Tumgik
zambakvekemik · 5 years
Photo
Tumblr media
105K notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
"rüzgârında ben;
alıştım zamanla, kendime çarpmaya."
emre aydın'ın bugünkü emre aydın olmasını sağlayan o efsanevi hikayesini hepimiz biliriz. bir kızı sever, ancak kız bir başkasıyla beraber olur hatta evlenir. biliyorsunuz. ya emre? bunca yılın ardından o da evlendi, e mutlu gibi de gözüküyor. ama mutlu mu? mutlu mu? bunca yıl kaleminden bile taşan o aşk düştü mü yakasından?
emre, biliyorum o bakışları. geçmiyor. geçmedi. hiç geçmez.
2 notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
hayatın en içten hissedildiği an o yüz yıllık şarkını ilk kez duymuşçasına kendini buluşundur. yahut o en sevdiğin yemeğin annenin elinin tadıyla olanını ezbere bilmene rağmen diline her değdiğinde tat alma yetisini yeni kazanmış gibi sevinişindir. ben hayatımın en içten hissettiğim anının, senin sesini son kez duyduğum an olduğunu bilmiyordum. hiç bilmedim. beynimin kıvrımlarını zorlayıp da o sesini duyamayana kadar bilemedim. bunca zaman bir gülüşünü bir bana seslenişini tutabilmiştim. sen gideli 1 yılı aştı. dereler taştı ama ben hâlâ yatışmadım. yatışamadım. sana üç kez sarılmışım onu bile hatırlayamamışım. üç. dilerim allah bir kez, sadece bir kez beni duymuş ve o üç kereyi hakkı saymıştır da sen benim uğruma da iyisindir.
3 notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
aramızdaki mesafe tam 200 kilometre azalmış. dile kolay 200 kilometre. bana kalırsa en az üç yüzyıl daha uzaklaştın. sen durmaksızın gidiyorsun. aralıksız gidiyor, mesafelerce uzuyorsun. benim boyum 160 bile değil ve olduğum yerde sayıyorum sana tutunduğumdan beri. sen gidiyorsun. aralıksız gidiyorsun. ve elimi etime atıyorum o an. gittikçe daha az evindesin.
gittikçe, daha az evindesin.
9 notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
bir şey diyeceğim ben harbiden mutlu olabileceğime nasıl inanmışım nasıl kanmışım nasıl bu yalana düşmüşüm? o ip koptu. son kurşun ateşlendi. en yüksekti düştüğün. bitti. gözünü daha ne şekilde açacaksın? etin yanmadı mı senin? cevap ver bana etin yanmadı mı diyorum. yandı. cayır cayır yandı o et. rendelenmedin mi sen kıyım kıyım kıyılmadın mı? senden geriye bir şey kaldı mı bi onu da söyle bana. senden kalmazken neye, nerenle inandın sen? gökten bir tokat inmedi o da inmesin. o da senin inanç imtihanındır zaten. sana bir gökten tokat inmedi sen kendini balkon demirine vurdun. sen o tütünleri şerbet gibi yutarken onun en hafif yerini bile rüzgâr okşuyordu. sen gözlerin dolu dolu bunca hasret kokan büyümüşlük kokan fotoğrafa bakarken onu kucaklayan o gök kubbeye teşekkür edip kafanı korkunçluk dolu pencerenden uzatmadın mı? sen ona şükretmedin mi sen utanmasan ona tapınmaz mısın? sen arlanmazsın. seni tükürdü sen tükürdün. seni çiğnedi sen diş geçirmeden yutmaya çalıştın. sana el değmedi sen kusmaya çalıştın. sen kanatıldın ama bir onu yapmadın. sen şu kadarcık çiziği bile atamadın. sen bırak etini, adının üstünü bile çizemedin. bak bakalım o çizikler nerende şimdi. sen önce yapıştığın balkon demirinden çek böğrünü. o kesikleri kapa bir tokat indir kendine en az gökten inmiş kadar güçlü. aç gözünü sonra. o gidiyor, olanca gücüyle uzaklaşıyor sen olduğun yerde sayıyorsun. bugün yine adının yazdığı duvarın önünde uyuyorsun, sana da iyi geceler.
5 notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
bak şimdi neden bahsedelim biliyor musun, gel otur, gel kanamazsın. otur bakayım. çay içer misin? içersin. ben içerim çünkü. hani diyor ya şair ahşabı kemiren de ahşaba dahildir. e bana söyleyecek bir şey kalmıyor ki. tek fark; sen içimi kemirmedin hiç. sen adının anlamı olan yağmuru dolu dolu yaşattın sel oldun içimde. hata bende biraz da. sel akıtmaya meyilliymiş içim değil mi? sen hayatım boyunca oradaymışsın çünkü. sen hayatım boyunca bir köşede beklemişsin. ben en yakın arkadaşımla kavgama ağlarken, anneme kapı çarparken, ne ara aldığımı fark etmediğim o sekiz kilo bedenime yerleşirken, lise sınavına girerken hep oradaymışsın. kusura bakma biraz abartacağım haddim olmayarak, tam ortasındaymışsın hayatımın. ben seni kalabalık sanarken bir sen öyle değilmişsin. ben kime sığınsam devasa bir çığ gibi üstüme düşerken sen beni karın tatlı soğuğuna alıştırarak boğdun. evet boğdun. sen beni diri diri gömdün. sen beni cayır cayır yaktın. güzel isminin anlamı yağmur da olsa artık onu kullanmak istemeyişimin sebeplerinden biri de bu. ben sen sigaranı söndürdüğün anda yanmışım. yanıyorum. bak bu benim ağrılı başım bak bunlar benim morluğu onca bakıma rağmen geçmeyen gözlerim bak bunlar benim ufak ama tütün kokan ellerim. bak bunlara, ayağımdaki bu izlerin hepsi sana gelirken oldu. göğsüme bak bi. bak. gördün mü o çizikleri, incelmiş damarları. gördün değil mi. gördün tabi. imzan var altında. sen büyüdüğünde on yaşındaydın. büyümek zorunda kaldığında on yaşındaydın. sen o günden beri büyümeyi kesmedin. o geniş omuzlarını yuva bildi acılar. allah geniş diye bir sürü şey koydu oraya, sen aralıksız büyüdün allah aralıksız yük koydu o genişleyen omuzlara. ben aralıksız dualarıma kattım seni. sen on sekiz oldun. sen kocaman oldun. sen on yaşından beri kocamandın. herkes senin bu anını sarıp sarmalasın, ben on yaşındaki o çocuğun gözlerini öpmeyi hiç kesmedim.
kemiğimdeki ağrıları da çözdüm. vallahi çözdüm. elindeki mumları sürte sürte yakışlarınmış bunca canımı yakan. söyle bakayım az da olsa yakabildin mi? bence yakamadın çünkü içimin üşümesi bir an geçmedi. bak yazdayız. hava otuz beş derece. incecik giyinmişim. atletimi hiç çıkarmam biliyorsun. çıkardım. öyle sıcak. ama sen o mumları bir türlü sürtüp yakamadın sevda'm. ben üşümeyi kesemedim. benim payıma düşen soğuk ölüm mü? sen sıcaktın. göğsüne dokunduydum. sıcacıktı. belimi sarmıştın. o da sıcacıktı. ben o sıcaklığın içime işler sanmıştım. nerden bileyim etimin yangısı olacağını. nerden bileyim. şu önümdeki çay şurama dökülse böyle yanmazmışım nereden bileyim. en sevdiğim yemeklerden biri ile hitap edeceğimi nereden bilebilirdim. hayır sen bilebilir miydin bir sebzeye anlam yükleyecek kadar özel olacağını?
bak unut hepsini unut.
unut.
şuna cevap ver. hiç daha fazla hayal kurmak için uykuya direndin mi? söyle bi bana direndin mi. öpmek değil sevişmek hiç değil. o başı göğsüne yatırma hayali için hiç uykuya direndin mi?
ben anlatamam sana. anlatamam. hiçbir toprağında gözüm olmayan bu dünyayı bir senin adımlarının anlamlı kıldığını anlatamam sana. anlatamam ki. yaz olsun saçın uzasın her telinin lülesi göğsümü gıdıklasın. ensemden ter aksın çarşafa kapı kapalı olduğu için sıcaktan nefes alamayalım o odada. ama bir an şikayet edersem şuradan şuraya da gidemeyeyim. anladın mı? sen benim toprağımsın. allah seni yaratmış, dökülen toprak tanelerinden de beni. bundan kısa bundan minyonum. sen koca bir toprak bense tanesi. anladın mı? anlamadın güzel çocuk. bir çay daha içer misin?
4 notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
büyümek zorunda kaldığımda on yaşındaydım demiştin bana. bunu duyduğumdan beri sana olan tüm bakışlarım anlam kazanmıştı bile. canım, cananım, içimin yağmuru. sen bu lafınla sel oldun. o günden beri gözlerimden taşmayı çok seviyorum. omuzları hep geniş biri olmuştun bunun da sebebi belliydi. on yaşından beri genişliyordu o omuzlar. öpsem de acısı kalksın diye düşündüğüm o omuzlar aralıksız büyüyor yıllardır. baban gibi olmak istiyordun, istiyor musun hâlâ? bilmem ki. itiraf etmek gerekirse baban hep bir nebze soğuk gelmişti bana. ya annen? zavallım. kılpayı kaçırmıştım yüzünü görmeyi ama olsun. senin kadar güzeldir eminim. sen aralıksız büyüyorsun. aralıksız. kocamansın artık bu dünyaya sığmazsın.
ama ben hâlâ on yaşındaki o çocuğun ellerini öpüyorum.
4 notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
şehrin bütün ışıkları söndüğünde, tüm kuşlar sustuğunda, asfalt bile uyuduğunda bir çift göz kapağı asla yer çekimine yenilmiyor. sen bilir misin biraz daha hayal kurmak için uyuyamamak nedir? sen bilir misin yüreğinde cayır cayır yanan insana sadece geceleyin kavuşabilmek nedir? sen bilir misin o sigara sadece bir izdir. sadece bir iz. senin üstümde el izin yahut dudak izin kalmadı can içim. senin bana bıraktığın tütününün izi kaldı. o tütünde çocukluğunun bütün acıları vardı.
5 notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
bir insanın kemiğinize sürttüğü mum alevinin verdiği soğukluğu başka hiçbir şeyin veremeyeceğini anladığınızda üstünüzde ip askılı atlet olması kadar şaşırtıcı olmuyor her şey. dinlediğiniz her şarkının size onu hatırlatması nefes almak kadar sıradanlaşmış oluyor çünkü çoktan. gözünüzün altındaki morluğu öpüp öpüp başınıza koyarken bileğinizden tişörtünüze sıçramış bir damla kanı annenize reçel döküldü diye yutturuyorsunuz. annenize bir şeyleri yutturmak zorunda kalacağınız kadar tek bırakılıyorsunuz. rujunuzun kızıllığı her geçen gün artıyor çünkü iyi hissediyorsunuz. iyi hissediyorsun. iyi hissedeceksin. iyi hissetmek zorundasın. iyi. sür o ruju. taşırma sakın. sakın. çok iyi biliyorsun çünkü. çok iyi biliyorsun. etine yapışmış o kırmızı ruju sürmezsen çevrendeki en sıradan insandan bile "ne'n var?" sorusunu duyacağını biliyorsun çünkü. eşşek gibi sürüyorsun. eşşek gibi sürüyorsun çünkü o en sıradan insanın dilinden dökülecek birkaç şey zihnine mıhlanmış adamı yeniden canlandıracak beyninde. sanki siliniyor da bir an, duymak istemiyorsun. neyin egosu bu, neyin bencilliği? bana bak kızım sen aptal mısın, aştığını mı sandın? kemik diyoruz lan burada, kemik. o yaktığın sigaranın her bir külü diyoruz. git yıka elini yüzünü. ama dikkat et. dikkat et o rujun silinmesin. sakın.
4 notes · View notes
zambakvekemik · 6 years
Text
İçimin ağrısı bir an terk etmiyordu beni. Çok soğuktu, çok karanlıktı. Ben asla ısınamayacaktım. Asla. Ölümüm bile soğuk olacaktı. Emindim. Benim hiçbir zaman dünyada gözüm olmamıştı. Hiçbir zaman. Bir kare toprağını istememiştim, bir kare gökyüzüne muhtaç kalmış yine de istememiştim. Bir yudum suyunu aramış, temizini hiç bulamamış, sövmemiştim. Bir soluk nefes aramıştım, kesintisiz alamamıştım, dövünmemiştim. Bir karanlıkta uyuyamamıştım, gün aydınlanırken yenilmişti hep bedenim. Bir anlık güneşe mahrum kalmış yine de direnmiştim. Beklemiştim. Ben bir tek, bir insanı istemiştim. Bir tek o beni isyan ettirmişti.
5 notes · View notes