Tumgik
#hunlar
kaan51 · 2 months
Text
Tumblr media
Adı bilinen ilk Türk yazar ve tarihçidir. Tonyukuk, Göktürk Devleti'nin kurucusu İlteriş Kutluğ Han, Kapağan Han, Böğü Han ve Bilge Kağan gibi dört Türk hükümdarına baş vezirlik yapmış, bazı savaşlara baş kumandan sıfatıyla katılarak bu savaşların kazanılmasında büyük vazife görmüş, meclis başkanlıklarını yürütmüştür.
Tonyukuk'un, kendi adına diktirdiği kitabesinden; Göktürkler, Juan Juan Devleti'nin elinde esir iken doğduğu anlaşılıyor. Esaretten İlteriş Kutlug Kağan ile birlikte kurtulmuş, Türklerin istiklal savaşını, bu hakanla birlikte idare etmiştir ve Göktürk Devleti'nin kuruluşunda görev almıştır.
Tonyukuk İyi bir stratejist ve taktik ustası olmasından ötürü, batılı Türkologlar onun için "Türkler'in Bismarc'ı" ifadesini kullanır.
Tumblr media
Bilge Tonyukuk, kendi ismiyle edebileşen kitabesini ölümünden az önce, hatırat tarzında yazarak,M.S. 720-725 yılları arasında dikmiştir. Bu abide, Moğolistan'ın Bayın Çoktu (Bain Cokto) mevkiindedir. Tonyukuk'un ölümü 726 yılına rastlar. Tonyukuk'un hatırası, ölümünden sonra Bilge Kağan tarafından tamamlanan kitabelerde yaşatıldı.
Birinci taş (Doğu Cephesi):
İki bin idik. İki ordumuz oldu. Türk milleti yaratılalı, Türk kağanı tahta oturalı Şantung şehrine, denize ulaşmış olan yok imiş. Kağanıma arz edip ordu gönderdim. Şantung şehrine, denize ulaştırdım. Yirmi üç şehir zaptettiler. Uykularını burada bırakıp seferde yatıp kalktılar.
Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi. Kırgızların güçlü kağanı da düşmanımız oldu.
İkinci taş (Doğu Cephesi):
Kapgan Kağan... Gece uyumadı, gündüz oturmadı. Kızıl kanımı dökerek, kara terimi akıtarak işimi gücümü hep ona verdim. Öncüleri yine uzaklara gönderdim; hisarları, gözcüleri çoğalttım; basılan düşmanı getirdim; kağanım ile seferlere çıktık. Tanrı korusun, bu Türk milletinin içinde silahlı düşman dolaştırmadım, damgalı at koşturtmadım. İlteriş Kağan kazanmasaydı, onun ardından ben kazanmasaydım il yine, millet yine yok olacaktı. O kazandığı için, ardından ben kazandığım için il yine il oldu, millet yine millet oldu.
Ben artık yaşlandım, kocadım. Her hangi bir yerdeki kağan sahibi bir millete benim gibisi olsa ne sıkıntıları olabilir?
Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.”
Tini şad yeri uçmağ olsun
5 notes · View notes
yalnzardc · 9 months
Text
Türklerin kısa tarihi / Tufan Gündüz
Hunlar :
§ M.Ö 221 de Hunların hükümdarı olarak ilk defa adı geçen Tuman'dır.
§ Mete'nin Asya bozkırlarında kendisi ile aynı dili konuşan Türk boylarını idaresi altına almasından sonra Asya'nın en güçlü ordularından birine sahip oldu. MÖ 209'da ordusuna yeni bir nizam vererek askerî idareyi kolaylaştırmak için onluk sistemi kurdu
Asya bozkırlarında MS 4. yüzyıla kadar Hun varlığı devam etti.
§ İl, devlet anlamına geliyordu.
§ Yabgu, kağandan sonra gelen bir unvandı ve sahip olduğu yetkiler bakımından küçük kağan olarak da adlandırmak mümkündü.
Akhum toprakları Göktürkler ile Sasaniler arasında paylaşıldı.
2 notes · View notes
kimmkitsuragi · 1 year
Text
böyle ülkeyi sam toni joni frank herkel gelsin de silksin
2 notes · View notes
by-hulusi · 6 months
Text
■Macar Devlet başkanı gibi neden bir tane siyasetçimiz çıkıp Türküm diyemiyor!
■Türkiye'de neden hiç kimse; Hun Torunuyuz, Göktürk torunuyuz, Uygur torunuyuz, Avar, Hazar torunuyuz demiyor da
■Sadece Osmanlı torunuyuz diyor..??
■Neden sadece Osmanlı..?? Saltanat ile yönetildiği için mi..??
■Avarları, Hazarları tanıyan var mı aranızda.??
■Hazar Türk devleti bugünkü Rusya'dan daha büyüktü..
■Belki adını bile duymadınız.. Niye ille de Osmanlı..
Harfleri Arapçayı anımsatıyor diye mi..??
■Yani mesele Türklük ise ilk Türk devleti Hunlar..
■Yok eğer mesele hükümdarlık ise Uygurlar hükümdarlığın kralını yaptı..
■Herkes neden sadece Fatih'in, Selim'in torunu oluyor..??
■Neden hiç kimse Teoman Han'ın torunuyum demiyor..
■Osmanlı'dan başka devlet mi bilmiyorlar yoksa..??
■Bu Osmanlı torunuyum diyenler arasında!
■Kavimler göçü sonrası Avrupa'da kurulan ilk Türk devletini bilen var mı..??
■Balamir Kağan'ı tanıyan var mı aranızda eyyy Türkçü geçinen Osmanlıcılar..
■Yani mesele tarihe sahip çıkmaksa Göktürk devletinden büyük devlet var mı..??
Tumblr media
9 notes · View notes
lolonolo-com · 15 days
Text
Spor Bilimi ve Felsefesi 2023-2024 Bütünleme Soruları
Spor Bilimi ve Felsefesi 2023-2024 Bütünleme Soruları Spor Bilimi ve Felsefesi 2023-2024 Bütünleme Soruları 1. Hunlar yurttaş eğitimlerini üç dönemde planlardı: Çocukluk, yurttaşlık, ihtiyarlık. Buna göre ihtiyarlık dönemi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Silah kullanamayan ihtiyarların tecrübelerinden ve bilgeliklerinden yararlanılırdı. B) Eğitilmiş koyunlar üzerine bindirirler,…
0 notes
pazaryerigundem · 1 month
Text
Konya'da 'Kızılelma' söyleşisi
https://pazaryerigundem.com/haber/186329/konyada-kizilelma-soylesisi/
Konya'da 'Kızılelma' söyleşisi
Tumblr media
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Taş Bina Dijital Tanıtım Merkezi’nde sergilenen “Öncü Bir Fotoğrafçı Medine Müdâfii Fahreddin Paşa Hatıralar Sergisi” kapsamında Prof. Dr. Erhan Afyoncu tarafından “Kızılelma” söyleşi gerçekleştirildi.
KONYA (İGFA) – Konya Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Taş Bina Dijital Tanıtım Merkezi’nde sergilenen “Öncü Bir Fotoğrafçı Medine Müdâfii Fahreddin Paşa Hatıralar Sergisi” kapsamında Prof. Dr. Erhan Afyoncu tarafından “Kızılelma” söyleşi düzenlendi. Büyükşehir Taş Bina Kültür Sanat’ta düzenlenen söyleşiye Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay da katıldı.
Konuşmasına, Kızılelma’nın tanımını yaparak başlayan Prof. Dr. Afyoncu, “Türk büyüklüğünün ilahi bir gayenin timsali olan Kızılelma, Türk’ün dünyada var olma ve dünyaya yön vermesinin adıdır. Kızılelma dünya hakim olmanın sembolüdür. Bu ülkü terk edildiği zaman Türk milleti ölmeye başlamıştır” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE ŞU ANDA SESSİZ BİR DEVRİM YAŞIYOR”
Türkiye şu anda sessiz bir devrim yaşadığını kaydeden Prof. Dr. Afyoncu, “Bu devrim 500 yıl sonra bütün İslam dünyasında ilk defa askeri bir teknolojide öncü konuma geldik. Biz bunu zamanında Fatih’in toplarıyla yapmıştık. Topu biz icat etmedik ama topu bir savaş aleti haline getiren Türkler oldu. Şu anda da Türkler silahlı ve silahsız insansız hava araçlarıyla bu teknolojiyi dünyanın en iyi kullanan ve üreten ülkelerinden birisi haline geldi. Türkiye insansız uçağı üreten ülkelerden birisi oluyor ve bu sene de seri üretimi başlayıp yavaş yavaş envantere girecek. Yani Kızılelma Türk’ün muhayyelesini (düşsel) tekrar tarih sahnesine sokacak” diye konuştu.
Tumblr media
“KIZILELMA HUNLAR VE GÖKTÜRKLER’DEN İTİBAREN BÜTÜN TÜRK DEVLETLERİNDE GÖRÜLMÜŞTÜR”
Kızıl ve elma metaforunun kullanılma amacını anlatan Afyoncu konuşmasında şunları kaydetti:
“Kızıl ve elma metaforu niye kullanılıyor? Tarih boyunca hakimiyeti sembolize eden muhtelif alametler var. Bunlardan biri de altın küredir. Bu hem doğuda hem batıda karşımıza çıkar. Padişah minyatürlerinde vardır. Divan-ı Hümayun’da altın bir küre sarkıtılarak dünyanın hakimiyeti nitelendirilir. Türk hakimiyetinde elma bir meyve olmaktan ziyade hükümranlık alameti olarak telakki ediliyordu, bu yüzden hakimiyetin sembolüydü. Kızıl, bugün bildiğimiz manadaki kırmızımsı renk değildir, daha ziyade Türk Cumhuriyetleri altın sarısına kızıl adını veriyorlar. Yani ‘golden apple’ olarak eski çağdan beri bütün dünyada kullanılır. Aslında altın top dedikleri Kızılelma’dır. Kızılelma Hunlar ve Göktürkler’den itibaren bütün Türk devletlerinde görülmüştür.”
Dünyada şu anda problem olan yerlerin Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar olduğunu anımsatan Prof. Dr. Afyoncu, “Hepsi bizim coğrafyamız. Bir imparatorluk yönettik. Tabi bu sistemi düzgün kurduğu için büyük bir devletti Osmanlı. O bölgelerde huzur ve adalet belirli ölçüde sağlandı. Tamamen yüzde yüz sağlamanız mümkün değil. Şu anda da bizim Kızılelmamız budur. Mazlumların hakkının savunulması. Önce Türk milletinin huzur ve refahını sağladıktan sonra bütün dünyadaki mazlumların hak ve hukukunun savunulması Türk’ün Kızılelma’sıdır” dedi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
ozel-buro · 2 months
Text
ANALİZ : TARİHE BAK !!!
TARİHE BAK !!! Türkiye’de neden hiç kimse; Hun Torunuyuz, Göktürk torunuyuz Uygur torununuyuz, Avar, Hazar torunuyuz demiyor da Sadece Osmanlı torunuyuz diyor..?? Yani mesele Türklük ise ilk Türk devleti Hunlar.. Yok eğer mesele hükümdarlık ise Uygurlar hükümdarlığın kralını yaptı.. Herkes neden sadece Fatih’in, Selim’in torunu oluyor..?? Neden hiç kimse Teoman Han’ın torunuyum…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tkh1283 · 9 months
Text
Tumblr media
#卍HİNT MİTOLOJİSİ VE KAYNAKLARINDA #卍TÜRKLER
"Ramayana, Mahabharata .Harivamşa"
#卍Türklerden ve #Hunlardan bahseden Hint metinleri daha cok milattan sonraki cağlara aittir.
Bunlar da “Purana” metinleri15, devasa buyuklukteki masal derlemesi olan “Kathasaritsagara”, Keşmir Kralları Tarihi olan “Racatarangini” ve Sanskrit dram olan “Raghuvamsha”’dır.
Unlu Hint Destanları olan ve tahminen M.O.200-M.S. 200 yılları arasında derlenip yazıya gecirilmiş olan Ramayana, Mahabharata (M.O.300-M.S.300) ve Harivamşa da dikkatle incelenmesi gereken metinlerdir.16
Ozellikle de Mahabharata Destanı’nda #卍Hunlardan bahsedilmektedir.17
Bundan başka Manu Kanunları veya Şathapatha Brahmana gibi Hindu metinler ile Buddhist ve Caynist kaynaklar da ayrıntılı bir şekilde incelenmelidir.
Başka bir eski Hint metinleri olup, destanlardan farklı olarak basit bir Sanskrit dili ile yazılmış ceşitli efsaneleri, oğretileri, kral şecerelerini, tarih, coğrafya, mitoloji gibi konuları icine alan Puranaların yazılış tarihleri M.S. 250 ile 1250 yılları arasındadır.
Hint Edebiyatında on sekiz buyuk Purana, on sekiz kucuk Purana vardır.
Bunların her biri farklı tarihlerde yazılmıştır.
Bu on sekiz Purananın isimleri ise şu şekildedir: Vishnu, Narada, Bhagavata, Garuna, Padma, Varaha, Brāhmanda,Brahmavaira, Markaņdeya, Bhavishya, Vāmana, Brahma, Matsya, Kurma, Liņga,Şiva, Skanda, Agni.18 Bu Puranalarda Hindistan coğrafyasından bahsedilirken,Hindistan’da yaşayan halklar ve civarındaki komşular sayılır zaman zaman.
Bu halk isimleri arasında Türklerin bulunduğu da saptanmıştır. Orneğin en eski Puranalardan biri olan Markendaya Purana’da Hindistan’ın kuzeybatısındaki halklar arasında Pallavalar (#Pehleviler), #Gandharalar, Sindhular ve bircok kavimle birlikte Sauviralar da sayılır ki bu eseri İngilizceye cevirip neşreden E.Pargiter bunların arasında
Hunların da bulunduğunun Kurma Purana’da yazdığını iletmektedir. Markandeya Purana da “Tarakshura” adı gecmektedir ki Pargiter bunun da Madhyadeşa denilen orta ulkenin batısında yer alan Türkistan adındaki ulkenin halkı “Türkler” olduğunu söyler.
Ayrıca Unlu Hint destanlarından biri olup, yazılış tarihi M.O. 300 ile M.S.300 arasında ve yazarı olarak da Vyasa gosterilen,19 “Buyuk Bhārata Soyu” anlamına gelen Mahābhārata Destanı’nda gecen “Tarkshyalar” ile bunların aynı olduğunu belirtir.
Yine Markaņdeya Purana’nın LVIII. bolumunde Hunların adı gecer ve Pargiter bunların “Ak Hunlar” olduğunu ve o zaman Sutlej ırmağının kuzeyinde kalan vadinin “Hundes” diye bilindiğini aktarır.
Bu halkın kuzeyde Çinlilerle komşu olduğunu bildirerek Mahābhārata’ ya gonderme yapar.20
Yine eski bir Purana olan Vamana Purana’da eski metinlerde Bharatavarsha diye de bildiğimiz fakat burada Cambudvipa adıyla adlandırılan Hindistan alt kıtasının dokuz bolgeden oluştuğu soylenir.
“Ortada İlavrita Varsha, doğuda Bhadraşva, kuzeydoğuda Hiranya, batıda Ketumala, kuzeybatıda Ramyaka, kuzeyde Kuruvarsha, kuzeydoğuda Kimpurusha Varsha.”
Bunların arasında buyuk mesafelerin olmadığı kutlu ve hoş yerler olduğu,
buralarda hic caba harcanmadan mutlu yaşantılar surdurulduğu belirtilir. Aralarında hicbir catışma cereyan etmeden yaşadıkları ve birbirinden sınırlarla ayrıldıkları vurgulanır. Daha sonraki beyitlerde yine bolgeler sayılırken Türklerin ve Yunanlıların isimleri gecer.
“İndradvipa, Kaseruman, Tamravarna, Gabhastiman, Nagadvipa, Kataha,Simhala, Varuna. Bu bolum denizle cevrelenmiştir, kuzey-guney genişliğinde yer alır ve Kumara adı verilir.
Doğu kıyısında Yavanalar (Yunanlılar) oturur.
Guneyde Andharalar, Kuzeyde de Turushkalar (Türker) barınır.”
Metinde Türklerden soz eden kısım bu kadardır.
Daha sonra Brahmanların, Kshatriyaların ve Vaişya ve Şudraların, karışık kastların dinsel toren, ic cekişme,ticaret ve diğer işlerle nasıl bir arada yaşadıklarından soz edilir.
Sonra bircok dağ ismi sayılır. Bunların arasında Mleccha ve Ari olmak uzere karışık halkların gruplar halinde yaşadıkları soylenir. Sonra nehirler anlatılır ve bunların kutsal oldukları,insanları gunahlardan arındırdıkları belirtiliyor. Bu sulak bolgeler arasında yaşayan halklar (canapadalar) sayılırken yine Yunanlılar (Yavanah), Barbarlar (Barbarah) ve Çinlilerin (Cinah) isimleri de gecer.21
Vishnu Purana’da22 da Hunlar’dan şoyle bahsedilmektedir:
“Hindistan’ın doğusunda yabancı kavimler, batısında Yunanlılar vardır. Orta ulkede ise Brahmanlar, Kshatriyalar, Vaişyalar ve Şudralar (Bunlar kast sisteminin sınıflarıdır) her tarafa dağılmışlardır. İndus’a komşu olan Sauviralar, Sindliler (Saindhavah), Hunlar (Hunah), Şalvalar (Şalvah), Sakalılar, Madralılar, Rama halkı (Ramayana Destanı’nın başkarakterlerinden olan Rama’nın halkı), Ambastha halkı ve Persler (Parasika) idi.”
Keşmirli yazar Somadeva’nın tahminen 1070’te derlediği Kathasaritsagara (Masal Irmaklarının Okyanusu) adlı eserde bildiğimiz kadarıyla, Türklerden iki yerde soz edilir.
Bunlardan biri “Devadasa Oykusu”icinde gecer ki burada şunları goruyoruz;23
“Kral Candramahasena, Padmavati ile karşılaştığında kendi kızını gormuş gibi sevindi. Ancak birkac gun dinlendikten sonra Vatsa’nın mutlu kralı, kayınbabasının ordularıyla desteklenmiş halde, batı bolgesine doğru ilerlemeye başladı.
Lata bolgesinin (Gucerat) kadınlarının gozyaşlarına bulanmış kıvrık kılıcı,onun yiğitlik ateşinin dumanına benziyordu.
Ağacları onun filleri tarafından ezilmiş Mandara Dağı, okyanusu calkalamak icin yine kendisini kullanacaklar diye korkusundan tir tir titriyordu. Onun guneşten bile parlak olduğu kuşku goturmezdi; o,batıda bile yukselen bir ihtişama sahipti.
Sonra o, Kailasa Dağının gulumsemesiyle guzelleştirdiği tanrı Kubera’nın yerinden ayrıldı ve Alaka’ya gitti. Orada Sindh
kralına boyun eğdirdi, ordusunun başında, Rama’nın Rakshasaları24 yok etmesi gibi Mlecchaları ortadan kaldırdı. Türklerin suvari birlikleri, dalgaların kıyı boyunca uzanan ağaclara carpıp durması gibi, onun fillerine carpıp kırılıyordu. Duşmanlarının bile takdir ettiği kahraman, tıpkı tanrı Vishnu’nun Rahu.’ya yaptığı gibi, Perslerin kotu kralının başını ucurdu. Hunları da savdıktan sonra onun unu dort yone yayıldı ve Himalayalardan ikinci bir Ganj gibi dokuldu...”
Kathasaritsagara’dan vereceğimiz ikinci ornek “Nişcayadatta Oykusu”icindedir.25
“Ucceyini kentinde Nişcayadatta adında bir tuccar oğlu vardır. Bu genc, bir gun Anuragapara adında bir peri kızına (Vidyadhari) aşık olur. Onunla evlenebilmesi icin gokyuzundeki ulkesine gelmesi gerekmektedir. Kız bu şartı soyleyip gokyuzune ucar gider. Oğlan ertesi gun yollara duşer ve kendisi gibi tuccar cocuğu olan uc gencle karşılaşır.
Birlikte dere tepe yol alırlar ve kuzeye, yabancı kavimlerin oturduğu yerlere varırlar. Yolda bir kısım Tacik onları yakalayıp başka bir Tacik’e satar. O da onları Muravara adında bir Türk’e(Turushka) hediye olarak verir.
Onları goturen hizmetkarlar Muravara’nın olduğunu oğrenince onları onun oğluna teslim ederler. Muravara’nın oğlu onları babasının dostuna ertesi sabah geri gondermek uzere zincire vurdurtur. Gencler tanrıca Durga’ya yalvarırlar ve tanrıcanın yardımıyla zincirlerinden kurtulup kacarlar. Diğer gencler bu yabancı halklarla dolu kuzey bolgesinde daha fazla kalmak istemeyip guneye, Dekkan’a doğru giderler.
Nişcayadatta ise, aşık olduğu peri kızı icin kuzeydeki yolculuğuna devam eder.Oldukca uzun olan bu oyku, kadınların sadakatsizliğini belirten bir sonla noktalanır.”
Racatarangini’ye (Krallar Nehri) bakacak olursak, burada Ak Hunlar ve Türklerden daha sık soz edildiğini goruruz. Keşmirli tarihci Kalhana bu eseri 10-11.yuzyıllarda yazmış olup 120 beyitten oluşmaktadır.
Burada 10. ve 11. yuzyıllar arasında yaşamış kral ve krallıklar anlatılmaktadır.26 Türklerin genel anlamda Hindistan iclerine girerken Keşmir’e uğramış olmaları, bu yakın coğrafyayı iyi bilen Hintli tarih yazıcısını bizim açımızdan guvenilir kılmaktadır.27
Racatarangini’de AkHunlar ile ilgili olarak, Mihirakula’dan onun Buddhistlere yaptığı baskılardan,Shiva’ya taptığından bahsedilir. Ayrıca burada Ak Hun devletinin Mihirakula’nın olumu ile sona ermediği, daha sonra yonetime Toraman’nın bir zamanlar kacıp saklanan kucuk oğlu Pravarasena’nın tahta gectiğinden bahsedilir.28
Racatarangini’de “Türklerin silahlarını sırtlarında taşıdıkları ve saclarını yarı traş ettikleri” yazar.
Samgaramaraca’yı (Keşmir Vadisinde 1003-1028 yıllarında var olan bir kral) anlatırken bir yerde “Türklerin savaşını tanımadıkca, tutkunuza hakim olup bu tepenin ucurumuna kendinizi koymalısınız” şeklinde bir ifade gecer.
Bu, buyuk ihtimal Gazneli Mahmud’un Hint seferleri ile ilgili olsa gerektir. Sonraki cumlede Hammira ismi gecer ki bu da Mahmud olmalıdır. Yukarıdaki oğudu veren de Hint racası Trilocanapala’dır.
Sonra “sabahleyin, savaş oyunlarında usta olan Türk ordusunun komutanı, tum savaşcı kimliği ile şiddetli bicimde cıkageldi” diye yazar.
Türklerle yapılan savaşlardan soz edilmeye devam edilir.
Racatarangini’de en cok dikkatimizi ceken kısım, buyuk kral Kanishka’nın,kuşkuya yer vermeyecek bicimde, Türk olarak tanıtıldığı yerdir.
Burada şoyle yazar:
“Bu ulkede Hushka, Cushka ve Kanishka adında uc kral kendi isimlerini taşıyan uc şehir kurdular (I,168)… her ne kadar Türk soyundan geliyorlarsa da, dindar işler yapan bu krallar Şushkaletra, Matha ve Caityalar vb. yapılar inşa ettiler.”
Hikmet Bayur, pek cok yerdeki saptamaları ile aynı noktayı eserinde29 irdeleyerek Kanishka’nın Türk olduğundan şuphe duyulamayacağını soyler. El-Biruni Kanishka’dan “Kanık” diye soz eder.30
Burada “Hinduların Kabil’de Türk kralları bulunduğu ve bunların Tibet’ten geldikleri, bunların icinde birincisinin de Barhatekin” olduğu yazılıdır.
Bayur, Turushka’nın Türk olması gibi Kanishka’nın da Kanık olması gerektiğini soyler.31
Nitekim “kanık” sozcuğu bugunku Türkçe’de32 de “elindekinden hoşnut olan, azla yetinen, tok gozlu, kanaatkar” anlamlarına gelir. Kim bilir belki de bu isim Buddhizmi benimsedikten sonra kendisine verilen bir lakaptır.
Gerci Kanık’ın İran’daki Mithra inancına (İran’da guneşe tapınılan inanc sistemi) eğilimi olduğunu soyleyenler varsa da onun Aşoka ve Ekber gibi farklı inancları bir arada tutmaya calışan bir kimse olduğunu duşunmek daha mantıklıdır. 33
Kanishka’nın geldiği kavimin Kuşanlar olduğu, bunların da (Cin kaynaklarındaki adı ile) Yueh-chilerin bir boyu olduğu ve bunların Türklüklerinden hemen hemen hic şuphe edilmediği duşunulurse, yukarıdaki duşuncelerin doğru olduğu ve Benares’e kadar uzanan devletin yoneticisi olan Kanishka’nın ( Kanık’ın) bir Türk olduğu da tarih sayfalarına gececektir.34
Kuşanların giysileri tipik Orta Asya tarzının bir yansıması idi35.
Giysi ile ilgili bir ornek, Michael Edwardes’in “AHistory of İndia” adlı eserinde36 bulunmaktadır.
Milattan sonraki ilk yuzyılda Kuşan devletini kuran kral Kadfises’in paralar uzerindeki adı “Kucula Kadfises”’tir37.
W.Ruben, “kucula” sozcuğunun “guzel” sozcuğune benzediğini bildirmektedir.
Ruben’in hem bu konuda hem de Kuşanlar hakkında soyledikleri şoyledir:
“Hindistan’ın kuzeybatısında Türkistan’dan gelen kuvvetli komutanların idaresi altındaki Kuşanların istilası ile bu devrin yeni bir safhası başlamakta ve milattan yetmiş sekiz sene sonra Vima Kadfises Hindistan’da egemenliği eline almış bulunmaktadır. Bazılarına gore bu donem Kanişka zamanına uymaktadır.
Kanişka devleti daha cok Orta Asya’da idi. Pencab bu devletin sadece bir guney eyaleti idi ve merkezi de Peşaver’de bulunuyordu.
Zaman zaman yapılan akınlarla devletin sınırlarının Patna’ya kadar uzanmış olması mumkundur ve şuphesiz Benares de bu sınırlar icerisinde bulunmakta idi. Kanişka ve hanedanının pek o kadar Hintlileşmedikleri anlaşılmaktadır.
Bu hukumdarlara ait heykeller kendilerini Orta Asya suvarilerine ait elbiselerle gostermektedirler. Bu kavimler kultur bakımından Türklere cok benzemektedir. Sikkeler uzerindeki yazıları vesaire ile taşıdıkları unvanlar ve coğu isimler eski Pehlevi dilindedir. Türkçe bir isim olan Kucula bu arada soylenmelidir. Avrupalı araştırmacılar bunları İskit, yani Hint-Avrupa kokenli olarak kabul etmiş bulunmakta ise de, bu etnologlar tarafından henuz uzerinde duşunulmesi gereken bir sorun olarak gorulmektedir. Fakat ne olursa olsun bu Kuşan egemenliğinin, Hint kulturu ve onun Orta Asya’ya yayılması bakımından onemi cok buyuktur.”38
Ak Hun/ Eftalitlerin gectiği bir başka Hint kaynağı unlu şair Kalidāsa’nın yazdığı Sanskrit bir eser olan “Raghuvamsha”’dır.
Bu eserin yazılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte N.Mukhopadyaya tarafından 1880 yılında İngilizceye cevrilmiş olup bu eserin 4.bolumunun 68. beyitinde Hunların Amu Derya vadisinde yaşadığından ve kahraman Raghu’nun zaferini duyan Hunların eşlerinin yanaklarının kızardığından bahseder.39
Bana tarafından Kral Harsha’ya yazılan “Harshacarita”’da da Meşhur kral Harsha’nın babasının 7. yuzyılın başlarında Hunlara yenildiği anlatılır.40
Bu eserin Sanskrit dilindeki yazılış tarihi bilinmemekle birlikte 1897 yılında E.B.Cowell ve F.W.Thomas tarafından İngilizceye cevrilmiştir.
Bizim yaptığımız araştırma sonucunda Ak Hun/ Eftalitlerden bahseden son kaynak da Jaisalmer’in yazdığı bir Caynist kitap olan Kuvalayamala’dır.
Bu kitabın da yine diğer Sanskrit metinlerde olduğu gibi yazılış tarihi bilinmemekle birlikte C.Chojnacki ve U.Sauri tarafından 2008 yılında Fransızcaya tercumesi soz konusudur.
Burada da Hunlara ait yazıtlar, Hun yoneticileri, onların savaşları,
zaferleri ve yenilgileri anlatılıyor.41
AK HUNLAR TARİHİ UZERİNE TÜRKİYE VE DUNYADA YAPILAN
CALIŞMALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Doç.Dr.Müslüme Melis CELİKTAŞ –KTÜ Tarih Bölümü /Trabzon
DİPÇE :
15 Aradi, a.g.m., s.6; Kaya, a.g.m., s.4.
16 Kaya, a.g.m., s.4.
17 Konukcu, a.g.t., 43; Bu metinlerde Vana Parva LI,1991; Bhishma Parva IX,373 gibi
aynı zamanda Sabha Parva XXXI,1194 ve I,1844’te Harahuna yani Sarı Hunlardan
bahsedilmektedir.
18 Kaya, a.g.e., s.88.
19 Kaya, a.g.e., s.87.
20Kaya, a.g.m., s.3.
21Kaya, a.g.m., s. 6-7.
22Aradi, a.g.m., s.6.
23Kaya, a.g.m., s.5.
24 Hint Destanlarında gecen “Rakshasa” “ifrit” demektir.
25Kaya, a.g.m., s.8.
26 M.A.Stein, Kalhana’s Rajatarangini, Vol. 1, Book 1-4, Edinburgh 1900, s.42.
27Kaya, a.g.m., s,9.
28Aradi, a.g.m., s.17.
29 Y.H.Bayur, Hindistan Tarihi, C.1, Ankara,1987, s.42; Kaya, a.g.m., s. 9.
30 E.C.Sachau, Alberuni’s India, Vol 2, New Delhi 2004, s. 11; Kaya, a.g.m., s. 9.
31 Bayur, a.g.e., s.71; Kaya, a.g.m., s. 9.
32 Turkce Sozluk, Ankara 2010, s. 423; Kaya, a.g.m., s. 9.
33 H.Kulke, D.Rothermund, Hindistan Tarihi, Ankara 2001, s. 123-124; Kaya,
a.g.m., s. 9.
34Kaya, a.g.m.,s.10.
35 Kulke, Rothermund, a.g.e., s.123; Kaya, a.g.m., s. 10.
36 M.Edwardes, A History of India, Thames and Hudson, London 1961, s.75-76.
37 Bayur, a.g.e., s.74.
38 Kaya, a..g.m., s.10.
39 Aradi, a.g.m., s.6.
40 E.B.Cowell, F.H.Thomas, The Harsha Carita of Bana, chapter 4, London 1897
s.101.
41Aradi, a.g.m., s.7.
KAYNAKLAR :
Akbulut, D.A. “İlkcağda Soğdia ve Bakteria ile Hindistan İlişkileri”, Tarihte Turk-
Hint İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 2002, Ankara 2006.
Akbulut, D.A. “Maveraunnehir ve Horasan’da Turkler” Turkler Ansiklopedisi,
Ankara 2006.
Aksan D. Turk Dilbilgisi, İstanbul 1962.
Alram, M., “Huns and Western Turks in Central Asia and Northwest India”,
Glasgow 2009.
Altheim, F., Geschichte der Hunnen I, Berlin 1959.
Aradi, E., “The History of White Huns”, Mikes International, c.VIII, Den Haag
2001.
Aradi, E., “The Yue-chis, Kushans,Hephtalites”, Mikes İnternational, C.2,
Den Haag 2010.
Bayur, Y.H., Hindistan Tarihi, C.1, Ankara 1987.
Beal, S., Si-yu-ki, Buddhist Records or The Western World, C.I, Londra
1906.
Blockley R.C., The History of Menander The Guardsman, Ottawa 1985.
Biro, M., “Hunların Kafkasya’daki Varlığı”, Cev.S.Eğilmez, Ataturk
Universitesi Turkiyat Araştırmaları Enstitusu Dergisi,
Erzurum 2003.
Chavannes, E., Documents sur Les Tou-kiue (Turks) Occiedentaux, A Librairie
d’Amerique et d’Orient Adrien Maisonneuve, Quebec 2006.
Compareti, M., “Traces of Buddhist Art in Sogdiana”, Sino-Platınic Papers, USA
2008.
Cowell, E.B., F.H.Thomas, The Harsha Carita of Bana”, Londra 1897.
Csurgai, B., The Hsingnu-Hunnic Hungarian Language and History-Further
Analysis, Hungary 2010.
Czegledy, K., “Geschishte Der Hephthaliten”, Acta Antiqua, Tomus, 28, Budapeşt
1980.
Christian, D., A History of Russia, Central Asia and Mongolia, vol 1, Australia
1998.
Dani, A.H., “Eastern Kushans and Kidarites in Gandhara and Kashmir”,
History of Civilization of Central Asia, London 1996.
Deguignes, J., Hunların, Turklerin, Moğolların ve daha sair Tatarların Tarih-i
Umumisi, cvr. Hiseyin Cahid, C.II, İstanbul 1923.
De Saint Martin, V., Les Huns Balancs ou Ephthalites, Paris 1849
Dewing, H.B., Procopius, History of Wars , Book 1,Trans.H.B.Dewing, London
2005 .
Durak, N., “Hindistan’da Saka, Kuşan ve Ak Hunlar”, Tarihte Turk-Hint
İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 2007, Ankara 2008.
Eberhard, W., Cin’in Şimal Komşuları, Cev. N. Uluğtuğ, Ankara 1996.
Edwardes, M., A History of India, London 1961.
El-Belazuri, Futuhu’l Buldan, Cev. M.Fayda, Ankara 1987,
Enoki, K., “The Origin of the White Huns or Hephthalites”, East and West 3,
Bellinghom/ Washington 1955.
Enoki, K., “On The Nationality of the Ephthalites”, Memories of the Research
Department of the Toyo Bunko, XVIII, 1959.
Enoki, K., “The Liang chih-kung-t’u”, Memories of the Research Department
of the Toyo Bunko, sayı 42, 1984.
Fleet, F., “The coins and history of Toramana”, The Indian Antiquary
XVIII, India 1889.
Fergusson, J., “On Indian Chronology”, Journal of the Royal Asiatic Society of
Great Britain and Ireland C.4, London 1869.
Frye, R.N., “Selcuklulardan Evvel Orta Şarkta Turkler”, Belleten, c.10, sayı, 37-
40, Ankara 1946.
Gomec, S., “Boyla ve Baga Unvanı”, ODU Sosyal Bilimler Enstitusu, Sosyal
Bilimler Araştırma Dergisi, C.1, S. 1, 2010.
Gomec, S., Kok Turk Tarihi, 3.Baskı, Ankara 2009.
Gomec, S., Turk Kulturunun Ana Hatları, Ankara 2006.
Gomec, S., Turk Destanlarına Giriş, Ankara 2009.
Grousset, R., The Empire of the Steppes, Cev. N.Walford, New Brunswick
1970
Gunaltay, Ş., Mufassal Turk Tarihi, C.3, İstanbul 1339.
Harmatta, J., “Kidara and Kidarite Huns in Keşmir”, Acta Antiqua, XXVIIXXVIII,
1-4, Hungariae 1979-1980.
Harmatta, J., “Late Bacterian Inscriptions”, Acta Antiqua Scientariun Hungarica
17, Budapeşt 1969.
Harmatta, J., “Annexation of The Hephthalite Vassal Kingdoms By The Western
Turks”, History of Humanity, C. VI, Paris1996.
Indicopleustes, C., The Christian Topography of Cosmos, Cev. J.W.McCrindle,
London 2010.
İtil, A., Sanskrit Klavuzu, Ankara 1963.
Kaya, K., “Eski Hint Metinlerinde Turk”, Argos Gemicileri, sayı 10, Ankara
2003.
Kaya, K., Hint Mitoloji Sozluğu, 2. Baskı, , Ankara 2003.
Kaya, K. Okyanusun Kıyısında, Ankara 2003,
Kafesoğlu, İ., Turk Milli Kulturu, 4.baskı, İstanbul 1986.
Konukcu, E., “Ak Hunlar”, Turkler Ansiklopedisi, C.1, Ankara 2006.
Konukcu, E., “Kuşan ve Akhunlar tarihi”, Doktora Tezi, Ankara 1973.
Konukcu, E., “Halaclar” Turkler Ansiklopedisi, Ankara 2006.
Kulke, H.,D.Rothermund, Hindistan Tarihi, Ankara 2001.
Kumar, R., History of The Chamar Dynasty, India 2008.
Kushava, R.S., A Glimpse of Bharatiya History, Delhi 2003.
Le Strange, G., The Lands of the Eastern Caliphate, Newyork 2010.
Ligeti, L., “Atilla Hunlarının Menşei”, Atilla ve Hunları, Neş. G.Nemeth, Cev.
Ş. Baştav, Ankara 1982.
Litvinsky, B.A., “The Hephthalite Empire”, History of Civizilation of Central
Asia, vol. 3, Paris 1996.
Litvinsky, B.A. / Z.Safi, “The Later Hephthalites in Central Asia”, History of
Civilization of Central Asia, vol 3, Paris 1996.
Macartney, L.A., “ On The Grek Sorces Fort the History of Turks in the Sixth
Century”, Bulletin of the school of Oriental Africa Studies, 11/2,
London 1944.
Maenchen-Helfen, O., The World of Huns, London 1973.
Mangaltepe, İ., Bizans Kaynaklarında Turkler, İstanbul 2009.
Marshak, B., “Sughd and Adjancent Regions”, History of Civilization of Central
Asia, vol. 3, Paris 1996.
Marshall, J., A Guide to Taxila, Calcutta 1918.
Massom, V.M., “Archaelogical Cultures of Southern Siberia and Mongolia” History
of Humanity, c.IV, Paris 1996.
Mc Govern, W.M., The Early Empires of Central Asia, North Carolina 1939.
Melzer, G., “A copper scroll inscription from the time of the Alchon Huns”,
J.Braarvig(ed). Manuscripts in Schoyen Collection III, Oslo
2006.
Mingana, A., The Early Spread of Christianity in Central Asia and The Far
East, C. 9, Manchester 1921.
Minorsky, V., “Khurāsān at the Time of the Arab Conquest”, Iran and Islam in
Memory of the Late, Edinburg 1971.
Modi, J.J., “About the Huns who conquered India”, Journal of the Bombay
Branch of the Royal Asiatic Society , Bombay 1926.
117
Moravcsik, G., Byzantinoturcica II, cev.E.J.Brill, Leiden 1983.
Morgan, D., The Mongols, Singapur 2007.
Obrusanzky, B., “Late Huns in Caucasus”, Mikes International,Journal of
Eurasian Studies, Vol1, Issue 2, Den Haag 2009.
Ogel, B., “İlk Toles Boyları”, Belleten, C.10, Ankara 1948.
Ruben, W., “Doğuda ve Batıda Ortacağ Felsefesi”, Dil ve Tarih, Coğrafya
Fakultesi Dergisi., cilt 2, sayı 1, Ankara 1943.
Roux, J.P., Turklerin Tarihi, Ankara 2004.
Stein, M.A., Kalhana’s Rajatarangini, Vol. 1, Book 1-4, Edinburgh 1900.
Stark, S., Transoxanien nach dem Tang Huiyao des Wang Pu, Nordestedt
2009.
Samolin, W., “Hsiung-nu, Hun, Turk”,Central Asiatic Journal, New Jersey 1957.
Sundermann, W., Origin and Rise of the Chionities/Xyon/Huns, History of Humanity
Scientific and Culture Development, vol. 3, Paris 1996.
Skrine, F.H. - G.D. Ross, The Heart Of Asia, London 1899.
Smith, V., The Oxford History of India, London 1921.
Sinor, D., “The Establishment and Dissolution of the Turk Empire,” The
Cambridge History of Early Inner Asia, London 1994.
Sachau, E.C., Alberuni’s India, Vol 2, New Delhi 2004.
Stark, S., Transoxantan nach dem Tang Huiyao des Wang Pu, Norderstedt
2009.
Şeşe R., İslam Coğrafyacılarına Gore Turkler Ve Turk Ulkeleri, Ankara 2001.
Tezcan, M., “Kuşanlar, Ak Hunlar ve Eftalitler”, Tarihte Turk-Hint İlişkileri
Sempozyumu Bildirileri 2002, dizi XXVI, sayı 12, Ankara 2006.
Tezcan, M., “The Ethonomy Apar in the Turkish Inscriptions of the VIII. Century
and Armenian Manuscripts” Webfestschrift Marshak Ērān ud
Anērān Studies, Venice 2003.
Thapar, R., A History of India, C.1, London 1974.
Thomas, F.W., “A.Tohari (?) A.D. 400”, JSTOR, 1944.
Togan, A.Z.V., “Eftalit Devletini Teşkil Eden Kabilelere Dair”, Ataturk
Universitesi Fen Edebiyat Fakultesi Araştırma Dergisi, Ozel
sayı, Fasukul 1, S.13, Erzurum 1985.
Togan, A.Z.V., Tarihte Usul, İstanbul 1950.
Turkce Sozluk, Ankara 2010.
Watter, T., Yuan Chwang’s Travel in India, C. XIV, Journal of the Royal
Asiatic Society of London 1904
Wincent, A.S., “White Hun Coins From The Panjab”, Journal of the Royal Asiatic
Society of London 1907.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1471950
Şenol Soydan
0 notes
theheartofmuses · 10 months
Text
Buranın hikayesi de bu normalde iskit, saka hunun babası grek ama onun yerine onu arap fars vs ile bastırıyor.
Kaldı ki hunlar zaten germenik insanları romaya ve akdenize itiyor
Grek medeniyetini de slavlar alıyor. Almanlar vs de öyle
Ama hepsi de özünde yabancı
0 notes
merzifontarihi · 2 years
Text
MERZİFON SAMADOLU KÖYÜ .Sihâmüddevle Roma ve Bizans hâkimiyeti devirlerinde Amasya’ya bağlı olan ve 395-396 yıllarında Kafkasya’dan Bizans topraklarına giren Hunlar tarafından yağmalanan şehir, Malazgirt Muharebesi (463/1071) sonrasında Dânişmed emîrlerinden İltegin Gazi tarafından fethedildi. Onun oğlu, Sihâmüddevle lakaplı Hüseyin Gazi uzun süre burada ikamet etti. Hüseyin Gazi’nin kaldığı yer Sihâmüddevle köyü / mahallesi olarak anılır ve Osmanlı dönemine ait tahrir kayıtlarında Samadola, 1052 (1642) tarihli avârız defterinde Sehmüddevle şeklinde geçer. Bu köy günümüzde şehrin bir mahallesini oluşturur (Samadolu mahallesi, daha yakın dönemlerdeki adı Buğdaylı). II. Kılıcarslan’ın tedrîcen Dânişmendli varlığına son vermesiyle Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkimiyetine giren Merzifon, XIII. yüzyıl sonlarından itibaren İlhanlı ve onların vârisi olan Eretnaoğulları’nın idaresi altında kalmasının ardından yörede çekişme içindeki beylerin mücadelelerine sahne oldu. Kadı Burhâneddin Ahmed burayı denetim altına almak için Amasya Emîri Ahmed’e karşı bazı girişimlerde bulundu. Mücadelelere Candaroğlu emîrlerinden Celâleddin (Kötürüm) Bayezid de katıldı. Kadı Burhâneddin Merzifon’u yağmaladı. 795’te (1393) tekrar buraya gelip karargâh kurdu ve Amasya’ya asker gönderdi. Olaya karışan Yıldırım Bayezid kalabalık bir orduyla Merzifon’a ulaşıp şehri ele geçirdi Samadolu Höyük Höyüğün 3/4'ü toprak çekilerek ve tarla genişletmek için düzleştirilmiş. Her tarafında oldukça büyük defineci çukurları var. Batısına bir bahçeyle su kanalı yapılmış. Anlayacağınız, darmaduman edilmiş bir İlk Tunç Çağı köyü daha! Merzifon / Amasya / Türkiye
MERZİFON SAMADOLU KÖYÜ .Sihâmüddevle Roma ve Bizans hâkimiyeti devirlerinde Amasya’ya bağlı olan ve 395-396 yıllarında Kafkasya’dan Bizans topraklarına giren Hunlar tarafından yağmalanan şehir, Malazgirt Muharebesi (463/1071) sonrasında Dânişmed emîrlerinden İltegin Gazi tarafından fethedildi. Onun oğlu, Sihâmüddevle lakaplı Hüseyin Gazi uzun süre burada ikamet etti. Hüseyin Gazi’nin kaldığı yer…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kaan51 · 7 months
Text
Tumblr media
Ankara Üniversitası Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesi Sumeroloji kürsüsünü kuran Prof.Dr. Beno Landsburger, 1937 de toplanan II Türk Tarih Kongresinde ‘Ön Asya Kadim tarihinin Esas meseleleri’ tebliğinde şöyle diyor: Sümer dili yalnız fenomenolojik bakımdan değil, aynı zamanda tarihi bakımdan da bütün Asya boyunca uzanan dağlık havalide konuşulan geniş bir dil gurubuna ait bulunuyor. Bu neviden olup bugün yaşamakta olan biricik dil sadece Türk dilleridir.
MÖ 2150-1950 yy Mezopotamyada hüküm süren Gutium ve Kutium milletinin Akadça nisbeti olan ek kısmını atarsak, Gut kalmaktadır. Gut=Guz=Oğuz kavmi olma ihtimalı vurgulanmıştır. B.Lansburger, ‘tarihimizde Türklerle en yakın bir süretle münasebette olan ve belki de ayniyet gösteren kabile budur’ diyor. Bu fikirleri Prof.Dr. Vecihe Hatipoğlu da destekliyor ve şöyle diyor: ‘Güney Mozepotamya’daki Sumer uygarlık halkası, daha yukarılarda kuzey Mozepotamyaya yayılarak, sürdüren, yaşatan Gudlar, daha sonra da Kas’lardır. Kısaca Sumer uygarlığı güneyden kuzeye iner. Kıvançla belirtmek gerekir ki, Kas’ların dillerinin Türkçe oluşunun açıklamasıyla, Sumerce sorunu da aydınlığa kavuşmuştur. Son incelemelere göre, hiç kuşkusuz kesinikle Sumerce Türkçedir, demek doğru olur’.
Sumerçenin Türkçe olduğunu 1915 lerde Pof.Fritz Hommel açıklamıştır.
Kral isimleri:
Kastilaş
Ulamburlaş /Alaca-Kurt-Kızıl Kurt)
Ulambatur/(Kırmızı Kahraman)
Karaindaş/(Kara in daş-Yurtdaş gibi)
Karahardaş/(Karakardaş)
Karadunlaş/(Kara donlu-Kara elbiseli
Kadaşman-Enlik/Ka daş man-Enlil-Enlilin akrabası)
Kadaşman /(Durgu-Kadaşman Dursun
Kudurenlil-/(Güçlü Enlil
Marduk/(appla İddin (Marduk abla ve ya Ana sahip)
https://tarihvearkeoloji.blogspot.com/2014/02/mezopotamya-ve-proto-turkler.html
1 note · View note
yalnzardc · 2 years
Text
Tumblr media
Şehirleşme
Eski Türkler, yaz ayları için zorunlu olan yaylak hayatı dışında, kışın barınmak üzere evler inşa ederlerdi. Hunlar ayrıca kurban sunmak üzere binalar da yaparlardı.
Hun hüküm darı Mo-tu'nun Ongin Irmağı, Long ve Orhun Irmağı üzerinde (yazlık) iki şehri bulunuyordu. Bu şehirler daha çok çamur toprak (kerpiç) ile yapılıyordu. Çin kaynaklarına göre Hunlar evlerini kıştırılmış (dövülmüş/kuru toprak tekniği ile) topraktan yaparlar di.
Aslında pek rastlanmasa da Hunların surlu şehirler yaptığını görürüz. M.Ö. 36'da Chih-ch'i Shan-yü etrafi surlarla çevrili bir şehir yaptırmıştı.
Ulaşım
Çok önemli bir ticaret yolu olan On Asyadan Çin'e ulaşan İpek Yolu ticareti de develer ile yapılıyordu.
Gelenekler
Hunlar devletler arası anlaşma törenlerinde beyaz at kurban eder- lerdi. Kurban mukaddes Hun kılıcıyla yapılıyordu. Önce bir ırmak kenarına gidilir ve sonra da bir dağa çıkılırdı. Bundan sonra kan ile sarap bir Hun kaşığı ile karıştırılıyordu. Bu karışım Yüe-chih kralı'nın kafatası ile içiliyordu. Böylece kan andı yapılıyordu (M.Ö. 43).
Siyasi yapı
Hun hükümdarı Chan-yi unvanını taşır ve gerek iktisadi, ge rekse nüfus ve diğer yönlerden devlet içindeki diğer boylara göre daha kuvvetli T'u-ke boyundan gelirdi.
Hunlarda hükümdarlık kaynaklarında belirtildiğine göre Ch'an-yü soyu T'u-ke boyundan olan veliahdın hakkıydı. Ch'an- yü'nün büyük oğlu veliaht olurdu. Eğer veliahdın yaşı küçükse veya idari kabiliyete sahip değilse eski Ch'an-yü'nün kardeşi hükümdar olabilirdi.
Hunlar savaşta esir ettikleri insanları toprağı işlemekte kullanıyorlardı. Toprağı işlemeyi bilen Çinlilerin bu işte kullanılmaları Hunlar için faydalıydı. Ancak bazı esirlerin çoban olarak kullanıldığı da bilinmektedir.,
Yasalar
Hun kanunlarına göre bir kişi eğer adam öldürmek maksadıyla bıçağını sıyırırsa idam edilir. Hırsızlık yapanın mallarına el konulur. Bir suçluya hafif bir ceza verilecekse bir uzvu ezilir, eğer ağır ceza verilecekse idam edilir. Hapis müddeti de on günü geçmezdi. Mahkumların sayısı ancak birkaç kişidir. Hun sosyal hayatını düzenleyen kanunlar, kısa ve kesin hükümlerdi. Cezaların ağır olması caydırıcı gücü ve milletin erdem sahibi olmasını, suçluların sayısının çok az olması sonucunu doğuruyordu.
Kanunlar karşında kimse ayrıcalıklı değildi.
3 notes · View notes
epubindirtk · 2 years
Text
Atalarımız Hunlar / Sofi Tram-Semen
Atalarımız Hunlar / Sofi Tram-Semen
Atalarımız Hunlar Atalarımız Hunlar’dan… Dünya tarihinde Hunlar hakkında kesintili ve çelişkili bilgiler bulunmaktadır. Tarih genellikle Sıma Tsyan’ın yazdıklarına dayanmaktadır. MÖ 2. yüzyılda U-Di imparatorun astrologu olan babası, aynı zamanda tarih gündemini yazma “kutsal görevini” de üstlenmişti. Bu göreviyle, oğluna tarih sevgisi, yazı uzmanlığı aşılamış ve Çin halkına da kendine “Tarih…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
by-hulusi · 1 year
Text
Tumblr media
■Macar Devlet başkanı gibi neden bir tane siyasetçimiz çıkıp Türküm diyemiyor!
■Türkiye'de neden hiç kimse; Hun Torunuyuz, Göktürk torunuyuz, Uygur torunuyuz, Avar, Hazar torunuyuz demiyor da
■Sadece Osmanlı torunuyuz diyor..??
■Neden sadece Osmanlı..?? Saltanat ile yönetildiği için mi..??
■Avarları, Hazarları tanıyan var mı aranızda.??
■Hazar Türk devleti bugünkü Rusya'dan daha büyüktü..
■Belki adını bile duymadınız.. Niye ille de Osmanlı..
Harfleri Arapçayı anımsatıyor diye mi..??
■Yani mesele Türklük ise ilk Türk devleti Hunlar..
■Yok eğer mesele hükümdarlık ise Uygurlar hükümdarlığın kralını yaptı..
■Herkes neden sadece Fatih'in, Selim'in torunu oluyor..??
■Neden hiç kimse Teoman Han'ın torunuyum demiyor..
■Osmanlı'dan başka devlet mi bilmiyorlar yoksa..??
■Bu Osmanlı torunuyum diyenler arasında!
■Kavimler göçü sonrası Avrupa'da kurulan ilk Türk devletini bilen var mı..??
■Balamir Kağan'ı tanıyan var mı aranızda eyyy Türkçü geçinen Osmanlıcılar..
■Yani mesele tarihe sahip çıkmaksa Göktürk devletinden büyük devlet var mı..??
8 notes · View notes
turkcetarih · 6 years
Text
HUNLARIN SİLAHLARI (Tarihçi) - Türkçe Tarih
HUNLARIN SİLAHLARI
Hunlarda ağır silahlar, birkaç geleneğin etkisiyle III. yüzyıla doğru ortaya çıktı. Uzun yay ve üç demir baş­lıklı ok, mızrak, uzun kılıç, kılıç namlusu ve hançerden oluşan saldırı silah takımı, Hunlarda daha M. Ö. III. yüzyılda mevcuttu. M. Ö. II. yüzyılda Hunların silahları, Güney Mançurya’dan ...
Devamını okumak için: https://turkcetarih.com/hunlarin-silahlari/
Hunlar, Orta Asya, Siyenpi, Tanrı Dağları
2 notes · View notes
lolonolo-com · 2 years
Text
Uygarlık Tarihi 2022-2023 Final Soruları
Uygarlık Tarihi 2022-2023 Final Soruları
Uygarlık Tarihi 2022 Final Soruları Uygarlık Tarihi 2022 Final Soruları 1. Aşağıdaki devletlerden hangisi dış politikasında diplomasiyi güçlü bir enstrüman olarak kullanmıştır? A) Hunlar B) Hiksoslar C) İskitler D) Asur E) Hitit Cevap : E) Hitit 2. Aşağıdakilerden hangisi feodal toplumun özelliklerinden biri değildir? A) Alışverişlerde ödeme şeklinin toprak olması B) Siyasi yapının parçalanmış…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes