Yaşatan Yer Bahsi Artık Bir Masaldır...
Yarım yamalak, eğri, eğrelti değil sadece bütün bu sıfatların üstünden güncellenerek ilerleyen bir toplamla yeni ülke inşası tamamlanıyor. Bilindik, aşina, değdiği yerde yaralar açan, hayatı bildiğimiz tüm anlamlarıyla çürüten bir aklın var ettikleriyle o cennet denilen yer, cehennemin suretlerinden bir başkası kılınıyor / erdirdiliyor. Üstüne bina edilen her yeni ile bu mefhum bir hakikat kılınıyor. Gerçekliğe kavuşturulmuş olan zalimanelik, birbirini tamamlayan ol kötücü haller toplamı ve ne kadar zorlama şey varsa bunların birleşiminde “menzil” var ediliyor. Zor bela değil bile isteye yaşamın kıyısındaki bir yer imi gerçekliğini yakalıyor.
Eğreltilik, toptan bir ayrıştırma, mütemadiyen linç, süreğen terörize etme hamleleri ve hiç bitimsiz olan nefretle bir ülkenin yıkımı o yeni olanın yapılandırılmasına devam olunuyor. Vardığımız yer iç kıyan, zihni çürüten o hayat imine yer / olanak ve imkan bırakmayandır. “Biyo-iktidar” yaptım oldu halleriyle bir kez daha yaşama eylemini dönüştürmektedir. Var etmeye çalıştığı düzenekle bu sahneyi yaşamdan alıkoymaya çalışmaktadır. Genel geçer değil doğrudan ve kesintisiz olarak bu yurdun yaşatmazlık hali tescillenmektedir artık. Bildiğimiz hemen bütün “insani değerler” zararda ziyandadır, bile isteye çarçur edilendir, aleni heder olunandır.
“Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Diyarbakır merkezli 9 ilde gazeteci ve siyasetçilere dönük operasyon düzenlendi. Savcılık soruşturması kapsamında 151 kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı, 183 eve baskın düzenlendi ve 100’ü aşkın kişi gözaltına alındı. Operasyon ardından İçişleri Bakanlığı ve soruşturmayı yürüten Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan peş peşe açıklamalar yapıldı. Operasyonun, 19 Eylül’de yapılan “İsimsiz ihbar” ve 12 Eylül’de “Firar” isimli gizli tanığın beyanları sonucu başlatıldığı ortaya çıktı.” Aralarında gazeteciler Abdurrahman Gök, Kibriye Evren, Esra Solin Dal, Semiha Alankuş, Cihan Ölmez ve Lezgin Akdeniz ile HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Mehmet Şerif Çamçı’nın da bulunduğu yaklaşık 100 kişi gözaltına alınır.
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı açıklamada, operasyonun 2017/9879 ve 2018/5079 soruşturmalar kapsamında yapıldığını ifade ederek, “PKK/KCK terör örgütünün KCK/TM yapılanması (sözde Toplumsal alan sorumlusu, Kadın Alan Yapılanması (TJA), İdeolojik Alan, Kent Meclisleri, Kurye İşbirlikçi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Basın Yayın Kültür Yapılanması, Yerel Yönetimler Komisyonu ve Siyasi Partiler vb. alanlarına) yönelik toplam 9 ilde operasyon gerçekleştirilmiştir” şeklinde gerekçelendirdi.”
Gözaltına alınanlardan arasında bulunan bir kişinin ifade tutanağında, 19 Eylül 2018 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne yapılan 2037860 sayılı ihbar telefonu üzerine operasyon başladığı ortaya çıktı. İsim verilmeyen söz konusu ihbarda, “Kolay gelsin. KCK'lılar bişeyler yapıyor abi. Gizli toplantılar yapıyular. Iraka kandile arbile gidip geliyolar. Bazen pasaportla bazen kaçak gidip geliyular. Orda toplantı yapıp emirleri türkiyeye getiriyolar. Avrupayada gidip toplantı yapıyolar. Diyarbakırda çok fazla evleri var. bu evlerde gizli toplantılar yapıyolar. Durdurun bunları adım gizli kalsın” ifadeleri tutanaklara yansıdı.
Savcılık, ihbarla birlikte yapılan operasyonu 12 Eylül 2018 tarihinde “Firar” isimli gizli tanığın beyanlarına dayandırdı. Söz konusu gizli tanık ise verdiği ifadede şu beyanlarda bulundu: “PKK/KCK terör örgütünün ideolojisi ve terör örgütünün felsefesiyle yetiştirilmesi, örgütün en başta gelen hedefleri arasında yer almaktadır. PKK/KCK terör örgütünün ideolojisini benimsemiş örgüt mensuplarının yetiştirilmesi ve terör örgütü elebaşının fikir ve sistemiyle yetişip Bağımsız Kürdistan’ın inşası amacıyla KCK yapılanmasının alanlarında faaliyet yürütme kapasitesine sahip kadro yetiştirmeye yönelik ideolojik ve örgütsel eğitimler veren ve bu eğitime katılacak örgüt mensuplarına yönelik çalışma yapan alandır. Örgütün diğer yapılanmaları ile koordine içerisinde hareket etmektedirler.
TJA, DTK, Kent yürütmeleri, Toplumsal alan çalışması yürüten örgüt mensupları, örgütün siyasi alanı olan siyasi partilerin (HDP,DBP) ve örgütün legal/illegal diğer alanlarından yönlendirilen belirli potansiyele sahip bireylerinin örgütün belirlediği güvenli evlerde ideolojik olarak eğitilmesi ile sorumlu olan alandır. Bu eğitimler bir çok defalar HDP ve DBP organizesinde ve hatta bu kurumlara ait binaların sadece belirli kişilerin girebildiği kozmik odalarında verilmektedir.”
Gazetecilerin, siyasetçilerin, parti üyelerinin evlerine baskınların kapılar kırılarak, büyük bir bozgunculuk hissiyatı ile yıkım var edilir. Doksanların tahakkümünü, bir asır öncesindeki ol devletli aklının soykırıma yolladığı Ermeni aydınlarda olduğu gibi cüretle yeniden işlemek bu sahada hakikat kılınır. Yeni yeni diye anılan menzilin var ettiği, güncelliğini sağlama aldığı şey bir tehdit / yıldırı ikliminden başkası değildir bir kez daha.
İçimize dert olması gereken bir düzlemin imali hemen her şekilde hayatlar içerisinde kalıp, geleceğimiz nice olur diye sorgulamamız gerekirken oluşan sessizlikle bir bütün olarak kalıcı kılınır. Gözaltına alınan salt / sırf bir kanaat, bir kimlik ya da siyaset akımı değildir, bugünün, bugünden de yarına lağvedilmesi gailesinin sonucunda oluşan cerahatli eylemdir. Yıldırının ol tahakkümün varlığı kesintisiz kılınırken Bay E’nin hedef aldığı ötekilerin başına getirilecek olanların da bir ön gösterimidir var edilen.
Yaraları hemen her gün çoğaltılan bir yerde bununla, bu tehdit ve yıldırı düzeneğiyle yaşamın zapturapt altına alınması arzulanandır. Cüretle o hiddet ve linç erimleriyle ortaklaşa yaşamda varım / varız çığlığı boğulmakta, onca yıkıma rağmen direncin çürütülmesi, sonlandırılması da talep olunmaktadır. Bu sahanın, şu ülke denilen yerin istikameti toplamda bir haftalık süre dahilinde dört yüz civarında insanın gözaltına alındığı süreçte belirgin olur. Gözaltına alınan 100’ü aşkın kişiden 20’si, emniyetteki ifadelerinin ardından serbest bırakılır. Diyarbakır merkezli 9 ilde 2017 ve 2018 tarihinde açılan soruşturmalar kapsamında yürütülen operasyon kapsamında aralarında gazeteciler ve siyasetçilerin bulunduğu 100’ü aşkın kişi, Salı sabaha karşı evlerine düzenlenen baskınlar sonucu gözaltına alınmıştır. Batman, Mardin, Adana, İstanbul ve diğer kentlerde gözaltına alınınlar da Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne getirilir. Burada ifadesi alınan Neslihan Karacadağ, Leyla Tekdağ, Engin Karabayiğit, Şehmus Karayıl (HDP yöneticisi), Muazzez Canpolat (HDP eski yöneticisi), Nalan Özaydın (TUHAD-FED), Veysel Özekti (BTS), Fuat Özdemir (Tüm Bel-Sen), Habibe Ekinci, Halise Yavuz, Pınar Sıraç Kalkan, Ruken Koyun, Ayşe Koyun, Necla Tanrış, Naci Tanrıkulu, Hanım Biçimli, Ruken Akçan, Lamia Kumral, Emel Özgen ve Zehra Özdemir Salı gece serbest bırakılır.
Salı gününden bu yana Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü’nde 98 kişi halen gözaltında tutuluyor. Gazeteciler Abdurrahman Gök, Semiha Alankuş, Lezgin Akdeniz, Kibriye Evren, Esra Solin Dal ve Cihan Ölmez ile Yeni Yaşam Gazetesi dağıtımcıları Hayat Özmez ve Savaş Aslan, operasyon kapsamında gözaltına alınan isimler arasındadır. Operasyon kapsamında gözaltına alınan siyasetçilerin isimleri ise Mezopotamya Ajansı’na göre şöyledir: DTK Eşbaşkanlık Divanı üyeleri Hasan Hüseyin Ebem, Mehmet Nuri Özdemir, Hüseyin Kaya, Hilmi Aydoğdu, Adnan Akgül, Eda Bazencir; DTK Daimi Meclis Üyesi Ruken Kılıç, HDP İl Eşbaşkanı Şerif Çamçı, Demokratik İslam Kongresi (DİK) üyesi Prof. Dr. Nurettin Turgay, HDP basın çalışanı Vedat Dağ, HDP PM Üyesi Eylem Ceylan, DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Seher Tümer, DBP PM Üyesi Nevriye Çur, DTK Haklar ve İnançlar Komisyonu Üyesi Sebahattin Dinç; TJA aktivistleri Figen Ekti, Yüksel Baran, Elif Harran, Figen Aras, Hülya Biçen (HDP Silvan eski ilçe başkanı), Nuran Gunbati (Silvan Belediye Meclis Üyesi), Sercan Doğan ile Mekiye Ormancı; Songül Tamriş, Selma Metin, Nimet Yürek, Aygül Alagündüz, Dılnaz Ekmekçi, Ahmet Aslan, Zeki Baran, Pınar Tekin, Ferit Aktepe, Mehmet Ay, Rıfat Roni, Leyla Ayaz, Şati Hayme, Kadriye Özcanlı, Mehmet Temizyüz, Evindar Aydın, Zana Döner, Mahir Koyun, Muzaffer Ulaş, Mehtap Metin, Abbas Aslan, Sema Koç, Emrullah Kalkan, Mehmet Akdoğan (Yazar), Necdet Sezgin, Hatice Şen, Derya Aslan, Selda Erten, Hasan Çiçek, Siyajin Nefise Yıldırmaz, Sidar Aydın, Fahri Azbay, Müslime Kalkan, Cengiz Sökmen, Celal Yoldaş, Abbas Çelik, Hüseyin Barış, Necmettin Alkan, Zelal Bilgin, Berivan Elter, Barış Koyun, Pınar Işık, Hasan Pençe, Ayşe Zengin, Mustafa Ocaklık, Turki Gültekin, Zeliha Gümüş, Emine Turan, Yasemin Özer, Kıyasettin Kurt, Eşref Yaşa, Aliye Tok, Kadriye Fidan, Azad Başeymez, Sezai Bulut, Tuba Dündar, Azize Abiş, Koçer Sason Yapıcı, Hanifi Barış, Kenan Yıldırım, Metin Sukati, Azize İnalhan, Ferit Aktaş, Rıdvan Aslan, Ayşe Dicle, Nazan Opan, Gülistan Yıldız ve soyadı öğrenilemeye Zin isimli kadın.
Gözdağı ve yıldırı bu eksende tek geçerli yönetim biçimi olarak ol devletliden sıradan olana Bakur Kürdistan’ı sathı mahallinden günbegün paylaştırılandır. Gözaltına alarak, eksiltmeyi süreğen kılarak, seçim çalışmalarına daha aylar varken siyasi soykırım tezgahlarını yineleyip aralıksız olarak insanları terörize ederek yaşam hakkı yağmalanır. Seda Taşkın, Mezopotamya Ajansı ve daha öncesinde Dicle Haber Ajansı muhabiridir. Hakkında “Ciddi ihbar var” denilerek tutuklanan gazeteci Seda Taşkın’a 7 yıl 6 ay hapis cezası verilir.
Savunmasından kısa bir bölüm alıntılayalım: “Şuan cezaevinde olan 80 yaşındaki Sise Bingöl’ün evine gidişi hakkında yöneltilen suçlamaya Taşkın, “Sise Bingöl'ün tutuklanması Türkiye kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve 80 milyon insanın dikkatini çekti. Bir haberci olarak bununla ilgilenmek istedim. Torunu ve kızı ile görüştüm. Tabi haberi giremedim. Emniyete bir evraka imza atmam için çağrıldım. Ondan sonra gözaltına alındım. Hayatımda ilk kez gözaltına alındım. TEM’de gözaltındayken ilk olarak çıplak arama dayatıldı. Karşı çıktım. Müsaade etmedim. Daha sonra ters kelepçelenerek zorla aranacağım tehdidine maruz kaldım. Suçu kesin bir insanmışım gibi emniyette çirkin yaklaşımlara maruz kaldım. Hem fiziki hem de psikolojik işkenceye maruz kaldım” diye belirtti. Uzun tutukluluk haline dikkat çeken Taşkın, “Kaçma şüphesi ve delil karartma ihtimalim varmış. Zaten ilk gözaltından çıktıktan sonra ne telefonum ne de mesleki ekipmanlarımın hiçbiri geri verilmedi. Ben nasıl delil karartabilirim? İkinci defa gözaltına alınarak tutuklandığım gün ben Ankara emniyetinde imzamı atmıştım. Düzenli olarak adli kontrol hükümlülüklerimi yerine getiriyordum” dedi.”
Mahkeme heyeti Seda Taşkın hakkında, “örgüt propagandası yapmak” suçundan 3 yıl 4 ay, “Örgüte üye olmamakla beraber yardım ve yataklık yapmak” suçundan ise 4 yıl 2 ay olmak üzere toplam 7 yıl 6 ay hapis cezası verir. Düzenin sağladığı yegane şey sabit kılınan cerahat, onun üstüne bina edilmiş olan tahakküm ve hiç kesintisiz yıldırma politikasıdır. Seda Taşkın da nice gazeteci gibi, mesleğini icra ederken tutsak kılınan, yazdığı hakikati bildirmek için ol çabaya düştüğünden terörist bilinen, öyle ifşa olunandır. Hakkın, hukukun yerine ikame olma gayretine düşülen şey bir faşist devlet aygıtıdır. Ne ki yüzlerce insanın bir anda gözaltına sevk olunduğu, onlarca insanın mahkemelerde süründürülüp, Taşkın gibi gazetecilerin mahpushane dahiline terk edildiği bir menzilde sessizlik de bütün büyük yıkımları tamamlamaktadır.
Bir yarın tahayyülünün tükettirilmesi bunca kesintisiz hakikattir. Çoraklaştırılmış enikonu sessizliği tam teşekküllü kılınmış bir yerin / yurdun ya da adı her neyse de bariz çukurun istikameti / geleceği bu yıldırı düzeninde şekillendirilendir. 1915’in karanlığını bina eden aklın, cumhuriyetin kuruluşundan sonra yaratılan her dönemeçte düşman bilinene yapılmış tehdit ve yok etme çabasının, doksanlardaki o onarılmamış yaralar sahnesinin yeniden ve yine yeniden kurulduğu / var edildiği yerdeki meseledir bütün bu yağma döngüsü.
Gözaltı, gözdağı, tecrit ve tehdidin bir başka ayağı olarak yaşatmama, yaşamın var edildiği sahaları zapturapt altına alma çabasından sorgulayabilmek mümkündür. Yaşamı hınçla tükettiririlen bir mefhum kılmak bu topraklarda süreğen bir devletli tavrıdır. Onun en son yansısı, Amed çevresindeki baskılardan, operasyon diye tecrit politikasından okunabilecektir. Yangın yeri kılınan ülkede yaralar kesintisizdir. Bir menzil sınırlarında, o sınırlarda yaşamaya çalışan yurttaşı kendinden saymayan, gel gelelim yurttaş olduğu açık olanlara karşıtlıkla onların haklarına taciz / taarruz süreğendir. Lice kırsalında yaratılan katran karanlığı, Türkiye denilen ülkenin gerisinde uygulanan tahakküm en keskin ve yıkıcı suretidir. Bugün bu menzilin yaşatmazlığı tescil olunmakta, hiddetle hayat yağmalanmaktadır.
Engellemelerin çoğaltıldığı, hayatın bir biçimde zapturapt altına alınmasının hala bunca yıldırı ve cendere ikliminde eksik bulunduğu yerde, ‘Bakur Kürdistan’ı geleceğimizi / gelecek olanın ta kendisini bildiriyor. Görünen, var edilen, süreğen kılınıp şekillendirilen hemen her şey tüm o fecaati kalıcı kılıyor. Savcılıkta ifadesi alınan gazeteciler Esra Solin Dal, Semiha Alankuş ve Mehmet Akdoğan, siyasetçiler; Figen Aras Kaplan, Hasan Hüseyin Ebem, Hüseyin Kaya, Fatma Gül, Azize İnanhan, Mehmet Nuri Özdemir, Hasan Çiçek, Hikmet Aralan, Yasemin Özer, Yüksel Baran, Prof. Dr. Nurettin Turgay, Vedat Dağ, Nejdet Sezgin, Tuğba Dündar, Zeki Baran, Nuran Günbati ve Mehmet Şenpolat adli kontrol şartıyla mahkemeye gönderildi. Mahkemeye sevk edilen 20 kişi, ifadelerinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılır.
Savcılıkta ifadesi alınan Fahri Özbay, Gülistan Yıldız, Abbas Aslan, Leyla Ayaz, Dilnaz Ekmekçi, Barış Koyun, Aygül Alagündüz, Adnan Akgül, Ayşan Kanuş Zengin, Ahmet Aslan, Zülküf Koyun ve Savaş Aslan ise "örgüt üyeliği" suçlamasıyla tutuklanma talebiyle mahkemeye gönderildi. Mahkemeye gönderilen 13 kişinin işlemleri Cuma günü halen sürmektedir. Diyarbakır'da gözaltına alınan gazetecilerden Abdurahman Gök, Lezgin Akdeniz ve Cihan Ölmez gözaltına alındıktan 4 gün sonra serbest bırakılır. Gazeteci Kibriye Evren ise tutuklanır.
Artı Gerçek’ten alıntılayalım: “Muş'un Varto ilçesinde güvenlik güçlerinin 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle takibe alınan otomobildeki 2'si kadın 5 kişi zırhlı araçtan açılan ateş sonucu öldürüldü. İl Jandarma Komutanlığı'nın açıklamasında, 'çatışmada öldürüldü' denilen 5 kişinin öldürüldüğü ana ilişkin yayınlanan görüntülerde, teslim olan kişilere bir askerin "teslim oldu vurmayın" itirazına rağmen araçtaki komutan tarafından 'vur emri' verildiği görülüyor. İnfaz görüntüleri kameralardadır. Görüntüde, zırhlı araçla takip edilen otomobile uzun süre ateş ediliyor. Lastikleri patlayan otomobilin sürücü kapısından elleri yukarda çıkan bir kişi teslim olarak araçtan uzaklaşıyor. Sürücünün ardından araçtan çıkan ve silahlı olduğu görülen diğer kişi koşarak uzaklaşırken açılan ateş sonucu öldürülüyor. Zırhlı araç bu kez namlusunu araca çevirip tarıyor. Daha sonra hem aracın diğer kapısından çıkan silahsız bir kişi hem de teslim olan araç sürücüsü kurşunların hedefi oluyor.”
Amed’in Lice ve Hani kırsalındaki altmışın üstündeki köydeki yoğun baskı ve sokağa çıkma yasakları 4 Ekim’den 12 Ekim tarihine kadar uygulanır. Cerahat öylesine pektir ki, yaşayan insanların hakları defalarca taciz olunur. Bir kez kolluğa güç verildi mi neler yapılabildiğini bildiğimiz doksanlı yıllar kararlılıkla yeniden imal olunur. 12 Ekim günü abluka sonlanmış olduğu bilgisi düşerken, Lice’nin Birlik Mahallesi’ne giriş çıkışların tam olarak sağlanmadığı ajanslara düşer. Teyakkuz halinde hayatlara gözdağı verilmeye, olur olmadık baskılamalarla o yaşam istencinin köküne kibrit suyu dökülmeye devam olunmaktadır.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli Lice'de kısa bir açıklamada bulunur. Diyarbakır merkezli operasyonlar ve yargılamalara dikkat çeken Temelli, şunları söyledi: “Yargı, siyaset vesayet altında karar veriyor. Bu hükümlerin vicdanlarda da toplumda da karşılığı yoktur. Türkiye’de yaşayan herkesi sürece duyarlı olmaya davet ediyoruz. Bu AKP’nin seçim kampanyasıdır. Bu kampanya şiddete ve zulme dayalıdır. Bu kampanya HDP ve Kürt düşmanlığına dayalıdır. Bütün çıplaklığı ile bir kez daha açığa çıkmıştır. Şiddet ve işkence ile operasyon gerçekleştirilmiştir. Bunların hesabını soracağız. Devletin kolluk güçleri bir kamu görevlisidir. Bunu unutmuş, sarayın emrine girerek, terör estiriyorlar. Kamu görevlisi iktidarın söylediği her şeyi yapmak zorunda değildir. Suç içeriyorsa eğer iktidar gidince adalet yakanıza yapışacaktır. Biz sizin yakanıza yapışacağız.”
Temelli, Lice’de ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve askeri operasyonlara ilişkin, “Büyük bir suç da Lice’de işleniyor. 1925’ten beri bu suç işleniyor. Bir asırdır bu suç işleniyor. İnsanlar katlediliyor. Yine böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. Lice asla siyasi iradesini teslim etmeyecektir. Bu iktidar bu iradeyi kırmak dışında bir şey peşinde değil. Seçim çalışmalarını da getirip buna bağlıyor” diye konuştu.
Bilindik, aşina, değdiği yerde yaralar açan, hayatı bildiğimiz tüm anlamlarıyla çürüten bir aklın var ettikleriyle o cennet denilen yer, cehennemin suretlerinden bir başkası kılınıyor. Yukarıdaki satırlar boyunca süregelen anlatım, yaşatılan zulüm bu hali yeryüzünde yeniden ve yeniden var etme istencinin boyutunu da bildirmektedir. Geleceği çokta zayi edilmiş bu sınır, şu yerde artık şimdinin de canına göz dikilmektedir. Bakur Kürdistan’ı salt bir gösteren ve bir bildiren olarak yeterince hazin bir Türkiye portresinde deney sahası kılınmaya devam olunandır. Cerahatin sırtını sıvazlayan, kötülüğün mümessilliğini üstlenmeye devam edenler sayesine yaşamdan eser kalmamaktadır. Yaşatan yer bahsi artık bir masaldır, tıpkı bu ülke bir hukuk devletidir denilip durulurken var edilen çürütme gibi, yok edilendir. Yaşamla ilintisi eksik gedik kalan her nüvesi çürütülen bir meseldir, tıpkı olmayan demokrasinin var edildiğini söyleyen devletlûnun bahislerinden sonra çıkan fırtınalar gibi... Yaşatmak meseli üstünkörü değil bile isteye yok edilendir... karanlık her yerdedir!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2018
Görseller - Anna BURNS + Michael BODIAM Craft Silent But Violent Mushroom Clouds
All Images Courtesy Of Anna BURNS + Michael BODIAM v/ Designboom
0 notes