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni tanımadı. 29 Eylül 1913'te Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında yapılan İstanbul Antlaşması ile Edirne dahil Doğu Trakya'nın Osmanlı Devleti'ne verilmesine karşılık, Batı Trakya 55 gün sonra tek kurşun atılmadan tekrar Bulgaristan'a bırakılmıştır.
Rumeli bir toprak kaybı değil, Osmanlı Devleti'nin armasındaki batıdaki (Rumeli'nin olduğu yerde) ay yıldızlı yeşil-beyaz bayrağı simgeleyen, protokolde her zaman ilk sırada olan ve düşmana ilk hücum eden 6 asırlık Rumeli Beylerbeyliğinin kaybı oldu!
Rumeli Beylerbeyliği; Osmanlı Devleti'nin armasındaki doğudaki (Anadolu’nun olduğu yerde) ay yıldızlı kırmızı-beyaz bayrağı simgeleyen Anadolu Beylerbeyliği, 1393 yılında kuruluncaya kadar Osmanlı'nın idari teşkilatında tek beylerbeylik konumundadır. Anadolu Beylerbeyi yükselirse Rumeli Beylerbeyi olur, Rumeli Beylerbeyi terfi ederse Vezir olurdu. Rumeli Beylerbeyi Divan-ı Hümayun (Bakanlar Kurulu) müzakerelerine katılırdı.
"Batı Trakya´da kurulan ilk Türk Cumhuriyeti, acze, çöküşe ve ihanete karşı hayır diyebilenlerin kükreyişinin, ömrü kısa fakat çok şerefli ve büyük bir Türk Cumhuriyetini içine sığdırabilenlerin öyküsüdür” Cemal Kutay
"Uluslararası toplum Batı Trakya Müslümanlarına karşı uygulanan şiddet ve vahşetlere gözlerini kapadığı için Batı Trakya halkını bu mezalimden koruyabilmek için Hristiyanların, Türklerin ve Bulgarların eşit statüde olacakları Batı Trakya Bağımsız Hükümeti’ni Allah’a ve kelamına güvenerek bugün itibariyle ilan ediyoruz. Muvaffakiyet Allah’tandır." Kuşçubaşı Eşref
"Ey şirin Batı Trakya! İşte nihayet esaretten kurtuldun. Ey gafil düşmanlar! Sanmayın savaşlardan bu millet yorgun. Cumhuriyetin yüce bayrağı her an bu yurtta dalgalanacak, şu bütün Batı Trakya kıyamete kadar hür yaşayacak!" Teşkilât-ı Mahsusa'nın ilk Reis'i, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Genel Kurmay Başkanı Kurmay Binbaşı Süleyman Askeri Bey
"Bulgar Dışişleri Bakanı Geşof'un dediği gibi; Eğer Osmanlı hükümeti Batı Trakya’da kurulan yeni hükümeti kendi eliyle yok etmiş olmasaydı, büyük devletler bu tampon devleti kesin olarak tanıyacaklar ve Türkler Balkanlardan çıkmamış olacaklardı." Türkiye Cumhuriyeti 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar
"Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve adaları geri alacağım. Selânik de dâhil Batı Trakya’yı Türkiye hudutları içine katacağım.” Mustafa Kemal Atatürk
Bütün bunları neden anlattık?
''Atalarımızın destanlarını masal mı sandın? Onlar bebek uyutmak için değil, adam uyandırmak içindir!''
3 notes · View notes