hlnmuzikbilisimm
hlnmuzikbilisimm
İsimsiz
5 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
hlnmuzikbilisimm · 6 years ago
Text
İyi akşamlar :)
Blog’ uma bir öğütle başlamak istiyorum. O da şu ki : hiçbir şeyi denemeden önyargılı olmayın. Bunu neden mi söylüyorum? Birazdan bahsedeceğim kitaba karşı büyük bir önyargım vardı ve okumamak için uzun süre direndim. Sonra bir gün elime aldım ve biraz kurcaladım. İlgimi çektiğini fark edince kitaba başladım ve önyargımla beraber rafa koyduğum kitap bir anda elimden düşmez oldu. 
İlkokulu ve ortaokulu oldum olası sevmemişimdir. 50 kişilik sınıflarda 6-7 saat boyunca oturup can sıkıcı dersleri dinlerdim (veya dinliyormuş gibi yapardım) . Derslerin hiçbir ilgi çekici yanı yoktu çünkü bize hep bir şeyler ezberletildi. Uygulamalı olarak görmemiz gereken dersler bile metinden okutulur geçilirdi. Sonra da günlerce ezberler yapar, hiçbir yararı olmayan o sınavlardan yüksek puanlar almaya çalışırdık. En yüksek puanı alan kendini en zeki sanardı halbuki en zeki  olan değil en çok şey ezberleyen oydu :) Şimdi bahsedeceğim kitapta bunu özetleyen harika bir cümle var : ‘’Standartlaştırılmış sınavlar kalıcı öğrenmeyi mi ölçüyor, yoksa standartlaştırılmış sınava girme becerisini mi ? ‘’ 
Salman Khan, Dünya Okulu kitabında bize eğitimdeki yanlışları, nasıl daha verimli bir eğitim alınacağını, herkesin eşit şartlarda alabileceği, maddi ayrımlar gözetilmeden her kesimden insanın ulaşabileceği bir eğitimin nasıl olabileceği hakkında çok şey anlatıyor. Anlatmakla kalmayıp bunu bir proje haline getiriyor. Vereceği eğitimin herkese ulaşabilmesi için de teknolojiyi kullanıyor tabi ki. Bu eğitim yolculuğuna kısa videolar çekerek başlıyor ve bir bakıyor ki 3-4  öğrencisi varken bir anda milyonlara ulaşıyor. Neden mi ? Çünkü Salman Khan tamamen öğretmeye odaklanıyor, zaman kavramı yok, ezber yok, öğrenciyi zorlama yok, sınav korkusu yok. ‘’İnternette sınıf duvarlarıyla, dersin ne zaman biteceğini dikte eden zillerle, ya da devletçe belirlenmiş müfredatlarla sınırlı değiliz.’’ Cümlesinde ne kadar doğru ve verimli bir eğitim hedeflediğini açıklıyor. Salman Khan’ın kurduğu Khan Academy sayesinde küçük-büyük, zengin-fakir her insan birçok bilgi öğreniyor. Ezberlemiyor, öğreniyor. Salman Khan’ın hedefi de buydu . Ezber değil, öğrenme. Öğrenciyi aktif kılma, öğrenciyi düşünmeye yöneltme, dersleri öğrenciye sevdirme ve öğrencinin eğlenerek öğrenmesini sağlama. Şu an milyonlar Khan Academy’ i izliyor. Küçük bir fikrin nasıl büyük bir projeye dönüştüğünün kanıtı bu. Ve bir kanıt da şu ki, Bill Gates bile çocuğuna Khan Academy derslerini izletiyormuş. 
Khan Academy’nin en önemli özellikleri: bir kere zaman kavramı yok. Doğal olarak dersi bitirme telaşı, odaklanma problemi, sıkılmak bunalmak da yok. Kitapta da bahsedildiği gibi bir insanın odaklanma süresi 10-18 dakikaymış. Ve şimdiki eğitim sisteminde 40 dakika boyunca ders dinlemek zorunda kalıyoruz. 2. özellik ise ücretsiz olması. Herkes maddi olarak aynı şartlarda yaşamıyor maalesef ve kendi ülkem için konuşacak olursam kitaplar çok pahalı. Ama Salman Khan bize ücretsiz eğitim fırsatını sunuyor. 3. özellik Salman Khan’ın video çekerken yüzünü göstermemesi. Kamera tahtaya dönük ve tamamen yazılan şeyleri görüyoruz. Kitapta bununla ilgili birkaç şey söylemiş. İnsanlar ders anlatan kişinin mimiklerine, hareketlerine odaklanıyormuş ve dikkat kısa süre de olsa dağılıyormuş. Salman Khan bunu çok iyi düşünmüş ve bu yüzden videolarda yüzünü değil tahtayı gösteriyor. 
Geleceğin müzik eğitimcisi olarak, bu kitaptan kendime çok fazla pay aldım. Ve kesinlikle aynı sistemi uygulayacağım öğrencilerime. Çalgı ve ses eğitimi dersleri uygulamalı olarak veriliyor fakat müzik tarihi gibi dersler ezbere dayalı ne yazık ki. Müzik tarihi dersini, daha eğlenceli ve öğretici hale getirmek için videolar izlettirilebilir. Sürekli metin okumak öğrencinin gözünde pek fazla şey canlandırmaz fakat görsellik olursa öğrenci daha iyi kavrayabilir. Mesela müzik tarihi dersinde Barok Dönem anlatırken : ‘’ Barok dönemde Trill’lere çok yer verilmiş’’ dedikten sonra bu Trill’leri uygulamalı olarak göstermeliyiz ki öğrenci daha iyi anlasın. Ve bunun yanında tabi ki öğrenciyi sıkmadan, sınavla sınamadan tamamen öğrenmesine odaklı şekilde eğitim vermeliyiz.
Dünya Okulu her eğitimcinin okuması ve kendine pay edinmesi gereken bir kitap. Türkiye’ nin eğitim sistemi maalesef henüz bu yönde bir gelişme göstermedi. Hedef üretici bireyler yetiştirmek değil ne yazık ki. Fakat biz geleceğin öğretmenleri kendimizi bu sisteme tutsak etmemeliyiz. Kitaptaki önemli bir sözle bitireceğim Blog’umu.
‘‘Düşünceye dayanmayan bilgi emek kaybıdır, bilgiye dayanmayan düşünce ise tehlikelidir. ‘‘ -Konfüçyüs
1 note · View note
hlnmuzikbilisimm · 6 years ago
Text
DÜNYA OKULU KİTAP ANALİZİM
İyi akşamlar :)
Blog’ uma bir öğütle başlamak istiyorum. O da şu ki : hiçbir şeyi denemeden önyargılı olmayın. Bunu neden mi söylüyorum? Birazdan bahsedeceğim kitaba karşı büyük bir önyargım vardı ve okumamak için uzun süre direndim. Sonra bir gün elime aldım ve biraz kurcaladım. İlgimi çektiğini fark edince kitaba başladım ve önyargımla beraber rafa koyduğum kitap bir anda elimden düşmez oldu. 
İlkokulu ve ortaokulu oldum olası sevmemişimdir. 50 kişilik sınıflarda 6-7 saat boyunca oturup can sıkıcı dersleri dinlerdim (veya dinliyormuş gibi yapardım) . Derslerin hiçbir ilgi çekici yanı yoktu çünkü bize hep bir şeyler ezberletildi. Uygulamalı olarak görmemiz gereken dersler bile metinden okutulur geçilirdi. Sonra da günlerce ezberler yapar, hiçbir yararı olmayan o sınavlardan yüksek puanlar almaya çalışırdık. En yüksek puanı alan kendini en zeki sanardı halbuki en zeki  olan değil en çok şey ezberleyen oydu :) Şimdi bahsedeceğim kitapta bunu özetleyen harika bir cümle var : ‘’Standartlaştırılmış sınavlar kalıcı öğrenmeyi mi ölçüyor, yoksa standartlaştırılmış sınava girme becerisini mi ? ‘’ 
Salman Khan, Dünya Okulu kitabında bize eğitimdeki yanlışları, nasıl daha verimli bir eğitim alınacağını, herkesin eşit şartlarda alabileceği, maddi ayrımlar gözetilmeden her kesimden insanın ulaşabileceği bir eğitimin nasıl olabileceği hakkında çok şey anlatıyor. Anlatmakla kalmayıp bunu bir proje haline getiriyor. Vereceği eğitimin herkese ulaşabilmesi için de teknolojiyi kullanıyor tabi ki. Bu eğitim yolculuğuna kısa videolar çekerek başlıyor ve bir bakıyor ki 3-4  öğrencisi varken bir anda milyonlara ulaşıyor. Neden mi ? Çünkü Salman Khan tamamen öğretmeye odaklanıyor, zaman kavramı yok, ezber yok, öğrenciyi zorlama yok, sınav korkusu yok. ‘’İnternette sınıf duvarlarıyla, dersin ne zaman biteceğini dikte eden zillerle, ya da devletçe belirlenmiş müfredatlarla sınırlı değiliz.’’ Cümlesinde ne kadar doğru ve verimli bir eğitim hedeflediğini açıklıyor. Salman Khan’ın kurduğu Khan Academy sayesinde küçük-büyük, zengin-fakir her insan birçok bilgi öğreniyor. Ezberlemiyor, öğreniyor. Salman Khan’ın hedefi de buydu . Ezber değil, öğrenme. Öğrenciyi aktif kılma, öğrenciyi düşünmeye yöneltme, dersleri öğrenciye sevdirme ve öğrencinin eğlenerek öğrenmesini sağlama. Şu an milyonlar Khan Academy’ i izliyor. Küçük bir fikrin nasıl büyük bir projeye dönüştüğünün kanıtı bu. Ve bir kanıt da şu ki, Bill Gates bile çocuğuna Khan Academy derslerini izletiyormuş. 
Khan Academy’nin en önemli özellikleri: bir kere zaman kavramı yok. Doğal olarak dersi bitirme telaşı, odaklanma problemi, sıkılmak bunalmak da yok. Kitapta da bahsedildiği gibi bir insanın odaklanma süresi 10-18 dakikaymış. Ve şimdiki eğitim sisteminde 40 dakika boyunca ders dinlemek zorunda kalıyoruz. 2. özellik ise ücretsiz olması. Herkes maddi olarak aynı şartlarda yaşamıyor maalesef ve kendi ülkem için konuşacak olursam kitaplar çok pahalı. Ama Salman Khan bize ücretsiz eğitim fırsatını sunuyor. 3. özellik Salman Khan’ın video çekerken yüzünü göstermemesi. Kamera tahtaya dönük ve tamamen yazılan şeyleri görüyoruz. Kitapta bununla ilgili birkaç şey söylemiş. İnsanlar ders anlatan kişinin mimiklerine, hareketlerine odaklanıyormuş ve dikkat kısa süre de olsa dağılıyormuş. Salman Khan bunu çok iyi düşünmüş ve bu yüzden videolarda yüzünü değil tahtayı gösteriyor. 
Geleceğin müzik eğitimcisi olarak, bu kitaptan kendime çok fazla pay aldım. Ve kesinlikle aynı sistemi uygulayacağım öğrencilerime. Çalgı ve ses eğitimi dersleri uygulamalı olarak veriliyor fakat müzik tarihi gibi dersler ezbere dayalı ne yazık ki. Müzik tarihi dersini, daha eğlenceli ve öğretici hale getirmek için videolar izlettirilebilir. Sürekli metin okumak öğrencinin gözünde pek fazla şey canlandırmaz fakat görsellik olursa öğrenci daha iyi kavrayabilir. Mesela müzik tarihi dersinde Barok Dönem anlatırken : ‘’ Barok dönemde Trill’lere çok yer verilmiş’’ dedikten sonra bu Trill’leri uygulamalı olarak göstermeliyiz ki öğrenci daha iyi anlasın. Ve bunun yanında tabi ki öğrenciyi sıkmadan, sınavla sınamadan tamamen öğrenmesine odaklı şekilde eğitim vermeliyiz.
Dünya Okulu her eğitimcinin okuması ve kendine pay edinmesi gereken bir kitap. Türkiye’ nin eğitim sistemi maalesef henüz bu yönde bir gelişme göstermedi. Hedef üretici bireyler yetiştirmek değil ne yazık ki. Fakat biz geleceğin öğretmenleri kendimizi bu sisteme tutsak etmemeliyiz. Kitaptaki önemli bir sözle bitireceğim Blog’umu.
‘‘Düşünceye dayanmayan bilgi emek kaybıdır, bilgiye dayanmayan düşünce ise tehlikelidir. ‘‘ -Konfüçyüs
1 note · View note
hlnmuzikbilisimm · 6 years ago
Text
Merhaba müzikseverler🧚🏻‍♀️Bir şeyler ögrenmenin birçok yolu vardır değil mi ? Mesela oyunlar. Çünkü bence öğrenmenin en güzel yolu eğlenerek öğrenmektir. Ve Play Store bize bu imkanı sunmuş, müzikseverlerin çok hoşuna gidecek bir uygulama tasarlamış. Uygulamanın adı Rhythmic Village. Oyunun ücretli olmasi gibi bir dezavantajı var ben bu yüzden oyunu indirmedim ve demosunu oynadım. Oyun çok sevimli çizgi karakterlerle süslenmiş ve eminim cocukların dikkatini fazlasıyla çekecektir. Oyunun amacı ritim duygusunu geliştirmek, notaların vuruş değerlerini öğretmek. Birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik, onaltılık gibi notaların vuruş sürelerini pratikler yaptırarak öğretiyor. Oyunun seslendirmesi de çok iyi. Her bir nota için farklı heceler söyleniyor. Ve hem görsel olarak notaların vuruş değerlerini öğrenirken hem işitsel olarak öğreniyoruz. Özellikle çocukların müziğe başlangıcı için çok yararlı olabilecek bir program. Yalnız programın türkçe versiyonu olmaması bir dezavantaj. İngilizce bilmek gerekiyor ama çok da gerekmiyor aslında müziğin dili bir nasıl olsa☺️ İngilizcem olmamasına rağmen oyunu gayet iyi anladım ve müzikle ilgilenenlere öneriyorum. Kolay gelsin🧚🏻‍♀️🙋🏻‍♀️
Tumblr media
Tumblr media
0 notes
hlnmuzikbilisimm · 6 years ago
Text
Desibel ve Frekans
Herkese iyi akşamlar :)
Müzik teknolojilerinden bahsettiğim bloguma başka bir konuyla devam edeceğim. Bu blogumda öncelikle desibelin ve frekansın kısa bir açıklamasını yapacağım. Daha sonra bu gün yaşadığım alanda hangi seslerin frekansların ve desibellerini ölçtüğümü ve bunları ölçerken hangi uygulamayı kullandığımı açıklayacağım.
DESİBEL (dB)
Desibel, ses seviyesini ölçmek için kullanılır. Kısaca dB olarak yazılır. Duyabileceğimiz en düşük ses 0 desibel olarak kabul edilir. Desibeller, logaritmik olarak artar veya azalır. Yani 20 dB, 10 dB’den 10 kat daha şiddetlidir. Birkaç desibel örneğini paylaşacağım sizlerle.
0 dB Insan kulaginin duyabilecegi en düsük ses 30 dB  fısıltı 50 dB yağmur düşüşü, sessiz ofis, buzdolabi, havalandirma 60 dB bulaşık makinesi, dikiş makinesi, normal bir konuşma. 70 dB yoğun trafik, elektrikli süpürge, saç kurutma makinesi 80 dB çalar saat, metro fabrika gürültüsü 90 dB tıraş makinesi, kamyon trafigi, çim biçme makinesi 100 dB kar aracı ,çöp kamyonu, müzik seti 110 dB rock konseri,elektrikli testere 120 dB uçağın havalanışı, gece klübü 130 dB delici çekiç 140 dB Av tüfeği, hava hücum uyarı sistemi 180 dB roket fırlatıcısı
Tumblr media
Desibel ölçmek için Google Play’ den indirdiğim Sound Meter uygulaması işime yaradı. Ücretsiz bir uygulama.
Bu gün Sound Meter ile çevremdeki seslerin desibellerini ölçmeye çalıştım. Ölçtüğüm ses ile, telefonum arasında yaklaşık 1 metrelik bir mesafe vardı.
Banyo musluğu 56 dB
Oda arkadaşımın öksürük sesi 61 dB
Şişedeki suyun çalkalanma sesi 43 dB
Deodoranttan çıkan gazın sesi 45 dB
Canlı müzik çalan bir kafe 70 dB
Ütü 33 dB
FREKANS (Hz)
Saniyede oluşan titreşim sayısı sesin frekansıdır. Hertz ile ifade edilir. Ses boşlukta yayılmaz. Çünkü titreşen bir cismin sıkışıp genleşmesine yol açabilecek atom ya da molekül gibi tanecikler yoktur. Ses oluşabilmesi için titreşim gerekir. İşte bu titreşimlere frekans diyoruz.  İnsan kulağı teorik olarak 20 Hz ile 20000 Hz arasını duyar. Sınıfımızda bunu deneyerek gördük. 20 Hz bir sesi hiçbir öğrenci duyamadı.  Hayvanlar, insanların duyamadığı ses frekanslarını dahi algılayabilirler. Örneğin fillerin ayağında çok alçak frekansları algılayan doğal alıcılar vardır.
Tumblr media
Bu gün desibellerini ölçtüğüm seslerin frekanslarını Google Play’ den indirdiğim Frequency Counter sayesinde ölçtüm.
Banyo musluğu 9192  Hz
Oda arkadaşımın öksürük sesi 1757 Hz
Şişedeki suyun çalkalanma sesi 1757 Hz
Deodoranttan çıkan gazın sesi 1988 Hz
Canlı müzik çalan bir kafe 1190 Hz
Ütü 249 Hz
0 notes
hlnmuzikbilisimm · 6 years ago
Text
Kullandığım Müzik Teknolojileri🎶🎹🎤
Heeeelloooo😝🙋🏻‍♀️
Blog'uma hoşgeldiniz müzikseverler.. Ben de sizin gibi bir müzikseverim ve aynı zamanda Gazi Üniversitesi Müzik Ana Bilim Dalı Lisans 1 öğrencisiyim. 
Müzikte kullanılan teknolojiler ile ilgili bilgilerimi size aktarmak için buradayım. Hadi başlayalım.
Günümüzde teknolojinin yeri çok büyük ve hayatımızın hemen hemen her alanında teknolojiyi kullanıyoruz. Bu teknoloji müzik için de geçerli tabii ki. Müzik teknolojileri sayesinde kolaylıkla ve hızlı bir şekilde besteler yapabilir, yaratıcılığımızı geliştirebilir ve müzikte çok daha aktif olabiliriz.
Şimdi gelelim benim kullandığım müzik teknolojilerine
1- Sibelius
Sibelius, nota yazmak ve bu notaları kaydetmek için çok kullanışlı bir program. Ayrıca kaydettiğiniz parçaları dinleyebilirsiniz de. Kullanımı biraz zor fakat internette kullanımıyla ilgili videolar yer alıyor. Bakabilirsiniz
Tumblr media
2-MuseScore
Bu program da bir nota yazım programı. Yazdığınız notaları paylaşabilir ve başka insanların paylaştığı notaları inceleyebilirsiniz. Benim bu programı kullanma amacım, çok severek dinlediğim yabancı müziklerin piyano notalarını bulmaktı. Mesela Adele'in şarkılarının piyano notalarını bulup çalıyordum ve çok çok keyifliydi.
Tumblr media
3- MusicMakerJAM
Çok basit ve eğlenceli bir müzik yapma programı. Yaratıcılığı geliştirmeye yardımcı olur ve bu programda çok keyifli mixler yapabilirsiniz. Rock, Elektro veya Jazz müziğe ilgisi olan arkadaşların ilgisini çekebilir. Stres atmak ve eğlenmek isteyenler için de iyi bir seçim.
Tumblr media
4- Spotify
İçinde 30 Milyon küsür müzik bulunan bir uygulama. Aradığınız her müziği rahatça bulabilirsiniz bu programda fakat internetinizin olması şart. Maalesef internet olmadan çalışmayan bir uygulama. Ve müzik arasında çıkan reklamlar da bir hayli can sıkıcı. 
Tumblr media
5- Metronome Beats
Her müzisyenin vazgeçilmezi olması gereken bir metronom uygulaması. Metronom, sabit bir ritim elde etmemizi sağlar ve enstrümanımıza çalışırken çaldığımız parçanın aynı ritimde ve eşit duyulması bence çok önemli. Bu uygulama 5 yıldır telefonumda yüklü ve çok memnunum. Enstrümanımraki başarımın büyük bir kısmını bu metronoma borçluyum. Ritim problemimi ortadan kaldırıyor ve beni disiplinli çalışmaya teşvik ediyor. 
Tumblr media
6- Diyapazon
Enstrümanların akort edilmesi için kullanılan bir araç. Metal ve çatalımsı bir görünümü var. Bu diyapazon titreştiğinde La sesini temiz ve doğru şekilde verir. Siz de bu sesi alarak enstrümanınızı doğru şekilde akort edebilirsiniz.
Tumblr media
Geçmişte ve şimdi kullandığım müzik teknolojileri bunlardı. Şimdi gelelim gelecekte hangi müzik teknolojilerini kullanabileceğime. 
Ekonomik durumu orta halli, akdeniz  taraflarında bir ortaokulda hayal ediyorum kendimi. Okulun küçük bir konser salonu var ve yıl sonunda öğrencilerimle güzel bir koro dinletisi yapmak istiyorum. Bunun için kullanmam gereken müzik teknolojileri de var tabiki. Şimdi sizlere çocuk korosu kurmak ve konser vermek için hangi teknolojilere ihtiyacınız olacağını anlatacağım.
1- Sibelius ve Ses Kartı
 Bir ortaokulda olduğum için enstrümanı ile eşlik edebilen birini bulmak biraz zor olabilir bu yüzden teknoloji sayesinde aslında koroya eşlik eden biri varmış gibi olacak. Nasıl mı ? Tabiki Sibelius programı ve bir Ses Kartı sayesinde. Koroma bir piyanonun eşlik etmesini istiyorum ve Sibelius programı sayesinde bir piyano eşliği yazabilirim. Yukarıda da anlattığım üzere bu nota yazım programı sayesinde notaları yazabilir,düzenleyebilir ve dinleyebiliriz. Daha sonra bu eşliği bir ses dosyası haline getiririm ve bunu korom için bir altyapı olarak sunarım. 
Tumblr media
2- Koro Mikrofonu
Mikrofonlar sesi daha geniş alana, daha uzağa yaymaya yarar. Bir başka adı Geniş Alan Mikrofonudur. Solo için Kondansör Mikrofon gerekir ama koroda sesi daha geniş alana yaymak için koro mikrofonu kullanmak gerekir. Ve koro esnasında bir korist detone olursa bile bu mikrofonda duyulmaz. Bu yönden de çok avantajlı olduğunu söyleyebilirim.
Tumblr media
3 - Anfi
Bir diğer adı Amplifikatör olan bu araç elektronik sinyalleri düzenlemeye veya arttırmaya yarar. Hoparlör vb. cihazlardan çıkışını sağlamak istediğimiz tüm sistemler için kullanabiliriz.
Tumblr media
4- Hoparlör
Hoparlörler elektrik sinyallerini insanların duyabileceği ses sinyallerine çevirir. Sesi daha geniş kitlelere duyurur.  Fransızca  ‘’haut-parleur’’ sözünden gelirmiş anlamı ise ‘’yüksek konuşur’’ demekmiş.
Tumblr media
Bir öğretmen olsaydım ve bir koro oluştursaydım kullanacağım teknolojiler bunlar olurdu. Teknolojinin hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığını, bu blogumu hazırlarken bir kez daha anladım. Mesela ses kartından bahsettiğim. Kocaman piyanonun küçücük bir ses kartına sığabildiğini öğrendiniz. Bu küçük örnek bile, bizlere teknolojinin gücünü gösteriyor. Umuyorum ki bilgilendirici olmuşumdur. Hoşça kalın. :)
1 note · View note