"...Bu gidişle korkarım, Türkiye'de Atatürk'ü savunan bir ben kalacağım. Çok aşırı ve haksız bir Atatürk düşmanlığı propagandası yapılıyor." |Hüseyin Nihal ATSIZ, 21 Eylül 1973, Yücel Hacaloğlu’na gönderdiği mektuptan...
Atsızlığı nam eden yiğitlerim atlansın; Kor taşıyan avuçlar,pas çözsün,pusatlansın! Yıkılsın Ergenekon; yurtlarım azatlansın! Hainlere kargışlı,kahpe acun dar olsun! “Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun! Ayzıt yarenlik etsin,kurt doğursun Almıla, Demir yığan,vade az,koşsun Atam Irkıl’a, Kara Ozan söyleye,gök çöke yer yıkıla, Bay kılınsın budunum,kalanı bizar olsun! “Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun! Sançar bas kahkahayı,çınlat Tanrı Dağı’ndan, Kara Kağan gafleti,az bu gaflet çağından, “Kurtkaya elini çöz”,çık sürgün otağından, “Kanlı sınır boyları yağıya mezar olsun” “Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun! Deli kurt Çakır alsın, Gökçen’i terkisine, Açığma-kün kul olsun, Burkay’ın kargısına, İ-çing katun delirsin, Kürşad’ın korkusuna “Hayat çelik kollarla atılan bir zar olsun”, “Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun! Geçmesin geri gelen o mektubun yarası, Selim Pusat sorgusu,bir mektebin sırası, Yurt olmaya yetmesin iki kutbun arası, Atam’a süngülerim, kılıçlarım yar olsun, “Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun! Bozkurtlar diriliyor,ey kutlu atam Atsız, Yolların başıdır bu; onun için pusatsız, Bir işimiz hep yarım! Yapılmıyor Kürşat’sız! Ve katında ona da kırk ayrı selam olsun, ‘Vaktiyle bir Atsız varmış’, var olsun! Anılmadan yaşarsın ve bilmeden acımı, Belirsiz mezarlarda bir “tabutluk” geçimi, -ki bugünün erleri, iyi görsün öcümü, Böyle düzen, böyle çağ, böyle devran kahrolsun, “Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun! Ordularla yenilmez bir gayız var kanında, Bizim gönlümüzdesin, Kürşad’ın sofrasında, Dilek adlı sarayın, artık Tanrı Dağı’nda. Kutlu Atam durağın, en kutlu diyar olsun, Vaktiyle bir Atsız varmış; var olsun. Sen ömründe bir kere,bir kere sevinirken, Tanrı yolu uzaktır! Biz sıkı giyinirken, Ve demirdağ bir daha,bir daha delinirken, Yastığımız mezar taşı,yorganımız kar olsun, “Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun! 10 12 2008 Caner Kara
Başınıza öyle adamlar seçiyorsunuz ki gün aşırı birbirinin tersi cümleler kuruyorlar. Siz o cümlelerden herhangi birine katılmayacak olsanız, terörist durumuna düşüyorsunuz. İkisine birden katılsanız omurgasız, kıvrak, dönek olmamanız mümkün değil. Yani;teröristlik ya da dansözlük dışında bir sıfat arıyorsanız, elinizde tek seçenek kalıyor: Başınızı kuma gömmek! Lümpen insan yığınlarına "vatandaş" diyen devletler, böyle ortaya çıkıyor. -Caner Kara
Çağrı |
Bu çağrıyı, Genç Atsızlar nezdinde, Türk milletinin her ferdine yapıyorum.
Bundan böyle her yıl, 29 Mayıs'ta “Bayrak Günü” kutlayacağız.
29 Mayıs, 2994 Sayılı Türk Bayrağı Kanunu'nun kabul tarihinin yıl dönümüdür.
* Ne Yapacağız?
_ Çevremizden bir Türkçü, henüz Türkçü olmamış bir tanıdık, Türk Dünyasından bir tanış, geçmişte kalbini kırdığımız bir dava arkadaşı, teşvik etmek istediğimiz bir genç, kıymet bildiğine güvendiğimiz bir kimse bulacağız,
_ Çerçeveli bir Türk bayrağı, üzerinde bayrak bulunan bir süs eşyası, Türk dünyası bayraklarından bir duvar süsü, kalıcı olacak, kıymeti manevi olacak bir hediye alacağız,
_ Uzaktakine kargoyla, postayla gönderecek, yakındakine elden teslim edeceğiz.
_ Bu hediyeleşme vesilesiyle, bayrağın kutsiyetini, kıymetini, anlamını, sembolize ettiği değerleri, özgürlük-bağımsızlık-milliyet-millî sembollere saygı gibi mevhumları hatırlatacak, bu konularda ciddiyete dikkat çekeceğiz.
_ Ülküdaşlık, yoldaşlık, dava arkadaşlığı hukukunu pekiştirecek, ucuz sebeplerle sarsılan ilişkileri tamir etmeye çalışacağız.
_ Yıllar sonra, her bir Türkçü'nün duvarında, masasında, baş ucunda, Türk dünyası bayraklarının, bu vesileyle toplanmış bir takımı olmasını umacağız.
_ Birden fazla hediye aldığımız durumlarda, fazla olanını hediye edecek Türkçü bulacağız.
* Ne Yapmayacağız?
_ Tanımadığımız insanlara, meselenin ciddiyetine zarar verecek şekillerde, münasebetsiz biçimlerde hediye göndermeyeceğiz.
_ Meseleyi, kapitalist bayramlaşmasına çevirmemek için, bu hediyeleşmenin manâ tarafını unutmayacak, öğretici olmak gayesinden sapmayacağız.
_ Hediye edeceğimiz bayrağın “giyim” eşyası olmamasına dikkat edeceğiz.
_ Meselenin manevi tarafını gölgede bırakacak, pahada ağır, kuyumcu vitrini eşyalarını hediye ya da kabul etmeyeceğiz.
_ Teşkilat, dernek, parti, sendika, vakıf, örgüt, kulüp ve sair oluşumların bayraklarını, flamalarını bu işe alet etmemeye, hediye etmemeye, kabul etmemeye özen göstereceğiz.
_ Şunun-bunun, bu işi sulandırmak, bulandırmak, istismar etmek, amacından saptırmak, kendine yontmak şeklinde girişimlerine, kendilerine başka gün bulmalarını nasihat ederek engel olacağız.
Ben 29 Mayıs'a kadar 1 tane bayrak hazırlayacağım.
1 dava arkadaşımdan da hediye kabul edeceğim.
Bütün Türkçüleri, hediye vereceği dava arkadaşını -şimdiden-
tespit etmeye çağırıyorum.
Humanizm? İnsanlıq? Uşaqları qoruma? Kommunizm? Xalqların qardaşlığı? Kosmopolitizm? Sülh? Bütün bunları yıxan tək bir şəkil. Hələ də sadaladıqlarımın tərəfdarısız? Şəkilə yaxşı yaxşı baxın. Şəkildə sadəcə vəhşicəsinə öldürülmüş bir uşaq yox, sadaladıqlarımın öldürülmüş halınıda görürsüz özünü qanadsız mələk sanan rusiyanın ayaqaltı yalayan köpəkləri.
Siyasi partileriniz, futbol kulüpleriniz, tarikatlarınız, mezhepleriniz, politik sendikalarınız, maddi gelir durumuna dayalı örgütleriniz, ithal ideolojileriniz vs…
Bunlar, insan eliyle türetilmiş, sentetik ayrımlardır
ve toplumu kin ve nefrete alenen teşvik eden, suni kutuplaşmalar yaratan bunlardır.
Biz insanları ırklarına göre ayırıyoruz.
İnsanlar arasında bu ayrımı türeten, insanoğlunu yaratandır.
Bu ayrım, suni ya da sentetik değil; doğaldır.
BU NƏ YOLDU GEDİRƏM Göydə bircə bulud yox, Üst-başım su içində, Bu nə yoldu gedirəm; Can qorxusu içində. İçimdən səs deyir ki, Son maraqlı deyil ki, Gedirəm mən min ilki, Qan qorxusu içində. Yol gedirəm mən dəli, Bu yolda dəli, mən dəli. Bu nə yoldu əvvəli, Və sonrası içində. Bədən cana yükdü--yük, Yenə də onu sevdik, Sonsuzluğa gedirik, An qorxusu içində. Bu da son, vaxtım çatır, Canım sona can atır. Mənim kimi qurd yatır, Quş yuvası içində. Bir keçilməz hədd var, hədd,- Hüzn, kədər, bir də dərd... Söz bilirəm-Məhəmməd, İsa, Musa içində. Göydə bircə bulud yox, Üst-başım su içində. Bu nə yoldu gedirəm; Can qorxusu içində. |Rüstem Behrudi.