Tumgik
#kadın gömlek
soesso · 2 months
Text
Soesso - Kadın Gömlek Üretimi 👚
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
· Gömlek Üretimi 👔 · T-Shirt Üretimi 👕 · Pantolon Üretimi 👖 · Dijital Pazarlama 📈 · Bilişim Hizmetleri 💻 . Tüm Siparişleriniz için: · İnternet Sitemiz: http://soesso.com/gomlek-uretimi · Facebook: soessocom · Instagram: @soessocom · Twitter: soessocom
0 notes
pibutik · 1 year
Text
https://pibutik.com/isleme-detayli-gomlek-bluz-tunik-elbise-yuvarlak-yaka-kollari-nakis-isleme/
0 notes
bakimlikiz · 2 years
Text
Örgü Süveter Modelleri ve Örgü Süveter Kombinleri
Örgü Süveter Modelleri ve Örgü Süveter Kombinleri
Örgü süveter modelleri soğuk kış günlerinde hem kurtarıcı hem de en cool parçalarından birisi. Özellikle bu yıl hem kadınlarda hem de erkeklerde zaten kombinleri oldukça trend. Sizde bu harika moda akımından geri kalmak istemiyorsanız fotoğraf galerimizde bulunan birbirinden güzel oldu süveter kombinlerini ve modellerini inceleyebilirsiniz. bayan süveter kombinleri, beyaz süveter kombinleri,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
siyezen · 2 years
Text
Büyük Beden Üst Giyim
Büyük Beden Üst Giyim
Büyük Beden kadın Üst Giyim modelleri Her Ortama Uygun,çekiliş renkler,kalıteli kumaş ve yaklaşan yaz sezonunda kendini göstermeye başladı. Şık ve muhteşem tasarımlarıyla göz alan Büyük beden giyim sadece tasarımları değil ayrıca sahip oldukları kumaş kalitesiyle de ilgileri üzerine topluyorlar. Kullanılan kumaşlar genelde ince ve kaliteli yapıda olması önemli çünkü sahip olduğu ince yapısıyla…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tipitip213 · 2 months
Text
Fotoğrafçı ile türbanlı hatun.
Merhaba, adım Vural. 42 yaşındayım ve evliyim. 25 yıldır fotoğrafçılıkla uğraşıyorum. Kendime ait bir stüdyom var. Genelde giyim firmaları için katalog çekimleri yapıyorum. Elbise, mayo vs. çekimleri için gelen modellerle ilişkilerim oldu. Bunlar genelde üniversite öğrencileri olurdu. Yüzü ve fiziği güzel kızlardı çoğu. Karımda bulamadığım cinsel tatmini onlarda buluyordum. İyi kazandığım için maddi problemim yoktu. Ceplerine parayı koyunca onları istediğim gibi sikiyordum. Bir kısmı bakireydi, o yüzden onları sadece götlerinden sikerdim. Bazıları da artık işi orospuluğa vurmuştu. Ben daha bir şey söylemeden amlarını sergilerlerdi. Modellerin soyunma odasına gizli kamera koymuş, onlar soyunurken izler, görüntülerine bakarak da 31 çekerdim. Sikemediklerim için de kendimi böyle avutuyordum.
Bir gün modellik ajansından aradılar. Kıyafet çekimi olacağını söylediler. Firma, çekimi yapılacak elbiseleri getirecek, ajans da fotomodeli gönderecekti. Bir saate kalmadan firmadan geldiler ve elbiseleri bırakıp gittiler. Bu sefer çekim için gelecek modeli beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra orta yaşlı, kapalı bir kadınla genç bir kız geldi. “Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordum. Kadın, “Bizi ajanstan yolladılar, burada çekim yapılacağını söylediler.” dedi. Kız annesiyle beraber gelmişti, 19-20 yaşındaydı. Kız uzun boylu, genç ve güzeldi, ama utangaç ve içine kapanık olduğu da belliydi. Annesi ise 40-42 yaşlarında vardı. Annesinin üzerinde uzun bir etek ve gömlekle, başında renkli bir türbanı vardı. Güneş gözlüklerini türbanının üzerine çıkarmıştı. Ayağında da topuklu ayakkabı.
“Evet, ben de sizi bekliyordum…” dedim. İşyerinde benden başka kimse yoktu, o nedenle çekim esnasında kimse rahatsız etmesin diye kapıyı içerden kilitledim. Daha sonra kendilerine çekimin aşağıda yapılacağını ve oraya inmemiz gerektiğini söyledim. Annesi ve kızı önümden geçip aşağı inerlerken, annesinin sallanan götü sikimin sertleşmesine sebep oldu. İnce eteğinin altından külot izi belli oluyordu. Daha önce de birkaç kez annesiyle gelen kız olmuştu. Ben çekimle ilgili konuları anlattım. Kız başıyla anladığını belli ederken, annesi köşede oturmuş, etrafa bakıyordu. Ben kıza soyunma odasını gösterdim. O sırada annesi, “Elbiseler açık saçık değil, dimi?” diye sordu. Ben de, “Hayır, bu normal bir elbise çekimi, pantolon, gömlek, elbise falan. İsterseniz siz de içeri girip bakın.” dedim. Kadın, “Yoksa babası keser ikimizi!” dedi ve kızıyla beraber içeri girdi.
Birkaç dakika sonra kız üzerinde elbise ile çıktı. Annesi de beraberinde çıkmış, köşede çekimi izliyordu. Ben kızın resimlerini çekmeye başladım. İçerisi oldukça sıcaktı. Kapalı bir ortamdı ve spotlar da sıcaklığı artırıyordu. Klima birkaç gün önce bozulmuştu ve halen yaptıramamıştım. Annesi sonunda, “Ay burası çok sıcak, ben içerde oturacağım.” diyerek soyunma odasına girdi ve çekim boyunca orada kaldı. Çekimler birkaç saat sürdü. Neyse, akşamüzeri işimiz bitti. Kıza ve annesine teşekkür ettim. Beraber ayrıldılar. Ben de yapılan çekimler üzerinde çalışmaya başladım. Saat geç olmuştu ve ben de yorulmuştum. Soyunma odasındaki kameranın kaydını izlemek istedim. Açıkçası bu kızdan iş çıkmazdı, ama en azından vücudunu görmek istiyordum. Aşağı indim. Bilgisayarı açıp izlemeye başladım. Görüntülerde kız üzerindekileri çıkarıp, kıyafetleri giyiniyor, tabii bu sırada sutyen, külotla kalıyordu. Biçimli ve düzgün bir vücudu vardı. Ama görüntülerde beni asıl şok eden annesi olmuştu. Annesi de kızıyla beraber elbiseleri deniyordu…
Kadın önce eteğini aşağı sıyırıp çıkardı. Ardından gömleğini. Sutyen ve külotla kaldı. Biraz göbeği vardı. Vücudu beyazdı, güneş görmemişti. Türbanı halen başındaydı. Askıdaki elbiselerden birini alıp giyinmeye çalışıyordu. Elbise vücuduna biraz dar geldiği için yapamıyor, kızından yardım istiyordu. Bu sırada kızı devamlı, “Anne, ne yapıyorsun, bırak şunları!” diyor, ama annesi “Ne var kız, bir bakayım şöyle!” diyordu. Birkaç gün önce bir mayo çekimi olmuştu ve çekim için getirilen mayo ve bikiniler odada duruyordu, henüz almaya gelen olmamıştı. Kadın bikinilerden birini aldı. (Ben de ekran başında elim sikimde kadını izliyordum!). Sutyenini açınca koca memeleri löpür löpür sallanmaya başladı. Üzerindeki pamuklu beyaz külotu çıkarınca, amı ve götü ortaya çıktı. Amı biraz kıllıydı. Kadın bikini altını alıp giymeye çalıştı, ama biraz küçük geliyordu, yine de giymeyi başardı. Odada aynanın karşısında sağa sola dönüyordu. Bikini altı kadının götünde tanga gibi kalmış, götünün arasına girmişti…
Kızı, “Anne, ne yapıyorsun böyle? Çıkar şunu!” dediğinde, “Kızım ne var? Baban izin vermiyor böyle şeyler giymeme, bir bakıyorum şöyle, nasıl bir şeymiş bu diye. Ne olacak yani, yemedim ya!” diyordu. Görüntülerin sonunda kadının bikinilerden birini kızına belli etmeden çantasına attığını gördüm. Galiba bikini giymeyi çok sevmişti. Kadın bu şekilde elbiseleri, mayo ve bikinileri denemişti. Ve bunu yaparken bütün vücudunu sergilemişti. Amı, götü, memeleri olduğu gibi ortadaydı. Sikim kazık gibi oldu. Koltukta oturmuş, ekran başına kilitlenmiştim. 31 çekmeye başladım…
Ertesi gün dayanamadım ve ajansı arayıp, çekim için gelen kızla görüşmem gerektiğini söyledim. Kızın numarasını verdiler. Biraz sonra tekrar aradım. Kıza ulaşamadığımı, evinin yada bir yakınının telefonunu istedim. Bana annesinin cebini verebileceklerini söylediler. “Olur!” dedim. Numarayı aldım. Annesinin adının da Hayriye olduğunu öğrendim bu arada. Aradım, kendimi tanıtınca hemen hatırladı. Kendisine kızının resimlerini, TV yapımcısı bir arkadaşımın gördüğünü ve çok beğendiğini, kızını bir reklam filminde oynatmak istediğini söyledim. Çok sevindi, kızıyla konuşacağını söyledi. Ben de, “Bu aşamada daha kızınıza haber vermeyin, bu konuyu önce sizinle konuşmamız gerekiyor. Yapımcı arkadaşım yarın öğleye doğru saat 11 gibi burada olacak, gelirseniz kızınızın alacağı ücreti falan detaylı konuşuruz!” dedim. Biraz tereddüt etti, ama işin ucunda iyi para ödeneceğini duyunca, “Tamam, yarın 11’de orada olurum!” dedi. Beklediğim olmuştu. Ertesi gün yapacağım çekimleri iptal ettim.
Sabah erkenden işyerime gittim ve Hayriye’yi beklemeye başladım. Saat tam 11’de geldi. Pembe renkli uzun bir etekle, pembe türbanı vardı. Üzerinde de krem renkli diz altına gelen bir pardesü. Güneş gözlükleriyle birlikte çok seksi görünüyordu. Geçen sefer giydiği beyaz renkli topuklu ayakkabıları yine ayağındaydı. Altına parlak ve ince ten renkli çorap giymişti. Kendisine çay ikram ettim. “Hani, reklamcı arkadaşınız gelmedi mi?” deyince, konuyu daha fazla uzatmanın gereği yok diye düşünerek, soyunma odasındaki kameranın kaydettiği kadının çıplak resimlerini koydum önüne. Resimleri görünce bir anda yüzü değişti, kıpkırmızı oldu. Hiçbir şey söylemiyor, resimlere tek tek bakıyordu. Ben sessizliği bozdum ve “Hayriye hanım, siz mankenliğe bayağı meraklıymışsınız. Üstelik vücudunuz da buna müsait!” dedim. Bunu duyunca bana bağırmaya ve küfretmeye başladı. Elimle ağzını kapadım ve “Bana bak, ya beni memnun edersin, yada bunları kocana gösteririm! Haa, bir tane bikiniyi de çantana attığını görmedim sanma!” dedim.
Bu sefer gözleri doldu ve ağlamaya başladı, “Yalvarırım, böyle bir şey yapma. İstersen para vereyim, ama böyle bir şey mümkün değil. Olamaz!” diyordu. Ben de, “Ne parası ulan, istersen ben sana para vereyim. Seni sikmek istiyorum ben!” dedim. Hayriye ağlamaya devam ederken dükkânın kapısını içerden kilitledim ve “Hadi, bu işi fazla uzatmayalım. Başka şansın yok. Neden kızınla çekimlere geldiğin belli oldu. Nerdeyse bütün mayoları, bikinileri giymişsin!” dedim. Hayriye bana hakaretler, küfürler ediyor, “Çoluğum çocuğum var, yapma, etme!” deyip duruyordu. “Kızımın da görüntüleri var mı?” diye sorunca, “Benim kızınla işim yok, ben seninle ilgileniyorum!” dedim. Ağlamaları biraz kesilmişti…
Onu elinden tuttum ve aşağıya götürdüm. İçerisi karanlıktı, bütün ışıkları açtım. Hayriye’ye platformun ortasına geçmesini söyledim. Ben de makinemin başına geçtim. Hayriye’nin resimlerini çekmeye başladım. Pardesüsünü çıkarmasını söyleyince çıkardı. Pembe uzun eteği ve beyaz gömleği ile kaldı. Dar gömleğinin altından memeleri ve sutyeni belli oluyordu. Türbanı halen başındaydı. Ona, “Gömleğinin düğmelerini yavaş yavaş aç!” dedim. “Lütfen yapma, ne olur!” dese de, sonunda düğmelerini açmaya başladı. Sikim gittikçe sertleşiyordu, bir taraftan resim çekmeye devam ediyordum. Sonunda düğmeleri tamamen açtı, sutyeni ortaya çıkmıştı. Memeleri sutyeninden taşacakmış gibiydi.
Gömleğini yanlara açmasını, ama çıkarmamasını söyledim. Dediğim gibi gömleğinin önünü yanlara iyice açtı. Bana bakmıyor, sürekli başka tarafa bakıyordu. Bu şekilde de resimlerini çektikten sonra, “Tamam, şimdi çıkar gömleğini!” dedim. Kol düğmelerini açtı ve gömleğini çıkardı. Şimdi üzerinde sadece sutyenle kalmıştı. Ona sürekli, “Sağa dön, sola dön, arkanı dön!” gibi komutlar verdikçe dediklerimi itiraz etmeden yapıyordu. Elimle işaret ederek sutyenini açmasını söyledim. Bu kez itiraz etti, ama ben ısrarlı olduğumu söyledim. Arkadan kopçasını açınca sutyeninden taşan memeleri öne doğru fırladı. Aynen görüntülerdeki gibi dolgun ve büyük memeleri sallanıyordu. Ancak sarkmışlardı. O şekilde de resimlerini çekmeye devam ettim.
Sıra uzun pileli eteğine gelmişti. Eteğini de çıkarmasını istedim. Arkadaki küçük fermuarını açarak eteğini aşağı sıyırdı. Eteği tamamen sıyırıp çıkarınca, diz üstüne gelen parlak naylon çoraplı bacakları ortaya çıktı. Bembeyaz kalçaları gün yüzü görmemişti, üzerinde yine geçen günkü gibi pamuklu, beyaz bir külot vardı. Külot kalçalarını, kasıklarını sıkıyordu. Arkasını dönmesini işaret ettim. Dönünce küçük külotunun koca götünün yarısını anca kapladığını gördüm. Sikim kazık gibi olmuştu ve pantolonum artık rahatsızlık veriyordu. Ben de soyunmaya başladım ve kısa sürede çırılçıplak kaldım. O sırada Hayriye’nin sırtı bana dönüktü. Bana doğru dönmesini söyledim. Dönünce önümde sallanan kalkık yarağımla karşılaştı. Yüzünü elleriyle kapadı ama ben açmasını söyledim…
Yavaşça ellerini yüzünden çekti. Biraz önce yüzüme bakmayan Hayriye bu sefer sürekli bana ve yarağıma bakıp duruyordu. Hayriye’nin amının kılları külotunun kenarlarından belli oluyordu. Kalçalarında alınmamış tüyler olduğunu gördüm. Bu şekilde de resimlerini çektim. Ama benim de sabrım sınırına dayanmıştı. Bir an önce yarağımı amına sokmak için yanıyordum. Bu sefer külotunu çıkarmasını söyledim. İtiraz etmedi. Küçük külotunu kenarlarından tutarak bacaklarından sıyırdı ve çıkardı. Amı etliydi. Am dudakları kahverengi ve büyüktü. Amının etrafındaki kılları epey bir zamandır almadığı belliydi. Yine sağa, sola dönmesini söylüyordum, o da itiraz etmeden dönüyordu. Bu sefer sırtını bana dönüp domalmasını söyledim. Dediğimi yaptı ve ellerini dizlerine dayayarak eğildi. Ben fotoğraf makinesiyle zoom yaparak amına odaklanıyordum. Göt deliğinin etrafı kıllarla çevriliydi. Göt deliği kılların ortasında kara bir çukur gibi duruyordu.
Tekrar doğrulmasını söyledim. Artık onu sikmek için sabırsızlanıyordum. Kalkık yarağımı sıvazlayarak yanına yaklaştım. Ayağındaki topuklularla boyu 1.75 kadar vardı. Onu elinden tuttum ve köşedeki masaya tutunarak domalmasını söyledim. Domalınca bacaklarını iyice açtım, amı tamamen ortadaydı. Başını arkaya doğru çevirip, “Lütfen söz ver, sadece aramızda kalacak bu olanlar, dimi?” dedi. Ben de, “Sen merak etme!” dedim. Yarağımı tuttum ve yavaş yavaş amına sokmaya başladım. Hayriye, “Ahh, ımm!” diye söylenmeye başladı. Önce yavaş, sonra hızlı hareketlerle amına sokup çıkardıkça, Hayriye de, “Ahh, ımm, ohh!” diye sesler çıkarıyordu. Ben kalçalarından tutmuş onu kendime çekiyordum, yarağımı taşaklarıma kadar amına sokarken onun da zevk aldığı belliydi. Amının içi sıcacıktı ve cayır cayır yanıyordu. Amı yaşından dolayı genişlemişti, yarağımı sokup çıkarırken zorlanmıyordum…
Bir süre sonra Hayriye amını yarağıma bastırmaya başladı. Başını sağa sola salladıkça başındaki türbanı sallanıyordu. Onu hızlı hızlı sikerken masaya sıkıca yapışmıştı, her bir yarak darbemle masa da yerinden oynuyordu. Bir ara türbanının üzerine çıkardığı güneş gözlükleri başından kaydı ve öne doğru fırlayıp yere düştü. Daha önce pek çok kadınla sikiştiğim için deneyimliydim, o nedenle bir makine gibi Hayriye’yi sikmeye devam ediyordum. Onunsa böyle bir sikiş yaşamadığı belliydi. Hayriye sanki nefesi kesilecekmiş gibi soluk alıp veriyor, inliyordu. Bir süre sonra yarağımı amından çıkardım, bana doğru çevirdim. Yüzünü dönünce dudaklarına yumuldum. Vücutlarımız birbirine değdikçe azgınlığım artıyordu. Memelerini göğsümde hissediyordum. Onun da istekli olduğu belliydi. Kollarını boynuma dolamasını söyleyince nefesimi kesecekmişçesine bana sarıldı. Başındaki parlak türbanı tenime değdikçe daha da azıyordum…
Onu kalçalarından tutarak kucakladım. Hayriye bacaklarını belime dolamış, boynuma sıkıca sarılmıştı. Yüzünü, dudaklarını, boynunu öpüp kokladıkça daha da zevk alıyordum. O güne kadar pek çok kadın siktiğim halde böylesine zevk aldığımı hatırlamıyordum. Onu masanın üzerine sırt üstü uzandırdım. Ayağında halen naylon çorapları ile topukluları vardı, o şekilde bacaklarını havaya kaldırdım ve yanlara doğru iyice açtım. Yarağımı yavaş yavaş amına sokmaya başladım tekrar. Hayriye yine inliyordu. Hızlanmaya başladım. Kasıklarım kalçalarına çarptıkça, (şlap şlap şlap) sesleri çıkıyordu. Hayriye masanın kenarlarından sıkıca tutunmuş inliyor, koca memeleri sallanıp duruyordu. Masa, üzerindeki ağırlık nedeniyle gacır gucur sesler çıkarıyor, sanki kırılacakmış gibi yerinde oynuyordu…
Hayriye’nin bacaklarını omzuma attım ve memelerini avuçladım. Bir taraftan yarağımı matkap gibi amına sokup çıkarıyor, bir süre amında bekliyor; bazen yavaş, bazen hızlı hızlı sikmeye devam ediyordum. Hayriye’nin yüzünde ağlıyor gibi bir ifade vardı, masa şiddetle sallandıkça, inlemeye devam ediyor, masaya daha sıkı tutunuyordu. Ben memelerini sıkıca avuçlayıp, yoğurdukça daha büyük bir zevk yaşıyordu. Memelerinin üzerindeki ellerimi sıkıca tuttu, başını sürekli sağa sola sallıyor, derin derin inliyordu…
O zamana kadar pek çok kadın sikmiştim ama böylesi bir zevki hiçbiri bana vermemişti. Hayriye yaşından ve görünümünden oldukça uzak, azgın ve sikişken bir kadındı. Kocasının onu doyuramadığı belliydi. Amının içine girip çıkan yarağım onu zevkin doruklarına uçuruyordu. Şimdi bir eliyle memelerini avuçlamış elimi sıkıca tutuyor, diğeriyle de içinde yarağım çalışan amını üstten ovalıyordu. Her iki bacağı da omzumdaydı. Naylon çoraplı bacakları sikerken öne arkaya gidip geldiğimde, pat pat diye omuzlarıma çarpıyor, yay gibi sallanıyordu. Ayağındaki topuklu ayakkabıları ile birlikte ayakları başımın her iki yanında tavana doğru uzanıyor, sağa sola sallanıyordu. Yüksek topuklu giyen kadınları her zaman sevmişimdir. Şimdiyse ayağında topukluyla bir kadını sikiyordum. Hayriye artık aldığı zevkten inlemeyi bırakmış, adeta çığlık atar gibi sesler çıkarmaya başlamıştı. Koca salonun içinde sesleri duvarlara çarptıkça yankılanıyordu. Sürekli, “Ohh, ahh, uhh, devam et, ahh, ımm!” diye bağıra çağıra inliyordu.
Spotlar yanıyordu, bütün pencerelerde kapalı olduğundan içerisi çok sıcaktı. Dakikalardır Hayriye’yi sikiyordum, ikimizin de vücutları ter içinde kalmıştı. Artık boşalacağımı anlamıştım. Daha da hızlı amının içinde gidip gelmeye başladım. Kalçalarına çarpan ter içindeki vücudum yine (şlap şlap şlap) sesleri çıkarıyordu. Hayriye’nin çığlıkları, inlemeleri birbirine karışmıştı. Bir eliyle halen amını ovalamaya devam ederken, diğeriyle masadan sıkıca tutunmuştu. O esnada yarağımı amından çıkardım, bacaklarını iki yana iyice ayırınca, döllerim yarağımdan büyük bir tazyikle fışkırdı. Döllerim Hayriye’nin yüzüne, boynuna, memelerine, göbeğine bulaşmıştı. Yarağımı kökünden sıvazlayarak tüm döllerimi dışarı çıkarıyor, karnına, amının kıllarına boşaltıyordum. Bu sırada Hayriye de boşalmıştı ve kesik kesik inliyordu.
Boşalmamız birkaç dakika sürmüştü. Üzerine akıttığım döllerim nedeniyle iğrenir gibi olmuştu. Doğrulmak için çabalıyordu. Onu elinden tutup yavaş yavaş kendime çektim. Terden sırılsıklam olan sırtı sanki masaya yapışmış gibiydi. Doğruldu ve masanın üzerinde oturur vaziyette kaldı. Kağıt bir havlu verdim ve bununla yüzündeki, memelerindeki dölleri sildi.
Hayriye’ye sıkıca sarıldım ve “Hayatımda böyle zevk almadım!” dedim. “Ben de öyle! Kocam yıllardır bana böyle bir zevk ve mutluluk yaşatmadı. Zaten son iki yıldır hiç sikişmemiştik!” dedi. “Neden?” diye sordum. “Kendisi hasta, erkekliği öldü. İki yıldır kendi kendimi tatmin ediyorum!” dedi. “Merak etme bundan sonra ben varım. Ne zaman istersen emrindeyim!” dedim mutlulukla. “Hani tek sefer demiştin?” dedi bu kez. Ben de, “Senin tadını bir kere aldım, bir daha bırakmam. Korkma bu yaşananlar aramızda kalacak. Yeter ki sen de iste!” dedim. Boynuma sıkıca sarıldı ve uzun uzun öptü…
Sonra, “Saat kaç?” diye sordu. “İkiye geliyor.” dedim. “Benim gitmem gerek!” dedi. Onu kucakladığım gibi masadan kaldırdım. Bugünlük bu kadar yeterliydi. Sonuçta evli bir kadındı ve aramızda yaşananların ve yaşanacakların bilinmesini istemiyorduk. Bu nedenle ben de sabırlı davranmalıydım. Yoksa aslında istediğim Hayriye’yi defalarca sikmekti. Üzerimizi giyindik ve toparlandık. Birbirimize tekrar sarıldık. Ona, “Beni ne zaman istersen ara!” dedim. “Tamam!” dedi. Ona bir güneş gözlüğü borçlanmıştım, sikişmenin şiddetiyle başından fırlayan güneş gözlüğü yere çarpınca çerçevesi kırılmıştı. Ona, “Gelecek sefer borcumu öderim!” dedim gülerek. Dükkanın kapısını açıp kendisini yolcu ettim.
Hayatımın en zevk verici sikiş deneyimini yaşamıştım. Bir dahaki sikişeceğimiz seferi sabırsızlıkla bekliyorum…
Herkese bol ve güzel sikişler!
141 notes · View notes
master1wayne · 10 months
Text
Gençlik Öfkesi S1 - B4
BÖLÜM 4 [EMPATİ]
Sabah'ın ilk ışıkları cam'ın önüne vurmuş, kuşlar ötüşüyordu.
Gözlerim aralandı saat'e baktığımda 12.45'di.
[Derin bir iç çekme ile] Saat kaç olmuş be ne uyumuşum.
Yerimden kalktım ve Derya abla'nın bana kullanmam için verdiği ayıcıklı terliği giydim. :/
İlk baş etrafıma baktım sonra da yavaş ve sakin adımlarla lavabo'ya gittim, ışığı açtığımda ışığın parlaklığından dolayı gözlerim bildiğin kör olmuştu.
Biraz bekledikten sonra gözlerim alıştı ve musluğu çevirdim.
[Su akıyor ama o hala aynaya bakıyordu]
Bir an aklıma dün Derya abla'ya olan yakınlaşmam gelmişti ve sonra da beni uzaklaştırdığı.
Belki de orada öyle davranmamalı ve uzak durmalıyım diye düşünmek istedim ama, aklıma kendisini bana bastırması geldi.
Neden, bunu yapan kadın sonra da kendisini uzaklaştırır ki.
[Su hâlâ akıyordu]
Of, off neyse yüzümü yıkayayım.
Güzelce yüzümü yıkadıktan sonra sessizce kapıyı kapattım ve odasına doğru yöneldim.
Kapıyı araladığımda sırtı bana dönük duvar tarafına doğru kendini vermiş bir şekilde uyuyordu.
Rahatsızlık vermek istemedim ve kapıyı aynı sessizlikle kapattım.
Aklıma kıyafetlerim geldi, kurumuş mu diye banyo'da duran askıya bakmak için tekrar döndüm.
Gömlek ve pantalon güzelce temizlenmişti. Teker teker askıdan aldım ve gözüme makine'nin kenarında duran ütü takıldı.
Elime ütüyü aldım ve salon'a döndüm. Gömlekle pantalon'u güzelce ütüledim ve sonra da kenara bıraktım, fişi çektim.
[Mutfağa yönelir]
Mutfağa döndüm, dolabı açtığımda bir sürü şey vardı. O an güzel bir kahvaltı hazırlayıp o uyanmadan masa'yı hazırlayıp gitmek geldi aklıma sadece...
Ne bulduysam çıkardım ve üç, beş bir şey hazırladım sonra da biraz ucundan tattım ve giyinip evden çıktım.
Merdivenlerden inerken telefonumu kontrol ettim. Her zaman olduğu gibi kimse aramamıştı.
Apartman'ın kapısını açtım ve içime güzel havayı çektim. Ciğerlerim doldukça ruhuma bir ferahlama geliyordu.
Çıktım ve birazcık yürümeye başladım. Yolda etrafı seyrediyor ve bir yandan da el ele dolaşan mutlu insanları gördükçe kendi kendime hayaller kuruyordum.
Güzel bir fırın'ın önünden geçerken yeni çıkmış taze bir kıymalı börek kokusu burnuma geldi.
Durdum ve geri döndüm az bir kıymalı börek alıp yolda ağzıma atarak gidiyordum.
Yaklaşık 15 dakika sonra, karşı kaldırımda bir çocuğun adamın birinden tokatlar yediğini gördüm.
Çocuk "abi yapma yalvarırım yapma" diyordu, ama adam yine de durmuyor daha da sert vuruyordu.
Bir an kendimi tutamadım ve koşar adımla karşı kaldırıma doğru gittim.
Ç: Abi gözünü seveyim yapma yalvarırım, sadece 1 lokma ekmek be abi lütfen..
A: Sus lan it! Sus! Demek benim iş yerimden ekmek çalarsın ha!
Ç: Aaahh abi vurma a.. a..
A: Lan it oğlu seni!
Tam tekrar elini havaya kaldırdığında elinin bileğinden tuttum.
Hoop ne oluyor lan?
A: Sen kimsin la, bırak elimi hemen.
Lan! Küçücük çocuğa vurmaya utanmıyor musun şeref yoksunu köpek!
A: Marketimden ekmek çaldı, ne yapayım tebrik mi edeyim. (Beni iter) Şimdi yürü git belânı bulma benden.
Bana bak! Çocuk aç, görmüyor musun halini? Bir ekmek versen ne olur ölür müsün?
A: Sana mı soracağım? Hayırdır aslanparçası?
[Artık kendini tutamamıştı]
O anlık sinirle kendisine kafa attım. Adam bir anda yere devrildi!
A: Ahhhh burnum, hayvan burnumu kırdın lan!
[Ayağa kalkmaya çalıştı]
Sakın kalkayım deme, kemiklerini kırarım! (Bağırarak) Bir daha hiç bir çocuğa vurmayacaksın anlıyor musun lan beni ha, anlıyor musun orospu çocuğu!?
Adama yüksek sesle bağırıp daha da üstüne yürüyünce ayakları ile yerde geri adım attı ve duvara yaslandı.
A: Ta-tamam sakin ol Allah Muhammed aşkına, lütfen sakin ol bir daha yapmam affet!
Sanki gözlerimden alev çıkıyordu, nefes alış-verişim yavaştan düzeldi sonra da çocuğa döndüm ve:
İyi misin kardeşim?
Gözlerinden yaşlar süzülüyor, burnu akıyor ve midesini tutuyordu.
Ç: A-abi çok canım yanıyor. Çok vurdu abi! Çok acıttı!
Ah be kardeşim gel, gel destek al benden.
Elim'e uzandı ve midesini tutarak ayağa kalktı. Ayağa kalkınca üstündeki yırtık kazağının kol kısmına yüzünü ve burnunu sildi.
Gel bakalım gel, biz biraz uzaklaşalım buradan merak etme karnın doyacak.
Çocuk o an hiç bir şey demeden benim yanımda yürüyerek geliyordu.
Birazcık arayı sıcak tutmak için ona soru sormak aklıma geldi. İlk baş biraz çekindim nedensizce ama sonra kendimi topladım ve sordum.
İsmin ne dostum?
S: S-selim abi senin?
Aras ben de memnun oldum.
S: B-b-ben de abi, bu arada az önce söyleyemedim te-...
Şşş tamam teşekkür etmeye gerek yok! Ben gerekeni yaptım o kadar.
Şimdi Selim şurada bir lokanta var gel bir girelim şuraya.
S: Tamam abi.
[Garson gelir]
G: Ne istersiniz efendim?
Ne istersin Selim söyle çekinme!
S: A-aa ben bir...
Oğlum söyle sen çekinme haydaa.
S: Kebap olur mu?
Olur olur! Çocuğa bir kebap lütfen yanına da ayran.
G: Hemen efendim.
S: Sağ ol abi!
Estağfurullah kardeşim ne demek.
Şimdi anlat bakalım nerelisin, ailen yok mu neden buralarda tek başınasın ve okulda değilsin?
S: Abi, Iğdır da doğdum büyüdüm annem çalışıyor babam da hasta.
Annem ne kadar çabalarsa çabalasın iyi bir para kazanamıyor. Patronu onu sigortasız çalıştırıyor.
...
S: Ben de ne bulursam ve ne yaparsam aileme götürmeye çalışıyorum.
Ekmek bulduğum gibi koşup babam'a veriyorum. Para bulursam da ilaç için biriktiriyorum.
Peki bu para bütçe olarak ne kadar?
S:... A-abi, 2,5 milyon tl!
Ne? Oğlum çok para bu sen nasıl bunu toplayacaksın ki? Bu insanlar verse verse sana bir iki lira verir anca.
S: Olsun abi, bir iki sonra üç olur elbet o para bulunur. Hem ben inanıyorum biri bize yardım edecek.
İçimden kendi kendime konuşuyor kendimce fikir alış-verişi yapıyordum.
Çocuğun gözleri parlıyor buna gerçekten inanıyordu.
G: Buyrun efendim yemeğiniz.
Al bakalım Selim ye doyur karnını.
S: Tamam abi, çok teşekkürler.
[Yarım saat sonra]
Doydu mu karnın?
S: Evet abi çok sağ ol. Ben iznin olursa gideyim biraz para toplayayım.
Dur bir dakika. Elimi iç cebime attım ve para var mı diye baktım. Biraz karıştırdıktan sonra cebimde 5bin TL vardı.
Al bakalım bunu da.
S: A-abi bu çok fazla değil mi ben bunu alamam.
Al sen bunu haydaa! Senin daha çok ihtiyacın var. Ben kazanır tekrar biriktiririm.
Yavaşça ve çekinerek elini uzattı.
S: Sağ ol abi, cidden bir gün sana bu parayı ödeyeceğim.
Ödemene gerek yok baban iyileşsin yeter, bu arada sen de okuyacaksın anladın mı beni?
S: Tamam abi.
Hayır, tamam abi falan yok! Söz ver bana söz de!
S: Söz abi'm!
Çocuk yavaşça uzaklaştı son kez arkasına baktı ve bana el salladı. Yüzün'deki o mutluluğu görünce içim bir hoş olmuştu. Kendisine el salladım ve ben de yoluma yürüdüm.
[1 saat sonra]
Evimin kapısının önüne gelmiştim, güvenlikten sorumlu benimle uğraşan şerefsiz beni görünce, arkadaşına dokundu ve beni işaret etti.
Aç bakalım kapıyı.
Bana bakıyor ve öylece gülerek bekliyordu.
Tekrar ettim; aç kapıyı.
Gülerek bakıyordu. O an artık bazı şeylerin yavaştan da olsa değişmesi gerektiğini ve kendi ağırlığımı koymam gerektiğini, daha doğrusu risk almam lazımdı.
Eğer ki o kapıyı açmazsan anneni sikerken sana izletirim, anladın mı beni orospu'nun doğurduğu?
Bunu söyleyince adamın yüzü bir an bozuldu, böyle bir şey beklemiyordu. Hemen düğmeye sinirli biçimde bastı kapı yavaşça açıldı.
Biraz uzaktaydı hemen 4 adım attı ve tam bana vuracakken. Bir hamle ile kurtulup adamı iktirdim.
Yere düşmüş yolun önün'deki çamurlu suya yapışmıştı, üstü başı çamurlu duruyordu. Hemen arkadan diğer arkadaşı gelip saldırmaya kalktı.
Kontrolsüzce koşarak ve savunmasız geldiği için burnuna bir tane gelişine yumruk atmıştım.
Adam da yere yapışınca diğeri kalktı bana arkadan tekme attı. Sırtıma gelen tekme ile biraz savruldum.
Fakat hemen kendimi toparladım. Teker teker hamlelerinden kaçınıyor hepsini ekarte ediyordum.
[Ekarte: Rakibi saf dışı bırakmak]
Bir tane göğüs kafesine vurduktan sonra da arkasına geçerek sırtına öğrendiğim şekilde vuruyordum.
En sonunda adam yere devrildi ve göğsünü tutarak acı içinde kıvranıyordu.
Diğer adam yerden beni izliyordu. Yavaşçe yere çömeldim. Elimi boğazına attım.
Artık bazı şeyler değişmeli arkadaşlar sizlere bu kadar sabretmek beni çok yordu.
Bu sebeple artık, eğer ki bana karşı bir hata yapacak olursanız sizleri şurada duran köpeğe gerekirse siktiririm.
Sizler konumunuzu baya unuttunuz, işinizi unuttunuz, kim olduğumu unuttunuz, ama merak etmeyin sizlere ya seve seve ya da döve döve kendimi anlatacağım.
Şimdi kalkın üstünüzü başınızı temizleyin bu aciz görüntüyü görmek istemiyorum. İşinizin başına haydii!
Adam gözlerime baktı ve sadece kafasını sallayarak onaylayabildi.
Tekrar doğruldum ve yakamı düzeltip evime doğru yöneldim.
[Anahtarı sokar ve kapıyı açar]
İçeri girdiğim vakit yavaş adımlarla salona geçtim. İçeri geçtiğimde annem, babam ve annem koltukta oturuyordu.
Ablam hemen atlayıp; işte geldi yüzsüz saygısız köpek.
Babam hemen ayağa kalktı; sen kim olduğunu sanıyorsun lan ha?
Öfff ne oluyor yine? Canınız mı sıkıldı ne var?
Annem; ablana söylediklerin hakkında konuşuyoruz burada! Hem bilmemezlikten geliyorsun bak sen?
Haa şu mesele mi. (gülerek)
Ay: Benden özür dile hemenn!
A: Ablan'dan özür dileyeceksin.
B: Haydi Ablan'dan özür dile.
İçimden kendi kendime yine düşünmeye başladım. Şimdi baktığımda özür dilesem kendi ailem haksız olmalarına rağmen onlara bildiğin boyun eğecektim.
Ya da artık yapmam gereken duruşu sergileyip, bazı şeylere dur demek için ayağa kalkacaktım.
Derin bir nefes aldım; özür falan dilemiyorum, ne söylediysem o gün hakettin.
Senin kadar cahil ve sizler kadar aptal insanlar ile hayatımı geçirmek kanser gibi.
Ne yapmak istiyorsanız yapın. İsterseniz evden kovun umrumda bile değil, yıllardır hayatımı bir sülük gibi emip bitirdiniz.
Hayatta ne yaşadıysam sizler yüzünden pişmanlık duydum. Keşke doğmasaydım dedim kendime.
Sizlere daha ağır şeyler söylerdim ama bu benim size haketmeseniz bile duyduğum saygıdan şimdi odama geçiyorum.
Beni rahatsız etmeyin sizinle de uğraşamam, azıcık rahat verin insana.
Babam bana yaklaştı ve "bak adam gibi özür dileyeceksin kemiklerini kırarım senin" dedi.
Yapma ya ciddi misin oğlum? (gülerek)
Belin'deki kemeri yavaşça çıkardı.
Ben artık bu şerefsiz adama da dur demeliydim. Bugün yaptığım ne varsa aynısını bu pezevenge yapmalıydım.
Sana çok boyun eğdim baba ama artık karşılığını alma vaktin geldi.
Gömleğimin düğmelerini teker teker açtım ve kenara bıraktım sonra gelmesini bekledim.
Büyük bir atılım yaparak, koşarak gelmeye başladı.
Kemerini kırbaç gibi kullanarak vurmaya kalktığı esnada kemerinden tuttum ve bir hamle ile kemeri elinden çektiğim gibi, boynuna dolayıp geçirdim.
Kemeri iyice sıktırmıştım, babam nefessiz kalmıştı, arkadan bazı sesler geliyor ama ben sinirden duymuyordum.
Arkamdan annem ve ablam kollarımdan tutarak beni uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Babam'ın ağzından "yapma, bırak" gibi kısık kısık sesler geliyor. Yavaştan hareket etmeyi bırakıyordu.
Tam o esnada daha önce Derya abla'nın bana söylediği bir şey geldi "ne olursa olsun, böyle bir insanın kanını dökmek sana bir şey kazandırmaz, seni onun gibi yapar" demişti.
O an kendime geldim ve kemeri hafif gevşetip bıraktım.
Babam yere yüzüstü düştü, ablam ve annem kemeri çıkardı, babam ard arda öksürüyor öküz gibi böğürüyordu, annem ve ablam bana korku ile bakıyordu.
Ben sadece, ellerimi arkadan bağlamış onları izliyordum.
Tekrar derin bir nefes aldım sonra da "evet ailem, ben odama gidiyorum. Beni rahatsız etmenizi istemiyorum. İyi günler!" dedim.
Tam gömleğimi alıp merdivenden çıkacakken kapı çalıyordu telefon ile babamı güvenlikçiler arıyordu fakat babam hâlâ berbat durumdaydı.
Telefonu aldım ve açtım "ne oluyor Aras Bey kusura bakmayın efendim polisler geldi babanız ile konuşmak istiyorlar efendim" dedi.
Bunu söyledikten sonra yüzüne telefonu kapattım ve hemen gömleğimi giydim aileme döndüm.
Şş alo ağlak karılar gibi ağlamayın yüzünüzü temizleyip gelin, polis gelmiş.
Annem ve ablam, babamı kaldırdı ve lavabo'ya gittiler.
Kapıyı açtım.
Merhaba, memur bey sorun nedir?
P.M: Rahatsızlık verdiğimiz için kusura bakmayın, Ahmet Bey'i emniyet'e kadar götürmemiz lazım.
Sorun nedir acaba?
P.M: Bize bilgi verilmedi, emniyette sorarsınız efendim.
Tamamdır bir 5 dakika bekleyebilir misiniz lütfen?
P.M: Tabii ki bekliyoruz.
Babam annemin ve ablamın kollarına dayanarak gelmiş üstünü başını düzeltmiş ve yüzünü temizlemişti.
Hep birlikte toparlandık ve emniyete gitmek için polisin izni ile kendi arabamıza binerek polis kontrolü'nde emniyete gittik...
Herkese merhaba, bu bölümü biraz isteksiz ve belki de kurgusu yazdım bu sebeple kusuruma bakmayın bazı dış etkenler sebebi ile yorgun ve mutsuzluk var umarım hikâye'de karamsarlık yapmamışımdır.
-İYİ OKUMALAR AMINA KOYAYIM-
27 notes · View notes
sakinbiradam · 9 months
Text
‪Sen barlar sokağındaki o makyajı dağılmış kadın. Yolumuzun denksizliğine aldırış etmeden geliyorken karşı kaldırımdan. Makyajını dağıtana ek olarak yağmur yağmakta. Acelen var gibi yürüyorsun sessiz ve derin karanlıkta. Bense meyhane masalarının son kalkanı, üzerine anason sinmiş, kafasında arabeskten bir parça. Ama paramparça. Kaldırımda eğlenceden çıkıp taksi bekleyip ilk fırsatta uyumak isteyen insanlar, alkolün etkisiyle libidosu dolar grafiği gibi sürekli yükselen sevgililer, duyuyorum mesela telefonda mervelerde olduğunu söyleyen genç bi kız, kalplerindeki aşklarını kapının dışarısında bırakıp o gece ilk kez gördüğü insanlarla birlikte olmak için can atan sözde aşk sarhoşları. Ve ben. Görenlerin ofisten mi çıkmış bu ne resmiyet dedirtecek kadarım. Üzerimde beyaz bi gömlek, kravatım hâlâ gevşek değil, seni gördüğümde ceketimin önünü ilikledim mesela. Elimde senden alıştığım marlboro touch blue sigaram, kulaklığım takılı ama şarkı çok manidar;‬
“ Cesaretimi topladım, gururumu ezdim geçtim. Bir zeybek gibi dimdik dikildim tam karşında, son bir defa. Bugün fal bakmayı ögrendim, elini tutabilmek için son bir defa.. “
‪-demeye kalmadan yanından geçiyor gidiyorum. Hepsi bu. Hayat gibi, geçiyor ve gidiyorum. Konuşulacak o kadar çok şey var iken sadece susuyorum ve s*ktir olup gidiyorum. ‬
36 notes · View notes
uyumadan · 5 months
Text
İşten izin alıp başka bir şirketle önceden planlı bir iş görüşmesi yapacaktım Microsoft Teams linkleri üzerinden. Gittim sürekli gittiğim kedili koruya. Oturdum bir piknik masasına, 5-6 dakika falan kalmış. Link uygulamayı indirtmeye yönlendiriyor, uygulama tam %99-%100 olduğunda kurulamıyor diye saçma sapan bir hata veriyor, kafayı yedirdi bana. Masaüstü sitesi olarak aç dedim, yamuk yumuk, her yanı bug'la dolu bir şekilde açıldı, görüntü gidiyor ama ses gitmiyor. Saat 16'daydı görüşme. Baktı kadın sesimi alamıyor, telefondan aradı, istersem telefondan devam edebileceğimizi, istersem başka güne erteleyebileceğimiz veya 17'ye kadar bekleyebileceğini söyledi. Böyle aksiliklere de aşina tabii, kendi başlarına da çok sık geliyor. 5-10 dakikaya halletmeye çalışacağım dedim. İzin aldığım için de ertelemek istemedi sonradan. Deniyorum deniyorum, her seferinde uygulama aynı hatayı veriyor. Atladım bir kiralık scooter'a, evin yolunu tuttum. Yolda kadın aradı, "indirebildiniz mi" diye sordu, "hayır, başka bir yöntem düşündüm, scooter'la eve gidiyorum" dedim. Eve vardım, antrede yatıp dönüp duran Venüs'ü mıncırdım, şekilli şukullu siyah perdelerimin önüne geçip bağlandım. Güzel, tatlı, pozitif bir görüşme oldu, anlaştık ettik. Venüs'ü mıncıklayıp, öpüp koşa koşa bıraktığım scooter'ı tekrar kiralamaya gittim. Bunu yaparken kulağımdaki dünya para verdiğim bluetooth kulaklığın bir tanesini gömlek cebime atmıştım sanırım acelem olduğundan. Madem kulaklık benim için çok önemli ve daimi bir şey, 7/24 kulağımda, o zaman bir kere de olsa şuna giden paraya acımayayım demiştim. Tabii iş yerindekilerden mesaj eksik olur mu, yine bir talepler cartlar curtlar. Gittim, mesai bitişine az kalmıştı, mesajı yazan genel koordinatör yanıma oturup şöyle olsa böyle olsa dediğinden kulaklığa odaklanamamıştım tabii. Çıkarken baktım teki yok, herhalde evdedir dedim. Evde olduğuna kendimi inandırdım. Çünkü kaybolduğuna kendini inandırınca insan çok panikliyor. Kaybolma durumları beni ayrı geliyor çünkü bu kaybolduysa kim bilir başka neleri farkında olmadan kaybettim veya düşürdüm diye düşünürüm. Belirsizlik daha korkunç benim için. Eve geldim, baktım yok kulaklığın teki. Buna ihtimal vermiyor değildim tabii. İşte olduğuna kendimi inandırdım, yarın detaylı bakarım derken aynı zamanda apartman yöneticisi olan komşu gelmiş ve apartmanın girişinde düşürdüğüm kulaklığımı benden yaşlı biyolojik kız kardeşimin (siz abla diye telaffuz ediyorsunuz) motosikletinin orada bulmuş ve gelip kapıya bu sizin mi diye sormuş. Helal olsun. Lan sen 9 mu artık kaç taneyse daire içinde benim kulaklığım olduğunu nasıl anladın sdjkglds Tabii şey demiş, sizin olmasaydı aşağıya soracaktım, ikinizden biridir demiş de, yine de tuhaf. E tabii insan afallıyor, işe gittiğimde bakacaktım çünkü sdlkgs Evet, olay mıdır değil midir bilemem ama bazen sadece anlatmak istiyorum
7 notes · View notes
saklinotlarim · 6 months
Text
Bazı insanlar, bırakın birkaç kelam etmeyi.. selam vermeye bile gelmiyor..
Çünkü düşünce yapısı sıkıntılı olduğu için, sarmaya yer arayabiliyorlar.. Hatta dahası..
Yıllar önce başımdan geçen bir olayı anlatayım sizlere..
Yıllardır Camii de hayır olarak ve bazende cüzi miktar alarak Fahri öğreticilik yaptım..
Sene 2017 de ise diyanette geçici görev yapmak nasip oldu.. Dönemlikdi ve bitti..
Sene 2018 di..
Mahalle Camiisi olduğu için yüz olarak tanıdık esnaflar vs. .. Camiye geliyordu..
Fahri öğreticilik yaparken, mola zamanlarında diğer öğreticiler öğrencilere sessiz olun.. koşmayın.. diyordu.. Çünkü yaşları büyüktü benden.. Öğreticilere ders hariç soğuk davranıyorlardı..
Onlara oyun oynamasına çok izin vermiyorlardı..
Lakin benim sınıf öyle değildi, ben izin verdiğim gibi onlarla yarışlar koşu, bilek güreşi, futbol vb. oyunlarda oynuyorduk Caminin içinde vaktimiz olduğu vakitler..
Ve birçok çocukda bundan dolayı benim sınıfıma gelmek istiyordu..
Öğreticiler beni çok seviyordu.. Camii avlusunda ve Camiide muhabbet ediyorduk ikramlarda bulunuyordum çikolata vb.. ve mutlu olduklarını görünce mutlu oluyordum.. Ezberlere daha iyi çalışıyorlardı..
Sonra baş hocamız Camii imamı idi..
Ona bir konu hakkında olur mu diye birşey danışmak istedim..
Caminin hemen avlusunun çıkışında Park vardı, çocukları teneffüsde birlikte oraya götürsek oynasalar olur mu demiştim..
O sırada yanında mahalle esnafından marketçi 55 60 yaşlarında bir abi vardı..
Bunları o da duymuş..
Bu kişide önceden toplu market alışverişi yaptığımız bir esnaftı bizim evi filen tahmini olarak biliyordu.. sürekli alışveriş yaptığımız için..
Taki bu büyük marketler çoğalana kadar..
zaten sonra marketide kapandı.. Her neyse.. bu abi bu konuşulanı duydu..
Hocamda üslubunca olmaz dedi.. Bende doğru hocam tamam dedim.
Sonra
Aradan kaç gün veya hafta geçti hatırlamıyorum..
Bir Cuma günüydü.. Dersler yaklaşık 1 saat erken bitiyordu.. ve bekleyen çocuklar Cumayı kılıp gidiyordu.. Normal günlerdede kalıp kılan oluyordu tabi vakit namazlarını.. sonra ders bitimi çıkanda eve gidiyordu hep..
Herneyse özet geleyim..
Camiideki tüm öğreticiler evlerine dağıldı.. Bende Cumaya hazırlanmak için eve gelmiştim.. Lakin genel itibariyle telefonum sessizde titreşim modundadır ve çalınca cebimde olduğu için hiç sorun olmuyordu..
Ben evde telefonu biryere bıraktım başladım Cumaya hazırlanmaya..
Evde gömlek ütüleniyordu.. o sırada ben hazırlanmak üzereydim..
Sonra hazırlandım, Cuma ya giderken bir baktım birsürü çağırı gelmiş hocam aramış.. Aradım, gelince konuşuruz Cumadan sonra dedi.. Cuma için üst kata çıktım.. orada müezzinlik yapan abi kim söylediğini biliyor musun dedi.. yok abi dedim ne oldu ki.. O, .. ismini söyledi, dedi.. Ne dedi abi dedim.. sonra Cumadan sonra başladı anlatmaya..
Ben sonradan öğrendim olanları.. Şok oldum..
Meğer bir öğrenci eve gelmemiş, anneside Camiye gelmiş..
Hocama sormuş.. oradakilere sormuş gördünüz mü diye..
Yok demişler lakin birisi benim sınıfımda olan çocuk olduğunu söylemiş.. ve o esnaf abide lafa girmiş..
Geçende çocukları parka götürmek için izin istemişti diye.. parka bakalım yoksa evini biliyorum mu ne demiş..
Ve kadın sinirlenmiş, kadın sinirlenince o esnaf abide bizim evin binanın olduğu sırayı tarif etmiş..
Kadın mahallede bağıra bağıra beni aramaya başlamış ismimi söyleyip nerede otuyor diye..
Sonra binayı bulmuş, binadaki ilk zillere basmış.. binayı ve mahalleyi rahatsız etmiş.. (o sırada ben Cuma ya hazırlanıyordum duymadım çünkü bizim zile basan olmadı.. ) sonra ziline bastığı daireden komşumuz kapıyı açıp ne oldu diyince.. Kadında ağzına geleni sayınca, bizim komşuda kovmuş boş boş konuşmayın iftira atmayın diye..
Velhasıl-ı Kelam.. Bu kadın tekrar Camiiye giderken mi yoksa o sırada mı nezaman bilmiyorum bir telefon gelmiş komşusundan ve çocuk seni evde bulamamış ve uzun süredir kapılarda seni bekliyor diye söyleyince dönmüş geriye evine..
Sonra ben bunları duyunca okadar üzüldüm ki..
Bir sonraki gün o çocukta bile üzülme ibaresi gördüm..
Ama birkaç gün sonra o çocuk Kurana geçtiğinde, annesi kek dağıtımına geldi.. Ve yüz yüze geldik.. Ama Bir özür bile dilemedi.. Sadece teşekkür etti.. Biraz üzgün müydü bilemiyorum ama hakkını helal et dediğini hatırlamıyorum..
Velhasıl-ı Kelam, suizanda bulunarak iftira atmak çok basit gözükebilir..
Çünkü şeytan boş durmuyor ve suizanda, iftirada bulunan kişi.. aklınca gördüklerinden ve duyduklarından akıl yürüttüğünü sanıyor.. ve kesin gözüyle bakıyor.. çünkü öyle gözüküyor diyor..
Bilip bilmeden konuşmak.. suizanda bulunmak.. ve iftira attığı gibi fitneye sebep olmak.. Ahh da ne ahh.. Ya doğrular geç çıksa, Allah C.c Muhafaza.. O sebeple çok duâ etmek lazım..
Rabbim her türlü şerli insanlardan ve şerlerden muhafaza etsin cümlemizi..
16 notes · View notes
soesso · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Soesso - Kadın Gömlek Üretimi 👚 · Gömlek Üretimi 👔 · T-Shirt Üretimi 👕 · Pantolon Üretimi 👖 · Dijital Pazarlama 📈 · Bilişim Hizmetleri 💻 . Tüm Siparişleriniz için: · İnternet Sitemiz: http://soesso.com/gomlek-uretimi · Facebook: soessocom · Instagram: @soessocom · Twitter: soessocom . . . . .
0 notes
thesoundofdrugs · 3 months
Text
Bir kadıköy sokağı..Bir gece...
24 Aralık 2011 Cumartesi, 03:15
İlk kez cenin pozisyonunda yattığımı farkettim kıvrılıp uykusuz bir şekilde..Gene hislerim radarlarını açıp etrafımda birşeyler olduğunu biliyordum ve bu bana inanılmaz bir baş ağrısı ve yorgunluk... Biran önce uyumalıydım ve kısa süreli bir uyku nöbeti ardından sinir ile kalktım sebepsizce..Rüyalar gördüm oldukça ve gökyüzünde ki Dolunay'ı hatırladığım sadece.. Bu gece kendi ''Dolunay''ımı sahte olarak besleyecektim.. Elimi yüzümü yıkadım, bir kahve koydum.Fb'ye baktım, arkadaşlarımı cevapladım ve birini gördüm pekala, onceki davetini kabul ediyor bu akşam yanına geliyorum diyip dolaptan birşeyler atıştırıp dar bir kanvas kot giyip bir tişört üstüne de tamamlayıcı bir gömlek ile ceketimi alıp çıktım...Belki 10/15 dakika arabanın içinde buz gibi oturup bekledim ne yaptığım hakkında düşünmeye çalışarak..Boşver diyip kontağı çevirdim sigaramı yaktım; bir moonspell açıp kadıköye yola koyuldum..
Yer bulmakta oldukça zorlandım... Onu aradım ve kilisenin duvarında görüşmek istediğimi söyledim..Hava'nın soğuk olmasından yakınmaya kalkarken geliyorsan gel diye sert çıkıştım sebepsizce; onayladı. Hasırcıbaşı caddesinde eski oturduğum evin orada bir yer buldum ve oraya aracı park edip kiliseye doğru yol aldım..Mesaj attım ve 10 dakikaya kadar kilisede olacağımı; oda cevap olarak arkadaşlarıyla olduğunu ancak 30 dakikaya kadar gelebileceğini söyledi.. (( anca satabiliceğini kısaca.. )) Bir bira aldım ve müzik dinlemeye başladım duvarda.. Yanımda bir kadın vardı biraz gözü yaşlı gibi; yalnız...Sanırım 26/27 yaşlarında bir gezgin edasıyla...Canı sıkkındı sanırım neden bilinmez umurumda da değildi...Arada sanırım gözgöze geldik ama ikimizde oralı olmadık sanırsam...Birasını yudumladı ve sanırım bitirdi ve gidicekti...Bir afalladı toparladı yürümeye başladı tam derken her zaman işediğimi o konteynırların oraya çarptığı vakit tam yığılıcak iken yakaladım onu...İyimisin diye sordum evet deyip geçiştirdi ; seni taksiye bindireyim dedim hayır dedi peki dedim..Arkamı döndüm kulaklığımı taktım birama uzanır iken karşımda onu gördüm...Ufak bir tanışma merasimi gerçekleşip sen kimsin edalarına döndü durum.. Öğrendim ki aslında ağlamıyormuş sadece canı sıkkınmış..Yağmuru iyi yiyip gözleri akmış.Biraz sohbet ettik..26/27 yaşında dediğim o kadın biyoloji öğretmeni ve 33 yaşında olduğunu Moda'da oturduğunu öğrendim..Kendisine eşlik etmemi ve onu bırakmamı rica etti fakat bir arkadaşımı beklediğimi söylerken tam telefon geldi o kişiden ve nerde olduğumu sordu...Halbuki önümden geçmiş ve beni farketmedi...aramızda 20/25 adım var iken gozgoze geldik ve yanımıza geldi..Sarıldı öptü şaşırdım..O tanıştığım ismini hatırlamadığım kadın ise bir bozuldu sanırım anlamadım...Gelen arkadaşım tekel'e bira almaya gitti ve ismini hatırlamadığım kadına tam birşey söyleyecek iken Neyse ben gitmeliyim dedi ve bir anda kayboldu ortalıktan...Sanırım onu bir daha göremeyeceğim..Tekelden geldi ve ikimiz kaldık.. Konuşmaya başladık havadan sudan.. Konu ''Dolunay''a geldi ve sohbet ettik.. Bana sen ''Güneşin Oğlu''sun dedi.. Hoşuma gitmedi değil..Sonra üstünü başını inceledim..Sevmediğim gibi..Kıçında tayt üstünde kazak sadece kıçını kapatan ve ayağında 1 karış topuklu bir çizme... İçmeye devam ederken kapalı bir yere gidelim oturalım diye diretti ve ben gene reddettim...Yer değiştirmek istersen caddebostana gidelim dedim birden bire...Onayladı ve beni takip etmesini söyledim... Çok fazla içmedim evet..Arabanın yerini unutucak kadar hatta çalındı lan haha diyecek kadar içmediğimi biliyorum...Neyse şükür kavuşturana bulduk.
Kontağı çevirdim müziği açtım ve yavaş yavaş parlayan ışıklarda su gibi yollarda gitmeye başladık...Bir cd koydum ve skidrow dinliyordum..ki baktım parçayı değiştirdi..Birden bire parladım bağırdım sen ne yapıyorsun lan ?! diye.. sustu dokunma ?! diye bağırdım..gene sustu.. Caddebostan sahile vardık..Karnı acıkmışmış ve kendine ve bana burger king'den çizburger deli saçması ve tekele uğrayıp bira ve sigara ikilisini doldurmuş torbaya...Kontağı çevirdim motoru çalıştırdım ve aracın kaloriferini açtım..soğuk..oldukça soğuk... Çok mükemmel gibi böyle liseli aşık tripleri..Hadi bundan ısır yok hadi bir lokma daha geyikleri..Yolda zaten yeterince haşladım onu..İçimden bağırıp öf yeter siktir git demek gelmedi değil..Neyse atlattık..şişeleri tokuşturduk konuşmaya devam etti..Yüzüne pek bakma meraklısı değildim..Ayakkabılarını çıkarttı daha rahat oturmak için... Koltukta bağdaş kurup dokun bana demeye başladı..Nasıl neden ne için diye beynimin içindeki oyunlar üzerine kurgular yaratmaya başladım...Sadece elimi uzatmak ıle yetindim omzuna..Sarılmak değil..Sadece uzattım..Şaşkınım, bir kadın bedenine bu kadar uzak hissetmek kendimi; oldukça şaşkınım...Kendimde garip bir titreme hissederek yanıma sokuluşunu sadece izledim..Defalarca '' Dokun bana '' kelimesini kullandı..Taytını çıkartıp hırkaya doladı bacaklarını...Birden bire oturduğum şöfor koltuğunda üstümde buldum onu beni öperken ve ''benim gözlerim açık''..Tepki vermedim , karşılık verdim; zaten içimde biyolojik olarak hiçbir hareketlenme yoktu..''Gidelim buradan, sana burada değil yatağında saldırmak istiyorum dedi'' ruhsuz olarak peki dedim.. Maalum cuma gecesi..Sahilde çevirmelerin bolca olacağı bir gece.. Ara sokaklar üzerinden gidilmesi gerekti..Eve girmeden bu gece bu büyüyü bozmak istedim ve tekel'e uğrayıp ismine bakmadan orta kalite bir şarap aldırttım.. ben anlamam..Kontağı kapattım ve arabadan çıkarken çıkarttıklarını giydiğini unutup üstüne bir de kızdım madem giyicektin neden çıkarttın diye sebepsizce.. Beklemeyi sevmem genel olarak..Eve sessizce girdik.. Kendime kahve koymaya mutfağa gittim..Isıtıcı'ya suyu koydum, kaynattım bardağımı aldım ve odaya döndüm...Sanırım herşey planlanmış bir şekilde idi..Odam'da striptiz kulübünden çıkmış bir kadın vardı sanki...Elimdeki bardağı bıraktım şarap şişesine yöneldim içimdeki nefret ve titreyen ellerim ile..Tıpasını açtım kafamı diktim boğazımın kapakçıkları sanırım tıkandı ve dudaklarım arasından dökülmeye başlayışını aldırmadan bitirmeye çalıştım.. şişeyi indirdiğimde bambaşka bir bakış açısına sahip olup yapmam gerekeni ; kendi isteğimi değil, kendi duygularımı kendi arzularımı bir kenara bırakıp karşımdaki o kadına kendimi becerttim... Şimdi arkamda uyuyor.. Ben hala uyumuyorum.. Ben hala düşünüyorum ki yazıyorum kahvem ve sigaram ile..Şimdi , ''ben'' mi ; '' O '' mu yoksa ikimizde birbirimizi mi becerdik
kimdi o kadın ?
ben yastığımı alıp salona gidiyorum..
4 notes · View notes
emreey · 7 months
Text
Denizden çıktıktan sonra yarı çıplak şekilde Zümrüdüanka ya dönüştüm. (Bir nevi anka kuşu, dirilişe inancı). Hastalıklardan kurtuldum. Kötü alışkanlıklardan da kurtuldum. En önemlisi de kötü düşüncelerimi kurtuldum. Dünyama karşı bakış açım değişti artık görebiliyorum her herşeyi. Sırtımdaki hançer izler iyileşti yerine kocaman bir V şekli yara kaldı. (Sökülmüş kanat izi.)
Tengriden bana verdiği ceza buydu, belki saf bir ruhum var ve ben nefrete kapılmayacağım. Tekrardan o kanatlara kavuşmak için ellerimden geleni yapacağım. Bütün tanıdığım o insanlardan artık beklenti içinde olmayacağım. Hayatta çok şey istedim elde edemedim ama ben bu hayatta söke söke bütün kalpleri(istediğim şeyleri) alacağım.
Yeryüzüne indiğimde bütün nefret ettiğim insanlara karşı artık nefret dolu bakmayacağım çünkü yoruldum.. neyse ki akşam yine işlek caddesine uğrayayim bakalım bana ait olan ne var diye...
Simsiyahlar içinde (kot pantolon ve siyah gömlek ile) çevremde rengârenk dünyasına giriyorum belki de onlardan biri olmak umuduyla dalıyorum dünyasına. Bir yere uğramam gerekti bir dövmeciye. Enseme "2" numarası yazdırmak içindi. (Enseme bakınca siz hep ikincisiniz ben "1" numarayım.)
Gece yarısında açık barı görüp, bir bar tabureye geçip içeceğimi söylerken yanıma nikotin ve şeker koku karışımlı bayan oturup "aynısından isterim." diyip gözleri gözlerime bakıp göz bebeklerim büyümüştü." Hesabı bana yaz diye işaret ettim barmene.
- Gözlerine baktığımda hüzün görüyorum. Bunun sebebi var mıdır? diye sordu kadın.
+Gözlerime bakma göstermez içimi. Dudaklarımı aralanman gerekiyor dedim gülümseyerek.
- Öğrenmem için dudaklarını mi ilgilenmeliyim diyip burnuma doğru yaklaştı
+Hayır dedim. Kulağına doğru yaklaşıp, bana birkaç tatlı söz lazım. diyip, elimi jartiyerli diz kapağına atıp okşadım.
-Herhalde buralarda yabancısın. Ben buralarda yakın bir yerde oturuyorum istersen bu gece bana geçebiliriz dedi elini diz kapağındaki elime okşadı omuzuma doğru...
Eve geçtiğimizde salonda gramfonu içinde plak koyarken ceketini çıkardı mutfağa geçti bende salonda oturup sağa sola bakıyordum. En sevdiğim içecek kokusu burnuma geldi. Meraklanıp mutfağa uğradım. Göz göze gelip gülümsedi.
-"Kahve bağımlı olduğunu göz altı torbalardan belli ve bu gece bize uyumak yasak" dedi kadın.
+ Bunun için kahveye gerek yoktu aslında ama bunu sevdim. Adın nedir?
- Tek gecelik bir ilişki içinde adımı öğrenmene gerek yok. İstersen bana "Mavi kız" diyebilirsin. Ya sen?
+ Mavi kız? Öyleyse bana "Mavi kuş" diyebilirsin. Çünkü bir şarkı aklıma gelmişti " Mavi kuş ile Küçük kız" şimdi kendime yeni adı koydum.
Güldü "O şarkıyı bende biliyorum. "
Bardakları alıp balkona geçtik. Küçük tabureye ayaklarımı uzattım.
+Aslında bugün benim doğum günüm. Yeniden doğdum. Daha dün intihar etmeyi düşünürken yanımda binlerce hatta yüz binlerce insanlar geçti ve hiç kimse yüzüme bakıp tebessüm etmedi. Ölmüş bedenimi ziyarete gittiğimde bunu yapmamın bir anlamı yok demişti iç sesim. Bu yüzden bütün düşüncelerimi ölü bedenimi gömüp kendimi mezara atmışım. İç sesimi de denize döktüm ucuza gitmesinler diyeydi.
-İntihar etmenin sebebi ne diye tetikledi?
Gülümsedim. Bardağımı gökyüzüne kaldırıp "Hayat" dedim.
+ Aslında seninle konuşmak bana pek iyi gelmiyor ama iyi de olmaya çalışacağım.
- Bazı şeyler konuşunca iyi gelmeyebilir. Konuşmadan da iyi olabiliriz.
Elimdeki kahve bardağı masaya bırakıp, ellerimi tutup yatak odasına geçtik. :)
4 notes · View notes
solivagantcosmos · 2 years
Text
Biz erkekler, genelde ilişkilerin garip kalan kesimleriyizdir.
Mesela bize hiç çiçek alınmaz. Bir tartışmada kırılsak dahi.
Doğum günlerimiz biraz buruktur, hiç değilse kadınlarınki kadar canlı olmaz...
Bize şiirler okunmaz, bize şarkılar pek nadiren yazılır. Bunları yapmak da görevlerimiz arasındadır.
Bir ayrılıkta, çocuklarımız hemen elimizden alınır. Onlara anneleri kadar iyi bakamayacağımız düşünülür.
Biz bağıramayız, sonu adliyede biter, ama bize fevkalade bağırılır.
Bize pek hediye de alınmaz, o da vazifelerimiz arasındadır.
Sürpriz planlar yapmak, su tesisatçısı çağırmak kadar bizim listemizdeyken, biz sürprizlere çokça yabancıyızdır. Zira genelde bize tişört, gömlek, çorap alınır.
Bu nedenle nasıl sevineceğimizi de bilemeyiz. Pek yatkın değilizdir. Zaten mutlu etmek bizim görevimizken, mutlu olmak kadının görevidir.
Hatalarımızın çetelesi tutulur, her mutlu anımızda bunlar yüzümuze vurulur. Ama mutlu ettiğimiz anlar havada dağılan yapraklar gibi hemen unutulur.
Bizim duygusal zamanlarımız, yalnız kalma isteklerimiz, hele ki hastalanıp yatağa düşmelerimiz olamaz. Güçlü olma vazifesi, bizim için kimlik taşımak kadar zorunludur. Güçten düştüğümüzde ise, ilk en çok sevdiklerimiz terk eder bizi.
Bizim resimlerimiz pek kupalara da basılmaz, kolajlarda sadece kendimiz kendimizi katarız, çünkü bunları da hep, biz hazırlarız.
Bizden yapmamızı beklenen işler, yaptığımızda da genelde beğenilmez. Ütümüz kötüdür, yaptığımız yemek beğenilmez, süpürsek bir kenar mutlaka kirli kalır. Yıkadığımız bulaşıklar hep lekelidir. Yapmadığımızda ise hiçbir işe yardım etmediğimiz kadın sohbetlerinin daimi konuları arasındadır. Yani anlayacağınız, o da alnımızda bir lekedir.
Biz her daim olağan şüpheliyizdir, örneğin bir halısaha maçına gittiğimizde her zaman bir kadın olup olmadığı araştırılır. Çünkü kolayca yoldan çıkarılabileceğimize inanılır.
Velhasıl ilişkilerde biz kolonlar gibiyizdir. Bütün binayı sırtlanırız ama, resimlerde bile yoktur yüzümüz.
M.B.
6 notes · View notes
tipitip213 · 1 month
Text
Sevgilim ve Annesi -1-
Üniversiteye gittiğim yıllarda, hemşire bir kız ile çıkıyordum. Kız minyon tipli, çıtı pıtı bir şeydi. Çıkmaya başlayalı 4 ay olmuş ama öpüşmekten öteye geçemiyorduk. Biraz problemli bir kız olan Esra, yaklaşık 5 yıl önce annesini kaybetmiş, babası ise 28 yaşında bir kadınla evlenmişti.
Esra 18 ben ise henüz 20 yaşındaydım. Aynı evde babası, babaannesi ve üvey annesi ile birlikte yaşıyorlar, Esra üvey annesi Pınar ile anlaşamıyordu.
Babasının gece vardiyasına kaldığı bir gün beni eve oturmaya çağırdılar. Oturup çay filan içtik. Babası hariç herkesin ilişkimizden haberi vardı. Üvey annesi Pınar’ı gördüğümde şok olmuştum. Çok genç ve güzeldi. 1,70 boylarında, siyah saçlı, beyaz tenli, iri sürmeli gözleri ve kalın dudakları vardı.
Üzerinde diri göğüslerini gizleyemeyen siyah bir gömlek, altında ayak bileklerine kadar uzanmış, geniş kalçalarını sımsıkı saran siyah bir etek ve başında siyah saçlarının önü açık bir şekilde bağlanmış yine siyah bir eşarp vardı. Dalyan gibi bir kadındı tabiri caizse.
Pınar konuşurken gözlerimin içine bakıyor, beni baştan ayağa süzüyordu. Garip bir şekilde tahrik olmuştum. Eteğinden belli olan uzun ve düzgün bacak hatları ve gidip gelirken sağa sola kıvırdığı kalçaları beni korkunç etkilemiş, Esra ise üvey annesinin hareketlerini fark ederek sinirlenmişti. Kapıdan çıkarken Esra, üvey annesi konusunda beni uyararak, “dikkatli ol, bu orospudan her şey beklenir” demişti.
Aradan 3 gün geçmişken, staj yaptığım ofise bir telefon geldi. Arayan Pınar’dı. Çok şaşırmıştım. Müsaitsem ofise uğrayacağını söyledi, ben de kabul ettim. Ofise geldiğinde üzerinde aynı kıyafetler vardı. Evde çok sıkıldığını, kendisine iş ayarlamamı filan söyledi. Telefonumu Esra’nın çantasından gizlice aldığını söyleyerek,
“Senin böyle bir kızla ne işin var anlamadım. Bu kız çok sorunlu. Şimdi senin yanına uğradığımı duysa kafayı yer. Eğer müsait bir yer varsa seninle Esra hakkında ayrıntılı olarak konuşalım” dedi.
Pınar’ı alarak bizim eve gittik. Beraber kaldığım arkadaşlarımı 3-4 saatliğine evden gönderdim ve Pınar başladı anlatmaya.
“Kız hasta gibi beni babasından kıskanıyor. Sanki ben babasını çok seviyorum. Ailem beni resmen para ile bu adama sattı. Adamda manyağın teki. Aklın varsa bu kızdan ayrılırsın. Senin gibi yakışıklı birinin ne işi olur böyle tiplerle. Bak ailem benim başımı yaktı, ben de mecburen çekiyorum” filan diye yarım saat sızlandı ve ağlamaya başladı.
Ben de teselli etmek için yanına oturarak, başını göğsüme bastırdım. kadın iyice sarılmıştı bana. Korkunç tahrik olmuş ve sikim kalkmıştı. Pınar yanlışlıkla olmuş gibi elini birkaç kez yarağıma değdirdi.
Birden beklemediğim bir şey oldu ve Pınar pantolonumun fermuarını çözerek yarağımı dışına çıkarttı. Dibinden tuttuğu yarağı hızla somurmaya başladı. Ben kilitlenmiş, hiç konuşmuyordum. Ellerimle onu okşamaya başladım. Artık ip kopmuştu. Pınar 10 dakika kadar yaladığı yarağımı kıvamına getirdiğinde, volkan gibi ağzına patladım.
Tüm döllerimi yutan Pınar, lavaboya gidip, temizlenerek geri geldi. “Hasretim genç bir erkeğe. Bağırta bağırta sik beni” diyip soyunarak üzerime atladı. Müthiş güzel bir vücudu vardı. İnanın Esra’ya 10 basardı.
Ben de bir çırpıda soyunup, 69 pozisyonu aldık. Müthiş etli butlar, arasında mosmor bir delik, altında sulanmış ve dudakları açılmış tüysüz bir am karşımda duruyordu. Büyük bir iştahla yalamaya başladım. Ben ona her dil atışımda, oda benim yarağımı daha bir iştahla somuruyordu. Ben şu an bile onun gibi yalayan bir kadın görmedim.
İnanın yarağımı dibine kadar ağzına sokup çıkartıyor, yarağımın her yeri tükrüklerine bulanıyordu. Aç köpek gibi saldırıyordu. Ben ise artık 4 parmağımı göt deliğine sokup çıkarmaya başlamıştım.
Pınar’ı kaldırarak koltuğa yatırdım ve bacaklarını omuzlarıma aldım. Yarağımı sert bir hamle ile dibine kadar kökledim. “ooooooohhhhhhh” diye inleyen Pınar, “siiiik, siiiik, parçala beni” diye bağırıyordu. kadın resmen kafayı yemiş, vahşi bir köpek gibi hırlıyordu. Bense gaza geliyor, hızla girip çıkıyordum.
Ayakları ile beni yere iten Pınar, üzerime çıkarak “haartt” diye yarağa oturdu. kadın oturup kalkmıyor, üzerimde zıplıyordu. “aaayyyy, sen de pompala, vur dibime, aayyyy” diyen kadın, tamamen kendinden geçmişti.
Bunu kucağımdan kaldırarak, sert bir şekilde koltuğa yaslayarak domalttım. Etli götlerine 3-4 kez hızla tokat attım. Pınar ise hem götünü kıvırıyor, hem de “haydi yırt götümü erkeğim.Tecavüz et bana” diye inliyordu. Kalın olan yarağımı götüne bir hamlede köklediğimde “aaarrrggghh” diye garip bir ses çıkarttı.
Vahşileşen Pınar, şimdide baygın gibi yatıyor, bense kudurmuş bir şekilde göt deliğini parçalayarak sikiyordum. Bir süre sonra müthiş bir şekilde götüne boşalarak, kendimi arkaya bıraktım.
Pınar da yere yüz üstü yatmış, “öldüm, bittim” diye söyleniyordu. Bacakları birleşik şekilde yattığından, götü pamuk gibi duruyordu. Onun kıpırdayacak hali kalmazken, benim yarak yine dikilmişti. Hızla üzerine çıkarak, hiç domaltmadan göt deliğine yarağımı soktum. “aaayyy, yırttın götümü” diye bağıran Pınar, altımdan kurtulmaya çalışırken ben, “sen tecavüz istemiyor muydun orospu, kıpırdama” diyerek kollarını arkaya büktüm ve sokup çıkartmaya başladım.
Gerçekten de içine zor giriyordum, çünkü düz yatmış ve bacakları kapalıydı. Duvar deler gibi benim matkabı sokuyordum. Müthiş bir şekilde 3.postayı göt deliğine boşaldım.
Artık yorgunluktan bacaklarım titriyordu. İnanın hayatımda böyle bir sikiş yaşamadım. Esra ile 3 ay daha sikiştik. En sonunda kocasına yakalanmış. Vücudundaki izlerden anlamış adam. Benim yanıma konuşmaya geldiler. Sonra ne mi oldu? Bir sonra ki hikayede.
Gönderen: üniversiteli
54 notes · View notes
mithas · 2 years
Text
Kızgındı. Hem de çok kızgındı. Gözlerini bir an olsun karşı masada oturan çiftten ayırmadı. Kadın mutlu ve erkek huzurlu görünüyordu. Sanıyordu ki uzun süredir birliktelerdi. Erkeğin giydiği beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolon vücuduna tam oturuyordu. Kadın ise şirin, diz kapaklarına kadar inen bir elbise giymiş, hafif yaptığı makyajıyla sade ama şık görünüyordu. Geriye yaslandı ve eline aldığı kalem ve kağıda bir şeyler karalamaya başladı.
İçindeki öfkesi yeni değildi. İnsanların yavaş yavaş onu bu öfkeyle beslemesine izin vermiş ve nihayetinde patlamıştı. O günden beri de içinde dinmek bilmeyen bir öfke, bir kargaşa hakimdi ruhunda. Karşısındaki çifte kaldırdı gözlerini tekrar. Kaşları çatıldı ve kurumuş dudaklarını ısırdı. Karşısındaki adam bir aralar çok tanıdıktı. Şimdi usul usul izlediği bu adam zamanında en az aynada her gün gördüğü yansıması kadar tanıdıktı hem de. Oysa şimdi ne kadar da yabancılaşmış ve bir başkasına tanıdıklaşmıştı. Bakışlarını tekrar kağıdına indirdi. Anımsayamadığı kadar uzun bir zaman önce adamın kalbinin kendisine attığına emindi. Oysa o zamanlar kendisinden bile emin olmadığı bir dönemdeydi. Hafifçe gülümsedi. Gülümsemesine biraz da öfke sindi. Parmakları kalemi daha sıkı kavrarken kadına baktı bu sefer. Kadın da ne kadar tatlıydı. Onda ne bulduğunu anlamak istedi, çünkü kendisi insanlardaki güzelliği tek bakışta anlayamayacak kadar körelmişti.
Biraz da kendisini andırmaktaydı kadın, ya da ona öyle gelmişti. Adama kayarken bakışları, gözleri tereddüt etti. Yarım kalan bir hikaye başka bir başrolle tamamlanabilir miydi? Neden olmasın diye düşündü. Neden olmasın? Gülümsemesi söndü ve yüzüne sinen öfke ruhuna düştü. Ancak kabul edemiyordu. Adamın karşısındaki diğer yarısının kendisini yarım bıraktığı gerçeğinin aklında olmasını kabul edemiyordu. Karalamayı bıraktı ve hırsla dikleşti oturduğu yerden. Adama duygusuzca baktı. Sahi kendisi mi haksızdı? Yıllar önce yarım kalan şeyleri kendisi yarım bırakmıştı. Ama haksız mıydı? Önündeki kağıdı buruşturup çantasına fırlattı. Kendisini yarım bıraktıracak kadar zor olan kararların üstesinden gelmek zorunda olduğunu kendisinden başka kimse anlamamıştı. Çünkü nihayetinde herkes kendi hayatının kahramanıydı ve hiçbir zaman bir kahramanın kahramanlık yapmadığı zamanlarda akıttığı gözyaşlar kitaplarda yazmazdı. Bazı şeylere zorundaydı ve bu zorundalık vakti zamanında çok canını yakmıştı. Komikti. Bu denli canını yakan şeyler şimdi hiçbir şey ifade etmiyorken dahi, şu an bile karşısındaki adama öfkeli kalabiliyordu. Adam karşısındaki kadına gülümsedi. Oysa kendisi sık sık dilediği gülümsemesini hiç görmemişti. Gözlerini devirdi. Onu gülümsettiği zamanları hiçe sayan bir adamın gülüşünü görmenin bir anlamı yoktu. Görmüştü, onu bu denli kızdıran şeylerden bir tanesi de adamın bu yok sayışlarıydı. Çünkü adamın sandığından da daha çok görüyordu nitekim bir şeyleri. Oldukça geriden çifti izlediği masaya hafifçe sindi. Düşünmeden ve sessizce karşısındakileri izledi. Kadın sürekli konuşuyor ve adam da ilgiyle onu dinliyordu. Kendisinin varlığından ikisi de bihaber ilişkilerini ne de güzel yaşıyorlardı. Korktu. Dahil olmadığı bir şeyi bozmaya varlığının bile yetecek olması ihtimalinden korktu. Bu yüzden masaya iyice sindi ve neredeyse gözden kayboldu. Oysa kendisinin öyle bir gücü olmadığının gayet farkındaydı, yalnızca ihtimaller aklında dolaşıyordu. Kendi hikayesindeki kötü karakteri belki de istemeden bir sürü kez oynamıştı ancak başka bir hikayenin kötü karakteri olamazdı. Kendisine kötüydü sadece. Kafasını arkaya yatırarak derin bir iç çekti ve gözlerini yine çifte sabitledi. Kızgınlığı artıyor ve içi köpürüyordu. Adamdan uzaklaşmak ve başkalarına yaklaşmak istedikçe aklında dolaşan duygular yüzünden bir türlü yeni bir şeye başlamıyordu. Biliyordu bu kendisinin sorunuydu. Ancak kendisine engel olan bu duyguları adam nasıl bu kadar çabuk aşabilmişti aklı almıyordu. Şüphe etti, sevgisinden ve adamdan şüphe etti. Gerçi şu an için şüphelerini doğrulayacak tek kanıt tam önündeydi. Sevilmemişliği hissetti ama bu alışık olduğu hissi hiç de önemsemedi. Zaten şu an için kızmaya da hakkı olmamalıydı. Öfkesinin bile tarihi geçmişti ancak onun son kullanma tarihi şimdiydi. Sindiği yerden doğruldu ve sessizce ayağa kalktı. Onları rahat bırakmalıydı. Yine de adama olan kızgınlığını suratına bağırmamak için kendisini tutmak zorunda kaldı. Hemen sonrasında çantasındaki buruşuk kağıdı çıkardı ve gözüne kestirdiği ilk garsonun yanına giderek kağıdı teslim etti. Belki de sadece adamın anlayacağı dilden öfkesini kusabilir ve bir şeye mani olmadan kapıdan çekip giderdi. Garsona, kendisi gittikten sonra kağıdı adama vermesi konusunda talimat verdi ve yine dikkat çekmeyerek çıkışa ilerledi. Kağıt adama ulaştığında kadın çoktan gitmişti. Ve adamın gözleri satırlarla baş başa kalmıştı.
2 notes · View notes
ajanshaber1221 · 10 days
Text
Deri Yelek
Deri, modanın her döneminde kendine sağlam bir yer edinmiş, zamansız ve şık bir malzemedir. Hem erkekler hem de kadınlar için çeşitli deri aksesuarlar ve kıyafetler, günlük giyimden özel davetlere kadar her alanda tercih edilmektedir. Deri Yelek, Deri Şapka ve özellikle Kadın Deri Şapka bu kategoride öne çıkan ürünlerdendir.
Deri Yelek: Tarzınızı Tamamlayan Şıklık
Deri Yelek, hem erkek hem de kadın modasında yıllardır popülerliğini koruyan bir parçadır. İlkbahar ve sonbahar aylarında hem pratikliği hem de şıklığıyla tercih edilen deri yelekler, farklı kombinasyonlarla çeşitli tarzlara uyum sağlar. Özellikle kot pantolon ve tişörtlerle tamamlandığında casual bir görünüm sunarken, gömlek ve şık pantolonlarla kombinlendiğinde daha ciddi ve sofistike bir hava yaratır. Deri yeleklerin renk ve model çeşitliliği sayesinde herkes kendi stiline uygun bir seçenek bulabilir. Ayrıca, deri yeleklerin uzun ömürlü olması, kaliteli bir yatırım olmasını sağlar. Uzun yıllar boyunca modası geçmeyen bu parça, gardırobunuzun vazgeçilmezlerinden biri olacaktır.
0 notes