Tumgik
#saat zaten aksam 5 olmus
bozusuruz · 1 year
Text
Konsere arkalara sıkısmamak icin erken gidicem dogak olarak ders calismaya gram vaktim olmuyo konserden zaten 11 gibi cikiyoruz ne zaman bitcek bunlar
2 notes · View notes
senakdeniz · 7 years
Text
Taslaklarımda bulduğum anı köşesi. Okurken galiba tekrar yaşadım..
Sonunda dayanamadım ve Leylisha’dan laptopunu ödünç aldım. Daha evvel yazmadığım şeyler var eve tama bu sefer yazmazsam olmaz. Bu 4 günü unutursam çok üzülürüm..
Prague.. Altın şehir. Leyli sana boşuna altın şehir demiyorlar diye yazdı fotoğrafının altına ama rusça bir şekilde. Öyle yazınca daha anlamlı oluyormuş bu şeklinden. Gerçekten de öyleydi, boyle su gibi, hayal gibi, masal gibi. Bilmem ki nasil anlatilir. (klavye ile bogusuyorum kendisi Leyli sagolsun international tr olarak kullanamadim bir turlu,) heh iste ne diyordum nasil anlatilir bilmiyorum ki. O guzel nehri, neseli koprusunu en cok da gokyuzunu. Ya ben bugune kadar gokyuzunu fark edememisim ya da gokyuzu buralarda cok daha farkli. Saf mavi boyle ucsuz bucaksiz, sonsuz gibi. Gozlerini alamiyorsun o an aklina kazinsin da omur boyu unutama istiyorsun.  Ama oyle olmuyor tabi unutuyorsun bu yuzden fotograf cekiyorum. En guzel koseleri, en ozel anlari..
Ulkelerde denk geldigin kisiler, mekanlar cok onemli ve sanirim sadece sans meselesi mesela  Belgium’da daha ilk dakikada azarlandigim da oldu cok iyi nazik bir sekilde karsilandigim zamanlar da oldu. O yuzden Prag da sans benden yanaydi ve cok tatli insanlar ile guzel bir ani olarak zihnime kazindi. Kaldigimiz hostel de minik sevimli boyle filmlerdeki gibi citi piti bir seydi. Odamiz minnos mu minnos kendisi tam bir pinterest cati kati odasi tadindaydi. Leylisha ile minik penceremizden  Prag gokyuzunu izledik. Ikimiz de hayallerimizin icindeydik.. Hem de tam da ortasindaydik.
Sokaklar enfes, eski tarz arabalar, fotografimi cek diyen binalar insanlar bir kosusturma hali ve uzaktan gelen melodiler. Kac kere sanki film sahnesi dedik bilemiyorum. Ama tipki film sahnesi gibiydi. Bu arada paramizi da cevirdik ve kafamiz karisa karisa tum gun bu kac euro eder ki diye dusune dusune bir seyler aldik. Mesela 46kr ye pizza yedik. 200 kr ye hediyelik esya aldim. 110kr ise dondurmali hamurlu bir sey aldik (her yer onlar ile dolu) Oyle boyle harcadik da harcadik.
Hostelde biraz dinlenip tekrar ciktik sokaklara, aksam biraz daha az civil civil daha sakindi. Parklara ormanlara daldik. Aksam yemegimiz ise klasik bir sekilde “doner” idi.
 Ayrilmak zorolsa da guzel uzuun bir gun gecirdik tam tadinda ne az ne cok diyebilecegim mukemmel bir gun oldu.
  Simdi gelelim yaziyi yazma sebebim olan ikinci gunumuzu gecirdigimiz Vienna.. Lanetli Vienna desem dogru olur. Cunku oyle gibiydi. 4 saatlik bir otobus yolculugudan sonra otobusten indik ve esyalari birakmak uzere hostelimize gitmeye karar verdik. Haritadan actim ve yolumuzu bulduk. Ama yuruyoruz yuruyoruz bitmiyor. Anlam veremiyoruz neden bu kadar uzun. Biraz daha biraz daha derken yaklasik bir 17000 adim atmisiz. Artik gunes tepede, sirtimizda canta elimizde poset derken yikilmak uzereyiz. Sokaklar normal, sanki Almanya’nin klasik bir sehrinde gibi, kahvalti etmek icin baktigimiz her yer bizi sasirtiyor. Fiyatlar almis basini gitmis. Siradan peh diyecegin bir kahve 3,5 euro. Gideriz Starbucks’da iceriz diyoruz (4 euro) alasimiz da gelmiyor. Yiyecekler desen o fiyata neler yersin. Sonunda bir makete gidip meyve, yogurt, corek fala alip hostele dogru devam ettik. Bilmem kaca adim sonra bir donerci bulduk. Doner 2.5 euro. Gozlerimizden kalpler fiskirarak hemen aliverdik tabii ki. Bana yolculuklarin ogrettigi bir sey varsa o da bir seyi buldun mu sonra alirim demeyecek hemen alacaksin. Cunku sonra aslaaa bulamiyorsun. Donerimizi de aldik mutlu mutlu gidiyoruz hostele. Artik vardigimizda saat 3 e geliyordu. Giris yapip odamiza gectik. Bu sefer ki tatli cati katimiz gibi degildi amabembeyaz minicik bir odacikti. Biraz dinlenip karnimizi doyurduk ve sehri kesfetmek uzere disari ciktik. Yalniz artik akillandik, Vienna yuruyerek gezilmez. Gidip metroyu falan bulduk ve sehir merkezine gectik. Klasik bir kilise bizi karsiladi, italyan bir grup dini bir dans yapiyordu biraz onlari seyrettik. Mozart’in evine bakindik, her ulkede oldugu gibi dondurmalari tadimladik. (perfecti dogrusu)
Biraz sokaklarda gezindik ve geri kalan yerleri yarina birakarak guzel bir uyku icin hostelimize gectik.
 Ertesi gun bir onceki gun aldiklarimizdan kalan seyleri yiyip esyalarimizi toparlayip hostelden cikis yaptik. Esyalar ile gezilmeyecegi icin kilitli dolap bulmak icin ana tren istasyonuna gittik ve fazla esyalarimizi kilitledik.(2 euro) Sonra elimizde kocabir harita ve koca bir sehir gune basladik. Gidilmesi gereken yerlere gittik, gorduk cekindik, hayran kaldik. Binalar mimari cok guzel, detaylar ince isler cesit cesit her sey var. Paramento binasina bayildimm. Sanki mitolojik bir hikayeden firlamis gibi. Sonra kendimize kucuk bir supriz yaptik ve kahve icmeye starbucksa gittik. Kendimize sinir koyuyoruz cunku kahveleri buralarda cok pahali.
Daha sonra saraylari gezdik, toplu tasima kullanmis olsak bile baya baya bir yuruduk. Anladim ki yurumeyi cok seviyormusum. Artik yorulmayi hissetmiyorum bile. (En az yurumemiz bile 21000 adim) Oyle boyle darken yine guzel mi guzel masalsi mi masalsi bir gun gecirdik. Aksam artik gec oldu ve esyalarimizi almak uzere tren istasyonuna gittik ardindan otobus terminaline. Otobus 23.30 da oldugu icin hala vaktimiz vardi ve kenardaki masalara gectik. Cebimizde son 6-7 euro kalmisti ve icecek almak icin Leyli kola makinesine para atti. Ve makine 3 euromuzu yuttu ne kola Verdi ne parayi.  Ikimizin de sinirleri bozuldu vesusuz oturmaya devam ettik. Ardindan bikac cocuk market poseti ile geldi ve onlara market var mi diye sorunca kendi yiyeceklerinden bize zorla ikram ettiler. Cunku buralarda o saatte market acik olmasi yalnizca bir mucize. Biz mutlu mutlu ahh ne iyi insanlar var diyerek verdikleri seyi yerken hatta birazini da yola saklarken satin yaklastigini fark ettik ve kalktik. Sonra otobusler beklemeye basladik. Bekliyoruz gelmiyor, bizim binecegimiz firmanin tum otobusleri geldi ve gitmeye basladilar ama bizimki yok. Leyli iceri girip sormaya gitti ve ben de o esnada bi kizin telefonuna caktirmadan bakarak saati ogrendim. Yaklasik 10 dakika gecmisti otobusun kalkis saatinden ve ortada daha bir otobus bileyoktu. Ben neler oluyor ya diye dusunurken birden Leyli cikti ve konustugu kisiyle sesleri yukselmeye basladi. Megerbizim otobusun firmasini degismisler ve bizim bunu kendimiz anlamamiz gerekiyormus. Onlarin yapacagi bir sey yokmus bu bizim sorunumuzmus ve otobus gitmis. O esnada bize yiyecek veren arap cocuklar da geldi ayni sebepten ve onlar da oylece kabullenip gittiler. Ardindan pis gicik uyuz cocuk kapilari kilitledi ve bizi orda birakip gitti. Umurunda bile olmadi basimiza gelen sey. Ve saat 12 ye dogru gelirken Leyli ile otogarda tek basimiza kaldik. Cevrede garip garip sarkilar soyleyen bir grup sarhostan baska kimse yok. Telefonlarimiz sarjsiz oldugu icin kapali ve internet bile yok . Biraz soku atlattiktan sonra bi care bulmak icin ana tren istasyonuna gittik. Orada da her yer her sey kapaliydi bir tane ibadet yeri tabelasi gordum ve aa Leyli bak belki mesciddir dedim ve oraya gittik meger hristiyanlar icin sessizlik odasiymis ve bu saatte kapaliymis. Sonra temizlikci adam kafelerin 5 te acildigini ileride bekleme yeri oldugunu soyledi. Bekleme yerine gittik ve bizim gibi baska insanlar da bekliyordu bir seyleri. Uyuyanlar oturanlar duranlar. Biz de gittik ve oturduk. Sabah 5 e kadar beklememiz gerekiyordu. Kocaman istasyonda bir priz bile bulamadik. O koltukta ki koltuk derken demir bir sandalye gibi nasil 4.30 saat durduk. Artik cantamin sapini bacagima falan dolayip yorgunluktan uyuyakaldim. Tabi o nasil bir uyku oyle rahatsiz oyle rezil. Leyli bu gürültüde nasıl uyuyabiliyorsun diye söylenmedi değil. (Bütün gece temizlik arabaları çalıştı durdu.)Sabah 5 e kadar oyle durduktan sonra kalkip acilan kafelere gittik. Kullanmak icin mecbur bir sey almak gerekiyordu ve son kalan paramizi bir kahve ve bir kruvasani bolusmek uzere harcadik. Hemen prizi kullandik ve sonunda telefonumuza kavustuk. Sonra beles bir multeci interneti bulduk. Hos multecilerden bir farkimiz yoktu o esnada zaten. Internetten yeni bilet almayi denedim ama bir turlu olmadi zaten nakitimiz yok kalmadi. Artik daha ne ters gidebilir derken basimiza bu citki. Hemen kizlara yazdim. Kubrayi uyandirdim ve internetten almayi denedi. Uzun ugraslar sonucu almayi basardi. Ve kosarak 8.40 da olan arabaya yetistik. Artik yolda bizi gorenler ne dusundu, kimler halimize acidi bilmiyorum ama ben beni gorsem halime uzulurdum sanirim. 20 25 dakikalik metro yolculugundan sonra otobuse yetistik. Ve yolculuk basladi. He bu arada kalan paramiz ile 2 corek 2 su aldik ve 14 saatlik yolculuk icin tek kurus paramiz kalmadi. (wc icin bile) Allah yol git git bitmiyor. Saga yat sola yat. Hava aydinlik, normalde gunduz yolculugu tercih etmiyoruz ama baska secenegimiz kalmamisti. Git git bitmiyor. Aksi gibi mola verip duruyor bir suru sehirlere ugruyor. Birileri inip biniyor neredeyse zikzaklar cize cize biz aksam 00.30 gibi anca Dusseldorfa geldik. Artik otobusten indik bacaklarim ayaklarim davul gibi sismis, uyuşmuşuz. Yuruyemiyorum topuklarim su toplamis, zar zor tren icin istasyona gittik bir de ne olsun trene 2 dakika var ve sonraki saat 4 te. Bi hizla kosa kosa trene yetistik o halde. Nasil yetistik bilemiyorum. Trende perisan halde coktum koltuga. Derman kalmamis dizlerimde uyuyamiyorum bile yorgunluktan. Ve Duisburga geldigimizde daha ne olabilir ki derken tramwaylarin o saate yurumedigi gercegi ile yuzlesiyoruz. Evimize 40 dakika kadar yuruyerek variyoruz. Artik eve nasil girdim, o nefret ettigim ayakkabilarimi nasil cikardim hayal meyal aklimda. Hissiz bombos bir andi. Bitmeyecek derken oyle boyle bitti. Bize de bu unutulmaz bir ani olarak kaliverdi. Daha simdiden gulerek bahsediyorum. Iyi ki yasamisiz diyemeyecegim ama kotu de olmadi simdi yani. Sokakta yatmadik demeyecegiz hani. Ve attigimiz adim 28000 olmus.
Eh lanetli Vienna gunumuz de boylece sona erdi. Artik baska bir macerada baska anilarla yine yazmak uzere son noktayi koyuyorum…  Ah Vienna.. Neler de yasattin bize.
PS: Artık ayağıma nasıl yapıştılarsa o ayakkabıları hala giyesim gelmiyor..
0 notes