#Filipinler
Explore tagged Tumblr posts
honeybabyjad333 · 6 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
4 notes · View notes
alaturkaamerika · 7 months ago
Text
Amerikalı YouTuber Elliot Eastman Filipinler’de Kaçırılarak Öldürüldü
Amerikalı YouTuber Elliot Eastman, Filipinler’de kaçırılarak öldürüldü. Cesedi denize atılırken, saldırının motivasyonları arasında zengin bir yabancı olarak hedef alınması öne çıkıyor. Amerikalı YouTuber Elliot Eastman, Filipinler’in Zamboanga del Norte bölgesinde kaçırılarak öldürüldü. Cesedi denize atılan Eastman, zengin bir yabancı olarak hedef alındı. Kaçırılma öncesinde hayatının tehlikede…
0 notes
tripuck · 7 months ago
Link
0 notes
musispoedmacarsiv · 2 years ago
Text
30 Temmuz 2023 Norveç Filipinler Maçı
*Yeni Zelanda'nın Auckland kentindeki Eden Park'ta saat 10:00'da başlayacak olan 2023 FIFA Kadınlar Dünya Kupası A Grubu üçüncü ve son maçı. Müsabakanın hakemliğini Kanadalı Marie-Soleil Beaudoin yapacak.
*TRT Spor'dan naklen yayınlanacak olan maç.
*6. dakikada Sophie Roman Haug'un attığı golle Norveç 1-0 öne geçti.
*17. dakikada tekrar Sophie Roman Haug bu kez kafayla yazdı ve 2-0 oldu.
*31. dakikada Caroline Graham Hansen uzaktan ağları sarstı ve durum 3-0'a geldi.
*İlk devreyi Norveç 3-0 önde kapattı.
*48. dakikada Alicia Barker kendi kalesine atınca tabelayı 4-0 yaptı.
*53. dakikada Guro Reiten penaltıyı gole çevirdi; 5-0.
*67. dakikada Sofia Harrison direkt kırmızı kartı gördü ve Filipinler 10 kişi kaldı. Oyuna girdikten 10 dakika sonra takımını eksik bıraktı.
*90+5. dakikada Sophie Roman Haug kafayla hat-trick'ini tamamladı ve durumu 6-0'a getirdi.
*Norveç 6-0'lık sonuçla kazanan taraf olarak 4 puan ve averajla 2. sırayı elde edip Son 16'ya yükseldi. Filipinler ise 3 puanla 4. ve son sırada kalarak macerasını noktaladı.
0 notes
siegram-com · 1 year ago
Text
Güney Çin Denizi'nde Filipinler ve Çin Arasındaki Gerilim: "Büyük Endişe
Güney Çin Denizi’nde gerilim: “Büyük bir endişeyle izliyoruz” Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos, Pekin’in Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlerini “büyük bir endişe” ile takip ettiklerini ifade etti. Marcos, bugünkü açıklamasını, son iki yılın “en kötüsü” olarak tanımlanan son çatışmaların ardından yaptı. Son olaylar, iki ülkenin hak iddia ettiği Spratly Adaları’ndaki İkinci Thomas Sığlığı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tibbivearomatikbitkiler · 1 year ago
Text
Velvet Elması Meyvesi Nedir?
Velvet Elması Meyvesi Nedir?
Tumblr media
#Abanozağacıgiller, #AğaçBakımı, #AğaçTürleri, #BahçeDüzenleme, #BesinDeğeriYüksekMeyveler, #BitkiÇeşitleri, #BitkiTanıtımı, #BitkiYetiştirme, #DiospyrosBlancoi, #DiospyrosCinsi, #DiospyrosDiscolor, #DoğaKoruma, #DoğalDestek, #DoğalHabitatları, #EgzotikAğaçTürleri, #EgzotikBitkiler, #EgzotikMeyveler, #ExoecariaAgallocha, #FilipinlerMeyvesi, #GelenekselTıp, #KadifeElma, #Kamagong, #KorumaAltınaAlınanMeyveler, #MaboloAğacı, #MaboloFruit, #MaboloMeyvesi, #MaboloTree, #MeyveTürleri, #MeyveYetiştirmeİpuçları, #NesliTehlikeAltındakiMeyveler, #NesliTükenmeTehlikesi, #SağlıklıBeslenme, #SeraYetiştiriciliği, #SürdürülebilirTarım, #SüsBitkileri, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #TropikalAğaçTürleri, #TropikalBölgelerdeYetişenMeyveler, #TropikalİklimBitkileri, #TropikalIklimMeyveleri, #TropikalMeyve, #TropikalMeyveÇeşitleri, #TropikalMeyveler, #TürkiyeDeYetişenEgzotikMeyveler, #VelvetAğacı, #VelvetApple, #VelvetElmasıMeyvesi, #VelvetElmasıNedir, #VelvetElmasıTürkiyeYetişirMi, #VelvetElmasıTürleri, #YabaniAğaçlar, #YabaniMeyveler https://is.gd/ilBPEu https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/velvet-elmasi-meyvesi-nedir/
Velvet elması meyvesi Nedir? Velvet elması (Diospyros discolor); abanozağacıgiller familyasına sahip trabzon hurması ile akraba olan tropikal bir ağaçtır. Mabolo ağacı, kadife elma, kamagong gibi isimleri de vardır. Filipinlere özgü bir meyvedir, günümüzde nesli tükenme tehlikesi altında olduğundan koruma altına alınmıştır.
Velvet elması meyvesi veya diğer adıyla mabolo meyvesi, günümüzde nesli tehlike altında olan bitki ve meyveler arasında yer almaktadır. Bu meyve, tropikal iklimlerde yetişen ve genellikle Filipinler gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde bulunan büyük, çabuk büyüyen bir ağaçtan gelir.
Ancak, habitat kaybı, ormansızlaşma ve tarım faaliyetleri gibi çeşitli tehditlerle karşı karşıyadır. Ayrıca, bu meyveyi üreten ağaçların aşırı kesimi ve toplamada sürdürülebilir olmayan yöntemler de neslinin azalmasına katkıda bulunmuştur. Velvet Elması, botanik adıyla Diospyros blancoi, tropikal bölgelerde yetişen bir meyve ağacının meyvesidir. Velvet elması, Diospyros cinsine ait bir türdür ve genellikle Güneydoğu Asya‘nın sıcak iklimlerinde, özellikle Filipinler’de bulunur. Bu egzotik meyve, dış görünüşü ve lezzetiyle dikkat çeker.
Velvet elması meyvesi, genellikle orta büyüklükte, yuvarlak ve düzgün bir şekle sahiptir. Kabuğu, olgunlaştıkça koyu kahverengi ve kadifemsi bir dokuya sahip olan meyvenin ismini bu özelliğinden alır. Kabuk altında ise yumuşak, yoğun ve tatlı bir et bulunur. Meyvenin tadı, olgunlaştıkça şekerlenen ve hafif bir vanilya aromasıyla zenginleşen bir dokuya sahiptir.
Velvet elması, besleyici özellikleri ile de dikkat çeker. İçeriğinde lif, C vitamini, demir ve kalsiyum gibi vitamin ve mineraller bulunur. Bu meyve, özellikle antioksidan özellikleriyle vücut için faydalı olabilir. Ayrıca, lif içeriği sindirim sistemine destek sağlar. Velvet elması, genellikle taze olarak tüketilir. Meyvesi doğrudan soyularak ya da dilimlenerek yenilebilir. Aynı zamanda tatlılar, reçeller veya meyve salataları için kullanılabilir. Geleneksel tıpta da kullanılan velvet elması, bazı kültürlerde sağlık sorunlarına karşı doğal bir destek olarak kabul edilir.
Velvet elması egzotik bir meyve olup, benzersiz tadı ve besleyici özellikleriyle öne çıkar. Tropikal iklimlerde yetişen bu meyve, sağlıklı beslenmeyi destekleyen lezzetli bir seçenektir.
Velvet Elması Türkiye’de yetişir mi ?
Velvet elması meyvesi, tropikal iklimleri seven ve genellikle sıcak, nemli bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Türkiye’nin genel iklimi bu meyvenin doğal olarak yetişmesi için uygun değildir. Çünkü velvet elması meyvesi, genellikle Güneydoğu Asya ülkeleri gibi daha sıcak ve tropikal iklimlere özgüdür.
Ancak, sera ortamlarında veya özel şartlarda kontrollü bir ortamda yetiştirme çabaları ile belirli bölgelerde bu tür meyvelerin yetiştirilmesi mümkün olabilir. Ancak, bu, özel koşullar ve dikkatli bakım gerektiren bir süreç olacaktır.
0 notes
latinotiktok · 2 months ago
Note
vi un tiktok que decia que Tailandia es el Brasil de Asia y ahora necesito saber que pais es asia es cada pais de latam!!
No sé, yo solo sé que los filipinls siempre se sintieron como hermanos nuestros para mí dnfbsnfndn
26 notes · View notes
onderkaracay · 1 year ago
Text
Tumblr media
🎯 HOLDİNG BANKALARINA DEVLET DERHAL EL KOYMALIDIR 🎯
Geleceklerini kimseye vermiyorlarmış. Hangi gelecekten bahsediyorsunuz? Zehir taciri ve tefecilik yaparak Türk ulusunu küresel şirk ortaklarınız ile sömürme geleceğinden mi? Atatürk ile bayramdan bayrama toplumu aldatarak mı?
Atatürk'ün gençlerine zulüm edeceksiniz Türk ulusunu soyup soğana çeviregeksiniz sonrada kalkıp biz yolumuza devam etmek istiyoruz diyeceksiniz! Hangi yüz ile bunu istiyorsunuz?
Toprak ağası, para ağası istemiyoruz.
Siz değil miydiniz? Kendinizi ülke notu ile yarıştıran. Bu holdingin banka notu Türk Cumhuriyeti notundan daha yüksekmiş. Notunuzu Türk Fırtınası verdi.
2002 yılında yazdığınız mektup duruyor elimde. Aynen şöyle yazıyor;
Ülke ekonomisinde çok önemli değişim olacak bizde buna uygun değişeceğiz. İktidar siz mi oldunuz? Yoksa iktidara istediğiniz şekilde bir düzen kurmak için talan mı başlatınız? Ben içinizde bunların kaydını tutuyordum. Boşuna mı tuttum? Yaşamım bu zulmü hak ettiği bir şekilde ortadan kalkmasıdır.
Tüsiad bir bakıyorsunuz gazetelere ilan veriyor hükümet düşürüyor Türk ulusunu tehdit ediyor.
Bir bakıyorsunuz tesev denen bir sivil toplum kuruluşu ile bize Anayasa yapmaya kalkıyor. Siz kimsiniz ya? Anayasa yapıyorsunuz?
Her darbede her ekonomik krizde ayrı bir vurgun vurdunuz.
12 Eylül serbest piyasa ekonomisi adı altında serbest ahlaksızlık adı ile faiz, döviz ve borsa saç ayağı ile servete servet katmadınız mı?
Her askeri veya sivil darbe nedense sadece size yaradı! Neden?
Karşımızda bizim silahların bize doğrultulmasını yani tankları ve soygun aracı tanklardan daha tehlikeli bank görmek istemiyoruz.
Darbeci general Kenan Evren'e Vehb Koç'un mektupla verdiği talimatlar ve son satır emrinize amadeyim ne demek?
Emeğin tüm haklarını bu darbe ile tırpanlandı.
12 Eylül 1980 sonrası siyasi parti kalmadı size hizmet eden kişilere teslim edildi.
2002 yılında iktidar olan ve siyasi partiler yasasını değiştireceğiz diyerek unutup yeri geldi Anayasa tanımadı yeri geldi bugün ki gibi Anayasa değişikliği yapmaya kalktı.
Sizin bizim Anayasamız ortak toplum sözleşmesi ile derdiniz nedir?
Siz değil misiniz?
İngiltere'de kelebek uçsa Filipinler de fırtına çıkar diyen.
Cumhuriyet bitmiştir diyen Abdullah Gül'e İngiliz kraliyet ailesi ödülünü ayarlayan Suzan Sabancı Dinçer değil mi?
2009 yılında bu İngiliz derin devlet yapısında ülkemiz aleyhine hangi faaliyetleri yapmak adına mütevelli heyetinde yer aldı.
Batı çetesi böyledir işte. Kullanır sonra servis eder.
Ben buna Mobbing Bank ile tepki gösterdikten sonra doğru bir iş yapıyorsanız neden istifa ettiniz?
Yerinize diğer holding gururla kurumsal desteği hangi amaçlarla bu derin devlet yapısına hizmet veriyor?
Tüpraş bu yüzden mi İngilizlerin oldu?
Sizin Amerikan ve İngiliz derin devlet yapıları içinde işiniz nedir?
Mobbing Bank sonrası neden ülkeden kaçarcasına Malta (MaltaSA) vatandaşlığı aldınız?
Yirmi yıldır tefeci bankalarınız ile banka çalışanlarına ve müşterilere yapmadığınız kötülük kalmadı.
Her ürün satarken daha doğrusu her kredi ve kredi kartı satışı sonrası bir bölge müdürünüz 'ÇANI ÇALIYORUZ' çalışanlara mesaj atarken amacınız neydi?
Yeni belgeli kitaplar yazmamı ister misiniz?
2007 yılında geleceğin liderleri eğitimine beni tanrılar okulu kitabının yazarı eylem filozofu dr d'anna ile banka, kredi, kredi kartı, borç, tüketim, müşteri vb araçlar birer tanrıdır önce siz tapacak sonra bankaya gelenlerin bu tanrılara tapmasını sağlayacaksınız demediniz mi?
Belgesini yayınlamamı ister misiniz?
2001 yılında merkez Bankası başkanı Bilderberg belgeli Gazi Erçel kur iki katına çıkacak diye size haber verdi bir gecede servetiniz kadar vurgun vurdunuz. 11 Eylül günü Amerika terör bahanesi ile bizlere savaş açarken siz aynı gün bu çetenin adamı merkez Bankası başkanı aracılığıyla kendi parasını da yabancı paraya çevirerek birlikte Türk ulusu dolandırılmadı mı? Bu krizde en güçlü çıkan banka biz olduk denediniz mi?
Bu para henüz Türk ulusuna geri iade edilmiş değil.
Mustafa Koç Amerikan derin devlet yapısı Bilderberg ile gazeteci, her siyasi parti içinde siyasetçi ve işadamı bu gizli toplantılara neden çağırıyordu?
Sizin bu küresel çeteler ile ne işiniz olabilir?
Bir kez daha söylüyorum. Devlet irade ortaya koysun bunu bir kez daha ihbar ediyorum bu bankalara derhal el koysun.
Türk devrimi sonunda eninde sonunda kamulaştırma ile tefecilik Anadolu da tarih olacak.
Utanmadan kalkıp bugün Atatürk ile toplumu aldatmaya kalkıyorsunuz.
Biz bu ülkede bu ülkenin yurttaşları olarak bize zulüm boyutunda eziyet ettiğiniz için ayrıcalıklı sınıf istemiyoruz.
Her mahallede birer milyoner değil birer tehdit oldunuz.
Hangi yüz ile geleceğinizi kimseye vermiyorsunuz?
Bu servetleri Amerika, İngiltere ve israil de mi yaptınız?
Kamulaştırma bedeli neyse alır bu ülkelerden birine gider orada aynısını yaparsınız.
Her ihanetin er ya da geç bir bedeli vardır.
Sizin ihanetinizde buraya kadarmış.
Önder Karaçay
2 notes · View notes
okumaodasi · 2 years ago
Text
GÖRMEDİĞİM ATIK BENİM DEĞİLDİR
Dünyada her yıl toplam 350 milyon tondan fazla plastik atık üretiliyor.
Tumblr media
Bazı mutsuz ve monoton ruhlar tarafından skiouros teriminin anlamının sadece “gölge-kuyruk” olduğu, ya kuyruğun sahibiyle hemen hemen aynı boyutlarda olduğu ve onu gölgesi gibi takip ettiği ya da kendisinin kabarıklığından, gerçek dışı yumuşaklığından kaynaklandığı iddia edilir. Ancak sincabın dinlenirken ve korkusuzken kuyruğunu her zaman bir şemsiye gibi sırtının üzerinde tuttuğu gerçeği bir yana, o bu dünyadaki güzel kibirlerden birine hayat verir.
Atık doğası gereği, ille de atık olması gereken bir nesne değil. Aslına bakılırsa hiçbir şey değil. Atık algısı bu nedenle göreceli. Atık bir amaca hizmet etmeyen veya artık istenmeyen nesne olarak tanımlanıyor.
Gözden çıkarılmış atık işlenebildiği takdirde ömrünü uzatabiliyor. Atığın döngüselliği onu dinamik kılıyor. Atık endüstriyel toplumların gelişmesinde büyük bir rol oynuyor.  Kurduğu uzun zincirle modern dünyanın en belirgin karakteristiğini yansıtıyor.
Tarihin akışındaki tüketici değişimi, modern yaşamda atığın önemini belirginleştiriyor. 18. yüzyıldan itibaren endüstrileşmiş toplumlarda artan tüketimi temsil ediyor. Bu nedenle atık modern toplumların tarihinde gölge-kuyruk olarak adlandırılıyor.
Atık, devasa miktarlarda üretildiğinde nasıl yönetileceği sorusunu doğuruyor. Atık yönetimi karmaşık bir görev olmakla birlikte dünyanın üzerindeki toksinleri temizlemek bir mecburiyet. Atık yönetim tesisleri, endüstriyel toplumların karaciğeri ve modern endüstriyel sistemlerin “sürdürülebilirlik” için sunduğu bileşenlerden biri. Her şeye rağmen etkili bir atık yönetimi için olmazsa olmaz gerekliliklerse fazlasıyla maliyetli. “Ülke ne kadar zenginse bu tesislere yatırım yapacak donanıma o kadar sahiptir,” düşüncesi son derece basit, kitlesel tüketimi kışkırtan uyarıcıların başında geliyor. Oysa atığın hatrı sayılır miktarı limanlara gönderiliyor. Bunun ardındaki mantık ve motivasyon, atığın gemilere yüklenmesinde öncü rol oynayan baskın güçlerin siyasi ve ekonomik temellerinde yatıyor.
Khian Sea ve Koko
Modern dünyanın endüstriyel toplumlarındaki kitlesel tüketimin bir kısmı “Gözden ��rak, gönülden ırak” mantığını baskın kıldı. Atığın günlük hayatlarımızı doğrudan etkilemesine gerek yoktu. İstenmeyen bir şey için en kolay çözüm. Toksik ve riskli atık yönetiminde karşılaşılan zorluklar, endüstriyel ülkelerdeki aktörlere atığı gemiyle başka ülkelere gönderme çözümünü adeta altın tepside sundu. Atığın gemiyle sınır dışına yollanmasıyla sorun etkili ve ucuza giderildi. Döngüsü uzayan atık, küresel ekonomi ve siyaset sahnesinde kendine geniş bir yer buldu.
Toksik ve riskli atığın sınırötesi hareketleri, milyar dolarlık bir iş modeli ortaya çıkardı. Güney’de yoğunlaşan küresel ekonomik pazarda güçsüz konumdaki yoksul ülkeler, atığı gözden uzak tutma çözümünde ilk aracı haline geldiler. 1980’lerdeki iki olay, uluslararası manşetlere taşınmasıyla kamuoyunun gündemine oturdu: Khian Sea kargo gemisi pazarlığı ve Koko olayı.
1986’da Pensilvanya’nın evsel atıklarının yakılmasıyla ortaya çıkan 14 bin ton kül, lokal atık artışıyla mücadele etmek zorunda kaldığı için 1984’te tüm atık ithalatını sınırlayan New Jersey’ye dökülmek yerine, Khian Sea kargo gemisine yüklendi ve Bahamalar’a doğru yola çıktı. Yükünün boşaltılması yetkililerce reddedilen gemi bir seneyi aşkın süre kendine yeni bir durak aradı. Atığın 4 bin tonu, gübre olduğu iddia edilerek, Haiti’de bir kumsala döküldü. Greenpeace yetkilileri tarafından bilgilendirilen Haiti hükümeti, atığın geri yüklenmesini istese de Khian Sea çoktan demir almıştı. Geriye kalan 10 bin ton, Filipinler dahil birçok ülkenin atığı reddetmesi nedeniyle 1988’de denize bırakıldı.
Koko olayı ise 1987-1988 yıllarında İtalya’dan Nijerya’nın Koko kentine doğru yola çıkan 3.884 ton toksik atığın inşaat malzemesi olarak etiketlenmesi ve yerel halkın atık Koko’ya ulaştıktan sonra hastalanmasının ardından gündeme taşındı. Araştırmaların sonunda kargonun x-ray atığı, Norveçli Dana Cyanamid’ce üretilen metil melamin, birçok İtalyan üreticiden gelen dimetil ve etil asetat formaldehit gibi toksik atık içerdiği ortaya çıktı.
Hikaye, toksik atıkların Avrupa’da yeni destinasyon bulma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından geminin 1988’de İtalya’ya dönmesiyle son buldu.
Atık ticareti işi ekonomik, politik ve sosyal bakış açılarını birbirine karıştıran karmaşık bir sürece işaret ediyordu ve dünya ölçeğinde sosyoekonomik eşitsizlik uçurumunu derinleştirdi.
1960’ların ortasında yeşermeye başlayan çevresel farkındalıkla odak eninde sonunda “çevresel adalete” kaydı. Yoksul ülkelerin çevresel olarak araçsallaştırılması endişesi 1980’lerin sonuna kadar devam etti. Bu devamlılık ırkçılık, sosyal adalet, insan hakları ve çevrecilik alaşımının bir araya gelmesine, bugün bildiğimiz adıyla çevresel adalet hareketine öncülük etti.
Toksik sömürgecilik söz konusu olduğunda, çevresel adalet hareketi kültürel çeşitlilik temeline dayanan çevresel adaletsizliğin yanı sıra zengin ve yoksul ülkeler arasındaki sosyal ve politik eşitsizliği de gün yüzüne çıkarmayı amaçlıyordu.
Toksik atık ticareti
1970’ler boyunca büyüyen çevresel farkındalıkla uyumlu olarak, küresel toplumun çevre koruma eylemlerinde belirgin bir artış gözlendi. Acil küresel eylem baskısıyla su ve hava kirliliği gibi çok sayıda olay basında yer buldu. Daha önce düzgün şekilde denetlenmeyen toksik atıkların ticareti konusu, sadece çevreyi değil insan sağlığını da korumak adına önemli bir meseleye dönüştü. Çevresel adaletsizliğin temel sosyal haklardan mahrumiyeti artırdığı ve ülkeler arasındaki uçurumu derinleştirdiği gerçeği iyice netleşti.
Toksik ve riskli atıkların gelişmekte olan ve endüstrileşmiş ülkeler arasındaki ticareti, elbette adil koşullar altında gerçekleştirilmiyordu. Dünyanın bölüştüğü finansal pozisyonlar, zamanın başlangıcından beri zaten asimetrikti.
Temelleri 1970’lerde Bretton Wood sisteminin çökmesiyle atılan 1980’ler resesyonu, ekonomik resmin ana karakterini oluşturuyordu. Resesyon daha az endüstrileşmiş bölgelerde devasa bir borç krizi olarak karşılık buldu. Bu krizden çıkış yolunun taşlarını da ABD Hazine Bakanlığı, IMF ve Dünya Bankası neoliberal yaptırımlarla döşedi. Sadece borç krizine değil, bölgesel ekonomik farklılıklara da çare olacak Washington Konsensusu, 1990’lı yıllara gelindiğinde eşitsizliği, çevresel hasarı ve sosyoekonomik yankıları artıran bir paradoksa dönüşmüştü.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)’nca 1989’da hazırlanan Basel Sözleşmesi, riskli atıkların sınırötesi hareketlerini kontrol etme ve bu hareketleri düzenleme tartışmasını 116 üye ülkenin dikkatine sundu. Konferans uluslara atıklarını yönetmeleri için harekete geçme çağrısının yapıldığı ilk resmi girişimdi.
Gelişmekte olan ülkelerin bu gibi atıklardan korunmasını, gelişmiş ülkelerin bu ticaretten sorumlu tutulmasını amaçlıyordu. Sözleşme, toksik atık ticaretinin sınırlandırılması açısından bir köşe taşı niteliğindeydi. Atık sömürgeciliği, bir kavram olarak ilk kez dillendirildi ve kayda geçti.
Sömürgeciliğe sömürgecilik demek
Çoğunlukla hükümetler ve sivil toplum kuruluşları aktörleri tarafından kullanılan “atık sömürgeciliği” kavramı, aralarında elektronik atık, kalıcı organik kirletici, endüstriyel atık, yetkisi alınmış gemiler, kentsel katı atık, radyoaktif atık ve diğer atıklar olmak üzere çeşitli zehirli ve riskli atığın sınır ötesinde imha edilmesi anlamında kullanılıyor. Bu kullanım, kardeş kavramlar da doğuruyor. Çöp emperyalizmi, toksik kolonyalizm, nükleer kolonyalizm ve toksik terörizm, her zaman ayrıcalıklı ve varlıklı bölgelerdeki atığın daha düşük ekonomik statüye sahip bölgelerdeki sınırötesi hareketlerle ilgili.
Ancak atık sömürgeciliği atığın kolonyal merkezlerden çevreye ihracatının ötesine geçerek merkezleri olabildiğince güçlendirmeyi amaçlıyor. Sömürgeciliğin –yerleşimci, çıkarıcı, içten ve dıştan olmak üzere– pek çok formu olsa da hepsi tek bir ortak paydada buluşuyor: Sömürgecilik, yerleşimcinin kendi amaçları doğrultusunda o karaya erişimini garanti eden hakimiyet sistemi. Bu her zaman yerleşmek için bir arazi veya çıkarmak için su haklarına sahip olmak anlamına gelmiyor. Karayla ilişkili kültürel tasarımlar ve semboller moda için erişime açılabiliyor. Boru hatları, hava hareketleri ve gemi rotaları ile kara, kirletilecek bir çukura dönüşmeye başlıyor. Sömürgecilikte esas motivasyon din, etnisite, uygarlık yarışı değil, sınıra erişimdir. Bölgesellik, yerleşimci sömürgeciliğin en belirgin ve küçümsenemeyecek bileşenidir. Nerede olduğu fark etmeksizin, bir karayı çukur olarak kullanmanın kökleri sömürgecilikte aranmalıdır. Kirliliğe sınır koymak sömürgeciliktir, çünkü belli miktarda kirliliğin o karaya bırakılmasına izin verilmiş demektir. Atığın ve toksik maddelerin o karada yaşayan yerli halka verdiği zarar sömürgeciliktir. Plastikten ve kağıttan gözden çıkarılabilir şeyler yaratmak için o karanın petrol ve doğalgazını kullanmak sömürgeciliktir. Geridönüşüm, yakma gibi yöntemlerle atığın icabına bakmak adına o karayı kullanmak sömürgeciliktir.
Kolonyal bir yanılsama: Geridönüşüm
O dönem için görece yeni bir konsept olan geridönüşüm endüstrisi, Basel Sözleşmesi’nde bir açık buldu. Geridönüşüm atıkları anlaşmaya dahildi, ancak geridönüştürülecek şeylerde “geridönüştürülecek atık” etiketinden sakınılabilirdi. Örneğin kullanılmış pillerin, eğer halen kullanılabilirlerse veya parçaları kullanılabilir durumdaysa, atık olarak etiketlenmesine gerek olmayabilirdi. Varış noktasına ulaştığında, seçili parçaların geri dönüştürmek için ayrıştırılması sırasında ortaya çıkacak toksik atığın geridönüştürülemeyecek veya verimli şekilde yönetilemeyecek olması gibi boşluklar, Basel Sözleşmesi’ni toksik atıkların sınırötesi hareketini sınırlamaktan uzak tuttu. Hattâ ticaret süreci daha da ilerledi.
Çöpünün geridönüştürülebilir olduğunu bilmek insanı ürettiği atık hacmi konusunda vicdanen rahatlattı ve onun atığı anlama konusunda mucizevi bir düşünce biçimi geliştirmesini sağladı. Küresel Kuzey’deki insanlar, bir şeyleri uzağa atabilmeyi doğal karşılamaya başladı.
Uzak, ikinci bir düşünceye yer bırakmaksızın ahlâki hayal gücünün sınırlarının çok ötesinde, adeta efsanevi bir yerdi. Oysa “uzak” diye bir yer yoktu. Sadece ötekilerden daha az önem atfedilmiş yerler ve insanlar vardı.
1950’lerde kitlesel pazarı istila eden plastiklerin cazibesi dayanıklılığıydı. Dirençliydiler ve uzayabilen zaman döngüleri boyunca biçim değiştirmeyeceklerdi. Doğada çözünmeleri 500 yılı bulabiliyordu. Burada geridönüşüm devreye girdi. Oysa pek çok geri dönüştürülebilir şey, yanlış kutuya veya yemek atıklarıyla birlikte atıldığında bozulmaya uğruyor. Bozulma, devasa balyalar halinde toplanmış maddenin geri dönüştürülmesini engelliyor. Her madde her tesiste işlenemiyor. Dahası, toplanan plastik pipet ve çatal-bıçak, yoğurt ve al-götür kapları gibi nesneler düşük kalitede oldukları için çoğunlukla geri dönüştürülemiyor. Onlar ya yakılıyor ya boş arazilere dökülüyor ya da okyanusa bırakılıyorlar. Yakma işlemi kimi zaman enerji üretmek için kullanılsa da atık tesisleri toksik emisyonlarla ilişkilendiriliyor. Araziler karbondioksit, metan, uçucu organik bileşik ve diğer riskli kirleticilerin havaya salınmasını sağlıyor. Okyanuslarda plastik adaları oluşuyor. İnsanların aşırı hızlı tüketiminin sonucu olarak yönetilmesi imkânsız boyuta ulaşan plastik atığın ne yapılacağı konusunda gözler elbette uzaklara çevriliyor.
1980’lerden itibaren Çin dünyanın gözden çıkardığı şeylerin neredeyse yarısının geri dönüşümünü üstlenmişti, çünkü üretim sektöründe patlama gerçekleşiyordu ve onu beslemek için bu şeylere ihtiyacı vardı. 2016’da sadece ABD’den Çin’e 16 milyon ton plastik, kağıt ve metal taşındı. İşin aslı, bu karışık geri dönüştürülebilir maddelerin yüzde 30’u aslında geri dönüştürülemediği için o karanın da uzaklarına bırakıldı. Öyle ki her sene yaklaşık 1,5 milyon ton plastiğin ömrü Çin’in okyanusa bakan kıyılarında son buluyordu. Dünyanın en iyi geri dönüştürücüleri ile en büyük plastik atık ihracatçıları arasındaki bağ bu sayede gün yüzüne çıktı. Geridönüşümün marka yüzü İngiltere, plastik atığının yüzde 61’ini uzağa gönderiyordu. Dünyanın en geridönüşümcü ulusu tacını takan Almanya, Avusturya, Güney Kore ve Galler’in karışık plastik ihracatının yıllık boyutu bir milyon tonu buluyordu. 254 milyon euroluk değerle diğer tüm AB ülkelerini geride bıraktılar. Tahmin edilen, toplanan tüm atığın sadece üçte birinin ülke içinde geri dönüştürüldüğü veya yakıldığıydı.
Onlarca yıl süren bu ticaret, 2018’in ilk gününe uyanıldığında son buldu. Dünyanın en büyük geridönüşüm pazarı olan Çin, artık kapılarını kapatmıştı. Ulusal Kılıç Operasyonu politikasıyla 24 tip atığın ülkeye girişi yasaklandı. Yine de bütün bu atığın bir yere gitmesi gerekiyordu. Atık yönetiminin çok kârlı bir endüstri olması, onu diğer ülkeler için cazip kılmaya devam etti.
Kuzey’in radarında artık Türkiye ve Vietnam vardı. ABD ise kendine Vietnam, Malezya ve Tayland’ı seçti. Sadece 2018’de 68 bin konteyner plastik atık gönderildi. Bu ülkelerin de plastik atık ithal etmeyi yasaklamasının ardından yeni rota arandı: Kamboçya, Bangladeş, Gana, Laos, Etiyopya, Kenya ve Senegal. Ucuz işgücü ve gevşek çevre politikaları ile yılda 1 milyon ton plastik atık. Diğer yanda kirletilmiş sular, ölü ekinler, solunum yolu hastalıkları ve örgütlü suçlar.
Alüminyumu geri dönüştürmek kârlı ve çevreyle barışık bir işlem. Bir tenekeyi geri dönüştürülmüş alüminyumdan üretmek onun karbon ayak izini yüzde 95 azaltıyor. Söz konusu plastik olduğunda durum bu kadar basit değil. Pek çoğu sürecin pahalı ve karmaşık olması ve son ürünün daha düşük kalitede çıkması nedeniyle geri dönüştürülemiyor. Karbon azaltma faydası da henüz net değil. Onları bir yerden bir yere transfer etmeniz, yıkamanız, ince ince kıymanız ve eritmeniz gerekiyor. Bu da çevresel etkiyi en aza indirme motivasyonuyla yapılan geri dönüşümün kendisine çevresel bir etki yüklüyor. Bu nedenledir ki okyanustan toplanmış plastik şişelerin geri dönüştürülmesiyle üretilmiş spor ayakkabı projesi açık bir yalan. Projenin hayata geçirilmesi için sıfırdan üretilen plastik şişeler geri dönüştürüldü.
Broni we wu yani ölü beyaz adamın kıyafetleri
Endüstri dışı geri dönüşümle elde edilen ürünlerin bir daha geri dönüştürülemeyeceği gerçeği bir yana, söz konusu atık sömürgeciliği olduğunda kendini en iyi aklayan endüstrilerden biri de moda. Sadece ABD her sene yaklaşık 12 milyon ton tekstil atığı üretiyor. Hızlı moda markalarının 48 saatte ürettiği kıyafeti bugünün teknolojisiyle geridönüştürmek için 24 sene geçmesi gerekiyor. Günümüz endüstrisinde kıyafetlerin yüzde 69’u polyester ve naylon gibi petrol bazlı hammaddelerden üretiliyor ve çoğu geri dönüştürülmez, doğada çözünmeleri ise 200 yılı buluyor. Tekstilden tekstile geri dönüşümün oranı yüzde %1 bile değilken H&M’in 10 yıldır yürüttüğü “Döngüyü Kapatalım” kampanyasıyla geri dönüştürülmek üzere kupon karşılığı topladığı kıyafetlerin akıbetinin ne olduğu sorusunun cevabı elbette üçüncü dünya ülkelerinde aranmalı.
Sömürgecilik yıllar içinde moda endüstrisini şekillendirmede de kilit rol oynadı. İkinci el kıyafet ihracatı düşük gelirli ülkelerin ekonomisini canlandırmaya yardımcı olacak bir yöntem olarak konumlandırılırken aynı zamanda aşırı üretim ve aşırı tüketim başlıkları üzerindeki yükün boşaltılması için elverişli bir yoldu. Gana’da Batılı kıyafetlere olan talep ilk kez Birleşik Krallık’ın sömürgeci yönetimi altında ortaya atıldı. Afrika ulusu 1950’lerin sonunda bağımsızlığını kazandığında ABD’li iş insanları ikinci el kıyafetleri ihraç ederek kazanç elde etme fırsatını gördü.
Gana’nın Akra kenti, Batı Afrika’nın en büyük ikinci el pazarı Kantamanto’ya ev sahipliği ediyor. Burası 3 binden fazla tüccarın tasarımcılarla bir araya geldiği buluşma noktası. Kantamanto’ya her hafta konteynerler içinde yaklaşık 15 milyon kıyafet geliyor. Tüccarlar, girişimciler ve tasarımcılar pazardan yüksek fiyata satabilecekleri veya ileri dönüşümle yeni parçalar elde edebilecekleri kıyafetler için bu adreste toplanıyor. İçeriklerini bilmeden para yatırdıkları balyalar, zaman içinde kaliteleri gittikçe düştüğü için yeniden kullanılamayacak durumda olan kıyafetlerle dolu. Yatırım yapmak ailelerini güvence altına almaları, aracıların ödemelerini yapmaları ve borçlarını kapatmaları için çoğu zaman riskli. Yine de ayda 20-30 milyon arasında kıyafetin ömrü yıkama, onarma, boyama, ütüleme, dikme ve ileri dönüştürme gibi adımlarla uzatılıyor, Gana pazarına kazandırılıyor.
Kantamanto’ya gemiyle gönderilen kıyafet balyalarının yüzde 40’ı doğrudan arazilere gönderilerek şehrin uzaklarında kıyafet dağları oluşturuyor. Karşı konulmaz yoğunluktaki atığı ve düzensiz boşaltımı denetim altında tutmak için araziler ateşe veriliyor. Zaman zaman 11 ayı bulan yangınlar havaya koyu renk duman ve toksik gazlar bırakıyor, ekinleri ve Old Fatima gibi çevre mahalleleri zehirliyor.
Sonu yakılmak olmayan kıyafetler kendilerini şehrin kanalizasyon sisteminde buluyor. Muson yağmurları zamanında kıyafetler barikatları taşkınlara, yoğun sivrisinek istilasına, dolayısıyla hastalıkların yayılmasına neden oluyor. 2014’te kötü atık yönetimi ve temiz suya erişim sıkıntısı nedeniyle patlayan ve 243 insanın hayatını kaybetmesine neden olan kolera salgınının nedeni, atık sömürgeciliğinde aranmalıdır.
Şehrin ötesinde, okyanusta ise farklı bir felaket yaşanıyor: Deniz biyoçeşitliliği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Parçalanan kıyafetlerin ve elyafın birbirlerine eklenmesiyle oluşan kıyafet dokunaçlarının uzunluğu 10 metreye ulaşıyor. Okyanus mikroplastikle dolu ve sualtı yaşamı sona ermek üzere. Hiçbir şey şans eseri gerçekleşmiyor. Satın aldığınız ama yine de çok hoşunuza gitmeyen o gömlek. Delindiği için gözden çıkardığınız o tişört. Size artık kötü anlar hatırlatan o pantolon. Hepsi birbirine dolanmış. Döngü kapanmış.
Atığımızı isteyen onlar değil, onları oraya göndermek isteyen biziz
Gölge-kuyruk sincabın lâneti midir bilinmez, ancak atığın insanın kibri olduğu bir gerçek. Atık ticareti Kuzey ile Güney arasındaki bir eşitsiz ve adaletsiz dinamikler yanılsaması.
Atık sömürgeciliği mevcut dünya düzenini pekiştiriyor, uluslar arasındaki ekolojik, sosyal, ekonomik ve politik eşitsizlikleri belirginleştiriyor.
Atığın gelişmiş ülkelerden gelişmekte olanlara gönderilmesi (atık yönetimi kapasitesinin ve altyapının verimsiz olması nedeniyle) giderek artan atığın yönetilememesi gibi mücadele alanları açıyor.
Tüm bu koşullar altında insan ve çevre sağlığının şiddete maruz kalması kaçınılmaz hale geliyor. Dolayısıyla çevrecilik ve çevresel düzenlemeler, sömürgeciliğin yeni boyutuna karşı geliştirilmiş yeni bir direniş formuna bürünüyor.
Çevresel adalet ulusları bu şiddetten koruma amacı taşıyan anti-sömürgeci direnişi sembolize ediyor.
Zeynep Özar Berksü
2 notes · View notes
lazhabercomtr · 27 days ago
Text
0 notes
pikselog · 1 month ago
Link
Samsung’un akıllı OLED monitör pazarına yönelik ilk hamlesi olan Smart Monitor M9 (LS32FM902SEXXP), henüz resmi olarak globalde satışa çıkmadı ancak CES 2025’te tanıtıldı ve sonrasında Samsung Filipinler sitesinde tüm teknik detaylarıyla listelendi. Yeni monitör özellikle yapay zekayı (AI) yoğun kullanmasıyla öne çıkıyor. Aynı zamanda Samsung’un resmi YouTube kanalında da özel bir tanıtım videosu yayınlandı. https://www.youtube.com/watch?v=SnQo_oo7Mgw Tüm bu işaretler, ürünün küresel lansmanının çok yakında yapılacağını gösteriyor. Genel Bakış Samsung Smart Monitor M9'un Tizen OS tabanlı akıllı arayüzü sayesinde kullanıcılar, Netflix, YouTube, Disney+, Prime Video, Apple TV ve Samsung TV Plus gibi popüler platformlara doğrudan erişebiliyor; kablosuz AirPlay desteğiyle Apple cihazlardan ekran yansıtmak mümkün oluyor. Gaming Hub özelliği sayesinde Xbox Cloud Gaming ve GeForce NOW gibi bulut oyun servisleri monitörde konsolsuz çalıştırılabiliyor, HDMI 2.1 ile güncel konsol ve PC bağlantısı da yapılabiliyor. Workspace fonksiyonu ile bilgisayara gerek kalmadan Microsoft 365 ve Google Docs gibi bulut tabanlı servislerde belge düzenlenebiliyor, uzaktan masaüstü bağlantısı ve ekran paylaşımı sağlanabiliyor. SmartThings Hub desteği sayesinde akıllı ev cihazları monitörden yönetilebiliyor. AI Energy Mode ve Eco Saving+ gibi enerji tasarrufu modları hem elektrik tüketimini azaltıyor hem de OLED panelin ömrünü uzatıyor. Eye Saver Mode ve Flicker Free gibi göz sağlığını koruyan teknolojiler de uzun süreli kullanımlarda konforu artırıyor. Ayrıca televizyon izlerken yapay zeka desteğiyle haber kanallarında bulunan bannerlar algılanarak sadece o kısmın parlaklığı düşürülüyor ve OLED panelin ömrü uzatılıyor. Samsung Smart Monitor M9, 32 inçlik QD-OLED paneliyle 3840x2160 çözünürlükte saf 4K Ultra HD deneyimi sunar. 165Hz yüksek yenileme hızı sayesinde ister oyun oynarken ister hızlı hareketli videolar izlerken ultra akıcı, takılmasız bir görüntü elde edilir. OLED panel teknolojisi, milyonlarca ayrı pikselin kendi ışığını üretmesiyle derin siyahlar ve canlı renkler sağlar. VESA DisplayHDR True Black 400 sertifikası ile yüksek kontrast ve gerçek anlamda etkileyici HDR sahneleri yaşatırken, 10-bit renk derinliği ve %99 sRGB kapsamı sayesinde hem profesyonel işler için doğru renkler hem de gündelik izleme için çarpıcı bir görsel şölen vadeder. 0.03ms gibi son derece düşük tepki süresi ise özellikle rekabetçi oyuncular için gölgelenme veya bulanıklık olmadan net ve hızlı bir görüntü elde edilmesini sağlar. Tüm bu değerler, M9 OLED’i hem sinema, hem oyun, hem de iş kullanımında üst seviye bir ekran yapar. Samsung Smart Monitor M9 OLED, ultra ince ve çerçevesiz gövdesi, mat arka yüzeyi ve metalik standıyla modern ve şık bir tasarım sunar. Ergonomik tilt (eğme) fonksiyonuna sahip olan stand, farklı izleme açılarında kullanım kolaylığı sağlar ve VESA desteği sayesinde duvara montajı mümkündür. Port tarafında ise 1 x HDMI 2.1, 1 x DisplayPort 1.4, 1 x USB-C (90W şarj, görüntü ve veri aktarımı), 2 x USB-A (2.0), Wi-Fi 5 ve Bluetooth 5.2 ile modern bağlantı ve çevre birimi ihtiyaçlarının tamamını karşılar. Kutu içeriğinde monitör, metalik stant, güç kablosu, HDMI kablosu, uzaktan kumanda, 5MP IR kamera ve hızlı kurulum kılavuzu yer alır. Yapay Zekâ Özellikleri AI Picture Optimizer İçerik türünü otomatik olarak algılar (film, sunum, oyun, animasyon vb.) ve ekran parlaklığı, renk dengesi, kontrast gibi değerleri otomatik optimize eder. AI Upscaling Düşük çözünürlüklü videoları analiz ederek 4K seviyesine yakın bir görüntü kalitesine yükseltir. AI Sound Optimizer Ortam sesini ve içerik türünü algılayarak ses profilini dinamik şekilde ayarlar. Film izlerken sinematik, oyun oynarken çevresel (surround) ses efekti sağlar. Multi View Özelliği Smart Monitor M9 OLED, ekranı ikiye bölerek aynı anda iki farklı içerik kaynağını gösterebilen Multi View özelliğine sahip. Örneğin, bir tarafta YouTube videosu izlerken diğer tarafta ekran yansıtması veya Tizen uygulaması çalıştırmak mümkün. Özellikle çoklu görev yapan kullanıcılar için oldukça verimli. Henüz Satışta Değil – Ama Çok Yakında Ürün şu anda yalnızca Samsung Filipinler sitesinde listelenmiş durumda. Global Samsung sitelerinde henüz yer almaması, ya erken erişimle sisteme girildiğini ya da lansmanın çok yakında yapılacağını gösteriyor. Zaten resmi tanıtım videosunun da yayına alınmış olması, bunun habercisi niteliğinde. Teknik Özellikler ÖzellikDetayPanel TipiQD-OLEDEkran Boyutu32 inçÇözünürlük3840 x 2160 (4K UHD)Yenileme Hızı165HzTepki Süresi0.03ms (GtG)Parlaklık250 nit (typical)Kontrast Oranı1.000.000:1HDRVESA DisplayHDR True Black 400Renk Derinliği10-bitRenk Kapsamı%99 sRGBİşlemciNeural Quantum Processor Lite 4KBağlantılar1 x HDMI 2.1, 1 x DisplayPort 1.4, 1 x USB-C (90W), 2 x USB-A (2.0) Wi-Fi 5, Bluetooth 5.2Kamera5MP IR (çıkarılabilir)HoparlörDahili 2.2 kanalMikrofonDahiliGüç TüketimiMaks 240WÇalışma Sıcaklığı10°C ~ 40°CDepolama Sıcaklığı-20°C ~ 45°CÇalışma Nemi%10 ~ %80Depolama Nemi%5 ~ %95Kutu İçeriğiMonitör, Stand, Güç Kablosu, HDMI Kablosu, Kumanda, 5MP IR Kamera, Kılavuz
0 notes
songsforsinglepillows · 3 months ago
Text
Brezilya Cevizi Nedir, Faydaları Nelerdir? Brezilya cevizi meyvesini hiç duymamış olabilirsiniz. Brezilya cevizi nedir faydaları nelerdir birlikte ele alalım. Brezilya, Kolombiya, Endonezya, Filipinler ve Hindistan gibi ülkelerde yetişen bir palmiye ağacının meyvesidir. İsminin brezilya cevizi  olması yanıltmamalıdır, çünkü aslında bir ceviz değil, bir meyvedir. Brezilya cevizi, içindeki besin değeri yüksek beyaz eti ve tatlı sul... https://www.begonya.com/brezilya-cevizi-nedir-faydalari-nelerdir/?feed_id=215707&_unique_id=67e205d4d805d
0 notes
tripuck · 2 years ago
Link
0 notes
rayhaber · 8 months ago
Text
Filipinler'de Trami Tropik Fırtınası'nın Yol Açtığı Felaketler
Filipinler’deki Trami Tropik Fırtınası’nın Etkileri Filipinler Haber Ajansı (PNA) tarafından yayımlanan habere göre, Ulusal Afet Riski Azaltma ve Yönetim Kurulu (NDRRMC), Trami Tropik Fırtınası’nın yol açtığı felaketlerle ilgili güncel bilgileri paylaştı. Açıklamada, Trami’nin neden olduğu aşırı yağışlar, seller ve toprak kaymaları sonucunda 97 kişinin yaşamını yitirdiği ve 69 kişinin yaralandığı…
0 notes
musispoedmacarsiv · 2 years ago
Text
25 Temmuz 2023 Yeni Zelanda Filipinler Maçı
*Wellington Bölgesel Stadyumu'nda saat 08:30'da başlayacak olan 2023 FIFA Kadınlar Dünya Kupası A Grubu ikinci maçı. Karşılaşmanın hakemi Meksikalı Katia Garcia olacak.
*TRT Spor'dan naklen yayınlanacak olan maç.
*24. dakikada Sarina Bolden'in attığı kafa golüyle Filipinler 1-0 öne geçti.
*İlk devre sonunda Filipinler 1-0 üstün durumda.
*Filipinler 1-0 kazanarak 3 puana yükseldi. Ev sahibi Yeni Zelanda ise 3 puanda kaldı.
0 notes
gokyuzuyildizii · 3 months ago
Text
diyorumki acaba
sen ben filipinler dağ evi yıldızlarla dolu bi yatak odası rahat pijamalarımız bide tavsanimiz nasil olurdu
0 notes