Tumgik
#Ferdydurke ebook
ebookindiroku-blog · 7 years
Text
Ferdydurke Ebook
Ferdydurke “Ferdydurke’yi, Proust’un ölümünden sonra yazılmış üç veya dört büyük romandan birisi olarak görüyorum.” Milan Kundera “Ferdydurke, Nietzsche’ci diyebileceğim birkaç romandan birisi ve kesinlikle tek ‘komik’ romandır, eğer böyle bir tanımlama yapılabilirse.” Susan Sontag “Gombrowicz, bu yüzyılda, hatta belki de başka bir yüzyılda da kavrayamayacağımız meseleleri dert edinmiştir.” Czeslaw Milosz Polonya’da 1937’de yayımlanan Ferdydurke ilk önce Naziler, sonrasındaysa Komünist rejim tarafından yıllarca yasaklı kaldı. Savaştan hemen önce Arjantin’e yerleşen Gombrowicz, on yıl sonra Arjantinli arkadaşlarının yardımı ve teşvikiyle kendi romanını İspanyolcaya çevirince Ferdydurke kendi dilindeki tutsaklığından kurtulmakla kalmadı, Avrupa’nın da “edebiyat olayı” haline geldi: Modern roman, yeni bir başyapıt kazanmıştı. Fakat Ferdydurke baş döndürücü kimyasıyla sadece hayranlık değil merak da uyandırdı. Okumayanları okumaya, okuyanları ise bir sihrin büyüsünü anlamaya çağıran bir meraktı bu. Ne olup bittiğini anlamak isteyen veya kitabı bir başkasına tavsiye ederken zorlanan okurların yardımına neyse ki Gombrowicz’in kendisi yetişti: “Kendisine çocuk gibi davrandıkları için bir çocuğa dönüşen bir adamın grotesk bir hikâyesidir bu. Ferdydurke, insanoğlunun Büyük Toyluğu’nu ortaya çıkarmaya amaçlıyor. Kitapta da açıklandığı üzere, kendisini bazı davranışlarla açıklamak zorunda kalan saydam ve belirsiz bir varlıktır insan. Sonunda dışarıdan bakıldığında -başkaları için- kendi içinde olduğundan çok daha belirli ve kesin hale gelir. Bu durum, insanın gizli toyluğu ve başkalarıyla iletişime geçerken takındığı maske arasında trajik bir bölünmeye yol açar. Asıl kişiliğini bu maskeye uyarlamaktan başka çaresi kalmaz insanın; sanki göründüğü kişi, kendisiymiş gibi. ‘Ferdydurke insanı’nın da başkaları tarafından yaratılmış olduğunu; insanların, kendilerine ‘varoluş şekilleri’ diyebileceğimiz yeni şekiller dayatarak kendilerini yarattıklarını söyleyebiliriz.” Ferdydurke, Osman Fırat Baş’ın yıllar süren çalışmasıyla Lehçe aslından Türkçeye ilk kez çevrildi.
Ferdydurke Ebook
0 notes
guncelpdfindir-blog · 7 years
Text
Ferdydurke
Ferdydurke “Ferdydurke’yi, Proust’un ölümünden sonra yazılmış üç veya dört büyük romandan birisi olarak görüyorum.” Milan Kundera “Ferdydurke, Nietzsche’ci diyebileceğim birkaç romandan birisi ve kesinlikle tek ‘komik’ romandır, eğer böyle bir tanımlama yapılabilirse.” Susan Sontag “Gombrowicz, bu yüzyılda, hatta belki de başka bir yüzyılda da kavrayamayacağımız meseleleri dert edinmiştir.” Czeslaw Milosz Polonya’da 1937’de yayımlanan Ferdydurke ilk önce Naziler, sonrasındaysa Komünist rejim tarafından yıllarca yasaklı kaldı. Savaştan hemen önce Arjantin’e yerleşen Gombrowicz, on yıl sonra Arjantinli arkadaşlarının yardımı ve teşvikiyle kendi romanını İspanyolcaya çevirince Ferdydurke kendi dilindeki tutsaklığından kurtulmakla kalmadı, Avrupa’nın da “edebiyat olayı” haline geldi: Modern roman, yeni bir başyapıt kazanmıştı. Fakat Ferdydurke baş döndürücü kimyasıyla sadece hayranlık değil merak da uyandırdı. Okumayanları okumaya, okuyanları ise bir sihrin büyüsünü anlamaya çağıran bir meraktı bu. Ne olup bittiğini anlamak isteyen veya kitabı bir başkasına tavsiye ederken zorlanan okurların yardımına neyse ki Gombrowicz’in kendisi yetişti: “Kendisine çocuk gibi davrandıkları için bir çocuğa dönüşen bir adamın grotesk bir hikâyesidir bu. Ferdydurke, insanoğlunun Büyük Toyluğu’nu ortaya çıkarmaya amaçlıyor. Kitapta da açıklandığı üzere, kendisini bazı davranışlarla açıklamak zorunda kalan saydam ve belirsiz bir varlıktır insan. Sonunda dışarıdan bakıldığında -başkaları için- kendi içinde olduğundan çok daha belirli ve kesin hale gelir. Bu durum, insanın gizli toyluğu ve başkalarıyla iletişime geçerken takındığı maske arasında trajik bir bölünmeye yol açar. Asıl kişiliğini bu maskeye uyarlamaktan başka çaresi kalmaz insanın; sanki göründüğü kişi, kendisiymiş gibi. ‘Ferdydurke insanı’nın da başkaları tarafından yaratılmış olduğunu; insanların, kendilerine ‘varoluş şekilleri’ diyebileceğimiz yeni şekiller dayatarak kendilerini yarattıklarını söyleyebiliriz.” Ferdydurke, Osman Fırat Baş’ın yıllar süren çalışmasıyla Lehçe aslından Türkçeye ilk kez çevrildi.
Ferdydurke
0 notes
pdfindiroku-blog · 7 years
Text
Ferdydurke
Ferdydurke
Ferdydurke “Ferdydurke’yi, Proust’un ölümünden sonra yazılmış üç veya dört büyük romandan birisi olarak görüyorum.” Milan Kundera “Ferdydurke, Nietzsche’ci diyebileceğim birkaç romandan birisi ve kesinlikle tek ‘komik’ romandır, eğer böyle bir tanımlama yapılabilirse.” Susan Sontag “Gombrowicz, bu yüzyılda, hatta belki de başka bir yüzyılda da kavrayamayacağımız meseleleri dert edinmiştir.” Czeslaw Milosz Polonya’da 1937’de yayımlanan Ferdydurke ilk önce Naziler, sonrasındaysa Komünist rejim tarafından yıllarca yasaklı kaldı. Savaştan hemen önce Arjantin’e yerleşen Gombrowicz, on yıl sonra Arjantinli arkadaşlarının yardımı ve teşvikiyle kendi romanını İspanyolcaya çevirince Ferdydurke kendi dilindeki tutsaklığından kurtulmakla kalmadı, Avrupa’nın da “edebiyat olayı” haline geldi: Modern roman, yeni bir başyapıt kazanmıştı. Fakat Ferdydurke baş döndürücü kimyasıyla sadece hayranlık değil merak da uyandırdı. Okumayanları okumaya, okuyanları ise bir sihrin büyüsünü anlamaya çağıran bir meraktı bu. Ne olup bittiğini anlamak isteyen veya kitabı bir başkasına tavsiye ederken zorlanan okurların yardımına neyse ki Gombrowicz’in kendisi yetişti: “Kendisine çocuk gibi davrandıkları için bir çocuğa dönüşen bir adamın grotesk bir hikâyesidir bu. Ferdydurke, insanoğlunun Büyük Toyluğu’nu ortaya çıkarmaya amaçlıyor. Kitapta da açıklandığı üzere, kendisini bazı davranışlarla açıklamak zorunda kalan saydam ve belirsiz bir varlıktır insan. Sonunda dışarıdan bakıldığında -başkaları için- kendi içinde olduğundan çok daha belirli ve kesin hale gelir. Bu durum, insanın gizli toyluğu ve başkalarıyla iletişime geçerken takındığı maske arasında trajik bir bölünmeye yol açar. Asıl kişiliğini bu maskeye uyarlamaktan başka çaresi kalmaz insanın; sanki göründüğü kişi, kendisiymiş gibi. ‘Ferdydurke insanı’nın da başkaları tarafından yaratılmış olduğunu; insanların, kendilerine ‘varoluş şekilleri’ diyebileceğimiz yeni şekiller dayatarak kendilerini yarattıklarını söyleyebiliriz.” Ferdydurke, Osman Fırat Baş’ın yıllar süren çalışmasıyla Lehçe aslından Türkçeye ilk kez çevrildi.
Ferdydurke
0 notes
yagirlisheree-blog · 7 years
Text
Potęga Cimcirymci
„Iwona księżniczka Burgunda” zaliczana jest do młodzieńczego okresu twórczości Gombrowicza – czasu, w którym zagadnieniu Formy, zwłaszcza jako determinanty życia człowieka, poświęcił najwięcej refleksji i uwagi. Wydrukowana w „Skamandrze” rok po opublikowaniu „Ferdydurke”, rzecz mignęła niemal niezauważona. A szkoda, bo to czyni ją ciekawszą, że nie tylko porusza problem istnienia i niemożności niezależnego bytowania człowieka w świecie owładniętym Formą, lecz jako dramat przenosi całość na scenę, która swoimi nieodłącznymi atrybutami – teatralnością i kostiumem – uwypukla i podkreśla wymowę utworu. Jak zbudował świat tego utworu Gombrowicz? Oto mamy dwór królewski, parę królewską i ich syna, następcę tronu Filipa, który spotyka na spacerze istotę niepociągającą, nieinteresującą i deprymującą go każdą cząstką swego istnienia – Iwonę. Nudna, trwożliwa dziewczyna prowokuje księcia i jego towarzyszy do zabawy jej kosztem, jednak Filip nie może pogodzić się z tym, że dziewczyna musi go denerwować tylko na mocy stereotypu i zdobywa się na iście młodzieńczy bunt: odrzuca myśl, że zainteresowaniem darzyć należy jedynie panny ładne i pociągające i postanawia pokochać Iwonę. W tym celu przedstawia ją rodzicom jako swą narzeczoną i zabiera na królewski dwór, który od momentu jej przybycia ulega powolnemu rozkładowi – do tego stopnia, że rodzina królewska zaczyna dyszeć chęcią mordu nieszczęsnej Cimcirymci. Dlaczego? Przyczyna tkwi w Iwonie – główna bohaterka, paradoksalnie, wypowiada w dramacie raptem parę słów, zdaje się również nie reagować na słowa do niej skierowane. Jej niezdolność do nawiązania jakichkolwiek konwencjonalnych kontaktów z otoczeniem, postawa pełna negacji wszystkiego, nie wpisuje się w żaden znany plan postępowania. Iwona istnieje jednak w dramacie, jakoś się przecież zachowuje i zachowanie to wyraża czasem zniechęcenie, czasem obrazę, a także miłość. Książę Filip, nie mogąc znieść, że stanowi obiekt tak niewdzięcznego uczucia, pragnie ją odesłać. Paraliżuje go jednak myśl, że nie może nią pogardzać, jeśli jest jej ukochanym. To, że Iwona zamknęła go w sobie, w swojej myśli i swoim wnętrzu sprawia, że następca tronu żywić zaczyna to samo pragnienie co pozostali mieszkańcy dworu. ebook download Iwona bowiem swym istnieniem apeluje do wszystkiego, co w każdej osobie niewydarzone, przywodzi na myśl własne braki, brudy i grzeszki. Z tego właśnie powodu dwór mobilizuje wszystkie swoje siły, blaski i wyższości i – właśnie, co? Siła utworu tkwi w niezwykle trafnym doborze miejsca i sytuacji – uniwersalność dworu królewskiego, czczącego doskonałość Formy, pozwala na skrupulatną weryfikację społecznych stereotypów. Bo tym jest właśnie w tym utworze (podobnie zresztą jak w „Ferdyturke”) Forma – zbiorem społecznych nakazów, które nie pozwalają na swobodę w wyborze postępowania. Nie poddaje się im jednak Iwona, która nie chcąc przyjąć żadnej narzucanej jej roli sprawia, że Forma, pozbawiona punktu odniesienia, pożera samą siebie. Jej milczenie jest tu tarczą przeciwko światu, który ją krzywdzi, wyraża więcej niż słowa, jest swego rodzaju mową negatywną. Nie jest jednak łatwo o właściwą ocenę postaw bohaterów: czy Iwona jest tylko wewnętrznym problemem Filipa, czy też pełnokrwistą postacią, outsiderem, który swe klęski ponosi w interakcji z otoczeniem? A sam Filip – jest buntownikiem przeciwko społecznemu porządkowi, któremu odwrót od Iwony dyktuje czysty konformizm, czy może romantykiem, szukającym uczucia w relacji dotychczas niepoddanej skodyfikowaniu, który szybko przekonuje się, że nie ma mowy o swobodzie i suwerenności nawet w tak bardzo niekonwencjonalnym związku? To już czytelnik musi ocenić sam. „Iwona księżniczka Burgunda” to ważkie przemyślenia podane iście po gombrowiczowsku, wciągająca fabuła, przystawalność do każdego miejsca i czasu, zadziwiająca współczesność i nowoczesność. Z tego też powodu polecam serdecznie.
0 notes