Tumgik
#yil-2010
aykutiltertr · 2 months
Video
youtube
Gurbet - Volkan Konak ✩ Ritim Karaoke (Muhayyer Minör Kürdi 4/4 Sofyan B...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/oDsInB_8noc ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Gurbet - Volkan Konak ✩ Ritim Karaoke (Muhayyer Minör Kürdi 4/4 Sofyan Beste Orhan Gencebay) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI           :   GURBET ELDE HASTA DÜŞTÜM AĞLARIM SÖZ GÜFTE       :   TURAN SAYDAM SÜRMELİ BESTE - MÜZİK:    ORHAN GENCEBAY USÜL                 :    4/4 SOFYAN VAHDE MAKAM - DİZİ :    MUHAYYER KÜRDİ - MİNÖR Gurbet Volkan Konak Orhan Gencebay İle Bir Ömür, Vol. 2 Bm                                          A      G Gurbet elde hasta düştüm ağlarım Bm                A        G               D       Şu gönül kahrını çekemez oldum Bm              A               G       C Açılmış yarama ateş bağlarım Bm            D       A      G        Bm Ask sırrını yare açamaz oldum Bm              D                      Em     Bm Bir güzelin mecnunuyum efendim Bm             D               Em    Bm Sel bastı ovamı yıkıldı bendim Bm               A                  G              C Derdimi bilmiyom ben kendi kendim Bm              D              A        G         Bm Dert ile sevdiğim için seçemez oldum Bm                                    A      G Kaşların kemandır kipriğin oktur Bm                  A        G            D Bilinmez dertlerim sayısı çoktur Bm             A              G       C Bilirim sevdiğim ettiğin haktır Bm                 D      A      G         Bm Gönül sana bağlı kaçamaz oldum Volkan Konak Volkan Konak (Ekim 2011) Genel bilgiler Unvanı Kuzey'in Oğlu Doğum 27 Şubat 1967 (57 yaşında) Maçka, Trabzon, Türkiye Tarzlar Beste müziği, özgün müzik, Türk halk müziği Meslekler Müzisyen, besteci Çalgılar Gitar, bağlama, kemençe Etkin yıllar 1989-günümüz Müzik şirketi DMC Müzik Resmî site www.volkankonak.com Eş Selma Konak (e. 1992)[1] Çocukları Şimal, Volkan, Derin[2] Volkan Konak (d. 27 Şubat 1967,[3] Trabzon), Türk halk müziği sanatçısı. 2006 yılında çıkardığı Mora albümü, Mü-yap tarafından altın plak ile ödüllendirilmiştir. İlk yılları Volkan Konak, 1967 yılında Trabzon'un Maçka ilçesinin Yeşilyurt köyünde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Maçka'da tamamladıktan sonra öğretmeninin teşvikiyle 1983 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı'na girdi. 1988 yılında konservatuvarı bitirip aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Halk Müziği üzerine Sosyal Bilimler yüksek lisans eğitimine başladı. 1991 yılında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Diskografi Ana madde: Volkan Konak diskografisi Stüdyo albümleri 1989: Suların Horon Yeri 1993: Efulim 1994: Gelir misin Benimle 1996: Volkanik Parçalar 1998: Pedaliza 2000: Şimal Rüzgarı 2003: Maranda 2006: Mora 2009: Mimoza 2012: Lifor 2015: Manolya 2017: Klasikler 1 2019: Dalya Aldığı bazı ödüller 1997: Politika Dergisi, En İyi Müzik Sanatçısı 2003: Kral Televizyonu, En İyi Halk Müzik Sanatçısı 2005: Başkent Grubu, Yılın Altın Adam Ödülü 2005: Kral Televizyonu, Yılın Halk Müziği Sanatçısı 2005: Magazin Gazetecileri, Yılın Sanatçısı 2005: D.M.C - Maranda Albümü, Elmas Plak 2006: MÜ-YAP - Mora Albümü, Altın Plak 2009: Altın Kelebek Ödülleri, Yılın Halk Müziği Sanatçısı 2010: D.M.C - Mimoza Albümü, Platin Plak 2010: Kral Tv, Türk Halk Müziği Özel Ödülü 2011: TRT Müzik, En iyi Halk Müzik Sanatçısı 2011: TRT Müzik, Yılın En İyi Televizyon Müzik Programı (Kuzeyin Oğlu - Show TV) 2011: 38. Altın Kelebek Ödülleri, Türk Halk Müziği Erkek Solist Yaptığı TV programları Kuzeyin Oğlu Volkan Konak - Kanal 1 2009-2010: Kuzeyin Oğlu Volkan Konak - Show TV 2011-2012: Kuzeyin Oğlu Volkan Konak - TNT 2014: Kuzeyin Oğlu Volkan Konak - Show TV 2021: Kuzeyin Oğlu Volkan Konak - Star TV Kaynakça ^ https://www.haberturk.com/volkan-konak-31-yil-sonra-dugun-yapti-3616043-amp [yalın URL] ^ "Arşivlenmiş kopya". 23 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2023. ^ "Volkan Konak resmi web sitesi". 17 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2011. Dış bağlantılar Wikimedia Commons'ta Volkan Konak ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. Vikisöz'de Volkan Konak ile ilgili sözleri bulabilirsiniz. Discogs'ta Volkan Konak diskografisi Volkan Konak Resmi Sitesi 4 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Volkan Konak'ın Hazırladığı Çernobil Raporunun Tam Metni 15 Mart 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Volkan Konak ve Çernobil Haber Volkan Konak Röportajı
0 notes
pazaryerigundem · 3 months
Text
14. TransAnatolia macerası Mersin’den başlayıp Van’da son bulacak
https://pazaryerigundem.com/haber/181487/14-transanatolia-macerasi-mersinden-baslayip-vanda-son-bulacak/
14. TransAnatolia macerası Mersin’den başlayıp Van’da son bulacak
Tumblr media
Bu yıl 14. kez gerçekleşecek olan TransAnatolia’da heyecan dorukta. 2010 yılından bu yana Anadolu’nun kadim tarihini, doğal güzelliklerini ve eşsiz kültürünü barındıran rotalarıyla katılımcılarına unutulmaz anlar yaşatan TransAnatolia’nın 14. yılında da yarışçıları muhteşem bir macera bekliyor. Yarış 31 Ağustos-7 Eylül tarihleri arasında Mersin’den başlayıp Van’da son bulacak.
BURSA (İGFA) – Türkiye’nin güneyinden başlayıp doğusuna kadar uzanarak eşsiz bir rota sunan TransAnatolia 2024 için geri sayım başladı. 31 Ağustos-7 Eylül 2024 tarihleri arasında 14. kez düzenlenecek olan yarışta, katılımcıları zorlu ve heyecan dolu bir rota bekliyor. 31 Ağustos’ta Mersin’den start alacak yarış, Niğde, Konya, Kayseri, Yozgat, Sivas, Erzincan, Tunceli, Elazığ, Bingöl, Muş, Bitlis il sınırlarından geçerek 7 Eylül’de Van’da son bulacak.
Tumblr media
TRANSANATOLİA 14.YIL ROTASI MERSİN’DEN VAN’A
Akdeniz Bölgesi’nde yer alan liman kenti ve Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı konumundaki Mersin’den start alacak TransAnatolia’da yarışcılar, Türkiye’nin doğal, kültürel ve tarihi güzellikleriyle dolu bir yolculuğa çıkacak. Yarışçıları, bu yıl da Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin kadim topraklarında çok keyifli anılar bekliyor. TransAnatolia finişinde ise yarışçılar Van’ın eşsiz güzellikleri ile buluşacak.
Motorsporları dünyasında aktif olarak yer alan fabrika takımlarından Yamaha, Sherco ve Aprilia takımları da TranAnatolia 2024’te yerlerini alacaklar.
Öte yandan geçen sene TransAnatolia’ya ilk kez katılanlar arasında günün en iyi derecesini yapan yarışmacıya verilen Castrol POWER1 En İyi Rookie Özel Ödülü bu sene de sahibini bulacak.  Raid kategorisinde ise; General Tire lastikli araçlarla yarışan yarışmacılar Özel GT Kupası’nı kazanma şansı yakalayacak.
TransAnatolia’da motosiklet, 4×4 otomobil, SSV, QUAD ve kamyonlar için rally ve raid olmak üzere iki ayrı kategori bulunuyor. Rally’de yarışmacılar zamana karşı yarışırken, raid kategorisinde ise katılımcılar navigasyonla mücadale ediyor.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
haytaogluyunus · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ANMA
BUGÜN 29 MART (1966)
TÜRK TARHİNİN ROMANCISI
ABDULLAH ZİYA KOZANOĞLU’NUN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM
HAYATI:
Abdullah Ziya Kozanoğlu
(d. 16 Ocak 1906 / ö. 29 Mart 1966)
Yazar, Mimar, Müteahhit, Ressam, Gazeteci
İstanbul’un Beşiktaş semtinde dünyaya geldi. İlköğrenimini 1916'da Nişantaşı İttihat ve Terakki Mektebi'nde, ortaöğrenimini ise 1919’da Beşiktaş Genç Osman Paşa Ortaokulu'nda tamamladı. 1922'de Kabataş Lisesi'nden mezun olan yazar, daha sonra Yüksek Mühendis Mektebi'ne (Mühendis Mekteb-i Âlisi) girdi; ancak buradan mezun olamadan ayrılmak zorunda kaldı (Angın 2017). Mühendis Mekteb-i Âlisi'nden mezun olamadan ayrılma gerekçesi, burada öğrenimine devam ederken meydana gelen bir öğrenci ayaklanmasıdır. Abdullah Ziya Kozanoğlu, yükseköğrenimi sırasında yüksekokullar talebe birliğinin kurulması için mücadele etti. Bu mücadele esnasında gelişen bir vapur kaçırma olayı dolayısıyla okulundan ayrılmak zorunda kaldı. Mühendis Mektebi'nden ayrılmasının ardından Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'ne kaydoldu. Bu okulu başarı ile bitirerek 1929'da mezun oldu ükseköğrenimini kısa bir sürede başarıyla tamamlayan Kozanoğlu, Avrupa’ya giderek eğitimine burada devam etmek istedi. Ancak bu isteğini gerçekleştiremedi. Çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. Adana Belediyesi Fen İşlerinde müdürlük, Maarif Vekâletinde kontrol şefliği görevlerinde bulundu.
Spora ve sanata ilgili olan Kozanoğlu, 1942-1950 ve 1952-1955 yılları arasında Beşiktaş Jimnastik Kulübünün başkanlığını yaptı. Ardından bir arkadaşının tavsiyesi ile Arena Tiyatrosunun kurulmasını sağladı (Kaya 2010). Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenci iken dünyaca ünlü İsveç asıllı mimar Arnold Ernst Egli’den ders aldı. Sonraki yıllarda bu kişiden saygıyla bahsetti. Kozanoğlu, ayrıca bitirme projesi olarak Güzel Sanatlar Akademisi binasını tasarladı.
Kozanoğlu’nun Adana’da görev yaptığı dönemde verdiği mimari eserler arasında Adana Gazi Anıtı; Salihli, Manisa, Akhisar yatı mektepleri ile Akhisar Ortaokulu gibi çalışmalar yer alır (Angın 2017). Diğer önemli eserleri arasında Adana’da Kimyager Ali Rıza Bey Evi, Adana’da Foto Coşkun fotoğrafhanesi iç mekân düzenlemesi, Adana Şehir Stadyumu, Ziraat Haşarat Laboratuvarı, Adana Çınarlı İlkokulu sınıf ilavesi, Adana’da kira evi, İstanbul’da Son Posta Matbaası binası, Adana Erkek Muallim Mektebi tadil inşaatı ve cephe tasarımı, Adana Gazi Abidesi, Moda’da villa projesi sayılabilir. Taslak hâlinde olup yapılmamış projeleri de bulunan Kozanoğlu, bir süre sonra mimarlığı bırakıp müteahhitliğe yönelir. Mimari alanda ileri sürdüğü en önemli fikir, "Cumhuriyet Konutu" projesidir Kozanoğlu edebiyat dünyasına on dört yaşında iken Bizim Mecmua adlı dergide yayımlanan "Şairle Ekmekçi" adlı şiirle girdi. Mühendis Mekteb-i Âlisi'ndeki öğrencilik yıllarında Resimli Mecmua adı dergide dergi ressamı olarak çalıştığı dönemlerde ilk tarihî romanı olan Kızıl Tuğ’u kaleme aldı (Kaya 2010). Kozanoğlu’nun yazdığı tarihî romanlar çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinin en fazla okunan ve aynı zamanda en fazla basılan eserleri arasındadır. Abdullah Ziya Kozanoğlu, yazdığı romanların sinemaya ve çizgi romana aktarılması için de gayret gösterdi. Senaryoları ve uyarlamaları bizzat kendisi yaptı. Bu yönüyle Türkiye’nin ilk çizgi roman yazarları arasında yer aldı.
Türk sinema tarihinde Cüneyt Arkın ile birlikte birer kült hâline gelen Malkoçoğlu ve Battal Gazi sinema filmleri, Kozanoğlu’nun eserlerinden ilham alınarak hazırlandı (Tolu 2011). Pek çok çalışmaya imza atan, farklı mecralarda ürün veren yazar, ardında gerek edebî gerekse mimari pek çok eser bıraktı.
Abdullah Ziya Kozanoğlu, tarihî roman yazarlığı ile öne çıkar. Roman, Abdullah Ziya için bir araç olup, yazarın esas amacı, eserleriyle Türk insanına millî şuuru aşılamaktır. Yazarın roman kahramanları, bu nedenle millî özellikler ile doludur. Kendi millî kimliklerini her şeyin üzerinde tutan kahramanlar, güzel vasıflarla ve doğruluk, yardımseverlik, dürüstlük vb. gibi erdemlerle donatılmışlar, halka hizmet etmek için çalışmaktadırlar, bir diğer deyişle âdeta hayatlarını millete hizmete vakfetmişlerdir (Metin 2007). Ulusalcı bir yazar olan Kozanoğlu, 1930’larda oluşturulan ve Türklerin Osmanlı ve Selçuklu’dan önceki Orta Asya kökenine işaret eden Türk Tarih Tezi gündeme henüz gelmeden önce, Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir tarih hayalini popüler roman diliyle canlandırmıştır. Bu anlayışın, yazarın eserlerindeki mekân ve kahramanları olduğu kadar konu seçimini de etkilediği görülmektedir. Kozanoğlu, Cumhuriyet’in ve inkılâpların iyi bir savunucusu olmakla birlikte, ümmet anlayışından millet anlayışına geçmeye çalışan topluma eserleri ile millet olma şuurunu aşılamaya çalışmaktadır (Angın 2017). Eserlerinden hareketle Osmanlı Devleti'ni ve onun mirasını reddeden Kozanoğlu, bazı tarihsel gerçekleri çarpıtması ya da olduğundan farklı göstermeye çalışmasından ötürü edebiyat ve sanat camiasından çok eleştiri toplamıştır.
Kozanoğlu’nun, rejimin âdeta bir misyoneri olarak benimsediği ulusçu yaklaşım, laiklik ilkesi ve Osmanlı’yı redd-i miras anlayışı, romanlarını olduğu gibi mimarlık yazılarını da şekillendirmektedir (Angın 2017). Kozanoğlu’nun, eserlerinde inkılapları benimsediği ve bunları halka da aşılamaya çalıştığı görülür. Ümmet anlayışının yaygın olduğu topluma millet bilincinin aşılanması için kendi ırkının üstünlüğünü özellikle vurgular. Kozanoğlu için Türklük ve Türk kültürü yüce bir değerdir. Türk birliği ve Türk'ün yüceltilmesi için çalışılmalıdır. Romanları konu, kahramanlar, dil ve anlatım bakımından hep Türk kültürü ve tarihi ile ilişkilidir. Birçok romanında özellikle de Kızıl Tuğ’da Türklüğü övmek adına Arapların yerildiği ve aynı eserin bazı yerlerde de İslam’a “Arapların dini'” gözüyle bakıldığı görülür. Kahramanları sonradan Müslüman olmuş tipler ise Türklüğünü unuttuğu için kötü olarak kabul edilir (Kaya 2010). Kozanoğlu’nun romanları pek çok araştırmacıya göre estetik kaygıdan uzak, popüler eserlerdir. Özellikle şahsi ideolojisinin ön planda olması, bu anlayışı doğrular niteliktedir. Eserlerinde sık sık tarihî şahsiyetlerin isimlerinin geçtiği, hatta bazılarında kahramanların gerçek birer tarihî şahsiyet olduğu görülür. Dolayısıyla Kozanoğlu’nun eserlerinde kahramanlar, gerçek ve kurmaca olmak üzere ikiye ayrılabilir. Benzer şekilde konu seçiminde de yazarın bazı eserlerinde gerçek olaylardan esinlendiği anlaşılmaktadır.
Kozanoğlu’nun Patronalılar adlı eseri, konusunu tarihteki Patrona Halil İsyanından alır. Yazar, bu eseri ile Lale Devrindeki Osmanlı Devletinin -yönetici ve halk boyutuyla- bir portresini çizmeye çalışır. Fatih Feneri'nde; bir korsanın, Bizans tarafından öldürülen babasının kılığına girerek, İstanbul’un fethi için mücadele etmesi anlatılır. Hilal ve Haç, konusunu tarihten -Üçüncü Haçlı Seferinden- alan bir başka tarihî romandır. Kızıl Kadırga'da, Osmanlı donanmasının kontrolündeki Akdeniz’de hüküm sürmeye çalışan Kızıl Kadırga adlı korsan gemisinin yok edilmesi ve Kıbrıs’ın fethi, İnebahtı Deniz Savaşı gibi tarihî hadiseler anlatılmaktadır. Arena Kraliçesi'nin konusu Orta Asya'da yaşanan maceralara dayanır. Yazarın radyofonik olarak yazılan romanı Kubilay Han'ın Gelini, Kubilay Han ile Timur Barak Han arasında geçen olaylardan oluşur.
Yazarın, en fazla okunan eserlerinden biri olan Kızıl Tuğ adlı romanını, Resimli Mecmua'da yayımlanan bir resmi ile alay eden yazarlara kızarak kaleme aldığı, daha sonra yazma serüvenine devam ettiği bilinmektedir. Bu eser kendisinden sonra yazılan eserlere ilham vermiştir. "Mesela, Suat Yalaz’ın 'Karaoğlan'ı, Kızıl Tuğ’daki Otsukarcı tiplemesinin bir uyarlamasıdır" (Türkmen 2008). Yazarın romanlarının yanı sıra konusunu tarihten alan çizgi romanları (Cengiz Han’ın Hazineleri, Tibet Canavarı, Altın Saçlı Kız, Kız Kulesi Kahramanı, Hülâgu’nun Gözdesi, Agahan’ın Yüzüğü vb.) ve tiyatro eserleri (Kozanoğlu, Tavşan Başı vb.) de mevcuttur.
Romanlarının dili süslü anlatımdan uzak ve yalındır; ancak zaman zaman özellikle Türklüğü vurgulamak ve yüceltmek amacıyla eski Türkçe kelimelere yer verildiği de görülür. Eserleri millî şuurun oluşmasında ve gençler arasında okuma kültürünün yaygınlaşmasında etkili olsa da kahramanların ve bazı noktaların tarihsel gerçeklikle uyuşmaması, Kozanoğlu’nun sıkça eleştirilmesine neden olur.
Başlıca Romanları
• Kızıltuğ (1927)
• Seyyid Battal (1929)
• Boğaç Han (Tahsin Demiray ile birlikte, 1929)
• Kaniıoğlu Kanturalı (1929)
• Boz Aygırlı (1929)
• Kara Çoban (1929)
• Küçük Korsan (1930)
• Kurtlar (1935)
• Küçük Kahraman (1935)
• Gültekin, Orhun Barkı Kahra¬manı (1936)
• Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936)
• Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938)
• Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938)
• Atlı Han (1942)
• Kozanoğlu (1943)
• Lâle Devrinde Patronalılar Saltanatı (1943)
• Malkoçoğlu (1943)
• Savcı Bey (1944)
• Kolsuz Kahraman (1945)
• Battal Gazi (1946)
• Türk Korsanları (1948)
• Şeydi Ali Reis (1951)
• Dağlar Delisi (1952)
• Fâtih Feneri (1952)
• Sencivanoğlu (1957)
• Hilâl ve Salip (1961)
• Algaya’nm Ölümü (1962)
• Altın Saçlı Kız (1962)
• Cengiz Han’ın Hazineleri (1962)
• Hülâgû’nun Gözdesi (1962)
• Kız Kulesi Kahra¬manı (1962)
• Tibet Canavarı (1962)
• Ağahan’m Yüzüğü (1963)
• Altın Hançer (1963)
• Boz kurt’un İntikamı (1963)
• Kızıl Kadırga (1963
• Arena Kraliçesi (1964)
• Sarı Benizli Adam (1964)
• Kubllay Han’ın Gelini (1965)
+20
İstatistikleri ve reklamları gör
Gönderiyi Öne Çıkar
0 notes
direncan · 14 years
Text
Bugun 12 Eylul 2010, gunlerden pazar.
   Bembeyaz,  iri ama masum halleriyle, gunesin parlakligini emip, aydinligini birkere daha gozumuze sokan bulutlarin, bulut olduklarini ispatlamaya calistigi gunesli bir pazar gunu bugun. Gozume o kadar fazla sey batiyor ki, bulutlarin bu telasesi ozgurlugu hissetmeme yetiyor da artiyor, gozume onca sokulan seyin yaninda. Veya, gozume batan!
 Gozume batiyor..!
  Bugun ayni zamanda bahsettigim siyasi guruh'un belirli bir kismi tarafindan yeniden duzenlenmis bir anayasa paketinin, halk oylamasina sunuldugu gun, referandum diyoruz. Son 3-4 aydir gundemi isgal ediyor, insanlar taraf oluyor, cekiyorlar savas borularini, ufluyorlar cigerleri patlarcasina, bu(bir) oylamayla ulkenin cehresinin degisecegine inaniyorlar, inandiriyorlar. Kimisi ulkenin resmi olarak boluneceginden bile bahsediyor. Unutuluyor bir anda 60, 71, 80, unutturuluyor. Olayin odak noktasi, 12 Eylul 2010'da yapilan referandum oluyor, unutuyor insanlar 1980 12 Eylul' unun sabahini, sabaha karisan korkunc cigliklari. Unutturuyor "bu" siyasi guruhu doguran eylul'un 12'si.
     Oysa benim aklimda, bir ani, gidiyorum 1990 yilinin baharina, annem hala ogrenci Hacettepe Universitesinde, babam yeni bitrmis okulu, bir avukatlik burosunda icra avukati olarak calisiyor, lanet ediyor calistigi her gune, ama calisiyor yinede, lakin asik oldugu kadin hala okuluna devam ediyor ve bir de cocugu olmus, dolayisiyla cocuguda krese gidiyor. Annem okuldan dondugunde beni aliyor kresten, cok ozlemisim kokusunu, sariliyorum, bastiriyorum kafami goguslerinin arasina, anne kokuyor, hosuma gidiyor. Kreste guzel. Oyuncaklar filan var, gozum boyaniyor annemsiz, ama anne daha guzel, anne gercek, onume koyulmus bir oyuncak diil oyalaniyim diye. Saatler sonra anneyi gormek buyuk bir haz. Elinden tutmasi, otobus duragina giderken anneye sorulan sorular, buyuk bir zevk! Otobuste, biletin, bilet kutusuna atilma gorevi sana veriliyor ve bu buyuk bir sorumluluk duygusu. Insanlarin sana gulumseyerek bakmasina aldirmaksizin ayak uclarinda yukselip, o bileti o kutuya atmak ve biletin ogutulus sesini duymak senin icin hayattaki en buyuk gorev. Butun bunlarin hayalini kurarak hergun annenin gelisini bekliyorsun kreste. Saat, zaman kavramin yok, sadece hissediyorsun annenin gelecegi ani, iste 90 yilinin bir baharinda o bekleyis, inanilmaz bi kargasaya birakiyor yerini, korku diil ama bi tedirginlik ustundeki, parlak gozlerini dolduran bir tedirginlik. Annen gelmiyor farkindasin,  kokliyamicaksin, kurtulamiyacaksin, ouncaklarin gecici eglencesinden, bilet gorevini tamamliyamiyacsin, elinden tutup anneyi sikamiyacaksin 83. sorudan sonra, sonra bitek ogretmeninle sen kalicaksin kreste, ses yok, seda yok, ogretmenin caresiz elinden tutup evinin yolunu tutucak, el anne eli diil ama, utanicaksin soru sormaya, agzinda sikisip kalicak sorular, ve sen hala cocuk diye adlandirilan bir insan yavrusu olacaksin, ogretmenin, evde sana verdigi yemegin her lokmasi dugumlenicek bogazinda, yutamiyacaksin. Anneyi arzulayarak gecicek zaman ve bisekilde birileri alip eve getiricek seni, baban gelicek, ardindan annen. Hic ogrenemiyeceksin neden gelmediklerini seni almaya, ama yine mutlu olacaksin onlari gordugude, gozlerin yeniden parildayacak soru sormaksizin...
  Yillar sonra ogrenmis oldugun cevap sana unutturmayacak 12 Eylul 1980'i , ne 60'i nede 71'i. Yeniden olusturulan bir anayasanin dogurdugu sonuclar nedeniyle annenin 10 yil sonra tutuklanip goz altina alinisinin sebebini unutmiyacaksin.
  Unutturamiyacaklari icin, hayir diyeceksin!
  Annenin kokusunu aldiklari icin hayir diyeceksin!
   Her secimde halkinin eline savas borularini tutturduklari icin hayir diyeceksin!
   Bolunmekten bahsedip, korkuttuklari icin hayir diyeceksin!
   Her firsatta, halkinin bitip tukenmek bilmeyen heyacanini, enerjisini,  arzusunu; aska, sanata, insana degil de, gundeme cikarilan 1 (yaziyla bir) maddeye vermesine goz yummadigin icin hayir diyeceksin.
Bir oylamayla, ulkenin cehresinin degisicegine inandiran siyasi guruh'a hayir diyeceksin!
Hayir diyeceksin sevgili dostum, ama ne 12 Eylul'u unutturmaya calisan bi refarandum paketine nede aska.
Referanduma hayir demekten bahsetmiyorum, sisteme, duzene hayir diyeceksin. Hayalini kurdugun bi yasam icin…
    Evet yada hayir demiyorum! Reddediyorum, eveti-hayiri, ikisine de hayir diyorum.
    Ha, sen ne anlarsin siyasetten, kim oluyorsunda konusuyosun diyebilirsin.
    Haklisin siyasetten anlamiyorum, ben, zaman geciriyim diye onume konulmus oyuncaklardan sikilan ve anne gercekligni arzulayan cocugum, bebegim, insan yavrusuyum.

0 notes
aydinrehberi · 2 years
Text
Bir döneme damgasını vuran Aşk-ı Memnu, 2010 yılında final yapmasına rağmen hâlâ yoğun bir hayran kitlesine sahip.Tekrar bölümleri bile izlenme rekoru kıran dizide Bihter ve Behlül karakterine hayat veren ikili performanslarıyla büyük beğeni toplamıştı. O dönem Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ ise, tüm zamanların en iyi dizi çifti seçilmişti. 14 YIL SONRA YENİDEN AYNI PROJEDELER14 yıl sonra buluşan Kıvanç Tatlıtuğ ve Beren Saat’in yer aldığı film New York’ta çekildi.Filmin çekimleri sırasında New York sokaklarında görüntülenen ikili hayranları tarafından büyük ilgi gördü. Aynı zamanda Tatlıtuğ ve Saat’in birlikte çekildiği kareler ise sosyal medyada uzun süre gündem oldu. ve daha fazla aydın haber yazıları okumak için Magazin sayfasını ziyaret edebilirsiniz.Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/hayatim/magazin-haberleri/beren-saat-ve-kivanc-tatlitug-bulustu/ https://rehberaydin.com/beren-saat-ve-kivanc-tatlitug-bulustu/
0 notes
behzodche · 2 years
Photo
Tumblr media
2010-yil https://www.instagram.com/p/BUtm7jeAUKS/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
zamonaviycom · 3 years
Text
Yangi yil uchun enaga Uzbek tilida 2010 O\'zbekcha tarjima film Full HD skachat
Bayram arafasida reklama bo'limining yosh boshlig'i istiqbolli ishini yo'qotadi, ammo chalkashmasdan, u tezda raqib kompaniyaning xo'jayini bilan enaga sifatida yangi ish topadi. Tez orada u o'zini eng muhim savolga javob berishi kerak - u aslida ... Читать дальше »
0 notes
bilmemneolabilir · 4 years
Text
YIL 2008
66 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2009
125 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2010
203 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2011
129 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2012
145 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2013
231 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2014
290 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2015
293 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2016
289 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2017
350 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2018
405 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2019
421 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2020
408 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
YIL 2021
67 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
(ADALET SİSTEMİNİZ YERİN DİBİNE BATSIN
KENDİ BOKUNUZUN İÇİNDE BOĞULUN)
122 notes · View notes
Text
Ne olmuştu?
16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi'nden toplu çıkış yapan Hukuk ve İktisat Fakültesi öğrencilerinin üzerine Beyazıt yönünde koşan adının Zülküf İsot olduğu öğrenilen kişi "Kahrolsun komünistler" diye bağırarak bomba attı. Patlayan bombanın hemen ardından da öğrencilerin üzerine yaylım ateşi açıldı. O gün üniversite kapısında 5 devrimci öğrenci yaşamını yitirirken, daha sonra 2 öğrencinin daha hayatını kaybetmesi üzerine ölü sayısı 7'ye çıktı. 
Gerçekleşen saldırının öncesinde emniyete gönderilen bir bilgi notunda, "sol gruba mensup öğrencilerin fakülteye devam etmeleri halinde 8-10 gün içinde bu grup üzerinde dinamit atılacağı” söyleniyordu. Ancak Emniyet önlem almak bir yana, o gün yaşanalar sırasında aldığı tutumla katliamın arkasındaki organizasyonun bir parçası olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyordu. 
O gün öğrencilerin toplu çıkışına eşlik etmesi gereken polisler “başka bir göreve” gönderilmiş, bu iş için daha sonra emniyette pek çok önemli göreve getirilecek Reşat Altay’ın sorumluluğunda yeni bir ekip görevlendirilmişti. Reşat Altay denetimindeki polisler öğrencileri okulu korumasız terk etmeye zorlamış ancak kendileri okulun dışına adım atmamıştı. Dışarıdaki az sayıda polisin de, “Beyazıt komünistlere mezar olacak” diye slogan atan ülkücü gruba yöneldiği sırada korumasız kalan öğrencilerin üzerine önce bomba atıldı, daha sonra da ateş açıldı. Atılan bombanın bir askeri birlikten alınan NATO mühimmatı olduğuysa sonra anlaşılacaktı.
Yaşanan saldırıda Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt isimli öğrenciler hayatını kaybederken, 41 öğrenci de yaralandı. Öğrencilerin üniversiteyi işgal etmesi üzerine İstanbul Üniversite Senatosu, okulu süresiz kapattı.
Sadece bir isme hapis cezası
Olaydan sonra Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı Orhan Çakıroğlu, o dönem Ülkü Ocakları'nda görevli Mehmet Gül, dönemin MHP İstanbul İl Başkanı Kazım Ayaydın ve Ahmet Hamdi Aksoy gözaltına alındı. Sanıklardan Sıddık Polat ise Elazığ'da yakalandı. 1978 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili soruşturma başlattı. 17 kişi hakkında takipsizlik kararı verilirken, diğer sanıklar hakkında 'idam' istemiyle İstanbul 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde dava açıldı. 15 ay süren yargılama sonunda, Polat 11 yıl hapis cezasına mahkûm edilirken, diğer sanıklar delil yetersizliğinden beraat etti. Askeri Yargıtay'ın 5 Ekim 1982 tarihli kararından sonra Polat da beraat etti.
Ancak Sıkıyönetim Mahkemesinin gerekçeli kararında 16 Mart katliamının halkı çatışmaya teşvik amacı ile işlenmiş, siyasi saikli bir eylem olmasından ötürü yargılamanın adiyen adam öldürmeyi yaptırıma bağlayan Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 450. maddesine göre değil, siyasi saikli eylemleri yaptırıma bağlayan TCK 149. maddesine göre yapılması gerektiği ifadesi yer aldığını belirten o dönem kendisi de öğrenci olan avukat Cem Alptekin, 1988’de davayı tekrar gündeme getirdi.
Olayın aydınlatılmasını isteyen başta Cem Alptekin ve Hilmi Hanta olmak üzere avukatlar, 16 Mart 1988’den itibaren basın ve kamuoyu aracılığıyla tanıklara çağrıda bulundular. Bu sırada olayın zanlılarından, daha sonra olayın bir diğer faili Latif Aktı tarafından öldürülen Zülküf İsot’un ailesi avukatlarla temasa geçti. Aile, Zülküf İsot’la beraber Latif Aktı, Sıdk Polat ve polis memuru Mustafa Doğan’ın da katliama karıştığını açıkladı.
10 Eylül 1992 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yeniden suç duyurusunda bulunuldu. 2 Ekim 1995’te yeniden açılan davada Mustafa Doğan, Latif Aktı ve Özgün Koç “taamüden adam öldürmek ve yaralamak” suçlarından sanık olurken, Polat hakkında daha önce kesinleşmiş yargı kararı olduğundan dava açılmadı.
Ancak 7 kişinin öldürülmesinden 41 kişinin yaralanmasından sorumlu tutularak gıyabında yargılanan Mustafa Doğan ifade bile vermedi. Kırmızı bültenle aranan Doğan'ın adı Azerbaycan'daki darbe girişimine karıştı, hakkında Almanya'da saklandığı iddiasıyla Alman Parlamentosu'nda bir soru önergesi verildi. Alman hükümeti Türkiye'nin Doğan'ın iadesini istemediğini söyledi.
Çatlı-Reşat Altay bağlantısı
Aralarında Şükrü Balcı ve Süreyya San'ın da bulunduğu polis şefleri “görevlerinde kayıtsız kalmakla”, emniyet görevlisi Raşat Altay ise saldırıya uğrayan öğrencileri dağılma noktasına kadar koruma altında tutması gerekirken üniversite kapısında terk etmekle suçlanmış, 12 Eylül günlerinde Adapazarı Ceza Mahkemesi'de, mağdurlara haber verilmeden, yargılanıp aklanmışlardı. Susurluk kazası sonrasında Reşat Altay'ın Abdullah Çatlı ile telefon görüşmeleri ve Çatlı'nın 16 Mart katliamında kullanılan NATO yapımı TNT kalıplarını temin ettiği ortaya çıktı. Susurluk sürecinde ortaya çıkan yeni deliller ışığında Oral Çelik, Meral Çatlı, Haluk Kırcı, Murat Bayrak ve 12 Mart askeri savcısı Baki Tuğ'un da bulunduğu 11 kişi hakkında katliamla bağlantılı oldukları gerekçesiyle 13 Mayıs 1997 tarihinde suç duyurusunda bulunuldu.
Tüm bu gelişmelere karşın İstanbul 6. Ceza Mahkemesi, 20 Ekim 2008’de dava için zaman aşımı kararı aldı.
Mart 2010’da Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından da bu karar onandı. Böylece, yedi kişinin ölümü onlarca kişinin yaralanmasına yol açan bu planlı katliamın dosyası kapatıldı.
14 notes · View notes
frjunior · 5 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ayın Dizisi Stranger Things Bölüm 3
80'li yılları kendine fon yapan Stranger Things, dönemin korku filmlerine selam çakmayı atlamayan bir fantastik gerilim dizisi. Winona Ryder, David Harbour, Cara Buono'yu başrollerinde buluşturan dizi; kaybolan genç bir çocuğu ve onu bulmaya çalışan annesini anlatıyor.
Şimdi gelelim bu dizinin ilham kaynağı olan karanlık ve önemli detaya...
TELEKİNESİ VE UZAYLI TEKNOLOJİSİ İLE ZAMANDA YOLCULUK. 
Amerikan hükümetinin örtbas ettiği projeler arasında Montauk Projesi belki de en iyi korunmuş gizli projelerin başını çekmektedir. Montauk Projesi deneyleri , New England’da , ünlü 51. Bölgede yapılmıştır. Uzaylı teknolojisi denilen bir teknoloji ve telekinesi kullanılmasıyla zaman yolculuğuna dair sayısız ürkütücü deneyleri içerir.
ZAMAN YOLCULUĞU, IŞINLANMA, PSİŞİK SAVAŞ VE NESNE YARATMA ARAŞTIRMASI
Montauk, New York, bir kasaba bile değil. Teknik olarak bir köy (aslında bir köyden daha küçük olan, bir kilisesi dahi olmayan bir topluluk), 2010 itibariyle 3.326 nüfusuyla  gizli askeri bir tesisin inşa edilmesi için harika bir yerdi. Zaman yolculuğu, ışınlanma, psişik savaş ve nesne yaratma araştırması için Camp Hero burada kuruldu.
İNSAN BİLİNCİNE NÜFUZ ETMEK VE İNSANIN ZİHİN KONTROLÜNE DUYARLI HALE GELMESİ İÇİN GÖNDERİLEN SİNYALLER.
278 dönümlük bölgenin en tanınmış parçası SAGE radar kulesidir. Bölgenin New York eyaletine federal bir park olarak bağışlanmasından bu yana kullanıla gelmiş,  120 metrelik 70 tonluk bir çanak anten. Bu çanak antenin, insan bilincine nüfuz etmek ve bir kişinin zihin kontrolüne duyarlı hale gelmesi için 425 ile 450 Megahertz aralığında radyo sinyallerini ilettiğine inanıldı.
ARAŞTIRMACILAR RUH DEĞİŞİKLİĞİ VE DÜŞÜNCE KONTROLÜ İÇİN RADAR KULLANABİLECEĞİNİ KEŞFEDİYOR.
Montauk’un SAGE çanağının ilk büyük testi araştırmacıların, radar sisteminin frekansına ve nabız süresine bağlı olarak, tablonun genel havasının değiştiğini keşfettikten sonra meydana geldi. Phoenix II bilim adamları, nabzın hızını ve genişliğini değiştirerek, insanların hissettiklerini değiştirebileceklerine inandılar. İnsanları güldürmek, ağlatmak, sinirlendirmek ve uykulu hale getirmek için deneyler yaptılar.
1973’te araştırmacılar, büyük grupların düşüncelerini bir kerede değiştirip değiştiremeyeceğini test etmeye devam etti. Başlangıçta, Long Island, New York, New Jersey ve Connecticut’taki sivilleri kullanmadan önce, üstte sadakatlerine güvendikleri askerleri denediler.  Vatandaşlarına özel olarak ne yapıldığına dair bir kayıt yok, ancak bu ABD hükümetinin bilgisi olmayan sivilleri ilk kez test etmesi açısından önemlidir.
’MONTAUK SANDALYESİ’’ İNSANLARA RUHSAL YETENEKLERİNE ODAKLANMALARINA İZİN VERDİ.
SAGE çanağının dışında, Montauk Projesindeki en önemli teknolojilerden biri de,  deneklerin çeşitli görevleri yerine getirmelerine yardımcı olmak,  deneğin psişik enerjisini arttırmak için kullanılan bir arayüz aygıtı olan “The Montauk Chair” yani Türkçesiyle; ‘’Montauk sandalyesi’’ idi.
Bu özel Sandalye teknolojisinin nereden geldiğinin kimse tarafından bilinmediği veya hatırlanmadığı, ancak hepsinin olmasa da, çoğu sandalyen parçalarının dünya dışı teknolojilerden geldiği düşünülmektedir.
Sandalyenin ilk versiyonu 1974 yılında faaliyete geçirildi ve ruhsal olarak aktif bir kişinin düşüncelerini Long Island- South Hampton’daki ikinci bir üsse aktarmasına izin verdi. Ama sahte bir realiteyi aktaran medyumlar ile bir problem yaşanmaya başlandı, bu da “zaman hataları” olarak adlandırılan bir şey yarattı. Bu aksaklıklar, Montauk Projesi’nin varlığının geri kalanında kullanılacak olan ikinci özel bir sandalyenin yapımına neden oldu.
DÜŞÜNCE GÜCÜYLE NESNELER YARATILMASI
Montauk’un psişik araştırmacılar ekibinin en başarılı üyesi olan Duncan Cameron, Montauk Sandalyesinden gelen psişik enerjinin artmasıyla telekinezi aracılığıyla katı nesneler yaratılması çalışmasına başladı. Kendiliğinden Nesne Yaratma’nın arkasındaki fikir, Duncan’ın bir nesneyi (bir saat, bir silah, hatta bazı insanlar söyledikleri gibi, bir bina) görselleştirmesi ve onu üssünde bir yere yansıtmasıydı.
Montauk Projesi araştırmacılara göre, Cameron’un , Montauk Sandalyesinden aldığı güç miktarına bağlı olarak, sadece hayal gücüyle sınırlı kalıcı nesneler yaratabilirdi. Bununla birlikte, eğer zayıf bir sinyal aldıysa, , Montauk Sandalyesinin güç kaynağı kapatıldığı anda birçok öğe maddi veya manevi kalmaya devam edecekti.?!
‘’GÖREN GÖZ’’ PROJESİ İLE İNSANLARIN DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİ YÖNLENDİRME  TESTLERİ.
Cameron, zihniyle nesneler yaratmada ustalaştıktan sonra, araştırmacılar insan aklını manipüle etmeyi denemeye başladılar. Projenin bu devamının “Gören Göz” olarak adlandırıldığı iddia edildi. Bu deney sırasında Cameron’a  bir tutam saç veya bir kişi için önemli olan bir nesne verildi ve psişik enerjisine odaklanarak, nerede olursa olsun, o kişiye ait nesnelerle kişinin yaşadığı her şeyi görüp duyabildi.
Adı GÖREN GÖZ olan projenin başarısından sonra araştırmacılar askerlerin üzerinde deneyler yaptılar. Bir psişik askerin düşüncelerini kullanarak bir hedef üzerinde alternatif bir realiteyi bir psy-op (Psikolojik savaş)  savaş biçimi olarak göstermeye başladılar. İnsanları ve hayvanları çeşitli garip yollarla harekete geçirmek için “programlamaya” kalkıştılar ve bunda başarı elde ettiler.
KAÇIRILAN VEYA EVSİZ ÇOCUKLAR ‘’ZAMAN YOLCULUĞU’’ DENEYLERİNDE KULLANILDI.
Montauk Projesi Düşünce gücüyle nesneler yaratma projesinin başarısından sonra, testlerin bir yan etkisinin, gerçekleşen nesnelerin daha önce veya daha sonra ortaya çıktığı, zaman akışının keşfedilmiştir. Bu Montauk’un üçüncü bir araştırma aşamasına girmesine neden oldu. Psişik enerjilerine odaklanarak, Duncan Cameron gibi adamların “zaman tüneli” olarak adlandırılan şeyi açabileceğine inanıldı. Tahmin edebileceğiniz gibi, zaman tünellerinin ilk versiyonları yapısal olarak sağlam değildi ve hükümet araştırmacılarını belli bir kıyamete göndermekten ziyade, çok sayıda evsiz insanı test özneleri olarak kullanmak için kaçırmaya başladı.Araştırmacılara göre, Montauk’taki bilim adamları kaçırma olaylarına çok zaman harcadı. Kaçırılan bazı denekler geri dönmeyi başardılarsa, diğer tarafta buldukları şeyin tam bir raporunu yapmaları bekleniyordu. Bununla birlikte, deneklerin çoğunun hiçbir zaman geri dönmediğine inanılmaktadır.
MONTAUK PROGRAMININ ÜYELERİ BİN YIL GEÇMİŞE VE GELECEĞE YOLCULUK ETTİ.
Zamanla evsiz insan göndermenin yanı sıra, Montauk’taki araştırmacılar da zamanda yolculuk yapabilmek için tüm erkek deneklerden, sarı saçlı, mavi gözlü, beyaz ırk özellikleri taşıyan bir grup oluşturdu.
Montauk Boys Programından kurtulanlara göre, çocuklar naif duyarlılıkları ve tünellerin diğer tarafında bir şey bulabilecek sezgide olduklarından dolayı seçildiler. Çocukların çoğunun “antik bir kenti”  araştırmak ve buldukları şeyleri   incelemek için çok eski zamanlara gönderildiklerine inanılıyor. Dünya Savaşları ve ABD İç Savaşı’ndan olayları izleyen çocukların hikayelerine de rastlanılmaktadır.
Kaynak: Barış Özcan, Angelsdia
2 notes · View notes
aykutiltertr · 6 months
Video
youtube
Ko'k jiguli - Ozoda Nursaidova Rhythm Karaoke Original Traffic (Oʻzbekis...  Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=h8Cq1BwdTsg Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Composer: OZODA Lyrics: OZODA Arrangement: DENDY Mix& Master: NZERO Admin:  +998977237777               +998901675555 ▪️ Подпишись на instagram Admin: +998901675555 Şarkı Sözleri Alvon-alvon gullaring olib Atrofingga nazarlar solib Mahallamga kelar eding Musiqani qo'yvolib Hali hamon yodimda Qolgin deding yonimda Seni jondan sevgandim Eng gullagan onimda Ko'k jiguli ko'm-ko'k jiguli Eslatadi sevgimizni ex jiguli Qo'shni Guli, qo'shni Guli Qizg'onardi seni mendan o'sha Guli Ko'k jiguli ko'm-ko'k jiguli Eslatadi sevgimizni ex jiguli Qo'shni Guli, qo'shni Guli Qizg'onardi seni mendan u Guli Ikkimiz sodda edik Sevgimiz ham beg'ubor Ismimiz yozar edik Esingdami u devor? Hali hamon yodimda Qolgin deding yonimda Seni jondan sevgandim Eng gullagan onimda Ko'k jiguli ko'm-ko'k jiguli Eslatadi sevgimizni ex jiguli Qo'shni Guli, qo'shni Guli Qizg'onardi seni mendan o'sha Guli Ko'k jiguli ko'm-ko'k jiguli Eslatadi sevgimizni ex jiguli Qo'shni Guli, qo'shni Guli Qizg'onardi seni mendan u Guli Hali hamon yodimda Qolgin deding yonimda Seni jondan sevgandim Eng gullagan onimda Ko'k jiguli ko'm-ko'k jiguli Eslatadi sevgimizni ex jiguli Qo'shni Guli, qo'shni Guli Qizg'onardi seni mendan o'sha Guli Ko'k jiguli ko'm-ko'k jiguli Eslatadi sevgimizni ex jiguli Qo'shni Guli, qo'shni Guli Qizg'onardi seni mendan u Guli Все права защищены. Несанкционированное использование является нарушением действующего законодательства. Во избежание нарушения авторских прав, просим не загружать данное видео на свой канал. Ozoda Nursaidova Maqola Munozara lotin/кирилл Mutolaa Tahrirlash Manbasini tahrirlash Tarix Asboblar Ozoda Nursaidova Umumiy maʼlumot Tavalludi Ozoda Parpiyevna Nursaidova 9-oktyabr 1974-yil (49 yosh) Toʻytepa, Toshkent, Oʻzbekiston Fuqaroligi Oʻzbekiston bayrogʻi Oʻzbekiston Kasbi Qoʻshiqchibastakorproduser Janr Estrada Faoliyat yillari 1994 – hozirgacha Ozoda Parpiyevna Nursaidova (9-oktabr 1974-yilda tugʻilgan) – oʻzbek qoʻshiqchisi, bastakori va produsyeridir. Hayoti Ozoda Nursaidova 1974-yil 9-oktabrda Toshkent viloyatining Toʻytepa shahrida dunyoga keldi.[1]. 1999-yilda Ashrafiy nomidagi Toshkent davlat konservatoriyasini tugatdi.[2] Diskografiyasi 1997 – „Muhabbat qaydasan“ 2000 – „Ketma“. 2001 – „Asrasin“ 2002 – „Endi man ketaman“ 2003 – „Ishq sharobi“ 2004 – „Orzularim“ 2006 – „Bu kuylar kechagimas“ 2010 – „Tinglanmagan qushiqlar“ 2014 – „Eʼtirof et“ 2021 – „Hayati“ 2022 – „Tasalli ber“ 2024 – „Koʻk jiguli“ Show konsert dasturlari ● 2002 – „Endi man ketaman“ ("Xalqlar doʻstligi" saroyi) ● 2003 – „Qaynonamsiz – Onamsiz“ ("Xalqlar doʻstligi" saroyi) ● 2004 – „Orzularim“ ("Xalqlar doʻstligi" saroyi) • 2004 – Live concert Andijon ● 2006 – „Bu kuylar kechagimas“ ("Xalqlar doʻstligi" saroyi) • 2018 – Istanbulda • 2019 – Qirgʻiziston da konsert ● 2021 – 2021 konsert dasturi 8-12 aprel ("Xalqlar doʻstligi" saroyi) ● 2022 – „Tasalli ber“ 9-16 may ("Xalqlar doʻstligi" saroyi) ● 2023 — "Yomgʻirlarda „ 15-22 may (“Xalqlar doʻstligi" saroyi) Mukofotlari 2001 – „Yilning eng yaxshi qoʻshiqchisi“ nominatsiyasida Tarona mukofoti 2002 – „Yilning eng yaxshi qoʻshiqchisi“ nominatsiyasida Zomin mukofoti 2021 – Shuhrat medali[3] Manbalar „Биография Озоды Нурсаидовой“ (2011-yil 5-yanvar). 2013-yil 6-iyulda asl nusxadan arxivlangan. Qaraldi: 2015-yil 27-mart. (Archive.is saytida 2013-07-06 sanasida arxivlangan) Tashkentskaya konservatoriya: soobщestvo vipusknikov – Home Ukaz Prezidenta Respubliki Uzbekistan ot 24 avgusta 2021 goda „O nagrajdenii v svyazi s tridsatiletiem gosudarstvennoy nezavisimosti Respubliki Uzbekistan gruppi rabotnikov sfer nauki, obrazovaniya, zdravooxraneniya, sporta, literaturi, kulturi, iskusstva i sredstv massovoy informatsii“ Havolalar ozoda.com Portallar: Biografiya flag Oʻzbekiston Turkum: 9-oktyabrda tugʻilganlar1974-yilda tugʻilganlarYashayotgan insonlarOʻzbekistonlik ayol qoʻshiqchilarOʻzbekistonlik aktrisalarBastakorlarShuhrat medali sohiblari ritim karaoke,ritim alt yapısı,gitar eşliği,bateri eşliği,drum,loop,trompet eşliği,piyano eşliği,darbuka,hazır ritimler,şarkı alt yapıları,şarkı ritimleri,rhythm,karaoke,hazır looplar,ritim kalıpları,düğün salonu,kaliteli ritimler,hazır loop,Alvon-alvon gullaring olib,Ozoda Nursaidova,Ko'k jiguli,Atrofingga nazarlar solib,Mahallamga kelar eding,Musiqani qo'yvolib,Hali hamon yodimda,Qolgin deding yonimda,Seni jondan sevgandim,Eng gullagan onimda
0 notes
anzacdaygallipoli · 2 years
Text
Dibek kahvesinin kaç yıl hatırı var - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/dibek-kahvesinin-kac-yil-hatiri-var.html
Dibek kahvesinin kaç yıl hatırı var
Tumblr media Tumblr media
Henüz yaz tatili için gideceğiniz yere karar vermediyseniz İzmir’in ‘yaşlanmayan balıkçısı’ Foça harika bir tercih olabilir. Üstelik geçen günlerde açılan Ferruh Başağa Anı Evi, Eski Foça’ya gitmek için başlı başına iyi bir neden. 2010’da hayatını kaybeden ünlü ressamın atölye olarak da kullandığı evde sanatçının tablolarından giysilerine, fırçalarından ödüllerine çeşitli eserler ve eşyası sergileniyor.
Foça’ya gidip gezi halkasını biraz genişletmek isterseniz Kozbeyli Köyü’ne uğramanızı öneriyorum. Dünya güzeli bu tarihi Ege köyü, huzurlu kır kahvehanelerinin ardında keşif yüklü sokaklarıyla sizi bekliyor. Ama öncesinde yolumuzun üzerinde keşfetmeye değer önemli bir yer daha var: Pers Mezar Anıtı. Yörede Taş Kule ya da Taş Ev olarak da adlandırılan bu ilginç yapı, Anadolu’daki nadir Pers eserlerinden biri. MÖ 546-334 yılları arasında Anadolu’daki Pers egemenliği sırasında inşa edilen anıtsal yapı, Foça’nın 7 kilometre kadar doğusunda, geç Osmanlı dönemine ait bir köprünün yakınında yükseliyor. Antikçağdan itibaren asırlar boyunca kullanılan önemli bir ticaret yolunun buradan geçtiği biliniyor. Lidya mimari geleneğinde Pers etkisi altında kalınarak yapılmış bu mezar anıtı, 2001’de tamamlanan restorasyon ve çevre düzenlemesinin ardından ziyarete açılmış.
Tumblr media
Kuşbakışı Ege
Eski Foça’dan Menemen yönüne giderken güzel bahçeler, bağlar arasından geçiliyor. Yol üzerinde rastlayacağınız seyyar tezgâhlarda mola verip buz gibi karadut suyu için. Yenibağarası’nı geride bıraktıktan sonra levhaları takip ederek Kozbeyli’ye ulaşabilirsiniz. Eski Foça sahiline 15, İzmir’e yaklaşık 65 kilometre uzaklıktaki Kozbeyli’ye toplu taşıma hatlarını kullanarak da ulaşılabiliyor. Yeni Foça’ya bağlı Kozbeyli, civardaki köylerin en güzellerinden. Onu farklı kılan unsurlardan biri, Şaphane Dağı’nın eteklerinden Gencerlik Ovası ile Çandarlı Körfezi’ni içine alan panoramik Ege Denizi manzarası… Zeytinlikler ve çam ormanlarının çevrelediği bu güzel köy, ziyaretçilerini sevimli meydanıyla karşılıyor. Meydandaki antik sütunlar ve tarihi yapı parçaları, ilk bakışta bile eski bir yerleşimde olduğunu hissettiriyor insana. Varlığı antikçağa uzanan köy, 14’üncü yüzyılda Saruhanoğulları Beyliği döneminde Yolmuç adıyla tarih sahnesindeki yerini almış. Osmanlı döneminde Türklerle Rumların barış içinde yaşadığı yerlerden biri olan Kozbeyli’de mübadele sonrası toplumsal yapı değişmiş.
Tumblr media
Köyün yeni sakinleri ağırlıklı olarak Selanik’in yanı sıra Limni ve Midilli adalarından gelirken eski ahali Yunan anakarasının ve Ege adalarının yolunu tutmuş. Köyün tarihine tanıklık eden eski taş evler, cami, yağhane, hamam ve mezar taşları bugün de öylece sokakları süslüyor. Köyün kilisesiyse maalesef zamana direnememiş. Kozbeyli sakinlerinin söylediğine bakılırsa yıkılan kilisenin yerinde bir nar ağacı yetişmiş. Kozbeyli Köyü’nü keşfetmeden önce meydandaki Şakir’in Kahvesi’ne uğruyorum. Burası, Osman Amca’nın Yeşil Köşkü olarak da biliniyor. Dibek kahvesi geleneği de ondan miras kalmış. Köy kahvaltısı servisi de veren mekânın meşhur dibek kahvesini içmeye Ege’nin dört bir yanından geliyorlar. Tam da söylendiği gibi tüm yorgunluğumuzu alıyor.
Kahve molasından sonra köyü keşfetmek üzere sokak aralarında gezintiye çıkıyorum. Birbirinden güzel taş evlerin en güzel süsü, devleşmiş güller ve avluları süsleyen saksılar dolusu çiçek… Kozbeyli, aynı zamanda buz gibi lezzetli sularıyla da adından söz ettiriyor. Eski köy çeşmelerine rastlayabilirsiniz, içiniz…
Tumblr media
Kuzubeyi’nin mirası
Kozbeyli’nin adının, Kuzubeyi lakaplı, nüfuzlu bir ağadan geldiğini öğreniyorum. İştahıyla nam salmış bu zatın yaşadığı yer, günümüzde Kuzubeyi Kulesi adıyla tanınıyor. Buradan hafifçe sola kıvrılan yolun devamı, köyün tarihi camisine çıkıyor. 17’nci yüzyılda inşa edilen cami, bir tepe üzerinde. Antikçağ mimarisi esintili sütun başları, bitki motifli bezemeleriyle dikkat çeken cami, güzel manzarası kadar turkuvaz rengiyle de ziyaretçisini etkilemeyi başarıyor.
Biraz yorulmayı göze alıp camiden yukarılara doğru tırmanırsanız, Kocakayalar olarak anılan bir başka manzaralı yere varacaksınız. Burada Namazlıkaya denen kayalara oyulmuş bir lahit kalıntısı görebilirsiniz. Ayrıca civarda Gâvurkayası ve Kayaarası gibi başka kaya mezarları da var. Uzun yürüyüşleri sevenler, köyün sırtlarından Yeni Foça’ya uzanan 16 kilometrelik Fura Dağı parkurunu takip edebilir.
Köyün görülmeye değer bir diğer yeri, Çapkınoğlu Konağı. 1878’de inşa edilen zarif yapının Rum sahibi, evinin karşısına bir de tek katlı meyhane yaptırmış. Bina mübadelenin ardından bir süre depo olarak kullanılıp harabeye dönüşmüş. Nihayet 2002’de kamulaştırılıp restorasyon sonrası ziyarete açılmış. Yöresel tatları yerinde görmek için pazar günleri köyde kurulan pazara uğrayabilirsiniz. Eğer mevsimindeyseniz Kozbeyli’nin meşhur çileğini ve köy dondurmasını da denemeyi unutmayın.
0 notes
haytaogluyunus · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ANMA
BUGÜN 29 MART (1966)
TÜRK TARHİNİN ROMANCISI
ABDULLAH ZİYA KOZANOĞLU’NUN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM
HAYATI:
Abdullah Ziya Kozanoğlu
(d. 16 Ocak 1906 / ö. 29 Mart 1966)
Yazar, Mimar, Müteahhit, Ressam, Gazeteci
İstanbul’un Beşiktaş semtinde dünyaya geldi. İlköğrenimini 1916'da Nişantaşı İttihat ve Terakki Mektebi'nde, ortaöğrenimini ise 1919’da Beşiktaş Genç Osman Paşa Ortaokulu'nda tamamladı. 1922'de Kabataş Lisesi'nden mezun olan yazar, daha sonra Yüksek Mühendis Mektebi'ne (Mühendis Mekteb-i Âlisi) girdi; ancak buradan mezun olamadan ayrılmak zorunda kaldı (Angın 2017). Mühendis Mekteb-i Âlisi'nden mezun olamadan ayrılma gerekçesi, burada öğrenimine devam ederken meydana gelen bir öğrenci ayaklanmasıdır. Abdullah Ziya Kozanoğlu, yükseköğrenimi sırasında yüksekokullar talebe birliğinin kurulması için mücadele etti. Bu mücadele esnasında gelişen bir vapur kaçırma olayı dolayısıyla okulundan ayrılmak zorunda kaldı. Mühendis Mektebi'nden ayrılmasının ardından Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'ne kaydoldu. Bu okulu başarı ile bitirerek 1929'da mezun oldu ükseköğrenimini kısa bir sürede başarıyla tamamlayan Kozanoğlu, Avrupa’ya giderek eğitimine burada devam etmek istedi. Ancak bu isteğini gerçekleştiremedi. Çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. Adana Belediyesi Fen İşlerinde müdürlük, Maarif Vekâletinde kontrol şefliği görevlerinde bulundu.
Spora ve sanata ilgili olan Kozanoğlu, 1942-1950 ve 1952-1955 yılları arasında Beşiktaş Jimnastik Kulübünün başkanlığını yaptı. Ardından bir arkadaşının tavsiyesi ile Arena Tiyatrosunun kurulmasını sağladı (Kaya 2010). Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenci iken dünyaca ünlü İsveç asıllı mimar Arnold Ernst Egli’den ders aldı. Sonraki yıllarda bu kişiden saygıyla bahsetti. Kozanoğlu, ayrıca bitirme projesi olarak Güzel Sanatlar Akademisi binasını tasarladı.
Kozanoğlu’nun Adana’da görev yaptığı dönemde verdiği mimari eserler arasında Adana Gazi Anıtı; Salihli, Manisa, Akhisar yatı mektepleri ile Akhisar Ortaokulu gibi çalışmalar yer alır (Angın 2017). Diğer önemli eserleri arasında Adana’da Kimyager Ali Rıza Bey Evi, Adana’da Foto Coşkun fotoğrafhanesi iç mekân düzenlemesi, Adana Şehir Stadyumu, Ziraat Haşarat Laboratuvarı, Adana Çınarlı İlkokulu sınıf ilavesi, Adana’da kira evi, İstanbul’da Son Posta Matbaası binası, Adana Erkek Muallim Mektebi tadil inşaatı ve cephe tasarımı, Adana Gazi Abidesi, Moda’da villa projesi sayılabilir. Taslak hâlinde olup yapılmamış projeleri de bulunan Kozanoğlu, bir süre sonra mimarlığı bırakıp müteahhitliğe yönelir. Mimari alanda ileri sürdüğü en önemli fikir, "Cumhuriyet Konutu" projesidir Kozanoğlu edebiyat dünyasına on dört yaşında iken Bizim Mecmua adlı dergide yayımlanan "Şairle Ekmekçi" adlı şiirle girdi. Mühendis Mekteb-i Âlisi'ndeki öğrencilik yıllarında Resimli Mecmua adı dergide dergi ressamı olarak çalıştığı dönemlerde ilk tarihî romanı olan Kızıl Tuğ’u kaleme aldı (Kaya 2010). Kozanoğlu’nun yazdığı tarihî romanlar çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinin en fazla okunan ve aynı zamanda en fazla basılan eserleri arasındadır. Abdullah Ziya Kozanoğlu, yazdığı romanların sinemaya ve çizgi romana aktarılması için de gayret gösterdi. Senaryoları ve uyarlamaları bizzat kendisi yaptı. Bu yönüyle Türkiye’nin ilk çizgi roman yazarları arasında yer aldı.
Türk sinema tarihinde Cüneyt Arkın ile birlikte birer kült hâline gelen Malkoçoğlu ve Battal Gazi sinema filmleri, Kozanoğlu’nun eserlerinden ilham alınarak hazırlandı (Tolu 2011). Pek çok çalışmaya imza atan, farklı mecralarda ürün veren yazar, ardında gerek edebî gerekse mimari pek çok eser bıraktı.
Abdullah Ziya Kozanoğlu, tarihî roman yazarlığı ile öne çıkar. Roman, Abdullah Ziya için bir araç olup, yazarın esas amacı, eserleriyle Türk insanına millî şuuru aşılamaktır. Yazarın roman kahramanları, bu nedenle millî özellikler ile doludur. Kendi millî kimliklerini her şeyin üzerinde tutan kahramanlar, güzel vasıflarla ve doğruluk, yardımseverlik, dürüstlük vb. gibi erdemlerle donatılmışlar, halka hizmet etmek için çalışmaktadırlar, bir diğer deyişle âdeta hayatlarını millete hizmete vakfetmişlerdir (Metin 2007). Ulusalcı bir yazar olan Kozanoğlu, 1930’larda oluşturulan ve Türklerin Osmanlı ve Selçuklu’dan önceki Orta Asya kökenine işaret eden Türk Tarih Tezi gündeme henüz gelmeden önce, Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir tarih hayalini popüler roman diliyle canlandırmıştır. Bu anlayışın, yazarın eserlerindeki mekân ve kahramanları olduğu kadar konu seçimini de etkilediği görülmektedir. Kozanoğlu, Cumhuriyet’in ve inkılâpların iyi bir savunucusu olmakla birlikte, ümmet anlayışından millet anlayışına geçmeye çalışan topluma eserleri ile millet olma şuurunu aşılamaya çalışmaktadır (Angın 2017). Eserlerinden hareketle Osmanlı Devleti'ni ve onun mirasını reddeden Kozanoğlu, bazı tarihsel gerçekleri çarpıtması ya da olduğundan farklı göstermeye çalışmasından ötürü edebiyat ve sanat camiasından çok eleştiri toplamıştır.
Kozanoğlu’nun, rejimin âdeta bir misyoneri olarak benimsediği ulusçu yaklaşım, laiklik ilkesi ve Osmanlı’yı redd-i miras anlayışı, romanlarını olduğu gibi mimarlık yazılarını da şekillendirmektedir (Angın 2017). Kozanoğlu’nun, eserlerinde inkılapları benimsediği ve bunları halka da aşılamaya çalıştığı görülür. Ümmet anlayışının yaygın olduğu topluma millet bilincinin aşılanması için kendi ırkının üstünlüğünü özellikle vurgular. Kozanoğlu için Türklük ve Türk kültürü yüce bir değerdir. Türk birliği ve Türk'ün yüceltilmesi için çalışılmalıdır. Romanları konu, kahramanlar, dil ve anlatım bakımından hep Türk kültürü ve tarihi ile ilişkilidir. Birçok romanında özellikle de Kızıl Tuğ’da Türklüğü övmek adına Arapların yerildiği ve aynı eserin bazı yerlerde de İslam’a “Arapların dini'” gözüyle bakıldığı görülür. Kahramanları sonradan Müslüman olmuş tipler ise Türklüğünü unuttuğu için kötü olarak kabul edilir (Kaya 2010). Kozanoğlu’nun romanları pek çok araştırmacıya göre estetik kaygıdan uzak, popüler eserlerdir. Özellikle şahsi ideolojisinin ön planda olması, bu anlayışı doğrular niteliktedir. Eserlerinde sık sık tarihî şahsiyetlerin isimlerinin geçtiği, hatta bazılarında kahramanların gerçek birer tarihî şahsiyet olduğu görülür. Dolayısıyla Kozanoğlu’nun eserlerinde kahramanlar, gerçek ve kurmaca olmak üzere ikiye ayrılabilir. Benzer şekilde konu seçiminde de yazarın bazı eserlerinde gerçek olaylardan esinlendiği anlaşılmaktadır.
Kozanoğlu’nun Patronalılar adlı eseri, konusunu tarihteki Patrona Halil İsyanından alır. Yazar, bu eseri ile Lale Devrindeki Osmanlı Devletinin -yönetici ve halk boyutuyla- bir portresini çizmeye çalışır. Fatih Feneri'nde; bir korsanın, Bizans tarafından öldürülen babasının kılığına girerek, İstanbul’un fethi için mücadele etmesi anlatılır. Hilal ve Haç, konusunu tarihten -Üçüncü Haçlı Seferinden- alan bir başka tarihî romandır. Kızıl Kadırga'da, Osmanlı donanmasının kontrolündeki Akdeniz’de hüküm sürmeye çalışan Kızıl Kadırga adlı korsan gemisinin yok edilmesi ve Kıbrıs’ın fethi, İnebahtı Deniz Savaşı gibi tarihî hadiseler anlatılmaktadır. Arena Kraliçesi'nin konusu Orta Asya'da yaşanan maceralara dayanır. Yazarın radyofonik olarak yazılan romanı Kubilay Han'ın Gelini, Kubilay Han ile Timur Barak Han arasında geçen olaylardan oluşur.
Yazarın, en fazla okunan eserlerinden biri olan Kızıl Tuğ adlı romanını, Resimli Mecmua'da yayımlanan bir resmi ile alay eden yazarlara kızarak kaleme aldığı, daha sonra yazma serüvenine devam ettiği bilinmektedir. Bu eser kendisinden sonra yazılan eserlere ilham vermiştir. "Mesela, Suat Yalaz’ın 'Karaoğlan'ı, Kızıl Tuğ’daki Otsukarcı tiplemesinin bir uyarlamasıdır" (Türkmen 2008). Yazarın romanlarının yanı sıra konusunu tarihten alan çizgi romanları (Cengiz Han’ın Hazineleri, Tibet Canavarı, Altın Saçlı Kız, Kız Kulesi Kahramanı, Hülâgu’nun Gözdesi, Agahan’ın Yüzüğü vb.) ve tiyatro eserleri (Kozanoğlu, Tavşan Başı vb.) de mevcuttur.
Romanlarının dili süslü anlatımdan uzak ve yalındır; ancak zaman zaman özellikle Türklüğü vurgulamak ve yüceltmek amacıyla eski Türkçe kelimelere yer verildiği de görülür. Eserleri millî şuurun oluşmasında ve gençler arasında okuma kültürünün yaygınlaşmasında etkili olsa da kahramanların ve bazı noktaların tarihsel gerçeklikle uyuşmaması, Kozanoğlu’nun sıkça eleştirilmesine neden olur.
Başlıca Romanları
• Kızıltuğ (1927)
• Seyyid Battal (1929)
• Boğaç Han (Tahsin Demiray ile birlikte, 1929)
• Kaniıoğlu Kanturalı (1929)
• Boz Aygırlı (1929)
• Kara Çoban (1929)
• Küçük Korsan (1930)
• Kurtlar (1935)
• Küçük Kahraman (1935)
• Gültekin, Orhun Barkı Kahra¬manı (1936)
• Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936)
• Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938)
• Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938)
• Atlı Han (1942)
• Kozanoğlu (1943)
• Lâle Devrinde Patronalılar Saltanatı (1943)
• Malkoçoğlu (1943)
• Savcı Bey (1944)
• Kolsuz Kahraman (1945)
• Battal Gazi (1946)
• Türk Korsanları (1948)
• Şeydi Ali Reis (1951)
• Dağlar Delisi (1952)
• Fâtih Feneri (1952)
• Sencivanoğlu (1957)
• Hilâl ve Salip (1961)
• Algaya’nm Ölümü (1962)
• Altın Saçlı Kız (1962)
• Cengiz Han’ın Hazineleri (1962)
• Hülâgû’nun Gözdesi (1962)
• Kız Kulesi Kahra¬manı (1962)
• Tibet Canavarı (1962)
• Ağahan’m Yüzüğü (1963)
• Altın Hançer (1963)
• Boz kurt’un İntikamı (1963)
• Kızıl Kadırga (1963
• Arena Kraliçesi (1964)
• Sarı Benizli Adam (1964)
• Kubllay Han’ın Gelini (1965)
Tüm ifadeler:
8İsmail Hakkı Asiltürk, Kenan Seçen ve 6 diğer kişi
0 notes
traveltourstrips · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/dibek-kahvesinin-kac-yil-hatiri-var.html
Dibek kahvesinin kaç yıl hatırı var
Tumblr media Tumblr media
Henüz yaz tatili için gideceğiniz yere karar vermediyseniz İzmir’in ‘yaşlanmayan balıkçısı’ Foça harika bir tercih olabilir. Üstelik geçen günlerde açılan Ferruh Başağa Anı Evi, Eski Foça’ya gitmek için başlı başına iyi bir neden. 2010’da hayatını kaybeden ünlü ressamın atölye olarak da kullandığı evde sanatçının tablolarından giysilerine, fırçalarından ödüllerine çeşitli eserler ve eşyası sergileniyor.
Foça’ya gidip gezi halkasını biraz genişletmek isterseniz Kozbeyli Köyü’ne uğramanızı öneriyorum. Dünya güzeli bu tarihi Ege köyü, huzurlu kır kahvehanelerinin ardında keşif yüklü sokaklarıyla sizi bekliyor. Ama öncesinde yolumuzun üzerinde keşfetmeye değer önemli bir yer daha var: Pers Mezar Anıtı. Yörede Taş Kule ya da Taş Ev olarak da adlandırılan bu ilginç yapı, Anadolu’daki nadir Pers eserlerinden biri. MÖ 546-334 yılları arasında Anadolu’daki Pers egemenliği sırasında inşa edilen anıtsal yapı, Foça’nın 7 kilometre kadar doğusunda, geç Osmanlı dönemine ait bir köprünün yakınında yükseliyor. Antikçağdan itibaren asırlar boyunca kullanılan önemli bir ticaret yolunun buradan geçtiği biliniyor. Lidya mimari geleneğinde Pers etkisi altında kalınarak yapılmış bu mezar anıtı, 2001’de tamamlanan restorasyon ve çevre düzenlemesinin ardından ziyarete açılmış.
Tumblr media
Kuşbakışı Ege
Eski Foça’dan Menemen yönüne giderken güzel bahçeler, bağlar arasından geçiliyor. Yol üzerinde rastlayacağınız seyyar tezgâhlarda mola verip buz gibi karadut suyu için. Yenibağarası’nı geride bıraktıktan sonra levhaları takip ederek Kozbeyli’ye ulaşabilirsiniz. Eski Foça sahiline 15, İzmir’e yaklaşık 65 kilometre uzaklıktaki Kozbeyli’ye toplu taşıma hatlarını kullanarak da ulaşılabiliyor. Yeni Foça’ya bağlı Kozbeyli, civardaki köylerin en güzellerinden. Onu farklı kılan unsurlardan biri, Şaphane Dağı’nın eteklerinden Gencerlik Ovası ile Çandarlı Körfezi’ni içine alan panoramik Ege Denizi manzarası… Zeytinlikler ve çam ormanlarının çevrelediği bu güzel köy, ziyaretçilerini sevimli meydanıyla karşılıyor. Meydandaki antik sütunlar ve tarihi yapı parçaları, ilk bakışta bile eski bir yerleşimde olduğunu hissettiriyor insana. Varlığı antikçağa uzanan köy, 14’üncü yüzyılda Saruhanoğulları Beyliği döneminde Yolmuç adıyla tarih sahnesindeki yerini almış. Osmanlı döneminde Türklerle Rumların barış içinde yaşadığı yerlerden biri olan Kozbeyli’de mübadele sonrası toplumsal yapı değişmiş.
Tumblr media
Köyün yeni sakinleri ağırlıklı olarak Selanik’in yanı sıra Limni ve Midilli adalarından gelirken eski ahali Yunan anakarasının ve Ege adalarının yolunu tutmuş. Köyün tarihine tanıklık eden eski taş evler, cami, yağhane, hamam ve mezar taşları bugün de öylece sokakları süslüyor. Köyün kilisesiyse maalesef zamana direnememiş. Kozbeyli sakinlerinin söylediğine bakılırsa yıkılan kilisenin yerinde bir nar ağacı yetişmiş. Kozbeyli Köyü’nü keşfetmeden önce meydandaki Şakir’in Kahvesi’ne uğruyorum. Burası, Osman Amca’nın Yeşil Köşkü olarak da biliniyor. Dibek kahvesi geleneği de ondan miras kalmış. Köy kahvaltısı servisi de veren mekânın meşhur dibek kahvesini içmeye Ege’nin dört bir yanından geliyorlar. Tam da söylendiği gibi tüm yorgunluğumuzu alıyor.
Kahve molasından sonra köyü keşfetmek üzere sokak aralarında gezintiye çıkıyorum. Birbirinden güzel taş evlerin en güzel süsü, devleşmiş güller ve avluları süsleyen saksılar dolusu çiçek… Kozbeyli, aynı zamanda buz gibi lezzetli sularıyla da adından söz ettiriyor. Eski köy çeşmelerine rastlayabilirsiniz, içiniz…
Tumblr media
Kuzubeyi’nin mirası
Kozbeyli’nin adının, Kuzubeyi lakaplı, nüfuzlu bir ağadan geldiğini öğreniyorum. İştahıyla nam salmış bu zatın yaşadığı yer, günümüzde Kuzubeyi Kulesi adıyla tanınıyor. Buradan hafifçe sola kıvrılan yolun devamı, köyün tarihi camisine çıkıyor. 17’nci yüzyılda inşa edilen cami, bir tepe üzerinde. Antikçağ mimarisi esintili sütun başları, bitki motifli bezemeleriyle dikkat çeken cami, güzel manzarası kadar turkuvaz rengiyle de ziyaretçisini etkilemeyi başarıyor.
Biraz yorulmayı göze alıp camiden yukarılara doğru tırmanırsanız, Kocakayalar olarak anılan bir başka manzaralı yere varacaksınız. Burada Namazlıkaya denen kayalara oyulmuş bir lahit kalıntısı görebilirsiniz. Ayrıca civarda Gâvurkayası ve Kayaarası gibi başka kaya mezarları da var. Uzun yürüyüşleri sevenler, köyün sırtlarından Yeni Foça’ya uzanan 16 kilometrelik Fura Dağı parkurunu takip edebilir.
Köyün görülmeye değer bir diğer yeri, Çapkınoğlu Konağı. 1878’de inşa edilen zarif yapının Rum sahibi, evinin karşısına bir de tek katlı meyhane yaptırmış. Bina mübadelenin ardından bir süre depo olarak kullanılıp harabeye dönüşmüş. Nihayet 2002’de kamulaştırılıp restorasyon sonrası ziyarete açılmış. Yöresel tatları yerinde görmek için pazar günleri köyde kurulan pazara uğrayabilirsiniz. Eğer mevsimindeyseniz Kozbeyli’nin meşhur çileğini ve köy dondurmasını da denemeyi unutmayın.
0 notes
aydinrehberi · 2 years
Text
Dünya Haberleri Türkiye- İsrail sınırında sıcak bir gelişme yaşandı. Mavi Marmara sonrasında bağların kopma noktasına geldiği Ankara-Tel Aviv ortasında kısa bir mühlet evvel başlayan olağanlaşma eforları devam ederken, İsrail'in Hayfa limanına demirleyen bir Türk savaş gemisi ülke gündeminde adeta bomba tesiri yaptı.NATO TATBİKATI İÇİN BÖLGEDETürk savaş gemisi F-247 TCG Kemalreis, ABD donanmasına ilişkin USS Forrest Sherman ile birlikte Hayfa limanına demirleyerek "10 yıl sonra İsrail limanlarına demirleyen birinci Türk savaş gemisi" oldu. TCG Kemalreis'in bir NATO tatbikatı kapsamında bölgede olduğu belirtilirken, İsrail medyası ise bu duruma geniş yer ayırdı.BİRKAÇ GÜN DAHA LİMANDA KALACAKİsrail merkezli i24 TV'ye konuşan İsrailli yetkililer, "İsrail, NATO ile işbirliği yapıyor ve NATO'yu destekliyor" açıklamasını yaparken Türk savaş gemisinin birkaç gün limanda kalacağını da aktardı. TCG Kemalreis'in yakıt ikmali yapacağı ve "varlığını göstereceği"ni açıklayan İsrailli yetkililer bu ziyaret ile ilgili öbür ayrıntıları da kamuoyu ile paylaştı."TÜRK DENİZCİLERİN PASAPORTU YOK, GEMİDEN ÇIKMAYACAKLAR"İsrail medyası, TCG Kemalreis'in 2010'dan beri İsrail limanlarına demirleyen birinci gemi olduğuna dikkat çekerken İsrailli yetkililerden mevzuyla ilgili yeni bilgiler de geldi. Walla isimli İsrail haber sitesine konuşan birtakım yetkililer, "Türk denizcilerin pasaportu yok, hasebiyle gemiden çıkmayacaklar. Ayrıyeten karaya çıkmak üzere bir istekleri de yok" dedi. Bu yetkili, ABD'li denizcilerin vize muafiyeti olduğuna da dikkat çekerek pasaporta gerek duymadan İsrail'e giriş yapabileceklerini söyledi."BİR GÖRÜŞME YA DA TATBİKAT PLANI YOK"Öte yandan İsrail medyası, Türkiye ile İsrail'in geçen ay diplomatik bağlantıları tekrar başlatma kararı aldığına dikkat çekerken, "İsrail idaresi şu an Ankara ile askeri işbirliğini yine başlatmayı planlamıyor. Münasebetiyle Kemalreis mürettebatı ile İsrail donanması ortasında bir ziyaret, görüşme ya da tatbikat planı yok" yorumunu yaptı. Geminin salı günü bölgeden ayrılması bekleniyor.İsrail,Gemi,Türk,Kemalreis ve daha fazla aydın haber yazıları okumak için Güncel sayfasını ziyaret edebilirsiniz. https://rehberaydin.com/10-yil-sonra-bir-ilk-hayfa-limanina-demirleyen-turk-savas-gemisi-israilde-gundem-oldu/
0 notes
behzodche · 2 years
Photo
Tumblr media
2010-yil https://www.instagram.com/p/BUtm3IcgKCI/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes