Text
kusura bakın. hiçbir şeyi abartmadan yapamıyorum. seversem çok, sevmezsem hiç sevmiyorum. bulursam bir şarkı, günlerce onu dinliyorum. susarsam bir daha konuşmuyorum, konuşursam hiç susmuyorum. kafama takmış olduğum herhangibir şeyi çözemediğim taktirde, dünyanın sonu sanıyorum.
4K notes
·
View notes
Text
kimse senin nelerle başa çıkmaya çalıştığını, neleri yendiği, yenemediğini, kimlerin yanında olmak istediğini, nelerin ağrıttığını başını, neler hissettiğini, neleri hissetmekten korktuğunu, içini, senden daha iyi bilemez. o yüzden dik yürü hep, kendine, sadece kendin lazımsın.
6K notes
·
View notes
Text
öyle bitkinim ki.. bir rahme düşsem ölü doğarım.
848 notes
·
View notes
Text
insan iyi hissettiği gibi yaşamalı, bu hayat denilen sikik düzeneğin içinde.
210 notes
·
View notes
Text
benim içimdeki vitrin devrildi. kaldırıp koysan da geri nafile çiçeğim, içindeki her şeyi mahvettin.
512 notes
·
View notes
Text
geçtiğimiz altı ayda çok şey oldu. her şeyi anlayışla karşılamak benden sorulurdu. nezaketen gülümsemekte çığır açmıştım, olgunlukla karşılamakta nam salmıştım.
buralar hep benimdi, biraz da senin olsundu. âdetten değil, sevmektendi. bir yanardağdan örnek alacaktım kendimi.
içim öyle genişti ki, içime atmakla olan derdimi bir bir anlatsam bile, anlamayacaktı hiç kimse. tarihe, patladığım o ilk anla geçtiğime gücenecektim. bunca zaman, bunca lavı, bunca yerde nasıl muhafaza ettiğimi, aslında zapt ettiğimi takdir eden biri olabilir mi?
“geçtiğimiz altı ayda çok şey oldu. uçan bir halıdan düştüm. düştüğüme üzülecek değildim, uçtuğuma neşelenecek kadar masal bilirim dedim.”
151 notes
·
View notes
Text
ulu orta sikilmiş bir hayatın içindeysen eğer, çığlıklarını kimsenin duymayacağını bilerek büyüyorsun. bağırsan da, yüzünü çevirip geçecek herkes bunu bilerek büyüyorsun. düştüğünde kalkmasını ve kanadığında dizin, avucunun içiyle silip yürümeyi öğrenerek büyüyorsun. öğreniyorsun ki sabun köpüğü hayat. bir iğne yetiyor onu patlamak için...
70 notes
·
View notes
Text
her şeyin kafanda netlik kazandığı yerler çok ferah. üzülsen de kırgın da olsan sana ayrılan yeri, sana yapılan şeyleri insanların seni hayatının neresine koyduğunu görüyorsun. bir belirsizliğe ya da o bunu yapmaz adı altındaki inanmalara üzülmekten çok daha iyi bu.
30 notes
·
View notes
Text
i am tired. i am exhausted. from my head to my soul to my bones i am so fucking tired.
76K notes
·
View notes
Text
kırıldığın yerlerden çiçek açsaydın, çiçeklerle dolu bir bahçe olurdun. herkes görürdü nasıl güzel göründüğünü, bilmezlerdi kökünün nasıl olduğunu. insanların senin yüzünde gördüğü o tebessüm, içinde kopan fırtınanın rüzgarıdır.
34 notes
·
View notes
Text
çünkü duyguları da göç ediyor insanın bir süre sonra. yaş alıyor, bazı şeyler köreliyor, farkındalıklar oluşuyor. bir yerin yandığında o ilk anda hissettiğin acı zamanla geçiyor çünkü, o acı ilk andaki gibi diri kalmıyor. elinde değil çünkü, zaman buna izin vermiyor.
35 notes
·
View notes
Text
hayatında kimseyi o kadar çok istemiyorsun ki, kendin bile fazlalıkmışsın gibi geliyor. bir işin ucundan tutsan hemen bıkıyorsun, bir şehre gitsen bunalıyorsun, açsın ama yiyemeden doyuyorsun. sonu yok, soğuyorsun işte her şeyden. mevsim soğuğu değil ki bu, bir hırkayla geçsin.
608 notes
·
View notes
Text
güzel umutlarla diktiğin binanın o çatısından, nasıl olduğunu anlamadan düş sen de. kırıl, bir cam gibi, sağlamlığın anadolunun dağlarını kıskandırıyorken. unutsunlar seni de, tam nakaratında eşlik edecekken unutulan hüzünlü bir şarkı gibi. öyle huzurlu, öyle gülecekken, mutluluktan ölecekken ya da bir uğur böceğini göğsüne gömecekken kal sen de, yarıda. tamamlanma, acıyı kucaklayacak kadar öğrendiğin zamana kadar. bu beddua değil çiçeğim, anla diye. anla diye bir umut öldürülünce sokak ortasında kadın gibi, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını. anla ki kork incitmekten.
125 notes
·
View notes
Text
bilirsiniz, güneşli bir baharı kucaklayacağınızı sanarken, gök gürültülü bir sağnağın altında kalmanın ne denli kırdığını kemiklerinizi. bu öyle basit bir şey değil. çünkü sanmak, tüm kırgınlıkların rahmidir. aynı anda birçok acı doğurabilir.
68 notes
·
View notes
Photo

https://www.youtube.com/watch?v=VYCOg-yglNM
tam otuz kere gittim bu şehirden kamuran, 30 kere geri döndüm. İnadına yaşayacağım dediğim ne varsa inadına öldürüldüm. Bak şu gördüğün taşı görüp, beni görmediğin her gün için lanet ettim ben vara yoğa. Omzuna çarpan rüzgarı hissedip, sana yanaşan tüm kötülükleri kambura çalan sırtımla engellemeye çalışmamı görmediğin için her gün içtim ben, cebimde kalan son bozukluklarla. Yaşlı bir yosma artık benim sevdam, biliyorum kamuran. Benim tek pişmanlığım, uğruna yakamadığımdandır bu şehri. Seni benden çok kimsenin sevemeyeceğine inandıramadığımdandır, pişmanlığım. Benim tek pişmanlığım, şu karşımdaki duvara hayalini çakıp, kızıl saçlı tanrı gibi gülüp, bozduğundandır bu yenilginin fiyakasını. Lanet olsun, gülme dediğim her an, daha içten güldün. Bana güler gibi. Bundan hariç hiçbir şey, beni daha içten yakamazdı.
Kamuran, kaldırım kenarında sönük bir izmaritim ben artık. Bak bizim iskelenin çöpçülerinin, gelip süpürmeyi dahi unuttuğu sönük bir izmarit. 4 kadeh sek rakıdan sonra, dudağımda yanıp, dudağımda sönen, dudağımı yakan hırçın bir izmaritim kamuran. Bu dünya ikimize dar. Bu dünya ikimizide yakar kamuran.
Eserse yine bir gün saçların, mart rüzgarları gibi, burnuma, bu sefer kesin atacağım kendimi köprüden. Söz verdim kendime. Sabaha karşı. Ha ağzımda yine izmarit. O dudağımı yakacak. O dudağımı yakmazsa, seni düşünerek atlamadığımı sanarlar, sanarım. En çokta bu koyar kamuran. Bana intihar etti derler diye çok korkarım. Yenildi desinler. Yenildi desinler bana kamuran, bir kadına yenildi. Kamurana yenildi desinler. Saçlarına, bakışlarına, dudaklarına. Asfalt serpsinler vücuduna kamuran, dokunamasınlar sana. Ben dokunamıyorsam, kimse dokunamasın sana. Yemin ederim yerin yedi kat dibinde de olsam yanarım kamuran.
Öra’
4K notes
·
View notes
Text
bir tren rayına yatırmak istedim kırgınlıklarımı, belki tren geçer de parçalar diye midesinin tam ortasından. bir gökdelenin çatısından atmayı da isterdim tabii ama kırgınlıklarımı tren rayına koymak, bir gökdelenin çatısına çıkarmaktan daha az yorucu olurdu. dövüşmek istedim kırgınlıklarımla kelebekle, bıçakla. ankaranın tam göbeğinde palayla. satırla ya da sallamayla çünkü kopmalıydı bir yerinden kırgınlıklarım ve ben. toprağı kazıp gömmeyi de isterdim. bir çiçek gibi büyürdü gömdüğüm yerden. yalancı bir çiçek, dikenleri saklayıveren. isterdim sadece tüm bunları yapabilmeyi ama öyle kolay değil. bir kanser gibi büyüyor içimde.
27 notes
·
View notes