Tumgik
#işte benim bu kadar arkadaşım var
ahbeazra · 4 months
Text
millet görmeyince manitasını özler ben görmeyince semayı özlüyorum(manitam olsa da bu durum değişir gibi durmuyor
1 note · View note
murat-o41 · 7 days
Text
İddia(1)
Tumblr media
Biz eşim Gül ile Almanya’da yaşıyoruz. Kendi halinde, mütevazi insanlarız. Eşim dışarıda bir hayli kapalı, bir o kadar da güzel bir kadın… İnce belli, geniş kalçalı, dikkat çekici bir güzelliği var. Çok seviyorum eşimi...
İkimiz de burada doğduk, genciz, 30 yaşındayız. Almanların arasında yaşamanın verdiği rahatlıkla, çoğu konuda daha esnek hareket edebiliyoruz. Gül, ailesinden aldığı yetişme tarzı, biraz etraftaki yoğun akraba ilişkileri, çevre baskısıyla diyebilirim, dışarıda örtülü kapalı gezmesine rağmen, evin içinde çok rahattır.
Benimse karımın tam tersi, pek o taraklarda bezim olmadığından daha havai, daha eğlenceye düşkün, yemeyi içmeyi, gezmeyi seven biriyim. Tanıştığımız günden beri hiç sıkmam karımı, hatta açılması, daha rahat davranması için teşvik ederim. 
Hani, deyimin tam anlamıyla dışarıda hanımefendi, yatakta tam bir fahişe diyebilirim onun için… Evin kapısından içeriye girer girmez o ağırbaşlı Gül gider, yerini sikişken bir orospu alır. Yatakta yapmadığını bırakmaz bana... Öyle seksi seven, sevişmekten hoşlanan bir kadın ki... Dostlar başına...
Kapı komşumuz olan Hans, karısını uzun yıllar önce bir kazada kaybetmiş, elli altmış yaşlarında bir Alman… İleri yaşına rağmen gençliğinde çok spor yaptığından dinç görünümlü, atletik yapılı biri…
Karşılıklı oturduğumuz Hans ile aramda hem komşuluk, hem de yaş farkımıza rağmen bir arkadaşlık ilişkisi var. Yalnız başına yaşamasını izlemek üzer beni, her gördüğümde davet ederim. Ona bizim geleneksel yemeklerimizden ikram eder, uzun uzun sohbet ederiz.
Tabi, bu yemeklerde rakı ikramı da rutin bir olay... Bizim rakılar, Hans’ın biraları derken, çok güzel sohbetlerimiz olur. Gül de bize sofrayı hazırlar, fırsattan istifade, kendi bayan arkadaşlarına kaçar, o da kafasına göre takılır.
Karımın evde olmadığı böyle bir akşam rakı kadehlerini yuvarlayıp, konuşur gülüşürken konu sekse geldi. Açık fikirli, hoş sohbet, neşeli bir adamdı, rahatlıkla konuşuyorduk. Fıkralar, dedikodular, semtimizdeki kadınlar vesaire...
- “Hans… Bir şey sormak istiyorum izin verirsen…” dedim.
- “Ne istersen sorabilirsin arkadaşım...” dedi.
- “Karın öleli yıllar oldu, evlenmedin de… Evine kadın girip çıkmıyor gördüğüm kadarıyla… Kadınsız nasıl yaşıyorsun, çok merak ediyorum.”
Şakayla karışık, gülerek sormuştum bu soruyu, ama gerçekten merak ediyordum. Bu dinç görünümlü adam seks yapmayı bırakmış olamazdı. Bir kahkaha patlattı. Eliyle mastürbasyon işaret yaparak yanıt verdi,
- “Ne yapıcam dostum, elimle idare ediyorum.”
- “Yahu Hans, elle nereye kadar gider? Böyle olur mu hiç? Orospulara filan gitmiyor musun gerçekten?”
- “Ben orospularla yapamam, asla… İtici geliyor bana... Ben evli kadınlardan ve özellikle değişik, özellikleri olan kadınlardan hoşlanırım.”
- “Değişik derken... Nasıl yani?”
- “Bak, açık açık anlatayım mı? Zaten konuyu sen açtın, sonra kızmak, gücenmek yok…”
- “Yok canım, niye kızayım? Aramızda teklif mi var? Neyse doğrusu söyle işte Hans… Nasıl değişik kadınlarmış onlar? Merak ettirdin, anlat şunu...”
- “Mesela, örnek vereyim, en başta senin karın…” Bunu duyunca yutkundum şöyle bir…
- “Gül mü? Benim karım Gül?” Yüzüne baktım, çok ciddi duruyordu, şaka yapmıyordu Hans… Ne diyordu bu herif? Anlatmaya başladı. Uzun uzun karımı bana anlattı.
- “Gül’ü çok güzel ve seksi buluyorum arkadaşım. Bebek gibi güzel bir yüzü var. Hem bebek gibi masum, hem aşırı seksi... İpek örtülerle başını örtüyor, tamam, okey... Fakat genelde dar ve uzun etek giyiyor. Böyle giyinince de kalçaları, uzun bacakları bütün güzelliğiyle ortaya çıkıyor. Anlarsın işte, sen de erkeksin.”
- “Yani... Ne diyebilirim. Karım işte...” Yutkundum. Herif doğru söylüyordu. Benden daha iyi gözlem yapmıştı, karımın güzelliklerini çok güzel anlatıyordu.
- “Evet, senin karın... Bir de o güzel kalçalarıyla manken gibi bir yürümesi, bir süzülmesi var, harika dostum... O uzun eteğin altına giydiği file çoraplar, ince parlak çoraplar da ayak bileklerinden görünmüyor mu? Her erkeği deli eder senin karın... Bizim Alman kadınları gibi her yerini açık saçık göstermiyor. Paketin içinde neler olduğunu merak ettiriyor. İşte senin karın gibi özel ve güzel bir kadınla beraber olmak isterdim.”
Kızmayacağıma söz vermeme rağmen yine de için için kızıp öfkelenmiştim doğrusu… Fakat konuyu benim açmam nedeniyle, hatta anlatması için üstelediğimden bir cevap veremedim önce… Sonra gülmeye başlayarak işi şakaya vurdum, takıldım, dalga geçtim Hans’la…
- “Hans, bizde bir söz vardır. Yaş yetmiş, işi bitmiş deriz. Sen beraber olmak istesen de, hatta karım gel yapalım dese bile karımı yapamazsın ki… Senin alet çoktan emekliye ayrılmıştır, çalışmaz. Çalışsa da karımla başa çıkamazsın yatakta...”
- “Dostum... Eğer karın bana bir kerecik *verirse, sen de seyredersin nasıl yaptığımı... Yeter ki siz bana o fırsatı verin dostum… Senin güzel karının hakkını öyle güzel veririm ki...”
- “Karım sana verirse… Benim fıstık gibi karım sana vermez ki Hans… Bu yaşta... Ne komik adamsın yahu...” Hala gülüyordum bunu söylerken… Gencecik karım bu herife verecekmiş. Bak hele sen…
- “Tamam o zaman… İddiaya var mısın?”
- “Yapma Hans… Kaybedersin. Benim karım sana vermez.”
- “Korkuyorsan iddiaya girmeyelim. Anlayışla karşılarım.”
- “Ne korkacağım canım… Peki… Kabul… Ama kaybedeceksin bak, şimdiden söyleyeyim…”
O akşam Hans evine gitti. Ben ortalığı toplayana kadar karım arkadaşlarından geldi, yattık. Yatakta karımla sevişirken aklıma Hans ile girdiğimiz iddia geldi. Elimde olmadan Hans’ın bu yatakta karımla seviştiğini düşündüm.
İddiayı kaybetmeyi düşünmemiştim bile o ana kadar… Fakat karımın üstünde gidip gelirken yaşlı Alman papazın karımı siktiğini düşünmek nedense tahrik etti beni… Daha bir ateşlendim, sertleştim, Gül’ü bağırtarak siktim.
- “Ne bu kocacığım? Her zamankinden daha ateşliydin bu gece…” dedi karım yanımda soluk soluğa yatarken…
- “Özlemişim seni sikmeyi aşkım…” diyerek sarıldım karıma… Ne Hans’la girdiğimiz iddiadan bahsettim, ne de Hans’ın onu sikme hayalinin beni tahrik ettiğini söyledim.
Tumblr media
Birkaç gün sonra bir akşam işten gelmiş, yemek yiyorduk. Karım elindeki çatalı bırakıp bana baktı, yanakları kırmızılaşmış…
- “Biliyor musun aşkım? Komşumuz Hans bana hediye almış. Bugün öğleden sonra getirip verdi.”
Neredeyse ağzımdaki lokmayı püskürtüyordum. Şaşkın bir yüz ifadesiyle karıma baktım,
- “Ne hediyesi? Nerden çıkmış bu?”
- “Ne bileyim ben… Hem de pahalı bir yüzük almış. Öyle kibar, öyle sevimli bir hali vardı ki… Almasam kabalık olurdu, mecburen kabul ettim.”
- “Sen de hiç sevmezsin zaten, yüzükmüş takıymış... Adamın üstüne atladın değil mi pahalı yüzüğü görünce...” 
Neyse, alt tarafı yüzük almış karıma... Rahatladım biraz... Hiç olmazsa iddiaya girdik diye yatırıp sikmemiş Gül’ü...
- “Ay ne yapayım, çok güzeldi valla... Dayanamadım, aldım. Ben de teşekkür etmek için onu Cumartesi akşamı bize yemeğe davet ettim.” 
Off... Vay kart papaz vay… Hemen harekete geçmiş, karımı tavlama çalışmasına başlamıştı demek…Yüzüktü, ardından yemekti derken...
- “Eyvahlar olsun…” dedim sesli olarak… Bu kez karım şaşırdı,
- “Hayrola? Neden öyle dedin aşkım?”
Önce söylemek istemedim. Fakat karım çok üsteleyince anlatmak zorunda kaldım. Hans ile konuşmalarımızı, Gül hakkında düşündüklerini, onunla girdiğimiz iddiayı, her şeyi…
- “Geri zekalı…” dedi karım kızarak… “Beni siksin diye elin Almanıyla iddiaya mı girdin yani?”
- “Yahu ne olacak? Adam gelmiş altmış yaşına… Bu yaşta seni sikecek hali yok ya ihtiyarın… Öylesine tamam dedim. Ne kızıyorsun bu kadar karıcığım?”
- “Sen asıl ihtiyar kurtlardan kork.” dedi karım…
- “Aşkım, abartma bu kadar… Ben bile işten yorgun argın geldiğimde tekliyorum bazen, kalkmıyor benimki, sikemiyorum seni… Bu adam, bu yaşta nasıl kaldıracak da seni sikecek?”
- “Tamam canım… Madem sen böyle uygun gördün, kocam olarak sana itaat etmek zorundayım. Öyle olsun.”
Gece yatağa yattığımızda soyunup sokuldu bana... Elini sikime atıp okşamaya başladı. Dudaklarımı öptü. 
- “Anlat bakayım şunu iyice... Neler konuştunuz adamla?”
- “Ya, anlatacak bir şey yok... İşte, Hans seni çok güzel, çok seksi buluyormuş. Kalçalarına, bacaklarına, giydiğin çoraplara hasta oluyormuş.” 
Hans’ın karımın güzelliklerini anlatmasını hatırladıkça mı sertleşti sikim, karımın okşamalarının etkisiyle mi bilmiyorum, taş gibi olmuştu parmaklarının arasında...
- “Başka, başka? Anlatsana... Bu kadarla ikna etmemiştir seni iddiaya girmen için...” 
81 notes · View notes
alexay76 · 8 months
Text
Arkadaşımın Azgın Dul Annesi
Selam sex hikayesi severler, bundan 4 ay önce arkadaşımın annesini ilk defa nasıl siktiğimi paylaşmak istiyorum. Gezmeyi eğlenmeyi fazla seven biriyim, haftasonları Klüplere gider, sabaha kadar takılırım. Tabi bu takılmalarımda arkadaşım olan Serkan da olur yanımda. Serkanın dul annesi de kızardı, sabaha kadar gezmelermize, “Ne yapıyosunuz oralarda? Yabancı karılarla mı yatıyorsunuz? Hastalık falan kaparsınız!” diyordu sürekli. Serkanın annesiyle, yani Suna ablayla bayağı samimi konuşur olmuştuk son zamanlarda.
Yine bir akşam Serkanla Klübe gittik, orda daha önceden tanıştıgımız Rus karılarla buluşup, Serkanların evine atacaktık karıları. Serkan, annesinin evde olmadığını söylemişti. Neyse Rus karılarla buluştuk, biraz içip, eğlenip, tam kalkmak üzereyken, Serkana annesi telefon açıp, evde olduğunu söyledi. Planlarımız alt üst oldu tabii. Ama ben Rus karıyı sikmeyi kafaya koymuştum. Serkana, “Hadi karıları alıp otele gidelim!” dedim. Serkan da, “Yok, sen takıl, ben eve gidecem!” dedi. Tabi Serkana kızdım, bu geceyi beraber planlamışız, yavşak sonradan kayış atıyor. Aramızda tartıştık, Serkan bozuk bir şekilde çıkıp gitti. Ben de Rus karıyı alıp otele gittim. Bir posta siktikten sonra Serkanı aradım, her nekadar kızgın da olsam, arkadaş işte, merak ettim. Ama cep telefonu kapalıydı. Ben de evini aradım, eve gitti mi diye sormak için…
Telefona annesi çıktı ve “Serkan evde değil, senle beraber diye biliyordum!” dedi. Ben de, “Aramızda tartıştık, o da çıkıp gitti!” dedim. Annesi de, “Sen nerdesin peki?” dedi. Otelde olduğumu söyledim. Bana, “Yine yabancı karı mı var yanında? Bak birgün hastalık kapacaksın!” gibi şeyler söylemeye başlayınca, ben de dayanamdım ve “Ne yapayım Suna abla, sokaktaki karılara mı tecavüz edeyim?” dedim. O da, “Bul birini, sürekli onla takıl!” dedi. Ben de, “Herzaman aynı yemek yenmez ki!” dedim. Suna abla da, “Ben hep aynı yemeği yiyordum, ama bak şimdi onu da bulamıyorum!” dedi. Hem onun konuşmalarından, hemde alkollü olmamdan aldığım cesaretle, “Biz arayıp buluyoruz, sen de arasan bulursun, taş gibi hatunsun!” deyiverdim. O da, “Erkeler için aramak kolay oluyor da, kadınlar için zor!” dedi. Şakayla karışık, “Suna abla, istersen sana yardımcı olurum!” dedim. Birden ciddileşti, “Sen ne demek istiyorsun?” dedi. Ben de, “Bulalım iyi birini, evlendirelim seni! demek istedim…” dedim. “Tamam, hadi kapatalım telefonu, ben yatacam!” diyerek telefonu kapattı. Yanımda manken gibi Rus karı varken, nedense birden Suna ablayı canım çekti, Rus karıyı sikerken onu sikiyormuş gibi düşünerek siktim sabaha kadar.
Sabah otelden çıktım ve eve geldim. Suna abla benim geldiğimi görmüş, telefonla beni arayıp, “Serkan da yeni geldi eve, nerde sabahladıysa, hemen odasına gitti yattı. İşin yoksa arabayla beni alırmısın? Biraz konuşalım!” dedi. “Olur, işim yok!” dedim. “Tamam ben hazırlanayım, seni ararım!” deyip telefonu kapattı. Akşamdan beri hayalimde siktiğim Suna abla benimle konuşmak istiyordu, belki de sikişecekti benimle diye umutlandım, ama Rus karıyı okadar çok sikmiştim ki, Suna ablayı nasıl sikecektim? Hemen gidip Via.. hapı aldım. İki duble de Wiski içtim, daha rahat olmak için. Daha sonra beni aradı, hazır olduğunu, gelip kendisini almamı söyledi. “Tamam!” deyip almaya gittim…
Suna abla 44 yaşında, esmer, balık etli, gerçekten taş gibi kadın. Evet, o gün o da beni istiyor olmalıydı, giyinişinden anladım. Diz seviyesinde bir etekle, fileli çoraplarını giymiş, gelip arabaya yanıma bindi. Oturup üzerindeki kabanı çıkardığında, eteği yukarı doğru sıyrılmış, baldırlarını görüyordum. Bu da beni tahrik etmeye yetmişti, sikim kalkmış, pantolondan belli oluyordu. Benimle sikişmek istediğini hissediyordum, ama konuya nasıl girecektim, onu düşünüyordum ki, konuyu o açtı, “Akşam sen telefonda ne sapık sapık konuşuyordun?” dedi. “Ne sapıklığı yaptım ki?” dediğimde, “Bana taş gibi karısın falan dedin, bende gözün mü var yoksa?” dedi. “Yok valla, sen kadınlar erkekler kadar rahat bulamıyor deyince, ben de seni evlendirelim demek istemiştim!” dedim. “Ben bu saatten sonra evlenmem!” dedi…
Artık tamamen emindim, evlenmek te istemiyordu, ama azmıştı ve sadece kendini sikecek birini arıyordu. Tüm cesaretimi toplayıp, elimi bacağına koydum ve hafif sıkıp, “Yine kızma da, harbiden taş gibi kadınsın, istesen evlenmeden de herzaman bulursun!” dedim. Bana şöyle bir baktı ve elini önüme attı, sikimi sıkıp, “Sen de taş gibisin!” dedi ve gülümsedi. Artık ok yaydan çıkmıştı, fermuarımı açtım, sikimi çıkartıp eline verdim. O sikimi okşarken, ben de arabayı, akşam Rus karıyla sikiştiğim otele doğru sürdüm. Hemen bir oda kiralayıp anahtarı aldım ve Suna ablayla odaya çıktık. Hapın da etkisiyle sikim kazık gibi olmuştu. Odaya girer girmez, Suna ablanın beni yatağa itip, sikimi ağzına alması bir oldu…
Okadar iştahlı yalıyordu ki, ben de onu yanan amcığını yalamak istedim, hemen soyunup 69 yaptık. Amcığını yeni traş etmiş tertemizdi ve suları akıyordu. Hemen yumuldum amına, yalamaya başladım. Yarım saate yakın amının heryerini yalayıp, dilledim ve Suna ablayı çıldırttım. Resmen yalvarıyordu, “Hadi içime gir, sik beni, içimde patla!” diye. Onun yalvarması beni dahada azdrıdı ve “Tamam, senin amcığını yaracam şimdi!” deyip altıma aldım ve artık patlamak üzere olan yarağımı amına kökledim. Öyle derin bir ‘Ohhhhh!’ çekti ki, sikilmeyi nekadar özlediği belli oluyordu. Ben amına pompalarken nerdeyse mutluluktan ağlamak üzereydi. Altımda nekadar orgazm oldu bilmiyorum ama, ben sabaha kadar sikişmemin ve hapın da etkisiyle, ancak 45 dakika sonra amına boşaldım. “Ohhh erkeğim benim!” diyerek dudaklarımdan öptü ve sigara içmeye başladık.
Sigaralarımız bittikten sonra, Suna abla sikimi ağzına alıp, yine yalamaya emmeye başladı. Kadın gerçekten yarrak hasretiyle yanıyormuş, okadar iştahla yalayıp emiyordu ki, benim yarrak kazık gibi oldu. “Erkeğim boğa gibisin, sabaha kadar karı siktin, halen sikin demir gibi oluyor!” dedi. Konuşmaları yetiyordu zaten sikimin kalkmasına. “Orospummm benim, seni düşünerek siktim Rus karıyı sabaha kadar, şimdi sikim nasıl demir gibi olmasın?” dedim. Hoşuna gitmişti ona orospum demem, “Hadi sikicim, erkeğim, sik beni, doyur yarrağına!” dedi. Bacaklarını omzuma alıp, yanan amcığına kökledim. Abartısız 1 saate yakın, evire çevire, her pozisyonda siktim. Ben onu sikerken, o da beni tahrik edecek sözler söyleyip, daha çok azdırıyordu. “Orospumm, daha önce bu amı neden siktirmedin bana!” diyerek yüzüne tokat attım…
Attığım tokat ta hoşuna gitmiş ki, “Siz nezaman Klübe gitseniz, yabancı karıları sikeceğinizi bildiğimden, her seferinde seni düşünerek, amıma sokmadığım salatalık kalmadı! Ama oğlumun arkadaşısın, beni sikmezsin diye birşey söyleyemedim! Bundan sonra ben senin karınım, orospunum! Bundan sonra istediğin zaman gel sik orospunu, senin kölenim ben, erkeğim, sikicim!” dedi. Artık ikimiz de kopmuştuk, saçlarından tutup bunu domaltım. Belliydi sert sikişten hoşlandığı, kalçalarına tokat vurup, “Orospumm, seni götten sikmek istiyorum! Götünü yarmak istiyorum!” dedim. “Daha önce hiç yapmadım, yapanlardan duyduğuma göre çok acıyormuş, lütfen çok acıtma!” dedi. “Korkmana gerek yok, ben daha önce çoook göt siktim, canını yakmayacağım, çantanda krem var mı?” dedim. “El kremi var!” deyip, çantasından kremi çıkartıp bana verdi…
Kalçalarını elleriyle ayırttırıp, göt deliğine kremi sürdüm. Büzüğünün etrafını kremleyip masaj yaparken zevk almaya başladı, inliyordu. Hakikaten daha önce hiç sikilmemiş, dar ve küçüktü göt deliği, parmağımı soktuğumda bile, “Yavaş!” diye bağırdı. “Alıştırıyorum daha aşkım, birazdan götünün kızlığını bozacam!” dedim. Herhalde fazla parmakladım ki, sabırsızlandı, “Hadi erkeğim yarrağını sok götüme, sik götümü!” diye inlemeye başladım. Artık götü kıvama gelmişti, sikime de kremi sürüp göt deliğine dayadım. Yavaş yavaş kafasını sokup biraz bekledim. Suna abla bağırmamak için çarşafı yırtıyor, yastığı ısırıyordu. Acıtmak istemiyordum, ama böyle yavaş sokarsam, uzun süre acı duyacaktı, onun için kalanını bir seferde kökledim götüne. Attığı çığlık beni daha azdırdı ve hiç bekletmeden, hızlı hızlı pompalamaya başladım götüne…
10 dakika çığlıkları eşliğinde götünü siktikten sonra, götü alışmış, artık zevkten inliyordu, “Sik erkeğim, heryerim senin, dağıt amımı götümü, parçala beni, doldur döllerini götüme!” diyordu. Ben de artık fazla dayanamadım ve götünün içine patladım. İkimiz de yorulmuştuk, sigaralarımızı yakıp içtikten sonra banyoya girdik. Banyoda birbirimizi yıkarken, yine kalkan sikimi, “Kurban olurum ben bu yarrağa!” diyerek ağzına aldı, yalamıyor resmen yiyordu. Ben de ona hakkını verip aslan sütü içirdim. Döllerimin bir pendik escort damlasını ziyan etmeden hepsini yuttu ve sikimin içinde kalan döllerimi de, sikimi sıkarak çıkartıp yaladı…
Serkanla aramız halen bozuk, özellikle aramızı düzeltmiyorum ki, o sabahlara kadar tekbaşına Klüplerde yabancı karılara takılırken, ben evinde annesini rahat rahat sikiyorum :))
120 notes · View notes
tipitip213 · 10 days
Text
Hacer Abla (1)
Babamlar her yaz olduğu gibi kardeşimi de alarak köye gitmişler, ben ise birkaç dersten bütünleme sınavlarım olması sebebiyle şehirdeki evimizde yalnız kalmıştım.
Aslında üniversiteyi kendi memleketinde ailesinin yanında okuyan biri için iyi bir fırsat olmuştu benim için, rahat takılabilecektim. Ama işin kötü tarafı, hem sevgilim hem de bir çok arkadaşım bütünlemeleri olmadığı için memleketlerine gitmiş olduklarından günlerim çok sıkıcı geçiyordu...
Bir sabah telefon sesine uyandım. Arayan annemdi,
"Oğlum, Hacer ablanın hastanede kontrolleri varmış, sabah köyden ilçeye gitti, oradan da dokuz arabasına binip şehre gelecek, onu karşılayıver. Bugün muayeneye yetişemez, bizde kalır. Kontrolleri tahlilleri falan uzarsa belki birkaç gün daha kalabilir!" dedi.
Ben de sabah okulda işim olmadığını, onu hastaneye benim götürebileceğimi söyledim.
Hacer abla, babamın teyzesinin kızıydı, 34-35 yaşlarındaydı, yani benden 12-13 yaş büyüktü. Babamın anne tarafının birçok ferdi gibi uzun boylu, kilolu, sarışın ve renkli gözlüydü. Kendi boyumun 1.80 olmasından kıyaslayarak baktığımda boyu en az 1.75 olmalıydı.
Güzellikten ziyade sempatikliği ile öne çıkan sade duru ve çoğunlukla gülen bir yüzü vardır. Köye gittiğim zamanlarda, neşeli, kafa dengi ve bana karşı çok candan tavırlarıyla bir arada olmaktan en çok hoşlandığım akrabalarımdan biridir.
Ayrıca kimse bilmez ama, iri göğüsleri, kocaman yuvarlak kalçaları, dolgun bembeyaz bacakları ile benim çocukluktan ergenliğe geçiş dönemimin sultanıdır.
O dönemlerde ona hayran bakışlarımın farkına varmamış olma ihtimali olmadığından ve benimle yalnız kaldığında yer yer açık seçik esprilere kadar bile giden sohbetlerimizi sınırlandırmadığından dolayı da her hangi bir eyleme dönüşmemiş olan bu ilgimden onun da hoşlanmış olabileceğini düşünmüşümdür hep. Uzun zaman sonra bir araya geleceğimiz için oldukça sevinçliydim açıkçası…
Saate baktım, 10:00'a geliyordu. Hacer ablanın otobüsü 10:30 gibi terminalde olacaktı. Hemen hazırlanıp çıktım evden ve terminale gidip karşıladım.
Uzun zamandır görmüyordum, sarıldık kısaca hasret giderdik, bir taksiye atlayıp eve geldik. Pardüsesini portmantoya astı, eşyalarını da kalacağı misafir odasına koyduk ve mutfağa geçip oturduk.
Gül kurusu bir eşarp bağlamış, ondan biraz daha koyu renk bir kazak ile bileklerine kadar uzanan siyah bir maksi etek giymişti. Mavi gözleri, yuvarlak hatlı güler yüzü ile her zamanki gibi çok sempatik duruyordu karşımda...
Hemen sohbete başlamıştık, köydekileri, eşini, çocuklarını falan sordum. O da daha önce bir bayramda tanıştırdığım kız arkadaşımı, derslerimin nasıl gittiğini falan sordu.
Mutfağın dağınık olduğu dikkatini çekince, dur falan dememe kalmadan bulaşıklara girişmiş, iki dakikada mutfağı toplayıp çay suyunu koymuştu bile…
Çaylarımızı içmeye başladığımızda, nasıl olsa kimseler yok diyerek sigara da yakmıştı benimle birlikte. Eskileri yad ederek gülüp eğlenmiş, vaktin nasıl geçtiğini fark etmemiştik. Öğlen ve akşamı birleştirip yedik yemeğimizi. Sonra onu da kaldırıp,
"Hadi salona geçelim." dedim. Hacer abla,
"Sen geç, ben geliyorum..." diyerek odasına gitti. Bense salonda üçlü koltuğa uzanıp TV'yi açtım, kanalları karıştırmaya başladım. Bir süre sonra Hacer abla çiçekli pijamaları ve elinde çay tepsisi ile girdi içeriye,
"Yabancı değilsin nasıl olsa, rahatça oturayım dedim, üzerimi değiştirdim!" dedi. Ben de gülerek,
"Kafana göre takıl abla, resmiyet mi var aramızda!" diye yanıtladım onu. Çayımı verirken eğildiğinde gözüm ilişmiş iri göğüslerinin bir kısmını görmüştüm pijamasının içinden, sütyenini de çıkarmıştı.
Karşımdaki ikili koltuğa giderken ise iri kocaman yuvarlak kalçalarına takılmıştı gözüm, külodunun lastik izleri belliydi. Kendi çayını sehpaya koymak için eğildiğinde acayip tahrik olmuştum. Ve sonra o da ikili koltuğa yarı uzanarak yerleşti.
- "Enişteyle aranız nasıl abla, nasıl gidiyor hayat?" diye bozdum aradaki sessizliği.
- "Nasıl olsun, hep aynı işte, köy koşturması, hayvanlar, tarla, bağ bahçe, çocuklar falan derken günler geçip gidiyor işte..." diye yanıtladı.
- "Onu demiyorum kız, enişteyle aranı soruyorum!" diye güldüm. O da gülerek,
- "He o da aynı bağ bahçe, tarla işi gibi sırası geldiğinde yapılan bir iş oğlum, ne olacak!" dedi.
- "Ee? Eskiden hiç rahat vermiyor bu adam derdin, şikayet ederdin?"
- "O eskidendi, adam 40 yaşında yaşlandı!" diye kopardı kahkahayı. Sonra,
- "Sen neler yapıyorsun?" dedi.
- "Ben ne yapayım, evli değilim barklı değilim, karım mı var?" dedim gülerek.
- "Kandırma lan beni, karın yoksa sevgilin var, yemişsindir bir haltlar!"
- "Oluyor işte ufak tefek bir şeyler!" dediğimde güldü
- "Nasıl ufak tefek şeyler? Ablandan mı saklıyorsun, anlat hadi!"
- "Fırsat bulduğumuzda sevişiyoruz, elleşip öpüşüyoruz."
- "Hiç yapmadın yani?"
- "Yok abla, bu kızı yapmadım, zaten bakire."
- "Oğlum, bakireyse elleme ön tarafı, yarın bir gün bırakacak olursun kızı başınıza bela olur o iş."
- "Evet biliyorum, o yüzden dokunmuyorum ben de zaten."
- "Arkadan falan da mı yapmadın?"
- "Abla, onu zaten yapamam herhalde, birkaç kere denedim olmadı bir türlü, ben de kıyamadığımdan üstelemiyorum, işte sürttürerek falan idare ediyorum."
- "Niye kıyamıyorsun ki, bir iki yaptıktan sonra alışırdı aslında."
- "Bilmiyorum abla, ayıptır söylemesi benimki öyle çok uzun falan değil ama biraz fazlaca kalın... Enişte seni yapıyor mu hiç arkandan?"
- "Ayda yılda bir yapıyordu."
- "Alışkınsın yani?"
- "Hı hı!"
- "Canın yanmıyor mu abla, nasıl alıştın?"
- "İlk başladığında acıyor tabi, bir süre sonra genişliyor sanırım, alışıyorsun."
- "Peki arkadan da çok zevk alıyor musun abla?"
- "Alamadım, enişten istiyor diye kabul ediyorum sırf. Aslında zevk alacak gibi oluyorum, ama oraya gelemeden enişten işi bitiriyor."
- "Nasıl yani abla?"
- "Ablam, ilk önce acıyor, sonra içindekine alışmaya başlıyor deliğin, acı azalıyor zevk alır gibi olmaya başlıyorsun, ama o noktaya gelirken enişten boşalıyor, yani ilerisinde ne olduğunu anlayamadım hiç."
- "Hımm anladım, peki normali nasıl, yani önden çok zevk alıyor musun?"
- "Onda da aynı şey başıma geliyor, tam zevklenmeye başlamışken iş bitiyor. Eskiden de erken biterdi, ama içimden çıkmadan bir kere daha yaptı mı ben de zevklenirdim, ama artık ikinci de kolay kolay olmayınca yarım yamalak kalıyorum işte."
- "Ee ne yapıyorsun peki?"
- "Okşuyorum oğlum, enişten işini bitirip çıkardıktan sonra bazen bir iki parmağımı sokuyorum, yoksa nasıl yatıp uyuyayım o halde!"
- "Üzüldüm valla, bilirsin seni çok severim. Her konuda olduğu gibi bu konuda da çok mutlu olmanı isterdim."
- "Biliyorum ablam, ben de seni çok severim."
Konuşmamız eskiden hiç olmadığı kadar açık bir hal almış, eskiden sadece esprisini yapıp güldüğümüz şeyleri uzun uzun konuşmaya başlar olmuştuk.
Üçlü koltukta yan yattığımdan taş gibi bir hal alan yarağımı bacaklarımın arasına sıkıştırarak saklamıştım, sırtım koltuğun arkalığına dayalı, yüzüm ona dönük, dizlerim karnıma doğru çekilmiş, yan yatıyordum.
O da aynı benim gibi yüzü bana dönük ikili koltuğa yan yatmıştı. Utandığımdan elimi bacak arama atamıyordum, ama bacaklarımla kalın yarağımı sıkıştırıp bırakarak keyifleniyor, bir taraftan da sürekli olanları ve olabilecekleri sorguluyordum.
Resmen Hacer ablayı arzuluyor, yok yok sadece sohbet ediyoruz ne var bunda diye kendimi kandırıyor, sonra arzuluyorum işte ne olacak diye git geller yaşıyordum.
Akrabam ve evli olmasa neler yapardık şimdi diye kuruyor, yanlış mı yapıyorum bunları hayal ederek diyor, e akrabam olmasaydı bizim evde niye kalacaktı elin kadını, bu ortam nasıl olacaktı diye düşünüyordum sonra.
Ama en çok merak ettiğim şey kesinlikle şu an onun bunlar hakkında ne düşündüğü, kafasından neler geçtiğiydi. Acaba o da benim onu arzuladığım gibi beni arzuluyor muydu, hamle yapsam evet der miydi, o böyle bir şeyin aramızda olabilirliğini sorguluyor muydu gibi onlarca soru kafamda dolaşıyordu.
En sonunda onu tamamen kaybetmekten, onun samimiyetinden mahrum kalmaktan korktuğuma kanaat getirerek her hangi bir girişimde bulunmamaya karar vermiştim.
Sessizliği Hacer abla bozdu.
- "Hasan, niye sustun? Sıkıldın mı yoksa nerdeyse annen yaşında karıyla muhabbetten sıpa?"
- "Yok abla sıkılır mıyım, seninle konuşmayı çok severim bilirsin."
- "Ne bileyim oğlum, öyle susunca, bu sıkıldı benle muhabbetten, zaten azmıştır sevgilisini düşünüyordur dedim."
- "Yok valla ben halimden çok memnunum, emin ol şuan onu da düşünmüyorum!"
- "Kimi düşünüyor benim aslanım?"
- "Kimseyi!"
- "Öyle şeyleri konuşunca aklına düşmüştür dedim ne bileyim. Yok mu gideceğin bir kadın kız falan?"
- "Yok! Imm, şey.. var aslında gidebileceğim birileri de, şuan canım hiç kimseye gitmeyi falan istemiyor yani."
- "Hımm, tamam."
- "Abla ya, çok özel bir şey sorabilir miyim?"
- "Sor lan, özeli mi kaldı!"
- "Evet doğru diyorsun valla! Hiç eniştemden başka biri oldu mu?"
- "Senden başka sırdaşım yok, bunu da sana söyleyeyim, evet oldu bir kere."
- "Nasıl bir kere?"
- "Yani tek bir adam oldu, yani adam birkaç kere yaptı!"
- "Kim peki, nasıl oldu?"
- "15 yaşımda evlenmiş, 16 yaşımda da kocamı askere göndermiştim, işin tadını almış, ama yalnız kalmıştım. Kafa da bir karış havada, biraz çocuk biraz kadındım işte.
Köye yeni tayin olan bir öğretmen vardı Tahsin isminde, sen daha küçüktün hatırlamazsın, bir iki sene kaldı, tayini çıkıp gitti bizim köyden. İşte onunla olmuştu, birdaha da eniştenden başka kimse olmadı."
- "Nasıl başladı peki?"
- "Bir gün dere kenarındaki bahçeye gönderdi kaynanam Hayriye teyzen, domates salatalık biber falan topla gel diye. Ben de aldım bir sepet, indim bahçeye, topladım bir şeyler.
Dönmeden dere kenarına oturdum, çıkardım ayakkabılarımı, ayaklarımı suya soktum, çocuk aklı işte biraz oyalanayım da ev işlerinden ne kadar yırtsam iyidir, görümcelerim çok çalışsınlar dedim!
O ara bir baktım bizim yeni öğretmen dere kenarından yürüyerek geliyor, suya taş atarak falan. Yakışıklı çocuktu, boylu poslu esmer biriydi.
Yanıma gelince durdu, ne yaptığımı, ismimin ne olduğunu falan sorunca bir an heyecanlandım. Bırak yabancı bir adamı, köyün oğlanlarıyla da öyle oturup muhabbet etmek mi var o zaman.
Domates falan topladığımı, adımın Hacer olduğunu, dinlendiğimi söyledim utana sıkıla. Okuyup okumadığımı falan sordu. Orta okulu bitirip evlendiğimi söyleyince biraz şaşırdı, kaç yaşında olduğumu sordu, ben de 16 diye yanıtladım. O ara yanıma oturdu, ben biraz toparlanıp yana kaydım.
"Korkma ya sadece sohbet ediyoruz niye kaçıyorsun?" dedi. Utandım iyice,
"Görürlerse çok kötü olur dayak yerim" falan dedim.
"İyi o zaman, şu çalılıkların o tarafta oturalım da kimse görmesin bizi…" dedi gülerek. Ben de hiç ikiletmeden sessizce kalktım arkasından, gidip oturduk oraya.
Hiç konuşmadan eğilip öpmeye başladı beni. Neden bilmiyorum, büyülenmiş gibi hiç sesimi çıkarmıyordum.
Ellemeye, her yanımı okşamaya başladı. Sonra yere sırt üstü uzandığımı, şalvarımın ve donumun sıyrıldığını ve inlemelerim duyulmasın diye dudaklarımı ısıra ısıra becerildiğimi hatırlıyorum. Çarçabuk olup kısa sürede bitmişti."
- "Nasıldı peki, kocanla kıyasladın mı?"
- "Hayır, hiç o kısmını düşünmedim, yasak bir şey yapıyorduk, onun heyecanı vardı sanırım sadece. Aleti nasıldı, kocamdan iyi mi yapıyordu hiç hatırlamıyorum bile…"
- "Sonrası nasıl gelişti?"
- "Pek fazla konuşmadan toparlanıp kaçar gibi ayrıldım oradan. Eve girince iş güç, kaynana dırdırı falan unutuvermiştim bile. Gece döşeğime yatınca aklıma gelmişti.
Yaptığım çok günah diye düşündüm, korktum cehennemlik olacağım diye, iyi ki yakalanmadık dedim, halimiz nice olurdu diye içimden geçirdim."
- "Canın istemedi mi tekrar?"
- "İstemez mi! Korku, utanma falan geçti bir süre sonra, elim bacak arama gitti, öyle uyumuşum. Aradan günler, haftalar, aylar geçti bir kez daha denk geldik dere kenarında, aynı yerde yeniden yaptı."
- "Gene mi konuşmadınız doğru düzgün?"
- "Yok gene konuşmadık, sessiz sedasız bakışarak hallettik işimizi. Sonra o tayin olup gitmeden bir kez daha oldu ve bitti her şey. Sonra kimseyle hiçbir şey olmadı hayatımda."
- "Özlüyor musun?"
- "Yok be yavrum, adamın tipini bile hayal meyal hatırlıyorum, beşer dakikalık şeylerdi zaten."
- "En azından anın olmuş işte!"
- "Evet!"
- "Abla uykun geldi mi, yatacaksan çeneye tutmayayım seni?"
- "Yok uykum, iyiyim böyle, senin geldiyse git yat ablam."
- "Yok abla benim de uykum, hem ne güzel sohbet ediyoruz, seninle böyle fırsatı bir daha kim bilir nasıl buluruz."
- "Doğru diyorsun, uyku bastırana kadar oturalım o zaman."
- "Evet, oturalım abla."
- "Hasan, sen en son ne zaman bir şeyler yaptın?"
- "Bu kız arkadaşımla bir hafta önce yaptık abla. Babamlar köye gittikten bir gün sonra onu buraya eve getirdim, zaten ertesi gün de memleketine gitti."
- "Eee, neler yaptınız anlatsana."
- "Dediğim gibi abla, öpüşüp elleşiyoruz, sevişiyoruz sadece."
- "Anlat işte, tam olarak neler yapıyorsunuz."
- "Hımm, ayrıntıları merak ediyorsun yani?"
- "Evet, ama utanıyorsan anlatma."
- "Yok abla utanmıyorum, anlatırım da, ben de sen ayrıntıları bilmek istemezsin diye düşündüğümden kısa keserek geçmiştim."
- "Yoo anlat."
- "Tamam o zaman. Bu son seferinde bize geldiğinde üzerinde tek parça dizlerine kadar yazlık bir elbise vardı, biraz sohbetten sonra burada yan yana otururken öpmeye başladım, bir taraftan da okşamaya. Bir süre sonra onun elleri de sırtımda ensemde dolaşmaya başladı, yavaşça kaldırdım yatağıma gittik, bir çırpıda soydum."
- "Sütyenini, kilodunu da mı?"
- "Hı hı, onları da çıkardım."
- "Nasıl bir şeyler giymişti?"
- "Bak bunları sorup beni heyecanlandırıyorsun, sanki kadın çamaşırlarına olan ilgimi biliyorsun abla!"
- "Yok, bilmiyordum! Nasıl bir ilgi bu?"
- "Ne bileyim abla, özellikle böyle dantelli falan külotlar, sütyenler çok tahrik ediyor beni, bazen milletin ipte asılı donları bile etkiler."
- "Alemsin Hasan!"
- "Ama en çok yeni çıkarılmış olanlarını görmek azdırır!"
- "Nerden buluyorsun oğlum yeni çıkarılmışı?"
- "Yani kız arkadaşlarımınkileri falan çıkarınca hemen elimden bırakmam. Ellerim, koklarım, şeyime falan sürerim!"
- "İlahi Hasan, bir yaşıma daha girdim valla!"
- "Sen nasıl şeyler giyiyorsun peki abla?"
- "Ben de öyle tam köylü işi don giymem, benim de hoşuma gidiyor öyle dantelli şeyler falan onlardan alıyorum."
- "Eniştemin gözü bayram ediyor yani!"
- "Yok lan, görmüyordur bile o, yatağın içinde karanlıkta çıkarıveriyorum, yapmak istediği zaman. Pek donuma gömleğime baktığını görmedim!"
- "Şimdi nasıl bir şey var içinde abla?"
- "Çok mu merak ettin?"
- "Evet abla, kızmıyorsun değil mi?"
- "Kızmıyorum da, benim donumdan ne olacak, sen kim bilir nasıllarını görüyorsundur kızlarda."
- "Olsun merak ettim gene de, söyle sen!"
- "Ne söyleyim lan, al bak çok merak ettiysen!" deyip birden ayağa kalktı ve çiçekli pijamasını az sıyırıp külodunu gösterdi.
Krem rengi, önü dantelli slip tarzı bir külottu. Ayrıntılarını fazla göremeden hemen toparlayıp pijamasını yeniden aynı şekilde uzandı yerine...
- "Ee Hasan, kızla neler olduğunu anlatıyordun."
- "He tamam abla, iç çamaşırlarını çıkarıp yatağa yatırdım sırt üstü, ben de hızlıca soyunup uzandım yanına ve öpüp okşamaya başladım."
- "Orasına da elliyor musun?"
- "Neresine abla?"
- "Anladın lan sen!"
- "Yoo anlamadım abla!"
- "Amına lan! İlla söylettin bana!"
- "Hımm, evet elliyorum tabi."
- "Devam et!"
- "Biraz dudaklarını öptükten sonra boynunu falan da öpüp memelerine indim, memelerini yalayıp emdim bir süre, elim de bacak arasında, okşuyorum."
- "Hımm, ıslandı mı kızın amı hemen?"
- "Evet, çabucak ıslanıyor! Seninki?"
- "Benimki de çabuk ıslanır! Devam et, sonra?"
- "Sonra, göbeğini falan yalayıp aşağıya doğru indirdim başımı."
- "Nereye, bacaklarına mı?"
- "Hem bacaklarına, hem de bacak arasına."
- "Nasıl oğlum, kasıklarını falan da mı yalıyorsun?"
- "Evet, amını da yalıyorum!"
- "Lan get orası da mı yalanır, pis!"
- "Olur mu abla, görsen nasıl zevk alıyor kızlar bundan, resmen kıvranıyorlar!"
- "Öyle zevk mi olur lan, ben yalatmam hayatta!"
- "Öyle deme, ver bir gün eniştemin ağzına da gör!"
- "İyy, istemem!"
- "O zaman sen enişteminkini de hiç yalamamışsındır?"
- "Tabi ki yalamadım, olur mu öyle şey, iyyy!"
- "Çok büyük zevkleri kaçırıyorsun valla!"
- "Kalsın, kalsın öyle zevk!"
- "Keyfin bilir abla!"
- "Ee, sonra ne yaptın?"
- "Kız iyice kıvranınca üzerine uzandım, benimkini bacak arasına yerleştirip sokmadan sürttürdüm bir taraftan da dudaklarını öperek."
- "Gelmedi mi seninki?"
- "Yok abla içine giremediğim için gelmiyor hemen, sonra yüzüstü çevirdim. Genelde bu şekildeyken gelirim ben."
- "Nasıl yani?"
- "Aynı şekilde uzanırım üzerine, benimkini iyice tükürükler ıslatırım öyle yerleştiririm kalçalarının arasına, sürte sürte gelirim!"
- "Oraları dölleyip kızı hamile bırakma bir de, içine miçine kaçar!"
- "Dikkat ediyorum abla, tam geleceğim sıra kalkar ya avcuma ya da sırtına falan boşalırım!"
- "O gün de öyle sürterken mi boşaldın?"
- "Evet, sürterken benimki deliğine dayandıkça çok canım istedi."
- "Neyin dayandıkça?"
- "Benimki işte abla!"
- "Neyin lan, utanmaya mı başladın?"
- "Yarağım ya!"
- "Kızın götü de güzel tabi şimdi!"
- "Seninki kadar değil abla!"
- "Git eşşek dalga geçme, benim götüm değirmen taşı gibi, neresi güzel olacak 35 yaşında kadının!"
- "Kendine haksızlık etme abla, sen halen bu kızları cebinden çıkarırsın!"
- "Eşşek! Ee, sonra ne yaptın?"
- "Başladım yalvarmaya, hadi bir kere ver arkadan yapalım falan diye."
- "Eee?"
- "Olmaz, çok acıyor falan diye itiraz etti önce, ben de deneyelim çok acırsa bırakırım diye ikna ettim."
- "Orospuya bak sen! Versene, benim aslanımı niye üzüyorsun!"
- "Tabi abla, da öyle hep veren bulsam keşke!"
- "Sonra ne oldu?"
- "Kalktı altımdan, gidip çantasından el kremini aldı geldi, uzandı yeniden önüme, eline krem alıp biraz sürdü göt deliğine, sen de kremle diyerek bana uzattı, ben de iyice kremleyip uzandım üzerine."
Artık Hacer ablanın bakışları baygınlaşmış, bir eli de bacaklarının arasında kilitlenmişti. Benim bacak aramda kütük gibi olan yarağımı sıktığım gibi, o da elini sıkıyordu.
- "Eee, devam etsene!"
- "Üzerine uzanınca hafif belimi kaldırdım, bir elimle yarağımı tutup kremden iyice kayganlaşmış göt yanaklarının arasına yerleştirip deliğine dayadım."
- "Sikseydin bir güzel orospuyu!"
- "Yok abla ya nerde, başı bile girmeden bastırmamla acıyor bırak ne olursun, yapmayalım, ben vazgeçtim falan demeye başladı. Çok istiyorum öyle boşalmayı falan dedim ama razı edemedim.
"Hadi kremleri yıka gel, emerek yalayarak boşaltayım" deyince, kalkıp koştum hemen banyoya, nasıl olsa o da çok hoşuma gidiyor. Bir çırpıda sabunla yıkadım geldim.
Oturdum yatağıma, o da kalkıp yerde diz çöktü, tuttu yarağımı dibinden, yalayıp emmeye başladı. Zaten hepsini ağzına sığdıramadığı için anca ucunu emiyordu. Bir taraftan ucunu yalayıp emerek, bir taraftan eliyle sıvazlayarak getirdi beni, ağzından çıkardığım gibi memelerine fışkırttım döllerimi."
- "Yarasın koçuma!"
Bunları konuşurken Hacer ablanın kalın dolgun bacakları ile elini sıkıştırıp bırakmalarının hızlandığı, gözlerinin kaydığı, ara ara dudaklarını ısırdığı gözümden kaçmamıştı.
Şu an yapacağım bir hamlenin evetle sonuçlanacağına neredeyse emindim, ama gene de atağa geçmedim. Böyle bile olması, yani şuan yaşadıklarım, deli gibi isterken bir şey yapamadan karşılıklı kudurmamız bile inanılmaz hoşuma gidiyordu. Durumu hiç bozmak istemiyordum. Akışına bıraktım...
- "Hasan?"
- "Efendim abla?"
- "Çok merak ettim..."
Bir an yarak yalamayı, am yalatmayı merak ettiğini düşünerek sordum,
- "Neyi abla?"
- "Aman boş ver, kızarsın sen şimdi."
- "Yok abla niye kızayım, ne merak ettiysen sor!"
- "Bak sonra kızarsan, darılırsan, yanlış düşünürsen çok üzülürüm."
- "Yok abla ben senden gelecek hiçbir soruya kızmam da gücenmem de, sor lütfen!"
- "Ben de senden gelen sorulardan gücenmem ablam."
- "Ee hadi sor o zaman abla, neyi merak ettin?"
- "Yarağını… Çok kalın diyorsun ya, merak ettim nasıl bir şey olduğunu."
- "Göstereyim mi?"
- "Bilmem ki..."
Birden ayağa kalkıp altımdaki eşofmanı ve boxeri indiriverdim, dimdik ok gibi çıktı ortaya benim yarak. Hacer ablanın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Sonra toplayıp donumu uzandım yeniden.
- "Oğlum bu harbiden çok kalınmış, neredeyse bileğim gibi!"
- "İşte böyle bir şey abla!"
- "Şimdi anladım kızların derdini, nasıl girecek bu ufacık kız götlerine, hadi karı olsa neyse!"
- "Karılarınkine girer diyorsun yani?"
- "Ya ne bileyim oğlum, öyle bile zor olur gibi ama, en azından yaş ilerledikçe bollaşırdır biraz, zamanla da yapa yapa alışır, arkadan girer herhalde."
- "Enişteminki nasıl abla?"
- "Seninkinden biraz uzun onunki sanırım, ama kalınlığı bunun yarısı kadardır."
- "Enişteminki benimki gibi olsaydı verir miydin gene de arkanı?"
- "O anlamaz ki acıyor bırak falan dememden, yapar geçerdi canı istedikten sonra."
- "Tamam da, sen ister miydin?"
- "Sırf meraktan denemeyi isterdim!"
- "Öyle kızlar gibi nazlanıp vermemezlik etmezdin yani?"
- "Tabi ki canım, öyle canı azcık mıyım ben!"
- "İlahi abla! Abla?"
- Efendim aslanım?"
- "Ben de en çok neyi merak ediyorum biliyor musun?"
- "Neyi lan sıpa, ablanın amını mı?"
- "Onu da görsem hayır demem ama, en çok götünü!" Hacer abla gülerek,
"Sapık seni!" dedi ve ayağa kalkıp arkasını dönerek çiçekli pijamasıyla krem rengi külodunu biraz sıyırıp gösterdi o kocaman, yuvarlak, bembeyaz götünü. Resmen bayılacak gibi oldum, dibim düştü, hiç göt görmemiş gibiydim.
Nasıl olmayayım, ergenliğe girdiğim günden beri elbiselerin üstünden hayranlıkla baktığım o iri kalçaları şimdi çıplak görmüştüm.
Hacer abla pijamasını ve külodunu toplayıp yeniden uzanırken bacaklarımın arasında sıkıştırdığım yarağım kendini bırakıvermişti, 22 yıllık hayatımda ilk defa elimi bile hiç sürmeden boşalıverdim.
Hem saatlerdir süren konuşmalarımıza, hem de o hayallerimdeki bembeyaz götü görmeye daha fazla dayanamamıştım. Bacak aramdaki ıslaklık görünmesin diye endişelenirken, bir taraftan da, o ne haldedir, acaba onun da bacak arası ıslanmış mıdır diye geçiriyordum kafamdan.
Vay be hayallerimin kadını, hacer ablam elini bile sürmeden boşaltmıştı beni.
39 notes · View notes
veteranpatron · 10 days
Text
Tumblr Esra (Bölüm-8)
Bana dönüp nefes nefese "naptın bana öyle beni mahvettin gerçekten" dedi. Merve'yi öperek götünü ve memelerini ellemeye devam ettim. Kendimi 2. postaya hazırlıyordum. Merve'yi tekrar sikmeyi çok istiyordum. Memelerini elliyor yalıyordum bir yandan da amıyla oynamaya başladım. Merve tepki vermiyordu düşünüyor gibiydi. Durup ne oldu diye sordum.
M: Esra benim en yakın arkadaşım bunu ona nasıl yaptım?
H: aşk işte sevgilim insana neler yaptiriyor.
M: ama o bunu hak etmedi. Bundan sonra ne yapacagiz Hakan?
H: Esra'dan ayrilacagim
M: olmaz sakın birseyler oldugunu anlar. Onunla sevgili olmaya devam etmelisin. Hiçbir şey olmamış gibi davranmalısın yoksa anlar. En azından bir süre daha.
Bana göre hava hoştu 2 kızı birden sikicektim. Hiç itiraz etmeden kabul ettim Merve'nin dediklerini. Merveyi ellemeye devam ediyordum sikim sertleşmişti tekrar.
M: aşkım mahvettin beni amım çok acıyor sarılıp uyuyalım mı?
H: askim bu sekilde uyuyamam o zaman agzınla boşalt beni hadi.
Diyip dudaklarına bir öpücük kondurdum.
M: yani ben hiç yapmadim daha önce agzima alamam o yüzden midem bulanir.
H: askim birsey olmaz bana verecegin zevk icin yap hadi birtanem.
M: yapamam Hakan uzatma hadi uyuyalim.
Çırılçıplak sarılıp uyumaya çalıştık. Merve rahatlıkla uykuya daldı gerçekten de çok yormuştum onu. Beni sinirlendirmiş olması çıplak olmamız Merve'nin memeleri götü beni fena azdırmıştı ve sikim taş gibi duruyordu önümde. Sakinleşmeye çalıştıysam da fayda etmiyordu Mervenin o halinden dolayı. Bende Merve'nin yanından kalkıp üstümü giyinip odama gittim.
Esra bıraktığım gibi duruyordu. Amı götü kabak gibi açılmıştı. O kadar sese hiç yerinden bile kıpırdamayarak uyumaya devam etmişti. Esra'nın yanına gittim kafasını bana doğru çevirdim şortumu indirdim yarrağımı çıkarıp önce dudaklarına ve yüzüne sürtüp ağzını yarrağımla açarak sokmaya başladım. Hafif hafif git gel yapıyordum Esra uyanmamıştı biraz suratı değişmişti ve sanki ağzında ne olduğunu anlamaya çalışır gibi ağzını oynatıyordu. Esra'nın memeleri Merve ye kıyasla çok küçük kalıyordu.
Memelerini elleyerek ağzını sikmeye devam ediyordum. Esra çok derin uyuyor uyanmıyordu. Iyice kafasını çevirip yarrağımı ağzına sonuna kadar sokunca gözleri açıldı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ağzını sikmeye devam ediyordum ben. Esra gözlerini resmen açık tutamıyor yarı açık yarı kapalı yarrağımı emiyordu. Emerken uyuyakalmıştı daha doğrusu bayılmıştı alkolün etkisiyle ayık duramiyordu. Gırtlağına kadar sokmaya başladım ama Esra'dan tepki yoktu. Bir yandan amıyla oynamaya basladim. Esra eliyle elimi ittirmeye calisiyor agzindan yarragimi cikarmaya calisiyordu.
Agzi bosalinca "aşkim yapma" gibi birşeyler söylüyordu. Ama alkolün etkisiyle kelimeleri kayıyordu ve hiç gücü yoktu. Esra'nın üstüne gelip yarragimi amına hizaladım. Girmeye calisiyordum ama çok kuruydu bu yüzden giremiyordum. Bende Esra'nın çantasından nemlendirici alip güzelce yarragima sürdüm. Tekrar amına hizalayıp bu sefer bir çırpıda girdim. Esra'nın gözü açılıp beni gördü sonra yine kapattı.
Hızlı ve çok sert sikiyordum ama Esra sadece ıh oh of diye inliyordu istediğim tepkiyi sarhoş olduğu için alamıyordum. Esra'yı uyandırmaya başladım ağzına yarragimi sokuyor yanaklarını memelerini amını götünü tokatlıyordum. Böyle tokatlarla ve agzinin sinirini zorlayarak sikmemle 5 dakika sonra ayılmaya başladı.
E: yapma Hakan uykum var
H: kalk sevgilim kocan amcığa aç gel doyur kocanı.
E: bırak beni uyucam
H: kalk hadi seni sikmeden uyutmam seni
E: off ne azginsin ya zaten uyumadan sevismistik bu neyin azginligi
H: çok seksisin yavrum bak kazık gibi yaptın sikimi bu sik senin bunu indirmek de senin görevin
E: ımm öyle miymiş
Deyip beni öpmeye başladı. Eliyle de 31 çekiyordu. Yataktan inip ayakta durdum. Esra hemen yatagin ucuna gelerek yarragimi emmeye basladi. Bende onun amıyla oynuyordum iyice ayılmıştı. 2 dakika sakso çektikten sonra yatip amini acti ve eliyle salyalarını alarak amına sürmeye başladı. Sonra "gel askim bu ami parçala" dedi.
Böyle orospuca konuşması beni acayip gaza getirmişti. Bacaklarını omzuma aldım ve memelerinden tutarak santim santim girmeye başladım. Esra kısılmış gözleriyle bana bakıyor her santim girişinde dudaklarını ısırarak ah diyordu. Tamamını sokunca ona sarılarak öpmeye başladım dizleri memelerine değiyordu. Böyle ona sarılırken sikmeye başladım ağır ağır sikiyordum, yarrağımı amına her sokuşumda dudaklarını benim dudaklarımdan kaçırıp yüzümden tutarak ah aşkım çok iyi diyordu. Galiba bu pozisyonda çok fazla uyarıyordum onu. Bunu anlayınca sikişin dozunu arttırmaya ve sertleştirmeye başladım.
Esra sırtımı çiziyordu. "Oohhh çookk iyisin aşkım devam et devam et" diye inliyordu. Bende orospumu inlete inlete sikmeye devam ediyordum amına her girdiğimde Esra inliyor amına çarpan taşşaklarımdan şap sesi çıkıyordu. Esra'ya doğru iyice yüklenerek onu tam top pozisyonuna getirdim ve hızlıca sikmeye başladım. Esra ahhhh ayyy devam et askim ohh derken bir anda kendini arkaya doğru itmeye benden kurtulmaya çalıştı ve amı kasılarak yarrağımı dışarı itti. Nefes nefese kolunu ısırıyor bacakları deli gibi titriyordu. Boşalması bitene kadar onu öyle izledim.
Boşalması bitince onu bacaklarımdan tutup yeniden kendime çektim. Esra yorgun gözlerle bana bakıyordu. Yeni boşaldığı için sırılsıklamdı zaten amına yüklenince yarrağım kolayca girdi. Esra'dan yeniden ah sesi geldi. Sikmeye baslamistim yine bu sefer misyonerde sikmeye devam ediyordum. Esra beni yorgun gözlerle hayranlıkla izliyordu ve bir yandan da benimle konuşuyordu.
E: off çok güzel sikiyorsun askim sik beni
E: ahh dagit amimi yarraginla hadi durma
E: sik beni ah daha sert sik kökle askim doldur icimi.
E: ahhh çok güzel sikiyorsun karını off mahvettin beni
Ben bunlari duyunca gaza geliyor daha sert ve hizli sikiyordum Esra'yı. Alkolün etkisiyle de boşalmama daha çok vardı. Esra'nın kafasını tutup kendime doğru çekerek ona amını nasıl siktiğimi gösteriyordum.
H: bak kocan nasil sikiyor amini iyi bak orospu.
E: ah ah ah evet evet askim evet cok güzel sikiyorsun evet
H: çok güzel inliyorsun orospum al amına of
E: çok güzel sikiyorsun bu yarraksiz yasayamam artik.
Kafasini birakip memelerini tokatlamaya basladim. Yarragimi amina her soktugumda bir memesine tokat atiyordum sonraki soktugumda digerine tokat atiyordum. Esra "ah acıttın aşkım yavaş" diyordu ama ben umursamayip ayni ritimde devam ediyordum. Memeleri kıpkırmızı olmustu Esra ellerini memelerine koyup "askim cok acidi dur" dedi. Bunun üzerine yüzüne bir tokat atıp boğazını sıkıp hızlıca sikmeye basladim Esra afallamisti gözlerimi gözlerine kitleyip hızlıca sikmeye basladim. Esra cildiriyor beni öpmeye calisiyordu ama öpmesine izin vermiyordum bogazini sikarak ona bir orospu gibi muamele yapiyordum.
Esra çığlıklar atarak "Hakan Hakan Hakan askim devam et ah ah ah" diye inleyerek boşalmaya başladı. Boşalması bitince amına tokat atarak "domal" dedim.
E: askim cok yoruldum bosal artik lutfen
H: seni daha götünden sikmeden boşalmam bugün askim. Deyip yeniden memelerine birer tokat attim.
Esra dönüp domaldi. Prezervatifi takıp Esra nın önune geldim. "Güzelce salyalarını akıt askim bakalim" dedim. Hemen saksoya geçti ve yalamaya basladi bende hafiften götüyle oynuyor onu hazirliyordum. Esra iyice gaza gelip sonuna kadar sokuyor tüm salyalarini birakarak geri geliyordu.
Yeter dedim ve arkasina gectim. Götüne biraz nemlendirici sürüp yarrağımın basını dayadım. O kadar dardı ki yarrağımı sımsıkı kavrıyordu. Zorla da olsa başını sokmuştum. Başını sokmamla beraber Esra ortalığı yıkmış bana "lütfen çıkar aşkım çok acıdı çıkar nolur çıkar" diye yalvarmaya baslamisti. Sesi ağlamaklı geliyordu. Biraz daha ittirmemle bağırarak kaçmaya çalıştı ama belinden tutuyordum.
E: aşkım nolur çıkar nolur çok acıdı nolur başka gün yap arkadan nolur çıkar şimdi.
Bana böyle yalvarması ve aşırı dar olması boşalmamı getirmişti. Inanilmaz bagiriyordu Merve şu ana kadar uyanmadiysa bile biraz daha ittirirsem uyanabilirdi bu nedenle Esra'nın götünden çıktım. Çıkmamla birlikte yatağa yığılıp götünü tutarak ağlıyordu. Prezervatifi çıkarıp yarrağımı ağzına götürdüm.
H: hadi askim boşalt beni
Esra şaşkınlıkla bakıyordu biraz yalamaya basladi ama cok isteksizdi belliki canini cok yakmistim. Yataga yatip kafasindan bastirarak deepthroat yaptirmaya basladim. Bana yaklaşık 3 dk öyle sakso çektikten sonra ağzının içine boşaldım. Boşalırken galiba çok ittirdim ve Esra bir anda banyoya koşarak gidip kusmaya başladı. Yanıma geldiğinde
E: götüm çok acıdı neden durmadın insan sevdiğine kıyamaz dururdu orada
H: yavrum ben seksi böyle seviyorum hala alışamadın mı?
E: beni gerçekten seviyor musun?
H: tabi seviyorum askim. Sacmalama gel bakiyim yanima.
Esra yanima yatti ve sarilarak uyuduk.
18 notes · View notes
huzun1u-b1r-sask1n · 2 months
Text
15.02.2024
Seninle tanıştığım ilk zamanlar geldi aklıma. Lise üçün başları. Nasıl salakça bir heyecan oluşmuştu üstümde. Senin yanında saçma sapan bir şey yaparım da gülünç duruma düşerim diye aylarca hep kasmıştım kendimi. Bana gülersin diye. Senden o kadar hoşlanıyordum ki konuşmaya bile çekiniyordum halbuki aynı sınıftaydık konuşacak sohbet edecek birçok şey vardı doğal olarak. Ama utandım işte ne bileyim. Seninle aynı sınıfta olmak ve 2 sıra arkamda oturuyor olman bana hiç yardımcı olmuyordu. Heyecan yapıyordum. Elim ayağım birbirine dolaşıyordu. Yere hep bir şeyler düşürüyordum sen aklıma geldikçe. Sürekli bir bahaneyle arkama dönüyordum maksat az da olsa göreyim seni. Ne yapayım benimki de böyle komik bir şeydi işte. Özellikle akşam okuldan eve dönmeyi çok severdim ben. Tüm öğrenciler gibi eve gittiğim için değil, onunla aynı otobüste belki yan yana gideceğim için çok mutlu olurdum. Otobüste onu izlerdim. Güneş yüzüne vururdu o zaman açık kahve gözleri daha bir parlardı. Daha bir severdim onu. Rüzgar düz kumral saçlarını uçururdu kokusu gelirdi bazen. Daha çok hayran olurdum ona. Şimdi düşününce sanki çok uzun yıllar geçmiş gibi geliyor. Belki de bu güzel şeylerin üstüne çok üzüldüm çok kırıldım çok gözyaşı döktüm diye çok uzaktaymış gibi geliyordur bilemiyorum. Şu an arkamı dönüp baktığımda tek gördüğüm boşa geçen iki sene. Bu kadar uğraşın sonu bu kadar gözyaşının çabanın sonu bu olmamalıydı diye düşünüyorum. Ben seni gerçekten sevmiştim ama bazen bir şey yapamayız. Bazen sevgimiz tek başına yetmez. BAZEN KARŞINDAKİ DE ÇABALAMALIDIR. Bazen olmaz yani. Ben bunu hak etmedim. Benim sana karşı sevgimin karşılığı bu değildi anlıyor musun ? Tamam kimse kimseyi sevmek zorunda değil ben buna bir şey demiyorum zaten. Benim seni sevmek için bir nedenim yoksa senin de sevmemek için olabilir ben kızmıyorum kızmadım da zaten üzüldüm. Ama benim en çok üzüldüğüm son yaşadıklarımızdı biliyor musun ? Ben bu son yaptıklarını kendi içimde hala daha tam yedirememişken o zaman bile sana karşı bir şeyler hissediyor oluşumdu beni parçalayan. Arkamdan söylediğin sözler kulağıma geldi ve sen ben duyayım diye bunu ortak arkadaşımıza -benim en yakın arkadaşım- söyledin. Gelsin Yağmur bak o senin hakkında böyle böyle dedi desin diye sen o kadar kırıcı konuştun ki. Şimdi hiç bir şey olmamış gibi ayrı yollardayız kendi önümüze bakıyoruz. Ama merak ediyorum sen de ara sıra durup arkana bakıyor musun ? Bakıyor olsaydın benim ne halde olduğumu görürdün. Gerçekten bakıyor olsaydın bana benimle böyle oynamazdın kırmazdın kalbimi gururumu.
Neyse işte rehberde gördüm ismini konu nerelere geldi. Ne komik değil mi ? Evini biliyorum gidemiyorum, numaran var arayamıyorum, mesaj at desen atamıyorum. En komiği de telefonumdan numaranı silemiyorum. Daha doğrusu yapmak istemiyorum bunları. Ben şu an toparlanıyorum. Bu hadi deyince olacak bir şey değil zamanla olacak. Kalbimdeki yara belki tam geçmeyecek ama ufak bir sızı olarak kalacak. Bazen yine acısını hissettirecek ama şimdiki kadar yakmayacak canımı.
Gitmeden bir şarkı bırakmak istiyorum belki aranızda dinleyenler vardır. Herkese İyi geceler dilerim...
youtube
21 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 4 months
Text
Brels ve Kahve hakkında
Eveet, merhaba merhaba ve merhaba sevgili arkadaşım. Şu an bu satırlara başladım, ne hakkında yazacağımı bilmiyorum o yüzden başlıkta da "Şimdilik başlıksız" yazıyor. Belki kalır, bilmiyorum bi sevdim gibi ama değişebilir. İyi olmak üzerine, depresif düşünceler üzerine, bazen evrene serzenişlerle ve farklı dışavurumlarla burada seninle çok konuştuk, seni de bu konuda fazlasıyla darladım gibi hissediyorum. O yüzden bugün biraz konu değiştirelim, biraz bu düşüncelerden, bu ülkeden, bu gezegenden uzaklaşalım istiyorum. Zihnimdeki uçsuz bucaksız uzaydaki Pandoria Galaksisinde, ufacık bir yıldız sisteminde misafir edeceğim seni bugün eğer sıkılıp erkenden gitmeyi seçmezsen.
Kalmayı seçtiğini görmek mutluluk vericii. Sen koltuğuna otur, geminin kumandası zaten yapay zekada. Ben de kahveleri hazırlayıp müziği koyayım, çok da acele etmeden, uzayın güzelliğini kaçırmadan devam edelim yolumuza. Yalnız dikkat et kahve biraz fazla sıcak, yakmasın.
Burayı inşa etmek epey zamanımı aldı, hala bitmiş değil aslında. Yer yer eklemeler yapıyorum, birkaç yaşam formu eklemeyi düşünüyorum şuradaki galaksiye. Şu sağdakinde yakında bir süpernova yaşanacak ama umarım sağlam kurtulurlar, oradakileri geliştirmeyi biraz unutmuş olabilirim çünkü, heheh. Neyse, geçelim hemen, ben şu gemiyi hızlandırayım..
Tumblr media
İştee başyapıtım, Pandoria Galaksisi.. Her seferinde biraz daha aşık oluyorum bu manzaraya, kaostan doğan bu güzelliği şans eseri ortaya çıkardım. Normalde bu kadar canlı bir tonda olmayacaktı, kıvamını tutturayım derken fazla koydum malzemeyi.. İyi ki de öyle olmuş tabi, insanlardan sıkıldığımda burası bana çok güzel bir sığınak oluyor. Hadi gel yavaşça gezegene inelim.
Tumblr media
Bu yıldız sistemine Sandrow adını vermişti yerlileri hemen hemen 350 yıl kadar önce. En azından bu gezegendekiler tabi heheh. Gelelim gezegenimizeee. Çok sevdiğim bir öyküsü var buranın. Bundan yaklaşık 2700-2800 yıl önce bu gezegen savaş yeriydi bildiğin. Mükemmel ötesi bir cehalet vardı gezegende. O kısım pek anlatılmaya değer bir şey değil, saçma taht savaşları işte, koltuk sevdalıları, yapacak bir şey yok.
Neyse neyse, bu savaş tabi iyice kontrolden çıkınca dedim ki buna bir müdahale etmek gerek. Ben oluşturmadım mı lan burayı oldum bi'. Gittim gezegene, dedim ki ya siz bu savaşı bitirirsiniz, ya da ben tüm silahlarınızı yok ederim, galaksiye karşı savunmasız kalırsınız. Yapman guzum, savaşman guzum dedim. Başta bi' sallamadılar tabi ama nükleer silahları bir anda kaybolunca biraz daha ılımlı hâl almaya başladılar. Tam olarak her şey o noktada değişti işte.
Çünkü zorunlu olarak yaptıkları dinleme, aynı yerde bulunma olayı onları karşı düşünceyi de anlama, dinleme yetisini kattı yavaş yavaş. Tabi epey uzun ve sancılı oldu bu süreç. 200-250 yıl falan neredeyse. Sonrasında o uzun soluklu barış dönemi başladı, o zamandan beri durumlar daha iyi gezegende. Şimdi birazdan halka karışırız, daha iyi anlarsın demek istediğimi.
Tumblr media
Eee şöyle bir dolaş bakalım, biraz halka karış, dedikodularını dinle, bir şeyler alacak olursan benim hesabıma yazdır ben hallederim hehe. Merak etme, uzay gemisinin etki alanındasın, çeviri gibi derdin olmayacak, orası teknolojinin derdi. Ben tam burada bekliyorum, söz karışmayacağım gezintine, salça olmak da yok.
Eveet, gezip tozman bittiysee, ooo bakıyorum da Brelslerden de kapmışsın hemen görünce. Aramızda kalsın kahve yanında çok iyi gidiyor ama burada kahve içmek ölüm cezası sebebi. Sebebini yolda anlatırım. Atla atla gidelim hemen..
Tumblr media
Aaay ay, öyle işte sevgili arkadaşım. Biraz farklı bir yer gör, kafamız dağılsın istedim. Umarım senin için keyifli bir yolculuk olmuştur. Brelsleri kahveyle denemeyi unutma, bir de buzdolabında tutma, çok kötü kokuyor öyle olunca, acı tecrübe edildi... Kendine çok dikkat et lütfen, bir sonraki yolcuğumuz için şimdiden sabırsızlanıyoruum, hadi baybaay!
21 notes · View notes
Text
13.05.2024
Sevgili tumblr,
Öncelikle nasılsın? Evet bu satırları okuyan sen nasılsın? Siz demiyorum çünkü bu uygulamada olanlar bence genelde yalnız olanlar. Çevresi çok kalabalıkken bile yalnız olanlar. Görünmezler. Beni sorarsan ben iyiyim gibi. Sınav haftası başlıyor. İlk kez bu kadar stresliyim sebebini bilmiyorum. Test kitapları,proje ödevleri,gitarla alakalı şeyler falan beni yoruyor. Yani bu hafta çok yoracak. Ve biraz hasta olucakmışım gibi hissediyorum. Geçen sınav haftasında hastaydım ve notlarım çok düşmüştü. Bu seferde öyle olsun istemiyorum. Umarım uyuyunca geçer. Her zaman uyuyunca geçer diyerek kaçıyorum bişeylerden ama bazen geçmiyor. Daha ağrılı oluyor. Uzun zamandır rüya bile göremiyorum ve söylemeliyim ki o hissi özledim. Neyse bugün sabah kalktım kahvaltı hazırladım. Ve şaşırtıcı ama dağınıklığımı toparladım. Odama girip bi kavanoz turşuyu bitirdim. Anlamsızca çok yedim. Neyse akşam biraz ders çalıştım. Sonra arkadaşım aradı. Bi etkinlik mi ne varmış. Sende başvur falan dedi. Motivasyon mektubu yazdım. Olmuştur umarım. Açıkçası etkinlik haftaiçi ve devamsızlık yazılır mı bilmiyorum. Devamsızlık hakkım doldu çünkü. Ama arkadaşım etkinlik olduğundan ve bir okulda olacağımızdan sorun olmaz dedi. Umarım cidden olmaz. Neyse öyle yani. Yarın kütüphaneye gidicez. Anlatırım. Sonra anlatmam gerekirki benim bi tane çok tripli bi arkadaşım var. Farkediyorumki aile hayatı biraz sıkıntılı. O yüzden onu sürekli alttan alıp triplerini çekmeye çalışıyorum. Kimse bana yapmadı ama olsun. Ben yapıyorum. Neyse işte ben arkadaşımla konuşarak motivasyon mektubunu yazarken o hem gruptan hemde özelden yazmıştı. Gruptaki sese baktım ama dinlemedim. Mesaj atmış seni sikerim diye.Dmndmdmdmf. Bende yazdım bi saniye sonra dönücem diye. Yarım saat sonra döndüm ama mesajıma bakmadı.Umarım uyumuştur ve yarın okula gittiğimde bi triple karşılaşmam. Çünkü daha fazla çekemiyorum. Onu seviyorum ama onun triplerine katlanırken kendimi siktiğimi farkettim. Arkadaşlığımız mı bitsin umrumda değil. Çünkü farkettim ki hayatınızdan çıkan bi şekilde çıkıyor. Sadece bunu erteleyebiliyorsunuz. Ve bunu ertelemek hayat bunaltıcı. Sevilmek istiyorum. Nazlanmak istiyorum. Anlıyor musun?
Dinlediğim şarkı;
10 notes · View notes
cirkinkurbagaprenses · 9 months
Text
Başıma iki defa gelen bir olayı anlatacağım; ben zamanında birini seviyorum ilk buluşmamız yaşım küçük ve yalnız buluşmak istemediğim için o zamanlarda ki en yakın arkadaşımdan benimle gelmesini istedim. Sonra bu arkadaşım çocuğa aşık oldu ve oğlanda onu beğenmiş o ikisi yakınlaştı. Arkadaşım beni hiçe saydı (ki ne kadar üzüldüğümü biliyor) bende sessizce aradan çekildim. Yine aradan yıllar geçti ben yine birinden hoşlandım. Aynı sınıftayız. En yakın arkadaşıma anlattım o çocuğu hiç beğenmediğini söyledi. Sınıf belirleme sınavı oldu sınıftan tek başarılı ben oldum başka sınıfa geçmeye hak kazandım ama arkadaşımı bırakmak istemediğim için geçmedim. Sonra sırf yanından ayrılmak istemediğim en yakın arkadaşım benim hoşlandığım çocukla yakınlaştı ve güya bana mesaj attığını sanarak oğlana mesaj attı. Bir gece sabaha kadar mesajlaşarak sevgili oldular. Ve ben bir yıl boyunca o sınıfta yalnız kaldım. Sözün özü ikiside mutlu olamadı. Biri hayatındaki ilk aşk acısını en derinliklerine kadar yaşadı. Diğeri ilişkisi boyunca her gün ağladı. Bunları biliyorum çünkü yaşarlarken bizzat yanlarında olup destek olmuşluğum var. Şu an o arkadaşlarımdan biri evli ama benim için tercih ettiği çocukla değil. Diğer arkadaşımda güya beğenmediği çocuktan ayrılırken yerine yenisini hazırlayarak ayrıldı. Ama onunla da beraber değil şimdi bambaşka bir sevgilisi var. İki arkadaşımda bana ihanet etti ama ben ikisinide bir erkek için silmedim. Ve insanların bana her türlü ihaneti etmesi için açık kapı bıraktım. İşte benim komedi tadında traji komik hayatımdan hikayeler.
18 notes · View notes
Text
Biliyorum görevini severek yapan çook öğretmen var ama benim bu yazım öğretmencilik oynayanlara! Benim düşüncem:ÖĞRENCİNİN DERDİ,ÖĞRETMENİN DE DERDİ OLMALI ;)
Tumblr media
Sadece ben mi böyle düşünüyorum bilmiyorum ama günümüz öğretmenlerinin çoğu hatta hemen hemen hepsi işini sevdiği için değil de maaş alabilmek ve de zaman geçirmek için yapıyor.Benim bugüne kadar hiç arkadaşım gibi dertlerimi anlatabildiğim bir öğretmenim olmadı. Gerçi bunları da geçtim yakın olmak değil doğru düzgün konuştuğum öğretmenim hiç olmadı.Çoğu sert ve mesafeliydi bazılarının da sanırım bana ihtiyacı yoktu. Hiçbir zaman ilk tanışmalarda akılda kalan öğrenciler olur ya işte ben hiç öyle olmadım.Sürekli unutulan,görülmeyen oldum.Ne çok konuşan ne çok şımarık ne de sınıfın çok çalışkanı oldum.Ben bunların hiçbiri değildim.Acaba bu yüzden mi görülmedim?Ama birinin beni görmesi için bunları yapmak zorunda değilim ki...Neden orta halli insanlar görünmüyor?Neden onları kimse görmüyor ya da neden sessizler önemsenmiyor?Tam diyorsun işte tamam bu öğretmen ile ilgi alanlarımız tutuyor.Çabalıyorsun görmesi için ama hoca ismini bile bilmiyor.Hatta yaptıklarını görmek değil,hatırlamıyor bile. Sizce de bu çok kırıcı değil mi? Artık üzücülüğünü geçtim bu çok kırıcı.Böyle öğretmenler işini seven öğretmenler değil bence.Bu öğretmenlik değil,kendini beğenmişlik, çok bilmişlik, saygısızlık ve biraz da kibir!!! Çünkü öğretmen demek, öğreten demek. Ama günümüz öğretmenleri bunu yapamıyor.Bir öğretmen herkese eşit olmalı,taraf tutmamalı .Sınıfta sadece sevdiği yok!O an o sınıfta büyük bir kitle var .Ve hiç kimse bu durumu sevmek zorunda değil.Hani bazı öğrenciler bazı öğretmenlerle arkadaş gibiler ya peki diğer öğrencilerin bundan neyi eksik? Siz öğretmenler onların derdini dinlediğiniz mi,onları tanımaya çalıştınız mı ki onlardan da sizin derdinizi dinlemesini ve sizi tanımalarını bekliyorsunuz.Tabii ki de her öğrenciye aynı davranmak zorunda değilsiniz Ama saygı duyup,kibar davranmak ve onları anlamak, onlara anlayış göstermek hatta EŞİT davranmak zorundasınız!!!
-Zeynep Meral-
4 notes · View notes
yasamaksarkisi · 5 months
Text
bu sene çevremde kendimi rahatça açabildiğim, derinlikli paylaşımda bulunabileceğim kimse yok. geçen gün bi güvei alan meditasyonunda anladim ki benim yakınlığa ihtiyacım var. samimiyete, kabul görmeye, sevildiğimi hissetmeye ihtiyacım var yoksa hep biraz huzursuzum. belki bunu bi doya doya yaşasam sonrasında bu huzursuzluk kalmayacak, bileceğim ki istediğim yakınlık bana hali hazırda sunulabilir dilediğim zaman işte o zaman belki de kendi kendime daha iyi gelmeyi ögreneceğim. kendime acımasız davranıyorum bazen, bu ihtiyacım güçsüzlük sanıyorum, kaygı, güvensizlik, korkularla bağdaştırıyorum hep ama çok yakın arkadaşım, sevgilim, ailem diyeceğim kimsenin olmadığı bi şehirde yalnız yaşıyorum. bunun duygusal sorumluluklari da var bunu yeni anlıyorum galiba. bunu gördüm aklıma geldin diyerek bir sey verilmeyeli ne kadar oldu mesela? veya gün içinde ufacık bir somut olarak sevgi işareti ile karşılaşmayalı? kendi kendimi eylemeye çalışıyorum bazen. evet sevilme onaylanma ihtiyacı evet terk edilme korkusu evet ayrılık anksiyetesi hepsi evet ama gerçekten sevildiğimi somut gördüğüm bi hayatım yok ki bu semptomlar ortadan kalksın? üzülüyorum kendime bazen. bazen normal olan her şey çok zor gözüküyor
8 notes · View notes
katakullii · 7 months
Text
Büş’ün bi arkadaşı var, yani benim de arkadaşım sayılır ama henüz o kadar tanış değiliz. Beni her gördüğünde e banu planların nedir diyor, plan yapmıyorum, yaşıyorum işte diyorum. Aramızda 5 yaş fark var, geçen gün 5 yaşın insan hayatında ne çok şeyi değiştirdiği üzerine düşündüm, 5 sene önceki halimi düşündüm, 5 sene önceki halimle konuşabilsem ne iyi olurmuş mesela, benden 5 yaş küçük birine anlatıyorum şimdi ama geçmiyor da karşı tarafa.
5 sene önceki halim evlerden ırak bence, bu yüzden herhalde yaşımla barışık halim ve olduğum yaşı sevmem.
12 notes · View notes
keemlenyekun · 8 months
Text
Tumblr hikayem
Bakanlık parayı bir ay önceden yatırdı ve beni şok etti. Vakıfbanktan gelen bir para şıngırtısı ve şok.
İki günde robot süpürge, yazıcı ve telefonla paranın yarısını harcadık. O kadar zaman olmuş ki para sıkıntısı çekmeyeli. Para nasıl harcanır unutmuşum.
Dedim geleyim yazayım. Sonra düşündüm neden yazayım?
Şimdi sayın defterciğim, eski nüshaların yanmasaydı da şahit olarak gösterseydim keşke sana.
Yatılı lisede okuyunca bize burs da verirdi devlet. Çok cüzi tutarda para, bazı yıl kırtasiye, bazı yıl takım elbise, hatta bir yıl beyaz banyo sabunu. İşte 9. Sınıfta iken bize kırtasiye malzemesi verdiler. Ciltli harika defterler. Ama çok kaliteli. İnsan yazmaya kıyamıyor. Delgeç, zımba (ne alaka!), kalem silgi vesair eşya. Hala o zımbaları kullanırım. Ciltli defterlerden o kadar çok verdiler ki. Tüm lise hayatım boyunca başka defter almadım. İşte o defterlerin verildiği yıl Çalıkuşunu okumuştum. Jurnal. Ah feride vah feride. Ladikte allahın dağında ıssız bir yerde kalan serco günlük tutmayacak da kim tutacak. İnternet yok. Oyun alışkanlığım yok. Atari salonundan nefret ettim, çocukken bile. Tv izlemem. Ki izlemek istesem kantinde tv izlemek imkansız. 12 tane ergen liseliyle aynı koğuştayım. Canımız da sıkılmış demek ki.
Günlük tuttum. Okuduğum kitapları özet geçip önemli olay olursa onları yazıyordum. Aşık da değilim ki aşkımızı yazalım feride gibi. Okul turnuvasında kavga çıkmıştı misal her ayrıntısıyla anlattım. Edebiyat hocam deli bir polisiye hayranı. Kütüphane gibi kadındı. Piyasadaki bütün macera polisiye romanları hocamızda bulunurdu. Derya gibiydi maşallah. Elimden kitap düşmüyor o zamanlar. İşte o kitapların özetlerini falan yazıyordum. Wilbur smith alev kıyıları misal. Courtney serisi. (Cezaevinde bile kütüphanede o serinin son kitabı bana rasgelmişti.) Bunları yazardım. Allahın dağında öyle pek fazla olay olmazdı haliyle. Nasıl olsun. Sabah yedide kalktık, kahvaltı, sekizde ders, akşam iki buçuk saat zorunlu etüt. Ders kitap ders muhabbet. Mükemmel ortam. Mükemmel. Yatılı erkek lisesi. O zamanlar tabi. Şimdi olsa herkes telefonda instada kız peşinde koşardı. Bu zamanda lise öğrencisi ergen olmak çok zor.
Böyle başladı işte. Böyle. Sonra o defterler bitti. Çeşit çeşit kalemler ve defterler eklendi. Durmadan çoğaldı. Sonra hepsi yandı bitti kül oldu.
2011 yılında mezun olup, anayasa mahkemesi raportör yardımcılığı sınavına kimliğim olmaması sebebiyle alınmayınca sokarım böyle işe diyerek kendime bir yıl mola verdim. Hukuk yok, ders yok, iş yok. Eski evimizin çatı katında sobamla karadeniz karşısında harika bir nekahet dönemi. Film kitap dizi ve sobam.
O zamanlar blog falan okuyorum tabi. Ne bloglar vardı. O aramalarda tumblrda olan bir blog çıktı karşıma. Aktifliğini yıllar yıllar önce bıraksa da bloğu hala burada. Acı tatlı bir blog. Tumblra üye de değilim. Böyle tanıdım burayı.
İki üç yıl burası sadece blog okumak içindi. Ki o zamanlar ve sonrası iki üç yıl tumblr için altın yıllardı. Muhteşemdi. Kaliteydi her içerik.
Sonra üye oldum. Çok az yazdım. Defterde dolma kalemle yazılmış yazının yerini hiç bir şey tutamazdı zira.
Sonra tüm defterler kül olduğunda burası da benim defterim oldu.
Neden önemli peki? Sadece defter olması mı? Hayır. Ben ve sevgili eşim ailelerimizden utanıp saklasak da burada tanıştık. Ne yani ayıp mı? Ahahaha.
Sonuçta tanıştık sadece. Gerçi o beni tanırmış tanışmadan evvelden de ben başka dünyalarda olduğum için dikkat bile etmemişim. Kızdırmayalım hatunu, kafaya yeriz odunu. Ahahahah.
Velhasılı burası benim kapalı kutum, aklım, uzun bir süre kalbim, şu aralar pek arkadaşım olmadığını da göz önüne alırsak, dertleşeceğim tek mecra.
Yanisi şu ki tumblr önemli.
Beşik sallarken deftere de yazdık yine.
Yahu hanım benden erken kalkıyor diye ben geceler boyunca beşik başında oğlanı sallamak zorunda mıyım? Ahahah. Çocuk uyurken bile -baba - ninni diyor. Bir de yeni adetimiz çıktı. Beyimiz masaj yaptırıyor. Lan var ya yaşlanınca altımı almazsan bunları hep anlatacağım oğluuummm. Seviyoruz yaramazımızı.
Böyle işte.
Param yattı. Bir güzel yedik. Allah daha bereketlisini nasip etsin. He karşılığı da değil silivri soğuğunda uykusuz gecelerin bir anının bile. Ama napalım azıcık da mutlu olalım. Bi de biz mutlu olalım.
Değil mi sayın defter?
Vesselam.
8 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 9 months
Text
Ne kadar yorgunum tam olarak kestiremiyorum sanırım. Uzun bir süredir böyle bu. Fiziksel olarak da yansımaya başlayan, çözemediğim sarmalların ruhuma bıraktığı gereksiz bir yük yığınının dışavurumu da diyebiliriz illa edebi bir dille anlatmak gerekirse. Ama işin en kısa özeti, esnaf gibi davranırsak, yorgunum, sadece ne kadar onu bilmiyorum. Bu yazıyı da bir rahatlama ya da içimdekileri dökme amacıyla yazmıyorum, dökemiyorum çünkü zaten. Dökebilsem beni dinleyebilecek çok güzel insanlar tanıyorum, tanımıyor olsaydım bile dinleyebilecek profesyonel insanlar da bulurdum sanırım emin değilim gjdfgjfdj ama konumuz bu değil, konumuz benim kendimi tanımlayamayışım, kendimi anlatamayışım. Ben kimim bunu hala cevaplayamıyor oluşum. Bir sürü imdat yani, böyle anlatabilirim. Yine buraları bomboş satırlarla dolduracağım, bazı meraklı gözler birazına bakacak, bazıları tamamını okuyacak ve bazıları pas geçecek. Pas geçmeyenleri de canını sıkmayıp tatlı bir parça ekleyelim şuraya bir yere
Ben biraz boş konuşmayı seven biriyim. Bir şeyleri anlatırken konudan konuya atlamayı, oradan yepyeni başlıklara geçip sohbetin alanını genişletmeyi yanlışlıkla sürekli başaran biriyim biraz da. Siyaset konuşurken çok alakasız bir şekilde o an aklıma düşen bir hikayeye değinip oradan çok başka yerlere gidebilirim mesela. Tek değilimdir tabi bunu yapan, umarım yani. Tüm bu canlı anlatımlar ve dağınık konular arasında son dönemde beni görenlerden, görmeyenlerden aldığım en sık tepki "yorgun/durgun görünüyorsun/duruyorsun" olmaya başladı. Sanırım ben de biraz kendimi bıraktım bu akışa, enerjik görünecek kadar bile enerjim kalmamış gibi hissediyorum biraz da. Kendi yağımda değil, kendi ruhumda kavruluyorum ve sıcaklığın nereden geldiğini, ocağı kimin açtığını bile göremiyorum. Ben biraz da saçmalamayı ama altı dolu görünen planlar yapmayı severim. İş hayatımın büyük kısmını da bu oluşturur zaten. Sayısız büyük proje, altı dolu ama kağnıdan daha ağır ilerleyen, sürekli farklı şeylerle boğuştuğum sayısız büyük proje. O kadar çeşitli alanlar ki ne iş yaptığımı ben bile bilmiyorum artık. Bir noktada işportacı olup çıkmazsam iyidir herhalde. Şimdi buna da işportacı linci yeriz, olur biter. Mental olarak güzel bir çöküş yaşıyorum sık sık, artık benim için fazla sıradanlaştı bu durum hatta, aldıramıyorum. Gel gelelim fiziksel olarak da yorgunluğa ve genel olarak isteksizliğe de yol açması beni daha da derin bir çukura itiyor gibi hissediyorum. Kendimi dipsiz bir kuyuya atıp orada kendimi unutmaya çalışmışım gibi garip ve saçma bir olay bu biraz. Neyse işte ya, ben yine kendimi anlatamadığım, sadece yorgunum diyip biraz sızlandığım bir şeyler karalamış oldum. Size de bunları okumak kaldı gibi oldu, bu da biraz tatsız oldu tabi böyle. O yüzden bir parça daha bırakayım ki enerjinizi yükseltsin. Ne olursa olsun, olduğunuz kişinin, içine doğduğunuz ve kendinizi içine soktuğunuz durumların bir karışımı olduğunu ve tüm bunlara rağmen hala bu satırları okuyacak kadar direnebilecek birine dönüştüğünüzü unutmayın. Bunu okuyan sevgili arkadaşım, evet sen, sen güçlüsün. Yorgun hissediyor olabilirsin, hedefsiz ve kaybolmuş hissedebilirsin, ki yalnız da değilsin özellikle şu dönemlerde ve biliyorum iyisini ummak fazla pollyannalık. Gel gelelim, kötüye odaklanmak da bize hiçbir şey katmıyor. Umut etmek iyidir, bize enerji ve aradığımız isteği sunar. Sadece her şey gibi onun da fazlası zehirdir, kontrollü kalmak gerek diye düşünüyorum. Ehem, daha fazla yormayayım hiç seni. Lütfen kendine çok dikkat et, seni üzecek insanlar kadar, seninle gülebilmek için uğraşan insanların da var olduğunu, belki bazılarıyla henüz tanışmadığını hatırlaa. Suyunu da içmeyi ihmal etme, havalar hala çok sıcak.. Görüşürüz bir ara yine böyle satırlardaa
12 notes · View notes
1sairbisikletle · 2 months
Text
Meursault’la Konuşmalar 26
Dün yeni aldığım peelingin kargosu geldi eve. Bir infunun sayfasında markanın başka ürününü görmüştüm onu incelerken baktım peeling var, içerik fena değil (detaylı bakmadım -ki hiç huyum değildir dıdısına kadar bakıp temiz içerik olduğuna emin olmadan kozmetik almam- boşvermiş bir moddaydım), ilginç bir etken madde de var e hadi alayım oldum. Yanına bir de diş macunu ekledim markadan. Sonra düşündüm, diş macununa nasıl bu kadar para verdim nasıl bir storyden etkilenip ürün aldım diye. Ardından o akşamki boşvermişliğimi hatırladım. Az önce birden onu hatırladım paketi açtım ve denedim. Yüzüm silgi gibi soyuldu, dedim işte bu. Ne zamandır aradığım şey buydu. Silgi gibi derken çok ince bir katman tabii ki ama yüzüm aydınlandı yani. Sonra temizledim odama geldim üşenmeden kremimi de sürdüm. Tebrikler canım kendim.
Biri ısrarla harika diye bir ayak kremi tavsiye etmişti, topuklar için. İçeriği çok temiz değil diye direttim önce sonra ısrar üzerine aldım. Zerre kadar iş görmedi. Sonra baktım infular da öve öve bitiremiyor. Allah’ın cezaları ya, para geldiği sürece her şeyi övebilirler. Neyse bitsin diye kullanıyorum, onu da sürdüm. En son Loccitane’dan aldığım ve minicik haline dünya para verdiğim tırnak bakım kremini sürdüm. Kadın bunu manikürden sonra düzenli kullanın altı ay manikür aramazsınız demişti ama maniküre gittiğim kız berbat ötesi bir iş yaptığı için öyle bir etki göremedim. Ona da canım sıkkın. Ne güzel dertlerim var değil mi? Değil. Bunlar dertlerimin üstüne örttüğüm gereksiz takılmalarım, hani insan derdini unutmak için tutunacak bir şey arar küçücük, bunlar işte benim o tutunacağım şeyleri engelliyorlar. Misal aldığım bakım yapı işe yarasa ya da kız manikürümü düzgün yapmış olsa ben arada ellerime bakınca mutlu olacağım ama yok.
Bugün E. Yengemlere iftara davetliydik. Yenge diyorum ama akrabamız değil. Anneannemlerin karşı çarprazındaki evde oturan ailenin gelini. Çok yakın olduğumuz için komşunun oğlunu annemler abi bellemiş, yenge diyoruz. Neyse. Pek keyif almadım. Bir an önce eve dönmek istedim. Halbuki severim kendisini, çocuklarıyla bebeklikten arkadaşız birlikte büyüdük. Kızı da vardı ama canım arkadaşım çocuklarını uyuturken gece oldu iki kelam edemedik. Allahtan iftar sofrasında beraberdik. Artık buna da şükür. Büyümek zor, yediğin içtiğin ayrı gitmezken görüşemez hale geliyorsun. Giderken çiçek aldım, iki haftadır aynı tezgahtan sümbül alıyorum çöp gibi oluyor çiçekleri. Bugün aldıklarım nasıl güzeldi. Nasip başka bir şey.
Tumblr media
Saat bir buçuk olmuş. Her gece sahurdan sonra yatmamak için kendime söz veriyorum ama gece yemeği yer yemez yatakta buluyorum kendimi. İnsan tekrar kalkıp namaz kılmaya üşenir, yatmaz, namaz vaktini beklerken günlük cüzünü okur değil mi? Yok. Eskiden ne güzel öyle yapıyordum, yediklerimi de biraz sindirmiş oluyordum. Şimdi dolu mideyle yatıyorum gitsin. E böyle nasıl zayıflayacağım? Bugün bari yatmayayım diyordum ama saat inanılmaz ilerlemiş, kesin çat diye giderim sahurdan sonra. Amaaan ya sanki başka derdim yok.
Dün sevdiğim biri misafirimizdi. Gece yarısına kadar oturduk. Yine geç yattım hatta yatmadan da sonradan kalan sarmaları yedim. Resmen kendime düşmanım. Dürtüsel yediğimi bile bile yememe kaç puan Meursault?
5 notes · View notes
ns-uchiha · 2 months
Text
ASKER (TANITIM)
Ölümün verdiği o soğukluk... İliklerimize kadar hissediyorduk. Azrailin verdiği o ölüm nefesi, tam ensemizdeydi. Gözler düşmana, başlar yukarı bakıyordu. Omuzlar ve duruşlar dik, umutlar ve hayaller yıkıktı. Bir kurşun geçti sağımdan vurdu Ali'yi. Bir kurşun geçti solumdan vurdu Hasan'ı. Sonra bir kurşun... İşte o kurşun hayatımın gözümün önünden geçmesini sağladı. Annem, kız kardeşim ve güzelim... En sonda babam. Sevgili okurlarım. Bu hayatta unutmamanız gereken bir kaç şeyden biri, belki de en önemlisi, zamanın koşuyor olması. Zaman benim için kimi zaman koştu, kimi zaman yürüdü, kimi zaman da hiç hareket etmedi, öylece durdu. İşte zamanın durduğu anlardan biriydi o vurulduğum an. Zaman bize çok şey katar mı bilemem ama çok şey aldığı kesin. Çocukluğumuzu alır, genliçliğimizi alır, ailemizi, ilk aşkımızı alır. Yaşlanırsın, onu da alır. Zaman bu alır da alır. Ben size benim zamanımı anlatmak istiyorum. Sene 1920'leri. Sen bu satırları okuduğun an ben muhtemelen şehit düşmüş olacağım. Okumaya değer bir hikayem var mı? Senin sabrına bağlı okurum.
Sene 1921, adım Mustafa. 17 yaşında harpdeyim. Bir anam, bir bacım , bir babam var, babalığını pek göremesem de, . Bir de sevdiceğim. Adı Fatma. İlkbaharda çiçek açmış bir ağaç gibi. Boyu, saçları yüzü... Hani ayın yansıması suya vurur ya şehvetli bir şekilde. Güzelliği karşısında büyülenir kalırsın adeta. İşte öyledir benim Fatma'm. Bazen keşke öyle olmasaydı diyorum kendi kendime. Ödüm kopar çünkü. Başkası ona benim baktığım gibi bakacak diye...
Anam. Kokusu burnumda tüten anam. Lezzet görmemiş anam. Adı Gül'dür anamın. Adı gibidir de. Keşke bahtı da öyle olsaydı anamın. Ama dedim ya zaman işte. Zaman nasıl da çürütüyor insanı...
Ali'm var bir de. Canım kardeşim. Harp arkadaşım Ali. Gönlünü kaptırmış bir kıza, yanar durur Ali. Ama ne çare... Kız bir türlü varamaz Ali'me
Bir de babam var.
Gençler tanıtım sizlerle. Okuyun, beğenin, destekleyin... Yeni bölümler her pazar gelecek dostlar. Kendinize iyi bakın. Seviliyorsunuzzz...
2 notes · View notes