Tumgik
#Hatice Erbay
dipnotski · 7 months
Text
Kolektif – Yaşını Gösteren Kadınlar (2024)
Mektuplardan oluşan bu kitapta, feminist hareketten gelen kadınlar yaşlılık konusu üzerine söz alıyorlar. Kadınlar, kendi yaşlılıklarını ve yaşlanma deneyimlerini, yaşlılıkla ilgili korkularını, yaşlılıkla ilgili çarpıtılmış düşünceleri irdeleyip yaşlılığın feminist bir mesele olduğunu görünür kılıyorlar. Kitap, açtığı bu tartışma başlığı bağlamında ufuk açıcı bir eser niteliğinde. Kitaptan bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
deliklicinar · 2 years
Text
Odabaşıoğlu: Haklarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız
Tumblr media
Denizli Kadın Platformu Dönem Sözcüsü Ayşegül Odabaşıoğlu, “Türk Atasının kadına verdiği hakların sonuna kadar yılmaz bekçileriyiz dün Türk Kadınlar Birliği üyeleri bugün birçok kadın derneği ile haklarımızı sonuna kadar sahip çıkacağız” dedi. Denizli Kadın Platformu Dönem Sözcüsü Ayşegül Odabaşıoğlu, 5 Aralık Türk Kadınının Seçme Ve Seçilme Hakkının Tanınmasının 88.Yıl Dönümü nedeniyle mesaj yayımladı. Odabaşıoğlu mesajında, “Kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmesi; toplumsal hayatta gerçekleşen Atatürk Devrimleri’nin en önemlilerinden birisidir. 5 Aralık 1939 Yılında Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile kadınların ilk kez oy kullanması ve aday olabilmesi hakkı tanındı. Türkiye, Fransa ve İtalya’dan 11 yıl, Romanya’dan 12 yıl, Bulgaristan’dan 13 yıl, Belçika’da 14 yıl, İsviçre’den 36 yıl önce Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkı tanınmıştır” diye konuştu.
1934 milletvekili seçme ve seçilme hakkı
Milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla ilgili Odabaşıoğlu, “1930 yılından itibaren çıkartılan bazı yasalarla kadınlar önce Belediye Seçimlerine katılma, köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclislerinde üye seçilme hakkını kullanmışlardır. Ancak 5 Aralık 1934 yılından itibaren de Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakları tanınmıştır. Türkiye’de kadınlar siyasal haklarını ilk kez 1930 yılında Eylül ayından Ekim Ayının 20’sine kadar süren Belediye Seçimlerinde kullanılmıştır. Böylece ilk defa İzmir ve İstanbul illerinin bazı belediye meclislerine girmeye başlamıştır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin ilk kadın muhtarı Gül Esin Hanım
Ayşegül Odabaşıoğlu mesajında, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilk kadın muhtarı Aydın’ın Çine İlçe’sine bağlı Demirdere Köyünde (bugünkü Karpuzlu İlçesi) yaklaşık 500 oy alarak seçimi kazanan Gül Esin Hanım olmuştur. Ancak 5 Aralık 1934 yılında TBMM’ne sunulan Anayasa ve Seçim Kanununda yapılan değişiklik ile 317 üyeli Mecliste oylamaya katılan 258 milletvekilinin tümünün oyuyla değişiklik önerisi kabul edilmiş ve kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir” dedi.
İlk vekil seçiminde 17 kadın meclise girdi
Odabaşıoğlu kadınların milletvekili seçilme hakkı verilmesinin ardından 17 kadının meclise girdiğini vurgulayarak, “Kadınların ilk kez kullanıldığı ve aday olabildiği TBMM V. Dönem Seçimleri ile ilk kez 17 kadın Milletvekili 8 Şubat 1935’de Meclis’e girdi. Anayasanın 10. ve 11. Maddeleri değiştirilerek her kadına 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkı verildi. Bu anayasa değişiklikleri çerçevesinde İntibah-ı Mebusan Kanunu (Milletvekili Seçimi Kanunu)’nda 11 Aralık 1934’de yapılan değişiklikler sonucu anayasada tanınan haklar seçim kanunuyla da düzenlendi. Yasanın çıkmasının ardından 7 Aralık 1934’te, Türk Kadınlar Birliği İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda büyük bir kutlama mitingi ve Beyazıt’tan Taksim’e bir yürüyüş düzenledi” diye konuştu.
Kadınlar meclisin yüzde 4,5’unu oluşturdu
Ayşegül Odabaşıoğlu, “Kadınların ilk kez oy kullandığı ve aday olabildiği TBMM V. Dönem seçimleri 8 Şubat 1935'te yapıldı. 17 kadın milletvekili ilk kez TBMM'ye girdi. Ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı. Böylece kadınlar TBMM’deki tüm milletvekillerinin (400) yüzde 4,5’ini oluşturdular. Mebrure Gönenç, Hatı Çırpan, Türkan Örs Baştuğ, Sabiha Gökçül Erbay, Şekibe İnsel, Hatice Özgener, Huriye Öniz, Fatma Memik, Nakiye Elgün, Fakihe Öymen, Ferruh Güpgüp, Bahire Bediş Morova Aydilek, Mihri Bektaş, Meliha Ulaş, Esma Nayman, Sabiha Görkey, Seniha Hızal, Benal Nevzad İstar 1935 yılı seçimlerinde TBMM’ne seçilen ilk kadın milletvekilleri oldu” ifadelerini kulllandı.
Ama bir o kadar daha değerli iki isim var
Odabaşıoğlu Türk kadınlarının hakları için mücadele eden Nezihe Muhiddin ve Şaziye Berrin’i de anarak, “Türkiye’deki kadınlar siyasi hakları için uzun yıllar mücadele veren iki isim: İlk adımı 1923’te Nezihe Muhiddin önderliğinde ilk kadın partisini, “Kadınlar Halk Fırkası”nı kurarak attılar. Verilen mücadele sonuç verdi. 1935 yılında Meclis’e girmeyi başardılar. Türkiye o günlerde, parlamentodaki kadın sayısı oranıyla dünyada ikinci sırada yer aldı. Nezihe Muhiddin’le Şaziye Berrin de Türk kadın hareketinin önderlerindendir. Türk Atasının kadına verdiği hakların sonuna kadar yılmaz bekçileriyiz dün Türk Kadınlar Birliği üyeleri bugün birçok kadın derneği ile haklarımızı sonuna kadar sahip çıkacağız” dedi. Read the full article
0 notes
hbkultursanat · 3 years
Photo
Tumblr media
Maraş'ın sarı saçlı kızı: Hatice Tuzluçayır lisesinin ortaokul bölümünde tanımıştım onu. Sınıfta sıralar üçer kişilikti ama sıramız küçük olduğu için biz ikimiz yan yana oturuyorduk. İlk sorum “Nerelisin” olmuştu o da bana “Maraş’lıyım” demişti. Zaten Maraş katliamının üzerinden de bir buçuk yıl geçmişti. Ah Hatice. Sarı saçlı, üzüm gözlü, güleç yüzlü Maraş’ın sarı saçlı gülü Hatice. Küçük elleri vardı biliyordum. Yanımda kalemle deftere bir şeyler yazarken en çok da ellerine bakıyordum. Bir keresinde lades tutuşmuştuk onunla. O zamanlar şimdiki gibi gülüp eğlenebileceğimiz pek başka şeyler yoktu. Silgim yere düştüğünde benden önce yere eğilim silgimi bana vermişti. Ütülmüştüm Hatice’ye. Sevinmişti. Öyle bir gülmüştük ki yaramazlık yaptığımız için öğretmenimiz ikimize de kapının arkasında tek ayaküzeri durma cezası vermişti. Ladesten kaybettiğim kitabı ise tam 3 yıl sonra liseye giderken verecektim. 1978 yılı aralık ayında Maraş’ta Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamda, yüzlerce alevi canlar katledilmiş, hamile kadınların karnındaki çocuklara varılana kadar genç yaşlı çocuk denilmeden bir katliam gerçekleştirilmişti. Babam ve annemin gözü yaşlı ağlayarak haberleri izlediği günlerdi o günler. Bu katliam aynı zamanda 1993’te Sivas’ta gerçekleştirilecek diğer katliamında habercisiydi. Örneğin nerden bilecektim ki, 1980 ve 1990’lı yıllarda aynı mahallede, aynı sokakta oturduğumuz Gülsün Karababa 1993’te, üstelikte memleketi Sivas’ta katil yobazlar tarafından yakılacaktı. Yine nereden bilecektim ki Tuzluçayır’da Süleyman Nazif İlkokulunda birlikte okuduğum Sait Metin yine aynı katliamda katledilecekti. Hatice ve ailesi Maraş katliamından sağ kurtulup Ankara’nın yoksul gecekondu semtlerinden biri olan Akdere’ye yerleşenlerdendi. Babası ölmüştü Hatice’nin. Annesi, kardeşi ve kendisi Akdere’de bir gecekonduda oturuyordu. Lise eylemleri deyince ilk akla gelenlerden biridir 1980 Nisan ayında Turluçayır Lisesinde yaşananlar. Koridordan “Tüm sınıflar koridorlara, okulda eylem var” sesleri yükseldiğinde Tuzluçayır Lisesi Ortaokul 1. sınıf öğrencisiydim. Yaklaşan 1 Mayıs'tan dolayı okulda bir hareketlilik vardı. Üstelik Denizlerin idam edilişinin yıl dönümü yaklaşıyor ve Maraş katliamı da belleklerimize iyice kazınmıştı. Aslında bu eylem Tuzluçayır’da yaşayan yoksul emekçi halkaların, ortaokul ve liseye giden çocuklarının Maraş katliamına olan öfkesinden biriydi. Okulun en üst katı slogan sesleriyle inliyordu. O sıralar bizi en çok Maraş katliamı etkilemişti. Televizyon ve gazetelerden gördüklerimiz gözlerimizin önünden gitmiyordu. En çok "Tek Yol Devrim, Maraş’ın hesabı sorulacak ve Kahrolsun Faşizm" sloganları atılıyordu. O günlerin en çok atılan sloganlarından biri de "Alevi Sünni dost olsun faşistler kahrolsun" sloganıydı. Daha sonra ağabeylerimiz küçük olduğumuz için bizi sınıflarımıza göndermişti. Okulu asker ve polisin çevirdiğini bir süre sonra dışarıdan gelen silah seslerinden anlamıştık. Okul kuşatılmıştı ve okulun karşısında bulunan caminin minaresinden askerler tarafından taranıyorduk. Milli Güvenlik öğretmenimiz üniformalıydı ve asker şapkasını eline almış camdan dışarı sallıyordu. Belli ki "Ben buradayım bu tarafa doğru ateş etmeyin" demek istiyordu. Lakin kimsenin umurunda değildi. Camlar kırılmış, kırık cam parçacıkları üzerimize yağıyordu. Duvarlar delik deşik olmuştu. Yüzükoyun uzanmıştık yere. Kurşunlar birkaç metre yukardan, kafamızın üzerinden geçiyordu. Daha ilk günden itibaren aynı sırayı paylaştığım Hatice’yle yan yana uzanmıştık. Etrafımızda ağlayan, sızlayan, bağıran arkadaşlarımız vardı. Bu arada cam kırıkları Hatice’nin kolunu kanatmıştı. Cebimden mendil çıkartıp sildim. Okulun ne kadar büyük bir ablukaya alındığını ve acımasızca tarandığını birkaç gün sonra duvarların ve camların delik deşik olduğunu gördükten sonra anlayacaktık. Epey bir zaman sonra askerler üst kata çıkmışlardı. Kapıyı tekme ile açtıklarında yüzükoyun yerde yatıyorduk. Askerler üzerimizde yürüyorlardı. Asker olan öğretmenimiz koşar adım oradan uzaklaşmıştı. Koridorda sağa sola kaçışmaya başladık. Hatice’yle birbirimizi kaybetmemeye çalışıyorduk. Bir ara onlarca kişiyle birlikte küçücük bir tuvalete sıkıştırılmıştık. Hatice’nin elini bırakmıyordum lakin sol işaret parmağım kapıya sıkışmış kanıyordu. Hatice kanayan kolunu sildiğim mendili saklamış cebinden çıkartıp bana vermişti. Kan durmuyordu ama yapacak pek de fazla bir şey yoktu. Sol işaret parmağımdaki iz hiçbir zaman iyileşmeyecek ve hala bıçak kesmiş gibi parmağımın üzerinde belirgin biçimde duracaktı. Bir süre sonra okulun en altında bulunan spor salonuna indirilmiştik. Kolumuzdan ya da rast gele yerlerimizden tutarak bizi salona atıyorlardı. Alt alta üst üsteydik. Askerler üzerimizde geziniyor, dipçikle rast gele yerlerimize vuruyorlardı. Özellikle elebaşı olduğundan şüphelendikleri ağabeylerimizi tanınmayacak hale getirdiklerini görmüştük. Sıraya dizerek okul bahçe kapısından dışarı çıkardılar. Etraf kalabalıktı. Asker ve polisler çembere almıştı bizi. Belli ki aynı hareketlilik dışarıda da yaşanmıştı. Muhtemelen ailelerimiz, ana-babalarımızdı kapıda bekleyenler. Menekşe Ananın (Menekşe Erbay) "İçerde çocuklarımız var, çocuklarımızı öldürecekler" diye bir arkadaşımızı korumaya çalışırken jandarma tarafından okul kapısında katledildiğini sonradan öğrenmiştik. Tuzluçayır Lisesinin duvarında kurşun delikleri yıllarca kaldı. Kuşlar yuva yaptı oyuklara. 12 Eylül faşizmi öç alırcasına tadilat yaptırmadı okula. Tesadüf bu ya Hatice ile Meslek lisesinde yine beraberdik. Sadece bölümlerimiz farklıydı. Okul tam gün olduğundan sabahları ve teneffüs aralarında buluşuyorduk Hatice’yle. Öğlenleri evden getirdiğimiz yemekleri birleştiriyor okulun bahçesinde ya da civarında bir yer edinip birlikte yiyorduk. O sabah, ders saati geldiği halde okul müdürü ısrarla sınıfları içeri aldırmamıştı. Tüm okulun eksiksiz bir şekilde bahçede toplanmasını istemişti. Hatice’yi o sabah görmemiştim. Üstelik o’na o gün, ladesten kaybettiğim yaklaşık 70 sayfalık bir kitap verecektim. Beden Eğitimi öğretmenimiz mikrofonun karşısına geçmişti. Hayatımda duyacağım en kötü haberlerden birini henüz lise birinci sınıfa giderken Beden Eğitimi Öğretmenimizden duymuştum. Öğretmenimiz Hatice’nin evinde ölü olarak bulunduğunu söylemişti. Bir elimde defter ve kitaplarım, diğerinde ise öğlen Hatice ile yiyeceğim yemek ile ladesten kaybettiğim kitap vardı. Hepsi yere düşmüş öylece kala kalmıştım. Kimi silahla oynarken kendini vurdu dedi. Kimi Hatice’yi polisin vurduğunu söyledi. Bir var ki Hatice 12 Eylül faşizminin o karanlık günlerinde beyaz bir güvercin gibi uçup gitti. Hatice’ye vereceğim küçük kitap ise Dostoyevski’nin Beyaz Geceler isimli kitabıydı. Maraş katliamının üzerinden yıllar geçti. Maraş’ın sarı saçlı gülü Hatice’nin de. Bize düşen o gün yitirdiğimiz canları yeniden anıp yeniden anımsatmaktır. Geriye kalan ise bir kitap, parmağımda kanını Hatice’nin sildiği derin bir çizik ve bir arkadaş özlemi. Hiç ölmemişcesine. // Veli Bayrak //  Not: Hatice’nin bende vesikalık bir resmi vardı. Yıllarca sakaldım onu ama 90’lıyıllarda kaybettim. Geçtiğimiz sene bir haber geldi yurt dışından. O yıllarda Fen Bilgisi öğretmenimizdi beni arayıp bulan. Bir resim gönderdi bana. İçinde Hatice’nin de resmi olan. Bu yazıyı daha geniş biçimde “Oğluma öldüğümü söylemeyin” isimli kitabımda yazmıştım. Hatta sosyal medyada da değişik zamanlarda paylaşmıştım. Ama şimdi bir kez daha paylaşıyorum. Resimle de olsa yazıyı Hatice’yle buluşturmak için..
13 notes · View notes
mehmetkali · 7 years
Text
Sivil havacılık eğitimlerinin verildiği üniversite ve meslek yüksek okullarının sayısı 46’ya ulaştı… http://ift.tt/2zVwH8n
SHGM-YÖK Sivil Havacılık Komisyonu
Sivil Havacılık Komisyonu (SHK); Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) ile Genel Müdürlüğümüz (SHGM) arasında 07 Kasım 2012 tarihinde imzalanan işbirliği protokolü kapsamında; sektör ve üniversite temsilcilerinin katılımıyla oluşturulmuştur. Komisyon toplantıları SHGM ev sahipliğinde Mart ve Eylül ayının ilk Salı gününde gerçekleştirilmektedir.
Komisyon başlıca aşağıdaki konularda çalışmalar yürütmektedir:
SHGM görev alanı ile ihtiyaç duyulacak yükseköğretim bölümlerinin açılması
Sivil havacılık sektörünün ve mevzuatının gerekliliklerini sağlayacak nitelikte eğitici yayınların hazırlanması ve bunların yükseköğretim müfredatına dâhil edilmesi
Sivil havacılığın gelişimine ve ulusal hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik sektörel analizlerin yapılması, sorunların tespit edilerek çözüm önerileri sunulması amacıyla çalışma gruplarının ve araştırma merkezlerinin oluşturulması
SHGM ve sektör çalışanlarının gelişimleri için hizmet içi eğitim programlarının açılması, yüksek lisans ve doktora programlarında eğitim almalarının teşvik edilmesi
Çalışmalar neticesinde elde edilen verilerin taraflarca belirlenecek dönemlerde değerlendirmesi ve analitik raporların hazırlanması
Komisyon Üyeleri
GÖREV YERİ ADI SOYADI GÖREVİ Yükseköğretim Kurulu Hasan MANDAL Komisyon Başkanı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Bahri KESİCİ Komisyon Başkan Vekili Eğitim Çalışma Grubu Şahin KARASAR Çalışma Grubu Başkanı Pilot Eğitimi Alt Çalışma Grubu Hatice KÜÇÜKÖNAL Alt Çalışma Grubu Başkanı Kabin Hizmetleri Eğitimi Alt Çalışma Grubu Nevin ÇOLAK Alt Çalışma Grubu Başkanı Uçak Bakım Eğitimi Alt Çalışma Grubu Hasan LİK Alt Çalışma Grubu Başkanı Yer İşletme Alt Çalışma Grubu Eyüp ATİOĞLU Alt Çalışma Grubu Başkanı
ÜNİVERSİTE / KURUM / DERNEK FAKÜLTE / SHYO / MYO ASİL ÜYE YEDEK ÜYE Yükseköğretim Kurulu  – M. Dilek AVŞAROĞLU ERKAN – Akdeniz Karpaz Üniversitesi Havacılık Meslek Yüksek Okulu Erbay ERİŞER Seran BEYAR Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakultesi Mustafa GÜLMEZ Mustafa Özer ALPAR Alaattin Keykubat Üniversitesi Gazipaşa MRB Meslek Yüksek Okulu Tahsin ALTINKURT Necati AKYÜZ Altınbaş Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Hülya Çağlar ÇELEBİOĞLU – Amasya Üniversitesi Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği Mustafa Önder GÜNAŞAN Selçuk KAYHAN Anadolu Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Semra KURAMA Ender GEREDE Atatürk Üniversitesi Erzurum Meslek Yüksekokulu Muhammet Dursun KAYA Önder EBREN Atılım Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Nafiz ALEMDAROĞLU Serdar TAŞBİLEK Beykent Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Nazife Orhan ŞİMŞEK – Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu Nejla KARABULUT Nejla KARABULUT Çukurova Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu A. Musa BOZDOĞAN Sinan KEİYİNCİ Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü – Uğur İbrahim GENÇ – Ege Üniversitesi Ege Meslek Yüksekokulu – – Erciyes Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi İlker YILMAZ Hamdi ERCAN Erzincan Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu İlhami YÜCEL Daimi KOÇAK Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Gülnaz KARAHAN Rana NARİNOĞLU Gaziantep Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi İbrahim H. GÜZELBEY M. Veysel ÇAKIR İstanbul Gedik Üniversitesi Gedik Meslek Yüksekokulu Tülay GÜNEY Derya BAYKAL Girne Üniversitesi Havacılık ve Uzay Birimleri Fakültesi Süleyman TOLUN Aptullah Oraj HÜSEYNİKLİOĞLU Gümüşhane Üniversitesi Kelkit Aydın Doğan MYO Serdar OKAN Fırat ŞAL Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek  Yüksekokulu Aslıhan KAYA Murat KARTAL İskenderun Teknik Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Harun YILMAZ Nuriye GÜREŞ İstanbul Arel Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Mustafa Kemal YILMAZ Ayşe KAHVECİOĞLU İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu BİL MYO Seçil ULUFER Güven ÖZDEMİR İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Devrim GÜN – İstanbul Gelişim Üniversitesi Meslek Yüksekokulu İzzet GÜMÜŞ Ahmet Salim SÜZER İstanbul Kültür Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekoluku Oğuz Kaan IŞIK Ayşegül KILIÇ İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Engin BAŞARAN Hüseyin Emin SERT İstanbul Medipol Üniversitesi Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği Murat DÜZGÜN Hakan ŞAHİN İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Gökhan İNALHAN Hülya GEYİK CEBECİ İstanbul Ticaret Üniversitesi Uygulamalı Bilimler fakültesi Mustafa Emre TAŞÇI Osman BAYRAKTAR İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler MYO Abdullah BÜLBÜL Cahit BİLGİ Kapadokya Meslek Yüksekokulu Kapadokya Meslek Yüksekokulu Eyüp ATİOĞLU Funda AKTAN Kastamonu Üniversitesi SHYO Sivil Havacılık Ulaştırma İşletmeciliği Rıdvan ORUÇ Eser GEMİCİ Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu  Dilek CAN Fevzi Kemal ÇİLİNGİR Kocaeli Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Muharrem YILMAZ Haluk DEMİRTAŞ Maltepe Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Nuran KARAAĞAOĞLU Gülay HACIOĞLU Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Dalaman Sivil Havacılık Yüksek Okulu Haşim KAFALI Eyüp Bayram ŞEKERLİ Necmettin Erbakan Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Mehmet ULUTAŞ Mustafa COŞKUN Nişantaşı Üniversitesi Nişantaşı Üniversitesi Mete Can TEKİN Ayşegül GÜNGÖR Okan Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu Kamil Nazım SEÇKİN Ahmet KAŞLI Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Ferşat KOLBAKIR Gökhan KAŞTAŞ Ordu Üniversitesi Kemal GÜNDOĞDU – Orta Doğu Teknik Üniversitesi Havacılık ve Uzay Mühendisliği Fakültesi Dilek Funda KURTULUŞ Yavuz YAMAN Özyeğin Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Hatice KÜÇÜKÖNAL Semih SORAN Selçuk Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Mehmet Emin TEKİN Aziz Hakan ALTUN Türk Hava Kurumu Üniversitesi Hava Ulaştırma Fakültesi Hüseyin Erbil ÖZYÖRÜK Durmuş Sinan KÖRPE Türk Hava Yollari A.O. Nevin ÇOLAK – Türk Hava Yolları A.O. Eğitim Başkanlığı Tarık KARADAĞ Tahsin UĞURLU Pegasus Hava Yolları Kemal HELVACIOĞLU – Türkiye Hava Trafik Emniyeti Elektronik Teknik Elemanlar Derneği TAESA Samet ÖZEN Oktay AYDIN Türkiye Hava Trafik Kontrolörleri Derneği TATCA Seçkin ATAŞ Gonca GÜLER DEMİRÖZ TOBB Sivil Havacılık Meclisi Can EREL Tahsin UĞURLU TÖSHİD TÖSHİD Nagehan EKENER Bülent Rahmi DEMİRCİ Uçak Teknisyenleri Derneği UTED Necdet AKSAC Murat AKKUŞ Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesi Niğde Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Songül ASLAN Aytekin KAYA
Eğitim Çalışma Grubu Üyeleri 1 Şahin KARASAR Maltepe Üniversitesi Başkan 2 Eyüp ATİOĞLU Kapadokya MYO Başkan Yardımcısı | Yer İşletme Alt ÇG Başkanı 3 Hatice KÜÇÜKÖNAL Özyeğin Üniversitesi Pilot Eğitimi Alt ÇG Başkanı 4 Hasan LİK Anadolu Üniversitesi Uçak Bakım Eğitimi Alt ÇG Başkanı 5 Nevin ÇOLAK THY Kabin Hizmetleri Alt ÇG Başkanı 6 Adem KARSLIOĞLU SHGM 7 Sedat ŞEKERCİ THY 8 Harun Yılmaz İskenderun Teknik Üniversitesi 9 Nagehan EKENER TÖSHİD 10 Süleyman USTA THY 11 Nuran KARAAĞAOĞLU Maltepe Üniversitesi
Pilot Eğitimi Alt Çalışma Grubu Üyeleri 1 Hatice KÜÇÜKONAL Özyeğin Üniversitesi Başkan 2 Semih SORAN Özyeğin Üniversitesi 3 Önder ÖZLER Anadolu Üniversitesi 4 Mustafa KAYA THK Üniversitesi 5 Sedat ŞEKERCİ THY 6 Cem Lütfü FIRAT THY 7 Naci UÇAR TÖSHİD 8 İlyas KARAGÜLLE TALPA
Kabin Hizmetleri Eğitimi Alt Çalışma Grubu Üyeleri 1 Nevin ÇOLAK THY Başkan 2 Rüya YILMAZ THY 3 Nalan ERGÜN Anadolu Üniversitesi 4 Derya İŞBİLİR Pagasus HY 5 Gülnaz KARAHAN FSM Üniversitesi 6 Ayşe ARIKAN THK Üniversitesi 7 Aslıhan AKSOY Kapadokya MYO
Uçak Bakım Eğitimi Alt Çalışma Grubu Üyeleri 1 Hasan LİK Anadolu Üniversitesi Başkan 2 M. Necdet YILDIZ Ege Üniversitesi 3 Ertuğrul KARATAY Erzincan Üniversitesi 4 Murat KÖSE THY 5 Ergin ESİ TÖSHİD 6 Özer İ. TEZİŞÇİ TALHA 7 Erhan SICAK UTED 8 Ahmet İhsan HEPKUL SHGM
Yer İşletme Alt Çalışma Grubu Üyeleri 1 Eyüp ATİOĞLU Kapadokya MYO Başkan 2 Selçuk ÇAPUK Nişantaşı Üniversitesi 3 Nagehan EKENER TÖSHİD 4 Salih YALÇIN SHGM 5 Harun YILMAZ Mustafa Kemal Üniversitesi 6 Leyla ADİLOĞLU Özyeğin Üniversitesi 7 Savaş ATEŞ Anadolu Üniversitesi
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2hsULs6 via IFTTT
0 notes
mankenkiz · 5 years
Text
Müge Anlı'nın programında cinayeti itiraf etti!
Müge Anlı’nın programında cinayeti itiraf etti! Kan donduran detaylar
ATV ekranlarında yayınlanan Müge Anlı ile Tatlı Sert programında Zeynep Ergül’ün programa katılmasıyla çözüme ulaşan Muharrem Erbay cinayetinin ayrıntıları kan dondurdu. Muharrem Erbay’ın telle boğularak öldürüldüğü ve cesedinin parçalara ayrıldığı ortaya çıktı.
ATV’de yayınlanan Müge Anlı‘nın programında Zeynep Ergül’ün programa katılmasıyla çözüme ulaşan Muharrem Erbay cinayetinin detayları kan dondurdu.
ATV ekranlarında canlı olarak yayınlanan Müge Anlı ile Tatlı Sert programında yaklaşık 3 yıldır kendisinden haber alınamayan Mehmet Muharrem Elbay’ın canice öldürüldüğü ortaya çıktı. Kızını aramaya gelen Zeynep Ergül’ün programa katılmasıyla tekrar gündeme gelen Mehmet Muharrem Elbay olayı ile ilgili 4 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan şahıslardan Zeynep Ergül’ün eski eşi Ercan Bozkurt cinayeti itiraf etti. Cinayetin ortaya çıkan yeni detayları ise kan dondurdu.
KIZINI ARAMAK İÇİN KATILDI, CİNAYET ÇÖZÜLDÜ
Müge Anlı’nın programına kızını aramak için katılan Zeynep Ergül, Muharrem Erbay cinayetinin çözülmesine sebep oldu. Canlı yayına gelen ihbarlar doğrultusunda Zeynep hanımın çevresine “Evimin yanındaki bahçeye eve su çekmek için kuyu açtık. Ancak orada su çıkmadı. Ben, eşim ve Cahit, Mehmet’in ölüsünü buraya attık. Üzerine de asit döktük arasalar da bulamazlar.” açıklamalarını yaptığı ortaya çıktı.
Bu ihbarlar doğrultusunda harekete geçen Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Cahit Ergül ve Zeynep Ergül ile birlikte 5 kişiyi gözaltına alındı. Zeynep hanımın eski eşi Ercan Bozkurt cinayeti işlediğini itiraf ederken diğer zanlılar ise itiraf etmedi.
TELLE BOĞUP ÖLDÜRÜYORLAR
Zeynep Ergül tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Canlı yayına katılan Zeynep hanım ve Avukat Sinem Gök ise kan donduran cinayet ile ilgili yeni bilgiler verdi. Cinayeti itiraf eden Ercan Bozkurt ifadesini ise Avukat Gök tarafından canlı yayında detayları açıklandı.
Mustafa Ergül, Mehmet Muharrem Elbay’ı gel oturup konuşalım diye bağ evine çağırıyor. Daha sonra ise Cahit Ergül, Ercan Ercanoğlu ve Zeynep’in eski eşi Ercan bağ evinde buluşuyorlar. Mehmet Muharrem Erbay’ı ilk önce telle boğup öldürüyorlar sonrada bıçaklıyorlar.
Avukat Gök, Ercan’ın ifadesinde ilk önce Mustafa’nın bağ evine gömüyorlar sonrada gömdüklerini yerden çıkarıp tuz ruhu döktükleri ve parçalara ayırıp farklı yerlere gömdüklerinin yer aldığını dile getirdi.
CESEDİ PARÇALARA AYIRDI
Cinayetin en dehşet verici kısmı ise cesedin parçalara ayrılması. Kayıp olayından sonra etrafta arama yapan Jandarma ekiplerinden korkan 4 kişi cesedi Mustafa’nın bağ evinden gömdükleri yerden çıkartıp parçalara ayırıyorlar. Parçalara ayırdıktan sonra ise cesedi farklı yerlere gömdüklerini itiraf etti Ercan Bey.
Ercan bey cinayeti 4 kişi beraber işlediklerini itiraf etti. Olayda kendisinin de olduğunu söylerken cinayeti işleyenin kim olduğu ile ilgili bir şey demedi cinayeti beraber işlediklerini söyledi.Diğer 3 zanlı ise hala cinayeti itiraf etmedi.
ZEYNEP ERGÜL’ÜN KARDEŞİ LEYLA AZMETTİRİCİ
Cinayeti işleme sebebi ise Cahit ve Mustafa Ergül’in kardeşi Leyla hanım “Kimse bizim malımızın üzerine konamaz,bu adamın ortadan kalkması gerek” demesiyle Mustafa’nın oğlu Ali’yi Mehmet Muharrem Erbay’ın peşine takıyor. 1 yıl takip edilen Muharrem Erbay bir kaç kere daha bağ evine çağrılıyor ama gitmiyor. Daha sonra ise ilk gittiği gün cinayet işleniyor.
Zeynep Ergül ise canlı yayında kardeşi Leyla’nın cinayetten haberi olduğunu ve azmettirici olduğu söyledi. Gelinleri Hatice’nin ise cinayetin kanlarını temizlediğini iddia etti.
SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ
Bu gün ise canlı yayına katılan Hatice Ergül ise Zeynep Ergül’ün suçlamalarını kabul etmedi ve cinayetten haberi olmadığını söyledi.
Bu iddialar sonrası ise Gaziantep Emniyet Müdürlüğü azmettiricilikle suçlanan Leyla Deniz’in evinde arama yaptı ve Mahmet Muharrem Erbay cinayeti ile ilgili delir belge aradı. Leyla Deniz daha sonra cinayet ile ilgili ifadesi alınmak üzere emniyet müdürlüğüne götürüldü.
kaynak: haberlercom
  Müge Anlı'nın programında cinayeti itiraf etti!
0 notes
abdullah-aytekin · 7 years
Photo
Tumblr media
👩🏼👵🧑🏼👱🏻‍♀️🧑🏽🧑🏻👩🏼‍🌾👷🏻‍♀️👩🏼‍⚕️👩🏻‍🍳👩🏼‍🎓👩🏼‍💻👩🏼‍🔧 Mubrure GÖNENÇ Hati ÇIRPAN Türkan ÖRS BAŞTUĞ Sabiha Gökçül ERBAY Şekibe İNSEL Hatice ÖZGENER Huriye Öniz BAHA Fatma MEMİK Nakiye ELGÜN Fakihe ÖYMEN Benal Nevzat İŞTAR ARIMAN Ferruh GÜPGÜP Bahire Bediz MOROVA AYDİLEK Mihri PEKTAŞ Meliha ULAŞ Esma NAYMAN Sabiha GÖRKEY Seniha HIZAL 👩🏼👵🧑🏼👱🏻‍♀️🧑🏽🧑🏻👩🏼‍🌾👷🏻‍♀️👩🏼‍⚕️👩🏻‍🍳👩🏼‍🎓👩🏼‍💻👩🏼‍🔧 Kim mi bunlar? 5 Aralık 1934’de Milletvekili seçme ve seçilme hakkı elde ettikten sonra 8 Şubat 1935’de seçimlerine katılarak Milletvekili olan ilk Türk Kadın’ları. 20 Mart 1930 ilk defa belediye seçimlerinde seçme hakkının ardından 1933 yılında muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı kazandılar. Sonrasında zamanının çok ilerisinde yaşayan Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı verildi. Gününüz kutlu olsun 👩🏼👵🧑🏼👱🏻‍♀️🧑🏽🧑🏻👩🏼‍🌾👷🏻‍♀️👩🏼‍⚕️👩🏻‍🍳👩🏼‍🎓👩🏼‍💻👩🏼‍🔧 #MubrureGÖNENÇ #HatiÇIRPAN #TürkanÖRSBAŞTUĞ #SabihaGökçülERBAY #ŞekibeİNSEL #HaticeÖZGENER #HuriyeÖnizBAHA #FatmaMEMİK #NakiyeELGÜN FakiheÖYMEN #BenalNevzatİŞTARARIMAN #FerruhGÜPGÜP #BahireBedizMOROVAAYDİLEK #MihriPEKTAŞ #MelihaULAŞ #EsmaNAYMAN #SabihaGÖRKEY #SenihaHIZAL #dünyakadınlargünümüzkutluolsun #kadinhaklari #kadinadair #kadınlaraseçmeveseçilmehakkı #Atatürk #ilk #kadın #Milletvekili 👩🏼👵🧑🏼👱🏻‍♀️🧑🏽🧑🏻👩🏼‍🌾👷🏻‍♀️👩🏼‍⚕️👩🏻‍🍳👩🏼‍🎓👩🏼‍💻👩🏼‍🔧 Şapkasız çıkmayız modunda bugün @srixoneurope 🧢 ⌚️⌚️ 🧢 @burjkhalifa #AtTheTop #BurjKhalifa #fashion #şapka #hatcaps #caps #hats @patekphilippe_official #PP #PatekPhilippe @columbia1938 @columbiasportswear_tr @emooptikofficial @magrabiopticaltr @montblanc @lacoste #eyeswear #sunglasses #opticglasses @tagheuer @srixoneurope #srixon #black #spinskin 🧢⌚️🧢 (at Istanbul Province)
0 notes
hbkultursanat · 5 years
Photo
Tumblr media
Maraş'ın sarı saçlı kızı: Hatice
 Tuzluçayır lisesinin ortaokul bölümünde tanımıştım onu. Sınıfta sıralar üçer kişilikti ama sıramız küçük olduğu için biz ikimiz yan yana oturuyorduk.
 İlk sorum “Nerelisin” olmuştu o da bana “Maraş’lıyım” demişti. Zaten Maraş katliamının üzerinden de bir buçuk yıl geçmişti.
 Ah Hatice. Sarı saçlı, üzüm gözlü, güleç yüzlü Maraş’ın sarı saçlı gülü Hatice. Küçük elleri vardı biliyordum. Yanımda kalemle deftere bir şeyler yazarken en çok da ellerine bakıyordum. Bir keresinde lades tutuşmuştuk onunla. O zamanlar şimdiki gibi gülüp eğlenebileceğimiz pek başka şeyler yoktu. Silgim yere düştüğünde benden önce yere eğilim silgimi bana vermişti. Ütülmüştüm Hatice’ye. Sevinmişti. Öyle bir gülmüştük ki yaramazlık yaptığımız için öğretmenimiz ikimize de kapının arkasında tek ayaküzeri durma cezası vermişti. Ladesten kaybettiğim kitabı ise tam 3 yıl sonra liseye giderken verecektim.
 1978 yılı aralık ayında Maraş’ta Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamda, yüzlerce alevi canlar katledilmiş, hamile kadınların karnındaki çocuklara varılana kadar genç yaşlı çocuk denilmeden bir katliam gerçekleştirilmişti. Babam ve annemin gözü yaşlı ağlayarak haberleri izlediği günlerdi o günler. Bu katliam aynı zamanda 1993’te Sivas’ta gerçekleştirilecek diğer katliamında habercisiydi.
 Örneğin nerden bilecektim ki, 1980 ve 1990’lı yıllarda aynı mahallede, aynı sokakta oturduğumuz Gülsün Karababa 1993’te, üstelikte memleketi Sivas’ta katil yobazlar tarafından yakılacaktı. Yine nereden bilecektim ki Tuzluçayır’da Süleyman Nazif İlkokulunda birlikte okuduğum Sait Metin yine aynı katliamda katledilecekti.
  Hatice ve ailesi Maraş katliamından sağ kurtulup Ankara’nın yoksul gecekondu semtlerinden biri olan Akdere’ye yerleşenlerdendi. Babası ölmüştü Hatice’nin. Annesi, kardeşi ve kendisi Akdere’de bir gecekonduda oturuyordu.
 Lise eylemleri deyince ilk akla gelenlerden biridir 1980 Nisan ayında Turluçayır Lisesinde yaşananlar. Koridordan “Tüm sınıflar koridorlara, okulda eylem var” sesleri yükseldiğinde Tuzluçayır Lisesi Ortaokul 1. sınıf öğrencisiydim.
 Yaklaşan 1 Mayıs'tan dolayı okulda bir hareketlilik vardı. Üstelik Denizlerin idam edilişinin yıl dönümü yaklaşıyor ve Maraş katliamı da belleklerimize iyice kazınmıştı. Aslında bu eylem Tuzluçayır’da yaşayan yoksul emekçi halkaların, ortaokul ve liseye giden çocuklarının Maraş katliamına olan öfkesinden biriydi.
 Okulun en üst katı slogan sesleriyle inliyordu. O sıralar bizi en çok Maraş katliamı etkilemişti. Televizyon ve gazetelerden gördüklerimiz gözlerimizin önünden gitmiyordu. En çok "Tek Yol Devrim, Maraş’ın hesabı sorulacak ve Kahrolsun Faşizm" sloganları atılıyordu. O günlerin en çok atılan sloganlarından biri de "Alevi Sünni dost olsun faşistler kahrolsun" sloganıydı.
 Daha sonra ağabeylerimiz küçük olduğumuz için bizi sınıflarımıza göndermişti. Okulu asker ve polisin çevirdiğini bir süre sonra dışarıdan gelen silah seslerinden anlamıştık.
  Okul kuşatılmıştı ve okulun karşısında bulunan caminin minaresinden askerler tarafından taranıyorduk. Milli Güvenlik öğretmenimiz üniformalıydı ve asker şapkasını eline almış camdan dışarı sallıyordu. Belli ki "Ben buradayım bu tarafa doğru ateş etmeyin" demek istiyordu. Lakin kimsenin umurunda değildi. Camlar kırılmış, kırık cam parçacıkları üzerimize yağıyordu. Duvarlar delik deşik olmuştu.
 Yüzükoyun uzanmıştık yere. Kurşunlar birkaç metre yukardan, kafamızın üzerinden geçiyordu. Daha ilk günden itibaren aynı sırayı paylaştığım Hatice’yle yan yana uzanmıştık. Etrafımızda ağlayan, sızlayan, bağıran arkadaşlarımız vardı.
 Bu arada cam kırıkları Hatice’nin kolunu kanatmıştı. Cebimden mendil çıkartıp sildim.
 Okulun ne kadar büyük bir ablukaya alındığını ve acımasızca tarandığını birkaç gün sonra duvarların ve camların delik deşik olduğunu gördükten sonra anlayacaktık. Epey bir zaman sonra askerler üst kata çıkmışlardı. Kapıyı tekme ile açtıklarında yüzükoyun yerde yatıyorduk. Askerler üzerimizde yürüyorlardı. Asker olan öğretmenimiz koşar adım oradan uzaklaşmıştı.
 Koridorda sağa sola kaçışmaya başladık. Hatice’yle birbirimizi kaybetmemeye çalışıyorduk. Bir ara onlarca kişiyle birlikte küçücük bir tuvalete sıkıştırılmıştık. Hatice’nin elini bırakmıyordum lakin sol işaret parmağım kapıya sıkışmış kanıyordu. Hatice kanayan kolunu sildiğim mendili saklamış cebinden çıkartıp bana vermişti. Kan durmuyordu ama yapacak pek de fazla bir şey yoktu. Sol işaret parmağımdaki iz hiçbir zaman iyileşmeyecek ve hala bıçak kesmiş gibi parmağımın üzerinde belirgin biçimde duracaktı.
 Bir süre sonra okulun en altında bulunan spor salonuna indirilmiştik. Kolumuzdan ya da rast gele yerlerimizden tutarak bizi salona atıyorlardı. Alt alta üst üsteydik. Askerler üzerimizde geziniyor, dipçikle rast gele yerlerimize vuruyorlardı. Özellikle elebaşı olduğundan şüphelendikleri ağabeylerimizi tanınmayacak hale getirdiklerini görmüştük.
  Sıraya dizerek okul bahçe kapısından dışarı çıkardılar. Etraf kalabalıktı. Asker ve polisler çembere almıştı bizi. Belli ki aynı hareketlilik dışarıda da yaşanmıştı. Muhtemelen ailelerimiz, ana-babalarımızdı kapıda bekleyenler.
 Menekşe Ananın (Menekşe Erbay) "İçerde çocuklarımız var, çocuklarımızı öldürecekler" diye bir arkadaşımızı korumaya çalışırken jandarma tarafından okul kapısında katledildiğini sonradan öğrenmiştik. Tuzluçayır Lisesinin duvarında kurşun delikleri yıllarca kaldı. Kuşlar yuva yaptı oyuklara. 12 Eylül faşizmi öç alırcasına tadilat yaptırmadı okula.
 Tesadüf bu ya Hatice ile Meslek lisesinde yine beraberdik. Sadece bölümlerimiz farklıydı. Okul tam gün olduğundan sabahları ve teneffüs aralarında buluşuyorduk Hatice’yle. Öğlenleri evden getirdiğimiz yemekleri birleştiriyor okulun bahçesinde ya da civarında bir yer edinip birlikte yiyorduk.
 O sabah, ders saati geldiği halde okul müdürü ısrarla sınıfları içeri aldırmamıştı. Tüm okulun eksiksiz bir şekilde bahçede toplanmasını istemişti. Hatice’yi o sabah görmemiştim. Üstelik o’na o gün, ladesten kaybettiğim yaklaşık 70 sayfalık bir kitap verecektim.
 Beden Eğitimi öğretmenimiz mikrofonun karşısına geçmişti. Hayatımda duyacağım en kötü haberlerden birini henüz lise birinci sınıfa giderken Beden Eğitimi Öğretmenimizden duymuştum. Öğretmenimiz Hatice’nin evinde ölü olarak bulunduğunu söylemişti.
 Bir elimde defter ve kitaplarım, diğerinde ise öğlen Hatice ile yiyeceğim yemek ile ladesten kaybettiğim kitap vardı. Hepsi yere düşmüş öylece kala kalmıştım. Kimi silahla oynarken kendini vurdu dedi. Kimi Hatice’yi polisin vurduğunu söyledi. Bir var ki Hatice 12 Eylül faşizminin o karanlık günlerinde beyaz bir güvercin gibi uçup gitti. Hatice’ye vereceğim küçük kitap ise Dostoyevski’nin Beyaz Geceler isimli kitabıydı.
 Maraş katliamının üzerinden yıllar geçti. Maraş’ın sarı saçlı gülü Hatice’nin de. Bize düşen o gün yitirdiğimiz canları yeniden anıp yeniden anımsatmaktır. Geriye kalan ise bir kitap, parmağımda kanını Hatice’nin sildiği derin bir çizik ve bir arkadaş özlemi. Hiç ölmemişçesine. // Veli Bayrak // Veli Bayrak
Not: Hatice’nin bende vesikalık bir resmi vardı. Yıllarca sakaldım onu ama 90’lıyıllarda kaybettim. Geçtiğimiz sene bir haber geldi yurt dışından. O yıllarda Fen Bilgisi öğretmenimizdi beni arayıp bulan. Bir resim gönderdi bana. İçinde Hatice’nin de resmi olan. Bu yazıyı daha geniş biçimde “Oğluma öldüğümü söylemeyin” isimli kitabımda yazmıştım. Hatta sosyal medyada da değişik zamanlarda paylaşmıştım. Ama şimdi bir kez daha paylaşıyorum. Resimle de olsa yazıyı Hatice’yle buluşturmak için..
6 notes · View notes