Tumgik
#düşünüp almaları
guzortasi · 9 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
23.08.2023
6 notes · View notes
kardesder · 2 years
Text
KARA KITA KURBAN BAĞIŞLARINIZI BEKLİYOR
https://www.kardesder.com/kara-kita-kurban-bagislarinizi-bekliyor-98736.html
KARA KITA KURBAN BAĞIŞLARINIZI BEKLİYOR
Tumblr media
"Bu (Kur’an), insanlara bir tebliğdir. Hem de onunla (insanların) uyarılmaları, (Allah’ın) ancak bir tek ilâh olduğunu bilmeleri ve akıl sahiplerinin de düşünüp öğüt almaları içindir." (İbrahim Suresi/52) Kurban bağışlarınızı Afrika'da kesiyor ve ihtiyaç sahibi yetim kardeşlerimize ulaştırıyoruz... Rabbim hayır sahibi Hüseyin Bilici'den kabul etsin... https://youtu.be/fZUx2qZwSQg Afrika'da ihtiyaç sahiplerini gözetmek adına düzenlemiş olduğumuz kurban organizasyonumuza iştirak etmek için, mazlumların duasını almak bu sayede belki affolunup Rahmanın müjdesine kavuşmak için acele edin.  Şuan bölgedeki kurbanlık fiyatları 1500 ₺ Siz de adak, akika ve hayır kurbanlarınızı Afrika'da kestirmek, yetimlerin ve yoksulların evlerine  yardımlarınızla misafir olmak isterseniz telefon numaralarımızdan bize ulaşabilir hesap numaramız ve online bağış hattımızdan anında yardımda bulunabilirsiniz.
0 notes
bunnyalder · 4 years
Text
Telepati Hakkında
Tumblr media
Telepati Nedir ?
Telepati, iki noktanın birbiri arasında sinyal veya frekans dediğimiz farklı boyut dalgalarında aldığını mesajdır. Bilindiği üzere en ilkel ve en eski dil diye düşünülür. Gelişmiş memelilerde örn. Yunus telepatik iletişim görülmektedir. Farklı bir bakış açısı ise halk dilinde gözünü okumak veya gözünden anlamak diyede geçmektedir. Telepati bir yetenek değil doğuştan varolmuş bir duygu veya işlevdir. telepati nedir? Telepati deneyleri nelerdir
İnsanların birçoğu bunu istemsiz veya kontrolsüz yapmaktadır. Anne ve evlat arasında bağ dediğimiz kavram aslında telepati üzerinden gerçekleşir.
Telepati, parapsikoloji alanında deneylemen ilginç bir fenomendir. Çünkü insan beyninin inanılmaz yeteceğini gözler önüne sürer.
Vikipedia Ansiklopedisine göre ; Telepati ya da uzaduyum, bireyler arasında bilinen beş duyunun yardımı olmaksızın gerçekleştiği ileri sürülen bilgi aktarımıdır. Bir başka deyişle, telepati parapsikolojide incelenen paranormal bir yetenek olup, bireyler arasında duyular-dışı algılama yoluyla düşünce, fikir, duyum veya imajların aktarılmasını sağladığı ileri sürülen tesir irtibatıdır.
Telepati işlevimizin temel mantığını şöyle kavrayabiliriz;
Mesajı yayan veya gönderen kişiye verici, bu mesajı alan kişiye alıcı denmektedir. İnsanlar bu ikisinden birinde baskı olarak kabiliyeti vardır. Bazı insanlar kolay alıcı kişi olabilirken bazıları kolay şekilde mesajı verici kişi olabilir. Aslında burada mantık basittir. (Alıcı-Verici)
İnsan beynin varolan bir frekans dalgası yayılımı vardır. Bir verici X frekansında beyini dalga yaydığını düşünelim. Zihninde oluşan tüm düşünce ve fikirler X frekansında yer alır ve yayar. Aslında konuşmasa bile bedeni çoktan konuşmuştur. Biliyorsunuz ki konuşan organımız sadece dil değildir. Davranış ve fiziksel duruşumuz bile içeride ne oluştuğunu bize gösterir. Hal böyle iken X frekansı olmaması saçma olacaktır.
Alıcı dediğim kişi karşıdaki mesajı alabilmesi için X frekansını beyninden ayarlaması lazımdır. Yani bir nevi radyo ayarlamak gibi. Ancak ikisi de aynı frekansa oturursa telepatik iletişim sağlayacaktır.
Yüzyıllardır sayısız gizli deney ve araştırmalara tabi tutulan bu yetenek insanların gözlerinin önünde kendisine kanıtlayabildiği bir alandır.
Tumblr media
Telepati Olaylar ve Anılar
Son zamanlarda yapılan araştırmaların ışığında, düşüncenin, bilimsel araştırma kapsamı dahilinde olan ‘alan’ özellikleri gösteren bir enerji biçimi olduğu öne sürülmüştür. ABD ile SSCB’nde yapılan EEG deneyleri göstermiştir ki, düşünce aktarımı sırasında vericinin de alıcının da alfa ritmlerinde veya beyin dalgalarında mükemmel bir eş zamanlılık oluşmaktadır.
Günlük Yaşamda Görülen Telepati Olayları Bilinen vasıtalardan hiç birisi arada olmaksızın bir şahistan başka bir şahısa intikal eden fikirler ve hisler, telepatik bir hadise sonucudur. Başka bir yerde ve uzaklarda cereyan etmekte olan bir hadisenin de aynen sezilmesi, bilinmesi veya görülmesi gene telepatik bir fenomendir. Telepatinin gerçekliği ve mevcudiyeti, tartışma sahasından çıkmıştır ve kurtulmuştur. Ömründe bir defa olsa bile, ki çok sayıdadır fakat farkına varamamıştır, herkes telepatik bir hadiseye muhakkak yaşamıştır. Bazi kimseler ise, bu hadiselere çok sık yaşamaktadır. Çok hassas ve üstün derecede telepat şahısların da mevcut olduğunu belirtmek gerekir.
Aşağıda, çok sık rastlanan bazı telepati çeşitlerini okuyacaksınız;
Müzikle Telepati
Bir kişinin kendi kendine düşündüğü veya genellikle aklından geçirmekte olduğu bir şarkı veya herhangi bir müzik, başka odada bulunan birisine intikal eder ve ilkinin aklından geçirdiği müziği öteki kişi yüksek sesle söylemeye başlar. Kişi hatta, radyoda biraz sonra șu türlü bir müzik çalacak diyerek onu söylemeye başlar ve aynen o müzik biraz sonra radyodan duyulabilir.
Bunun gibi pek çok örnekler vardır. Kişi evde böyle deneyler yapabilir ve olayın gerçekleştiğini görebilir. Konuşma esnasında telepati: Bir toplulukta konuşurken, kendi kendinize bir şey düşünür ve onu söylemeye hazırla- nırsınız. Fakat siz daha ağzınızı açmadan, başka birisi, zihninizde tertiplediğiniz cümleyi aynen söyler ve sizi hayrete düşürür. Veya karşınızdaki bir şahısla konuşurken , sizin düşünüp söylemek istediğinizi, muhatabınız daha önce size söyler. Bazen edebiyattan söz açılır ve sizin aklınıza gelen bir şiiri bir diğer kişi hemen daha önce söyler..
Arzunun telepatik işlevi
Bir masanın üzerinde çok çeşitli yiyecekler ve içecekler vardır. Bunlardan birisi özellikle hoşunuza gitmiştir ve ondan arzu ediyorsunuz. Siz bunu düşünürken ev sahibi veya bir diğer kişi sizin istediğinizi alıp size uzatır��� Evde otururken, dostlarınızdan birisinin, onu çok özlediğiniz bir anda geldiğini görebilirsiniz.. Bir dostunuzla araba gezintisi yapmaktasınız. İçinizden, keşke beni filan yere götürse diye düşündükten sonra dostunuzun kendiliğinden sizi oraya götürdüğünü görebilirsiniz.
Ani olayların telepatik işlevi
Genellikle seyrek olarak hatırladığınız birisinin hastalandığını veya öldüğünü hissedersiniz, bu merakla yazar sorarsınız ve aldığınız cevapta hissettiğinizin doğru çıktığını görürsünüz. Yakınlarınızdan veya tanıdıklarınızdan birisinin uzak bir şehirde olduğunu biliyorsunuzdur. Birdenbire onun geleceğini düşünürsünüz ve gerçekten çıkıp geldiğini veya geliyorum diye mesaj attığını görebilirsiniz… Dosta veya tanıdık birisine mesaj yazmayı düşünürsünüz.Ama tam böyle mesajı gönderecek iken o size mesaj atar. O an ikinizde birbirinizi düşünmüşsünüzdür ve mükemmel bir frekans hissetmesi yaşanmıştır. Veya durum aynen tersi olmuştur, dostunuz sizin arzunuzu hissetmiştir ve hemen size mesaj atmıştır.
Bu türlü kendiliğinden telepati hadiselerinin çeşitlerini çoğaltmak mümkündür. Bunlara dikkat ederek telepatik hassasiyetinizi arttırmanız mümkündür. Bu durum, ruhen gelişmenize de yardımcı olacak ve ruhsal tesirlere açık olmanızı kolaylaştıracaktır.
Telepati Çalışmalarında Bazı Önemli Faktörler
Telepati çalışmalarının bazı kural, yöntem ve uygulama biçimlerine ilişkin bilgiler verilecektir. Gerçekte, sosyal koşullar ve psikolojik atmosferlerin, böylesine hassas ortam ve koşullar isteyen çalışmalara pek olanak vereceği söylenemezse de, genel de uygun bir çalışma ile sınırlı sonuçlar alınabilir. Bazı faktörlerin telepatide ki başarı üzerine etkili oldukları gözlenmiştir.
Bunlara uymak, başarı oranını çoğaltacaktır:
Önce, bazı ilaçların telepati yeteneğini veya doğru bilme miktarını arttırdığı, bazı ilaçların ise bu miktarı azalttığı saptanmıştır. Sodium Amytal ve bazı uyku ilaçları, değişik oranlarda bu yeteneği azaltmaktadırlar. Buna karşılık,. Cafein, deneydeki doğru miktarını arttırmakta veya yukarıdaki ilaçların azalttığı miktarı normale getirmektedir. O halde, iyi sonuç almak, dikkati ve kavrama yeteneğini artırmak istenirse kahve içilmelidir.
Telepatik yetenek bir yaradılış ve bir mizaç konu- sudur. Doğrudan, bilinçle ve zekâ ile ilgili değil, bilinçüstü (bilinç-altının bir aşaması) ile ilgilidir. Fakat çok geri zekâlı veya deli şahislarla sonuç almak zordur. Bunun nedeni, onların dikkatlerini toplayamamalarıdır.
Alıcı ile verici arasında bir sempati, fikrî ve duygusal bir uyuşma varsa çok iyi sonuçlar elde edilir.
Alıcı, deneyde hazır bulunanların sayısından ve özelliklerinden müteessir olur. Bu nedenle, ilk deneyler fazla kalabalıkta, alıcı ile sempatize olmamış yabancı kimselerin huzurunda yapılmamalıdır. Ancak ilerlemiş alıcılar için çevrenin tesiri azalır.
Verici, göndereceği fikri, zihninde çok iyi ve açık olarak canlandırabiliyorsa, ondan çıkan tesirler daha güçlüdür. Onun için, emretmeye alışkın kimselerin ifadelerinde açıklık ve kesinlik olduğundan dolayı , genellikle telepatide iyi verici olurlar.
Alıcının ve vericinin buradaki rollerini ciddiye almaları, başarının sağlanmasını, yeteneklerin gelişimini kolaylaştırır.
Tumblr media
Telepati Deneyleri Nelerdir?
Telepati deneyleri, bir çok değişik türlerde yapılır. Fakat bunların hepsinde öncelikle bir ortak ilke vardır. İlerleme, minimum düzeyde ortaya çıkar ve deneyler bir düzen ve uyum içinde yapılmalıdır. En ileri safhalarda bile, gereksiz zorlamalar ve dengesiz çalışmalar bu yeteneğin körleşmesine neden olur.
Freud ve Einstein Telepati Deneyi için Tıklayınız
Rakamlar ile Telepati Deneyi
Birden on’a kadar rakamlar, karışık sıralarla bir kağıda yazılır ve zihnen alıcıya sorulur. Alıcı, vereceği ilk cevapla doğruyu bilmelidir. Yahut, daha iyisi, küçük karton parçalarına belirli olarak 1’den 10’a kadar sayılar yazılır. Bunlar bir torbaya konulup karıştırılır. Verici, çektiği karta dikkatle bakar ve alıcının verdiği doğru veya yanlış cevabı kaydeder.
Oyun Kartları ile Telepati Deneyi
Her türlü oyun kartları, telepati deneyleri için kullanılabilir. Veya telepati zener kartları vardır. (ESP CARD). Bu oyun kartların olasılıksal olarak diğer deneylerden daha faydalıdır. 25 karttan oluşur. Kartlar masaya kapalı şekilde konur ve kişi masadaki ilk kartı çevirir. Çıkan bu sembolü alır ve diğer kapalı kalan 24 kart içinde eşini bulmaya çalışır. Zener kart içerisinde 5 tane şekilde oluşur. Diğer bir deney versiyonu kişi karşısına bir kişi koyar ve karşıdaki yardımcı tarafında kartlar karışık şekilde rastgele seçilir. Telepati işlevini yapan kişiden kartı gizler ve telepat kartı bilmeye çalışır. Eğer 4 soruda bir adet bilemediyseniz başka zaman tekrar deneyin.
Hareketler ile Telepati Deneyi
Deneylerin sırası gözetilmek şartıyla (temasla, vasıtalı temasla ve temassız) çeşitli hareketler yaptırılır. Bunlar gözleriniz kapalı şekilde etrafınızda cansız cisimlerin frekanslarını hissederek yapıyoruz. Çok bilindik bir yöntem değil, geçerlili kesinatı geçmiş bir yöntemdir. Basit hareketlerden başlanmalı, tercihen karmaşık hareketlere geçilmelidir.
Örnek: Sol elinizi kaldırınız, ayağa kalkinız, kapıya gidiniz, masadaki eşyalardan kalemi seçip alınız, elbiseyi gösteriniz, kravatınızı çözünüz, ses çıkarınız, kitap sayfasını açınız, vb gibi.
Renkler ile Telepati Deneyi
Renkli kart veya destelerinizi alın mesela iskambil veya zener kartlar. İskambilde iki renk mevcut siyah ve kırmızı.  Yaklaşık 52 karttan oluşan bu desteği karışıtırın kapalı bir şekilde. Tek tek kartı rengini tamin ediniz. %50 olasılık olmasına rağmen 52 kart sizin bilme olasılığınızı düşerecektir. Eğer desteden 40 üzeri kart doğru sayısına ulaşırsanız bu konuda başarılı olmuş olacaksınız. 30 üzeri ise geliştirilmesi gerekli, 20-30 belirsizlik, 20 telepati yeteneği başarısız anlamında diyebiliriz. En çok kullanılan en basit tekniklerden birisidir renkle ile telepati deneyleri.
Diyagram ile Telepati Deneyi
Diyagram deneyi daha profesyonel bir durumda kullanılan yöntemlerdendir. Zordur ve alıcı ve verici arasında başarılı deney sonuçlarını verir. Alıcı ve Verici iki tane sandalye veya karşılıklı ellerinin gözükmediği kapalı bir havzada otururlar. Bir adet kalem ve resim kağıdı karşılıklı deneye başlicaklardır. Önce verici kağıda bir çizim yapar. Bu genellikle başlarda basit şekil veya geometrik cisimlerdir. Daha sonra daha detaylı resimlere geçilir. Verici ilk cizimi bittikten sonra onaylar ve karşıdaki alıcı artık çizmeye başlar. Burada önemli olan alıcı vericiden çizdiği unsuru kopyalamasıdır. İki tarafında çizimleri bittikten sonra resimler gösterilir ve karşılaştırılır. Karşılaştırma analizi şöyle olmalıdır ;
Sırasıyla ;
Şekil karşılaştırması ( 1-10 arasında puan)
Şekil rengi (1-10 arasında puan)
Şekil büyüklükleri (1-10 arasında puan)
Çizim detaylara yakınlık (1-10 arasında Puan)
Alıcının çizim süresi (1-10 arasında Puan)
Yukarıdaki ölçek Telepati vericisi tarafında alıcıya verilir. Toplam 35 puan üzeri değerlendirmede telepatide başarı sağlanmış olacaktır.
Ağrı Nakli ile Telepati Deneyi
Alıcının gözleri bağlanmalı ve kulakları kapatılmalıdır. Birisi vericinin vücudunun herhangi bir yerlerini çimdiklemeli veya hafifçe iğne batırmalıdır. Ve alıcının bedeninin aynı yerlerinde ağrı veya batma duyup duymadığına bakmalıdır.
Koku Nakli ile Telepati Deneyi
Çok hassas kişilerle yapılan deneylerde koku nakli ilginç sonuçlar vermektedir. Bunun için önce aynı odanın iki uzak köşesinde oturan alıcı veya verici arasında yapılan deneyler daha sonra odadan odaya yapılır. Böylece alıcının burnunun önüne bir parfüm, bir gül, bir soğan, sirke veya baharat gibi kokulu cisimler tutularak koklatılır. Bu sırada alıcının aynı kokuları alıp almadığına dikkat edilir. Bu deneylerin en iyisi, gözlemciler önünde odadan odaya yapılanıdır.
Psödo Telepati Deneyi
Psödo, yani sahte telepati gösterilerinin, gerçek telepati ile ilgisi yoktur. Örneğin: Bir toplantıda bir kişi odadan dışarı çıkarılır ve kalem, saç tokası, vb. gibi bir eşya odanın bir yerine saklanır. Sonra şahıs içeri alınır ve saklanan eşyayı bulması söylenir. Bazen o kişinin gözleri bağlanır ve biri onun elinden tutarak etrafa çarpmasına engel olur. Şahıs, odada dolaşır ve biraz arama ve tereddütten sonra gizli eşyayı bulur. Bazen da doğrudan gidip eşyayı bulur. Yahut da bazı sahne gösterilerinde gösterici hemen istenen yere gider, bir kitapta bir sayfayı bulur veya telefon rehberlerinde doğru ismi bulur, gösterir. Bunlar genellikle gerçek telepati değildir. Bir kısmı kişilik okuma denen durumdur. Yani kişi, çevrenin, özellikle elinden tutanın el kol hareketlerinden, elini sıkıp gevşetmesinden doğru yeri keşfeder. Bir kısmı da çevrenin bütün hareketlerine, nefes alışına, bakışına, duruşuna, heyecan haline, vs. bakarak doğruyu tahmin ederler. Gerçek telepati, fikir ve duygu alış verişidir. Vericinin tavır ve hareketleriyle ilgisi yoktur.
Telepati aynı insan gibi hata yapmaya en yatkın yeteneklerdir. Siz resim çizseniz dahi yanlış bir noktaya çizik attığınızda silgi ile silmiyor musunuz. Aynı bu şekilde telepatide hata ve başarısız olmaya yatkın ama tekrarlandıkca aynı bir kas gibi gelişebilecek bir yetenektir.
Rüyada Telepati Deneyi
Rüyada kendiliğinden telepatik alış verişler olduğunu bazılarımız gözlemlemişlerdir. Bu, deneysel olarak da yapılmaktadır. İlerlemiş alıcı ve vericiler arasında yapılabilecek bu deneyler şu şekilde yapılmaktadır: Verici şahıs, alıcının uykuda olduğu saatlerde, hergün başka bir fikri veya manzarayı yahutta kısa bir macerayı zihnen gönderir. Alıcı da her gün sabahleyin uyanır uyanmaz gördüğü rüyaları kaydeder. Böylece, verilen ile görülen rüyalar karşılaştırılır. Bunlar çok ileri deneylerdir, başlangıçta  pek yapılamaz.
Telepati hakkında bir çok konuya değindik ileri ki blog yazılarında konuyu daha derinlerinde inceleyeceğiz.
Bu yazı tamamen bana aittir, çoğaltılması ve kopyalanıp değiştirilmesi yasaktır. 
Yazının Alındığı Web Site : https://insanormani.com/arastirmakonulari/parapsikoloji/telepati-nedir-telepati-deneyleri-nelerdir/
4 notes · View notes
bursailkokul-blog · 4 years
Text
Bursa İlkokul
Ebeveyn olarak hayatımızın en zorlu dönemlerinden biri gözümüzden sakınarak büyüttüğümüz, koruyup kolladığımız evlatlarımızın bizden ayrılarak başka ortamlara adım attığı o ilk andır. Hepimizin içinde benzeri korkular olur. Biri ona zarar verir mi? Huysuzluk yapar mı? Yemek yemiş midir? Uykusu yerinde midir?
Bursa anaokuldan başlayarak Bursa ortaokula kadar 36 yıldır hizmet verdiğimiz Özel Ataevler Koleji, başarının ve güvenin en doğru adresidir. Belirli yaşa gelen çocuklarımızın sosyal açısından arkadaş edinmesini sağlamak ile birlikte, sayısal zekasının gelişmesi, nesneleri ve cisimler tam olarak kavraya bilme, yeme alışkanlıklarını düzeltme, arkadaşlarına karşı kibar ve paylaşımcı bir çocuk olarak yetişmesi için sakin ve düzgün eğitim vermekteyiz.
Bursa ilkokul seviyesinde olan çocuklarınız için öğretmen ve eğitimciler çok önemlidir. Çocuklarımızın doğru bilgiler edinmesi ve sorulan her soruya doğru cevap verecek başarıda öğretmenlerimiz ile iyi bir eğitim almaları için çalışıyoruz. Öğretmenler benzeri dersleri çocukları sevdirmek ve sevdirememe yetkisine psikolojik olarak sahiptir. Doğru eğitimci sayesinde her çocuğun benzeri özellikleri ve yönlendirmeleriyle istenilen başarıyı elde edeceğimizi düşünüp bunu savunuyoruz.
Çocuğun okulu sevmesi devam zorunluluğu konusunda çok önemlidir. Okulumuz; baskıcı, zorla eğitim veren, gergin ve ya sinirli, sert ve ya despot bir eğitimciler tarafından kesinlikle verilmemektedir. Aksine en uygun kurallar ile öğrencileri yetiştiren, tamamen sosyal geziler ve müzeler ile aktiviteleri bol olan rahat ve en doğru eğitimi vermeyi amaçlıyor.
1 note · View note
seyran-sinda · 4 years
Text
Tumblr media
Daha önce yazdığım yazılarımda da değindiğim gibi bir konuda yetersiz olmakla değersiz olmak aynı anlama gelmez.Yetersizlik duygusu olumsuz olarak görüldüğü zaman özgüven eksikliği yaratır.“Yetersiz hissediyorum'' dediğimiz her konu aslında kendimizi geliştirmemiz için bir fırsat olarak düşünülmelidir.Bu durum ise ancak kişinin kendisini eksisiyle ve artısıyla kabullendiği zaman gerçekleşebilir.Böyle bir yaklaşımla yaklaşan insan eksikliği nedeniyle utanmak yerine bunu kabullenip,çözmek için çözüm yolları arar.Bu durum da kişi ilgisini özsaygısından çok çözüme yöneltir.Çözüm üretilen,kabullenmeye geçilen her süreç kişinin hayat konforunu arttırır,kendisini çok daha iyi hissetmesini sağlar.Karşılaştıgımız durumlarla ilgili kendimize adil yaklaşmalı ve objektif bir süreç izlemeliyiz.Suçlamadan,kendimize güvenerek atmamız gereken adımları atmalıyız.Bu şekilde çıkılan her yol başarı ve huzur demektir.Burada asıl dikkat edilmesi gereken konu;kişilerin kendilerini özgüvensiz hissettikleri durumlarda nasıl tepki verdiklerini,ne düşünüp,nasıl hissettiklerini fark etmeleridir.Bu farkındalıkla gereken ayrımı yapacaklar ve önlerindeki tüm engeli kaldırıp ilerleyeceklerdir.Bununla birlikte bazı insanlarda bu duygular fazlaca içselleştirilmiştir yetersizlik ve değersizlik karmaşası yaşarlar ve farkındalık sahibi olsalar bile değişim sürecini başlatamazlar.Böyle zamanlarda bireylerin profesyonel yardım almaları gereklidir.Profesyonel yardım sayesinde geçmiş yaşantılar,travmalar işlenir;kişinin özgüveni arttırılır,kendini gerçekleştirme ve çözüm sürecini başlatması için yol gösterici olur.Bir sonraki yazımda ilişkilerin kanayan yarası''KISKANÇLIK''konusu ile devam edeceğim.Takipte kalmanız dileğiyle...💟💟💟
2 notes · View notes
Text
Ucuz Araç Kiralama İzmir Firmamız ile Her Müşterimizin Yüzü Gülsün
Her sektörde olduğu gibi araç kiralama sektöründe de işini layıkıyla yapan, yapmayan çok firma bulunmaktadır. Hele ki fiyat farklılıklarını göz önüne aldığımızda, firmalar arası inanılmaz bir fark çıkmaktadır. Bu da müşterilerimizin kafasını karıştırmaktadır. Ucuz Araç Kiralama İzmir olarak bu durumun farkında olmakla beraber, gayet de iyi anlamaktayız. En uygun fiyatlarla en iyi kalitede hizmet verip, araçlarını müşterilerine sunan araç kiralama firmaları da bulunmaktadır. Ancak insanımızın algısında ucuz kelimesine odaklanıldığında iyi bir hizmetin verilemeyeceği yanılgısı söz konusu olmaktadır. Ya da yüksek fiyatlı araç kiralama hizmeti veren firmaların daha iyi bir hizmet vereceği yanılgısı ortadadır. Halbuki değerlendirme kriterleri arasında fiyat kriterine gelene kadar hizmete sunulan araçların bakımının tam olması, temiz, konforlu olması ve son model araçların söz konusu olması gibi detaylar çok daha önem taşımalıdır. Bununla birlikte zaten bahsedilen detaylarla beraber fiyatların da uygun olacağı firmalar da mevcuttur.
Ucuz Araç Kiralama İzmir, piyasadaki koşulları değerlendirerek, müşterilerinin en iyi hizmeti en uygun fiyata almaları için çalışmaktadır. Bunun için de sürekli gelişen sektörün değerlendirmelerini yapıp, tüm müşterilerinin her imkândan yararlanması için elimizden gelen emeği göstermekteyiz. Dolayısıyla bütçesinin durumuna göre düşünüp ihtiyacı olsa da araç kiralama hizmeti almaktan vazgeçen çok kişi tanıyoruz. Hâlbuki dışarıya veya çevrelerinde yansıtıldıkları kadar gözlerinde büyütmemelerini öneriyoruz. Bu gibi durumlarda bilgi almak, ilk elden en doğru, güvenilir hizmetlere ulaşmak her zaman en doğru hareket olacaktır. Yapacağınız kapsamlı araştırma sonucunda, isteyeceğiniz tüm özellikleri ve hizmetleri Ucuz Araç Kiralama İzmir firmamızda bulacağınızı göreceksiniz.
Araç kiralama konusunda ilgilenen tüm müşterilerimizin her zaman yanında olduğumuzu belirtmekten dolayı mutluyuz. Ucuz Araç Kiralama İzmir ilinde, birçok yerde olduğu gibi müşterilerimiz sıkıntılar yaşamış ve güven konusunda zorlanmaktalar. Bir de ucuz araç kiralama konusu gündeme geliyorsa tamamen vazgeçmekteler.  Firmamızda hiçbir sıkıntı yaşamayacaklarını, müşteri yorumlarımızdan ya da bizzat firmamız bünyesindeki profesyonel ekip çalışanlarımızdan aldıkları bilgiyle anlayacaklardır, garantisini veriyoruz. Bu nedenle, bu tarz bir durum içerisindeyseniz hemen iletişime geçebilirsiniz.
11 notes · View notes
sinemsimona · 4 years
Text
Erasmus’tan Nasıl Sağ Çıktım?
Tumblr media
Sıradan bir erasmus olmadı. Hatta akademik açıdan başarısız bir erasmus oldu diyebilirim. Sosyal adaptasyon açısından da. Ama başardığım bir şey var; kendimi öldürmemek.
Madrid’e gitmeden önce depresyonda değildim aslında. Ya da en azından bütün ihtişamıyla renklenip çiçek açmış değildi diyelim. Açıkçası mutlu da değildim, ama bir şekilde idare ediyordum.
İlk gittiğimde, şehrin tam merkezindeki bir hostelde kaldığım için, kalacak daha stabil bir yer bulana kadar, çok çok, çok güzeldi. Müthiş yoğundu her gün ya okulda ya ev arayışında olduğum için ama dönüp baktığımda, harika ingiliz aksanıyla konuşan biriyle sohbet etme cesaretimi, nasılsın’laştığım hostel oda arkadaşlarımı, kazıklanmama vesile olsa da bana yardım etmeye çalışan japon arkadaşı hatırlıyorum. Tek başıma olmanın ne kadar zor ama güzel olduğunu hatırlıyorum.
Bir ailenin yanında kalmıştım erasmus sürecim boyunca. Boşanma sürecinde olan, hemen her gün kavga gürültü halleriyle Türkiye’deki ev ahalimi hiç de unutturmayan, çocuklu bir aileydi. Ve hatırladığım ne biliyor musun? Onlar için önemli bir bayram olan noel’de, ailenin bir ferdiymişimcesine bana da hediye almaları. Ev sahibemin, araba sürmekten nefret etmesine karşın, beni neredeyse şehir dışındaki kargo alma yerine kadar bırakıp üstüne eve geri getirmesi. Kavgalar arasındaki küçük tatlı, hatta çekirdek çitlemenin eşlik etmesine şaşırdığım sohbetlerimiz.
Okulla ilgili hatırladığım ise, öğretmenlerin, ingilizceleri iyi olmamasına rağmen sevecen ve yardımsever olmaları, öğrencilerdeki ingilizce konuşma çekingenliğine rağmen tamamen iyi niyetli, hatta dost canlısı davranmaları. (Andrea, özellikle seni unutmayacağım. Ve fotoğraf dersinde bana sarılan gey arkadaşı.)
Peki bunca güzel şeyin içinden, kendini öldürme isteği nasıl mı filizlendi dersin? Anlatayım.
Madrid’e taşınmamdan yaklaşık bir ay kadar sonra, kültür şoku dedikleri şeyle tanıştım. Bana garip gelen bir şekilde Bağcılar’daki evimi, evdekileri, sokaktaki insanların türkçe konuşmasını, marketlerin manav reyonundaki meyve-sebzenin tanıdık biçimlerde olmasını özlüyordum. (Madrid’te çok değişik meyve-sebze var, bir gün gidip görmelisin.) İnsanlarla türkçe konuşmayı özledim. Dolambaçlı olmayan yoldan iletişim kurmayı, anlamayı ve anlaşılmayı özledim. Buna susadım. Ve yavaş yavaş izole ettim kendimi, önce okuldan.
Okulla birlikte yeni oluşmaya başlamış arkadaş çevremden. Zaten yalnız hissediyordum, yapayalnız kaldım. (Neyseki introvert’üm de, yalnız kalmak beni sarartıp soldurmuyor. Extravert olduğumu düşünemiyorum bile o dönemde.) Yalnızlaştıkça, haliyle, dışarıda ve içeride (çünkü çok geziyordum yalnız olmama rağmen, evde de çok zaman geçiriyordum) düşünecek çok vaktim oldu.
Düşündükçe değil aslında, kendiliğinden, İstanbul’daki ev ortamımın aslında hiç de sağlıklı olmadığını fark ediverdim. Benim normal saydığım şeyler meğersem hiç de normal değilmiş. Kendimi savunmak, o ortamdan sağ çıkabilmek için öyle olduğunu düşünüp durmuşum.
Uzaklaşınca fark ettim. Resme çok yakından bakınca birkaç ayrıntıya takılıp kalırsın, birkaç adım geri gidince bütünü görmeye başlarsın ya, aynı o şekilde. Bu, büyük bir şok yarattı ve kendime olan güvenimi biraz sarstı açıkçası.
Bir şeyi daha fark ettim. Aslında çoktan fark etmiştim ama emin olamıyor, cümlenin ağırlığını taşıyacak kadar korkunç bir şekilde yaşamadığım için olayı, söylemeye, sözcüklerle dile getirmeye cesaret edemiyordum. Sanki hak etmiyormuşum gibi geliyordu bu cümlenin getirilerini. Ama gerçek bu, şimdi görebiliyorum.
Erasmus için Madrid’e gitmeden hemen önce, tanıdığım bir adamın tecavüzüne uğradım. Bacaklarımı hissetmememin nedeni buydu. Hala bedenimi hissetmekte zorlanmamın nedeni.
Bunu kabul etmek çok ağırdı. Sinirlerimi alt üst eden şey; Türkiye’de nasıl yaşıyordum öyle... Ve oraya geri mi dönecektim. Belki de oradan çıkamayacaktım bir daha. Aslında gelecekten çok şimdi’yi ve geçmişi düşünüyordum.
Böyle bir şeyi bana nasıl yapar?! Ya evdekiler; bana nasıl böyle davranır?! İnsanlık dışı!
Çocukken uğradığım tacizi de hatırladım.
Ben Erasmus’tayken, sevgilimle ilişkimize ara veriyorduk ve yakın arkadaşım dediğim tek insanın tecavüz olayını anlattığımda beni suçlamasıyla onunla da iletişimi kesmiştim. Müthiş yalnız, zayıf ve depresif hissettim. Bir çukura düşmüştüm ve içinden çıkmayı deneyecek kadar bile umudum, enerjim yoktu.
Yaşamanın bir anlamı yokmuş gibi göründü. Kendimi, bulunduğum 15. Kattan aşağıya atabilirdim ama ya çocuklar? Onları ve, bana bunca iyiliği dokunmuş en sahibemi bu travmaya maruz bırakmam, büyük haksızlık olurdu.
Ben de hayata tutunmayı denedim. Bütün uzuvlarımla.
Öncelikle amazon.es’ten bir yığın psikoloji kitabı satın aldım. Youtube kanallarınca psikoloğa abone oldum, ölmeden önce yapmak istediğim şeylerin bir listesini yaptım ve her gün listeye yeni bir şeyler ekledim ki, günün birinde şlak diye bitivermesin beni hayata bağlayan maddeler. Günlük tuttum. Yaşadığıma minnettar olduğum şeyleri sıraladım ki, bu hayatın değeri, gözümde azıcık artsın. Biriyle tanıştım ve yeni bir arkadaş çevresi edindim. Gezdim, gezdim ve daha çok gezdim. Hepsi, hayata tutunma girişimlerimdi.
(Buradan Melik’e, Dario’ya ve Kati Morton’a teşekkürü özellikle borç bilirim. Ve tabi ki İspanya’daki çok sevgili aileme.)
Gezilerimden bahsettiğim ayrı yazılar yayınlayacağım. O nedenle şimdilik Erasmus’un ortasında Afrika’ya gittiğimi ve İstanbul’a dönmeden önce trenle tek başıma avrupa turu yaparak 2 haftada 8 ülke değiştirdiğimi söylemekle yetineceğim. İspanya içinde de Toledo ve Vigo’yu ziyaret ettim.
Bunların hepsi, bana iyi geldi ve İspanya’ya, sonunda, uyum sağlamaya başladığımı hissettim. Üstüne mutluydum bir de. İnanması ve –şüphesiz- ulaşması da zor gelmişti ama oradaydım işte.
Ta ki, erasmus’a kadarki tüm hayatımı –Ukrayna’da 2 yaşıma kadar kalışımı saymazsak-  ve travmalarımı geçirdiğim İstanbul’a dönmekten başka çarem kalmadığını anlayana kadar. Yani uçağa binmeden önceki pasaport kontrolünü geçmeden hemen önce. Hatta bagaj kontrolünü geçmeden önce. Pasaport kontrolünü göz yaşları içinde geçtiğimi hatırlıyorum, burnumu çeke çeke. Kolay değil tabi.
İstanbul’a ilk geldiğimde, ki önce Ankara’ya inmiştik uçak piste inemediği için, migrenle karışık bir tuhaflık hissettim.
Ooh, I’m an alien
I’m a legal alien
I’m an Englishman in New York
tarzı bir tuhaflık. Her şey çok aynı ama çok farklı görünüyordu. Kısa ve güzel bir süre, hala Madrid’teymişim gevşekliği, rahatlığı ve modernliğiyle davrandım allaan Bağcılar’ında. Ve bütün İstanbul’da tabi. Doğal olarak, uzun sürmedi kabuğuma çekilip sinir krizleri geçirmem ve bir depresyon dalgasıyla daha savaşmak zorunda kalmam.
Bu sefer kendimi oyalama yöntemini denedim. Bir işe girip karın tokluğuna köpekler gibi çalıştım. İş yerinde bir arkadaşım terapiden bahsedince bir şans vereyim dedim, o zamandan beri terapideyim. Sonra o işte müthiş bir kargaşa yaşandı ve beni de çıkarmak durumunda kaldılar. Ben de başka bir işe girip çalışmaya devam ettim çünkü artık ödemem gereken bir terapi param vardı. Bu esnada birkaç kere memleketim Ukrayna’ya gidip geldim. Memleketim diyorum, çünkü öyle hissediyorum. Ukrayna, bana daha yakın, hiç görmediğim Hatay’dan.
İniş-çıkışlarla dolu depresyon grafiğim kısaca bu şekilde. Yazının sonuna kadar geldiysen sabrını tebrik ederek teşekkürlerimi sunuyorum. Bir başka yazıda görüşmek üzere.
Çok iyi bak kendine.
09.09.2019/Pt. 10:55
0 notes
musstuffsworld · 4 years
Text
Tumblr media
17. İSRÂ SÜRESİ
Mekke döneminde (Hicret’ten 18 ay önce) nâzil olmuştur. 111 âyettir. İsrâ, “gece yürütmek ve götürmek” demektir. Hz. Peygamber’in Mirâç için geceleyin Mekke’den Kudüs’e götürülüşünü anlatan birinci âyetteki bu kelime, sûreye ad olmuştur. Sûrenin 26, 32, 33, 57 ve 73-80. âyetlerinin Medine döneminde indiği belirtilmiştir.
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
1. Kulu (Muhammed aleyhisselâm’ı bedeniyle,) geceleyin Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya[1] götüren (Allah’)ın şânı yüce (ve her türlü noksanlıktan uzak)tır. (Bunu,) kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (yaptık). Şüphesiz O, (evet) O, hakkıyla işitendir, görendir.[2]
2. Biz, Musa’ya Kitab verdik ve onu İsrâiloğulları’na: “Benden başkasını vekil (rab) edinmeyin.” diyerek doğruluk rehberi kıldık.
3. Ey Nuh ile beraber (gemide) taşıdığımız kimselerin nesli! Doğrusu o (Nuh), çok şükreden bir kuldu.
4. Biz, İsrâiloğulları’na Kitab’da (Tevrat’ta) şu hükmü bildirdik: “Siz o (mukaddes) yerde, mutlaka iki defa fesat (bozgunculuk) çıkaracaksınız[3] ve muhakkak surette, büyük bir kibirle çalım satacak (ve azgınlık yapacak)sınız.”
5. İşte o iki (fesat)tan birincisinin (ceza) vakti gelince, size, çok kuvvetli birtakım kullarımızı gönderdik de evlerin aralarında (bile sizi yakalamak, esir etmek için) araştırdılar. (Bu da) yerine getirilmesi gereken bir vaad idi.[4]
6. (Tevbe ettikten) sonra size, onlara karşı tekrar (imkân ve galibiyet) verdik; mallarla, oğullarla yardım ettik ve sizi sayıca (evvelkinden) daha çok yaptık.
7. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Şâyet kötülük ederseniz o da kendinizedir. Diğerinin (ceza) vakti gelince, yüzlerinizi (üzüntüden) kötü duruma sokmaları, birinci defa girdikleri gibi Mescid’e (Beyt-i Makdis’e) yine girmeleri ve bütün ele geçirdiklerini, yerle bir etmeleri için (size tekrar düşmanlar gönderdik).[5]
8. (Tevbe ederseniz) belki Rabbiniz size acır. Eğer (yine isyana) dönerseniz, biz de (sizi cezalandırmaya) döneriz. Biz cehennemi kâfirlere (çıkamayacakları) bir zindan yaptık.
9. Gerçekten bu Kur’an, (insanlara) en doğru olan yolu gösterir, sâlih ameller işleyen mü’minlere de kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.
(İnsana dünya ve âhireti için en doğru yolu gösteren Kur’an olunca, artık gerçek müslüman, onun rehberliğinde, Hz. Peygamber’in önderliğinde doğru yolu bulur ve onda yürür. Müslüman ancak, Kur’an’a uygun bir düşünce ve yaşayış ile toplumsal çöküşten kurtulur. Hayatı ve yaptığı işler Allah’ın hükmüne ve rızasına uygun ve mükâfatına lâyık olur, yeniden medeniyetin yüksek katlarına ulaşır.) [bk. 2/2]
10. (Bu Kur’an) âhirete inanmayanlara da, kendileri için acıklı bir azap hazırladığımızı bildirir.
11. İnsan, hayrı istediği kadar (bazen) şerri de ister. İnsan çok acelecidir.[6] [bk. 21/37]
12. Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki âyet (delil) yaptık. Gece delili ayı sil(ip rahatlık için karanlık yap)tık, (arkasından da) gündüz âyetini (getirip) Rabbiniz’den bol nimet aramanız, yılların sayısını ve (vakitlerin) hesabını bilmeniz için aydınlatıcı yaptık. (Böylece biz) her şeyi genişçe anlattık. [bk. 25/61-62; 28/71-73; 36/37-38]
13. Her insanın amel[7]/hayat defterini boynuna astık (onu sevap günah, ne ile doldurursa doldursun). Kıyamet günü herkese onu, (önünde) açılmış olarak bulacağı bir kitap halinde çıkarırız. [bk. 52/16; 75/12-14; 99/7-8]
14. “Oku kitabını, bugün sana hesap görücü olarak kendi nefsin yeter!” (diyeceğiz).
15. Kim (Allah ve Resûlü’nün gösterdiği) doğru yola gelirse, ancak kendisi için doğru yola gelmiştir. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapmıştır. Hiçbir günahkâr, başkasının (işlediği veya onun günahına sebep olmadığı) günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (hiçbir kavme) azap edici değiliz. [bk. 16/25; 29/13-14; 35/18 ve krş. 39/71; 40/49-50; 67/8-9]
16. Biz, bir memleketi (zulüm, isyan ve taşkınlıklarından dolayı) helak etmek istediğimiz zaman, onun refahtan şımarmış (kendini yeterli görüp Allah’a ihtiyaç duymayan) elebaşılarına (tebliğcilerle ibadet ve itaati) emrederiz, onlar da fâsıklığa saparlar/dinî kuralları çiğnerler. Artık o (ülke)nin üzerine azap sözü hak olur. Derken biz de onu yerle bir ederiz. [bk. 6/123; 11/116-117; 23/63-64; 34/33-35]
17. Nuh’tan sonra nice asırlar(da insanlar)ı helak ettik.[8] Kullarının günahlarından haberdar ve görücü olarak Rabbin yeter. [krş. 21/11; 22/45]
18. Kim (haram helal ayırmaksızın sadece) şu çabucak geçen (keyif verecek dünyalık şeyler)i isterse, dilediğimiz kimseye istediğimiz kadarıyla onu hemen veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız. Oraya kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak atılır. [bk. 11/15; 42/20]
19. Kim de inanarak âhireti(nin güzel olmasını) ister ve ona (lâyık) bir gayret ile çalışırsa, onların da çalışmaları takdir görür (karşılığı verilir).
20. Her birine; gerek (dünyayı isteyen) onlara, gerek (âhireti isteyen) bunlara Rabbinin ihsanından veririz, Rabbinin (dünyadaki) ihsanı (hiç kimseden) esirgenmiş değildir.
(Yüce Allah’ın mü’min veya kâfiri ayırmadan onlara dünyalık verişi, o verdiklerini ne amaçla kullandığından hesaba çekmek içindir. [bk. 102/8])
21. Bak, biz onların kimini kimine (rızıkta ve bazı hususlarda) nasıl üstün kıldık. Elbette âhiret, ‘erişilecek dereceler’ bakımından daha büyük, (kazanılacak) faziletler bakımından da (elbette) daha üstündür.
22. Allah ile beraber başka bir ilâh edinme![9]Sonra yerilmiş ve tek başına (bırakılmış olarak) oturup kalırsın.
23. Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve anaya babaya ihsanı (iyiliği ve güzel davranmayı) emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa erişirlerse, onlara “öf” (bile) deme! Onları azarlama ve onlara çok nazik (ve tatlı) söz söyle. [krş. 9/113; 31/14]
24. Onlara merhametten dolayı alçak gönüllülük kanadını indir ve: “Ey Rabbim! (Bunlar) küçükken beni (acıyıp) yetiştirdikleri gibi (sen de şimdi) onlara acı (ve esirge).” de.
25. Rabbiniz (onlara karşı) içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi (yaşayıp İslâm’a uyan) kimseler olursanız şüphesiz O, çok tevbe eden (ve itaatle kendisine yönelen)leri bağışlayıcıdır.
26. Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa (iyilik ve yardımla) hakkını ver, (malını lüzumsuz yere) saçıp savurma!
27. Çünkü (malı) saçıp savuranlar,[10]şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.
28. Eğer (fakirlere verecek bir şeyin bulunmadığı için) Rabbinden umduğun bir rahmeti (bir rızkı) beklediğin sırada onlardan yüz çevirmek zorunda kalırsan, bari onlara yumuşak söz söyle (de öyle gönder).
29. Elini boynuna bağlama (cimrilik yapma), onu büsbütün de açma (israfçı olma). Sonra kınanmış, pişman olmuş bir halde oturup kalırsın.[11]
30. Hiç şüphesiz, Rabbin dilediğine rızkı genişletir ve (dilediğine de) daraltır. Çünkü O, kullarından haberi olan, hakkıyla görendir.
31. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin (onları çeşitli usullerle yok etmeyin). Onlara da, size de biz rızık veriyoruz. Doğrusu onları öldürmek büyük bir günahtır. [bk. 81/8-9 ve dipnot]
32. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o bir hayasızlıktır/yüz kızartıcı çirkin bir iştir ve (cehenneme götüren) çok kötü bir yoldur.[12]
33. Allah’ın haram kıldığı canı, haklı/meşru (bir sebep) olmadıkça öldürmeyin. Kim haksızlığa uğramış olarak öldürülürse, biz onun velîsini (ölenin mirasçısını, kısas hakkını istemeye) yetkili kıldık. O da (kısasla) öldürme işinde (kendince daha fazlasını isteyerek) aşırı gitmesin. Çünkü kendisine (zaten) yardım edilmiştir.
34. Yetim malına da ergenlik çağına erişinceye kadar, ancak (o malı geliştirmek gibi) en güzel bir durum olmadıkça yaklaşmayın. Verilen sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir. [bk. 4/2-6; 6/152]
35. Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, doğru (ve hassas) terazi ile tartın. Bu daha hayırlıdır, sonu da daha güzeldir. [krş. 83/1-5]
36. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bunların hepsi ondan (o ardına düştüğün şeyden) sorumludur. [bk. 49/12]
37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilirsin (ne de) boyca dağlara erişebilirsin.
38. Böylesi kötü şeylerin hepsi,[13] Rabbinin katında hoş görülmeyen (davranışlar)dır.
39. Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmet(ler)dendir. Allah ile beraber başka bir ilâh edinme (Allah yerine ona bağlanma); sonra kınanmış, kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. [krş. 1/4; 9/31; 23/117]
40. (Ey müşrikler!) Rabbiniz, oğulları sizin için beğenip seçti de melekleri de kendisine kız çocukları edindi, öyle mi![14] Doğrusu siz, (vebali) çok büyük söz söylüyorsunuz. [krş. 16/57; 19/88-95; 43/15-18; 53/21-22]
41. Hiç kuşkusuz düşünüp öğüt almaları için biz, (bu ihtarları) şu Kur’an’da türlü şekillerde tekrar tekrar anlattık. Fakat bu, onlara, (haktan) uzaklaşıp kaçmaktan başka (bir şey) artırmıyor.
42. De ki: “Eğer dedikleri gibi O’nunla beraber birtakım ilâhlar olsaydı, o zaman onlar, Arş’ın sahibine (o ilâhları vasıtasıyla yaklaşmak, üstün mevkiler elde etmek için) mutlaka bir yol ararlardı.”
(Nitekim Allah’ın emirlerine karşılık, kendi ilke ve emirlerini yürürlüğe koyan Firavun, Nemrut ve benzerleri de otoritelerine dayanarak ilâhlaşma gayreti içinde olmalarına rağmen, yine de Arş’ın sahibi Allah’a karşı aciz kalıp ölmüşlerdir.)
43. O (Allah), onların dediklerinden tamamen münezzehtir (uzaktır), çok yücedir, uludur.
44. Yedi (kat) gök, yer ve onların içindekiler O’nu tesbih eder. O’na, hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.[15] Fakat (siz) onların tesbihlerini anlayamazsınız. Doğrusu O, Halîm’dir (cezaya acele etmez ve) çok bağışlayıcıdır. [bk. 22/18]
45. Kur’an okuduğun zaman, seninle âhirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz.
46. (Ve) onların kalplerine (kötü niyetlerinden dolayı) onu anlamalarına engel olacak perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Kur’an’da Rabbini bir olarak andığın zaman, nefretle arkalarını dön(üp gid)erler. [bk. 39/45]
47. Onların, seni (Kur’an okuduğun zaman) dinlerken, ne sebeple dinlediklerini ve (kendi aralarında) fısıldaşırken de o zalimlerin: “Siz ancak, büyülenmiş bir adamın peşinden gidiyorsunuz.” dediklerini biz çok iyi biliriz.
48. Bak (Resûlüm!) Sana (sihirbaz, kâhin, şair, mecnun diye) nasıl benzetmeler yaptılar da (bu yüzden) saptılar. Artık bir yol (bulmay)a güçleri de kalmadı.
49. Dediler ki: “Birtakım kemik (yığını) ve un ufak toz (halinde bir avuç toprak) olduğumuz zaman, biz mi yeni bir yaratılışla diriltilecekmişiz?” [bk. 36/77-78; 75/3; 79/10-12]
50-51. (Resûlüm!) De ki: “İster bir taş, ister bir demir (gibi) olun, ister gönüllerinizde (aklınızda ve tasavvurunuzda) büyüyen (dağlar gibi) bir yaratık (olun, Allah sizi âhirette diriltecektir).” Yine: “Bizi kim (orada) diriltip geri çevirecek?” diyecekler. De ki: “Sizi ilk defa yaratan (diriltip çevirecektir).” O zaman sana başlarını sallayacaklar da (alay ederek): “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Belki de yakındır.” [bk. 30/27]
52. O gün (Allah) sizi çağıracak, siz de hemen hamdederek O’nun çağrısına (kabirlerinden koşarcasına) uyacaksınız ve (kıyametin dehşetinden dolayı kabirlerinizde) ancak pek az kaldığınızı zannedeceksiniz. [krş. 36/52]
53. (Mü’min) kullarıma söyle: “En güzel olan (söz)ü söylesinler.”[16] Çünkü şeytan aralarına fesat (ve kavga) sokar. Şeytan şüphesiz, insana apaçık bir düşmandır.
54. (Onlara söyleyeceğiniz en güzel kelime şudur:) “Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder.”[17](Resûlüm!) Biz seni onların üzerine (zorlayıcı) bir vekil olarak göndermedik.
55. Rabbin göklerde ve yerde olanları (ve hallerini) daha iyi bilir. Andolsun ki biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık, Davud’a da Zebur’u verdik.[18] [bk. 2/253]
56. De ki: “O’ndan başka ilâh sandı(ğınız ve Allah yerine kendisine bağlılık gösterdi)klerinizi çağırın. Onların, sizden ne (bir) sıkıntıyı kaldırmaya ne de (onu sizden) çevirmeye güçleri yeter.” [bk. 27/59-63; 34/22]
57. Onların (Allah’a yaklaştırsın diye) yalvardıkları (Mesih, Üzeyr, melek ve diğerleri) ne varsa, (hepsi) kendileri (muhtaç olup salih amellerle) Rablerine yaklaşmaya vesile/yol ararlar; O’nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur. [krş. 5/35]
58. Hiçbir ülke yoktur ki kıyamet gününden önce orayı yok etmeyelim, yahut (günahkâr, inkârcı gidişinden dolayı) şiddetli bir azap ile cezalandırmayalım. Bu(nların hepsi), Kitab’da (Levh-i Mahfûz’da) yazılıdır. [krş. 11/100-101; 65/8-9]
59. (Sana) âyetler (mucizeler) göndermekten bizi alıkoyan, ancak öncekilerin onu yalanlamış olmasıdır. Biz Semûd kavmine de (inanmaları için) açık bir mucize olarak o dişi deveyi verdik ve (onu öldürdüler de) bu yüzden (kendilerine) zulmettiler (helak oldular). Halbuki biz âyetleri ancak (helak için değil, âhiret azabından) korkutmak için göndeririz. [bk. 7/73; 11/64-65; 26/141-159]
60. Hani sana: “Şüphesiz Rabbin, insanları (ilmiyle, kudretiyle) kuşatmıştır.” demiştik. (Geceleyin) sana gösterdiğimiz (Mirâç’taki) temâşâyı ve Kur’an’da lanetlenmiş olan (cehennemdeki zakkum isimli) ağacı, ancak insanlara bir imtihan olarak meydana getirdik. Biz onları (bu ağaçla) korkutuyoruz. Fakat bu, onların (inatlarından dolayı) daha da azgınlıklarını artırıyor.
61. Hani vaktiyle meleklere: “Âdem’e (kudretim için) secde edin.” demiştik de hemen secde ettiler, yalnız şeytan etmedi: “Ben çamurdan yarattığın kimseye hiç secde eder miyim?!” dedi. [bk. 2/30-34; 7/12; 38/76]
62. “Şu bana üstün kıldığına baksana! Eğer kıyamet gününe kadar beni (öldürmez) ertelersen, Andolsun ki onun soyunu, birazı hariç, hükmüm altına al(ıp azdır)acağım.” dedi. [bk. 15/40; 38/82-83]
63. (Allah da): “Çekil git, artık onlardan kim sana uyarsa, muhakkak ki cehennem, tam bir ceza olarak sizin cezanızdır.” buyurdu. [bk. 7/18]
64. “Onlardan gücünün yettiği kimseyi, sesinle (ayartmanla, şehvet içeren çalgılarla günaha kaydırabilirsen) kaydır;[19] atlı ve yaya bütün kuvvetlerini üzerlerine topla; mallarda ve evlatlarda onlara ortak ol,[20]onlara (aldatıcı şeyler) vaad et. Zaten (bilirim ki sen) şeytan[21] onlara aldatmadan başka (bir şey) vaad etmez(sin). (krş. 4/118-119, 7/16-17)
65. “Doğrusu benim (gerçek) kullarım üzerine senin (hiç) bir tesir gücün yoktur. Vekil olarak (onlara) Rabbin yeter.”
66. Rabbiniz, bol nimetinden (rızık) aramanız için, denizde gemileri yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir.
67. Denizde bir musibete (bir tehlikeye) maruz kaldığınız zaman, O’ndan başka tapındıklarınız (zihninizden) kaybolur. (Artık yardımı Allah’tan istemeye başlarsınız.) Fakat O, sizi karaya çıkarıp kurtarınca, yine yüz çevirirsiniz. Şu insanoğlu çok nankördür! [bk. 16/53]
68. (Allah’ın) kara tarafında iken (sizi) yere batırmasına veya üzerinize taşlar yağdıran bir kasırga göndermesine karşı bir güvenceniz mi var? (Bunlar başınıza geldikten) sonra kendinize hiçbir koruyucu bulamazsınız. [krş. 67/16-17]
69. Yahut, sizi bir kere daha oraya (denize) döndürüp inkâr etmeniz sebebiyle, üzerinize kırıp geçiren bir fırtına gönderip sizi boğmayacağı konusunda güvenceniz mi var? (Bunlar başınıza geldikten) sonra, kendinize hiçbir yardımcı (ve koruyucu) bulamazsınız.
70. Gerçekten biz, Âdemoğlu’nu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde (bineklerle) taşıdık, onlara güzel/temiz/helal şeylerden rızık verdik ve hakikaten onları yarattıklarımızdan pek çoğuna üstün kıldık.[22]
71. O gün (kıyamet)te insanların hepsini önderleriyle çağıracağız; kimin kitabı (amel defteri) sağından verilirse onlar, kitaplarını (sevine sevine) okurlar ve kıl kadar bir haksızlığa uğratılmazlar. [krş. 18/49; 45/28-29]
(İnsanlardan kimi peygamberlerin önderliğinde Allah’ın emrine uygun yaşamış kimi de yaşantıları Allah’ın emirlerine muhalif olan önderlerin/liderlerin peşinden gitmişler, onlara bağlanmışlar, hatta onları tabulaştırmışlardır. Yüce Allah hem bu tür liderlere hem de onlara tabi olanlara iki kat ceza vereceğini âyetlerde açıklamıştır. [bk. 2/165-167; 7/38; 33/66-68; 37/22-35; 38/59-61] Kıyamette, “Her kim dünyada neye tapmış/bağlanmış ise onun peşinden gitsin.” denecek. Tâğûta bağlananlar da onların peşinden gidecek.) [bk. Buhârî, “Rikak” 52]
72. Kim bu dünyada (hakikatlere) kör ise, o, âhirette de kördür; hatta, yol bulmadaki şaşkınlığı daha da beterdir.
(Onlar, İslâm’ın yolunu bırakıp kendilerine hoş gelen küfrün, şirkin ve batılın yolunu seçtiler ve onun içerisinde bocalayıp durmaktadırlar.) [bk. 2/15-16; 20/124-127]
73. Onlar, bize karşı sana vahyettiğimiz şeyden başka bir şey uydurman için az kalsın seni fitneye düşürecekler (kendi uydurdukları bazı kuralları sana kabul ettirecekler) ve o takdirde seni dost edineceklerdi. [krş. 6/56; 109/1-6]
74. Şâyet, seni (hakta) sabit kılmasaydık, onlara birazcık meyledecektin.
75. O takdirde, hem hayatın hem de ölümün (azab)ını sana kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı kendin için hiçbir yardımcı bulamazdın.
76. (Resûlüm!) Seni (dâvandan vazgeçiremeyince) yurdun (olan Mekke’)den çıkarmak için seni tedirgin etmek üzeredirler; ama o takdirde, kendileri de senin ardından pek az kalacak (ve helak olacak)lar.[23]
77. Senden önce gönderdiğimiz peygamberler(i dışlayanlar) hakkındaki (ilâhî) kanun (bu)dur. Sen bizim sünnetimizde asla bir değişiklik bulamazsın.
78. Güneşin (tepe noktasına gelip) kaymasından, gecenin kararmasına kadar (öğle, ikindi, akşam, yatsı vakitlerinde) namaz kıl; sabah namazını da[24] (öylece kıl). Çünkü sabah namazı (için, o vakitte birleşen gece ve gündüz melekleri tarafından) şâhitlik edilir. [Beş vakit namaz için ayrıca bk. 11/114; 30/17-18]
79. Gecenin bir kısmında (uyan,) sana mahsus bir ilave olarak gece namazı (teheccüd) kıl. Rabbinin (böylece) seni övülmüş bir makama[25] gönder(ip orada oturt)ması muhakkaktır.
80. De ki: “Yâ Rabbi! (Hicretle gireceğim yere) beni doğruluk (ve hoşnutluk) üzere dahil et. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk (ve hoşnutluk) çıkışıyla çıkar. Bana tarafından yardım edici bir kuvvet (iktidar) ver.”
81. De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu.” Çünkü batıl, daima yok olmaya mahkumdur. [bk. 34/49]
(İslâm’a uygun olmayan her inanç, her fikir ve hareket Allah katında batıldır; geçersizdir. İslâm’ın nuruyla aydınlananlar küfür karanlığından kurtulurlar. Çünkü karanlığı gideren ancak ışıktır. Peygamberimiz Mekke’nin fethi günü 360 putu asâsıyla iterken bu âyeti okumuştur.) [krş. 21/18]
82. Biz Kur’an’dan, inananlar için, şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz.[26] (Kur’an) zalimlerin de (inkârlarından dolayı) ancak ziyanını artırır. [krş. 10/57; 41/44]
83. İnsana nimet verdiğimiz zaman o, (buna rağmen şükür ve taatten) yüz çevirir ve ‘büyüklük taslayıp uzaklaşır’. Ona bir zarar dokununca da pek ümitsiz olur.[27][krş.10/12; 11/10-11; 41/50-51]
84. De ki: “Herkes kendi yapısına (ve huyuna) göre hareket eder. Rabbiniz de kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir.”
85. (Resûlüm!) Sana ruh(un ne olduğun)u sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrinden (yarattığından bir şey)dir. Size (ona ait) ilimden ancak pek az bir şey verilmiştir.”
(Ruh, insanın hayat kaynağıdır. Her ne kadar görünmese de varlığı inkâr edilmeyenlerdendir. Yaratan Rabbimiz, onun mahiyetini bildirmemiş denmektedir. Uzun yıllar psikoloji ve psikanaliz çalışmalarıyla da bilinememiştir. Ancak onun varlığını tezahürlerinden ve vücut makinesini çalıştırmasından anlıyoruz.)
86. Andolsun ki biz dilersek, sana vahyettiğimizi giderir (senin hâfızandan siler)iz. Sonra bize karşı, bu hususta kendine bir vekil (yardımcı) da bulamazsın.
87. (Böyle olmayışı, ancak) Rabbinin sana merhameti dolayısıyladır. Çünkü O’nun sana olan lütfu[28] pek büyüktür.
88. De ki: “Andolsun ki (bütün) insanlar ve cinler, şu Kur’an’ın benzerini (yapıp) getirmek için toplansa, birbirine arka çık(ıp yardım et)seler yine de onun benzerini getiremezler.” [krş. 2/23-24; 10/38; 11/13]
89. Hiç şüphe yok ki biz, bu Kur’an’da insanlara her bir misali türlü şekillerde açıkladık. Yine de insanların pek çoğu,inkârcılıkta direndiler.
90. Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça biz sana asla inanmayız!
91. “Ya da, senin hurma ve üzüm bağların olup aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın.
92. “Veya, senin iddia ettiğin gibi, göğü üzerimize parça parça düşürmelisin[29] veya Allah’ı ve melekleri kefil (olarak karşımıza) getirmelisin.”
93. “Yahut da, altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın. Bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe (göğe) çıkmana da asla inanmayız!” De ki: “Fesübhânallâh (aman yâ Rab!) Ben sadece peygamber olan bir insan değil miyim? (Bunları ancak, Allah dilerse yaparım, O’nun da şânı ne yücedir.)” [bk. 25/7-9; 26/187]
94. Kendilerine doğru yol rehberi (Kur’an) geldiği zaman, insanların iman etmelerine ancak: “Allah bir insanı mı peygamber gönderdi?” demeleri mânî oldu.
95. De ki: “Eğer onlar, yeryüzünde sakin sakin yürüy(üp dolaş)an melekler olsaydı, elbette biz de onlara (kendileri gibi) gökten melek bir peygamber gönderirdik.” [bk. 6/9]
96. De ki: “Benimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter. Hiç şüphesiz O, kullarından haberi olan, (onları) görendir.” [bk. 6/19]
97. Allah (niyet ve ameline göre) kime hidayet ederse, doğru yolda olan odur. Kimi de (içinde bulunduğu) sapıklıkta bırakırsa artık sen onlar için, O’ndan başka bir yardımcı asla bulamazsın. Kıyamet günü biz onları kör, dilsiz ve sağır olarak yüzü koyun toplayıp süreriz (haşrederiz).[30] Varacakları yer cehennemdir. Onun ateşi (etlerini yakıp bitirip) sönmeye yüz tuttukça (etlerini tazeler) ateşin kızgın alevini artırırız. [krş. 20/74; 25/14; 87/13]
98. İşte bu onların cezasıdır. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr ettiler ve: “Bir kemik yığını ve ufalanmış kırıntı haline geldikten sonra hakikaten biz mi yeni bir yaratılışla dirilecekmişiz?” dediler.
99. Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın kendilerinin benzerini yaratmaya kâdir olduğunu görmediler mi? (Allah) onlar için (geleceğinden) asla şüphe edilmeyen bir vade koymuştur. Böyle iken zalimler ancak küfürde direndiler. [bk. 36/81-82; 40/57]
100. De ki: “Şâyet, Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman harcama(kla tükenir) korkusuyla, kesinlikle yine tutar (cimrilik eder)diniz.” Zaten insan çok cimridir. [krş. 70/18-19]
101. Andolsun ki biz, Musa’ya açık açık dokuz âyet (mucize ve delil)[31] vermiştik. İşte İsrâiloğulları’na sor. (Musa, mucizelerle) onlara geldiği zaman, Firavun ona: “Ey Musa! Muhakkak ki ben seni büyülenmiş zannediyorum.” dedi.
(İbni Abbas’ın rivayetine göre, mucizeler şunlardır: Asânın ejderha oluşu, elin ışık vermesi, çekirge istilası, ekin biti, kurbağa, kan, taştan suyun fışkırması, denizin yarılması, Tûr’un kaldırılması.)
102. (Musa) dedi ki: “(Ey Firavun!) Pek iyi bilirsin ki bunları, birer ibret (belge) olmak üzere göklerin ve yerin Rabbinden başkası indirmemiştir. Ey Firavun! Ben de seni(n) kesinlikle helak edilmiş (olacağını) zannediyorum.”
103. Derken (Firavun) onları, yer yüzünden silip atmak (kökünü kazımak, yok etmek)[32]istedi. Biz de onu ve beraberindekileri hep birlikte suda boğduk.
104. Bundan sonra da İsrâiloğulları’na: “(Artık) oturun o yerde, âhiret vaadi (kıyamet) geldiği zaman, sizi (onlarla) derleyip bir araya getireceğiz.” dedik.
105. Biz onu (Kur’an’ı) ancak hak olarak indirdik. O da hak (ve hakikat) olarak indi. Seni de ancak (sevâbımızın) müjdeleyici(si) ve (azabımızı haber veren) uyarıcı olarak gönderdik.
106. Yine biz, Kur’an olarak onu, insanlara sindire sindire (ve ağır ağır) okuman için (âyet âyet, sûre sûre) ayırıp (gerektikçe) peyderpey indirdik. [bk. 25/32]
107. De ki: “İster ona inanın, ister inanmayın. Şu gerçektir ki ondan (Kur’an’dan) önce ilim verilenler(den Ehl-i Kitab mü’minleri), kendilerine o (Kur’an) okunduğu zaman (derhal) yüzüstü[33] secdeye kapanırlar.”
108-109. “Rabbimizin şânı yücedir. Şüphesiz Rabbimizin (bildirdiği her) vaadi, mutlaka yerine getirilmiştir.” derler. Ağlayarak yüzleri üstüne (secdeye) kapanırlar ve (Kur’an dinlemek) onların saygısını artırır.[34] [bk. 47/17; 41/44]
110. De ki: “İster ‘Allah’ diye dua edin, ister ‘Rahmân’ diye; hangisi ile dua etseniz, nihayet en güzel isimler O’nundur.”[35]Namazda sesini pek yükseltme, pek de (duyamayacak kadar) kısma, bu ikisinin arasında bir yol tut. [bk. 25/60; 59/22-24]
111. “Hiçbir çocuk edinmeyen, mülkünde (hâkimiyetinde) ortağı olmayan, acizliği olmadığından dolayı da bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah’a hamdolsun.” de ve O’na tekbir getir (büyüklüğünü ilan et). [krş. 2/116, 5/17, 72-73; 4/100, 171]
[1] Mescid-i Aksâ’yı ilk yapan Hz. Davud’dur. Burada sözü edilen bereket hem dünyevî hem dînîdir. Çünkü Beyt-i Makdis ile çevresi (Filistin, Şam, Ürdün) peygamberlerin ibadet ettikleri ve vahye mazhar oldukları yörelerdir.
[2] Mirâç hadisesi hicretten bir yıl kadar önce (M. 621) meydana gelmiştir. Mirâç hususunda Hz. Peygamber sahih hadislerinde nasıl anlatmışsa aynen öyle iman ederiz. Bunun dışındaki muhakemeler imanı bozabilir. [bk. 17/60; 53/11-18]
[3] Birincide, Tevrat’ın hükümlerine karşı gelmeye başladılar ve Hz. Şa’yâ’yı öldürdüler. İkincide ise Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya’yı öldürdüler. Hz. İsa’yı da öldürmeye teşebbüs ettiler (Beydâvî).
[4] Çoğunluk bu olaya “Buhtunnasr” olayı demişlerdir. M.Ö. 586’da İsrailoğulları’nın âlimlerini öldürdüler. Tevrat’ı yaktılar ve onlardan yetmiş bin esir aldılar. Mescid-i Aksâ’yı tahrip ettiler. “Buhtunnasr (M. Ö. 604-561) II. Babil hükümdarıdır. el-Cüveynî (1028-1085), onun bu tahrip olayını, yahudilerin şeriat ahkâmına uymadıkları, bozuk işler yaptıkları ve mâbetlerine put diktikleri için yaptığını kaydetmektedir. (Cüveynî, s. 11)
[5] 5 İkinci defa M.Ö. 168’de Romalılar tarafından yıkıldı. Kudüs M.S. 638 yılında Hz. Ömer tarafından fethedildi.
[6] Her hatırına geleni sonunu düşünmeden hemen ister veya yapar (Beydâvî). [bk. 10/11]
[7] Âyet-i kerîmedeki “tâir” lügatte kuş demek ise de, burada “amel” ile tefsir edilmiştir (Celâleyn). Hayr olsun şer olsun, insanların yaptığı bütün davranışları içine alır.
[8] Hz. Nuh’un, kavmi helak olan ilk peygamber olduğuna işaret edilmektedir.
[9] Hem Allah’a inanılıp hem de nefisten veya başkasından gelen emirler Allah’ın emirlerinden üstün tutulur, öne geçirilirse Allah ile beraber bir ilâh edinilmiş olunur. [krş. 1/4; 49/1]
[10] Bu, İslâm’a uygun olmayan moda, zevk, eğlence, lüks, konfor ve benzerleri için harcama yapanların dikkat etmesi gereken bir âyettir.
[11] İsraf sadece malda değil, aklı, gücü, zamanı ve ömrü kötü kullanmada da olur. Hepsi pişmanlığa götürür ve sorumlu olunur.
[12] Zina, akıllı ve ergenlik (büluğ) çağına gelmiş olan erkek ve kadının, aralarında geçerli (meşru) nikah akdi olmadan (4/24) kendi arzularıyla cinsel ilişkide bulunmalarıdır. Yüce Allah, bu âyet-i kerîme ile, zinaya yaklaşmayı yani zinaya sevk eden yolları bile yasaklamıştır. Harama yönelen göz, dil/ağız, el gibi duyu organları sahibini zinaya yaklaştırmaya aracı olurlar. Bunları da haramdan korumak lazımdır; sorumlulukları vardır (17/34, 36/15). Peygamberimiz (sas.) bu organların da zinası olduğunu bildirmişlerdir. (Bk. Buhârî, Nur Sûresi Tefsiri 13. bab; Ebu Dâvûd “Libas” 32. bab.) Bir de “Zinanın çoğalması kıyamet alametlerindendir.” buyurmuştur. (Buhârî (Tecrid), I, 16).
[13] 22. âyetten itibaren yapılması yasaklananlar.
[14] Müşrikler, “Melekler, Allah’ın kızlarıdır.” diyorlardı.
[15] Bütün kâinatın yapısını oluşturan atomların etrafında dönen çekirdekler de bu tesbih edenlere dâhildir.
[16] Yani, “Habîbim! Mü’min kullarıma de: ‘Muhaliflere karşı delil göstermek istedikleri zaman, en güzel delilleri ileri sürsünler, sövüp saymaya ve hiddetlenmeye kalkışmasınlar.” demektir.
[17] İki tırnak işareti arasına alınan bu söz, muhaliflere söylenecek en güzel sözün ilâhî bir örneğidir (Celâleyn).
[18] Burada Dâvûd (as.) ve Zebur’un zikredilmesi, hem ona kitap verildiğini hem de o kitapta Peygamberimiz’in ve ümmetinin bütün ümmetlerden efdal olduğunu kaydetmesi dolayısıyladır. Nitekim, 21/105 ve 24/55. âyetlerde bu husus açıklanmıştır (Beydâvî). [krş. 33/7; 42/13]
[19] Bu sebeple, düşünce ve hareket bakımından harama sevkeden gizli ve âşikâr her türlü ses şeytânîdir.
[20] Halis mü’minler, mal kazanma ve harcamada, çocuk sahibi olma ve yetiştirmede, şeytanın ortaklığına mânî olurlar.
[21] Şeytan, “Benim saptırmamdan sana bağlı/halis kulların hariçtir.” der. (38/82-83)
[22] İbni Abbas (ra.) diyor ki: “Birçok hayvan yiyeceğini eğilerek ağzı ile yer, insan ise yemeğini eli ile ağzına götürür.” İnsanlar yerken başkasını da düşünür, hayvanlar yerken başkasınınkini de (yemeyi) düşünür. Allah katında mü’min, meleklerden şereflidir. Meleklerde şehvetsiz akıl, hayvanlarda akılsız şehvet, insanlarda akıl ve şehvet birlikte vardır. Üstünlük hem cismânî hem ruhânîdir. Cismânîde müslüman ve kâfir eşittir. Ruhânî üstünlük ise, peygamberlere, velîlere ve mü’min kullara has olarak farklılıklar arz eder (Beydâvî).
[23] Nitekim Hz. Peygamber’in hicretine sebep olan azgınlar, Bedir gazvesinde helak olmuşlardır. [bk. 52/42]
[24] “Kur’âne’l-Fecr” sabah namazı demektir.
[25] Âyet-i kerîmedeki “makâmen mahmûden” lafzı Peygamberimiz için şefaat makamıdır (Beydâvî). Yine âyetteki “asâ” lafzı Arapça’da, “belki, umulur ki” anlamına gelirken, burada Allah’a nisbet edildiğinden “muhakkak” diye tercüme edilir.
[26] Hem ruhânî marazlara, hem de cismânî hastalıklara şifadır (Beydâvî).
[27] Artık bol bol duaya başlar.
[28] Peygamberlik, Kitab, hikmet vd.
[29] Burada 34/9. âyete işaret edilmektedir.
[30] “Nahşuru” kelimesine burada “sevk” anlamı da verilmektedir (Mukâtil, s. 68).
[31] Bu dokuz mucize ve delil için bk. 10/75 ve dipnotu; 27/12.
[32] Firavun ve benzerleri, her devirde mü’minlere karşı bu davranışları tekrarlamışlardır.
[33] Âyette geçen “el-ezgân” “çeneleri” kelimesi mecâzî anlamıyla “yüzüstü” diye ifade edildi.
[34] Bazıları secdenin 107. âyette olduğunu kaydetmişse de çoğunluk tarafından 109. âyetin sonunda yapılması belirtilmiştir (Zebîdî, III, 352). [Secde âyeti konusunda bk. 7/206]
[35] Müşrikler, Hz. Peygamber’in “Yâ Allah! Yâ Rahmân!” diye dua edişini, onun da kendileri gibi, Allah’ın yanında başka ilâhlara dua ettiği şeklinde yorumlamak istemişlerdi. Bu âyet, bunun böyle olmadığını bildirdi.
17. ISRÂ SÜRESİ
Mekke döneminde (Hicret’ten 18 ay önce) nâzil olmuştur. 111 âyettir. İsrâ, “gece yürütmek ve götürmek” demektir. Hz. Peygamber’in Mirâç için geceleyin Mekke’den Kudüs’e götürülüşünü anlatan birinci âyetteki bu kelime, sûreye ad olmuştur. Sûrenin 26, 32, 33, 57 ve 73-80. âyetlerinin Medine döneminde indiği belirtilmiştir.
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
1. Kulu (Muhammed aleyhisselâm’ı bedeniyle,) geceleyin Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya[1] götüren (Allah’)ın şânı yüce (ve her türlü noksanlıktan uzak)tır. (Bunu,) kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (yaptık). Şüphesiz O, (evet) O, hakkıyla işitendir, görendir.[2]
2. Biz, Musa’ya Kitab verdik ve onu İsrâiloğulları’na: “Benden başkasını vekil (rab) edinmeyin.” diyerek doğruluk rehberi kıldık.
3. Ey Nuh ile beraber (gemide) taşıdığımız kimselerin nesli! Doğrusu o (Nuh), çok şükreden bir kuldu.
4. Biz, İsrâiloğulları’na Kitab’da (Tevrat’ta) şu hükmü bildirdik: “Siz o (mukaddes) yerde, mutlaka iki defa fesat (bozgunculuk) çıkaracaksınız[3] ve muhakkak surette, büyük bir kibirle çalım satacak (ve azgınlık yapacak)sınız.”
5. İşte o iki (fesat)tan birincisinin (ceza) vakti gelince, size, çok kuvvetli birtakım kullarımızı gönderdik de evlerin aralarında (bile sizi yakalamak, esir etmek için) araştırdılar. (Bu da) yerine getirilmesi gereken bir vaad idi.[4]
6. (Tevbe ettikten) sonra size, onlara karşı tekrar (imkân ve galibiyet) verdik; mallarla, oğullarla yardım ettik ve sizi sayıca (evvelkinden) daha çok yaptık.
7. İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Şâyet kötülük ederseniz o da kendinizedir. Diğerinin (ceza) vakti gelince, yüzlerinizi (üzüntüden) kötü duruma sokmaları, birinci defa girdikleri gibi Mescid’e (Beyt-i Makdis’e) yine girmeleri ve bütün ele geçirdiklerini, yerle bir etmeleri için (size tekrar düşmanlar gönderdik).[5]
8. (Tevbe ederseniz) belki Rabbiniz size acır. Eğer (yine isyana) dönerseniz, biz de (sizi cezalandırmaya) döneriz. Biz cehennemi kâfirlere (çıkamayacakları) bir zindan yaptık.
9. Gerçekten bu Kur’an, (insanlara) en doğru olan yolu gösterir, sâlih ameller işleyen mü’minlere de kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.
(İnsana dünya ve âhireti için en doğru yolu gösteren Kur’an olunca, artık gerçek müslüman, onun rehberliğinde, Hz. Peygamber’in önderliğinde doğru yolu bulur ve onda yürür. Müslüman ancak, Kur’an’a uygun bir düşünce ve yaşayış ile toplumsal çöküşten kurtulur. Hayatı ve yaptığı işler Allah’ın hükmüne ve rızasına uygun ve mükâfatına lâyık olur, yeniden medeniyetin yüksek katlarına ulaşır.) [bk. 2/2]
10. (Bu Kur’an) âhirete inanmayanlara da, kendileri için acıklı bir azap hazırladığımızı bildirir.
11. İnsan, hayrı istediği kadar (bazen) şerri de ister. İnsan çok acelecidir.[6] [bk. 21/37]
12. Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki âyet (delil) yaptık. Gece delili ayı sil(ip rahatlık için karanlık yap)tık, (arkasından da) gündüz âyetini (getirip) Rabbiniz’den bol nimet aramanız, yılların sayısını ve (vakitlerin) hesabını bilmeniz için aydınlatıcı yaptık. (Böylece biz) her şeyi genişçe anlattık. [bk. 25/61-62; 28/71-73; 36/37-38]
13. Her insanın amel[7]/hayat defterini boynuna astık (onu sevap günah, ne ile doldurursa doldursun). Kıyamet günü herkese onu, (önünde) açılmış olarak bulacağı bir kitap halinde çıkarırız. [bk. 52/16; 75/12-14; 99/7-8]
14. “Oku kitabını, bugün sana hesap görücü olarak kendi nefsin yeter!” (diyeceğiz).
15. Kim (Allah ve Resûlü’nün gösterdiği) doğru yola gelirse, ancak kendisi için doğru yola gelmiştir. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapmıştır. Hiçbir günahkâr, başkasının (işlediği veya onun günahına sebep olmadığı) günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (hiçbir kavme) azap edici değiliz. [bk. 16/25; 29/13-14; 35/18 ve krş. 39/71; 40/49-50; 67/8-9]
16. Biz, bir memleketi (zulüm, isyan ve taşkınlıklarından dolayı) helak etmek istediğimiz zaman, onun refahtan şımarmış (kendini yeterli görüp Allah’a ihtiyaç duymayan) elebaşılarına (tebliğcilerle ibadet ve itaati) emrederiz, onlar da fâsıklığa saparlar/dinî kuralları çiğnerler. Artık o (ülke)nin üzerine azap sözü hak olur. Derken biz de onu yerle bir ederiz. [bk. 6/123; 11/116-117; 23/63-64; 34/33-35]
17. Nuh’tan sonra nice asırlar(da insanlar)ı helak ettik.[8] Kullarının günahlarından haberdar ve görücü olarak Rabbin yeter. [krş. 21/11; 22/45]
18. Kim (haram helal ayırmaksızın sadece) şu çabucak geçen (keyif verecek dünyalık şeyler)i isterse, dilediğimiz kimseye istediğimiz kadarıyla onu hemen veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız. Oraya kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak atılır. [bk. 11/15; 42/20]
19. Kim de inanarak âhireti(nin güzel olmasını) ister ve ona (lâyık) bir gayret ile çalışırsa, onların da çalışmaları takdir görür (karşılığı verilir).
20. Her birine; gerek (dünyayı isteyen) onlara, gerek (âhireti isteyen) bunlara Rabbinin ihsanından veririz, Rabbinin (dünyadaki) ihsanı (hiç kimseden) esirgenmiş değildir.
(Yüce Allah’ın mü’min veya kâfiri ayırmadan onlara dünyalık verişi, o verdiklerini ne amaçla kullandığından hesaba çekmek içindir. [bk. 102/8])
21. Bak, biz onların kimini kimine (rızıkta ve bazı hususlarda) nasıl üstün kıldık. Elbette âhiret, ‘erişilecek dereceler’ bakımından daha büyük, (kazanılacak) faziletler bakımından da (elbette) daha üstündür.
22. Allah ile beraber başka bir ilâh edinme![9]Sonra yerilmiş ve tek başına (bırakılmış olarak) oturup kalırsın.
23. Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve anaya babaya ihsanı (iyiliği ve güzel davranmayı) emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa erişirlerse, onlara “öf” (bile) deme! Onları azarlama ve onlara çok nazik (ve tatlı) söz söyle. [krş. 9/113; 31/14]
24. Onlara merhametten dolayı alçak gönüllülük kanadını indir ve: “Ey Rabbim! (Bunlar) küçükken beni (acıyıp) yetiştirdikleri gibi (sen de şimdi) onlara acı (ve esirge).” de.
25. Rabbiniz (onlara karşı) içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi (yaşayıp İslâm’a uyan) kimseler olursanız şüphesiz O, çok tevbe eden (ve itaatle kendisine yönelen)leri bağışlayıcıdır.
26. Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa (iyilik ve yardımla) hakkını ver, (malını lüzumsuz yere) saçıp savurma!
27. Çünkü (malı) saçıp savuranlar,[10]şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.
28. Eğer (fakirlere verecek bir şeyin bulunmadığı için) Rabbinden umduğun bir rahmeti (bir rızkı) beklediğin sırada onlardan yüz çevirmek zorunda kalırsan, bari onlara yumuşak söz söyle (de öyle gönder).
29. Elini boynuna bağlama (cimrilik yapma), onu büsbütün de açma (israfçı olma). Sonra kınanmış, pişman olmuş bir halde oturup kalırsın.[11]
30. Hiç şüphesiz, Rabbin dilediğine rızkı genişletir ve (dilediğine de) daraltır. Çünkü O, kullarından haberi olan, hakkıyla görendir.
31. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin (onları çeşitli usullerle yok etmeyin). Onlara da, size de biz rızık veriyoruz. Doğrusu onları öldürmek büyük bir günahtır. [bk. 81/8-9 ve dipnot]
32. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o bir hayasızlıktır/yüz kızartıcı çirkin bir iştir ve (cehenneme götüren) çok kötü bir yoldur.[12]
33. Allah’ın haram kıldığı canı, haklı/meşru (bir sebep) olmadıkça öldürmeyin. Kim haksızlığa uğramış olarak öldürülürse, biz onun velîsini (ölenin mirasçısını, kısas hakkını istemeye) yetkili kıldık. O da (kısasla) öldürme işinde (kendince daha fazlasını isteyerek) aşırı gitmesin. Çünkü kendisine (zaten) yardım edilmiştir.
34. Yetim malına da ergenlik çağına erişinceye kadar, ancak (o malı geliştirmek gibi) en güzel bir durum olmadıkça yaklaşmayın. Verilen sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir. [bk. 4/2-6; 6/152]
35. Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, doğru (ve hassas) terazi ile tartın. Bu daha hayırlıdır, sonu da daha güzeldir. [krş. 83/1-5]
36. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bunların hepsi ondan (o ardına düştüğün şeyden) sorumludur. [bk. 49/12]
37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilirsin (ne de) boyca dağlara erişebilirsin.
38. Böylesi kötü şeylerin hepsi,[13] Rabbinin katında hoş görülmeyen (davranışlar)dır.
39. Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmet(ler)dendir. Allah ile beraber başka bir ilâh edinme (Allah yerine ona bağlanma); sonra kınanmış, kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. [krş. 1/4; 9/31; 23/117]
40. (Ey müşrikler!) Rabbiniz, oğulları sizin için beğenip seçti de melekleri de kendisine kız çocukları edindi, öyle mi![14] Doğrusu siz, (vebali) çok büyük söz söylüyorsunuz. [krş. 16/57; 19/88-95; 43/15-18; 53/21-22]
41. Hiç kuşkusuz düşünüp öğüt almaları için biz, (bu ihtarları) şu Kur’an’da türlü şekillerde tekrar tekrar anlattık. Fakat bu, onlara, (haktan) uzaklaşıp kaçmaktan başka (bir şey) artırmıyor.
42. De ki: “Eğer dedikleri gibi O’nunla beraber birtakım ilâhlar olsaydı, o zaman onlar, Arş’ın sahibine (o ilâhları vasıtasıyla yaklaşmak, üstün mevkiler elde etmek için) mutlaka bir yol ararlardı.”
(Nitekim Allah’ın emirlerine karşılık, kendi ilke ve emirlerini yürürlüğe koyan Firavun, Nemrut ve benzerleri de otoritelerine dayanarak ilâhlaşma gayreti içinde olmalarına rağmen, yine de Arş’ın sahibi Allah’a karşı aciz kalıp ölmüşlerdir.)
43. O (Allah), onların dediklerinden tamamen münezzehtir (uzaktır), çok yücedir, uludur.
44. Yedi (kat) gök, yer ve onların içindekiler O’nu tesbih eder. O’na, hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.[15] Fakat (siz) onların tesbihlerini anlayamazsınız. Doğrusu O, Halîm’dir (cezaya acele etmez ve) çok bağışlayıcıdır. [bk. 22/18]
45. Kur’an okuduğun zaman, seninle âhirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz.
46. (Ve) onların kalplerine (kötü niyetlerinden dolayı) onu anlamalarına engel olacak perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Kur’an’da Rabbini bir olarak andığın zaman, nefretle arkalarını dön(üp gid)erler. [bk. 39/45]
47. Onların, seni (Kur’an okuduğun zaman) dinlerken, ne sebeple dinlediklerini ve (kendi aralarında) fısıldaşırken de o zalimlerin: “Siz ancak, büyülenmiş bir adamın peşinden gidiyorsunuz.” dediklerini biz çok iyi biliriz.
48. Bak (Resûlüm!) Sana (sihirbaz, kâhin, şair, mecnun diye) nasıl benzetmeler yaptılar da (bu yüzden) saptılar. Artık bir yol (bulmay)a güçleri de kalmadı.
49. Dediler ki: “Birtakım kemik (yığını) ve un ufak toz (halinde bir avuç toprak) olduğumuz zaman, biz mi yeni bir yaratılışla diriltilecekmişiz?” [bk. 36/77-78; 75/3; 79/10-12]
50-51. (Resûlüm!) De ki: “İster bir taş, ister bir demir (gibi) olun, ister gönüllerinizde (aklınızda ve tasavvurunuzda) büyüyen (dağlar gibi) bir yaratık (olun, Allah sizi âhirette diriltecektir).” Yine: “Bizi kim (orada) diriltip geri çevirecek?” diyecekler. De ki: “Sizi ilk defa yaratan (diriltip çevirecektir).” O zaman sana başlarını sallayacaklar da (alay ederek): “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Belki de yakındır.” [bk. 30/27]
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
0 notes
ahmetduzen · 4 years
Photo
Tumblr media
Son dakika olmayan, magazinel, sansayonel bulunmayan, azzz sonra denilip 10 dakika reklam verilen haberler paylaşmak istiyorum. Her yıl Köln Başkonsolosu Amanya’daki Gymnasium (Lisesi)’dan başarı ile 1. sırada mezun Türk öğrencilerimize ödüllerini takdim ediyor. Yurtdışı eğitim danışmanlığı ve uluslararası sınav hazırlık hizmeti veren bir kuruluş % 100 burslu olarak seçkin öğrencileri Harvard gibi üniversitelerde eğitim almaları için davet ediyor. Amerika’da şu anda 14.000’e yakın Türk öğrenci eğitim görüyor. Amerika’ya öğrenci gönderen ülkeler listesinde Türkiye 6. sırada yer alıyor. Bu öğrenciler Amerikan ekonomisine toplamda 500 Milyon Doların üzerinde gelir getiriyor. Başka bir yararları var mı ya da olacak mı bilmiyorum. Levent Alpöge, 4 üzerinden 4 not ortalaması ile Harvard Üniversitesinden “Tüm Üniversite Birincisi” (Valedectorian) olarak mezun oluyor. Özgür Bolat, Mustafa Karabaş, Oktay Uzun, Fettah Koşar, Semir Beyaz Türkiye’ye gelerek toplantılarda “Başarılı olmak için koşulların oluşmasını beklemeyin, koşulları siz oluşturun” diyor öğrencilerimize. Gündeme şahit olan öğrencimiz ne yapmalı? Neleri hayal etmeli? Neleri beklemeli? Öğrencimiz; ABD, yurtdışı eğitim, Harvard gibi kelimeleri duyduğunda aklında şartlı refleks olarak “Başarı” mı canlanıyor? Ya da öğrencimizde öğrenilmiş çaresizlik mi var? Yani çok sayıda başarısızlık yaşandığını görüp tekrar yapılsa da olayların kendi kontrolünde olmayacağını, o konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp deneme cesaretini mi gösteremiyor? #kadınlar #erkekler #aşk #ilişki #dopamin #psikoloji #boyut #seratonin #sevgili (Zile, Tokat) https://www.instagram.com/p/B9HKXNxBQGf/?igshid=1b9myssv7rqsw
0 notes
festivaleglence · 4 years
Text
Paylaşımcı bir cocuk olarak yetişmesi..
Ebeveyn olarak hayatımızın en zorlu dönemlerinden biri gözümüzden sakınarak büyüttüğümüz, koruyup kolladığımız evlatlarımızın bizden ayrılarak başka ortamlara adım attığı o ilk andır. Hepimizin içinde benzeri korkular olur. Biri ona zarar verir mi? Huysuzluk yapar mı? Yemek yemiş midir? Uykusu yerinde midir?
Bursa anaokuldan başlayarak Bursa ortaokula kadar 36 yıldır hizmet verdiğimiz Özel Ataevler Koleji, başarının ve güvenin en doğru adresidir. Belirli yaşa gelen çocuklarımızın sosyal açısından arkadaş edinmesini sağlamak ile birlikte, sayısal zekasının gelişmesi, nesneleri ve cisimler tam olarak kavraya bilme, yeme alışkanlıklarını düzeltme, arkadaşlarına karşı kibar ve paylaşımcı bir çocuk olarak yetişmesi için sakin ve düzgün eğitim vermekteyiz.
Bursa ilkokul seviyesinde olan çocuklarınız için öğretmen ve eğitimciler çok önemlidir. Çocuklarımızın doğru bilgiler edinmesi ve sorulan her soruya doğru cevap verecek başarıda öğretmenlerimiz ile iyi bir eğitim almaları içi çalışıyoruz. Öğretmenler benzeri dersleri çocukları sevdirmek ve sevdirememe yetkisine psikolojik olarak sahiptir. Doğru eğitimci sayesinde her çocuğun benzeri özellikleri ve yönlendirmeleriyle istenilen başarıyı elde edeceğimizi düşünüp bunu savunuyoruz.
Çocuğun okulu sevmesi devam zorunluluğu konusunda çok önemlidir. Okulumuz; baskıcı, zorla eğitim veren, gergin ve ya sinirli, sert ve ya despot bir eğitimciler tarafından kesinlikle verilmemektedir. Aksine en uygun kurallar ile öğrencileri yetiştiren, tamamen sosyal geziler ve müzeler ile aktiviteleri bol olan rahat ve en doğru eğitimi vermeyi amaçlıyor.
0 notes
sporhaberleriokuyun · 4 years
Text
Midir Bursa anaokuldan başlayarak Bursa ortaokula..
Ebeveyn olarak hayatımızın en zorlu dönemlerinden biri gözümüzden sakınarak büyüttüğümüz, koruyup kolladığımız evlatlarımızın bizden ayrılarak başka ortamlara adım attığı o ilk andır. Hepimizin içinde benzeri korkular olur. Biri ona zarar verir mi? Huysuzluk yapar mı? Yemek yemiş midir? Uykusu yerinde midir?
Bursa anaokuldan başlayarak Bursa ortaokula kadar 36 yıldır hizmet verdiğimiz Özel Ataevler Koleji, başarının ve güvenin en doğru adresidir. Belirli yaşa gelen çocuklarımızın sosyal açısından arkadaş edinmesini sağlamak ile birlikte, sayısal zekasının gelişmesi, nesneleri ve cisimler tam olarak kavraya bilme, yeme alışkanlıklarını düzeltme, arkadaşlarına karşı kibar ve paylaşımcı bir çocuk olarak yetişmesi için sakin ve düzgün eğitim vermekteyiz.
Bursa ilkokul seviyesinde olan çocuklarınız için öğretmen ve eğitimciler çok önemlidir. Çocuklarımızın doğru bilgiler edinmesi ve sorulan her soruya doğru cevap verecek başarıda öğretmenlerimiz ile iyi bir eğitim almaları içi çalışıyoruz. Öğretmenler benzeri dersleri çocukları sevdirmek ve sevdirememe yetkisine psikolojik olarak sahiptir. Doğru eğitimci sayesinde her çocuğun benzeri özellikleri ve yönlendirmeleriyle istenilen başarıyı elde edeceğimizi düşünüp bunu savunuyoruz.
Çocuğun okulu sevmesi devam zorunluluğu konusunda çok önemlidir. Okulumuz; baskıcı, zorla eğitim veren, gergin ve ya sinirli, sert ve ya despot bir eğitimciler tarafından kesinlikle verilmemektedir. Aksine en uygun kurallar ile öğrencileri yetiştiren, tamamen sosyal geziler ve müzeler ile aktiviteleri bol olan rahat ve en doğru eğitimi vermeyi amaçlıyor.
0 notes
ozeluniversiteler · 4 years
Text
Sahiptir Doğru eğitimci sayesinde her..
Ebeveyn olarak hayatımızın en zorlu dönemlerinden biri gözümüzden sakınarak büyüttüğümüz, koruyup kolladığımız evlatlarımızın bizden ayrılarak başka ortamlara adım attığı o ilk andır. Hepimizin içinde benzeri korkular olur. Biri ona zarar verir mi? Huysuzluk yapar mı? Yemek yemiş midir? Uykusu yerinde midir?
Bursa anaokuldan başlayarak Bursa ortaokula kadar 36 yıldır hizmet verdiğimiz Özel Ataevler Koleji, başarının ve güvenin en doğru adresidir. Belirli yaşa gelen çocuklarımızın sosyal açısından arkadaş edinmesini sağlamak ile birlikte, sayısal zekasının gelişmesi, nesneleri ve cisimler tam olarak kavraya bilme, yeme alışkanlıklarını düzeltme, arkadaşlarına karşı kibar ve paylaşımcı bir çocuk olarak yetişmesi için sakin ve düzgün eğitim vermekteyiz.
Bursa ilkokul seviyesinde olan çocuklarınız için öğretmen ve eğitimciler çok önemlidir. Çocuklarımızın doğru bilgiler edinmesi ve sorulan her soruya doğru cevap verecek başarıda öğretmenlerimiz ile iyi bir eğitim almaları içi çalışıyoruz. Öğretmenler benzeri dersleri çocukları sevdirmek ve sevdirememe yetkisine psikolojik olarak sahiptir. Doğru eğitimci sayesinde her çocuğun benzeri özellikleri ve yönlendirmeleriyle istenilen başarıyı elde edeceğimizi düşünüp bunu savunuyoruz.
Çocuğun okulu sevmesi devam zorunluluğu konusunda çok önemlidir. Okulumuz; baskıcı, zorla eğitim veren, gergin ve ya sinirli, sert ve ya despot bir eğitimciler tarafından kesinlikle verilmemektedir. Aksine en uygun kurallar ile öğrencileri yetiştiren, tamamen sosyal geziler ve müzeler ile aktiviteleri bol olan rahat ve en doğru eğitimi vermeyi amaçlıyor.
0 notes
Text
Seviyesinde olan cocuklarınız icin oğretmen..
Ebeveyn olarak hayatımızın en zorlu dönemlerinden biri gözümüzden sakınarak büyüttüğümüz, koruyup kolladığımız evlatlarımızın bizden ayrılarak başka ortamlara adım attığı o ilk andır. Hepimizin içinde benzeri korkular olur. Biri ona zarar verir mi? Huysuzluk yapar mı? Yemek yemiş midir? Uykusu yerinde midir?
Bursa anaokuldan başlayarak Bursa ortaokula kadar 36 yıldır hizmet verdiğimiz Özel Ataevler Koleji, başarının ve güvenin en doğru adresidir. Belirli yaşa gelen çocuklarımızın sosyal açısından arkadaş edinmesini sağlamak ile birlikte, sayısal zekasının gelişmesi, nesneleri ve cisimler tam olarak kavraya bilme, yeme alışkanlıklarını düzeltme, arkadaşlarına karşı kibar ve paylaşımcı bir çocuk olarak yetişmesi için sakin ve düzgün eğitim vermekteyiz.
Bursa ilkokul seviyesinde olan çocuklarınız için öğretmen ve eğitimciler çok önemlidir. Çocuklarımızın doğru bilgiler edinmesi ve sorulan her soruya doğru cevap verecek başarıda öğretmenlerimiz ile iyi bir eğitim almaları içi çalışıyoruz. Öğretmenler benzeri dersleri çocukları sevdirmek ve sevdirememe yetkisine psikolojik olarak sahiptir. Doğru eğitimci sayesinde her çocuğun benzeri özellikleri ve yönlendirmeleriyle istenilen başarıyı elde edeceğimizi düşünüp bunu savunuyoruz.
Çocuğun okulu sevmesi devam zorunluluğu konusunda çok önemlidir. Okulumuz; baskıcı, zorla eğitim veren, gergin ve ya sinirli, sert ve ya despot bir eğitimciler tarafından kesinlikle verilmemektedir. Aksine en uygun kurallar ile öğrencileri yetiştiren, tamamen sosyal geziler ve müzeler ile aktiviteleri bol olan rahat ve en doğru eğitimi vermeyi amaçlıyor.
0 notes
paykasabozdurun · 4 years
Text
Başarının ve guvenin en doğru..
Ebeveyn olarak hayatımızın en zorlu dönemlerinden biri gözümüzden sakınarak büyüttüğümüz, koruyup kolladığımız evlatlarımızın bizden ayrılarak başka ortamlara adım attığı o ilk andır. Hepimizin içinde benzeri korkular olur. Biri ona zarar verir mi? Huysuzluk yapar mı? Yemek yemiş midir? Uykusu yerinde midir?
Bursa anaokuldan başlayarak Bursa ortaokula kadar 36 yıldır hizmet verdiğimiz Özel Ataevler Koleji, başarının ve güvenin en doğru adresidir. Belirli yaşa gelen çocuklarımızın sosyal açısından arkadaş edinmesini sağlamak ile birlikte, sayısal zekasının gelişmesi, nesneleri ve cisimler tam olarak kavraya bilme, yeme alışkanlıklarını düzeltme, arkadaşlarına karşı kibar ve paylaşımcı bir çocuk olarak yetişmesi için sakin ve düzgün eğitim vermekteyiz.
Bursa ilkokul seviyesinde olan çocuklarınız için öğretmen ve eğitimciler çok önemlidir. Çocuklarımızın doğru bilgiler edinmesi ve sorulan her soruya doğru cevap verecek başarıda öğretmenlerimiz ile iyi bir eğitim almaları içi çalışıyoruz. Öğretmenler benzeri dersleri çocukları sevdirmek ve sevdirememe yetkisine psikolojik olarak sahiptir. Doğru eğitimci sayesinde her çocuğun benzeri özellikleri ve yönlendirmeleriyle istenilen başarıyı elde edeceğimizi düşünüp bunu savunuyoruz.
Çocuğun okulu sevmesi devam zorunluluğu konusunda çok önemlidir. Okulumuz; baskıcı, zorla eğitim veren, gergin ve ya sinirli, sert ve ya despot bir eğitimciler tarafından kesinlikle verilmemektedir. Aksine en uygun kurallar ile öğrencileri yetiştiren, tamamen sosyal geziler ve müzeler ile aktiviteleri bol olan rahat ve en doğru eğitimi vermeyi amaçlıyor.
0 notes
Text
Ve sevdirememe yetkisine psikolojik olarak..
Ebeveyn olarak hayatımızın en zorlu dönemlerinden biri gözümüzden sakınarak büyüttüğümüz, koruyup kolladığımız evlatlarımızın bizden ayrılarak başka ortamlara adım attığı o ilk andır. Hepimizin içinde benzeri korkular olur. Biri ona zarar verir mi? Huysuzluk yapar mı? Yemek yemiş midir? Uykusu yerinde midir?
Bursa anaokuldan başlayarak Bursa ortaokula kadar 36 yıldır hizmet verdiğimiz Özel Ataevler Koleji, başarının ve güvenin en doğru adresidir. Belirli yaşa gelen çocuklarımızın sosyal açısından arkadaş edinmesini sağlamak ile birlikte, sayısal zekasının gelişmesi, nesneleri ve cisimler tam olarak kavraya bilme, yeme alışkanlıklarını düzeltme, arkadaşlarına karşı kibar ve paylaşımcı bir çocuk olarak yetişmesi için sakin ve düzgün eğitim vermekteyiz.
Bursa ilkokul seviyesinde olan çocuklarınız için öğretmen ve eğitimciler çok önemlidir. Çocuklarımızın doğru bilgiler edinmesi ve sorulan her soruya doğru cevap verecek başarıda öğretmenlerimiz ile iyi bir eğitim almaları içi çalışıyoruz. Öğretmenler benzeri dersleri çocukları sevdirmek ve sevdirememe yetkisine psikolojik olarak sahiptir. Doğru eğitimci sayesinde her çocuğun benzeri özellikleri ve yönlendirmeleriyle istenilen başarıyı elde edeceğimizi düşünüp bunu savunuyoruz.
Çocuğun okulu sevmesi devam zorunluluğu konusunda çok önemlidir. Okulumuz; baskıcı, zorla eğitim veren, gergin ve ya sinirli, sert ve ya despot bir eğitimciler tarafından kesinlikle verilmemektedir. Aksine en uygun kurallar ile öğrencileri yetiştiren, tamamen sosyal geziler ve müzeler ile aktiviteleri bol olan rahat ve en doğru eğitimi vermeyi amaçlıyor.
0 notes