Tumgik
#alerjik hastalıklar
ay-misali · 1 year
Text
Tumblr media
DİKKATE ALINMALI..
“Yanan ormanlara çam yerine zeytin dikin”
Prof. Dr. Osman Demircan yangınlardan sonra bu alanlara zeytin ağacı dikelim önerisinde bulundu. Demircan, “1950’lerde ABD’nin başlattığı Marshall yardımı bir anlaşma sonucuydu. Köy enstitüleri de uçak ve demiryolu fabrikaları da bu anlaşmayla kapatıldı. Zeytinyağlı yiyemem aman türküsü de bu anlaşmayla sipariş edildi. Mesela Ege ve Akdeniz bölgelerimizdeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek gemilerle Avrupa’ya götürüldü. ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam fidanı verdi. Kavak ağacı memlekette alerjik hastalıklar başlattı. Çam ağacı ise bildiğimiz yağlı çıra idi. Dağlarımıza, ovalarımıza her yere diktik. Hiçbir işe yaramayan bu ağaç, ülkemizin dağına, bayırına dikilen saatli bomba oldular. Onun için çam dikmeyin zeytin dikin!” dedi.
65 notes · View notes
ziyapasa-01 · 9 months
Text
Okumanızı Tavsiye Ediyorum.
DELİCE..
1951-1952 yıllarında İspanya Hükümeti, Türkiye’den çok yüksek miktarda odun kömürü satın almak istiyor. O güne kadar İspanya’ya yapılan ihracat kalemleri arasında yer almayan bu talebin bir de özel şartı vardı:
Kömürler İskenderun'dan Saroz Körfezi'ne kadar Akdeniz ve Ege sahillerinde doğada kendiliğinden yetişen *"delice"* ağacından elde edilmesi isteniyordu. ! İstek dönemin Hükumeti tarafından yüksek getirisinden sevinçle karşılanıyor,
ülkemizde bol miktarda bulunan delice kömürü ihraç edilmeye başlanıyordu. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre, limanların üzeri gemi yüklemeleri sebebiyle kara bir bulut ile kaplanıyor göz gözü görmüyordu! O yıllarda Ankara'da görev yapan
ABD Ticaret Ataşesi, dönemin Dış işleri Bakanı'na ihraç edilen kömürün İspanya tarafından nasıl değerlendirildiği ya da nerelerde kullanıldığını araştırıp araştırmadıklarını soruyor. Aldığı cevap, getirisinin önemli olduğu, nerede kullanıldığının Türkiye'yi ilgilendirmediği şeklinde oluyor.
Bunun üzerine ataşe konuyu kendisi araştırıyor ve otoyollarda dolgu malzemesi olarak kullanıldığı bilgisine ulaşıyor. Bununla yetinmeyip ABD'de tanıdığı mühendislerden bilgi alıyor ve otoyolda kömür dolgunun bir yararı olmadığını öğreniyor.
Öğrendiklerini Bakan'a iletiyor, Türkiye'nin rahatsız olmadığını, gelirden dolayı memnun olduklarını söylüyor, konu kapanıyor... *Delice ağacının zeytin aşılamak için en uygun ağaç olduğunu bilenler Türkiye'ye oyun oynamışlardı.
Sonuç olarak İspanya dünyanın en büyük zeytinyağı ihracatçısıdır ve ne tesadüf ki aynı yıllarda Türkiye margarinle tanışmıştır.
NOT; Aşılanmamış zeytin ağacına "delice" denir. Marshall yardımlarıyla Ege ve Akdeniz bölgemizdeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek gemilerle Avrupa'ya götürüldü. ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam(çıra) fidanı verdi. Kavak ağacı memlekette alerjik hastalıklar başlattı. Çam ağacı ise bildiğimiz yağlı çıra idi.
Dağlarımıza ovalarımıza her yere diktik. Oksijenden başka hiç bir işe yaramayan bu ağaç, ülkemizin dağına bayırına dikilen saatli bomba oldular. Bu ağaçlar yandığı zaman kozalakları patlayarak yanar halde 200 metre uzağa fırlamakta oradaki çam ağaçlarını da tutuşturmaktadır.
Bugüne kadar kimi gördüysem yetkili yetkisiz, beyinli beyinsiz herkese anlattım. "ABD liler bizim ormanlarımızı çam (ÇIRA) ağaçlarıyla dolduruyor, bir kibrit çakmasıyla 100 savaş uçağının verdiği zararı veriyorlar.
Şimdi soruyorum size devletimiz bu çam ağaçlarının yerine zeytin, ceviz, badem, incir, sakız ağacı dikse hem bu ağaçlar kolay kolay yanmaz hemde köylümüze bir gelir olur. Hala çam dikiyoruz bıkıp usanmadan...!!!
≈=============
Türkiye Hükûmeti veya II. Menderes Hükûmeti, 9 Mart 1951 - 17 Mayıs 1954 tarihleri arasında görev yaptı.
Tumblr media Tumblr media
9 notes · View notes
drtubakavala · 18 days
Text
Tumblr media
Ozon Tedavisi Hangi Hastalıkların Tedavisinde Kullanılır?
Ozon tedavisi; dolaşım bozukluğu, kanser, göz ve enfeksiyonlar olmak üzere çeşitli rahatsızlıklarının tedavisinde tamamlayıcı rol oynar. Bunlar;
Diyabet Dolaşım bozuklukları, Romatoid artrit, Fibromiyalji, Kanser, Enflamatuar bağırsak hastalığı Avasküler nekroz (AVN) İyileşmeyen kronik yaralar Diyabetik ayak yaraları Gut hastalığı Serebral palsi Alerjik hastalıklar Kronik yorgunluk sendromu Sistemik Lupus Eritematozus Crohn hastalığı Candidiasis Viral hastalıklar (herpes simplex, herpes zoster, AIDS, hepatit A, B, C, human papilloma virus) Pulmoner hastalıklar (amfizem, KOAH, akut respiratuar stres) Oftalmolojik hastalıklar (retinitis pigmentosa, katarakt, glokom, yaşa bağlı maküler dejenerasyon) Nörovejetatif hastalıklar (alzheimer, parkinson, demans) Vasküler hastalıklar (hipertansiyon, venöz yetmezlik, periferal arteriyel hastalık, venöz staz)
DEVAMI... https://drtubakavala.com/ozon-tedavisi/ozon-tedavisi/
📌Bu içerik bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedavi için lütfen doktorunuza başvurunuz.
☎ +90232 290 36 46 📱+90545 290 36 46 📩 [email protected] 🖥 www.drtubakavala.com 🖱️https://linktr.ee/drtubakavala
#drtubakavala#izmir#ozontedavisi#alsancakozontedavisi#ozonetherapy#ozonbakım#kanozon#ozontorbası#izmirozontedavisi#damartıkanıklığı#kalphastalıkları#hastalıklardaozontedavisi#ozontedavisiizmir#kronikyorgunluk#kendinimiyorgunhissediyorum#yorgun#zihinselyorgunluk#kanser
📷Talatpaşa Bulvarı Nazar Apt. No:23 Daire:1 (Gazi Orta Okulu Karşısı) Alsancak / İZMİR
0 notes
elazigsurmanset · 4 months
Text
Çocuklarda Gereksiz Antibiyotik Kullanımı Tehlikeli: Uzmandan Uyarılar
Tumblr media
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Emel Şen, son zamanlarda artan antibiyotik kullanımının çocuklar üzerinde ciddi riskler oluşturabileceğine dikkat çekiyor. Dr. Şen'in açıklamalarına göre: Antibiyotikler sadece bakteriyel enfeksiyonları tedavi eder. Viral enfeksiyonlarda, soğuk algınlığı, grip ve bronşiolit gibi durumlarda antibiyotik kullanımı gereksiz ve zararlıdır. Çalışmalar, hayatın ilk 1000 günü içinde antibiyotik kullanan çocuklarda alerjik hastalıklar, dikkat eksikliği, konuşma bozukluğu, zihinsel yetersizlik ve işitme bozuklukları riskinin arttığını gösteriyor. Ülkemiz, yüzde 42,2 ile antibiyotik tüketiminde dünyada birinci sırada. Bu durum, antibiyotiklere karşı dirençli bakterilerin artmasına ve tedavilerin zorlaşmasına neden oluyor. Antibiyotikler, bağırsak florasını bozarak bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Antibiyotiklerin yan etkileri arasında alerjik reaksiyonlar, ishal, kabızlık, bulantı, kusma, karın ağrısı ve nefes almada zorluk yer alır. Doktor kontrolü dışında ve reçetesiz antibiyotik kullanımı böbrek ve karaciğer gibi organlara zarar verebilir ve bakterilerin direnç geliştirmesine yol açabilir. Dr. Şen, anne sütü ile beslenmenin ve çocukluk çağı aşılarının çocukları enfeksiyonlardan koruduğunu ve antibiyotik kullanımına olan ihtiyacı azalttığını vurguluyor. Eğer çocuğunuz hastalanırsa: Doktora başvurun ve teşhis konulmasını bekleyin. Doktorunuz antibiyotik reçete ederse, talimatlarına uyun ve ilacı tam olarak prescribed şekilde kullanın. Antibiyotiği doktorunuzun onayı olmadan asla kendi kendinize kesmeyin. Çocuğunuzun bağışıklık sistemini güçlendirmek için anne sütü verin ve aşılarını yaptırın. Unutmayın, antibiyotikler sihirli değnek değildir ve her hastalığa çözüm değildir. Doğru tanı ve tedavi için mutlaka doktora başvurmanız önemlidir. Read the full article
0 notes
diyetz · 5 months
Link
0 notes
karaca2508-blog · 10 months
Text
Türkiye'de Meslek Hastalıkları
Tumblr media
Türkiye'de meslek hastalıkları 5 ana başlık altında anılabilir; kimyasal ve fiziksel, mesleki cilt hastalıkları, pnömokonyoz ve mesleki bulaşıcı hastalıklar. Meslek Hastalığı Nedir? Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir. İşle ilgili hastalıklar, ortaya çıkış nedeni karmaşık olan, oluşmasında ve gelişmesinde çalışma ortamı ve çalışma şeklinin diğer sebepler arasında önemli faktör olduğu hastalıklardır. İşle ilgili psiko-sosyal faktörler ve kalp krizi ilişkisinin araştırıldığı bir çalışmada konu ile ilgili bir sistematik derleme yapılmış ve bu kapsamda toplamda 33 çalışma incelenmiştir. Çalışma sonucunda sosyal yardımın yokluğu ve iş yükü, uzun çalışma saatleri, adaletsizlik, iş güvensizliği gibi faktörlerin erkekler üzerinde psiko-sosyal baskı oluşturduğu ve kalp krizine olan eğilimi artırdığı tespit edilmiştir. Ancak yapılan çalışmada aynı psiko-sosyal faktörlerinin kadın çalışanların sağlığını etkileyen bir risk faktörü olduğu kanıtlanamamıştır. Meslek Hastalığına Neden Olan Etkenler Kimyasal Etkenler - Metaller ve metalsiler - Gazlar - Çözücüler - Asit ve alkali maddeler - Pestisitler Fiziksel Etkenler - Gürültü - Titreşim - Termal konfor - Aydınlatma - İyonize ve iyonize olmayan ışınlar - Alçak ve yüksek basınç Biyolojik Etkenler Genellikle bakterilerin, virüslerin ve parazitlerin neden olduğu hastalıklardır. HASTALIK ENFEKSİYON TÜRÜ HASTALIĞIN SIK GÖRÜLDÜĞÜ İŞLER Şarbon Bakteriyel Çiftçi, kasap, veteriner Tüberküloz Bakteriyel Çiftçi, kasap, veteriner, sağlık çalışanları Bruselloz Bakteriye Besiciler, sütçü, veteriner Salmonellozis Bakteriyel Veteriner, aşçı-mezbaha işçis Kırım Kongo (KKKA) Viral Çiftçi, besici Kedi Tırmığı Hastalığı Bakteriye Veteriner, kedi-köpek sahibi HASTALIK HASTALIĞIN SIK GÖRÜLDÜĞÜ İŞLER Kuduz Veteriner, çiftçi, mağaracı Hepatit-B Sağlık çalışanları, berberler ve kuaförler AIDS, Kızamık, Kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, Menengokoksik menenjit, GİS Enfeksiyonu, Lejyoner Hastalığı, Difteri, boğmaca, sarıhumma, Sağlık kurumları ve laboratuarda görev yapan sağlık çalışanları Herpes Enfeksiyonu(Uçuk) Çiftçi, kasap, veteriner, sağlık çalışanları Tozlar Tozlar kimyasal ve biyolojik özelliklerine göre sınıflandırılabilir Kimyasal Yapılı Tozlar; - Organik tozlar: Pamuk tozu, gübre tozu, kümes hayvanlarının tüyü, mantar sporları organik tozlardır. - İnorganik tozlar: Demir, dökümhane, kömür, kum(silis), asbest, çimento tozları inorganik tozlardır. Biyolojik Yapılı Tozlar - İnert tozlar - Toksik tozlar - Alerjik tozlar - Fibrojenik tozlar - Kanserojen tozlar Çoğu kez 10 yıl ve daha uzun süreli etkilenmenin sonunda hastalık ortaya çıkar.
Meslek Hastalıkları Sınıflandırması
Bir hastalığın meslek hastalığı olarak kabul edilebilmesi için hastalık ve meslek arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Meslek hastalıklarının tipleri ve sınıflandırılması nedensellik bağının kurulmasına ve hastalığın işin yürütüm şartlarından kaynaklı olup olmadığının anlaşılmasına yardımcı olması açısından önem taşımaktadır. Meslek hastalıklarının etkilediği organlara göre; Meslek hastalığına sebep olan etkene göre; · Solunum sistemi · Sindirim sistemi · Hematopoetik sistemi · Kas iskelet sistemi · Boşaltım sistemi · İşitme organı ve sistemi · Çoklu organ etkilenimi · Kimyasal nedenler · Fiziksel nedenler · Biyolojik nedenler · Tozlar   Ayrıca meslek hastalıkları incelemeleri ve sınıflandırılmasında, etkenin vücuda giriş yolu (deri, solunum ve sindirim), hastalığın görünümü ve gidişatı (akut ve kronik) ve hastalığın etkilediği bölge (lokal ve sistemik) gibi faktörler dikkate alınarak da sınıflandırma yapılabilir. Türkiye’de Meslek Hastalıkları Sınıflandırması Meslek hastalıkları listesi; hastalıklar ve belirtileri, yükümlülük süresi hastalık tehlikesi olan başlıca işler olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. İlgili mevzuatta meslek hastalıkları ile ilgili sınıflandırmalar etkene göre yapılan sınıflandırma ve organa göre yapılan sınıflandırmanın kombinasyonu olacak şekilde 5 ana grupta toplanmıştır. Gruplar Alt Grup ve Hastalıklar A Grubu: Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları 25 alt grupta 67 hastalık B Grubu: Mesleki cilt hastalıkları 2 alt grupta Deri Kanseri & Kanser dışı deri hastalıkları C Grubu: Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları 6 alt grupta 9 hastalık D Grubu: Mesleki Bulaşıcı Hastalıkları 4 alt grupta 30 hastalık E Grubu: Fiziksel etkenlerle olan meslek hastalıkları 7 alt grupta 12 hastalık   Sık Görülen Meslek Hastalıkları Mesleki Kan Hastalıkları Lenfo hematopoetik sistemi kan, kemik iliği, dalak, timüs, lenf kanalları ve lenf düğümleri oluşturur. Kan ve kemik iliği birlikte hematopoetik sistem olarak adlandırılır. Lösemi, malign lenfoma ve çoklu miyeloma mesleki kan hastalıklarına örnektir. Lenfoma, lenfatik sistemi etkileyen bir grup kanserin genel adıdır. İki büyük lenfoma tipi Hodgkin lenfoma ve non-Hodgkin lenfomadır. Hodgkin lenfomanın birçok formu yüksek oranda tedavi edilebilir. Mesleki Kan Hastalıkları İçin Riskli Sektörler; Plastik imalatı, kuru temizleme, çözücülerin kullanıldığı kimyasal tesisler, boya imalatı, mobilya imalatı riskli sektörlerdir. Alınacak Genel Önlemler - Risk analizi yapılmalı - Kimyasal maddelerin işlenmesi, depolanması, taşınması sırasında iş sağlığı ve güvenliği açısından tehlike oluşturabilecek bütün durumlara karşı sırasıyla; - Tehlikeyi kaynağında yok etmek - İzole etmek, - İkame etmek, - Mühendislik kontrollerini yapmak, gerekli ortam ölçümlerini yapmak - İşaret uyarılar için gerekli adımlarını uygulamak, - Kişisel koruyucu donanım kullanmak, - Çalışanların eğitimi gibi gerekli tedbirleri almak - Her kimyasal için GBF (Güvenlik Bilgi Formu) (MSDS) bulundurulmalıdır. Mesleki Kanserler Kanserojen madde: Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deriye nüfuz ettiğinde kanser oluşumuna neden olan veya kanser oluşumunu hızlandıran maddelerdir. Grup 1. Kesin kanser yapan maddeler Grup 2. A. Muhtemel Kanserojen maddeler B. Şüpheli Kanserojen maddeler Grup 3. Hayvanlarda kanserojen Grup 4. Muhtemelen kanserojen olmayan maddeler Mesleki kanserlerin en sık görüldüğü sektörler ve sebep oldukları kanser türleri tabloda görülmektedir. Sektör Kanser Türü Kauçuk imalatı Mesane Boya sektörü Mesane Metal kaplama Burun boşluğu, akciğer Plastik imalatı Karaciğer, akciğer, kan, lösemi Ahşap endüstrisi Burun boşluğu Petro-kimya Cilt Kimyasal ara ürün, sterilant üretimi Lösemi Kâğıt endüstrisi Akciğer İnşaat-yapı malzemeleri üretimi Cilt, akciğer, mesane Cam endüstrisi Akciğer, der Havacılık endüstrisi Akciğer Tekstil sektörü Akciğer, plevra, karın zarı Madeni yağ Cilt Taş yontma, heykeltıraşlık Akciğer Çözücü, kuru temizleme Akciğer, lenfoma, yemek borusu Alınacak Genel Önlemler Kimyasal ve fiziksel etmenlere bağlı olan mesleki hastalıkları önlemek için alınan genel önlemler uygulanır. Mesleki Dolaşım Sistemi Hastalıkları Dolaşım sistemi hastalıkları özellikle endüstrileşmiş ülkelerde çalışma nüfusunda hastalıkların ve ölümlerin en yaygın nedenidir. Karmaşık etiyolojilerinden dolayı dolaşım sistemi hastalıklarının çok küçük bir kısmının meslek hastalığı olduğu fark edilir. Koroner arter hastalığı, iltihaplı hastalıklar, kalp ritim bozukluğu, miyokardiyopati, hipertansiyon, aterosklerotik değişimler, fonksiyonel dolaşım bozuklukları, varisler. Dolaşım Sistemi hastalıklarında risk faktörleri: Bedensel faktörler: Yüksek kan basıncı, yağ metabolizması bozuklukları, kilo ve diyabet (şeker hastalığı) Davranışsal faktörler: sigara içmek, yetersiz beslenme, fiziksel hareket eksikliği, tip-A kişiliği, yüksek alkol tüketimi, ilaç bağımlılığı Mesleki stres, sosyo-ekonomik faktörler Mesleki Sindirim Sistemi Hastalıkları Sindirim sistemi vücudun verimliliği ve çalışma kapasitesi üzerine önemli bir etki gösterir ve sindirim sisteminin akut ve kronik hastalıkları iş göremezliğin ve sakatlığın en yaygın nedenleri arasındadır. Sindirim sistemi için tehlikeli faktörlerin birçoğu mesleki kaynaklıdır. Meslekli faktörler; endüstriyel zehirler, fiziksel  etkenler, gerginlik, yorgunluk, anormal duruşlar, sık sık çalışma temposu değişiklikleri, vardiyalı çalışma, gece çalışması, uygun olmayan beslenme alışkanlıklarıdır(yemeklerin miktarı, kalitesi ve zamanlaması). Mesleki Psikolojik Hastalıklar Mesleki Psikolojik hastalıklar Türkiye Meslek Hastalıkları listesinde yer almamaktadır. İlk olarak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2010 Güncel Meslek Hastalıkları Listesinde Zihinsel ve davranışsal bozukluklar olarak yer almıştır. Zihinsel ve Davranışsal Bozukluklar Mobbing (Psikolojik Taciz) kavramı üzerinden ele alınmıştır. Mobbing mağdurlarında genellikle depresyon ve post travmatik stres ve şiddet içeren davranışlar ortaya çıkmaktadır. Mesleki psikolojik hastalıkları tanısı koymak zordur çünkü hastalık ile çalışma veya çalışma ortamı arasında nedensellik bağını kurmak, mesleki kökenli olup olmadığını anlamak diğer hastalıklara nazaran daha zor bir süreçtir. Mesleki Kas-İskelet Sistemi Hastalıkları - Tendon, sinir, kas ve diğer yumuşak dokularda hasar yapacak tekrarlayıcı fiziksel hareketler ile oluşmaktadır. - Ana şikâyet üst ekstremitelerde, boyun, omuz, el bilekleri ve belde ağrıdır. - Kas iskelet sistemi hastalıklarında, fiziksel ve psikososyal faktörler etkilidir. Neden olan faktörler - Kötü postürler ve hareketler - İş sırasında kaslara binen yük - İşin hızı, süresi ve tekrarlama özelliği - Harekette aşırı kuvvet sarf etme - Titreşim - Isı - Ergonomik yetersizliği olan alet kullanımı - Psiko-sosyal sorunlar Kas iskelet sistemi hastalıkları genel olarak üst ekstremite hastalıkları (boyun, omuz, dirsek, el ve el bileği) ve bel hastalıkları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Üst Ekstremite Hastalıkları (boyun, omuz, dirsek, el ve el bileği) Hastalıklar Neden Olan İşler Karpal tunel sendromu Taşlama, zımparalama, cilalama, montaj, müzik aletleri çalma, cerrahi, paketleme, temizlik işleri, yer döşeme, tuğla kesim, çekiç kullanma, el yıkama veya ovma Lateral Epikondilit, tenisçi dirseği Tenis, bovling, oynama, çekiç, tornavida kullanma, küçük parça montajı, et kesme, müzik aletleri çalma Boyun gerilmesi sendromu Yük taşıma, montaj, paketleme Pronator teres sendromu Lehimleme, cilalama, taşlama, parlatma, kumlama Radiyal tunel sendromu El aletleri kullanımı Omuz tendiniti, rotator kılıf sendromu Zımbalama, tavan montajı, tavan kaynağı, tavan boyama, oto tamiri, paketleme, depolama, inşaat, postacılık Tetikçi parmağı El aletleri kullanırken elle yapılamayan işlerin sürekli işaret parmağıyla yapılması Guyon tuneli sendromu Müzik aletleri çalma, marangozluk, tuğla örme, çekiç kullanma Beyaz parmak sendromu Zincir testere, havalı çekiç, titreşimli aletler, kumlama, püskürtme; özellikle soğuk ortam Omuz tendiniti, rotator kılıf sendromu Zımbalama, tavan montajı, tavan kaynağı, tavan boyama, oto tamiri, paketleme, depolama, inşaat, postacılık Dirsek tendiniti Zımbalama, montaj, kablolama, paketleme, pense kullanma DeQuervain Tenosinovit sendromu Polisaj, parlatma, kumlama, taşlama, baskı işleri, cerrahi, vidalama, sıkma, testere, pense kullanma Bel Hastalıkları - Elle taşıma - Gövdeyi eğme bükme - Tüm vücut vibrasyon etkilenimi - Aşırı fiziksel yük - Sabit çalışma pozisyonu - Tekrarlanan hareketler Alınacak Genel Önlemler - Basit ergonomi kurallarına uyma - Yeterli dinlenmeyi sağlama - Daha iyi çalışma koşullarının sağlanması (ağır yük kaldırmama, titreşimi önleme, tekrarlayan işlemlerden kaçınma, omuz hizasından yüksekte çalışmama gibi) - Fiziksel egzersiz eğitimler Mesleki Sinir Sistemi Hastalıkları - Sinir sistemi hastalıklarına neden olan etmenlerin hemen hemen hepsi kimyasal etmenlerdir. - Rahatsızlıkları çoğu belli bir eşik değerden sonra görülmektedir - Maruziyet ile belirtilerin başlaması arasında kuvvetli bir ilişki vardır - Sinir sisteminde yenilenme çok sınırlıdır. Birtakım etkilenmelerden ise geri dönüş çok zordur - Tek bir toksinden birçok nörolojik sendromun gelişmesi mümkündür. - Tanı konma sürecinde maruziyetin süresi ve şiddetinin bilinmesi gerekir. Riskli Sektörler Polimer üretimi, toprak stabilizasyonu, jel kromatografı, kağıt üretimi, gıda ve su işleme süreci, tarım sektörü, pestisit üretimi, boya sektörü, demir çelik sanayi, petrokimya, tekstil. Alınacak Önlemler - Kaynağa yönelik (tehlike-risklere) önlemler alınmalı - Etkili havalandırma (yerel-genel) kurulmalı, - İşlemler kapalı sistem içinde yapılmalı, - Ayırma ve yaş çalışmaya geçilmeli, - Düzenli ortam ölçümleri yapılmalı, - Kişisel koruyucular kullanılmalı, - Tıbbi uygulama olarak işe giriş ve aralıklı kontrol muayeneleri yapılmalı, - Sağlık eğitimleri verilmelidir. Üriner Sistemi Hastalıkları Fiziksel ve kimyasal etmenler neden olabilir. Alınacak Genel Önlemler - Çalışma ortamında bulunan tehlikeler belirlenmeli - Kaynağa yönelik önlemler alınmalı; - Yerine Koyma - Yer Değiştirme - Havalandırma (Yerel-Genel) - Kapalı Çalışma - Düzenli olarak gerekli olan çevresel ölçümler yapılmalı - Erken tanı için işe giriş ve aralıklı kontrol muayeneleri yapılmalı - İşçilere işyerindeki tehlikeler ve yol açtığı hastalıklar hakkında gerekli eğitimler verilmeli. Üreme Sistemi Hastalıkları Erkek ve dişi üreme sistemi hastalıkları mesleki sağlık tehlikeleri açısından gittikçe artan bir ilgiyle incelenmektedir. Üreme toksisitesi çevresel etkenlere maruz kalma sonucu üreme sistemi üzerindeki olumsuz etkilerdir. Toksisite üreme organları ve / veya endokrin sistem değişiklikleri olarak ifade edilebilir. Bu tür toksisite belirtileri şunlar olabilir: - Cinsel davranış değişiklikler - Kısırlık - Olumsuz gebelik sonuçları - Üreme sisteminin bütünlüğüne bağlı diğer fonksiyon değişiklikleri Anne veya babanın üreme sistemini etkileyen etmenlerin sebep olduğu sonuçlar gelecek kuşaklara aktarılmakta ve sağlıksız bireyler doğmaktadır. Dolayısıyla üreme sistemi üzerindeki riskler sağlıklı toplumların meydana gelmesine engel olduğu için ayrıca önemlidir. Çalışma Ortamında Üreme Sistemi Üzerinde Risk Yaratan Mesleksel Faktörler Zararlı Çözücüler ve Kimyasal Atıklar: Toksik maddeler olarak belirtilen çözücüler birçok sanayi dalında ve ev işlerinde kullanılmaktadır. Çözücüler ve kimyasal atıklar solunum ve deri yoluyla hızlı bir biçimde organizmaya girerek çeşitli zararlı etkiler oluşturmaktadır. Birçok meslek hastalığında olduğu gibi çözücü veyaorganik atık kaynaklı meslek hastalıklarının çalışma ortamıyla ilişkisinin tespiti ve tanımlanması oldukça güçtür. Çünkü sağlık üzerindeki etkileri uzun süre sonra ortaya çıkmaktadır. Çözücülerin sıkça kullanıldığı kimya sanayisi, laboratuar çalışmaları, imalat, boya ve ilaç sanayisi, arıtma tesisleri çalışanları, makinistler ve kuru temizlemede çalışanların bu maddelere maruz kalma riski bulunmaktadır. Bu tip sektörlerde çalışanların üreme sistemlerinde çeşitli bozukluklara sebep olmakta, hamile kadınlarda fetüste sağlık bozukluklarına yol açmakta, düşük kilolu doğum, erken doğum ve düşük riskini arttırmaktadır. Tarımsal Böcek İlaçları (Pestisitler): Toplam iş gücü içerisinde geniş yer tutan tarımsal faaliyetlerde zararlılarla mücadele yöntemi olarak pestisitler kullanılmaktadır. Pestisitlerin bilinçsiz kullanımı hem çalışanlar hem de ortamda birikmesi açısından çevre ve insanlar açısından oldukça önemli bir risk faktörüdür. Zararlı pestisitlerin kullanımı üreme sisteminde çeşitli bozukluklar oluşturmakta ve hamilelik sırasında fetüste önemli sağlık bozukluklarına yol açmaktadır. İyonize Olan ve Olmayan Işınım (Radyasyon): Özellikle sağlık sektöründe çalışanlar riskli gruplardır. Radyasyona maruziyet düşük ve doğumsal anomali riskini artırmakta, ayrıca erkek ve kadınlarda fertiliteyi (üreme yeteneğini) azaltmaktadır. Ağır İş Yükü ve Duruşsal Faktörler: Ağır çalışma koşulları ve sürekli ayakta çalışma gibi faktörler düşük kilolu doğum ve erken doğum riskini arttırmaktadır.
Tumblr media
Mesleki Solunum Sistemi Hastalıkları Toza bağlı akciğer hastalığının meydana gelmesi bakımından en kısa maruziyet süresi 3 yıldır. Havadaki başlıca kirleticilerden biri olan toz, mesleki akciğer hastalıklarının temel nedenlerinden biridir. İnsan sağlığı bakımından önemli olan 0.5 – 100 mikron arasındaki büyüklüklere sahip olan tozlardır.  Çünkü bu büyüklükteki tozlar solunum yoluyla alveollere ulaşıp birikim yaparak “pnömokonyoz” olarak bilinen akciğer toz hastalıklarına neden olurlar. Daha büyük tozlar havada asılı kalmayıp çöktükleri için insan vücuduna giremezler. Mesleki hastalıkların oluşmasında tozun partikül büyüklüğü, fibrojenik potansiyeli, ortamdaki konsantrasyonu ve kişinin maruziyet süresi etkilidir. Tozların akciğerde hastalık meydana getirmesinde tozun özellikleri kadar kişisel faktörlerin de etkili olduğu unutulmamalıdır. Kişisel faktörlerin başında sigara içilmesi ve genetik yapı gelmektedir, alfa-1 antitripsin enziminin eksikliği kişileri solunum yolu hastalıklarına daha duyarlı hale getirmektedir. Asbestle çalışan kişilerin sigara kullanmaları halinde akciğer kanserine yakalanma riski çok daha yüksektir. İnorganik tozların neden olduğu hastalıklar - Asbestosis (Asbestoz) - Silikosis (Slikoz) - Kömür Tozu Hastalığı - Siderosiz Organik tozların neden olduğu hastalıklar - Bisinozis Sık Görülen Diğer Mesleki Akciğer Hastalıkları - Akciğer Kanseri - Mesleki Astım (yükümlülük süresi 1 yıl) - Ağır metal Hastalıkları - Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı(KOAH) Riskli Sektörler Çeşitli iş kollarında tozlu ortamlarla karşılaşılmaktadır. Read the full article
0 notes
Text
Grip ve Alerji Arasındaki Fark
Mevsim değişikliği döneminde hastalıklar da artış gösterir. Kimileri hapşırır, öksürür, kimileri ateşler içinde evde yatar. Peki ama gerçekten grip mi, yoksa alerjik bir atak mı? Hastalığa doğru teşhis konuyor mu?
Prof. Dr. Mahir İğde
Çocuk Alerji ve İmmünoloji Hastalıkları Uzmanı
#alerji
0 notes
Text
Alerji, Tanı ve Tedavi Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey! Bağışıklık sisteminiz alerjen adı verilen maddelere aşırı reaksiyon gösterdiğinde alerjiler ortaya çıkar. Alerjik reaksiyonları tetikleyebilen yaygın alerjenler arasında polen, evcil hayvan ve arı zehiri bulunur. İnsanların ayrıca bazı gıdalara ve ilaçlara alerjisi vardır. Gıda alerjisi Kimler Alerji Olur? Alerjiler, kronik hastalıklar arasında önemli bir yer teşkil eder. İnsanlar, saman... https://www.begonya.com/alerji/?feed_id=163880&_unique_id=6524bbf54fd3a
0 notes
Text
Akasma
Akasma
Tumblr media
#Akasma, #AkasmaAdetDüzenleyici, #AkasmaAntioksidanlar, #AkasmaBağışıklıkSistemi, #AkasmaBitkiselTedavi, #AkasmaBitkisi, #AkasmaÇayı, #AkasmaCiltBakımı, #AkasmaEklemAğrıları, #AkasmaFaydaları, #AkasmaKökü, #AkasmaKullanımı, #AkasmaRomatizma, #AkasmaSakinleştirici, #AkasmaSindirimSistemi, #AkasmaSolunumYolları, #AkasmaStres, #AkasmaTentürü, #AkasmaYağı, #ClematisVitalba https://is.gd/6K9UTf https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/bitkiler/akasma/
Akasma (Clematis vitalba), geleneksel tıpta ve doğal şifa uygulamalarında kullanılan, sağlığa faydaları olan bir bitkidir. Özellikle kökleri ve yaprakları kullanılır ve çeşitli sağlık sorunlarının tedavisinde yardımcı olabilir.  Kuzey Yarımküre’de yaygın olarak görülen bir sarmaşık bitkisidir. Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’da bulunur. Beyaz çiçekli bir bitkidir. Yaprakları ve çiçekleri tıbbi amaçlar için kullanılır. Geleneksel tıpta çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Akasma Bitkisinin Tıbbi Özellikleri
Antibakteriyel: Çeşitli bakterilere karşı etkilidir. Bu nedenle, enfeksiyonların tedavisinde kullanılabilir.
Antienflamatuar: İltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olur. Bu nedenle, romatizmal hastalıklar, astım ve alerji gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılabilir.
Balgam söktürücü: Balgamın sökülmesini kolaylaştırır. Bu nedenle, bronşit ve astım gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılabilir.
Sedatif: Sakinleştirici bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, uykusuzluk ve stres gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılabilir.
Akasma Bitkisinin Kullanımı
Genellikle çay, gargara ve kür şeklinde kullanılır.
Çay: Yapraklar veya çiçekler kaynar suda 10-15 dakika demlenerek çay hazırlanır.
Gargara: Yapraklar kaynar suda 10-15 dakika demlendikten sonra, süzülen çay ile gargara yapılır.
Kür: Yapraklar veya çiçekler kaynar suda 10-15 dakika demlendikten sonra, süzülen çay günde 3-4 kez içilir.
Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Bu nedenle, kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız önerilir.
Hamilelik ve Emzirme Dönemi: Hamilelik ve emzirme döneminde kullanılmamalıdır. İlginizi çekebilir Hamileler hangi bitki çaylarını içebilir?
Çocuklarda Kullanımı: 12 yaşın altındaki çocuklarda kullanılmamalıdır.
Akasma’nın Çayı Nasıl Hazırlanır?
1-2 tatlı kaşığı akasma yaprağı veya çiçeği, 1 su bardağı kaynar suya eklenir. 10-15 dakika demlendikten sonra, süzülür ve içilir.
Akasma’nın Gargara Nasıl Yapılır?
1 tatlı kaşığı akasma yaprağı, 1 su bardağı kaynar suya eklenir. 10-15 dakika demlendikten sonra, süzülür ve gargara yapılır.
Akasma’nın Kürünün Nasıl Hazırlanır?
100 gram akasma yaprağı veya çiçeği, 1 litre kaynar suya eklenir. 10-15 dakika demlendikten sonra, süzülür ve günde 3-4 kez içilir.
Akasm Kozmetik Sektöründe Kullanımı
Geleneksel tıpta çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanıldığı gibi, kozmetik alanında da çeşitli kullanımlara sahiptir.
Cilt bakımı: Akasma, cilt sağlığını destekleyen çeşitli faydalara sahiptir. Antibakteriyel ve antienflamatuar özellikleri sayesinde, akne, sivilce ve egzama gibi cilt sorunlarını tedavi etmeye yardımcı olabilir. Ayrıca, cildin nem dengesini korumaya ve yaşlanmayı geciktirmeye yardımcı olabilir.
Saç bakımı: Saç sağlığını destekleyen çeşitli faydalara sahiptir. Antibakteriyel ve antienflamatuar özellikleri sayesinde, saç derisini enfeksiyonlardan ve iltihaplanmadan korumaya yardımcı olabilir. Ayrıca, saçların daha hızlı uzamasına ve daha güçlü olmasına yardımcı olabilir.
Parfümeri: Hoş bir kokuya sahip olduğu için, parfümeri alanında da kullanılmaktadır. Akasma yağı, çeşitli parfümlerde kullanılmaktadır.
Yan Etkileri
Alerjik reaksiyonlar
Mide bulantısı
Kusma
İshal
Uzun süreli kullanımı, karaciğer ve böbreklere zarar verebilir. Bu nedenle, akasma’yı uzun süreli kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız önerilir.
0 notes
jinekologdunyasi · 1 year
Text
Prezervatif Nedir? - Sağlıklı Cinsel Yaşam İçin Önemli Bir Adım
Tumblr media
Cinsel sağlık, genel sağlığımızın önemli bir parçasıdır. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların yaygınlaşması ve istenmeyen gebeliklerin önlenmesi için kullanılan prezervatif, sağlıklı bir cinsel yaşam için önemli bir adımdır. Peki, prezervatif nedir? Nasıl kullanılır? Hangi türleri vardır? Bu makalede, prezervatif hakkında merak edilen tüm sorulara cevap vereceğiz.
İçindekiler
Prezervatif Nedir?
Prezervatif Tarihçesi
Prezervatif Türleri
Prezervatif Nasıl Kullanılır?
Prezervatifin Faydaları
Prezervatifin Zararları
Prezervatif ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar
Prezervatif ve Gebelik
Prezervatif ve Diğer Doğum Kontrol Yöntemleri
Prezervatif ve Partner Tercihi
Prezervatif ve Cinsel İlişki Sıklığı
Prezervatif ve Yaş
Prezervatif ve Kullanım Sıklığı
Prezervatif ve Kullanımı Bırakma
Prezervatif ve Sosyal Stigma
Prezervatif Nedir?
Prezervatif, cinsel ilişki sırasında kullanılan bir doğum kontrol yöntemidir. Erkekler için penisin üzerine, kadınlar için ise vajina içine yerleştirilir. Prezervatif, cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) yayılmasını önlemek ve istenmeyen gebelikleri engellemek için kullanılır.
Prezervatifler, genellikle lateks, poliüretan veya kuzu bağırsağından yapılmıştır. Lateks prezervatifler en yaygın olanıdır ve CYBH'lerin yayılmasını en iyi şekilde önler. Poliüretan prezervatifler, lateks alerjisi olan kişiler için uygun bir seçenektir. Kuzu bağırsağı prezervatifleri ise daha az yaygın olmasına rağmen, doğal bir seçenek olarak tercih edilebilir.
Prezervatif Tarihçesi
Prezervatiflerin tarihi, antik çağlara kadar uzanır. MÖ 1000 yıllarında, Mısırlılar, bal mumu veya kuzu bağırsağından yapılmış prezervatifler kullanıyorlardı. Daha sonra, 16. yüzyılda, İtalyanlar, kumaş veya deriden yapılmış prezervatifler kullanmaya başladılar. 19. yüzyılda, lateks prezervatiflerin üretimi başladı ve günümüzde en yaygın kullanılan prezervatif türü haline geldi.
Prezervatif Türleri
Prezervatifler, erkekler ve kadınlar için farklı türlerde üretilir. Erkek prezervatifleri, penisin üzerine yerleştirilirken, kadın prezervatifleri, vajina içine yerleştirilir. Prezervatifler, ayrıca malzemelerine göre de farklılık gösterir. Lateks, poliüretan ve kuzu bağırsağından yapılmış prezervatifler en yaygın olanlarıdır.
Prezervatif Nasıl Kullanılır?
Prezervatif kullanımı oldukça basittir. Erkek prezervatifleri, penisin üzerine yerleştirilirken, kadın prezervatifleri, vajina içine yerleştirilir. Prezervatifler, cinsel ilişki öncesinde açılarak kullanılır. Prezervatif kullanmadan önce, son kullanma tarihine ve ambalajın hasarlı olup olmadığına dikkat edilmelidir.
Prezervatifin Faydaları
Prezervatif kullanımının birçok faydası vardır. En önemli faydalarından biri, CYBH'lerin yayılmasını önlemesidir. Prezervatifler, ayrıca istenmeyen gebelikleri de engeller. Prezervatif kullanımı, cinsel sağlık için önemli bir adımdır.
Prezervatifin Zararları
Prezervatif kullanımının herhangi bir zararı yoktur. Ancak, bazı kişilerde lateks alerjisi gibi alerjik reaksiyonlar görülebilir. Bu durumda, poliüretan veya kuzu bağırsağı prezervatifleri kullanılabilir.
Prezervatif ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar
Prezervatifler, CYBH'lerin yayılmasını önlemek için etkili bir yöntemdir. Prezervatif kullanımı, CYBH'lerin yayılmasını %98'e kadar önleyebilir. Ancak, CYBH'lerin tamamen önlenmesi için, prezervatif kullanımı tek başına yeterli değildir. CYBH'lerin önlenmesi için, cinsel partnerlerin test edilmesi ve tedavi edilmesi de önemlidir.
Prezervatif ve Gebelik
Prezervatifler, istenmeyen gebelikleri engellemek için etkili bir yöntemdir. Prezervatif kullanımı, gebelikleri %98'e kadar önleyebilir. Ancak, prezervatiflerin doğru kullanımı önemlidir. Prezervatifler, cinsel ilişki öncesinde açılmalı ve son kullanma tarihine dikkat edilmelidir.
Prezervatif ve Diğer Doğum Kontrol Yöntemleri
Prezervatifler, diğer doğum kontrol yöntemleriyle birlikte kullanılabilir. Örneğin, doğum kontrol hapları veya spiral kullanımıyla birlikte prezervatif kullanımı, istenmeyen gebelikleri önlemek için daha etkili bir yöntemdir.
Prezervatif ve Partner Tercihi
Prezervatif kullanımı, cinsel partnerlerin tercihine bağlıdır. Bazı kişiler, prezervatif kullanımını tercih etmeyebilirler. Ancak, prezervatif kullanımı, cinsel sağlık için önemli bir adımdır ve partnerler arasında konuşulmalıdır.
Prezervatif ve Cinsel İlişki Sıklığı
Prezervatif kullanımı, cinsel ilişki sıklığına bağlıdır. Düzenli olarak cinsel ilişkiye giren kişiler, prezervatif kullanımını sıklaştırmalıdır. Prezervatif kullanımı, cinsel sağlık için önemli bir adımdır ve düzenli olarak kullanılmalıdır.
Prezervatif ve Yaş
Prezervatif kullanımı, yaşa bağlı değildir. Prezervatifler, her yaşta kullanılabilir. Ancak, gençlerin prezervatif kullanımı konusunda bilgilendirilmesi ve eğitilmesi önemlidir.
Prezervatif ve Kullanım Sıklığı
Prezervatif kullanım sıklığı, cinsel ilişki sıklığına bağlıdır. Düzenli olarak cinsel ilişkiye giren kişiler, prezervatif kullanımını sıklaştırmalıdır. Prezervatif kullanımı, cinsel sağlık için önemli bir adımdır ve düzenli olarak kullanılmalıdır.
Prezervatif ve Kullanımı Bırakma
Prezervatif kullanımı, istenmeyen gebelikleri ve CYBH'leri önlemek için önemlidir. Ancak, bazı kişiler prezervatif kullanımını bırakabilirler. Bu durumda, diğer doğum kontrol yöntemleri kullanılabilir.
Prezervatif ve Sosyal Stigma
Prezervatif kullanımı, bazı toplumlarda sosyal stigma olarak görülebilir. Ancak, prezervatif kullanımı, cinsel sağlık için önemli bir adımdır ve herkes tarafından kabul edilmelidir.
Sonuç
Prezervatif, sağlıklı bir cinsel yaşam için önemli bir adımdır. Prezervatif kullanımı, CYBH'lerin yayılmasını önler ve istenmeyen gebelikleri engeller. Prezervatif kullanımı, cinsel partnerler arasında konuşulmalı ve düzenli olarak kullanılmalıdır.
Sıkça Sorulan Sorular
Prezervatifler, hangi malzemelerden yapılmıştır?
Prezervatifler, genellikle lateks, poliüretan veya kuzu bağırsağından yapılmıştır.
Prezervatif kullanımı, hangi hastalıkların yayılmasını önler?
Prezervatif kullanımı, cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) yayılmasını önler.
Prezervatif kullanımı, istenmeyen gebelikleri engeller mi?
Evet, prezervatif kullanımı, istenmeyen gebelikleri engeller.
Prezervatif kullanımı, hangi yaşlarda başlanmalıdır?
Prezervatif kullanımı, her yaşta başlanabilir. Ancak, gençlerin prezervatif kullanımı konusunda bilgilendirilmesi ve eğitilmesi önemlidir.
Prezervatif kullanımı, sosyal stigma olarak görülebilir mi?
Evet, bazı toplumlarda prezervatif kullanımı sosyal stigma olarak görülebilir. Ancak, prezervatif kullanımı, cinsel sağlık için önemli bir adımdır ve herkes tarafından kabul edilmelidir.
0 notes
haber71net · 1 year
Link
Tüm yaş gruplarında yaygın bir sağlık problemi olan alerjik hastalıklar çocukları daha fazla etkisi altına alıyor. Öyle ki her üç çocuktan birinde ‘alerjik reaksiyon’ tespit ediliyor. Üstelik alerjik ... ---------------------------- Haberin devamı haber71.net'te.
0 notes
saglikvehastalik · 1 year
Text
Anjiyo Nedir, Nasıl Yapılır ve Riskleri Nelerdir?
Anjiyo, kalp damarlarının daralma veya tıkanma durumunu görüntülemek için kullanılan bir tanı yöntemidir. Anjiyo, aynı zamanda bu sorunları gidermek için yapılan tedavi işlemlerine de verilen genel bir isimdir. Bu yazıda anjiyonun nasıl yapıldığı, hangi durumlarda gerektiği ve riskleri neler olduğu hakkında bilgi vereceğiz. Anjiyo Nasıl Yapılır? Hastanın kasığından veya koldan girilerek ince bir tüp (kateter) damar içine ilerletilir. Bu tüpün ucuna bağlı olan bir baloncuk, daralmış veya tıkanmış olan damar bölgesine ulaştırılır. Baloncuk şişirilerek damar açılır ve kan akışı sağlanır. Bu işlem sırasında damar içine röntgen ışınları geçiren bir sıvı (kontrast madde) verilir. Bu sayede damarların görüntüsü alınır. Genellikle lokal anestezi altında yapılır ve yaklaşık 30-60 dakika sürer. Anjiyo Hangi Durumlarda Yapılır? Anjiyo, kalp hastalıklarının tanısında ve tedavisinde kullanılır. - Göğüs ağrısı (anjina) veya nefes darlığı gibi kalp krizi belirtileri yaşayan hastalar - Kalp krizi geçiren veya geçirmek üzere olan hastalar - Kalp yetmezliği olan hastalar - Kalp kapakçığı hastalığı olan hastalar - Kalp ritim bozukluğu olan hastalar - Kalp ameliyatı öncesi veya sonrası durumu değerlendirmek için Anjiyo Anjiyonun Riskleri Nelerdir? Anjiyo, kalp hastalıklarının tanı ve tedavisinde etkili bir yöntem olmasına rağmen bazı riskleri de vardır. Anjiyonun riskleri şunlardır: - Damar yaralanması veya kanama - Enfeksiyon - Alerjik reaksiyon (kontrast maddeye veya ilaçlara karşı) - Böbrek hasarı (kontrast maddenin böbrek fonksiyonlarını bozması) - Kalp ritim bozukluğu - Kalp krizi veya inme Anjiyonun riskleri, hastanın genel sağlık durumu, yaşadığı semptomlar, var olan hastalıklar ve ilaç kullanımına göre değişir. Anjiyo öncesi doktorunuz size bu riskler hakkında bilgi verecek ve gerekli önlemleri alacaktır. Anjiyo sonrası nelere dikkat etmeliyim? Anjiyo sonrası dikkat etmeniz gereken bazı noktalar şunlardır: - Anjiyo yapılan bölgede kanama, enfeksiyon, şişlik veya sertlik olup olmadığını kontrol edin. Eğer varsa doktorunuza başvurun. - Anjiyo yapılan bölgeye 48 saat boyunca sıcak su değdirmeyin. Banyo yaparken bu bölgeyi koruyun. - En az iki gün zorlayıcı hareketler yapmayın. Özellikle anjiyo yapılan bölgeyi (kasık veya el bileği) fazla zorlamayın. - En az iki gün araba veya makine kullanmayın. Bu sırada ani fren yapmak veya direksiyon çevirmek gibi hareketler damarlarınıza zarar verebilir. - En az iki gün günde 2,5 litreden fazla sıvı alın. Bu şekilde kanınızın akışkanlığını artırabilir ve böbreklerinizi koruyabilirsiniz. - Beslenmenize dikkat edin. Yağlı, tuzlu, şekerli ve baharatlı yiyeceklerden uzak durun. Sebze, meyve, tahıl ve balık gibi sağlıklı gıdalar tüketin. - Sigara ve alkol kullanmayın. Bu maddeler damarlarınızı daraltır ve kalbinize zarar verir. - Doktorunuzun verdiği ilaçları düzenli olarak kullanın. Ağrı kesici, kan sulandırıcı veya tansiyon ilacı gibi ilaçlar anjiyo sonrası iyileşmenize yardımcı olur. - Cinsel yaşamınıza doktorunuzun tavsiyesine göre devam edin. Anjiyo sonrası cinsel ilişki için en az bir hafta beklemeniz gerekir. Cinsel ilişki sırasında kalp ritminizi ve tansiyonunuzu kontrol edin. Anjiyo Anjiyo Sonrası Beslenme: - Tuz tüketimini azaltın. Tuz, kan basıncını yükseltir ve kalbe yük bindirir. Günde 5 gramdan fazla tuz tüketmemeye çalışın. Yemeklere tuz eklemeden önce tadına bakın. Hazır gıdalardan, salamura ürünlerden, turşulardan, zeytinden, peynirden, salamdan, soslardan ve çerezlerden uzak durun. - Yağ tüketimini azaltın. Yağ, kolesterol seviyesini yükseltir ve damarları daraltır. Günde 70 gramdan fazla yağ tüketmemeye çalışın. Kızartma, kavurma, kızarma gibi pişirme yöntemlerinden kaçının. Haşlama, ızgara, fırında veya buharda pişirme yöntemlerini tercih edin. Hayvansal yağlardan, margarinden, tereyağından, pastane ürünlerinden, kremalı tatlılardan ve çikolatadan uzak durun. - Doymuş yağ asidi içeren gıdaları sınırlayın. Doymuş yağ asidi, kötü kolesterol LDL’yi artırır ve kalp hastalığı riskini yükseltir. Doymuş yağ asidi içeren gıdalar arasında kırmızı et, sakatat, süt ve süt ürünleri, hindistan cevizi yağı ve palm yağı bulunur. Bu gıdaların tüketimini haftada 2-3 kezle sınırlayın. - Doymamış yağ asidi içeren gıdaları tercih edin. Doymamış yağ asidi, iyi kolesterol HDL’yi artırır ve kalp hastalığı riskini azaltır. Doymamış yağ asidi içeren gıdalar arasında zeytinyağı, kanola yağı, ayçiçek yağı, soya yağı, fındık yağı, ceviz yağı, keten tohumu yağı, balık yağı, ceviz, badem, fındık, fıstık ve keten tohumu bulunur. Bu gıdaların tüketimini günde 2-3 porsiyonla sınırlayın. - Lifli gıdaları artırın. Lif, kolesterol seviyesini düşürür ve kan şekerini dengeler. Ayrıca bağırsak sağlığına da faydalıdır. Lifli gıdalar arasında tam tahıl ürünleri, yulaf ezmesi, kepekli ekmek, bulgur pilavı, makarna, kuru baklagiller, sebze ve meyveler bulunur. Bu gıdaların tüketimini günde 5-6 porsiyonla sınırlayın. - Şeker tüketimini azaltın. Şeker, kan şekerini yükseltir ve kalbe zarar verir. Günde 25 gramdan fazla şeker tüketmemeye çalışın. Şekerli içeceklerden, reçelden, baldan, pekmezden, şekerlemelerden, pastalardan, kurabiyelerden ve dondurmadan uzak durun. - Alkol tüketimini azaltın. Alkol, kan basıncını yükseltir ve kalp ritmini bozar. Ayrıca kilo alımına da neden olur. Günde 1 kadehten fazla alkol tüketmemeye çalışın. Alkol tüketirken yanında mutlaka su veya maden suyu için. Alkol yerine bitki çayları, meyve suları veya ayran gibi sağlıklı içecekleri tercih edin. - Su tüketimini artırın. Su, vücudun toksinlerden arınmasına ve kan akışının düzenlenmesine yardımcı olur. Günde en az 2 litre su için. Su yerine bitki çayları, meyve suları veya ayran gibi sağlıklı içecekleri de tercih edebilirsiniz. Kalp Sağlığını Koruyan Yiyecekler ve İçecekler: Anjiyo sonrasında beslenmede dikkat edilmesi gereken noktaların yanında, kalp sağlığını korumak ve desteklemek için bazı yiyecekler ve içecekler de faydalıdır. - Sarımsak: Sarımsak, güçlü bir antioksidan ve anti-inflamatuar etkiye sahiptir. Kan basıncını düşürür, kolesterol seviyesini dengeler ve damarları genişletir. Günde 2-3 diş sarımsak tüketmek kalp sağlığı için faydalıdır. - Zencefil: Zencefil, kan akışını hızlandırır ve kan pıhtılaşmasını önler. Ayrıca iltihaplanmayı azaltır ve bağışıklığı güçlendirir. Günde 1-2 çay kaşığı zencefil tüketmek kalp sağlığı için faydalıdır. - Yeşil çay: Yeşil çay, antioksidan ve anti-inflamatuar etkiye sahiptir. Kan basıncını düşürür, kolesterol seviyesini dengeler ve damarları korur. Günde 2-3 bardak yeşil çay içmek kalp sağlığı için faydalıdır. - Nar: Nar, C vitamini, potasyum ve polifenol gibi kalp dostu bileşenler içerir. Kan basıncını düşürür, kolesterol seviyesini dengeler ve damarları temizler. Günde 1 bardak nar suyu içmek veya 1 adet nar yemek kalp sağlığı için faydalıdır. - Yaban mersini: Yaban mersini, antosiyanin adı verilen güçlü bir antioksidan içerir. Kan basıncını düşürür, kolesterol seviyesini dengeler ve damarları korur. Günde yarım su bardağı yaban mersini yemek kalp sağlığı için faydalıdır. - Ceviz: Ceviz, omega 3 yağ asidi, E vitamini, magnezyum ve lif gibi kalp dostu bileşenler içerir. Kan basıncını düşürür, kolesterol seviyesini dengeler ve damarları korur. Günde 5-6 adet ceviz yemek kalp sağlığı için faydalıdır. Anjiyo, kalp damarlarının görüntülenmesi ve tedavi edilmesi için kullanılan bir yöntemdir. Anjiyo, kalp hastalıklarının teşhis ve tedavisinde önemli bir rol oynar. Anjiyo yapılmasının en yaygın nedenleri göğüs ağrısı, kalp krizi, kalp yetmezliği, kalp kapakçığı hastalığı ve kalp ritim bozukluğudur. Anjiyo işlemi genellikle lokal anestezi altında yapılır ve yaklaşık 30-60 dakika sürer. Anjiyonun bazı riskleri vardır, ancak bu riskler doktorunuz tarafından değerlendirilir ve minimize edilir. Umarım sizler için faydalı olmuştur. Sağlıklı mutlu günler dileriz. Read the full article
0 notes
saglikevreni · 1 year
Text
Göz Kanlanması Nedir? Neden Olur?
Tumblr media
Göz kanlanması, gözlerin beyaz kısmında kızarıklık veya kan damarlarının belirginleşmesi olarak tanımlanır. Bu durum, birçok kişi için endişe verici olabilir ve farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Birçok faktör göz kanlanmasına sebep olabilir. Öncelikle, göz yorgunluğu ve uzun süreli bilgisayar kullanımı göz kanlanmasının en yaygın nedenlerinden biridir. Uzun süre boyunca ekrana bakmak, göz kaslarının yorulmasına ve göz yüzeyinin kurumasına yol açabilir, bu da gözlerde kızarıklığa neden olabilir. Alerjik reaksiyonlar da göz kanlanmasına sebep olabilir. Polen, toz veya hayvan tüyleri gibi alerjenlere maruz kalmak, gözlerde kaşıntı, sulanma ve kızarıklık gibi belirtilere neden olabilir. Ayrıca, göz enfeksiyonları da göz kanlanmasına yol açabilir. Bakteriyel veya viral enfeksiyonlar, gözde iltihaplanmaya ve kızarıklığa neden olabilir. Göz kanlanmasının diğer potansiyel sebepleri arasında göz yüzeyindeki travma, göz tansiyonu, göz kuruluğu, kontakt lens kullanımı veya göz yüzeyindeki diğer irritasyonlar yer alır. Ayrıca, bazı sistemik hastalıklar da göz kanlanmasına neden olabilir. Örneğin, hipertansiyon, diyabet veya romatoid artrit gibi hastalıklar, göz damarlarının genişlemesine ve gözlerde kızarıklığa yol açabilir. Göz kanlanması genellikle zararsız olsa da, bazen ciddi bir sorunun belirtisi olabilir. Eğer göz kanlanması şiddetli ise veya diğer semptomlarla birlikte ortaya çıkıyorsa, bir göz doktoruna başvurmak önemlidir. Göz doktoru, göz muayenesi yaparak ve gerekli testleri uygulayarak göz kanlanmasının altında yatan nedeni belirleyebilir ve uygun tedaviyi önerebilir. Göz kanlanması farklı faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilen yaygın bir durumdur. Göz yorgunluğu, alerjik reaksiyonlar, enfeksiyonlar ve sistemik hastalıklar gibi çeşitli nedenler göz kanlanmasına yol açabilir. Hafif vakalarda genellikle dinlenme, göz damlası kullanımı veya alerji ilaçlarıyla rahatlama sağlanabilir. Ancak, şiddetli veya sürekli göz kanlanması durumunda bir göz doktoruna danışmak önemlidir.
Göz Kanlanması ve Göz Sağlığı İlişkisi
Gözler, bedenimizin en önemli organlarından biridir. Ancak bazen gözlerde kanlanma sorunu ortaya çıkabilir. Göz kanlanması genellikle kırmızı gözlere yol açar ve göz sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Bu makalede, göz kanlanmasının göz sağlığı ile nasıl ilişkili olduğunu inceleyeceğiz. Göz kanlanmasının birçok nedeni olabilir. Bunlar arasında göz yorgunluğu, alerjik reaksiyonlar, enfeksiyonlar ve göz kuruluğu yer alır. Gözlerinizde kanlanma fark ettiğinizde, bu durumu hafife almamalısınız. Göz kanlanması, gözlerinizin sağlıklı işlevini etkileyebilir ve ciddi bir sorunun belirtisi olabilir. Göz kanlanmasının göz sağlığı üzerindeki etkilerini anlamak için, göz yapısını ve işleyişini incelemek önemlidir. Gözler, dolaşım sistemine bağlı göz damarları tarafından beslenir. Gözlerde kanlanma, bu damarların genişlemesi veya iltihaplanması sonucunda meydana gelir. Bu durum, göz dokularına yeterli oksijen ve besin maddelerinin ulaşmasını engelleyebilir, bu da göz sağlığını olumsuz etkileyebilir. Göz kanlanmasıyla başa çıkmak için bazı önlemler alabilirsiniz. İlk olarak, gözlerinizi düzenli aralıklarla dinlendirmeniz önemlidir. Uzun süreli bilgisayar kullanımı veya yoğun okuma gibi aktiviteler göz yorgunluğuna ve kanlanmasına neden olabilir. Gözlerinizi dinlendirmek için her saat başı 5-10 dakika mola vermek ve uzak noktalara bakmak faydalı olabilir.
Tumblr media
Ayrıca, göz sağlığını korumak için beslenmenize dikkat etmelisiniz. Antioksidan açısından zengin gıdalar tüketmek, gözlerinizi serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı koruyabilir. Havuç, ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler, balık ve ceviz gibi omega-3 yağ asidi içeren gıdalar göz sağlığı için faydalıdır. Göz kanlanması göz sağlığıyla doğrudan ilişkilidir. Gözlerde kanlanma görülmesi, bir sorunun belirtisi olabilir ve gözlerinizin sağlıklı işlevini etkileyebilir. Göz sağlığınızı korumak için düzenli göz muayeneleri yaptırmak, gözleri dinlendirmek ve sağlıklı bir beslenme düzenine dikkat etmek önemlidir. Gözlerinizde herhangi bir rahatsızlık fark ederseniz, bir göz doktoruna danışmanızda fayda vardır.
Göz Kanlanması Nasıl Önlenir?
Göz kanlanması, birçok insanın karşılaştığı yaygın bir sorundur. Kırmızı veya tahriş olmuş gözler, rahatsızlık ve hatta görme problemleriyle sonuçlanabilir. Ancak endişelenmeyin, göz kanlanmasını önlemek için bazı etkili yöntemler bulunmaktadır. İlk olarak, gözleri düzenli olarak dinlendirmek önemlidir. Uzun süre bilgisayar ekranına veya diğer dijital cihazlara odaklanmak gözlerde yorgunluğa ve kanlanmaya yol açabilir. Bu nedenle, her saat başı 5-10 dakikalık aralıklarla göz egzersizleri yapmak ve uzak mesafeye bakmak faydalı olabilir. Ayrıca, nemlendirici göz damlaları kullanmak da gözleri nemli tutarak kanlanmayı önleyebilir. Özellikle kuru ortamlarda veya klimalı odalarda bulunuyorsanız, göz damlalarıyla gözlerinizi nemlendirmek önemlidir. Gözlerinizi korumak için sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek de önemlidir. Dengeli bir beslenme, yeterli su içme ve sigara içmemek göz sağlığınızı destekler. Ayrıca, uyku düzeninize dikkat etmek ve stresten kaçınmak da göz kanlanmasını azaltabilir. Gözlerinizi temiz ve hijyenik tutmak da önemlidir. Göz enfeksiyonları göz kanlanmasına neden olabilir, bu yüzden ellerinizi sık sık yıkamalı ve göz makyajınızı düzenli olarak temizlemelisiniz. Son olarak, güneşin zararlı UV ışınlarından korunmak için güneş gözlüğü takmak önemlidir. Uzun süre güneş altında kalmak gözleri tahriş edebilir ve kanlanmaya neden olabilir. Bu nedenle, dışarı çıktığınızda mutlaka güneş gözlüğü kullanmalısınız. Göz kanlanması oldukça yaygın bir sorun olmasına rağmen, yukarıdaki ipuçlarıyla bunu önlemek mümkündür. Göz sağlığınızı önemseyerek ve düzenli göz kontrolleri yaparak gözlerinizi koruyabilir ve sağlıklı tutabilirsiniz.
Göz Kanlanmasının Altında Yatan Hastalıklar
Göz kanlanması, birçok insanın karşılaşabileceği yaygın bir durumdur. Gözlerdeki kırmızılık, kan damarlarının genişlemesiyle ortaya çıkar ve çeşitli nedenlere bağlı olabilir. Göz kanlanması, altta yatan bir sağlık sorununun belirtisi olabilir ve bazen ciddi bir hastalığın habercisi olabilir. Bu makalede, göz kanlanmasının potansiyel nedenlerini inceleyeceğiz. Birinci neden olarak, göz alerjileri göz kanlanmasına yol açabilir. Polen, ev tozu veya hayvan tüyleri gibi alerjen maddelere maruz kalındığında, gözlerde tahriş ve kızarıklık meydana gelebilir. Alerjik konjonktivit adı verilen bu durum, tedavi edilmediğinde uzun sürebilir ve çeşitli semptomlara neden olabilir.
Tumblr media
Diğer bir olası neden, göz enfeksiyonlarıdır. Bakteriyel veya viral enfeksiyonlar, gözde iltihaplanmaya ve kızarıklığa sebep olabilir. Konjonktivit veya üveit gibi göz enfeksiyonları, göz kanlanmasına yol açan belirtilere sahip olabilir ve uygun tedavi gerektirebilir. Göz kanlanmasının altında yatan başka bir hastalık da göz tansiyonu veya göz içi basınçtaki anormalliklerdir. Glokom adı verilen bu durum, görme sinirine zarar verebilir ve tedavi edilmediğinde kalıcı görme kaybına neden olabilir. Göz kanlanması, glokomun erken bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda, göz kanlanması sistemik hastalıkların belirtisi olabilir. Örneğin, yüksek tansiyon, diyabet veya romatoid artrit gibi hastalıklar gözlerde kanlanmaya yol açabilir. Bu nedenle, göz kanlanması sürekli tekrarlıyorsa veya diğer semptomlarla birlikte ortaya çıkıyorsa, altta yatan bir sağlık sorunu olabileceği düşünülmelidir. Göz kanlanması yaygın bir şikayet olsa da ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. Gözlerdeki kırmızılığın altında yatan nedenleri belirlemek için bir göz doktoruna başvurmak önemlidir. Göz kanlanmasının potansiyel nedenleri arasında alerjiler, enfeksiyonlar, göz tansiyonu ve sistemik hastalıklar yer almaktadır. Erken teşhis ve uygun tedavi ile göz sağlığı korunabilir ve ciddi komplikasyonlar önlenebilir.
Göz Kanlanması ve Stresin Etkisi
Gözler, bedenimizin önemli bir parçasıdır ve bazen çeşitli rahatsızlıklarla karşılaşabiliriz. Göz kanlanması, bu sorunlardan biridir ve genellikle stresin etkisiyle ilişkilendirilir. Stres, modern yaşamın yaygın bir parçası haline gelmiştir ve pek çok insan üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Stres, kişinin zihinsel ve fiziksel durumunu etkileyen bir tepkidir. Yoğun çalışma temposu, aile sorunları veya finansal baskı gibi günlük yaşamın getirdiği zorluklar, stresin ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Bu yoğun duygusal durum, gözlerde kanlanma gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Göz kanlanması, gözün beyaz kısmında görülen kırmızı damarların genişlemesi sonucunda meydana gelir. Stresin etkileriyle ortaya çıkan bu durum, çoğu zaman geçicidir ancak sürekli tekrarlayan stres, göz sağlığını daha da olumsuz etkileyebilir. Stres, vücudumuzda bazı kimyasal değişikliklere yol açar ve bu da göz kanlanması gibi semptomlara neden olabilir. Göz kanlanmasıyla birlikte, stres aynı zamanda göz yorgunluğunu da artırabilir. Uzun süre bilgisayar ekranına bakmak, odaklanmayı gerektiren görevlerle meşgul olmak veya uyku eksikliği gibi faktörler gözleri daha fazla yorar. Hatta bazı insanlar, stresli olduklarında göz kuruluğu veya bulanık görme gibi sorunlarla da karşılaşabilir. Stresin göz sağlığı üzerindeki etkisini azaltmanın yolları vardır. İlk olarak, stres yönetimi tekniklerini uygulamak önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak, derin nefes almak, meditasyon veya yoga gibi rahatlama tekniklerine başvurmak, stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, gözlerinizi dinlendirmek için düzenli molalar vermek ve bilgisayar ekranından uzaklaşmak da faydalı olabilir. Göz kanlanması stresin bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir ve göz sağlığını olumsuz etkileyebilir. Stresle başa çıkma yöntemlerini uygulayarak ve gözlerinizi doğru şekilde dinlendirerek bu etkiyi azaltmak mümkündür. Göz sağlığına dikkat etmek, genel sağlığımızın bir parçasıdır ve stresin gözlerimiz üzerindeki etkilerini minimize etmek için önemlidir.
Göz Kanlanması ve Uyku Düzeni Arasındaki Bağlantı
Göz kanlanması, birçok insanın karşılaştığı yaygın bir göz rahatsızlığıdır. Genellikle kırmızı ve tahriş olmuş gözler şeklinde kendini gösterir. Ancak pek çok kişi, göz kanlanmasının uykusuzluk veya uyku düzenindeki değişikliklerle ilişkili olduğunu fark etmez. Aslında, uyku düzeni ve göz kanlanması arasında güçlü bir bağlantı bulunmaktadır. Uyku düzeni, vücudun biyolojik saatine göre belirlenen düzenli uyku ve uyanıklık döngüsünü ifade eder. Bu döngü, uyku sırasında vücudumuzun iyileşmesini ve enerji depolamasını sağlar. Ancak, sağlıksız uyku alışkanlıkları veya uyku yoksunluğu, gözlerin kanlanmasına neden olabilir. Birkaç çalışma, uyku eksikliğinin göz kanlanmasıyla ilişkili olduğunu göstermektedir. Uykusuz kaldığımızda, göz kasları daha fazla gerilir ve göz yüzeyindeki damarlar genişler. Bu da gözlerin kızarmasına ve kanlanmasına yol açar. Ayrıca, uyku düzenini bozan faktörler, gözlerin daha hassas hale gelmesine ve tahriş olmasına neden olabilir.
Tumblr media
Göz kanlanmasıyla uyku düzeni arasındaki bağlantıyı anlamak için, sağlıklı bir uyku rutini benimsemek önemlidir. Düzenli uyku saatleri belirleyerek vücudun biyolojik saatini düzene sokabilirsiniz. Ayrıca, rahat bir uyku ortamı yaratmak ve stresi azaltmak da göz sağlığınızı olumlu yönde etkileyecektir. Bununla birlikte, göz kanlanmasının sadece uyku düzeniyle ilişkili olmadığı unutulmamalıdır. Göz alerjileri, enfeksiyonlar, sigara dumanı gibi diğer faktörler de göz kanlanmasına neden olabilir. Eğer sürekli olarak göz kanlanması sorunu yaşıyorsanız, bir göz doktoruna başvurmanız önemlidir. Bu şekilde, altta yatan nedenleri belirleyebilir ve uygun tedaviyi alabilirsiniz. Göz kanlanması ve uyku düzeni arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Uyku eksikliği ve düzensiz uyku alışkanlıkları gözlerin kanlanmasına yol açabilir. Sağlıklı bir uyku rutini benimsemek ve göz sağlığına dikkat etmek, göz kanlanması sorununu azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak, sürekli bir sorun olduğunda, göz doktoruna danışmak önemlidir.
Göz Kanlanması ile İlgili Doğal Tedavi Yöntemleri
Göz kanlanması, gözlerin beyaz kısımlarında görülen kırmızılık veya kan damarlarının belirginleşmesi durumudur. Bu rahatsızlık, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir ve genellikle göz yorgunluğu, alerjiler, konjonktivit veya göz enfeksiyonları gibi faktörlerle ilişkilendirilir. Göz kanlanmasıyla başa çıkmak için birçok doğal tedavi yöntemi bulunmaktadır. İşte göz kanlanması için etkili olan bazı doğal tedavi yöntemleri: 1. Soğuk Paketler: Gözlerinizi rahatlatmak ve şişlikleri azaltmak için soğuk paketler kullanabilirsiniz. Temiz bir bezi buzlu suya batırın, fazla suyunu sıkın ve ardından gözlerinizin üzerine hafifçe yerleştirin. Soğuk paketler, kan damarlarının daralmasına yardımcı olarak göz kanlanmasını hafifletebilir. 2. Papatya Çayı: Papatya çayı, gözlerdeki kırmızılığı azaltmaya yardımcı olabilecek anti-inflamatuar özelliklere sahiptir. Bir bardak kaynar suya bir papatya poşeti ekleyin. Demlemeye bırakın ve ardından çayı soğumaya bırakın. Soğuyan çayı pamuklu bir beze dökün ve gözlerinize uygulayın. 3. Salatalık Dilimleri: Salatalık dilimleri, göz yorgunluğunu ve kanlanmasını hafifletmede etkili olabilir. Taze salatalığı dilimlere kesin ve bu dilimleri göz kapaklarınıza yerleştirin. Serinletici etkisiyle gözlerinizi rahatlatacak ve kan damarlarının sıkışmasına yardımcı olacaktır. 4. Aloe Vera Jeli: Aloe vera jelinin göz kanlanmasını azaltıcı ve yatıştırıcı etkileri vardır. Saf aloe vera jeli kullanarak pamuklu bir beze uygulayın ve gözlerinizin üzerine koyun. Bu doğal tedavi yöntemi, gözlerinizdeki kızarıklığı hafifletebilir ve rahatsızlığı azaltabilir. 5. Göz Egzersizleri: Göz kaslarını güçlendirmek ve göz yorgunluğunu azaltmak için düzenli olarak göz egzersizleri yapabilirsiniz. Örneğin, uzun süre bilgisayar ekranına bakmaktan kaynaklanan göz yorgunluğunu önlemek için her 20 dakikada bir 20 saniye boyunca uzak bir noktaya odaklanabilirsiniz. Göz kanlanmasıyla başa çıkmanın en iyi yolu, altta yatan nedeni belirlemek ve uygun tedaviyi almak olacaktır. Ancak, evde doğal tedavi yöntemlerini deneyerek geçici rahatlama sağlayabilirsiniz. Eğer göz kanlanması şiddetli veya sürekli bir sorun haline gelirse, bir göz doktoruna danışmanız önemlidir. Unutmayın, bu makalede sunulan bilgiler yalnızca genel bilgilendirme amaçlıdır ve tıbbi tavsiye yerine geçmez. Herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaştığınızda, bir uzmana danışmanız önemlidir. Astigmat sorunu yaşıyorsanız mutlaka Uzman Göz Doktoruna danışmalısınız. Doktorunuza danışmak için Sağlık Bakanlığı MHRS sistemi üzerinden randevu alarak doktorunuza başvurabilirsiniz. Hastalıklar ile ilgili yazılarımıza göz atmak isterseniz Hastalıklar kategorimizi inceleyebilirsiniz. Read the full article
0 notes
drtubakavala · 2 months
Text
Ozon Tedavisi Hangi Hastalıkların Tedavisinde Kullanılır?
Ozon tedavisi; dolaşım bozukluğu, kanser, göz ve enfeksiyonlar olmak üzere çeşitli rahatsızlıklarının tedavisinde tamamlayıcı rol oynar. Bunlar;
Diyabet Dolaşım bozuklukları, Romatoid artrit, Fibromiyalji, Kanser, Enflamatuar bağırsak hastalığı Avasküler nekroz (AVN) İyileşmeyen kronik yaralar Diyabetik ayak yaraları Gut hastalığı Serebral palsi Alerjik hastalıklar Kronik yorgunluk sendromu Sistemik Lupus Eritematozus Crohn hastalığı Candidiasis Viral hastalıklar (herpes simplex, herpes zoster, AIDS, hepatit A, B, C, human papilloma virus) Pulmoner hastalıklar (amfizem, KOAH, akut respiratuar stres) Oftalmolojik hastalıklar (retinitis pigmentosa, katarakt, glokom, yaşa bağlı maküler dejenerasyon) Nörovejetatif hastalıklar (alzheimer, parkinson, demans) Vasküler hastalıklar (hipertansiyon, venöz yetmezlik, periferal arteriyel hastalık, venöz staz)
DEVAMI... https://drtubakavala.com/ozon-tedavisi/ozon-tedavisi/
📌Bu içerik bilgilendirme amaçlı olup, tanı ve tedavi için lütfen doktorunuza başvurunuz.
☎ +90232 290 36 46 📱+90545 290 36 46 📩 [email protected] 🖥 www.drtubakavala.com 🖱️https://linktr.ee/drtubakavala
#drtubakavala#izmir#ozontedavisi#alsancakozontedavisi#ozonetherapy#ozonbakım#kanozon#ozontorbası#izmirozontedavisi#damartıkanıklığı#kalphastalıkları#hastalıklardaozontedavisi#ozontedavisiizmir#kronikyorgunluk#kendinimiyorgunhissediyorum#yorgun#zihinselyorgunluk#kanser
📷Talatpaşa Bulvarı Nazar Apt. No:23 Daire:1 (Gazi Orta Okulu Karşısı) Alsancak / İZMİR
0 notes
elazigsurmanset · 5 months
Text
Ev Tozu Akarları Dikkat! Astım Ataklarını Tetikleyebilirler
Tumblr media
Astım ve alerjik hastalıklar artıyor: Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Dirican, Türkiye'de yaklaşık 5 milyon, tüm dünyada ise 300 milyon astımlı hasta olduğunu tahmin ediyor. Dr. Dirican, astımın çocuklarda en sık görülen kronik hastalıklardan biri olduğunu ve genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığını belirtiyor.
Tumblr media
Ev tozu akarları en büyük tehdit: Ev tozu akarları, polenler, hayvan tüyleri, küf mantarları ve hamamböceği gibi alerjenler astımlı hastalarda en sık tetikleyiciler arasında yer alıyor. Dr. Dirican, mesleki kimyasallar veya alerjenler, ortam değişikliği, güçlü kokular ve duygusal faktörlerin de astımı tetikleyebileceğini ifade ediyor. Astım belirtileri: Dr. Dirican, astım hastalığında görülebilecek şikâyetleri şöyle sıralıyor: Tekrarlayan hırıltılı ve hışıltılı solunum atakları Uykudan uyandıran nefes darlığı veya öksürük atakları Egzersiz esnasında artan şikâyetler Sosyal hayatı etkileme Psikolojik sorunlara yol açma Bazen hastane yatışı ve ölümcül olabilme Astım tedavisinin temeli: Dr. Dirican, astım tedavisinin temelinin eğitim olduğunu vurguluyor. Eğitimde hastaya hastalığı ve ilaçların kullanımı hakkında detaylı bilgi veriliyor. Alerjisi olan hastaların alerjenlerden korunması, sigara dumanından uzak durması, grip aşısı olması, aşırı kilolardan kaçınması ve ilaçlarını düzenli kullanması gerekiyor. Dr. Dirican, astım tedavisinde kullanılan ilaçların büyük bölümünün solunum yoluyla alındığını ve bu ilaçların doğru teknikle kullanılmasının hastalığın kontrolü için çok önemli olduğunu belirtiyor. Sağlıklı bir yaşam için: Dr. Dirican, astımlı hastaların hayatlarını rahat bir şekilde sürdürebilmesi için topluma ve yönetimlere de görevler düştüğünü vurguluyor. Dumansız hava sahası projesi ve sigara yasakları bu konuda atılmış önemli adımlardan. Dr. Dirican son olarak astım hastalığının hastaların hayatlarını istedikleri şekilde sürdürmelerine engel olmadığını, yeter ki hastaların hastalıklarını iyi tanıdıklarını ve yönettiklerini söylüyor. Unutmayın: Astım, doğru tedavi ve kontrol ile engellenebilir. Kendinizde veya yakınlarınızda astım belirtileri gözlemlerseniz bir Göğüs Hastalıkları Uzmanı'na başvurmanız önemlidir. Read the full article
0 notes
geliyoomcom · 1 year
Link
0 notes