Tumgik
#mitoloji tarihi
alperanayurduart · 5 months
Text
Tumblr media
Avrasya bozkırında, Altay'da, Hazar bozkırında, Sibirya'da at koşturan Türk boyu Kıpçaklar, Oğuzlar gibi boz saçlı, boz gözlü değil, yine asyalı fenotipe sahip olmalarına karşılık geniş düz bir yüze, çıkıntılı bir buruna, beyaz tene, renkli gözlere ve sarı saçlara sahiplerdi. Güzel ve estetik olmaları genleriyle de sınırlı değildi. Son derece entellektüel olan bu boyun mensupları, tarihin en seksi zırhlarına da sahiplerdir.
© Alper Anayurdu
deviantart.com/alperanayurdu
instagram.com/alperanayurdu.art
behance.net/alperanayurdu
artstation.com/alper_anayurdu
3 notes · View notes
cuneytyardimci · 9 months
Text
Noel'den Önce Nardugan, Noel Baba'dan Önce Ayaz Ata Vardı
Noel kutlamaları, Noel Baba merasimi ve çam ağacı süslemek gibi ritüeller, Batı kültüründen alındıkları gerekçesiyle İslâm coğrafyasında hoş karşılanmaz; çünkü Hristiyan geleneği olduğu savunulur. Oysa Türkler’de...
NOEL’DEN ÖNCE NARGUDAN,NOEL BABA’DAN ÖNCEAYAZ ATA VARDI Noel kutlamaları, Noel Baba merasimi ve çam ağacı süslemek gibi ritüeller Batı kültüründen alındıkları gerekçesiyle İslâm coğrafyasında hoş karşılanmaz; çünkü bu adetlerin Hristiyan geleneği olduğu savunulur. Oysa Türkler’de Batı’dan çok daha önce var olan Nardugan Bayramında çam ağaçları süslenir ve Ayaz Ata isimli ak sakallı yaşlı bir…
Tumblr media
View On WordPress
3 notes · View notes
picmimar · 2 years
Text
god of war 2018 çok güzel göndermelerle dolu hoş oyun ama bi witcher 3 tadı vermedi bu yüzden ragnarok u alıp almama konusunda kararsız kaldım
4 notes · View notes
shahinelected · 12 days
Text
Hiperborea gerçek mi? Bu konuda neler biliyoruz?
#shahinelected #hiperborea #mit #mitoloji #mitolojikhikayeler #tarih #destan #hikaye #ilginç
0 notes
tarihtenyazilar1 · 9 months
Text
Aşk Tanrıçası Afrodit: Kimdir, Nasıl Doğdu, Neler Yaptı?
Afrodit kültü, Fenike tanrıçası Astarte’den türemiş olup, Doğu Sami tanrıçası İştar’ın etkisi altındadır. Yunan mitolojisinde Afrodit, aşk, şehvet, güzellik, zevk, tutku, üreme ve şenlikle ilişkilendirilen bir tanrıçadır. Roma mitolojisindeki muadili Venüs’tür. Afrodit’in sembollerini deniz kabukları, mersinler, güller, güvercinler, serçeler ve kuğular oluşturur. Afrodit’in doğuşuyla ilgili iki…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kirkewine · 1 year
Text
Tumblr media
0 notes
Text
Sonunda taslağı bitirmeye yaklaştım sanırım, kardeşimle harıl harıl mitoloji ve dinler tarihi üzerine çalışıyoruz..
7 notes · View notes
insanzee · 1 year
Text
Bu gücü yalnız kaçarken mi kullanak dimi yani🙂
Tumblr media
Yeri gelmişken düşünen, sorgulayan beyinlere ve müslümanlara 2 sorum var. 1-Bu herife böyle bir güç verildiyse neden denizi yarıp kaçıyor ki, dönüp firavun ikiye yarsaydı ya?
2- Bütün mısır tarihi kayıt altına alınmış firavn osursa yazmışlar da böyle büyük bir olay neden yazılmamış?
El cevap: çünkü bu bir masal, bu bir mitoloji çünkü böyle bişey yaşanmadı🙂 yine de makul bi cevabı olan varsa dinlerim.
Mutlu pazarlar dilerim.
10 notes · View notes
izmirnews · 1 year
Text
Foça Siren Kayalıkları: Efsane ve Tarih İç İçe
Türkiye'nin zengin mitolojik geçmişi, her köşesinde eşsiz hikayelere sahne olmuştur. Bu efsanelerden biri de Foça'da yaşanmış, Foça Siren Kayalıkları'nın öyküsüdür. Foça, binlerce yıllık tarihi ve mitolojik anlatılarıyla büyülü bir atmosfer sunuyor. Özellikle Foça Siren Kayalıkları, Akdeniz Foklarına ev sahipliği yapmasının yanı sıra mitolojik hikayesi ile de ilgi çekiyor.
Sirenlerin Büyülü Hikayesi ve Siren Kayalıkları
Foça Siren Kayalıkları, antik Yunan'ın ünlü destanı Odysseia'da yer alan Sirenlerin hikayesini yaşatır. Sirenler, güzellikleri ve büyülü sesleri ile ünlü, denizcileri hipnotize eden efsanevi varlıklardır. Sirenlerin büyülü şarkıları, gemileri kayalıklara sürükleyerek denizcilerin felaketine yol açardı.
Kral Odesa'nın Efsanevi Serüveni
Foça Siren Kayalıkları'nın mitolojik hikayesi, Kral Odesa'nın macerası ile örtüşür. Kral Odesa, Truva Savaşı'nın ardından evine dönmek isteyen kahramanlardan biridir. Ege Denizi'nde, Foça sahillerine yaklaştığında Siren Kayalıkları'nı hatırlar ve gemisindekilerin büyülenmemesi için tedbirler alır.
Siren Kayalıkları'na Ulaşım
Foça Siren Kayalıkları, Orak Adası'nın kuzeybatısında yer alır. Bu doğal güzelliğe ulaşmanın en iyi yolu, Foça Limanı'ndan kalkan tekne turlarına katılmaktır. Bu turlar, hem efsanevi Siren Kayalıkları'nı görmeyi hem de Foça'nın doğal güzelliklerini keşfetmeyi sağlar.
Özel bir deneyim isteyenler için özel turlar da düzenlenebilir. Bu seçenekler, Foça Siren Kayalıkları'nın büyüleyici manzarasını yaşamanız için ideal fırsatlar sunar.
Foça Siren Kayalıkları, mitolojik bir hikayeye tanıklık etmek isteyenlere ve doğanın güzelliklerini keşfetmek isteyenlere yönelik unutulmaz bir deneyim sunuyor. Mitoloji meraklıları ve doğa severler için benzersiz bir cazibe merkezi haline gelmiştir.
Tumblr media
2 notes · View notes
asteriabooks · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
"Derler ki, yaşlı bir cadı yaşarmış doğuda, Demirkoru'da ve bu cadı güneş ve ayı kovalayan kurtlar getirmiş dünyaya.
Derler ki, Asgard'a gitmiş ve üç kez ateş'e verilmiş cadı ve üç kez yeniden doğmuş kaçmadan önce.
Derler ki, yaralı dudakları ve sivri dili olan bir adamı sevmiş, yüreğini ve daha fazlasını geri veren bir adamı.
Derler ki, cadı bir de bir kadını sevmiş, tanrıların kılıç savuran gelini herhangi bir erkek kadar cesur ve daha da hiddetliymiş.
Derler ki, cadı diyar diyar dolaşmış ve en çok ihtiyacı olanlara yardım etmiş, onları iksir ve büyülerle iyileştirmiş.
Derler ki, direnmiş Rangarök'ün alevlerine karşı sonuna kadar, son bir kez yanana kadar, yüreği dışında her şey bir kez daha küle dönene kadar.
Ancak kimisi hala onun yaşadığını söyler."
Selam kitapseverler,
Mitoloji sevenler ve fantastik okurlar için müthiş bir kitap Cadının Yüreği. Mitleri ve tarihi çoğunlukla bir erkeğin-doğal olarak erkekler yazdığı için- gözünden okuduğumuzdan dolayı kadınlar hep arka planda kalıyordu ama Genevieve kitapta İskandinav mitlerinde olan bir çok olayı bir kadının tarafından Angrboda'nın gözünden anlatıyor bize. Kitap bize kendi halinde yaşamak isteyen bir kadının kadere mağlup olup, kehaneti bilerek gerçekleşmesini izlemenin verdiği bir yükle güçlüye karşı verdiği mücadeleyi okuyoruz.
Umarım seversiniz esen kalın.
"İnsanlar ölür. Hikayelerse şiirlerde ve şarkılarda yaşar."
3 notes · View notes
birpaylass · 5 months
Text
Adıyaman'ın Gizemli Tacı Nemrut Dağı
BirPaylaş Paylaşım Platformu https://birpaylas.com/adiyamanin-gizemli-taci-nemrut-dagi.html
Adıyaman'ın Gizemli Tacı Nemrut Dağı
Tumblr media
Nemrut Dağı’nın Gizemi: Medeniyetlerin Buluşma Noktası
Nemrut Dağı’nın Gizemli Hikayesi
Adıyaman’ın Gizemli Tacı Nemrut Dağı, Adıyaman’ın büyüleyici doğal güzellikleri arasında yer alan Nemrut Dağı, tarihin en ilgi çekici anıtlarından biri olarak kabul edilmektedir. Antik dönemlere uzanan bu gizemli yapının, medeniyetlerin buluşma noktası olduğu düşünülmektedir.
Reklam
Adıyaman’ın Gizemli Tacı Nemrut Dağı
Cennet Köyü Slovenya’nın Zümrüt Nehri
Yatırımcılar için Şirketlerin Halka Arz Stratejileri
Sosyal Medya Dili Nedir: Olumlu ve Etkili İletişim Yolları
Elektronik Çeklerle Dijital Dönüşümü Hızlandırın
Antik Dönemin Anıtsal Kalıntıları
Nemrut Dağı’nın zirvesindeki dev heykeller ve anıtsal kalıntılar, ziyaretçileri tarih boyunca büyülemektedir. Bu yapılar, Kommagene Krallığı’nın hükümdarı Antiochos I Theos tarafından M.Ö. 1. yüzyılda inşa edilmiştir. Burada yer alan dev heykellerle bezeli terraslar, bölgenin önemli dinî ve kültürel merkezi olduğunu göstermektedir.
Gizem Dolu Bir Mekan
Nemrut Dağı’nın zirvesindeki anıtlar, binlerce yıllık bir geçmişe sahip olup, medeniyetlerin kesişim noktasını temsil etmektedir. Bu gizemli mekân, arkeologlar ve tarihçiler için hala pek çok soru işareti barındırmaktadır.
Büyüleyici Güneş Doğumu
Nemrut Dağı’nın en büyüleyici özelliklerinden biri de, güneş doğumu sırasında yaşanan eşsiz manzaradır. Ziyaretçiler, dağın zirvesinde toplanarak bu muhteşem görüntüyü izleme fırsatı bulurlar.
Adıyaman’ın Simgesi Haline Gelen Nemrut Dağı
Tarihi Değeri ve Arkeolojik Önemi
Güneş Doğumu İzleme Deneyimi
Medeniyetlerin Buluşma Noktası
Tanrıların Taht Yaptığı Yer: Nemrut Dağı’nın Eşsiz Güzelliği
Nemrut Dağı: Tarih, Mitoloji ve Doğanın Muhteşem Birleşimi
Adıyaman’ın ihtişamlı tacı Nemrut Dağı, dünyanın en ilgi çekici ve gizemli yerlerinden biridir. Bu eşsiz bölge, tarih, mitoloji ve doğanın görkemli bir birleşimini sunar. Yüzyıllar boyunca Kommagene Krallığı’nın hükümdarlarının taht yaptığı Nemrut Dağı, ziyaretçilerini büyüleyici bir maceraya davet eder.
Eşsiz Manzaralar ve Görkemli Heykeller
Nemrut Dağı’nın en etkileyici özellikleri, gökyüzüyle buluşan devasa heykeller ve muhteşem manzaralardır. Dağın zirvesinde, Kommagene Kralı Antiochos I‘in dev heykellerinin yer aldığı bir anıt kompleksi bulunur. Bu heykeller, Tanrılar ve krallar arasındaki ilişkiyi sembolize eder ve ziyaretçileri geçmişin büyüleyici dünyasına davet eder.
Nemrut Dağı’nın Eşsiz Doğası
Nemrut Dağı, sadece tarihi ve mitolojik önemiyle değil, eşsiz doğal güzellikleriyle de dikkat çeker. Dağın zirvesinden, sonsuz ufuklara uzanan manzaralar gözler önüne serilir. Tüm bu görkemin içinde, ziyaretçiler huzur ve dinginlik bulur.
Nemrut Dağı’nı Keşfetmek
Gün batımı ve gün doğumu izlemek için dağın zirvesine çıkın.
Devasa heykellerle fotoğraf çektirin ve bu eşsiz anları ölümsüzleştirin.
Dağın eteklerindeki antik kalıntıları ve kaya mezarlarını keşfedin.
Bölgenin zengin flora ve faunasını gözlemleyin.
Nemrut Dağı, Adıyaman’ın ve Türkiye’nin en görkemli doğal ve tarihi hazinelerinden biridir. Bu eşsiz yerin büyüsüne kapılmak için, bir an önce buraya gelip keşfetmeye başlamanız gerekir.
Adıyaman’ın Görkemli Mirası: Nemrut Dağı’nın Büyüleyici Kalıntıları
Nemrut Dağı: Antik Dünyanın Büyüleyici Anıtları
Adıyaman’ın muhteşem doğal güzelliklerinden biri olan Nemrut Dağı, tarihin en etkileyici anıtlarından biri olarak öne çıkıyor. Bu eşsiz dağ, Kommagene Krallığı’nın görkemli mirasını yansıtan kalıntılarıyla ziyaretçilerini büyülüyor. Dağın zirvesinde yer alan dev heykeller ve antik tapınak kalıntıları, insanlığın inanılmaz başarılarını sergilemektedir.
Güneş Tanrı’nın Gölgesinde: Nemrut Dağı’nın Eşsiz Manzarası
Dağın muhteşem konumu, ziyaretçilere eşsiz güneş batımı manzaraları sunar. Gün batımında, dev heykellerin gölgeleri dağın üzerinde dans eder ve ziyaretçileri büyüler. Bu görüntü, Kommagene Krallığı’nın güneş tanrısına olan derin bağlılığını yansıtır.
Arkeolojik Hazineler: Nemrut Dağı’nın Gizemli Geçmişi
Dağın zirvesindeki kalıntılar, antik dönemin en önemli arkeolojik buluntularından biridir. Burada yer alan dev heykeller, yazıtlar ve anıtlar, Kommagene Krallığı’nın görkemli kültürü hakkında çok değerli bilgiler sunmaktadır. Ziyaretçiler, dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin izlerini takip etme fırsatı bulur.
Doğa ve Tarih Arasında: Nemrut Dağı’nın Büyüleyici Deneyimi
Nemrut Dağı, doğa ve tarihin muhteşem bir birleşimini sunar. Ziyaretçiler, dağın etkileyici manzarası, antik kalıntıları ve gizemli atmosferi arasında kendilerini kaybeder. Bu eşsiz deneyim, Adıyaman’ın en önemli turizm destinasyonlarından birini oluşturuyor.
Nemrut Dağı, Adıyaman’ın en önemli turistik çekiciliği
Dağın zirvesindeki dev heykeller ve antik tapınak kalıntıları, görkemli bir mirasın izlerini taşıyor
Güneş batımı manzaraları, ziyaretçileri büyüleyici bir deneyime götürüyor
Nemrut Dağı, doğa ve tarih arasındaki eşsiz bir bağlantıyı temsil ediyor
Nemrut Dağı’nın Görülmeye Değer Antik Heykelleri
Nemrut Dağı’nın Görkemli Antik Heykelleri
Adıyaman’ın göz kamaştırıcı doğa harikası Nemrut Dağı, sadece yüksek zirvesiyle değil, görkemli antik heykelleriyle de ziyaretçilerini büyülemektedir. Bu eşsiz tarihi miras, Kommagene Krallığı’nın hükümdarı Antiochus I tarafından M.Ö. 1. yüzyılda inşa edilmiştir.
Dağın zirvesinde, dev boyutlardaki tanrı ve kral heykellerinin bulunduğu tören alanı, görenleri adeta büyüler. Burada, hükümdar Antiochus I’in kendi heykelinin yanı sıra, Yunan ve Pers tanrılarının devasa heykelleri de yer almaktadır.
Şaşırtıcı boyutlardaki bu antik eserler, Kommagene Krallığı’nın görkemli tarihini gözler önüne sermektedir.
Heykellerin kusursuz işçiliği ve görkemli duruşu, ziyaretçileri adeta hipnotize etmektedir.
Güneşin farklı açılardan vurduğu heykeller, gün içinde değişen gölge ve ışık oyunlarıyla büyüleyici bir görsel şölen sunar.
Nemrut Dağı’nın antik heykelleri, tüm dünyanın ilgisini çeken eşsiz bir kültürel mirastır. Bu görkemli eserleri görmek için, Adıyaman’ın bu gizem dolu dağına mutlaka bir gezi planlamalısınız.
Nemrut Dağı: Adıyaman’ın Gizemli Tacı ve Tarihsel Hazinesi
Nemrut Dağı: Tarihsel Bir Harika
Antik Çağ’ın göz kamaştırıcı anıtsal kalıntılarından biri olan Nemrut Dağı, Adıyaman‘ın en önemli turistik destinasyonlarından biridir. Bu etkileyici dağ, Doğu Anadolu Bölgesi’nin görülmeye değer doğal ve arkeolojik hazinelerinden biri olarak öne çıkmaktadır.
Gizemli Kral Kuruluşu ve Eşsiz Anıtlar
Dağın zirvesinde, Kommagene Krallığı’nın kurucusu Antiochus I tarafından yaptırılan anıtsal heykel ve kabartmalar, ziyaretçileri büyülemektedir. Bu görkemli yapılar, dünyanın en önemli arkeolojik alanlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Eşsiz Manzara ve Doğal Güzellikler
Nemrut Dağı’nın zirvesinden açılan panoramik manzara, Adıyaman ve çevre bölgelerin büyüleyici doğal güzelliklerini sergilemektedir. Gün batımı ve gün doğumu saatleri, bu eşsiz manzarayı deneyimlemek için en ideal zamanlar olarak öne çıkmaktadır.
Kültürel Mirasın Korunması
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı, tarihsel ve kültürel değerinin korunması için önemli çabalar harcanmaktadır. Ziyaretçiler, bu eşsiz alan hakkında bilgi edinirken, koruma çalışmalarına da destek olmaktadır.
Dünyanın en önemli arkeolojik alanlarından biri
Kommagene Krallığı’nın görkemli anıtsal kalıntıları
Eşsiz manzara ve doğal güzellikler
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bir değer
0 notes
mejesus · 8 months
Text
Fikrim Var: Zihinleri Aydınlatan Din ve Mitoloji Bilgi Dünyası
Fikrim Var, sadece bir bilgi sitesi değil, aynı zamanda zihinleri aydınlatan bir yolculuktur. Bu dijital platform, derin düşünceleri ve insanlık tarihini ele alan din ve mitoloji üzerine yoğunlaşmış bir içerik sunmaktadır. Adından da anlaşılacağı gibi, burada paylaşılan her bir makale, yazarın kendi düşünceleri ve özgün bakış açısıyla şekillenmiştir.
Din ve mitoloji, insanlık tarihini etkileyen en temel unsurlardan biridir. Fikrim Var, bu evrensel konuları ele alarak okuyucularını bilgiye doyurmayı amaçlamaktadır. İçeriklerimizde, dünya üzerinde var olan farklı dinlerin kökenleri, inanç sistemleri ve ritüelleri incelenirken aynı zamanda mitolojik hikayelerin derinliklerine iniyoruz.
Fikrimvar, din ve mitoloji alanında meraklı ruhlara hitap eden bir çevrimiçi bilgi deposudur. Sitemizde, tarih boyunca var olmuş farklı dinlerin inanç sistemleri ve mitolojik öyküler detaylı bir şekilde incelenir. Özgün makalelerimizde, okuyucularımız antik mitolojiden günümüz dinlerine, gizemli efsanelerden ilgi çekici ritüellere kadar geniş bir yelpazede bilgilerle buluşurlar. Fikrim Var, din ve mitoloji konularında sağlam bir temele dayanarak, bu konularda derinleşmek isteyenleri bilgi dolu bir serüvene davet eder.
Fikrim Var, sadece bilgi sunmanın ötesinde, okuyuculara farklı kültürleri anlama ve değerlendirme şansı da tanır. Çeşitli inanç sistemlerinin ve mitolojilerin içerisinde gezinirken, her bir yazımızda özgün bakış açıları ve yorumlarla okuyucularımızı düşünmeye teşvik ederiz. Bu sayede, Fikrim Var sadece bir bilgi kaynağı olmanın ötesinde, bir düş��nce platformu haline gelir.
Fikrim Var, herkesin kendi fikirlerini oluşturmasına ve düşüncelerini zenginleştirmesine yardımcı olmayı hedeflemektedir. Din ve mitolojiyi anlamak, sadece tarihimize değil, aynı zamanda insan doğasına dair derinlemesine bir anlayış geliştirmemize katkı sağlar. Fikrim Var, bu konuda meraklı zihinlere kılavuzluk eden ve bilgiye açılan bir kapıdır.
Eğer siz de tarihi ve kültürel bağlamda derinleşmek istiyorsanız, Fikrim Var sizin için ideal bir kaynaktır. İçeriklerimizde, din ve mitolojiyi sadece bilgi kaynağı olarak değil, aynı zamanda düşünsel bir serüven olarak görmekteyiz. Fikrim Var, sizleri bu büyülü dünyaya davet ediyor, çünkü burada her düşünceye ve her fikre yer var.
0 notes
cuneytyardimci · 6 months
Text
Aretaeus: Diyabeti Tam 1800 Yıl Önce Tanımlayan Hekim
Kapadokyalı Aretaeus günümüzden 1800 yıl öncesinde diyabet, depresyon, melankoli, epilepsi gibi modern hayatın sağlık sorunlarını tanımlamıştır...
KAPADOKYALI ARETAEUS:DİYABETİ TAM 1800 YIL ÖNCETANIMLAYAN HEKİM Kapadokyalı Aretaeus diyabet, depresyon, melankoli, epilepsi gibi modern hayatın sağlık sorunlarını  günümüzden 1800 yıl öncesinde tanımlamıştır…. O dönemdeki tıp bilgisinin önemli bir temsilcisi olarak kabul edilir ve eserleri antik tıp literatüründe önemli bir yere sahiptir. Aretaeus ‘un en bilinen eseri, “On the Causes and…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pahali · 8 months
Text
Fikrim Var: Din ve Mitoloji Harmanında Bilgi Dolu Bir Dünya
Fikrimvar, içerikleriyle din ve mitoloji meraklılarının zihninde yeni ufuklar açan bir bilgi sitemidir. Bu platform, eşsiz bir içerik zenginliği sunarak okuyucularına dinler tarihi ve mitolojik hikayeler aracılığıyla derinlemesine bir öğrenme deneyimi vaat eder.
Din ve mitoloji, insanlık tarihini şekillendiren önemli unsurlardır ve Fikrim Var, bu konularda bilgi arayışında olan herkes için bir rehber niteliği taşır. Sitemiz, farklı kültürlerin inanç sistemlerini, mitolojik öyküleri ve tarihsel dokularını anlamak isteyenler için kapsamlı bir kaynak sunar.
Fikrim ar'ın içeriği, özenle seçilmiş ve uzmanlar tarafından incelenmiş bilgilerle doludur. Din ve mitoloji ile ilgili derinlemesine analizler, öykülerin kökenleri ve kültürel etkileşimler konusundaki makaleler, okuyuculara geniş bir perspektif sunar.
Din, insanlık tarihinde derin izler bırakan, kültürleri şekillendiren ve toplumları bir araya getiren bir olgudur. Fikrim Var, dinin çeşitli yönlerini ele alarak, farklı inanç sistemlerini anlama ve saygıyla yaklaşma amacını taşır. Bu bağlamda, dinlerin kökenleri, inanç sistemleri ve kültürel etkileşimleri üzerine ilginç yazılarla dolu bir içerik sunuyoruz.
Aynı şekilde, mitoloji de insanlığın kolektif bilincini derinden etkileyen bir unsur olmuştur. Tanrılar, kahramanlar ve efsanelerle dolu bu dünya, "Fikrim Var" platformunda detaylı bir şekilde ele alınıyor. Mitolojinin insanların düşünce yapısına nasıl şekil verdiği ve kültürel bağlamdaki önemi konularında yazılmış içeriklerle, mitolojik dünyaya keyifli bir yolculuk vaat ediyoruz.
Bu bilgi sitemizi takip edenler, antik mitlerin gizemini çözmek, farklı dinlerin benzersiz öğretilerini keşfetmek ve tarihin derinliklerine inmek için bir fırsat bulacaklar. Fikrim Var, bilgiye aç bir zihni besleyen, düşündüren ve ilham veren bir kaynaktır. Din ve mitoloji merakınızı doyuracak, sizi farklı kültürlerin büyüleyici dünyasına davet eden Fikrim Var, bilgi arayışınıza eşlik etmek için burada!
0 notes
gelmeyin · 8 months
Text
Fikrim Var: Düşünce Dünyanızı Genişleten Din ve Mitoloji Bilgi Kaynağı
Fikrim Var, zengin içerikleriyle din ve mitoloji meraklılarına kucak açan bir bilgi sitemizdir. Düşünce dünyanızı genişletmek ve bilgi dağarcığınızı derinleştirmek istiyorsanız, doğru adrestesiniz.
Din ve mitoloji, insanlığın varoluşundan bu yana geçmişten günümüze kadar uzanan derin bir kökene sahiptir. Fikrimvar, bu köklü geçmişi günümüz anlayışıyla birleştirerek, dinlerin ve mitolojilerin esrarengiz dünyasını keşfetmenize olanak tanır.
Sitemizde yer alan makaleler, herkesin anlayabileceği bir dille kaleme alınmıştır. Mitolojik hikayelerden dini inançlara, ritüellerden sembollere kadar geniş bir yelpazede sunulan içerikler, okuyuculara hem bilgi hem de düşünce açısından zengin bir deneyim sunar.
Fikrim Var olarak, din ve mitoloji alanındaki derin bilgileri sizinle paylaşarak, dünyanın farklı kültürlerine ayna tutmayı amaçlıyoruz. Her makalemiz, geçmişin izlerini günümüzde bulmamıza, anlamamıza ve değerlendirmemize olanak tanıyan bir pencere sunar.
Fikrim Var, din ve mitoloji konularında yazılmış içerikleriyle bilgi açısından doyurucu bir deneyim sunar. Makalelerimiz, tarihi, kültürel bağlamı ve sembolizmi ele alarak okuyuculara derinlemesine bir anlayış kazandırmayı hedefler. Her yazı, okuyucuları sadece bilgilendirmekle kalmaz, aynı zamanda düşündürerek farklı perspektiflere açılmanıza olanak tanır.
Fikrim Var, bilgi arayışında olan herkesin ihtiyaçlarına hitap etmek için çaba gösterir. Yazılarımız, akademik bir yaklaşımı sıcak bir dille birleştirir, böylece karmaşık konuları anlaşılır ve ilgi çekici bir şekilde sunar. Sitemiz, zihinsel bir yolculuğa çıkmanızı sağlayacak, düşünce kapılarını aralayacak ve sizi bilgi dolu bir dünyaya davet edecek.
Sitemizi düzenli olarak takip ederek, din ve mitoloji hakkında yeni bilgiler edinebilir, farklı inanç sistemlerini anlama ve saygı gösterme konusundaki görüşlerinizi derinleştirebilirsiniz. Fikrim Var ile, bilgiye açılan kapınızı aralayın ve eski zamanların gizemli dünyalarına adım atın.
0 notes
tkh1283 · 9 months
Text
Tumblr media
#卍HİNT MİTOLOJİSİ VE KAYNAKLARINDA #卍TÜRKLER
"Ramayana, Mahabharata .Harivamşa"
#卍Türklerden ve #Hunlardan bahseden Hint metinleri daha cok milattan sonraki cağlara aittir.
Bunlar da “Purana” metinleri15, devasa buyuklukteki masal derlemesi olan “Kathasaritsagara”, Keşmir Kralları Tarihi olan “Racatarangini” ve Sanskrit dram olan “Raghuvamsha”’dır.
Unlu Hint Destanları olan ve tahminen M.O.200-M.S. 200 yılları arasında derlenip yazıya gecirilmiş olan Ramayana, Mahabharata (M.O.300-M.S.300) ve Harivamşa da dikkatle incelenmesi gereken metinlerdir.16
Ozellikle de Mahabharata Destanı’nda #卍Hunlardan bahsedilmektedir.17
Bundan başka Manu Kanunları veya Şathapatha Brahmana gibi Hindu metinler ile Buddhist ve Caynist kaynaklar da ayrıntılı bir şekilde incelenmelidir.
Başka bir eski Hint metinleri olup, destanlardan farklı olarak basit bir Sanskrit dili ile yazılmış ceşitli efsaneleri, oğretileri, kral şecerelerini, tarih, coğrafya, mitoloji gibi konuları icine alan Puranaların yazılış tarihleri M.S. 250 ile 1250 yılları arasındadır.
Hint Edebiyatında on sekiz buyuk Purana, on sekiz kucuk Purana vardır.
Bunların her biri farklı tarihlerde yazılmıştır.
Bu on sekiz Purananın isimleri ise şu şekildedir: Vishnu, Narada, Bhagavata, Garuna, Padma, Varaha, Brāhmanda,Brahmavaira, Markaņdeya, Bhavishya, Vāmana, Brahma, Matsya, Kurma, Liņga,Şiva, Skanda, Agni.18 Bu Puranalarda Hindistan coğrafyasından bahsedilirken,Hindistan’da yaşayan halklar ve civarındaki komşular sayılır zaman zaman.
Bu halk isimleri arasında Türklerin bulunduğu da saptanmıştır. Orneğin en eski Puranalardan biri olan Markendaya Purana’da Hindistan’ın kuzeybatısındaki halklar arasında Pallavalar (#Pehleviler), #Gandharalar, Sindhular ve bircok kavimle birlikte Sauviralar da sayılır ki bu eseri İngilizceye cevirip neşreden E.Pargiter bunların arasında
Hunların da bulunduğunun Kurma Purana’da yazdığını iletmektedir. Markandeya Purana da “Tarakshura” adı gecmektedir ki Pargiter bunun da Madhyadeşa denilen orta ulkenin batısında yer alan Türkistan adındaki ulkenin halkı “Türkler” olduğunu söyler.
Ayrıca Unlu Hint destanlarından biri olup, yazılış tarihi M.O. 300 ile M.S.300 arasında ve yazarı olarak da Vyasa gosterilen,19 “Buyuk Bhārata Soyu” anlamına gelen Mahābhārata Destanı’nda gecen “Tarkshyalar” ile bunların aynı olduğunu belirtir.
Yine Markaņdeya Purana’nın LVIII. bolumunde Hunların adı gecer ve Pargiter bunların “Ak Hunlar” olduğunu ve o zaman Sutlej ırmağının kuzeyinde kalan vadinin “Hundes” diye bilindiğini aktarır.
Bu halkın kuzeyde Çinlilerle komşu olduğunu bildirerek Mahābhārata’ ya gonderme yapar.20
Yine eski bir Purana olan Vamana Purana’da eski metinlerde Bharatavarsha diye de bildiğimiz fakat burada Cambudvipa adıyla adlandırılan Hindistan alt kıtasının dokuz bolgeden oluştuğu soylenir.
“Ortada İlavrita Varsha, doğuda Bhadraşva, kuzeydoğuda Hiranya, batıda Ketumala, kuzeybatıda Ramyaka, kuzeyde Kuruvarsha, kuzeydoğuda Kimpurusha Varsha.”
Bunların arasında buyuk mesafelerin olmadığı kutlu ve hoş yerler olduğu,
buralarda hic caba harcanmadan mutlu yaşantılar surdurulduğu belirtilir. Aralarında hicbir catışma cereyan etmeden yaşadıkları ve birbirinden sınırlarla ayrıldıkları vurgulanır. Daha sonraki beyitlerde yine bolgeler sayılırken Türklerin ve Yunanlıların isimleri gecer.
“İndradvipa, Kaseruman, Tamravarna, Gabhastiman, Nagadvipa, Kataha,Simhala, Varuna. Bu bolum denizle cevrelenmiştir, kuzey-guney genişliğinde yer alır ve Kumara adı verilir.
Doğu kıyısında Yavanalar (Yunanlılar) oturur.
Guneyde Andharalar, Kuzeyde de Turushkalar (Türker) barınır.”
Metinde Türklerden soz eden kısım bu kadardır.
Daha sonra Brahmanların, Kshatriyaların ve Vaişya ve Şudraların, karışık kastların dinsel toren, ic cekişme,ticaret ve diğer işlerle nasıl bir arada yaşadıklarından soz edilir.
Sonra bircok dağ ismi sayılır. Bunların arasında Mleccha ve Ari olmak uzere karışık halkların gruplar halinde yaşadıkları soylenir. Sonra nehirler anlatılır ve bunların kutsal oldukları,insanları gunahlardan arındırdıkları belirtiliyor. Bu sulak bolgeler arasında yaşayan halklar (canapadalar) sayılırken yine Yunanlılar (Yavanah), Barbarlar (Barbarah) ve Çinlilerin (Cinah) isimleri de gecer.21
Vishnu Purana’da22 da Hunlar’dan şoyle bahsedilmektedir:
“Hindistan’ın doğusunda yabancı kavimler, batısında Yunanlılar vardır. Orta ulkede ise Brahmanlar, Kshatriyalar, Vaişyalar ve Şudralar (Bunlar kast sisteminin sınıflarıdır) her tarafa dağılmışlardır. İndus’a komşu olan Sauviralar, Sindliler (Saindhavah), Hunlar (Hunah), Şalvalar (Şalvah), Sakalılar, Madralılar, Rama halkı (Ramayana Destanı’nın başkarakterlerinden olan Rama’nın halkı), Ambastha halkı ve Persler (Parasika) idi.”
Keşmirli yazar Somadeva’nın tahminen 1070’te derlediği Kathasaritsagara (Masal Irmaklarının Okyanusu) adlı eserde bildiğimiz kadarıyla, Türklerden iki yerde soz edilir.
Bunlardan biri “Devadasa Oykusu”icinde gecer ki burada şunları goruyoruz;23
“Kral Candramahasena, Padmavati ile karşılaştığında kendi kızını gormuş gibi sevindi. Ancak birkac gun dinlendikten sonra Vatsa’nın mutlu kralı, kayınbabasının ordularıyla desteklenmiş halde, batı bolgesine doğru ilerlemeye başladı.
Lata bolgesinin (Gucerat) kadınlarının gozyaşlarına bulanmış kıvrık kılıcı,onun yiğitlik ateşinin dumanına benziyordu.
Ağacları onun filleri tarafından ezilmiş Mandara Dağı, okyanusu calkalamak icin yine kendisini kullanacaklar diye korkusundan tir tir titriyordu. Onun guneşten bile parlak olduğu kuşku goturmezdi; o,batıda bile yukselen bir ihtişama sahipti.
Sonra o, Kailasa Dağının gulumsemesiyle guzelleştirdiği tanrı Kubera’nın yerinden ayrıldı ve Alaka’ya gitti. Orada Sindh
kralına boyun eğdirdi, ordusunun başında, Rama’nın Rakshasaları24 yok etmesi gibi Mlecchaları ortadan kaldırdı. Türklerin suvari birlikleri, dalgaların kıyı boyunca uzanan ağaclara carpıp durması gibi, onun fillerine carpıp kırılıyordu. Duşmanlarının bile takdir ettiği kahraman, tıpkı tanrı Vishnu’nun Rahu.’ya yaptığı gibi, Perslerin kotu kralının başını ucurdu. Hunları da savdıktan sonra onun unu dort yone yayıldı ve Himalayalardan ikinci bir Ganj gibi dokuldu...”
Kathasaritsagara’dan vereceğimiz ikinci ornek “Nişcayadatta Oykusu”icindedir.25
“Ucceyini kentinde Nişcayadatta adında bir tuccar oğlu vardır. Bu genc, bir gun Anuragapara adında bir peri kızına (Vidyadhari) aşık olur. Onunla evlenebilmesi icin gokyuzundeki ulkesine gelmesi gerekmektedir. Kız bu şartı soyleyip gokyuzune ucar gider. Oğlan ertesi gun yollara duşer ve kendisi gibi tuccar cocuğu olan uc gencle karşılaşır.
Birlikte dere tepe yol alırlar ve kuzeye, yabancı kavimlerin oturduğu yerlere varırlar. Yolda bir kısım Tacik onları yakalayıp başka bir Tacik’e satar. O da onları Muravara adında bir Türk’e(Turushka) hediye olarak verir.
Onları goturen hizmetkarlar Muravara’nın olduğunu oğrenince onları onun oğluna teslim ederler. Muravara’nın oğlu onları babasının dostuna ertesi sabah geri gondermek uzere zincire vurdurtur. Gencler tanrıca Durga’ya yalvarırlar ve tanrıcanın yardımıyla zincirlerinden kurtulup kacarlar. Diğer gencler bu yabancı halklarla dolu kuzey bolgesinde daha fazla kalmak istemeyip guneye, Dekkan’a doğru giderler.
Nişcayadatta ise, aşık olduğu peri kızı icin kuzeydeki yolculuğuna devam eder.Oldukca uzun olan bu oyku, kadınların sadakatsizliğini belirten bir sonla noktalanır.”
Racatarangini’ye (Krallar Nehri) bakacak olursak, burada Ak Hunlar ve Türklerden daha sık soz edildiğini goruruz. Keşmirli tarihci Kalhana bu eseri 10-11.yuzyıllarda yazmış olup 120 beyitten oluşmaktadır.
Burada 10. ve 11. yuzyıllar arasında yaşamış kral ve krallıklar anlatılmaktadır.26 Türklerin genel anlamda Hindistan iclerine girerken Keşmir’e uğramış olmaları, bu yakın coğrafyayı iyi bilen Hintli tarih yazıcısını bizim açımızdan guvenilir kılmaktadır.27
Racatarangini’de AkHunlar ile ilgili olarak, Mihirakula’dan onun Buddhistlere yaptığı baskılardan,Shiva’ya taptığından bahsedilir. Ayrıca burada Ak Hun devletinin Mihirakula’nın olumu ile sona ermediği, daha sonra yonetime Toraman’nın bir zamanlar kacıp saklanan kucuk oğlu Pravarasena’nın tahta gectiğinden bahsedilir.28
Racatarangini’de “Türklerin silahlarını sırtlarında taşıdıkları ve saclarını yarı traş ettikleri” yazar.
Samgaramaraca’yı (Keşmir Vadisinde 1003-1028 yıllarında var olan bir kral) anlatırken bir yerde “Türklerin savaşını tanımadıkca, tutkunuza hakim olup bu tepenin ucurumuna kendinizi koymalısınız” şeklinde bir ifade gecer.
Bu, buyuk ihtimal Gazneli Mahmud’un Hint seferleri ile ilgili olsa gerektir. Sonraki cumlede Hammira ismi gecer ki bu da Mahmud olmalıdır. Yukarıdaki oğudu veren de Hint racası Trilocanapala’dır.
Sonra “sabahleyin, savaş oyunlarında usta olan Türk ordusunun komutanı, tum savaşcı kimliği ile şiddetli bicimde cıkageldi” diye yazar.
Türklerle yapılan savaşlardan soz edilmeye devam edilir.
Racatarangini’de en cok dikkatimizi ceken kısım, buyuk kral Kanishka’nın,kuşkuya yer vermeyecek bicimde, Türk olarak tanıtıldığı yerdir.
Burada şoyle yazar:
“Bu ulkede Hushka, Cushka ve Kanishka adında uc kral kendi isimlerini taşıyan uc şehir kurdular (I,168)… her ne kadar Türk soyundan geliyorlarsa da, dindar işler yapan bu krallar Şushkaletra, Matha ve Caityalar vb. yapılar inşa ettiler.”
Hikmet Bayur, pek cok yerdeki saptamaları ile aynı noktayı eserinde29 irdeleyerek Kanishka’nın Türk olduğundan şuphe duyulamayacağını soyler. El-Biruni Kanishka’dan “Kanık” diye soz eder.30
Burada “Hinduların Kabil’de Türk kralları bulunduğu ve bunların Tibet’ten geldikleri, bunların icinde birincisinin de Barhatekin” olduğu yazılıdır.
Bayur, Turushka’nın Türk olması gibi Kanishka’nın da Kanık olması gerektiğini soyler.31
Nitekim “kanık” sozcuğu bugunku Türkçe’de32 de “elindekinden hoşnut olan, azla yetinen, tok gozlu, kanaatkar” anlamlarına gelir. Kim bilir belki de bu isim Buddhizmi benimsedikten sonra kendisine verilen bir lakaptır.
Gerci Kanık’ın İran’daki Mithra inancına (İran’da guneşe tapınılan inanc sistemi) eğilimi olduğunu soyleyenler varsa da onun Aşoka ve Ekber gibi farklı inancları bir arada tutmaya calışan bir kimse olduğunu duşunmek daha mantıklıdır. 33
Kanishka’nın geldiği kavimin Kuşanlar olduğu, bunların da (Cin kaynaklarındaki adı ile) Yueh-chilerin bir boyu olduğu ve bunların Türklüklerinden hemen hemen hic şuphe edilmediği duşunulurse, yukarıdaki duşuncelerin doğru olduğu ve Benares’e kadar uzanan devletin yoneticisi olan Kanishka’nın ( Kanık’ın) bir Türk olduğu da tarih sayfalarına gececektir.34
Kuşanların giysileri tipik Orta Asya tarzının bir yansıması idi35.
Giysi ile ilgili bir ornek, Michael Edwardes’in “AHistory of İndia” adlı eserinde36 bulunmaktadır.
Milattan sonraki ilk yuzyılda Kuşan devletini kuran kral Kadfises’in paralar uzerindeki adı “Kucula Kadfises”’tir37.
W.Ruben, “kucula” sozcuğunun “guzel” sozcuğune benzediğini bildirmektedir.
Ruben’in hem bu konuda hem de Kuşanlar hakkında soyledikleri şoyledir:
“Hindistan’ın kuzeybatısında Türkistan’dan gelen kuvvetli komutanların idaresi altındaki Kuşanların istilası ile bu devrin yeni bir safhası başlamakta ve milattan yetmiş sekiz sene sonra Vima Kadfises Hindistan’da egemenliği eline almış bulunmaktadır. Bazılarına gore bu donem Kanişka zamanına uymaktadır.
Kanişka devleti daha cok Orta Asya’da idi. Pencab bu devletin sadece bir guney eyaleti idi ve merkezi de Peşaver’de bulunuyordu.
Zaman zaman yapılan akınlarla devletin sınırlarının Patna’ya kadar uzanmış olması mumkundur ve şuphesiz Benares de bu sınırlar icerisinde bulunmakta idi. Kanişka ve hanedanının pek o kadar Hintlileşmedikleri anlaşılmaktadır.
Bu hukumdarlara ait heykeller kendilerini Orta Asya suvarilerine ait elbiselerle gostermektedirler. Bu kavimler kultur bakımından Türklere cok benzemektedir. Sikkeler uzerindeki yazıları vesaire ile taşıdıkları unvanlar ve coğu isimler eski Pehlevi dilindedir. Türkçe bir isim olan Kucula bu arada soylenmelidir. Avrupalı araştırmacılar bunları İskit, yani Hint-Avrupa kokenli olarak kabul etmiş bulunmakta ise de, bu etnologlar tarafından henuz uzerinde duşunulmesi gereken bir sorun olarak gorulmektedir. Fakat ne olursa olsun bu Kuşan egemenliğinin, Hint kulturu ve onun Orta Asya’ya yayılması bakımından onemi cok buyuktur.”38
Ak Hun/ Eftalitlerin gectiği bir başka Hint kaynağı unlu şair Kalidāsa’nın yazdığı Sanskrit bir eser olan “Raghuvamsha”’dır.
Bu eserin yazılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte N.Mukhopadyaya tarafından 1880 yılında İngilizceye cevrilmiş olup bu eserin 4.bolumunun 68. beyitinde Hunların Amu Derya vadisinde yaşadığından ve kahraman Raghu’nun zaferini duyan Hunların eşlerinin yanaklarının kızardığından bahseder.39
Bana tarafından Kral Harsha’ya yazılan “Harshacarita”’da da Meşhur kral Harsha’nın babasının 7. yuzyılın başlarında Hunlara yenildiği anlatılır.40
Bu eserin Sanskrit dilindeki yazılış tarihi bilinmemekle birlikte 1897 yılında E.B.Cowell ve F.W.Thomas tarafından İngilizceye cevrilmiştir.
Bizim yaptığımız araştırma sonucunda Ak Hun/ Eftalitlerden bahseden son kaynak da Jaisalmer’in yazdığı bir Caynist kitap olan Kuvalayamala’dır.
Bu kitabın da yine diğer Sanskrit metinlerde olduğu gibi yazılış tarihi bilinmemekle birlikte C.Chojnacki ve U.Sauri tarafından 2008 yılında Fransızcaya tercumesi soz konusudur.
Burada da Hunlara ait yazıtlar, Hun yoneticileri, onların savaşları,
zaferleri ve yenilgileri anlatılıyor.41
AK HUNLAR TARİHİ UZERİNE TÜRKİYE VE DUNYADA YAPILAN
CALIŞMALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Doç.Dr.Müslüme Melis CELİKTAŞ –KTÜ Tarih Bölümü /Trabzon
DİPÇE :
15 Aradi, a.g.m., s.6; Kaya, a.g.m., s.4.
16 Kaya, a.g.m., s.4.
17 Konukcu, a.g.t., 43; Bu metinlerde Vana Parva LI,1991; Bhishma Parva IX,373 gibi
aynı zamanda Sabha Parva XXXI,1194 ve I,1844’te Harahuna yani Sarı Hunlardan
bahsedilmektedir.
18 Kaya, a.g.e., s.88.
19 Kaya, a.g.e., s.87.
20Kaya, a.g.m., s.3.
21Kaya, a.g.m., s. 6-7.
22Aradi, a.g.m., s.6.
23Kaya, a.g.m., s.5.
24 Hint Destanlarında gecen “Rakshasa” “ifrit” demektir.
25Kaya, a.g.m., s.8.
26 M.A.Stein, Kalhana’s Rajatarangini, Vol. 1, Book 1-4, Edinburgh 1900, s.42.
27Kaya, a.g.m., s,9.
28Aradi, a.g.m., s.17.
29 Y.H.Bayur, Hindistan Tarihi, C.1, Ankara,1987, s.42; Kaya, a.g.m., s. 9.
30 E.C.Sachau, Alberuni’s India, Vol 2, New Delhi 2004, s. 11; Kaya, a.g.m., s. 9.
31 Bayur, a.g.e., s.71; Kaya, a.g.m., s. 9.
32 Turkce Sozluk, Ankara 2010, s. 423; Kaya, a.g.m., s. 9.
33 H.Kulke, D.Rothermund, Hindistan Tarihi, Ankara 2001, s. 123-124; Kaya,
a.g.m., s. 9.
34Kaya, a.g.m.,s.10.
35 Kulke, Rothermund, a.g.e., s.123; Kaya, a.g.m., s. 10.
36 M.Edwardes, A History of India, Thames and Hudson, London 1961, s.75-76.
37 Bayur, a.g.e., s.74.
38 Kaya, a..g.m., s.10.
39 Aradi, a.g.m., s.6.
40 E.B.Cowell, F.H.Thomas, The Harsha Carita of Bana, chapter 4, London 1897
s.101.
41Aradi, a.g.m., s.7.
KAYNAKLAR :
Akbulut, D.A. “İlkcağda Soğdia ve Bakteria ile Hindistan İlişkileri”, Tarihte Turk-
Hint İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 2002, Ankara 2006.
Akbulut, D.A. “Maveraunnehir ve Horasan’da Turkler” Turkler Ansiklopedisi,
Ankara 2006.
Aksan D. Turk Dilbilgisi, İstanbul 1962.
Alram, M., “Huns and Western Turks in Central Asia and Northwest India”,
Glasgow 2009.
Altheim, F., Geschichte der Hunnen I, Berlin 1959.
Aradi, E., “The History of White Huns”, Mikes International, c.VIII, Den Haag
2001.
Aradi, E., “The Yue-chis, Kushans,Hephtalites”, Mikes İnternational, C.2,
Den Haag 2010.
Bayur, Y.H., Hindistan Tarihi, C.1, Ankara 1987.
Beal, S., Si-yu-ki, Buddhist Records or The Western World, C.I, Londra
1906.
Blockley R.C., The History of Menander The Guardsman, Ottawa 1985.
Biro, M., “Hunların Kafkasya’daki Varlığı”, Cev.S.Eğilmez, Ataturk
Universitesi Turkiyat Araştırmaları Enstitusu Dergisi,
Erzurum 2003.
Chavannes, E., Documents sur Les Tou-kiue (Turks) Occiedentaux, A Librairie
d’Amerique et d’Orient Adrien Maisonneuve, Quebec 2006.
Compareti, M., “Traces of Buddhist Art in Sogdiana”, Sino-Platınic Papers, USA
2008.
Cowell, E.B., F.H.Thomas, The Harsha Carita of Bana”, Londra 1897.
Csurgai, B., The Hsingnu-Hunnic Hungarian Language and History-Further
Analysis, Hungary 2010.
Czegledy, K., “Geschishte Der Hephthaliten”, Acta Antiqua, Tomus, 28, Budapeşt
1980.
Christian, D., A History of Russia, Central Asia and Mongolia, vol 1, Australia
1998.
Dani, A.H., “Eastern Kushans and Kidarites in Gandhara and Kashmir”,
History of Civilization of Central Asia, London 1996.
Deguignes, J., Hunların, Turklerin, Moğolların ve daha sair Tatarların Tarih-i
Umumisi, cvr. Hiseyin Cahid, C.II, İstanbul 1923.
De Saint Martin, V., Les Huns Balancs ou Ephthalites, Paris 1849
Dewing, H.B., Procopius, History of Wars , Book 1,Trans.H.B.Dewing, London
2005 .
Durak, N., “Hindistan’da Saka, Kuşan ve Ak Hunlar”, Tarihte Turk-Hint
İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 2007, Ankara 2008.
Eberhard, W., Cin’in Şimal Komşuları, Cev. N. Uluğtuğ, Ankara 1996.
Edwardes, M., A History of India, London 1961.
El-Belazuri, Futuhu’l Buldan, Cev. M.Fayda, Ankara 1987,
Enoki, K., “The Origin of the White Huns or Hephthalites”, East and West 3,
Bellinghom/ Washington 1955.
Enoki, K., “On The Nationality of the Ephthalites”, Memories of the Research
Department of the Toyo Bunko, XVIII, 1959.
Enoki, K., “The Liang chih-kung-t’u”, Memories of the Research Department
of the Toyo Bunko, sayı 42, 1984.
Fleet, F., “The coins and history of Toramana”, The Indian Antiquary
XVIII, India 1889.
Fergusson, J., “On Indian Chronology”, Journal of the Royal Asiatic Society of
Great Britain and Ireland C.4, London 1869.
Frye, R.N., “Selcuklulardan Evvel Orta Şarkta Turkler”, Belleten, c.10, sayı, 37-
40, Ankara 1946.
Gomec, S., “Boyla ve Baga Unvanı”, ODU Sosyal Bilimler Enstitusu, Sosyal
Bilimler Araştırma Dergisi, C.1, S. 1, 2010.
Gomec, S., Kok Turk Tarihi, 3.Baskı, Ankara 2009.
Gomec, S., Turk Kulturunun Ana Hatları, Ankara 2006.
Gomec, S., Turk Destanlarına Giriş, Ankara 2009.
Grousset, R., The Empire of the Steppes, Cev. N.Walford, New Brunswick
1970
Gunaltay, Ş., Mufassal Turk Tarihi, C.3, İstanbul 1339.
Harmatta, J., “Kidara and Kidarite Huns in Keşmir”, Acta Antiqua, XXVIIXXVIII,
1-4, Hungariae 1979-1980.
Harmatta, J., “Late Bacterian Inscriptions”, Acta Antiqua Scientariun Hungarica
17, Budapeşt 1969.
Harmatta, J., “Annexation of The Hephthalite Vassal Kingdoms By The Western
Turks”, History of Humanity, C. VI, Paris1996.
Indicopleustes, C., The Christian Topography of Cosmos, Cev. J.W.McCrindle,
London 2010.
İtil, A., Sanskrit Klavuzu, Ankara 1963.
Kaya, K., “Eski Hint Metinlerinde Turk”, Argos Gemicileri, sayı 10, Ankara
2003.
Kaya, K., Hint Mitoloji Sozluğu, 2. Baskı, , Ankara 2003.
Kaya, K. Okyanusun Kıyısında, Ankara 2003,
Kafesoğlu, İ., Turk Milli Kulturu, 4.baskı, İstanbul 1986.
Konukcu, E., “Ak Hunlar”, Turkler Ansiklopedisi, C.1, Ankara 2006.
Konukcu, E., “Kuşan ve Akhunlar tarihi”, Doktora Tezi, Ankara 1973.
Konukcu, E., “Halaclar” Turkler Ansiklopedisi, Ankara 2006.
Kulke, H.,D.Rothermund, Hindistan Tarihi, Ankara 2001.
Kumar, R., History of The Chamar Dynasty, India 2008.
Kushava, R.S., A Glimpse of Bharatiya History, Delhi 2003.
Le Strange, G., The Lands of the Eastern Caliphate, Newyork 2010.
Ligeti, L., “Atilla Hunlarının Menşei”, Atilla ve Hunları, Neş. G.Nemeth, Cev.
Ş. Baştav, Ankara 1982.
Litvinsky, B.A., “The Hephthalite Empire”, History of Civizilation of Central
Asia, vol. 3, Paris 1996.
Litvinsky, B.A. / Z.Safi, “The Later Hephthalites in Central Asia”, History of
Civilization of Central Asia, vol 3, Paris 1996.
Macartney, L.A., “ On The Grek Sorces Fort the History of Turks in the Sixth
Century”, Bulletin of the school of Oriental Africa Studies, 11/2,
London 1944.
Maenchen-Helfen, O., The World of Huns, London 1973.
Mangaltepe, İ., Bizans Kaynaklarında Turkler, İstanbul 2009.
Marshak, B., “Sughd and Adjancent Regions”, History of Civilization of Central
Asia, vol. 3, Paris 1996.
Marshall, J., A Guide to Taxila, Calcutta 1918.
Massom, V.M., “Archaelogical Cultures of Southern Siberia and Mongolia” History
of Humanity, c.IV, Paris 1996.
Mc Govern, W.M., The Early Empires of Central Asia, North Carolina 1939.
Melzer, G., “A copper scroll inscription from the time of the Alchon Huns”,
J.Braarvig(ed). Manuscripts in Schoyen Collection III, Oslo
2006.
Mingana, A., The Early Spread of Christianity in Central Asia and The Far
East, C. 9, Manchester 1921.
Minorsky, V., “Khurāsān at the Time of the Arab Conquest”, Iran and Islam in
Memory of the Late, Edinburg 1971.
Modi, J.J., “About the Huns who conquered India”, Journal of the Bombay
Branch of the Royal Asiatic Society , Bombay 1926.
117
Moravcsik, G., Byzantinoturcica II, cev.E.J.Brill, Leiden 1983.
Morgan, D., The Mongols, Singapur 2007.
Obrusanzky, B., “Late Huns in Caucasus”, Mikes International,Journal of
Eurasian Studies, Vol1, Issue 2, Den Haag 2009.
Ogel, B., “İlk Toles Boyları”, Belleten, C.10, Ankara 1948.
Ruben, W., “Doğuda ve Batıda Ortacağ Felsefesi”, Dil ve Tarih, Coğrafya
Fakultesi Dergisi., cilt 2, sayı 1, Ankara 1943.
Roux, J.P., Turklerin Tarihi, Ankara 2004.
Stein, M.A., Kalhana’s Rajatarangini, Vol. 1, Book 1-4, Edinburgh 1900.
Stark, S., Transoxanien nach dem Tang Huiyao des Wang Pu, Nordestedt
2009.
Samolin, W., “Hsiung-nu, Hun, Turk”,Central Asiatic Journal, New Jersey 1957.
Sundermann, W., Origin and Rise of the Chionities/Xyon/Huns, History of Humanity
Scientific and Culture Development, vol. 3, Paris 1996.
Skrine, F.H. - G.D. Ross, The Heart Of Asia, London 1899.
Smith, V., The Oxford History of India, London 1921.
Sinor, D., “The Establishment and Dissolution of the Turk Empire,” The
Cambridge History of Early Inner Asia, London 1994.
Sachau, E.C., Alberuni’s India, Vol 2, New Delhi 2004.
Stark, S., Transoxantan nach dem Tang Huiyao des Wang Pu, Norderstedt
2009.
Şeşe R., İslam Coğrafyacılarına Gore Turkler Ve Turk Ulkeleri, Ankara 2001.
Tezcan, M., “Kuşanlar, Ak Hunlar ve Eftalitler”, Tarihte Turk-Hint İlişkileri
Sempozyumu Bildirileri 2002, dizi XXVI, sayı 12, Ankara 2006.
Tezcan, M., “The Ethonomy Apar in the Turkish Inscriptions of the VIII. Century
and Armenian Manuscripts” Webfestschrift Marshak Ērān ud
Anērān Studies, Venice 2003.
Thapar, R., A History of India, C.1, London 1974.
Thomas, F.W., “A.Tohari (?) A.D. 400”, JSTOR, 1944.
Togan, A.Z.V., “Eftalit Devletini Teşkil Eden Kabilelere Dair”, Ataturk
Universitesi Fen Edebiyat Fakultesi Araştırma Dergisi, Ozel
sayı, Fasukul 1, S.13, Erzurum 1985.
Togan, A.Z.V., Tarihte Usul, İstanbul 1950.
Turkce Sozluk, Ankara 2010.
Watter, T., Yuan Chwang’s Travel in India, C. XIV, Journal of the Royal
Asiatic Society of London 1904
Wincent, A.S., “White Hun Coins From The Panjab”, Journal of the Royal Asiatic
Society of London 1907.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1471950
Şenol Soydan
0 notes