yfs-t-t-2623
yfs-t-t-2623
YAFES'İN OĞULLARI
1K posts
ATM
Don't wanna be here? Send us removal request.
yfs-t-t-2623 · 1 month ago
Text
OSMANLI YIKILMASA İDİ NE OLURDU - Ahmet ATAM
Osmanlı Devleti günümüze kadar devam etseydi, Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve siyasi yapısı nasıl şekillenirdi? Tarihî köklerden modern dünyaya uzanan bu düşünsel yolculuk.
Tumblr media
0 notes
yfs-t-t-2623 · 2 months ago
Text
Tumblr media
Fox TV tarafından yayınlanan Kızıl Goncalar dizisi, seküler bir Atatürkçü olan Levent (Özcan Deniz) ve mutaassıp bir tarikatın içinde yaşayan Meryem'in (Özgü Namal) kaderlerinin kesişmesini konu alıyor.
Fox TV tarafından yayınlanan Kızıl Goncalar dizisinin konusu nedir ve neden hedef alınıyor?
2 notes · View notes
yfs-t-t-2623 · 2 months ago
Text
Tumblr media
İmralı’dan Siyasete 13 Maddelik Menü: İç Barışa mı, İç Karmaşaya mı?
İmralı Heyeti'nin Erdoğan’la görüşmesinde sunduğu 13 maddelik talep listesi Türkiye siyasetini sarsıyor. Bu talepler barışa mı götürür, yoksa yeni krizlerin habercisi mi?
İmralı’dan Gelen 13 Talep: Türkiye’de Barışın Anahtarı mı, Krizin Fitili mi?
Türkiye siyasetinin renkli mi renkli gündeminde bu hafta "İmralı Heyeti'nin Erdoğan’la görüşmesi" ve 13 maddelik talepler listesi konuşuluyor. 
Evet, yanlış duymadınız. 
Adeta siyaset menüsü gibi... 🍽️ 
İçinde her şey var: 
Öcalan’dan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar! 
Peki bu taleplerin kabulü Türkiye’yi nerelere götürür? 😏
Erdoğan ile görüşen DEM Parti İmralı Heyeti'nin 13 istekte bulunduğu öne sürüldü. İşte o maddeler…
1. Öcalan'ın İmralı tecridi kaldırılsın. İletişim özgürlüğü güvence altına alınsın. 2. PKK'nın silahsızlandırma süreci için mecliste özel bir yas çıkarılsın 3. Eşit ve özgür yurttaşlık ilkesi kanunlarla güvence altına alınsın. 4. Demokratik Dönüşüm ve Barış için yeni bir Kanun Teklifi hazırlansın 5. Tüm Hasta tutuklular salıverilsin. 6. İkinci barış süreci için Meclis'te özel yetkili bir komisyon kurulsun. 7. TBMM Başkanı ülkedeki tüm siyasi partilerle görüşerek uzlaşı metni hazırlasın. 8. Belediyelerdeki kayyum atama uygulaması son bulsun. 9. Cezaevinde bulunan belediye başkanları serbest bırakılsın, tutuksuz yargılansın ve göreve iade edilsin. 10. Öcalan için umut hakkı yasa teklifleri gündeme alınsın. 11. Örgütlenme özgürlüğünün önündeki bütün engeller kaldırılsın. 12. Halen yürürlükte bulunan Terörle Mücadele Kanunu değişsin. 13. AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları kesinlikle uygulamaya alınsın.
🟢 Müspet Etkiler (Haydi biraz pollyannacılık yapalım...)
1. Barış Umudu Tazelenir 🌿
Silahsızlandırma yasası ve "barış komisyonu" gibi ifadeler kulağa güzel geliyor. 
Barış olursa herkes mutlu olur değil mi? 
Tabii, "barış" kelimesinin içeriği kim için ne ifade ediyor.
Orası ayrı mesele...
2. Hukukun Üstünlüğü Ruhu Geri Döner 📜
AİHM ve AYM kararlarının uygulanması, hukuk devletinin yeniden hatırlanmasına vesile olabilir. 
Tabii eğer uygulanırsa… 
Uygulamakla yükümlü olanlar bu kararları "tavsiyeden ibaret" saymazsa!3. Hasta Tutuklulara Vicdani Yaklaşım ❤️
Hasta mahkumlar için insani talepler, toplum vicdanında pozitif karşılanabilir. 
Fakat kamuoyundaki “kim hasta, kim hasta gibi yapıyor?” tartışmaları da başlamadan bitmez...4. Kürt Meselesinde Yeni Sayfa mı? 📘
Eşit yurttaşlık ve örgütlenme özgürlüğü gibi başlıklar, Türkiye'nin kronik meselelerinde yeni bir tartışma zemini açabilir. 
Açabilir diyoruz, çünkü bu zeminin altı bazen fay hattı olabiliyor…
🔴 Menfi Etkiler (Haydi şimdi gerçekçiliğe geçelim…)
1. Toplumda Bölünme Riski ⚠️
Öcalan üzerinden yürütülecek bir süreç, toplumun geniş kesimlerinde "terörle müzakere" algısını tetikleyebilir. 
Bu da kutuplaşmayı derinleştirir. 
Özellikle sosyal medyada: "Vatan elden gidiyor!" temalı caps'ler yolda... 🧨
2. Meclis'in Meşruiyeti Tartışmaya Açılır 🏛️
"Özel yetkili komisyon" ve "uzlaşı metni" gibi hamleler, Meclis’in karar alma süreçlerini doğrudan etkileyecek türden. 
Muhalefet “kim kimle uzlaşıyor?”, iktidar “biz zaten her şeyi yapıyoruz” diyebilir.
3. Kayyumların Kaldırılması: Risk mi, Reform mu? 🤔
Kayyum sisteminin kaldırılması talebi, bazı çevrelerce “terörle ilişkilendirilen belediyelere serbestlik” olarak okunabilir. 
Bu, hem ulusal güvenlik hem de kamu vicdanında sorun yaratabilir.
4. Terörle Mücadele Yasası Değişikliği 🔥
Terörle mücadeledeki yasal gevşeme, güvenlik bürokrasisinin alarma geçmesine neden olabilir. “Bu yasalar değişirse, biz neyle koruyacağız ülkeyi?” sorusu masaya gelir.
🤹‍♂️ Sonuç: Demokrasi mi? Denge mi? Dengede Demokrasi mi?
Bu 13 maddelik "dilek listesi", Türkiye’nin demokratikleşme serüveni açısından fırsatlar barındırıyor olabilir. 
Ancak her fırsat, doğru değerlendirilmezse risk haline gelir. 
Türkiye'nin en büyük sınavı, bu talepleri “kimden geldiğine göre değil, ne içerdiğine göre
” değerlendirebilme olgunluğudur. 🎓
Fakat biliyoruz ki, Türkiye'de siyaset bu olgunlukla değil, çoğu zaman duygusallıkla yönetilir. 
O yüzden önümüzdeki günlerde bol bol "hain", "kahraman", "barış güvercini", "terör yandaşı" gibi etiketler havada uçuşabilir. 🎯
Masada Zeytin Dalı, Gölgesinde Zincir
Bir masa kuruldu meclisin orta yerine, Ne sofra, ne mahkeme... Zeytin dalı uzanır bir yandan, Öte yanda kelepçe bekler sessizce.
Cümleler dolaşır havada, "Barış" der biri, diğeri "ihanet"... Kalemler oynar şimdilik, Vicdanın ucunda tereddütle.
Kayyumun gölgesinde kalan şehir, Kulağını verir İmralı’dan çıkan sese. Bir göz kırpar umut, Diğeri tetikte bekler sessizce.
Tutuklu kelimeler vardır bu ülkede, Yasa metnine sığmaz, Mahkeme kararıyla değil, Uzun iradenin nabzıyla hüküm giyer.
Ve şimdi sorarız kendimize: Bu talepler bahar mı getirir? Yoksa yeni bir fırtınanın Sessiz ön sözü müdür?
Ahmet ATAM
0 notes
yfs-t-t-2623 · 3 months ago
Text
bop erdogan kurt devleti tehdidi - İZAHI YOKSA MİZAHI VAR
BOP eş başkanıyım" diyorsun, sonra da BOP' un sonucu olan yapıya görünürde bir savaş açıyorsun.
Bu bir çelişki değilse, kesinlikle bir strateji (!)
0 notes
yfs-t-t-2623 · 3 months ago
Link
Kütahya Kalesi: Tarihin ve Efsanelerin İzinde Kütahya kalesi tarihi ve efsaneleri, Kütahya, Anadolu’nun kadim şehirlerinden biri olarak binlerce yıllık tarihiyle öne çıkar. Bu tarihin en görkemli yapılarından biri ise şehrin simgesi haline gelen Kütahya Kalesi’dir. 8. yüzyılda inşa edilen kale, hem stratejik konumu hem de etkileyici mimarisiyle dikkat çeker. Bu makalede, kalenin inşasına dair tarihsel detaylar ve onunla özdeşleşen efsaneleri ele alacağız
0 notes
yfs-t-t-2623 · 5 months ago
Link
Santorini volkanının MÖ 1600’deki gibi büyük bir patlama yaşaması durumunda Türkiye'ye olası etkileri neler olur? Mega-tsunami, volkanik kış, tarımsal çöküş, depremler ve ekonomik kriz senaryoları.
Santorini Volkanının Büyük Patlamasının Türkiye için olası sonuçları.
Tumblr media
0 notes
yfs-t-t-2623 · 5 months ago
Text
Siyaset yargı yolu ile dizayn edilirse - Ahmet ATAM
Tumblr media
0 notes
yfs-t-t-2623 · 5 months ago
Link
0 notes
yfs-t-t-2623 · 6 months ago
Text
Abdullah Öcalan'ın talepleri ve Avrupa Birliği Yerel yönetimler şartları - Ahmet ATAM
Abdullah Öcalan ve DEM partisinin Türkiye tuzağı:
Abdullah Öcalan dem parti aracığı ile gönderdiği içi boş gibi görünen mektubunda, çağrı yapmadan önce TBMM'sini işaret ediyor, ne demek istiyor, önce meclis üzerine düşeni yapmalı bazı anayasa maddelerini değiştirmeli diyor, biliyor ki, 2015 yılında kendisini dinlemeyen kandil yine dinlemeyecek. Biliyor ki Anayasa'nın ilk dört maddesinin asla değiştirilemeyeceğini, ve biliyor ki Avrupa Birliği Yerel yönetimler şartları kabul eden bir Türkiye kendisine özerk yada federal bir yapının kapılarını açacak.
0 notes
yfs-t-t-2623 · 6 months ago
Text
Suriye Türkmenleri - Ahmet ATAM
Suriye parçalanırken Suriye'nin Türkiye sınırından Halep şehrine uzanan Suriye Türkmen devleti kurmak mümkün müdür?
Suriye Türkmenleri, Suriye'nin yerli halklarından biridir ve Osmanlı döneminden itibaren bölgede yaşayan Türk kökenli bir topluluktur. Türkmenler, Suriye'nin özellikle Halep, Hama, Humus, Lazkiye, İdlib ve Şam gibi bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca Bayır-Bucak bölgesi, Türkmenlerin geleneksel yerleşim yerlerinden biridir.
0 notes
yfs-t-t-2623 · 7 months ago
Text
Tumblr media
Babür İmparatorluğu Babür Şah ve Taç Mahal
Babür İmparatorluğu, Hindistan'da 16. yüzyılın başlarında kurulmuş, Güney Asya'nın en güçlü ve etkili imparatorluklarından biri olarak kabul edilir. Kurucusu Babür Şah, Türk-Moğol kökenli bir hükümdar olup Timur ve Cengiz Han'ın soyundan gelmektedir. İşte Babür İmparatorluğu'nun kuruluşu, yükseliş dönemi, önemli olaylar, Türk tarihindeki yeri, bıraktığı eserler ve yıkılışı hakkında detaylar:
Babür imparatorluğu Kuruluşu
Babür İmparatorluğu, 1526 yılında Babür Şah'ın Panipat Savaşı’nda Delhi Sultanı İbrahim Lodi'yi yenmesiyle kuruldu. Babür, Hindistan’a ilk seferini 1519'da yapmıştı, ancak 1526’daki zaferiyle kalıcı bir güç olarak bölgeye yerleşti.
Babür, Hindukuş Dağları'nı aşarak Hindistan'a geldi ve stratejik zekası ile Delhi Sultanlığı'nı yıkarak Hindistan'ın büyük bir bölümünü kontrol altına aldı. Panipat zaferi, Babür İmparatorluğu'nun temellerini atmış ve yeni bir dönem başlatmıştır.
Babür imparatorluğu Yükseliş Dönemi
Babür Şah (1526-1530): Babür, kısa süren saltanatında kuzey Hindistan'da güçlü bir yönetim kurmaya çalıştı. Ancak henüz imparatorluk sağlam temeller üzerine oturmamıştı.
Hümayun (1530-1556): Babür'ün oğlu Hümayun, taht mücadelesi içinde zor zamanlar geçirdi. Şer Şah Suri tarafından Hindistan’dan sürülse de daha sonra geri dönerek imparatorluğu yeniden kurdu.
Ekber Şah (1556-1605): Ekber, Babür İmparatorluğu'nu zirveye taşıyan hükümdar olarak bilinir. Askeri fetihlerle topraklarını genişletti, Hindistan’ın büyük bir kısmını yönetimi altına aldı ve dini tolerans politikaları uyguladı. Ekber, Hindu ve Müslüman topluluklar arasında hoşgörüyü teşvik ederek imparatorluğu güçlendirdi.
Babür imparatorluğu Önemli Olaylar
1. Panipat Savaşı (1526): Babür’ün Delhi Sultanı İbrahim Lodi’yi yenmesi, Babür İmparatorluğu’nun kuruluşuna zemin hazırladı.
2. Chausa ve Kanauj Savaşları (1539-1540): Hümayun'un Şer Şah Suri'ye yenilmesiyle geçici olarak imparatorluğu kaybetti.
3. Hümayun’un Geri Dönüşü (1555): Hümayun, Afganistan’dan Hindistan’a geri döndü ve Delhi’yi yeniden ele geçirdi.
4. Üçüncü Panipat Savaşı (1761): Marathalar ve Afgan lider Ahmed Şah Dürrani arasındaki savaş, imparatorluğun çözülme sürecine girmesine katkıda bulundu.
Babür imparatorluğunun Türk Tarihindeki Yeri
Babür İmparatorluğu, Türk-İslam kültürünü Hindistan'a taşımış ve burada kalıcı bir etkide bulunmuştur. Türk, Fars ve Hint kültürlerini harmanlayarak mimaride, sanatta ve edebiyatta eşsiz eserler bırakmıştır. İmparatorluk, Osmanlı ve Timur İmparatorluğu gibi diğer Türk devletleri ile kültürel ve siyasi ilişkiler geliştirmiştir.
Babür imparatorluğunun Bıraktığı Eserler
1. Tac Mahal: Şah Cihan tarafından eşi Mümtaz Mahal için inşa edilen bu anıt mezar, Babür mimarisinin en ünlü örneklerinden biridir.
2. Kızıl Kale (Red Fort): Delhi’de yer alan bu kale, Şah Cihan döneminde inşa edilmiştir ve Babür İmparatorluğu’nun mimari ihtişamını yansıtır.
3. Babürname: Babür Şah tarafından yazılan bu eser, dönemin kültürü, coğrafyası ve siyasi olayları hakkında önemli bilgiler sunar.
4. Fatehpur Sikri: Ekber Şah tarafından yaptırılan bu şehir, Babür mimarisinin başyapıtları arasında kabul edilir.
Babür imparatorluğunun Yıkılışı
Babür İmparatorluğu’nun gerileme süreci, 18. yüzyılda Marathalar ve Afganlar gibi diğer yerel güçlerin yükselişiyle başladı. 1739'da İran hükümdarı Nadir Şah’ın Delhi’yi yağmalaması imparatorluğun zayıflığını gözler önüne serdi.
Son Babür hükümdarı Bahadır Şah II, 1857’deki Hint Ayaklanması’nın ardından İngilizler tarafından sürgüne gönderildi ve imparatorluk resmen sona erdi. Bu olay, Hindistan’daki İngiliz yönetiminin başlangıcını işaret eder.
Babür İmparatorluğu, askeri başarıları, kültürel katkıları ve etkileyici mimari eserleri ile tarih boyunca büyük bir etki bırakmış, Türk ve İslam tarihinin önemli bir parçası olarak anılmıştır.
Bugün ülkemizin Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızdan birisi, Babür İmparatorluğunu temsil etmektedir.
0 notes
yfs-t-t-2623 · 7 months ago
Link
0 notes
yfs-t-t-2623 · 8 months ago
Text
Kürt isyanları: Bedirhan Bey İsyanı - Ahmet ATAM
Tarihte Kürt isyanları Bedirhan Bey İsyanı: Sebepleri ve Sonuçları
0 notes
yfs-t-t-2623 · 8 months ago
Text
Osmanlı'dan günümüze Kürt isyanları - Ahmet ATAM
Osmanlı'dan günümüze Kürt isyanları
0 notes
yfs-t-t-2623 · 8 months ago
Text
Tumblr media
Tarihsel süreç içerisinde Kürt isyanları, Kürtlerin talepleri ve bu taleplerin sonuçları:
Geçtiğimiz yüzyıl içinde Kürdistan devleti kurma girişimleri, Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde siyasi, sosyal ve askeri birçok dinamikle şekillenmiştir. İşte bu süreçteki önemli gelişmeler ve sonuçlar:
Birinci Dünya Savaşı Sonrası (1918-1920):
Sevr Antlaşması (1920): Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılışı sonrası imzalanan antlaşmada, Kürtlere özerk bir devlet kurulması önerilmiştir. Ancak bu öneri, antlaşmanın uygulanamaması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte hayata geçirilememiştir. Kürt Milli Hareketleri: 1920'lerde bazı Kürt liderler, bağımsızlık talep eden hareketler başlattı. Ancak bu çabalar genellikle başarılı olamadı.1922'de İngilizlerin teşviki ile Irak'ta isyan başlatan Kürtler, ardından Kürdistan Krallığı ilan eden ederler,  Lozan sonrası İngiltere bölgeyi Petrol için işgal edince 22 aylık Kürt Krallığı da sona erer.
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi (1923-1938):
Şeyh Said İsyanı (1925): Bu isyan, Kürtlerin bağımsızlık ve özerklik taleplerini dile getirdi.  Şeyh Said İsyanı, 13 Şubat 1925 tarihinde Diyarbakır'ın Eğil ilçesinde başladı. İsyan kısa sürede yayılarak Bingöl, Muş, Bitlis, Elazığ ve Van illerini kapsadı. İsyancılar, devlet binalarını ele geçirerek, Türk memur ve askerlerini öldürdü. İsyanı bastırmak için hükümet, büyük bir askeri harekat başlattı. Hareketin komutanı, Atatürk'ün yakın arkadaşı olan İsmet İnönü'ydü. İnönü komutasındaki Türk ordusu, isyancıları kısa sürede mağlup etti. Şeyh Said İsyanı: Sonuçları Şeyh Said İsyanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra yaşanan en büyük isyandır. İsyanın bastırılmasıyla birlikte, Kürt milliyetçiliği büyük bir darbe almıştır.
Dersim İsyanı (1937-1938): Dersim bölgesindeki Kürt ve Alevi nüfus, merkezi hükümete karşı ayaklandı. İsyan kanlı bir şekilde bastırıldı ve bölgedeki birçok hain öldürüldü veya yerinden edildi.
Irak Kürdistanı:
1920'ler ve 1930'lar: Irak'ın kurulmasından sonra Kürtler, çeşitli özerklik taleplerinde bulundu. 1930'larda, Irak hükümetiyle bazı anlaşmalar yapıldı, ancak bu anlaşmaların uygulanması genellikle yetersiz kaldı. 1946-1947: Mahabat Kürt Cumhuriyeti, İran’ın kuzeyinde kısa ömürlü bir bağımsızlık denemesi oldu. Ancak İran hükümeti tarafından hızla bastırıldı.
Irak ile Saddam döneminde tek istedikleri Özerklik ve Kürtçenin ikinci resmi dil olması imtiyazlarına kavuştular,
Kürtler elbette bununla yetinmediler, İran-Irak savaşı çıktığında yeniden isyan edip (Saddam'a karşı) İran'ın yanında yer aldılar. Saddam ise Halepçe'de Kürtlere kimyasal gaz kullanarak katliam yaptı. Körfez savaşı esnasında da Amerika'yı desteklediler.
PKK'nın kuruluşu 1970'ler ve 1980'ler:
Irak'ta Kürt Özerkliği: 1970'te Saddam Hüseyin, Kürtlere özerklik tanıyan bir anlaşma yaptı. Ancak 1980'lerde İran-Irak Savaşı sırasında bu özerklik kaybedildi ve Halepçe katliamı gibi olaylarla Kürtler ağır bedeller ödedi.
Ardından: PKK'nın Kuruluşu (1978): Türkiye'de, Kürt hareketini silahlı mücadeleye dönüştüren PKK, 1984’te silahlı eylemlere başladı.
Körfez Savaşı ve Sonrası (1991-2003):
1991 Körfez Savaşı: Irak’taki Kürtler, savaşın ardından, Saddam Hüseyin’in iktidarına karşı ayaklandılar ve Irak'ın kuzeyinde fiili bir özerklik kazandılar. Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY): 2005’te Irak Anayasası ile Kürt bölgesi resmi olarak tanındı ve KBY kuruldu.
Suriye İç Savaşı (2011-günümüz):
Rojava'da Özerk Yönetim: Savaş sırasında, Suriye'nin kuzeyinde Kürtler, özerk Irak Kürdistan özerk bölgesinin ardından, PYD (Demokratik Birlik Partisi) liderliğinde, Rojava'da siyasi ve askeri yapı kurdu ve şimdide gözlerini kuzeye Türk topraklarına diktiler.
Kürtler dün de bu gün de Irak, Suriye, İran ve Türkiye topraklarının bir bölümünün Kürdistan Devleti olduğunu iddia eden bir ırkın fertleri, 
Bin yıldır Türk devletlerinin hüküm sürdüğü coğrafyanın adını dahi kabul etmiyor ve hatta Kürt sorununun çözümü için tüm sistemin Türk adından, dilinden ve bayrağından arındırılmasını talep ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyetinin Anadolu devleti adını almasını köşe yazılarında dile getiren kripto Kürtçülere de dikkat edilmesi gerek.
Kürtlere Son 25 yıldır eğitim, sağlık, yol, konut gibi her çeşit sayısız imkan sağlandı, Lakin gelinen noktada Türk düşmanı olarak yetişen yüz binlerce Kürt, genci ile, yaşlısı ile, kadını ile çocuğu ile, bugün Türkiye'nin istikbal ve istiklali için en büyük tehlike haline adım adım geldi yada getirildi, lakin anlaşılan o ki, hangi talebi karşılasan, ne versen de  yeterli olmadı ve olmayacak.
Açıkça yazalım artık.
Doğudan gelen her vatandaş batı illerinde hatta ilçelerinde her türlü iş yapabiliyorken, batıdan giden bir vatandaş doğuda lokanta bile açamaz, bir sorun varsa da artık bu sorun Kürt sorunu değil Türk sorunudur.
Kürtlerin istedikleri ve  Kürt sorunu dedikleri şey Türkiye'den toprak koparmaktır. 
Daha azı hiç bir şekilde onları memnun etmeyecektir. Irak ve Suriye örneği ortadadır.
Özerklik ve Federasyon talepleri Sonuçları ve bir Değerlendirme:
Tarihsel süreç içerisinde Kürtlerin bağımsızlık ve özerklik talepleri, bölgedeki etnik, siyasi ve tarihsel dinamiklerle sürekli bir çatışma içinde olmuştur. Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki Kürt hareketleri, zamanla farklı stratejiler benimsemiş olsa da, bağımsız bir Kürt devleti kurma hayallerinden vaz geçmemişlerdir.
Irak ve Suriye'yi, ABD güdümünde bölen ve parçalayan Kürt hareketi, artık gözünü Türkiye cumhuriyetine dikmiştir.
ABD ve batının gerek doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları ve gerekse Türkiye'deki Fırat ve Dicle'nin su kaynaklarına çökmek için uyguladıkları planda, ne yazık ki Kürtler vekalet savaşlarında batının paralı askeri olma rolüne, selden bir kütük kapma hevesi ile soyunmuş görünüyor.
Dolayısıyla artık bu sorun, ya kalıcı bir sulh ile ( Güçlendirilmiş mahalli idareler) çözülecek, Ya da pekte uzak olmayan bir zamanda, seçenek olarak tehciri de içeren kıyametin en beterini getirecektir.
Ahmet ATAM
1 note · View note
yfs-t-t-2623 · 8 months ago
Text
Tumblr media
Sosyalist Pantürkist Elitizm nedir ve Türkiye cumhuriyetinde uygulama olanağı bulsa nasıl bir Türkiye olurdu
Sosyalist Pantürkist Elitizm, Türk milletinin ve kültürünün üstünlüğünü ve birliğini savunurken aynı zamanda sosyal adalet ve eşitlik için de mücadele eden bir ideolojidir. Tarihsel olarak Türkiye'de sosyalist ve Turancı akımların bir arada var olduğu bilinmektedir. Türkiye'de sosyalist solun tarihi, 19. yüzyılda Osmanlı aydınlarının Avrupa'daki sosyalist hareketlerle tanışmalarıyla başlamıştır. Ancak bu dönemde sosyalist düşünce, yüzeysel ve eksik bir biçimde anlaşılmış, genellikle devrimci ve isyancı ruha hayranlık duyulmuştur. 20. yüzyılda sosyalist sol, hem İttihat ve Terakki hem de Cumhuriyet yönetimleri tarafından baskı görmüş, fakat siyasi, kültürel ve akademik alanlarda etkin olmayı sürdürmüştür.
0 notes
yfs-t-t-2623 · 8 months ago
Text
Tumblr media
Batı kültürüne ve Arap milliyetçiliğine yenik düşen Kadim Türk mitolojisi:
Kimdir Türk, milliyetçiliğin dahi İslamlaşma olarak öğretildiği bir ülkede öz değerlerimizi sürdürmek zor gerçekten. Zeus'u herkes tanır ama Kayra'yı sorarsan, "O kim?" derler, çünkü Kayra'yı bilmezler. Neredeyse her kadın Afrodit gibi olmayı arzular, peki neden erkekler sevdiklerini Ayzıt'a benzetmez? Çünkü Ayzıt'ı tanımazlar. Türk mitolojisinde kuğu kadar güzel olan Ayzıt varken, neden "Venüs'ten daha güzelsin" deriz? Gerçekten Türk müyüz acaba?
Türk mitolojisi
Türk mitolojisi, Türk bozkırlarında yaşayan toplulukların kültürünü, inançlarını ve hayal gücünü yansıtan zengin bir mirastır. Bu mitolojide tanrılar, doğa, yaşam ve insanlığın yaratıcısı, koruyucusu ve rehberi olarak kabul edilir. Türk mitolojisindeki en büyük ve en yüce tanrı Tengri'dir. Tengri, gökyüzünün ve tüm varlıkların tanrısı olarak bilinir. Tengri ile birlikte, Kayra Han, Ülgen, Erlik, Umay, Mergen, Kızagan gibi pek çok mitolojik tanrı bulunur ve bu tanrılar farklı alanlarda faaliyet gösterirler.
Örneğin;
Kayra Han evrenin yaratıcısı.
Ülgen iyilik tanrısı.
Erlik ölüm ve yeraltı tanrısı.
Umay bereket ve bekaret tanrıçası.
Mergen bilgelik tanrısı.
Kızagan savaş tanrısıdır.
Ak ana, yaşamın başlatıcı
Hera'yı bilmeyen yoktur? Peki, ya Ak Ana'yı kim bilir? Işıktan bedenini, taca benzetilen o zarif boynuzlarını? hayatın başlangıcına ruh vererek, yaşamın döngüsünü başlattığını ve de Akdeniz’de yaşadığını? Promethe'yi bilir, olmaya özeniriz., Oysa, Tanrı Ülgen, biri ak diğeri kara taşla gelerek, ateşi insanoğluna getirmiş ve öğretmiştir, Olimpos'u da biliriz elbet, Hani O Yunan Tanrılarının gökyüzündeki evini, Lakin, Altay Dağları'nda yaşayan, Türk Mitolojik Tanrılarından habersiziz!
Atlas' ı bilmeyen duymayan var mıdır? Hani, bütün Dünya'yı omuzlarında taşıyan, ama Ülgen’in dünyayı taşımaları için üç tane balık yarattığını, Okudukça ben de yeni öğrendim!, kendi mitolojimizi, kendi halk hikayelerimizi destanlarımızı tu kaka ettiğimizi, Soralım, Yunan Mitoloji' sinde ki, yeraltı Tanrısı kimdir? Hep bir ağızdan: Hades! Peki, Altay Türklerinin Erlik adlı, yer altı ve ölüm tanrısından kaç Türk haberdar! Oğuz Kaan'ı bilen var mı? Eh az biraz, Lakin, Herkül'ü, Ares'i, Achilles'i biliriz! Oğuz’a adını veren olduğunu, yaşamında kurdun korumasına, rehberliğine başvurduğunu? Oğuz kağan destanında Ay'ın Oğuz’u doğurduğunu?
Türk kültürüne ne oldu?
Kadim Türk kültürü, sekizinci yüzyıldan beri İslam adına önce Araplar, sonra resmi dili Farsça olan Selçuklular ve ardından Osmanlılar tarafından yok edilmiştir; hiçbir ulus kendi kültüründen bu kadar uzaklaştırılmamıştır. Hiçbir ulus, kendi çocuklarına İslamiyet'ten önce bir tarihimiz yokmuş gibi Arap kültürünü dayatmamıştır. Din, milli dilde öğretilmediği sürece, okuyan kişi ne okuduğunu anlamadıkça bu yabancılaşma devam edecektir.
Bahsedilen mitolojik kahramanlar, bu toprakların ürünü oldukları için unutulmamıştır. Göç ettiğimiz bu topraklara kendi kadim kültürümüzü taşıyamadığımız için, Alevilikte olduğu gibi, kültürümüzü Ali, Hüseyin gibi Arap kahramanların ardına saklanarak yaşatmak zorunda kaldık ve her gün bu duruma biraz daha saplanıyoruz.
Milliyetçiliğin bile İslamlaşma olarak öğretildiği bir ülkede, öz değerlerimizi yaşatmanın kolay olmayacağı maalesef aşikardır.
0 notes