baba vur, kafama vur n'olur beni uyandır. Allah aşkına uyandır. çok ben bunu kaldırabilecek durumda değilim. bana o kadar sert vur ki uyanayım eğer uyanmıyorsam, uyandıramıyorsan baba göm beni buraya Allah aşkına. gelme baba
Özlemin ile kaktüsler büyüyor göğsümün içinde. Adının dahi uzağında olmaya yabancıyken bu ruh, varlığının uzağında nasıl hissetsin hayatı? Bil ki sadece hayatta kalıyorum bu aralar. Yaşamak bambaşka şey, hatırlıyorum.
yıllarca bu acıyla savaştım ben, kaçtım. bu acıdan kaçtım. kafamın içinde beni durmadan kovalayan bu acıdan kaçtım. aslında çoktan yakalanmışım da kaçmaya çalışırken, yorulmuşum, anlamamışım. içimde bir dağ gibi büyüyen bu acı beni daha ne kadar acıtır. daha ne kadar sığmaz içime. yok oluşumun yarattığı yangınlar ne zaman söner. ben ne zaman senin ateşinde yanarım. gittiğim hangi yol beni çıkmaza sürüklemez. hangi uçurumlardan ayağım kaymaz. ne zaman uyurken kafamın içindeki uğultu son bulur. nasıl bütün bu acıları yok edip nefes alabilirim. ben daha ne kadar bu acıyla yaşayabilirim. bir girdap gibi büyüyor içimde. o büyüdükçe ben küçülüyorum. ben kaçtıkça o yapışıyor yakama. savaşmak isterken kendimi kuytu bir köşede gırtlağıma yapışmış bir hâlde buluyorum. şimdiye kadar alabildiğim bütün nefes ruhumdan sızmaya başlamış. ruhumdan sızmaya başlamış, ruhumdaki çatlaklardan haberim bile yokmuş. yürüdüğüm her yol teker teker aleyhime işlemiş. gözlerim beni hiç ele vermemiş, o yangını görebilen sadece benmişim. evmişim ama penceresiz bir ev. üşümüşüm. çok üşümüşüm ama üşüdüğümü hiç hissetmemişim. çünkü ben bir duvarmışım. sense üzerimdeki rengi solmuş bir boyaymışsın.