Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Biraz Ağır omadı mı Derviş Efendi?
Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelmiş...
Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Derviş usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
"Vur usturayı berber efendi" der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş bir yandan da aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.
...
Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı girer içeri.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak;
"Kalk bakalım kabak derviş, kalk da tıraşımızı olalım" diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz olmak gerek.
Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur.
Ne de olsa mahallenin kabadayısı, elinde silah astığı astık kestiği kestik. "Ne diyorsak o'' diye ortalıkta dolaşan bir belalı. Ses çıkaramaz.
...
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar.
Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında sürekli aşağılar dervişi, alay eder. Kabak aşağı, kabak yukarı! Konuşur durur.
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar.
Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır.
Derken, iki atın ortasına denge i��in yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.
...
Berber ise şaşkın; bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar:
"-Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?..."
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
"-Vallahi gücenmemiştim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!..."
16 notes
·
View notes
Text
Ben de kabahat..
Şunları biraraya toplayayım, bir güzel muhabbet edelim' diye düşündüm...
Mutfak işinden de anlarım, donattım sofrayı..
Bayağı uğraştım..
Hepsinin ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim..
Bayağı da para gitti..
Birinin yediğini öbürü yemez,
Ötekinin içtiğini beriki içmez..
Dört kişilik sofra kurdum...
Mumları da yaktım..
Bak hepsi 'Erick Satie' severlerdi,
Hatırladım..
Müziği de hazırladım...
Geldiler..
Yirmi yaşımda ben,
Otuzbeş yaşımda ben,
Kırk yaşımda ben,
Ve bugünkü ben..
Dördümüz...
Yirmi yaşımı, otuzbeş yaşımın karşısına oturttum..
Kırk yaşımın karşısına da ben geçtim...
Yirmi yaşım, otuzbeş yaşımı tutucu buldu..
Kırk yaşım, ikisinin de 'salak' olduğunu söyledi..
Yatıştırayım dedim..
'Sen karışma moruk!' dediler..
Büyük hır çıktı..
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular..
Yirmi yaşım, kırk yaşıma bardak attı...
Evin de içine ettiler..
Bende kabahat..
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine!...
Can Yücel
3 notes
·
View notes
Text
Sizi bekleyen
Birilerinin varlığından haberdarsanız.
Vefayı başka bayramlara bırakmayın…
Mutlu bayramlar

3 notes
·
View notes
Text
Sonra bir Neşet Ertaş türküsü çalar;
Kendi denizini taşlayıp durursun..
Vurur yüzüne cahilliğini,
hatırlatır unuttuğun ne varsa.
Kendi hikâyende yalan oursun.

3 notes
·
View notes
Text
Toplu mesajın altına ad soyad yazanlardan bizi koru Allahım.
3 notes
·
View notes
Text
En güzel hediye sadakatî eksik olmayan sevdalı bir yürektir.
3 notes
·
View notes
Text
Bazen korkuyorum, ansızın karşıma çıkan aynadan. Bazen de çok üzülüyorum sevdiğim insanların ölüm haberlerinden.
#HünerCoşkuner Nur içinde uyu :((

2 notes
·
View notes
Text
Geri Gelen Mektup..
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
9 notes
·
View notes
Text
Sonra?
Kaçarsın insanlardan üç beş hafta.
-Sonra...
Sonrası selamet.
Kahkahan eski kıvamını bulur, iştahın yeniden açılır, hatta ikinci bir tatlı bile istersin garsondan.
6 notes
·
View notes
Text
Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa?
Bilemezsin. Bilseydin ödün kopardı, dokunamazdın..
8 notes
·
View notes
Text
Ne bileyim işte, gitmek çözüm değil de, insan kaçmanın başka türlüsünü bilmiyorki.
6 notes
·
View notes
Text
Ömür hanım!..
Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı, ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
7 notes
·
View notes
Text
Orda öyle bir isim varki, kuldan öte kuldan ziyade. O’nu düşün O’na sığın O senden öte benden ziyade..
İçimin muammalarını bilenim, yedi kat maviliğe bulanmış göğü direksiz ayakta tutanım, düzlüğe çıkar beni, tez vakitte..
5 notes
·
View notes
Text
Tuz ve Yara
Şehrin kirli saçlı kederi
Ve efsunlu bir öğlen güneşiyle çağlıyor kanlı dere..
İçinde et bırakmış, can bırakmış bir şiir gibi adın.
Yarama sardığım peygamber çiçeği kokusu
Ve suyun ince belinden tutmuş bir sevda korkusu..
Başını eğdiğin küslüğün gölgesinde ağlıyor çiçekler.
Düşüp kendimi incittiğim sabahlar kadar yorgun ve uykulu kalbim.
Gecenin rengi kara..
Canımda tuttuğum, tuz ve yara..
Şilan Avcı
7 notes
·
View notes