Tumgik
#kendimi güvende hissettiğim tek yer
duraksama · 2 years
Text
Tumblr media
353 notes · View notes
onlygoddessgirl · 11 months
Text
beni burda kimse bulamaz diye burda ağlamaya geldim kendimi güvende hissettiğim tek yer...
14 notes · View notes
Text
ona o kadar aşığım ki. bu aşk beni hayata bağlıyor. bir gülümsemesi bile günümü güzelleştirmeye yetiyor, içime umut ışıkları serpiyor. yıllar geçse bile, kokusundan tanırım onu, öyle bi mevzu bende. kollarının arası; evim, en güvende hissettiğim yer. herkes sahte gelirken, tek gerçek o. bu hayattaki her şeyden ümidi kesmişken, tanıdım onu. yolumu açtı benim, kendime inanmamı sağladı. beni sevdi benden çok. bana da kendimi sevmeyi öğretti. düştüm, kaldırdı. kaldıramadığında da oturdu yanıma, sessizliğimi paylaştı. bir baba şefkatiyle gezirdi ellerini saçlarımda. kendisininde bir sürü acısı varken, tek derdi de ben oldum. o an anladım ki aşk buymuş, birinin önceliği olmak, olabilmek. kendinden bile önce onu düşünmek. her şeye rağmen yanında olmak. sadece bir sevgili değil, her şeyi olabilmek. ele ele verince, hiçbir engele yenilmemek. aşk buymuş, evet. bunu öğretti bana. sevmeyi de sevilmeyi de onda öğrendim ben, başkasını sevemem ki. o hayalleri beraber kurduk biz, başkasıyla yaşanmaz ki. yıllar da geçse bu böyledir, böyle kalır. eğer bir gün yollarımız ayrılsa bile, hep sevdiğim seveceğimsin. ben senden vazgeçmem. sen de şartlar ne olursa olsun bizden vazgeçme olur mu?
2 notes · View notes
aylamars · 1 month
Text
Bir tarafta telefon ile konuşulurken diğer taraftan da televizyondan Kenan İmirzalıoğlu şöyle soruyordu :
Hangi meyvenin "Valensiya" adıyla satılan bir çeşidi vardır?
A-Karpuz
B-Şeftali
C-Kivi
D-Portakal
“D son kararım”
“D doğru cevap tebrikler”
televizyona bakarken diğer taraftan bağıra bağıra telefon konuşan evdekilere bakıyordum yüksek sesten tiksindiğim için mutfağa kaçıp yere çöktüm kulaklarımı ellerimle sıkıca kapatıp kafamın içindeki olanları anlamaya çalıştım kafamın içi savaş alanı gibiydi sadece odama gidip yatağıma yatmak istiyordum
Bütün bu gürültüyü dindirmek için kafamda şarkı söylemeye başladım
“Her gece dualarım bitmedi rüyalarım mutlu sonla ağlama ben ağlarım can bulur mu toprağım gözyaşında” hiç bir faydası yoktu hala o kadar gürültülüydü ki sinir krizi geçirecek gibiydim odamı özlüyordum ne kadar komik puhahahhahahhaha
Odam aslında tek kaçış yolum kendimi en güvende ve mutlu hissettiğim küçük evim herkes oraya “zindan” adını versede bence herkesin kendini iyi hissettiği tek yer olabilir 7/24 odamda kalma isteğim olsa bile evdekileri bu olay baya canlarını sıkıyordu ama bu pek umrumda değildi artık öyle bir noktaya gelmiştim ki ne ev ne okul ne insanlar ne derslerim artık hiç bişi umrumda değildi bu iyi miydi yoksa kötü müydü ?
-mars/05.05.2024
3 notes · View notes
raiseatoast · 2 years
Text
Sana sarılınca sanki her şeyin üstesinden gelebilirmişim gibi geliyor sanki kendimi güvende hissettiğim tek yer kollarının arası ama olur da beni itersin diye sana kollarımı açamıyorum ama sana söz veriyorum kollarını bana açtığın her seferde sanki son kezmiş gibi sarılacağım sana
2 notes · View notes
Her hikaye, her tanışma, her tesadüf nerede nasıl başlarsa öyle bitermiş. Bence nerede başladıysa orada da devam eder. Sırf buna inandığım için salak gibi sürekli aynı sahil yolunda dolanıp duruyorum. Belki milyarlarca ihtimalden, seçenekten biri gerçekleşir de tekrardan birlikte oluruz diye. Biliyorum çok saçma ama kendimi o yola gitmekten alıkoyamıyorum. Bu kıçı kırık şehirde güvende hissettiğim, huzur bulduğum tek yer. Dünyanın en güvensiz, ıssız yoluyken bile benim içimi öyle bir huzurla dolduruyor ki… Bunları yazarken bile içim oraya gitme isteğiyle dolup taşıyor. Sanki beni ilk öptüğü , ilk sarıp sarmaladığı yerde onun kokusunun ciğerlerimi doldurduğu o yolda bana hiçbir şey olmazmış gibi
0 notes
yildizlardandusememm · 10 months
Text
Söylediklerin yalan mıydı? Verdiğin sözler , ettiğin iltifatlar , sevgin. Sevgin de yalan mıydı gerçekten? Ama gerçek gibiydi. İnanmıştım. O kadar güzel sarılıyordun ki. Gözlerin gülüyordu. Mutluydun. Bir daha asla bırakmayacak gibi sarılıyordun. Kendimi en güvende, huzurlu hissettiğim yer kollarındı. Şu anda kendimi ne güvende hissedebiliyorum. Ne de huzurluyum. Sana inandığım için kendimden nefret ediyorum. Eskisi gibi değilim. Gülemiyorum. Kimseyle görüşmek istemiyorum. Çok değiştim. Çocuk ruhlu olduğumu söylemiştin. Ama artık olgunlaştım. İçimdeki çocuk öldü sayende. Gündüzleri sana nefret kusuyor, geceleri senin için ağlıyorum. Nefessiz kalana kadar ağlıyorum. Seni çok özledim. Ama sana bir daha asla gelmem sevgilim. Sende bana asla gelmezsin. Ve biz cidden yarım kaldık.. bundan sonra olabilceğimiz tek şey iki yabancı olur. Birbirinin her şeyini bilen, birbirini çok iyi tanıyan iki yabancı.
1 note · View note
pk-2017 · 1 year
Text
Hani bazen olurya kendinizi bir yere ait hissetmezsiniz ama orada kalmak zorundasınızdır . kendimi yıllardır hiç bir yere ait hissedemedim kendimi güvende hissettiğim koşulsuz mutlu olduğum tek yer evimdi artık bir evim yok enkazın altında sadece evim ve eşyalarım değil anılarım da kaldı , çocukluğum kaldı. Şimdi ise ait olmadığım bir şehirde, onlardan olmadığım belli olan bir ortamda yok olmamaya çalışarak ilerliyorum .
1 note · View note
elbetunuturuz · 3 years
Text
Hey merhaba. Sen… uzaklardaki adam. Bana her daim güzel bakan. Sonsuzluğa seven adam. Hey merhaba. Seni tanımıyorum ama hissediyorum. Ruhumun en derinlerinde. En güzel yerinde. Bunu hissettiğini biliyorum. Dünya bütün jokerlerini bizim için kullanıp, bizi karşılaştırana kadar seni sevmeye devam edeceğim. Gözlerimi kapatıp hayalinle yaşamaya devam edeceğim. Ve karşıma çıktığın o an… çok daha güzel seveceğim seni. Sevginin somutlaşmış hali karşımda duruyormuş gibi seveceğim. Kirletmeden, kirlenmeden… bu çağın pisliklerinden uzaklaşıp, her şeyin en güzeliyle geleceğim sana. Kaç yıl sonra olur bilmiyorum. Hangi paralel evrende gerçekleşir bilmiyorum. Belki binlerce yıl alacak. Belki defalarca ölüp yeniden geleceğim dünyaya. Ama ben her yeniden doğuşumda ruhumda senin izinle uyanacağım. Olmadığın her an eksikliğini hissedeceğim. Ve bu karşılaşma gerçekleştiği an… hissediyorum. Binlerce yıl sonra kendimi güvende hissettiğim tek yer senin yanın olduğunu anlayacağım. Bütün güzel duygular senin kollarının arasındaymış meğer. Bir sarılmana, bir bakmana, bir dokunmana yetiyormuş bunları hissetmeye.
Hey merhaba. Güzel gülen adam. Seni sevdiğim için çok şanslıyım. Böyle güzel sevmek, sevilmek tanrının bana bahşettiği en güzel hediye. Sen bana Allahın, varsın gökyüzü, su, güneş, hava… bütün tanrıların benim için hazırlamış olduğu hazinesin. Ve ben… seni bana getiren her şeye teşekkür ediyorum. Toprak anadan gökyüzüne kadar… hey sen… sevdiğimi söylemeyeceğim. Gözlerimi kapatacağım ve dünyada ki varolmuş bütün sevgileri akıtacağım kalbine. Konuşmama gerek kalmayacak. Ruhuna sarılacağım……..
2 notes · View notes
hassaspika-p · 4 years
Text
Kendimi güvende ve özgür hissettiğim tek yer yorganımın altı...
2 notes · View notes
jeandarcstory · 5 years
Text
“Notre Dame yanıyor, kule az önce yıkıldı”
Birkaç saat önceydi, bir kaç dakikalığına eğlenmek için girdiğim Facebook’ta dostum yazmış bu cümleleri.
Yanı başımda oturan sevdiğim adam dahil bir çok kişi için sıradan bir haber olan bu cümle içimi öyle bir ezdi ki hala ve hala duygularımı doğru kelimelerle anlatamayacak kadar sızlıyorum içten içe.
Sevdiğim adam yüzüme baktı ve “ne var bunda bu kadar yıkılacak, sanki evin yanmış gibi tepki veriyorsun” dedi.
Sevdiğim adam, çoğunlukla ben söylemeden neye neden üzüldüğümü anlayıp tepki veren yada müdahale eden adam beni anlamadı.
Durdum düşündüm. Ve şöyle cevap verdim; “Sana şu an içimdeki acının nedenini anlatabilecek elle tutulabilecek hiç bir nedenim yada açıklamam yok.
Bilmiyorum.
Belki kapısında yattım geçmiş bir yüzyılda,
Belki vitrayında el emeğim var,
Belki Quasimodo bendim,
Belki suyundan içtim,
Ama bunların hiçbiri şu anki bedenimde yaşanmadı.
Bildiğim tek şey şu an içimin çok acıdığı...”
Hala acıyor...
Ve Notre Dame hala yanıyor...
Bu hayatımda değilse de bir hayatımdaki evim, yuvam, kendimi güvende hissettiğim, vitraylarına aşık olduğum, üç kapısındaki tonozlarda yer alan her bir rahip figürünün mimiklerini oturup saatlerce inceleyebileceğim şaheser yanıyor!!!
Tumblr media
5 notes · View notes
swrices · 2 years
Text
herkesin gidebileceği bir yeri olmalı. öyle bir an olur ki, insanın bir yere gitmesi gerekir. benim gidebileceğim tek yer, kendimi güvende hissettiğim senin yanın...
0 notes
cehennet · 3 years
Text
Bugün canım gelecekteki patronum ile telefonda konuştuk. Geçen hafta eski patronum/danışmanım tarafından maruz bırakıldığım mobbing seansı ve mini mental breakdown üzerine tekrar işlerin yoluna girebiliyor olması beni acayip mutlu etti. Kadınla konuştuktan sonra evde mutlu mutlu zıpladım. O kadar sevimli ve pozitif bir insan ki her konuşmamızda enerjimi yükseltiyor. Umarım ileride de bu etkisi, bu hislerim olduğu gibi sürer.
Geçen hafta gerçekten her şey elimden kayıp gidecekmiş gibi hissettiğim zorlu bir haftaydı. İşler o kadar bayır aşağı yuvarlandı ki eğer çözülmezse gerçekten davalık olacağım. Neyse ki hukukun gerçekten işlediği bir ülkede yaşıyorum ve kendimi bir nebze güvende hissedebiliyorum bu ruh hastalarına karşı. Gerçi bu güven hissine bile ulaşmam bir kaç günümü aldı ama yeni işimi bu kadar kolay kaybedemem herhalde düşüncesine kendimi inandırmaya gayret ediyorum. Bugünkü görüşmem de bu hissi güçlendirdi.
Yeni iş telefonum geldi bile. Şimdi bilgisayarım ve diğer belgelerimi bekliyorum. Haftaya hayatımın yeni chapter’ı başlıyor ve gerçekten çok heyecanlıyım. Hala bu işi bulduğuma ve bunun bu kadar kolay olduğuna inanamıyorum. Resmen beni bekliyormuş bir yerlerde.
Yeni tanıştığım insanlarla ilişkilerim nasıl olacak, acaba sıkılacak mıyım veya iş hayatına adapte olabilecek miyim gibi bir çok soru var kafamda. Biraz her şeyi berbat ederim diye korku var içimde ama şirketin benden hiç bir ön bilgi beklememesi ve ilk altı ayı eğitime ayırmaları beni rahatlatıyor. Artık fake etmeden sıfırdan başlayabileceğim bir işim olacağı için gerçekten mutluyum. Sanırım bir araştırma pozisyonu bulsaydım bu hisse ulaşamayacaktım, yahut çok zor ulaşacaktım. Şimdilik hayalimdeki işten beklediğim her şeyi sağlıyor gibi. Bu beklentilerimin boşa çıkmaması ve bu mutluluğun bitmemesi benim tek dileğim. Takımda çalışan diğer insanların senelerce aynı yerde kalmalarını görmek de, bunun kalınası bir yer olduğunu benim için doğruluyor gibi.
Bakalım önümüzdeki günlerde beni neler bekliyor.
Teşekkürler evren veya tanrı, bana sonunda dileğimi verdiğiniz için. Lütfen bozulmasın.
0 notes
Text
Kendimi güvende hissettiğim tek yer senin boynundu.Orada bir sürü devletler kuracak kadar hakimdim oraya.Her çizgisini ezberlemiştim çünkü.Ama hiçbir zaman gözlerine bakarak bunları söyleyemedim.Belki de o yüzden gitmişsindir birdenbire.Ama sustum.Belki başkasına kaptırmıştır gönlünü dedim.Saygı gösterdim.Eğdim başımı.Suç benimdi.Daha fazla sevseydim.Sımsıkı sarılsaydım.Gitmezdi belki de.Ama dedim.Ya başka biri yoksa sevmediği için gittiyse,o kadar mı küçüktüm gözünde?Söylesene o kadar mı bitiktim sana karşı?Tamam sustum,tek yaptığımda bu zaten.Sustum, sustum.Öldüm,Haberi olmadı,O yaşadı,ben öldüm.Gittiği gün öldüm...
2 notes · View notes
pausedergi · 4 years
Link
Murat Taşdemir “Kendimi güvende hissettiğim tek yer mutfağımdır”
0 notes
erdinculkusever · 7 years
Text
Yalnızlık bir durum değil histir. (Kanımca)
Kendimden yola çıkaraktan ben 8 yıldır yalnız hissediyorum. Buna neyin neden olmadığından başlamak istiyorum. İlgisiz bir ailede büyümedim. Hatta keşke biraz az ilgili olsalarmış da kendi başıma başarmayı küçük yaşlarda öğrenmeye başlasaymışım. Neyse konu o değil. Lise yıllarımın bir döneminde bu his başladı. Dostlarım, arkadaşlarım vardı.Yalnızlık hissiyatımın başladığını anlamamdaki bir neden "tek tabanca" durumunu benimsemiş olmamdı. Ancak bunu şekil olsun veya dikkat çekeyim diye yapmıyordum.Arkadaşlarımın tamamı aynı yerde takılsa bile ben bazı zamanlar kulaklığımı takıp derinlere dalmayı tercih ediyordum. Aktivitelere katılmak yerine lise koridorlarında aylak aylak dolaşıp insanları uzaktan izliyordum. İnsanları geri çekilip izlediğim için kimlere güvenmemem gerektiğini biliyordum. Dost kazığıyla daha tanışmamıştım. Beğendiğim kızlarla flört etmeye çalışmak yerine, kafamda beğendiğim bir kız yaratıp eve atıyordum. (Şaka şaka o zaman birisi eve atmak dese, hayırdır ev mi taşlıyoruz falan derdim heralde). Hiç kimse kafamda yarattığım kız olmadığından o toplara pek girmiyordum. Kavgacı bir insan değildim. Okul kavgaları, mahalle kavgalarına çok uzaktım. Kavga gruplarından oluşan ortamlar bana çok  samimi gelmiyordu. İnsanları uzaktan izlerken sigara dumanı bana eşlik etmeye başladı. Sonra ucuz içkiler... Anlattıklarım girişken bir insan olmamı engelliyordu. Bunun acısını sonraları çekecektim, ama o zaman bilmiyordum tabi. Öğretmenlerimle aram çok iyi değildi. Çünkü hem çalışkan değildim hem de sempatik değildim. Kafamda, eğitimciler böyle mi olmalı? Adam beni eğitmekten çok gevşek kravatıma takıyo? gibi sorular oluşmaya başlamıştı ama bu soruları bir kavrama oturtamıyordum. "yanlış eğitim sistemi" gibi. Bize neden farklı olmayı, birey olmayı öğretmek yerine hep yapmamamız gerekenleri öğretiyorsunuz? diyemiyordum. Kahretsin! Üniversiteye başladığımda dünya şeyime minare şeyime bir insandım. Çünkü daha dost kazığı yememiştim ya da bir kızdan sağlam bir tekme de yememiştim. O zamanlar yalnız hissettiğim dönemler azalmaya başlamıştı. Çünkü çeşitli gönüllü aktivitelere başlamıştım. Benimle ortak düşündüklerinin olduğunu düşündüğüm insanlarla tanışmıştım. Yalnızlık hissiyatlarımızı paylaşıp beraber yalnız hissediyorduk. Manita yapınca bu hissiyatın geçeceğini öngörüp flörtleşmelere giriştim. Çok tecrübeli ayaklara sahip kızlardan tekmeler yedim. Artık dost kazıkları da ısınmaya başla oyuna gireceksin demeye başlamıştı. Liseden farklı olarak bu sefer yalnızlık kendi tercihim olmaktan çıkmış, yalnızlığa itilmeye başlamıştım. Tecrübelerim düşünce yapımın oturmaya başlamasına neden olmuştu. Yine lisedeki gibi ortamlardan çok haz almıyordum. Ailesinden uzak, kafası karışık, kendilerini güvende hissettirecek erkek arayışında olan kızlarla flörtleştim, takıldım. Tek derdim bunların sayısını çoğaltıp egomu tatmin etmekti. Ancak bu flörtlerin son kullanma tarihlerini bildiğim ve tarihleri ben belirlediğim için yalnızlık ben buradayım deyip sağolsun sürekli kendini hatırlatıyordu. Yalnızlığımın zırhı çok kalındı. Yalanlarla, ihanetlerle vs. kaplıydı. Yalnızlığımı insanlarla paylaşmanın iyi bir fikir olmadığını anlayınca bu olayı çok iyi bilen abilerin kitaplarını okumaya başladım. Kafka, Nietzche, Sartre... Realist penceremi kapattığımda beynimin ısınıp yanacağını öngördüğümden hiç bir şeye duygusal yaklaşmıyordum. Ahmet Kaya ve Tuncel Kurtiz'in  “Sevgi Duvarı” parçasındaki "Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi" sözüne sayısız kadehler kaldırdım. Çünkü bu söz hayatımda benimsediğim sayılı şeylerden biriydi. Yalansız aşk, yalansız dostluk gibi kavramlar aramaya başladım hayatımda. Bu yol çok uzun ve inceydi. Bu yolda psikolojimden ve duygularımdan çok kayıp verdim. Zaten kazandığım bi şey olduğunu düşünmediğimden artık kaybetme korkum da yoktu.
Üniversiteden sonraki geçen zamanda ise yalnızlığımla barışmaya çalıştım. Artık dostluklar ve bir ilişki daha zordu. Çünkü paran kadar konuşursun dönemine girmiştim. Kızlar benimle konuşup bmwlilerle ilişkiye başlıyordu. Dostlukların nam, hiyerarşideki yer üzerinden kurulması midemi bulandırdı. Artık tek kovalamacam kendimi geliştirip, donatıp istemediğim şeyleri yapmamayı tercih edebilmekti. Hala bunu kovalıyorum. Mutlu muyum? -Bazen. Hala yalnız hissediyormuyum? -Dibine kadar. İnsanların istediği birisi olup bu konuyu halledecekmiyim? -Afedersiniz şeyime kadar.
0 notes