#c: tuncay | Explore Tumblr posts and blogs

aykutiltertr · 1 year ago

Video

youtube

Dönsen Bile - Seda Sayan ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Disko Fantezi) ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/ki6loVU5hq4 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Dönsen Bile - Seda Sayan ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Disko Fantezi) Dönsen Bile (Poios Se Pire Apo Mena) (söz: Ülkü Aker - müzik: Yannis Markopoulos) Em C Bm Am D Am G Aşkından paramparça bir kalbi taşıyorum C Am G D Em C Bm Gittiğin günden beri sanma ki yaşıyorum Em C Bm Am D Am G Seni bana sorana haberim yok diyorum C Am G D Em C Bm Şimdi nerde kimlesin bilmek istemiyorum Em Dönsen bile dönsen bile D Bulamazsın beni bende C Araya ayrılık girmiş Am C Bm Sen nerdesin ben nerede x2 Em C Bm Am D Am G Gözlerimden hayalin, yağmur yağmur geçiyor C Am G D Em C Bm Şimdi bensiz günlerin, söyle nasıl geçiyor Seda Sayan Doğum Aysel Gürsaçer 30 Aralık 1962 (61 yaşında) Eyüpsultan, İstanbul, Türkiye Vatandaşlık Türkiye Eğitim Çemberlitaş Kız Lisesi Meslek Şarkıcı · oyuncu · sunucu Etkin yıllar 1978-günümüz Evlilik Rıdvan Kılıç (e. 1987; b. 1987) Sinan Engin (e. 1990; b. 1995) Soner Yapcacık (e. 1998; b. 1999) Tuncay Kıratlı (e. 2000; b. 2001) Gökhan Şükür (e. 2004; b. 2005) Onur Şan (e. 2008; b. 2010) Çağlar Ökten (e. 2022) Partner(ler) Mahsun Kırmızıgül (1995-1997) Nihat Doğan (2005-2007) Çocuk(lar) Oğulcan Engin (d. 1990) Müzikal kariyeri Tarzlar Fantezi Çalgılar Vokal Müzik şirketi HarikaUzelliÇınarDestanYaşarPrestijÖzbirAvrupaSonSeyhanErcoDMCPoll Resmî site sedasayan.com.tr Aysel Gürsaçer (d. 30 Aralık 1962, İstanbul), bilinen adıyla Seda Sayan, Türk şarkıcı, oyuncu ve sunucu. Şarkıcılık ve oyunculuk kariyerinin ardından televizyon sunuculuğuyla öne çıktı ve başta Sabahların Sultanı Seda Sayan olmak üzere çeşitli programların sunuculuğunu üstlendi. İlk yılları Seda Sayan, 30 Aralık 1962'de İstanbul, Eyüpsultan'da doğdu. Şarkıcılığa düğün salonlarında başladı. Sonra uvertür olarak küçük gazinolara geçti. Assolist Cemal Coşar ile bir dönem şan çalıştı. Sevgilisi organizatör Turgut Akyüz'ün Stardust kulübünde assolist oldu. Uzun süre "b" sınıfı gazinolardan Gülizar'da assolistlik yaptı. Dönemin büyük assolistlerin çok yüksek ücret taleplerine kızan Fahrettin Aslan tarafından, Harika Avcı'yla birlikte bir süre ders aldırılıp dönemin en büyük gazinosu Maksim Gazinosu'na assolist olarak çıktı. Böylece ilk kez ciddi müzik eğitiminden gelmeyen assolistler dönemi başladı. Fahrettin Aslan'a Seda Sayan'ı tavsiye eden film yapımcısı Türker İnanoğlu'ydu. Diskografi Albümler 1983: Yandı Pilav Tavası (Aysel Gül adıyla) 1985: Anılarım 1987: Seda Sayan'la Başbaşa 1989: Seviyor musun? 1990: 80'li Yıllar (Nejat Alp ile birlikte) 1990: Ya Benim Olursun 1991: Git Demesi Kolay 1992: İşte Seda Sayan 1993: Yeter ki İste 1994: Vız Gelir Her Şey 1996: Ah Geceler 1997: Sensizliğe Yanarım 1999: Ben Sana Demedim mi? 2001: Var Mısın? 2004: Sıkı Sıkı 2005: Bebeğim 2007: Gecelerce Ağlarsın Unutma 2009: Aşkla 2012: Seda Sayan 2012 EP'leri 2014: Hatıran Yeter 2017: Seni Seviyorum Tekliler 2011: İftira 2012: Yağmur Altında Eriyorum 2016: Karagözlüm Ölesim Var 2017: Tabi Tabi 2018: Milletin Duâsı (çeşitli sanatçılar ile birlikte) 2019: Son Sözüm 2019: Üzülme (Aşkın'ın Şarkıları) 2019: Keten Helva (Sergio Gürlek ile birlikte) 2020: Düşerim 2020: Gerçek��i Ol (Ferat Üngür ile birlikte) 2021: Gel Günaha Girelim (Alper Atakan ile) 2022: Bak Gör 2022: Bin Dereden Su Getirsem 2023: Manidar (Çağlar Ökten ile) 2023: Gör Bak (Alaaddin Ergün ile) 2023: Narin Yarim 2024: Benim Seni Görmem Lazım 2024: Acı Veriyor Filmografisi Yıl Yapım Rol Notlar 1983 Yorgun Seda 1984 İmparator Nevin 1986 Saide Güzide 1993 Üç İstanbul Geceler Seda 1997 Sırtımdan Vuruldum Gülnaz 1999 Evimiz Olacak mı? Filiz 2002 Reyting Hamdi Kendisi Konuk oyuncu Hastayım Doktor Bihter Can 2004 Yabancı Damat Kendisi Konuk oyuncu 2005 Hababam Sınıfı 3,5 Deli Bedriye 2007-2008 Fedai Yıldız Akar 2008 Akasya Durağı Kendisi Konuk oyuncu 2012 İkizler Firarda Biletci 2018 Jet Sosyete Kendisi 20. bölüm 2022 Doğu Demirkol ile Alelade Show Kendisi Konuk Sunuculuk Seda - Osman Show, Kanal 6 Yılbaşı Özel, atv (31 Aralık 1994) Yetiş Bacım, TGRT Mahalleler Yarışıyor, TGRT (2000)

#youtube

0 notes

gundemarsivi · 2 years ago

Text

İşkence Ders Notlarım

✍🏻 Osman Akyol

https://www.gundemarsivi.com/iskence-ders-notlarim/

Tarih 28 Eylül 1996… Yer Van Otogarı… Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’nü bitirdim eve, İstanbul’a dönüyorum. Polislerin yaptığı rutin bagaj aramasında çantamdan, Osmanbey’de bir işportacıdan aldığım, “Devrimci Marşlar ve Ağıtlar” isimli kitap çıktı. Yolcuların şaşkın bakışları altında hemen oracıkta gözaltına alındım. Oysa güne ne güzel başlamıştım…

Bütünleme sınavlarını verip dört gün önce okuduğum bölümden mezun olmuştum. Van’daki dostlarla vedalaşalım falan derken kurdeleye sarılı diplomayı (geçici mezuniyet belgesini) daha henüz açmamıştım, şöyle karşısında efkârlı bir sigara yakıp, daha doğrusu bu sevinci beni evde bekleyen İstanbul’daki karımla birlikte yaşayacaktım…

Dile kolay, dört yıl bu diploma için Van’ın karını, soğuğunu ayazını çekmiş, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin tozlu yollarını arşınlamıştım. Zeve kampüsündeki Melikşah Öğrenci Yurdu’nun dili olsa da konuşsa! Vize ve finaller öncesi kaç geceyi uykusuz geçirmiş kaç kez çalışma masasında sabahladıktan sonra yorgunluktan sızıp kaç sınavı kaçırmıştım. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü dedin mi, duracaksın… Oradan öyle artis pozlarında elini kolunu sallayarak mezun olamazsın. En sıkı öğretim üyesi kadrosu orda: Prof. Dr. İsmail Tok, Prof. Dr. Abdurrahim Yılmaz, Prof. Dr. Bülent Karakaş, Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Altun (nam-ı diğer mübarek!), Yrd. Doç. Dr. Necdet Batır, Yrd. Doç. Dr. Muammer Yıldız (sonradan İstanbul Milli Eğitim Müdürü oldu)…

Diplomayı elime aldığımda yaşadığım sevinci hiç unutamam; onca zahmete değmişti doğrusu, vücudumun ödül olarak salgıladığı mutluluk hormonu endorfinin de etkisiyle sarhoş gibiydim. Elbette bir o kadar da tedbirsiz…

Gözümün önünden yaşadıklarım bir film şeridi gibi akıp gidiyordu ta ki bir telsiz anonsu hayallerimi bölen kadar…

Beni gözaltına alan resmi giysili polis, “…anlaşıldı, tamam” la uzun telsiz konuşmasını tamamladı. Anlaşılan işimiz artık “tamam”dı!

Evet, yaşadıklarım bir hayal değildi ve beni gözaltına alan polisler, belli ki, her daim “dinlemede” malum bir “merkez”le konuşmuşlar ve o “malum” merkezin yolladığı adamlar da gelmek üzereydi. Çok geçmeden de sivil plakalı bir otoyla, beyazdı yanlış hatırlamıyorsam, Terörle Mücadele Şubesi’nden beklenen sarkık bıyıklı “amcalar” geldiler. Beni aldıkları gibi, o zamanlar milli tuvalet edebiyatına da sıkça konu olan, malum “merkez”e doğru direksiyonu kırdılar. Sorgu hemen oracıkta sivil otonun içinde başladı. Polisler, önce alaycı bir tonda hal hatır sorup ardından benden yirmi tane arkadaşımın ismini vermemi istediler. Ben başlarda salağa yatmak istedim, oda arkadaşlarımın isimlerini falan verdim: Orhan Altun, Levent yardımcı, Timur Aslan, Şehabettin Fırat (Şeyh Sait’in torunu), Tuncay Aydemir… “Yemediler”… Israrla başka başka isimler istiyorlardı benden, kendilerince de “malum” olan…

Tamam, üniversitelerde Kadıköy’de 1 Mayıs 1996’da yaşanan olaylarla doruğa çıkan bir kıpırdanış vardı. Elbette sol, 1980 Askeri Darbesi’yle yok olmamış, şekil değiştirerek 90’larda yeniden üniversite gençliğinin vicdanında yerini almıştı. 1992’de üniversiteye adım attığımda, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde sol çevreler daha yeni yeni kıpırdanıyordu. Kimse ne yapacağını, nerden başlayacağını bilmiyordu. Çünkü Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı olan 1981’de kurulan üniversiteye, kendi geleneğini unutmayarak, “yüzüncü yıl” adını veren askeri cunta, solcu öğrencilerin 80 öncesi oluşan sol gelenekle bağını koparmıştı.

Türk öğrenciler arasında daha çok DHKP/C ve TKP/ML adlı sol örgütlerin isimleri geçiyordu. Tabi ki, hiçbirimizin bu örgütlerle militan düzeyinde bir organik bağı yoktu ve belli bir örgüt disiplini içinde de hareket etmiyorduk. Nurculuk, Süleymancılık benzeri kimi İslami cemaatlerde olduğu gibi, daha çok bir “dergi çevresi” yapılanması söz konusuydu.

Örneğin biz yurdun C Blok 48 numaralı odasında kalıyorduk ve bizimle aynı odada kalan Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi sempatizanı “parti/cepheli” Bülent Köse adındaki Sivaslı bir arkadaşımız, Kurtuluş dergisi alıyor, o okuduktan sonra elden ele biz de okuyorduk. Yine B Blok’tan Erol Seven adında Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist sempatizanı bir arkadaş, Özgür Gelecek dergisi alıyor, o okuduktan sonra ondan da başkaları alıp okuyordu. Ve böylece lümpen proletarya zincirine her gün zayıf birer halka olarak biz de ekleniyorduk.

O güne kadar yaptığımız eylemler de; zaman zaman, hatta kimi zaman ülkücülerle beraber, yemekhane boykotu yapmak; yazılama yapmak; 20 Mart 1996’da Nevruz kutlamalarına katılıp halay çekmek; 24 Mart 1996’da “faşist” tabir ettiğimiz ülkücülerin bir kız arkadaşımıza laf atması sonucu çıkan gerginliğin ardından Melikşah Yurt Müdürlüğü’nde; “Faşizme Karşı Omuz Omuza!”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği!”, “Burası Faşizme Mezar Olacak!” sloganları atarak yürümekten ibaretti.

Arada bir yurttaki odalarda toplanıp Grup Yorum türküleri dinliyor; pis yedili, poker eşliğinde sohbetler ediyor, “komiteler” kurmaktan falan söz ediyorduk. Fakat bizim sözünü ettiğimiz bu komiteler örgüt terminolojisindeki “halk komiteleri” falan değildi elbette.

Kürt solu diye adlandırdığımız öğrenciler, dağınık haldeki Türk soluna nazaran daha disiplinli ve daha derli toplu bir yapı içindeydiler. PKK’ya sempatiyle bakıyorlar, bir örnek Özgür Gündem gazetesi ve Özgür Ülke dergileri okuyorlar, Med TV izliyorlardı.

Konuşmalarından ve coşkularından anlaşıldığı kadarıyla PKK’ya sempatiyle baktığını söyleyen bu gençlerin çoğu da, sempatizanı oldukları Kürdistan İşçi Partisi’nin, “işçi” yönüne değil de, daha çok “etnik” yönüne sempati duyuyor gibiydiler. Kritik günlerde okul askerler tarafından tanklarla kuşatılıyor ve bu haliyle bir yarı açık cezaevini andırıyordu.

Üniversitenin genel atmosferi böyleydi. Ülke atmosferi de bundan farklı değildi: PKK’nın yükselişine paralel olarak güvenlik güçleri de sertleşmiş işkence vakaları, gözaltında kayıplar, yargısız infazlar türünden antidemokratik uygulamalar artık sıradan olaylar haline gelmişti. Her yerden pis kokular yükseliyor, ülkede “kirli” savaş olanca hızıyla sürüyordu. Savaş baronları istediği ve ölenler de yoksul çocukları olduğu sürece, daha uzun yıllar süreceği gibi…

Emniyet Müdürlüğü binasının arkasına geldiğimizde polisler, birden sertleştiler. Kapıda gözümü göz bağıyla bağlayıp ite kaka içeri sokarken bir taraftan da ana-avrat küfür etmeye başladılar. Bir süre böyle gözüm kapalı sürüklendim. Bir yere gelince durdurup gözbağımı hafifçe araladılar ve bir masada sonu “haklarım okundu” şeklinde biten bir kâğıt imzalattılar. Ardından beni çırılçıplak soyup işkence etmeye başladılar.

İşkenceye başlarken de, “Osman, dağda etek tıraşına vakit bulamadın galiba?” diye “sözde” espri yapmaktan geri durmadılar… Vücudumun her yerine nerden geldiğini bilmediğim yumruklar tekmeler iniyor; sorular peş peşe geliyordu… “Gözaltına alınırken gören oldu mu?”, “Kürt müsün?”, “Hangi örgüttensin?”, “Devrimci ne demek?”, “Lideriniz kim?”, “Komite kurdunuz mu?”, “Kırsala adam yolluyor musunuz?”, “Fen Edebiyat Fakültesine bombayı kim koydu?”… Ben, “Abi, valla bilmiyorum!” gibisinden insani tepkiler verdikçe, daha sert vuruyorlar ve arada elektrik vermekle de tehdit ediyorlardı. Arada bir göz bağımı hafifçe aralayıp kalın bir klasörden bazı arkadaşların resimlerini gösteriyorlar, “Lideriniz bu mu?” diye soruyorlardı. Anlaşılan hepimizi fişlemişlerdi.

Bana reva görülen “insanlık ayıbı”, dört saat boyunca sürdü. En sonunda çözüldüm, bildiklerimi anlattım…

Hani şimdilerde 1999 polis sorgusunda Adnan Oktar için, çok rahat tavırlar sergiliyordu sorgusunda, diyorlar ya kazın ayağı öyle değil işte. Geri zekâlı gibi her şeyi açık açık anlattığın o masa başına oturmadan önce seni bir güzel hazırlıyorlar işte benim örneğimde olduğu gibi.

Gerçi bildiklerim polisin işine yarayacak türden teknik bilgiler değildi. O arada polisler arasında “kitap yasak değilmiş” şeklinde bir diyalog geçtiğini duydum. Sonunda bana bir ifade tutanağı imzalattılar ve serbest bıraktılar.

Bırakırken de, “Kusura bakma, seni biraz hırpaladık ama ne yapalım elimizde yalan makinesi yok ki” şeklinde yaptıkları işkenceyi kendilerince “mazur” gösteren sözde özürden sonra bir dizi öğütte bulunmayı da ihmal etmediler. Yani ortada bozulmamı gerektirecek bir durum yoktu. Bu olağan bir uygulamaydı, memur ağabeyler her şeyi “vatan-millet-sakarya” için yapmışlardı ve benim de, üstelik Adanalı bir Türk olarak, bu duruma anlayış göstermem gerekiyordu. Belki de amirleri böyle emretmişti ve nihayetinde onlar da birer emir kuluydular. Üstelik ülkenin içinden geçtiği böyle kritik bir dönemde “Hiçbir devlet görevlisi, kendisine emredilen etik dışı bir görevi yerine getirmek zorunda değildir” kuralı da henüz geçerli değildi. Kitabıma ve bazı notlarıma el konduktan sonra çantamı elime tutuşturup ardıma bakmadan emniyetten uzaklaşmamı istediler.

Dışarı çıktığımda karmakarışık duygular içindeydim… Hemen kısa bir muhasebe yaptım: Ya dağa çıkıp polisin anladığı dilden konuşacaktım, ya da birkaç gün sonra başvuracağım öğretmenlik mesleğinde dayağa karşı çıkıp bu işkence illetinin kökünü tümden kurutacaktım…

Zor olanı seçtim…

Elbette bu kararı vermemde İstanbul’da beni bekleyen karımın ve bana büyük umutlar bağlamış Adana’daki yoksul ailemin katkısı büyüktü.

Tekrar otogara geldiğimde otobüsü kaçırmıştım, cebimde bir kuruş param da yoktu, üstelik de sigarasızdım… Van Gölü Turizm otobüs firmasının yazıhanedeki yetkililerine durumumu anlattım; yardımcı oldular. Yeniden bilet parası istemediler.

Otobüsteki koltuğuma oturduğumda, artık kendimde değildim… Yaşadığım travmanın etkisiyle uzun yıllar kâbus dolu günler geçirecek polis-telsiz fobisini uzun süre üzerimden atamayacaktım.

Şimdi bulunduğum noktadan geçmişe dönüp baktığımda şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bana işkence yapanlara hiçbir zaman hakkımı helal etmedim, etmeyeceğim de. İnsan doğanın bir parçasıdır ve işkence yapıldığında “öter”, buna işkence yapan polisler ve büyük devrimci önderler de dâhil.

Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi”nde “fizyolojik” ihtiyaçlardan hemen sonra ikinci sırada kendine yer bulan “güvenlik” ihtiyacı, böyle işkenceci soysuzlara bırakılmamalıdır; halkın adamı polislere bırakılmalıdır.

Hesap, çoğu kere olduğu gibi, yine öteki dünyaya kalmıştı ve İstanbul’a, bir bilinmeze doğru yol alan otobüsün muavininin belli belirsiz yaptığı kalkış anonsu, ruhundan derin yaralar almış bir hastayı uzak bir hastaneye yetiştiren canhıraş bir ambulansın siren sesi gibiydi…

Osman Akyol

0 notes

midnightmadncss · 3 years ago

Photo

get to know; T U N C A Y A K S O Y

basics:

full name: tuncay aksoy

nicknames: tun, cay

gender: cis-male

pronouns: he / him

sexuality: bisexual / biromantic

age: 37

date of birth: september 3rd

zodiac sign: virgo

hometown: grand manan, maine

residence: a two story family home with backyard

occupation: owner of his family’s kebab store

species: untriggered werewolf

languages spoken: english, turkish

accent: english accent when speaking turkish, no accent when speaking english

appearance:

faceclaim: berk cankat

height: 6′0 ft.

eyes: hazel brown

hair: very dark brown

piercings: none

tattoos: a tattoo of two full moons and two half moons on the inside of his left biceps that stand for his dead parents and dead siblings

other distinguishing features: a scar on his left thigh from a car accident he was in at age eighteen

style: his wardrobe is all black and silver rings, bracelets and necklaces

personality:

traits: unreflective, short-sighted, possessive, spontaneous, passionate, adventurous

mental health: suffered from panic attacks shortly after his family died but hasn’t had one in seven years

physical health: very fit and muscular, no known diseases

eyesight: does not need glasses or contacts

likes: cars, racing, acoustic music, interior design, underground fighting

dislikes: having to go anywhere without a car, cheap whiskey, frozen food, rain

fears: loss of loved ones

hobbies: working out, making baklava, playing the piano, watching true crime documentaries

quirks: letting the engine roar at a red light, never goes anywhere without food, sings in the shower

pet peeves: bad drivers, smoking, restaurants that put too much ice in your drinks

odor: a wooden note, a bit spicy, earthy, sometimes paired with a hint of sexy sweat

sleeping habits: loves to sleep in, stays up too late, doesn’t mind a nap on the couch in the afternoon

eating habits: his mother taught him that to have a healthy body one needs three good meals a day and he keeps to that every single day.

exercise habits: spends several times a day working with weights and boxing

sociability: prefers to sit alone in a bar, has only a few close friends, prefers to spend most of his time alone in his car

family:

mother: dead

father: dead

siblings: one dead sister, one dead brother, one sister who is still alive but he has no idea where she is

birth order: oldest

spouse / lover: dating sibilla borchard

children: none

pets: none

notable close relatives: none

best friend: to be found

faves:

ice cream flavour: cookie dough

time of the day / night: midnight

weather: cold breezes

food: kebab, baklava

drinks: black coffee, whiskey

colours: black

songs: you’re somebody else - flora cash

#( tuncay aksoy. )#( about: tuncay aksoy. )

7 notes · View notes

maho0326 · 5 years ago

Text

106 yıl önce donarak öldüler! SARIKAMIŞ DRAMI

Sinan MEYDAN-Sözcü

“Gelecek kuşaklara ibret olsun ki, biz, tüm millet, yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.” (Köprülülü Şerif İlden, Sarıkamış, s. 239)

Aralık 1914'e götüreceğim. 106 yıl önce bugünlerde donarak ölen kahraman evlatlarımızın yürek burkan gerçek hikâyesini; “ölüme yürüyüşü”, Sarıkamış dramını anlatacağım.

TOPRAK DONMUŞTU

Tarih: 25 Aralık 1914.

Yer: Sarıkamış.

Askerler eksi 30 derecede dinmek bilmeyen tipiden korunmaya çalışarak bellerine kadar gelen yeni yağmış kara bata çıka tek sıra halinde yürüyorlar. Uzayıp giden asker sırasında birbiri ardına düşen askerler görülüyor. Önce ayakları donuyor. Düşenlerin çoğu bir daha kalkamıyor. O anın tanıklarından Köprülülü Şerif (İlden) şöyle diyor: “Biz belki on bin kişiden çok insanı bir günde karların altında bıraktık ve geçtik.” (Köprülülü Şerif İlden, Sarıkamış, s. 213.)

Bir köy evinin önünde yatan, üstleri karla örtülmüş cesetler görülüyor. Hilmi Bey, evin kapısını açtırıyor. İçeride, odun tomrukları gibi üst üste dizilmiş cesetler var. Soğuktan bronz heykeller gibi duruyorlar, hiç bozulmamışlar. Yarbay Aziz, duygularını gizleyerek “Bunları niçin defnetmediniz?” diye soruyor. Hilmi Bey, çaresizce başını öne eğiyor, “Toprak donmuştur. Kazma işlemez” diyor. (Alptekin Müderrisoğlu, Sarıkamış Dramı, s. 196.)

GİZLENEN DRAM

Enver Paşa, basına sansür uygulayarak Sarıkamış dramını tam 7 yıl gizlemeyi başardı. Kamuoyu Sarıkamış dramını, ancak harekâta katılmış olan 9. Kolordu Kurmay Başkanı Emekli Yarbay Köprülülü Şerif (İlden)'in 1922'de, önce Akşam Gazetesi'nde çıkan, daha sonra da kitap olarak basılan “Sarıkamış” adlı eserinden öğrenebildi.

Peki, ama Sarıkamış dramı nasıl yaşandı? Bu dramın sorumluları kimlerdi?

KÖPRÜKÖY VE AZAP MUHAREBELERİ

29 Ekim 1914'te Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın isteğiyle Osmanlı donanması Rus limanlarını bombaladı. Böylece Osmanlı, I. Dünya Savaşı'na girdi.

Kafkas Cephesi'nde Hasan İzzet Paşa'nın komutasında 9. 10. ve 11. kolordular ile bir süvari tümeninden oluşan 3. Ordu vardı. Resmi belgelere göre bu ordu -Jandarma ve menzil birlikleri hariç- 97 bin kişi kadardı. (ATASE Arşivi, Kls.2, Dos. 8-B, F. 4, 4-2.) Bazı kaynaklar bu sayının 190 bin kişi olduğunu yazıyor. (İlden, s.43.)

1 Kasım 1914'te Ruslar, Sarıkamış üzerinden Erzurum Köprüköy'e saldırdılar.

Kasımın başlarındaki Köprüköy ve Azap muharebelerinde 3. Ordumuz Rusları geri çekilmeye zorladı. Bunda başarılı da oldu. Ancak Rusları söküp atmak mümkün olmadı…

Kar yağmaya başlamış, dağlar karla kaplanmıştı. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, o karda kışta, yarı aç yarı çıplak bir savunma ordusuyla düşmanın üzerine daha fazla gitmeyi uygun bulmadı. Harekatı durdurdu. 3. Ordu Köprüköy'de beklemeye başladı.

HAREKAT KARARI

Enver Paşa, bir kuşatma harekatıyla Rus ordusunun yok edilmesini, böylece 40 yıldır düşman elindeki Kars'ın, Sarıkamış'ın kurtarılmasını istiyordu. Osmanlı Orduları Genelkurmay Birinci Başkanı Fridrich Bronsart von Schellendorf ve müttefik Alman subayları da bu düşüncedeydi.

Enver Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Hafız Hakkı Bey'i durumu incelemesi için Kafkas Cephesi'ne gönderdi. Hafız Hakkı Bey 2 Aralık'ta Erzurum Köprüköy'e geldi. Burada Hasan İzzet Paşa ve kurmaylarıyla görüştü. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, 10. Kolordu Komutanı Ziya Paşa ile 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa o koşullarda bir harekata karşı çıktılar. (Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım, II, s.268.)

Enver Paşa, Alman Bronzard Paşa ile birlikte 13 Aralık'ta 3. Ordu Karargahı'nın bulunduğu Erzurum Köprüköy'e geldi.

15 Aralık'ta Sarıkamış Harekatı için bir toplantı yaptı. O toplantıda Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın gözlerinin içine bakarak –mealen- şunları söyledi:

“3. Ordu, Sarıkamış'ta Ruslara karşı bir harekata hazır değildir. Ordu zayıftır, eksikleri çoktur. Yiyeceği yoktur. Askerlerin çoğu yazlık elbiselidir. Her yer karla kaplıdır. Soğuk sıfırın altında 40 dereceyi buluyor. Askeri mahvederiz.”

Enver Paşa öfkeyle konuştu:

“Köprüköy ve Azap'ta Rusları yenenler bu askerler değil mi? Kimse ‘giyeceğimiz, yiyeceğimiz yok' demiyor! Hepsi ‘saldıralım' diyor. İşte buradaki herkes ‘saldıralım' demiyor mu?”

Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın sözünü keserek “Senden korkuyorlar da ondan!” dedi.

Bunun üzerine çok sinirlenen Enver Paşa, “Dua edin Harbiye'den hocamsınız! Yoksa sizi Divan-ı Harbe verirdim!” diyerek toplantıyı bitirdi.

Enver Paşa İstanbul'dan hareket ederken 10. Kolordu Komutanı Ziya Paşa'yı emekli etmişti. Onun yerine Hafız Hakkı Bey'i “Paşa” yapıp bu göreve atamıştı. O bölgeleri çok iyi tanıyan 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa'yı da emekli etmiş, onun yerine de Ali İhsan Paşa'yı getirmişti. 11. Kolordu Komutanlığı'na ise Abdülkerim Paşa'yı atamıştı.

Harekâta karşı çıkan 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, 18 Aralık gecesi istifa etti. 19 Aralık'ta Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığı'nı bizzat üzerine aldı.

Bile bile ölüme yürüyüş

3. Ordu'ya acil erzak lazımdı. Taarruz halinde asker aç kalabilirdi. Askerin kışlık giysisi de yoktu. 100 bin takım kışlık giyecek taşıyan gemiler Karadeniz'de Ruslar tarafından batırılmıştı.

Enver Paşa, cepheyi ziyaret ettiğinde ordunun perişan halini gördü. Ertesi gün orduya yayımladığı bir bildiriyle askerlere şöyle seslendi: “Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarığınız, sırtınızda paltonuz olmadığını da gördüm. Fakat karşınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakın zamanda saldırarak Kafkasya'ya gireceğiz!” (İlden, s. 146, 147.)

Görülen o ki, Enver Paşa -Hafız Hakkı Paşa'nın da desteğiyle– on binlerce vatan evladının canı, kanı pahasına, bilerek isteyerek büyük bir kumar oynadı.

Taarruz planına göre 9. 10. ve 11. kolordular 25 Aralık'ta Sarıkamış'ta buluşup hep birlikte Ruslara saldıracaktı.

22 Aralık'ta Sarıkamış Harekatı başladı. 11. Kolordu Aras Vadisi'ndeki asıl Rus kuvvetlerine saldırdı. 9. Kolordu Bardız, 10. Kolordu Oltu yönünde güçlükle ilerledi. Enver Paşa da 9. Kolordu'yla birlikteydi. Askerimiz büyük fedakarlıklarla Oltu'ya ve Bardız'a girdi.

Enver Paşa'nın kuşatma kollarını 15 kilometre doğuya kaydırması, birlikler arasında haberleşmenin iyi olmaması, yorgun askerin dondurucu soğukta hiç dinlendirilmeden yürütülmesi, yıpratıcı gece taarruzları ve kötü hava koşuları, ordunun saldırı gücünü azalttı.

En önemlisi de Hafız Hakkı Paşa'nın komutasındaki 10. Kolordu planlandığı gibi 25 Aralık'ta Sarıkamış'a ulaşmayı başaramadı.

Hafız Hakkı Paşa -Rusların eline geçtiği düşüncesiyle- harekat planını değiştirdi. Elinde Ruslardan kalan ve dağları, tepeleri değil, sadece yolları gösteren bir harita vardı. O haritaya bakıp 15 km daha kuzeyden, Kotor-Kars yönünden Sarıkamış'a gitmeye karar verdi. Yolu uzatmıştı. Ayrıca haritada görünmeyen Allahuekber Dağları'nı aşması gerekecekti. (İlden, s. 159.)

Zavallı askerler güçlükle yürüyorlardı. Bazılarının üzerinde köyden getirdikleri k��yafetleri vardı. Bazıları üşüyor, titriyor, bazıları ise donup öylece kalıyordu.

Dahası var: Yanlış hesaplar, iletişimsizlik, kötü yönetim yüzünden 31. ve 32. tümenler yanlışlıkla tam dört saat birbirine kurşun sıktılar. 2000 askerimizi bu şekilde kaybettik. (İlden, s. 168.)

25 Aralık'ta Enver Paşa, az bir kuvvetle de olsa Sarıkamış önlerindeydi. Eşi Naciye Sultan'a “Cici Sultanım” diye başlayan son bir mektup yazdı: “Şimdiye kadar asker ve zabitler hiç kusursuz savaştılar. Ayaklarında çarık, sırtlarında palto bile yok… Sarıkamış önlerine çok az kayıpla geldik! Allah nasip ederse başarı kesin gözüküyor. Her şey biraz da Hafız'a bağlı… Eğer başarılı olmazsam ben de en son askerimle birlikte öleceğim…”

Hafız Hakkı Paşa ortalarda yoktu. Enver Paşa, gece karanlığında, iki alay askerle Sarıkamış'a saldırdı. Fakat 9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Paşa'nın, “Bu soğukta, gece karanlığında taarruz olmaz” ısrarıyla taarruzu durdurdu. O gece eksi 30 derecede ormanda kalan askerlerin çoğu donarak can verdi. Türk taarruzuyla şaşıran Ruslar önce çekildiler, ancak taarruz durunca toparlanıp geri döndüler.

Allahuekber Dağları'nda kar bir metreyi aşıyordu. Asker saatte ancak bir kilometre ilerleyebiliyordu. Hafız Hakkı Paşa hızlı yürüsünler diye askerlerine sırt çantalarını attırdı. 10. Kolordu ancak 27 Aralık'ta Sarıkamış'a gelebildi. 13 bin kişiden geride sadece 3000 kişi kalmıştı.

General Yudaniç, 1 Ocak 1915'te Bardız-Sarıkamış üzerinden bir kuşatma harekatı başlattı. Enver Paşa ise 9. ve 10. kolorduları birleştirip Hafız Hakkı Paşa'nın emrine verip cepheden ayrıldı.

4 Ocak'ta Hafız Hakkı Paşa geri çekilme emri verdi. Ancak yine geç kalmıştı. 9. Kolordu ile Kolordu Komutanı Ali İhsan Paşa, Ruslara esir düştü. Sarıkamış'ta esir olmaktan son anda kurtulan Hafız Hakkı Paşa ise çok geçmeden tifüsten hayatını kaybetti.

8 Ocak'ta Enver Paşa, İstanbul'a döndü.

Peki, Sarıkamış'ta kaç şehit verdik? 90 bin mi? Hayır! Resmi belgelere ve bazı yerli yabancı tanıklara göre Sarıkamış'ta 30-35 bin şehit verdik. Bence bu sayı 40 binden az değil… General Yudaniç'in günlüğüne göre 20 bin civarında da esir verdik. Yine General Yudaniç'in günlüğüne göre Sarıkamış'ta Rus ordusu da -çoğu donarak- toplam 26 bin civarında kayıp verdi. (Tuncay Öğün, “Sarıkamış Harekatı”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. Ek-2 s. 479.)

Sorumlu kim?

Sarıkamış dramının bir numaralı sorumlusu hiç tartışmasız Enver Paşa'dır.

1- Sarıkamış Harekatı, Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın kararıyla yapıldı.

2- Enver Paşa, 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa'nın ve 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa'nın tüm itirazlarına rağmen, onları görevden alarak harekatı gerçekleştirdi.

3- Enver Paşa, hiçbir savaş tecrübesi olmayan Hafız Hakkı Paşa'ya fazla güvendi. Enver Paşa'nın 10. Kolordu'yu teslim ettiği Hafız Hakkı Paşa'nın çok ciddi askeri hataları oldu.

4- Enver Paşa, kendi ordusunun giyecek, yiyecek, top, tüfek bakımlarından Rus ordusundan daha zayıf olduğunun farkındaydı.

5- Enver Paşa, havaların bozduğunu, her yerin karla kaplandığını, eksi 30 derecede yarı aç yarı çıplak bir savunma ordusuyla kilometrelerce yürümenin “ölüme yürümek” olduğunu görüyordu.

6- Enver Paşa hayallerine, ihtiraslarına yenildi. Önce Batum'u, Ardahan'ı ve Kars'ı Ruslardan geri alacak, sonra Kafkas Müslümanlarını Rus boyunduruğundan kurtarıp Turan hayalini gerçekleştirecekti.

7- “Enver Paşa'yı, Osmanlı Genelkurmayı'ndaki Alman komutanlar etkiledi!” veya “Enver Paşa Hafız Hakkı Paşa'nın kurbanı oldu!” ya da “Komutanlar planları tam uygulayamadılar!” diyerek Enver Paşa'nın Sarıkamış dramındaki rolünü hafifletmek ise tarihçiye yakışmaz. Enver Paşa, o Alman komutanlara ve o Hafız Hakkı Paşa'ya çok güveniyordu.

Enver Paşa, büyük bir vatanseverdi. Ancak “akıl” değil, “duygu” adamıydı. Sarıkamış'ta aklıyla değil, duygularıyla hareket etti. Tecrübeli komutanların uyarılarına kulak asmadı. Enver Paşa, tecrübesizdi. Bu büyüklükte bir orduyu hiç yönetmemişti. Yeri gelince “durmayı”, yeri gelince “geri çekilmeyi” bilmiyordu. Askeri strateji bakımından bunlar büyük eksiklerdi.

Köprülülü Şerif İlden “Sarıkamış” adlı anılarını şöyle bitiriyor: “Gelecek kuşaklara ibret olsun ki biz, tüm millet yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.” (İlden, s. 239.)

Haksız mı?

Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/sinan-meydan/104-yil-once-donarak-olduler-sarikamis-drami-2925291/

Sarıkamış şehitlerini rahmet ve minnet içinde anıyoruz. Ruhları şadolsun...

10 notes · View notes

ellamarsx-blog · 5 years ago

Text

The Tendency of First-Time College Students in an Online Learning setting to Experience Anxiety

Overview Anxiety is defined as a human emotion consisting of fear that emerges when threats are perceived and can hinder cognitive processes (Sarason, 1998). In an online classroom, anxiety is mostly felt due to the student's internet connection, home setting, and the lack of proper tools and equipment used for learning. The differences in which the students learn and face problems on or offline have also contributed to the student's anxiety (Barr & Tag, 1995). This negative feeling can deter the performance and efficiency of the students which most likely lead to missing a requirement or dropping the course (McLaren, 2004).

Framework and Review of Related Literature

According to St Clair (2015), learning virtually may come off as terrifying especially to the first-timers. Saade and colleagues (2017), mentioned that 21-22 year-old students are more likely to feel some sort of anxiety in online learning. Contributing factors may include technology anxiety, internet anxiety, talking in virtual groups, and online test anxiety. Furthermore, there is higher rates of dropouts during eLearning due to the learners’ lack of time, lack of motivation, poorly designed courses, and incompetent instructors (Uzunboylu and Tuncay, 2010). Students taking up online classes react to usability issues with strong sentiments. Students under time or goal pressures or when technological issues arise are said to experience higher levels of anxiety (Scull, 1999). The switch from a traditional setting to an online one interferes with the students’ schema, which then can be responsible for the cause of anxiety. The brain is a “prediction machine” that is programmed to anticipate threatening stimuli and beneficial responses based on our past knowledge. Without the prior knowledge of online learning, the students tend to feel anxious with the uncertainty it brings. Anxiety blocks the conventional thinking method of the brain that lead the students to experience extreme worrying. College students experience high levels of anxiety, and it reduces their mental processes and storage performance of memory and disrupt their potential reasoning (Darke, 1988). Their perception of threats are exaggerated, causing the feelings of fear and anxiety to emerge. Emotion is a powerful force that can amplify attention and supplement perception under the right circumstances, but can also hinder them in others (Compton, 2003).

Proposed Intervention

The proposed intervention is the Pomeck Intervention. It is a combination of the Pomodoro technique, Flowtime Technique and the Check-in Quiz with a few modifications to counter procrastination, finish tasks in an orderly and timely manner, and reduce stress and anxiety.

Limitation of the Intervention Proposal

The motivation of the students will play an important role for the implementation of this intervention. Pomeck Intervention requires commitment, determination, and motivation. A student who is anxious but is eager to get better grades is different from a student who is anxious and doesn't want to get better grades. This intervention will be most effective on those who is eager to get better grades than those who do not.

Theories and Practices of Cognitive Psychology

Some of the theories and practices of cognitive psychological concepts integrated in this proposal includes the distributed practice of elaborative rehearsal from memory. Distributed practice refers to a distributed rehearsal in different times, quite similar to pomodoro's distributed workload. This ensures better transfer of information from short term memory to the long term memory, which also results to bettter retrieval of information when needed. The better is the information retrieval, the better they perform academically. Better performance results to higher self-esteem, which then lowers anxiety. This low levels of anxiety inversely impacts mental imagery. Pomeck Intervention helps the students overcome deadline anxieties as it forces the students to finish tasks during the pomodoros days before the deadline. The faster the student finishes requirements, the more time the student gets to check, proof read, and edit the output to ensure better quality. This in result helps the student think more positively of the future, since he/she was ready. This readiness also helps lower anxiety.

The Pomeck intervention can be explained by a problem solving approach which is the information processing approach. This approach begins with determining the problem and ends with the problem being solved. Just like in Pomeck intervention, first thing to be done is to identify potential tasks (initial state) then lay down all possible activities, resources and procedures (problem space) and finally, finishing up with a solution (goal state). With this intervention, this enhances student's time management and increases its productivity which then lessens its anxiety in doing all the tasks that are needed to be done especially with an existing deadlines. The more consistent the student manages its time and tasks, the more space for improvements and refine quality of work which then results to a high productivity and low anxiety.

References

Compton R. The interface between emotion and attention: A review of evidence from psychology and neuroscience. Beh Cog Neuro Reviews. 2003;2(2):115–129.

Barr, R. B., & Tagg, J. (1995). From teaching to learning- a new paradigm for undergraduate education. Change Magazine, 27 (6), 12-25. Darke S. (1988). Anxiety and working memory capacity. Cogn. Emot. 2, 145–154 Retrieved from https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3656338/ McLaren, B. M., Lim, S., Gagnon, F., Yaron, D., & Koedinger, K. R. (2006). Studying the Effects of Personalized Language and Worked Examples in the Context of a Web-Based Intelligent Tutor; Accepted for presentation at the 8th International Conference on Intelligent Tutoring Systems, Jhongli, Taiwan, June 26-30, 2006. Saadé R. G., Kira, D., Mak, T., & Nebebe, F. (2017). Anxiety and Performance in Online Learning. Proceedings of the Informing Science and Information Technology Education Conference, Vietnam, pp. 147-157. Santa Rosa, CA: Informing Science Institute. Retrieved from http://www.informingscience.org/Publications/3736. Sarason, I. G. (1988). Anxiety, self-preoccupation, and attention. Anxiety Research, 1, 3-7. Scull, C. A. (1999). Computer anxiety at a graduate computer center: Computer factors, support, and situational pressures. Computers in Human Behavior, 15(2), 213 -226. St Clair, D. (2015). A Simple Suggestion for Reducing First-time Online Student Anxiety. MERLOT Journal of Online Learning and Teaching, 11(1), 129-135. doi:https://jolt.merlot.org/vol11no1/StClair_0315.pdf. Uzunboylu, H., & Tuncay, N. (2010). Anxiety and Resistance in Distance Learning. Cypriot Journal of Educational Sciences. Retrieved from https://www.researchgate.net/publication/296687386_Anxiety_and_Resistance_in_Distance_Learning.

Memes References

Giokage. (2020). Image: Harry Roque Lutang Moments Meme. Retrieved from: https://www.google.com.ph/imgres?imgurl=https%3A%2F%2Fi.ytimg.com%2Fvi%2F1ZlYQVxeIM0%2Fhqdefault.jpg&imgrefurl=https%3A%2F%2Fwww.youtube.com%2Fwatch%3Fv%3D1ZlYQVxeIM0&docid=wZd684qcYkJSuM&tbnid=__80MqG5Mc1auM&vet=1&w=480&h=360&hl=en-ph&source=sh%2Fx%2Fim Encyclopedia Spongebobia. (2012). Image: Squid Baby. Retrieved from: https://www.google.com.ph/imgres?imgurl=https%3A%2F%2Fvignette.wikia.nocookie.net%2Fspongebob%2Fimages%2F3%2F3b%2FSquid_Baby_067.png%2Frevision%2Flatest%3Fcb%3D20190724202754&imgrefurl=https%3A%2F%2Fspongebob.fandom.com%2Fwiki%2FSquid_Baby&tbnid=cHrlz_y75cGNzM&vet=1&docid=LDUkbViOqY74WM&w=1920&h=1080&hl=en-ph&source=sh%2Fx%2Fim Tvbd. (2012). Image: Spongebob Squarepants - Squid Baby: Retrieved from: https://www.google.com.ph/imgres?imgurl=https%3A%2F%2Fartworks.thetvdb.com%2Fbanners%2Fepisodes%2F75886%2F4443399.jpg&imgrefurl=https%3A%2F%2Fwww.thetvdb.com%2Fseries%2Fspongebob-squarepants%2Fepisodes%2F4443399&tbnid=9dgC0j4r0TAZEM&vet=1&docid=3BcWNditzgHdjM&w=400&h=225&itg=1&hl=en-ph&source=sh%2Fx%2Fim

#OnineClass Anxiety FirstTimeLearners #InterventionProposal #PomodoroTechnique FlowtimeTechnique CheckInActivity

1 note · View note

birbasakkadinihayvandogacevre · 6 years ago

Photo

Kaç gündür yazacağım bir türlü fırsat bulup yazamadım!

Siz zannediyor musunuz ki bir tek Batıkent olayıyla bitti!

Siz zannediyor musunuz ki bir tek Batıkent’te katliam yapıldı!

Ankara / Batıkent’ten sonra Ankara’da 3 kere daha katliam yapıldı!

Aynı zamanda ülkenin daha bir çok yerinde, bir çok katliam yapıldı ve her gün her saat, her an katliam yapılmaya da devam ediliyor!!!

İşte son 4 ayda yapılan katliamların kısa bir listesi!

4 aylık ağır bilanço!

Son yıllarda sokak hayvanlarının gördüğü işkence ve ölümler yürekleri sızlatıyor. Kan donduran görüntüler kamuoyunda büyük tepki çekerken, sessiz can dostların çektiği eziyetin ardı arkası kesilmiyor. Öyle ki geçen salı günü Ankara'daki katliamın ardından iki gün içinde 3 ayrı şehirde daha vahşet vardı. Son olarak akla ziyan katliam haberi bugün İzmir Menemen'den geldi. Caniler, 5 gün önce doğan 5 kedi yavrusunun başları ve patilerini kesti. Sözün bittiği yerdeyiz ancak bilanço bu iki günle sınırlı değil, durum daha da ağır. Sadece 3 ayda 17 ilde 117 cinayet işlendi. İşte bugün ortaya çıkan katliam ve üç aylık cinayetler...

KEDİ YAVRULARINI VAHŞİCE KATLETTİLER!

İzmir'in Menemen ilçesi Ulukent'te site sakinlerinin besleyip, 'Prenses' adını verdiği kedi, 5 gün önce 5 yavru doğurdu. Bazı site sakinlerinin, beslenmelerine karşı çıkması üzerine hayvanseverler de yavru kedilere kapalı bisiklet garajında bakmaya başladı. Yavruları beslemek için dün akşam bisiklet garajına giren site sakinleri, başları ile patileri kesilmiş kedilerin ölüsüyle karşılaştı. Öldürülen kedilerin garajın önündeki bahçeye atıldığı görüldü. Büyük üzüntü ve şok yaşayan hayvansever site sakinleri, 5 günlük kedileri toprağa gömdü. Hayvanseverler, belediye ve polise gidip, şikayetçi oldu. Bazı site sakinleri de savcılığa suç duyurusunda bulundu.

'BU MASUM YAVRULAR ONLARA NE YAPTI?'

Bakımını yaptığı kedileri besleyen Müge Kübra Adıbeş (26),"Anne kedinin bakımını yapıyorduk. Geçen hafta sonu da sitemizin kedisi, 5 yavru doğurdu. Kimi site sakinleri buna karşı çıksa da biz gizli gizli onların bakımını yapmayı sürdürdük. En azından dışarıda yaşamayı öğrenecek kadar büyümelerini bekleyecektik. Ancak bir sabah annem kedileri beslemek için yanlarına gittiğinde parçalanmış ölülerini buldu. Öldürmekle kalmamışlar resmen işkence yapmışlar. Kafalarını ve patilerini kesecek kadar ne yaptı bu masum yavrular onlara? Biz olayın sorumlularının bulunmamasını ve cezalandırılmasını istiyoruz" diye konuştu.

VAHŞETİN 4 AYLIK AĞIR BİLANÇOSU!

_________________OCAK 2019_________________

İSTANBUL: 1 KÖPEK

16 OCAK: İstanbul Avcılar’da kazlarından birini öldürdüğünü iddia ettiği köpeğini, av tüfeği ile vurarak öldürmekten gözaltına alınan şüpheli, sevk edildiği adliyede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

SAMSUN: 1 KÖPEK

22 OCAK: Samsun’un Havza ilçesinde yaşayan Şermin Ceylan isimli vatandaşın, Zeytin isimli köpeği zehirlenerek öldürüldü.

BURSA: 1 KÖPEK

22 OCAK: Bursa'nın İznik ilçesi göl sahilinde ölü bulunan küpeli köpek zehirli iğneyle vurulup öldürüldü.

DENİZLİ: 6 KÖPEK

22 OCAK: Denizli'nin Acıpayam ilçesi Sırçalık Mahallesi'ndeki dağlık alanda, iğneyle uyutulduğu iddia edilen 11 köpekten 6'sı öldü.

AYDIN: 3 KÖPEK

25 OCAK: Aydın’ın Sultanhisar ilçesine bağlı Atça Mahallesi'nde geçen yıl 32 kazı ve 7 ördeği zehirlenen Gazi Kırdar isimli vatandaşın bu sefer de 3 köpeği zehirlenerek öldürüldü.

ISPARTA-12 KÖPEK

25 OCAK: Isparta'nın Yenişarbademli ilçesindeki çöp depolama alanında, 12 köpek ölüsü bulundu.

EDİRNE: 4 KÖPEK

26 OCAK: Edirne'nin Keşan ilçesi Alaattin Önen Caddesindeki boş arazide 4 köpek, ayakları bağlı şekilde ölü bulundu.

_________________ŞUBAT 2019_________________

KONYA: 7 KÖPEK

10 ŞUBAT: Konya’nın Bozkır ilçesinde 7 köpek, ayakları bağlı halde ölü bulundu. Bölgeden geçerken tesadüfen kan izleri gördüklerini ifade eden vatandaşlar, “Yaklaştığımızda ayakları bağlanmış 7 köpek ölüsü gördük. Dehşete kapıldık. Büyük ihtimalle dün atılmış” dedi.

ISPARTA: 1 KÖPEK

11 ŞUBAT: Isparta Kuleönü belediye çalışanları, bir köpeği önce vurup, sonra sopa ile ezip, işkence ile canlı canlı çöp arabasına atıp preslediler.

MU��LA MİLAS: 80 KEDİ

11 ŞUBAT: Muğla Milas Lalekent sitesi, Bozbük adresinde 80 tane kedi zehirlenerek katledildi.

ZONGULDAK/EREĞLİ: 1 KÖPEK

11 ŞUBAT: Zonguldak’ın Ereğli ilçesine bağlı Dağlıca köyünde Turan D.’nin kullandığı patpatın kasasına iple bağladığı köpek, yolda sürüklenerek öldü. Güvenlik kameralarına yansıyan olayın ardından Turan D. gözaltına alındı, adliyeye sevk edildi ve ifade verip serbest kaldı.

ADANA: YAVRU KÖPEK

15 ŞUBAT: Adana'nın Kozan ilçesi Tavşantepe Mahallesi TOKİ konutları mevkiinde, köpek yavrusu yakılarak öldürüldü.

BODRUM: 1 KEDİ

15 ŞUBAT: Bodrum Turgutreis'te bir kedi yakılmış olarak bulundu. Bulan şahıslar jandarmaya gittiklerini, çevredeki güvenlik kameralarının incelenmesini istemelerine karşın sonuç alamadıklarını söylediler.

ÇANAKKALE/BİGA: SAYISIZ KÖPEK

17 ŞUBAT: Çanakkale Biga barınağındaki köpeklerin açlıktan birbirlerini yedikleri görüntülendi.

ESKİŞEHİR/SİVRİHİSAR/KAYMAZ: 20 KÖPEK

17 ŞUBAT: Eskişehir/Sivrihisar/Kaymaz’da 20 köpek zehirlenerek öldürüldü.

KASTAMONU/CİDE: SAYISIZ KÖPEK

17 ŞUBAT: Kastamonu Cide’de barınağında sayısız köpek çöp poşetleri içinde öldürülmüş olarak bulundu.

ANKARA/KEÇİÖREN/BAĞLUM/BAĞLAR: SAYISIZ CAN

18 ŞUBAT: Ankara'nın Keçiören ilçesindeki piknik alanlarının bulunduğu bölgede, 12 köpeğin zehir verilerek öldürülürken, 50 köpek de kayboldu.

MUĞLA/FETHİYE: SAYISIZ CAN ZEHİRLENDİ

18 ŞUBAT: Muğla/Fethiye Çiftlik mahallesi, Çağlar Sitesinde bulunan zehirli tavuklardan yiyen kediler, köpekler, kargalar, martılar, serçeler, kirpiler çırpınarak can verdi.

BODRUM/GÜMÜŞLÜK: 1 KÖPEK

19 ŞUBAT: Muğla Bodrum'da geçen yaz, Leman Sam'ın konseri sırasında sahneye fırlayan ve sanatçının mikrofon uzattığı 'Mobilya’ isimli köpek, tarım ilacı katılan tavuk eti verilerek öldürüldü. 'Mobilya’ ile konserdeki görüntülerini paylaşan Leman Sam, “Yıkılsın Bodrum, bu güzel çocuğu zehirleyip öldürmüşler” diyerek tepkisini dile getirdi.

ADANA: 3 KÖPEK

20 ŞUBAT: Adana'da Tuncay oto galeri inin sahibi, tehdit, hakaret, silahla yakalanmadan sabıkalı olan bu şahıs, çocuğuna saldırdı iddiasıyla, 2 köpeği tüfekle vurarak yaralamış, bir diğer köpeği de öldürmüştür.

KONYA: 1 KÖPEK

22 ŞUBAT: Konya’da bir köpek yakılarak, işkence edilerek katledildi.

SİVAS: 8 YAVRUSU OLAN KÖPEK

22 ŞUBAT: Sivas'ın Koyulhisar ilçesinde 8 yavrusu olan köpek, silahla vurularak öldürüldü. Kaan Demirci kendisine ait dişi köpeği hareketsiz halde yerde yatarken buldu. Demirci, yaptığı incelemede köpeğinin silahla vurulduğunu gördü. Yeni doğan 8 yavrusu olan köpeğini öldürdüğü gerekçesiyle Demirci, komşusu C.Y. hakkında suç duyurusunda bulundu.

KARABÜK: 1 KEDİ

25 ŞUBAT: Karabük’ün Yenice ilçesinde kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişilerce tüfekle bacaklarından vurulmuş halde yol kenarında bulunan kedi tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Kayadibi köyünde yaşayan 17 yaşındaki Elvan Çaylı veterinere götürdüğü hayvanın ön ve arka bacaklarına birçok saçmanın isabet ettiği söylendi ve kurtaramadık dedi.

KIRKLARELİ: 7 KÖPEK, 1 KEDİ

26 ŞUBAT: Kırklareli'nin İnece beldesi çöplüğünde işkence edilip boğazı kesilerek yakılmış 1 kedi ve yine yakılmış 5'i yavru, 7 köpek cesedi bulundu.

İZMİR/URLA İSKELE GAZETECİLER SİTESİ: SAYISIZ CAN

27 ŞUBAT: İzmir Urla’da kedi, köpek, martı sayısız can zehirlenerek katledildi.

İSTANBUL/ÇATALCA: SAYISIZ KÖPEK

28 ŞUBAT: İstanbul Çatalca’sa bir cins köpek üretim çiftliğinde, terk edilmiş bir villada, sayısız köpek vahşice katledilmiş ve kafesler ardında, aç susuz ölüme terk edilmiş halde bulundu.

_________________MART 2019_________________

SAKARYA: 1 KÖPEK

1 MART: Sakarya'da kafası kesilmiş, derisi yüzülmüş, arka ayakları olmayan bir yavru köpek bulundu.

KONYA/ALTINTEKİN: 4 KÖPEK

2 MART: Konya Altıntekin’de 1 sahipli olmak üzere ve 3 sahipsiz köpek, toplamda 4 köpek, kimliği belirsiz kişi veya kişilerce vurularak katledildi.

BALIKESİR/EDREMİT/AKÇAY: 1 KÖPEK

3 MART: Balıkesir/Edremit/Akçay Kızılkeçili köyünde bölge haklı tarafından çok sevilen çocukların sevgilisi ‘Kutup’ köpek öldürüldü. Edremit Belediyesine ait halka açık aile çay bahçesinde garson olarak çalışan İ. C. isimli şahıs alkol aldıktan sonra gece yarısı uyuduğu sırada ruhsatsız tüfeğiyle vurarak öldürdü! Olaya şahit olanların da yardımı ile hakkında suç duyurusunda bulunan şahıs köpeği öldürdüğünü itiraf etmesine rağmen serbest bırakıldı. Halen Edremit Belediyesine ait halka açık aile çay bahçesinde çalışmaya devam eden İ. C. hakkında sadece para cezası kesilerek olayın üzeri kapatılmak istendi. Bireysel silahlanmanın bu kadar kolay olduğu ülkemizde, belediyeye ait bir çay bahçesinde bir garsonun tüfek bulundurabilmesi ise dehşetin boyutunu gözler önüne seriyor.

URFA/SİVEREK: 1 KİRPİ

3 MART: Urfa’nın Siverek ilçesinde yuvasına sokulan köpekle çıkartılan nesli tükenmekte olan oklu kirpi, kafası sopayla ezilerek vahşice katledildi.

İSTANBUL/GAZİOSMANPAŞA: SAYISIZ KÖPEK

3 MART: İstanbul Gaziosmanpaşa Yıldıztabya mahallesinde, yavru, yetişkin onlarca köpek, zehirlenerek katledildi.

DENİZLİ: 4 ÇUVAL KEDİ ÖLÜSÜ

4 MART: Denizli Merkez Sevindik mahallesinde 4 çuval kedi ölüsü bulundu.

İZMİR/ÜRKMEZ MERSİNALANI MAHALLESİ: SAYISIZ CAN

5 MART: İzmir Ürkmez Mersinalanı mahallesinde, onlarca can zehirlenerek katledildi.

İZMİR/FOÇA: 6 KAZ

9 MART: İzmir Foça Fevzi Çakmak Mahallesi Soğuk Sokak'ta Aynur Sazcı'ya ait 6 kaz ölü bulundu. Biri asit dökülerek, birinin gözleri şişle oyularak, 3 kazın ise fare zehri karıştırılmış ekmekle öldürüldüğü tespit edildi. jandarma çalışma başlattı.

KONYA: 1 KÖPEK

10 MART: Konya’da sokak köpeklerini besliyor diye komşuları ayaklandıran bir cani, seranın naylonunu yırttı bahanesiyle, bir köpeği döverek öldürdü.

KONYA/MERAM/YAYLAPINAR: 1 KÖPEK

10 MART: Konya Meram’a bağlı Yaylapınar’da bir yavru köpek katledildi.

MERSİN: 1 KÖPEK

10 MART: Mersin PalmCity Avm üstünde, kafasında poşet, vücudunda deliklerle bir köpek ölüsü bulundu. Neler oldu kimse bilmiyor. Issız bir bölge. Otopsi için İl Tarım Müdürlüğüne bilgi verildi.

TRABZON/TONYA: 1 VAŞAK

12 MART: Trabzon’un Tonya ilçesinde, nesli tükenme tehlikesi altındaki avlanması yasak vaşak, silahla öldürülmüş halde bulundu. Kalınçam Mahallesi, Keçi Gölü semtinde dere üzerinde yer alan taşkın koruma duvarının üstünde kanlar içinde hareketsiz şekilde yatan vaşağı fark eden vatandaşlar, durumu jandarmaya bildirdi. Bulunduğu yerden alınan vaşak, Milli Parklar ve Doğa Koruma Şube Müdürlüğü ekiplerine teslim edildi. Hayvanı öldüren kişinin bulunması için bölgede çalışma başlatıldı.

AMASYA/GÖYNÜCEK: 1 TİLKİ, SAYISIZ KÖPEK

12 MART: Sabah saat 8.30 da magandanın biri koruma altındaki tilkiyi, tavuklarımı yemesi bahanesiyle öldürdü. Bu şahıs daha önce de bir çok köpeği bu sebeple öldürmüştür. Pompalı silahı ruhsatlı diye hiç bir işlem yapılmadan serbest bırakılmıştır.

ANKARA ÖRNEK MAHALLESİ: 1 KÖPEK

12 MART: Ankara Örnek mahallesinde 1 köpek bıçaklanarak ya da ateşli silahla vurularak öldürüldü. Ne olduğu bulunamadı.

İZMİR/URLA İSKELE GAZETECİLER SİTESİ: SAYISIZ CAN

12 MART: Yine İzmir Urla Gazeteciler sitesinde, çok sayıda kedi, köpek, sayısız can zehirlenerek katledildi.

İSTANBUL/SİLİVRİ: SAYISIZ CAN

14 MART: Silivri’de çok sayıda toplu mezar ve çok sayıda katledilmiş kedi ve köpek cesedi bulundu.

İZMİR/URLA: 1 KEDİ

14 MART: İzmir'in Urla ilçesinde bir kedi okla vurularak öldürüldü.

İSTANBUL/KARTAL/UĞURMUMCU: SAYISIZ CAN

15 MART: İstanbul, Kartal, Uğurmumcu, Şeyhşamil, Çamlık, Balkon civarında, çok sayıca köpek zehirlenerek katledildi.

ANKARA/YENİMAHALLE: 2 KÖPEK

15 MART: Ankara Yenimahalle Özcan sitesi 1. kattaki cani bir kadın, 10 gün önce “Bu köpekleri buradan götürmezsen ZEHIRLEYECEĞİM BUNLARI!” dedi ve dediğini yaptı. Üç gün içinde 4 kardeş melek oldu gitti. Sonuncusunu veteriner fakültesine götürülmesine rağmen zehir tahribatı büyük olduğundan tedavi fayda etmedi.

GAZİANTEP/KARATAŞ: 1 KEDİ

18 MART: Gaziantep Karataş’ta, yavru bir kedi, kafası kesilerek, işkenceyle ve vahşetle katledilmiş halde bulundu.

KONYA:13 KÖPEK

19 MART: Konya'nın merkez Karatay ilçesinde, yol kenarında 13 köpek ölüsü bulundu.

MALATYA: 1 KÖPEK

20 MART: Malatya Yamaç Mahallesinde sahipli bir köpek, kafası koparılmış ve iç organları parçalanarak etrafa saçılmış halde bulundu.

KIRIKKALE: 1 KÖPEK

20 MART: Kırıkkale’nin Ahılı kasabasında, bir çuvalın içerisinde bir köpek, ölü olarak bulunmuştur.

TRABZON/BEŞİKDÜZÜ: SAYISIZ CAN

22 MART: Trabzon‘un Beşikdüzü ilçesinde 5 tane bebek zehirlendi.

NİĞDE: ONLARCA KÖPEK

25 MART: Niğde Ömerhalisdemir Üniversitesinde, kampüs içerisinde yaşayan onlarca köpek, zehirlenerek katledildi.

AYDIN/KUŞADASI: SAYISIZ CAN

26 MART: Aydın Kuşadası ilçesinde, sayısız köpeğin, barınak çalışanlarınca, vahşice zehirlenerek katledildiği görüntüler ortaya çıktı.

KAHRAMANMARAŞ/ELBİSTAN: 1 KÖPEK

26 MART: Kahramanmaraş Elbistan ilçesi Demircilik Kasabasında, 4 yıldır bakılan sahipli köpek, kendisine saldırdı iddiasıyla, Doğan Çetin denilen şahıs tarafından, defalarca ateş edilerek öldürülmüştür.

ADANA: 3 YAVRU KÖPEK

29 MART: Adana Seyhan Akkapı Mahallesinde, Şehit Kemal Yüzgeç İlköğretim Okulunda görev yapan, Fehime Değirmencioğlu adlı öğretmen, köpekleri sevmediği gerekçesiyle, yavru köpekleri arabasıyla ezdi. Anne yavruların başında yas tutarken, mahalleli de bu üzücü olay karşısında kahrolduklarını ve tepkilerini dile getirdi.

KAYSERİ: 1 TİLKİ

31 MART: Kayseri organize sanayide bir tilki cesedi, iplerle elektrik direğine bağlanıp, teşhir edilmiş halde bulundu.

_________________NİSAN 2019_________________

ANKARA: SİTEDE KÖPEK VE KEDİLER ZEHİRLENDİ

4 NİSAN: Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde, site bahçesinde beslenen kedi ve köpekler, zehirlenerek öldürüldü. Sitede oturanların şikayeti üzerine, incelenen güvenlik kamerası görüntülerinde elinde bidonla köpeklerin peşinden giderken görülen site sakini Doktor Zeynel A.Y. (38) hakkında, 'mala zarar verme’ suçundan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

BURDUR: SAYISIZ CAN

5 NİSAN: Burdur'da çok sayıda toplu mezar ve çok sayıda katledilmiş köpek cesedi bulundu.

ANKARA/ÇANKAYA: ÇOK SAYIDA KEDİ

7 NİSAN: Ankara Çankaya ilçesi, Yüzüncüyıl Çiğdem mahallesi, Gök Kuşağı Sitesi, Sarı Yıldız Blok bahçesinde kediler zehirlenerek katledildi.

İZMİR/MENEMEN: 1 KÖPEK

7 NİSAN: İzmir Menemen'de bir köpeğin omurgasına kürekle vurup felç ettiler.

ANKARA: 16 KÖPEK

9 NİSAN: Ankara'nın Yenimahalle ilçesinde park alanında, 16 köpek zehirlenerek öldürüldü. Türkiye Hayvan Hakları Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Haydar Özkan, “7 köpeğimiz de kayıp bulamıyoruz” dedi.

KIRKLARELİ: 1 KÖPEK

9 NİSAN: 9 Nisan 2019 da Kırklareli'nde, Okay İlçin'in evlat gibi baktığı 2 yasındaki dişi köpeği, Lüleburgaz Kırıkköy İlköğretim Okulu bahçesinde vurularak katledilmiştir. Okul bahçesi olduğundan, kamera kayıtlarına ulaşıldığında, olayı "Bahri Biçer" isimli şahısın gerçekleştirdiği görülmüştür.

BURSA/ORHANELİ: 3 KÖPEK

10 NİSAN: Bursa'nın Orhaneli ilçesindeki Orman Piknik Alanında 3 sokak köpeği, zehirlenerek öldürüldü.

NEVŞEHİR/KOZAKLI: ONLARCA KÖPEK

10 NİSAN: Nevşehir Kozaklı Emek Mahallesinde iğne ile zehirlenmiş köpek ölüleri bulundu.

BURDUR: 15 KÖPEK, 1 KEDİ

11 NİSAN: Burdur Belediyesi Geçici Hayvan Bakımevi'ne yakınındaki bir çukurda 15 köpek ve 1 kedi ölüsü bulundu.

MERSİN KOCAHAMZALI KÖYÜ: 1 KÖPEK

11 NİSAN: Mersin Kocahamzalı köyünde, çobanlık yapan Mehmet Can adlı şahıs, bir köpeği zehirleyerek öldürmüştür.

EDİRNE/KEŞAN: 1 KÖPEK

11 NİSAN: Edirne Keşan’da bir köpek av tüfeği ile vuruldu.

KÜTAHYA: 10 KÖPEK

11 NİSAN: Kütahya'nın Tavşanlı ilçesi Akçaşehir köyünde kepçe operatörü Hüsnü Çetin'in yaklaşık 5 yıldır baktığı 10 köpek, kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından zehirlenerek öldürüldü.

SAMSUN/AYVACIK: SAYISIZ KÖPEK

13 NİSAN: Samsun Ayvacık belediyesi gece köpekleri çöp poşetlerinde canlı canlı boğarak öldürürken suç üstü yakalandı. Belediye çalışanları vurdukları köpekleri, canlı canlı poşetlere koyup, boğulsunlar diye ağızlarını sıkıca bağlamışlar.

İZMİR/MENEMEN/SEYREK: 2 KÖPEK

13 NİSAN: Menemen Seyrek yolunda, Mahmut Efendi çiftliği yakınlarında, tüfekle vurularak kanala atılmış hayvanlar bulundu. İzmir Seyrek’de Akın isimli bir şahıs, koyunlarını rahatsız ediyor gerekçesi ile 2 tane köpeği tüfekle vurarak öldürmüştür.

ANKARA/ÇUBUK: 28 KÖPEK 2 KEDİ

13 NİSAN: Ankara Çubuk ilçesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Esenboğa Kampüsüne 500 metre ilerde, yakınlardaki boş arazide, çöp torbalarına konulmuş halde, onlarca köpek ve iki kedi ölüsü bulundu.

DİYARBAKIR/ÇINAR: 13 KÖPEK

14 NİSAN: Diyarbakır Çınar’da, 13 köpek, zehirlenmiş ve can çekişir halde, yol kenarına atılmış olarak bulundu.

MUĞLA/ULA: 1 ANNE KÖPEK VE 8 YAVRUSU

15 NİSAN: Muğla’nın Ula ilçesinde, ‘Kara’ isimli sokak köpeği, mahalle sakini E.K. tarafından tekmelenip, başına sopayla vuruldu. Yediği dayak sonrası sütten kesilen köpeğin 8 yavrusu öldü.

ANKARA/ALTINDAĞ: 1 KÖPEK 1 KEDİ

16 NİSAN: Ankara Altındağ ilçesi Önder mahallesinde, 1 köpek ve 1 kedi zehirlenerek öldürülmüş halde bulundu.

ANKARA/ULUS: ANNE KÖPEK VE YAVRULARI

16 NİSAN: Ankara Ulus Hacı Bayram Mahallesinde, terk edilen, uyuşturucu bağımlılarının ziyaret ettiği virane bir yapıda, anne köpek ve yavruları ölü bulundu.

SAMSUN/CANİK/DEVGERİŞ MAHALLESİ: 1 KÖPEK

16 NİSAN: Samsun Canik ilçesi Devgeriş mahallesinde bir şahıs, başka bir şahsın kapısının önündeki kangal köpeğini, elindeki tüfekle üç el ateş ederek öldürmüştür. Şahıs yakalanarak, Samsun Canik Irmak polis merkezine alınmıştır, ifadesinde "zevk için öldürdüm" demiştir, ardından serbest bırakılmıştır.

DÜZCE/KAYNAŞLI: ANNE KÖPEK VE 5 YAVRUSU

17 NİSAN: Düzce’nin Kaynaşlı İlçesi Eskiköy mahallesi Gırgın çayırında hayvanseverler tarafından bakılıp beslenen bir anne ve 5 yavrusu zehirli etle kandırılıp zehirlenerek katledildi. Anne ve 2 yavrusu olay yerinde , diğer 3 yavru götürüldüğü klinikte hayatını kaybetti. Bu fotoğraf gönderildikten sonra bölgeye gidildi fakat birilerinin köpek cesetlerini dereye attığı öğrenildi.

BOLU: 1 KEDİ

17 NİSAN: Bolu'da ayakları kesilmiş kedi ölüsü bulundu.

ADIYAMAN/BESNİ: 1 SIRTLAN

17 NİSAN: Adıyaman'ın Besni ilçesinde 5 kişi, çoban köpeklerini, nesli tükenmekte olan çizgili sırtlana saldırtarak öldürttüler ve bu anları görüntüleyip, sosyal medyada paylaştılar.

ŞIRNAK/CİZRE/DİRSEKLİ KÖYÜ: 6 KÖPEK

17 NİSAN: Şırnak Cizre Dirsekli köyünde 6 tane köpek zehirlenmiş olarak bulundu.

ANKARA/ÇANKAYA/İNCEK: 7 KÖPEK

18 NİSAN: Yine Ankara, Çankaya belediyesi sınırları içindeki İncek'te, yine sosislere zehir katılarak, yine hayvanları zehirlediler!

İZMİR/SELÇUK: 4 KEDİ

19 NİSAN: İzmir’in Selçuk ilçesinde, ölü 4 kedi bulundu. Bir hayvanseverin ihbarı üzerine 14 Mayıs Mahallesi 4025 Sokağa giden İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ile ilçe belediye ekipleri, 1’i can çekişir halde 5 sokak kedisi olduğunu gördü. Ölmüş kedilerin çevresindeki sosis parçaları, zehirli oldukları şüphesiyle İlçe Tarım Müdürlüğü ekipleri tarafından toplanarak laboratuvara götürüldü.

IĞDIR: SAYISI BİLİNMİYOR

21 NİSAN: Iğdır merkezin çeşitli yerlerinde, sayısı bilinmeyen bir kaç tane sokak köpeği, zehirlenerek katledilmiş olarak bulundu.

******************************************************************

Tüm bunların yanı sıra Karadeniz’de sürekli tekrarlanan yunus katliamları ve adalarda sürekli tekrarlanan at ölümlerini hiç saymıyorum bile!

Mezbahanelerde, süt ve peynir üretim çiftliklerinde, kaz ve tavuk çiftliklerinde, yunus parklarında, hayvanat bahçelerinde ve diğer yerlerde uygulanan, sistemli eziyetleri, işkenceleri, daha hiç saymıyorum bile!

Daha hepsinin çoğunu yazamadım bile…

Yeni katliamlar oldukça ve eskileri hatırladıkça, sürekli güncel tutacağım artık burayı bundan böyle!…

#HerYerSuçMahalli #TürkiyedeKatlimVar #HerYerdeKatliamVar #HayvanaŞiddeteHayır #HayvanaZulümSuçtur #HayvanaŞiddetSuçtur #YaşamHakkınaSaygı #YaşamHakkıKutsaldır #YeterArtık #ArtıkYeter #türkmilleti #türkinsanı #HeryerCinayetMahalli #hayvanlar #hayvanlara #Bıktık #Usandık #Yeter #burasıtürkiye #türkhalkı #insan #insanlar #insanlık #YaşamHakkınaDokunma

1 note · View note

yusufserkan · 6 years ago

Text

Gelecek kuşaklara ibret olsun ki, biz, tüm millet, yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.” (Köprülülü Şerif İlden, Sarıkamış, s. 239)

Sarıkamış'ta donarak can veren askerlerimiz.

Bugün 31 Aralık 2018… Yarın yeni yıl…

2019 herkese, hepimize sağlık, mutluluk, huzur getirsin.

Bugün sizleri tam 104 yıl geriye, Aralık 1914'e götüreceğim. 104 yıl önce bugünlerde donarak ölen kahraman evlatlarımızın yürek burkan gerçek hikâyesini; “ölüme yürüyüşü”, Sarıkamış dramını anlatacağım.

TOPRAK DONMUŞTU

Tarih: 25 Aralık 1914.

Yer: Sarıkamış.

GİZLENEN DRAM

Peki, ama Sarıkamış dramı nasıl yaşandı? Bu dramın sorumluları kimlerdi?

KÖPRÜKÖY VE AZAP MUHAREBELERİ

29 Ekim 1914'te Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın isteğiyle Osmanlı donanması Rus limanlarını bombaladı. Böylece Osmanlı, I. Dünya Savaşı'na girdi.

1 Kasım 1914'te Ruslar, Sarıkamış üzerinden Erzurum Köprüköy'e saldırdılar.

Kasımın başlarındaki Köprüköy ve Azap muharebelerinde 3. Ordumuz Rusları geri çekilmeye zorladı. Bunda başarılı da oldu. Ancak Rusları söküp atmak mümkün olmadı…

HAREKAT KARARI

Enver Paşa, Alman Bronzard Paşa ile birlikte 13 Aralık'ta 3. Ordu Karargahı'nın bulunduğu Erzurum Köprüköy'e geldi.

15 Aralık'ta Sarıkamış Harekatı için bir toplantı yaptı. O toplantıda Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın gözlerinin içine bakarak –mealen- şunları söyledi:

Enver Paşa öfkeyle konuştu:

Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın sözünü keserek “Senden korkuyorlar da ondan!” dedi.

Bunun üzerine çok sinirlenen Enver Paşa, “Dua edin Harbiye'den hocamsınız! Yoksa sizi Divan-ı Harbe verirdim!” diyerek toplantıyı bitirdi.

Harekâta karşı çıkan 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, 18 Aralık gecesi istifa etti. 19 Aralık'ta Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığı'nı bizzat üzerine aldı.

Bile bile ölüme yürüyüş

Görülen o ki, Enver Paşa -Hafız Hakkı Paşa'nın da desteğiyle– on binlerce vatan evladının canı, kanı pahasına, bilerek isteyerek büyük bir kumar oynadı.

Taarruz planına göre 9. 10. ve 11. kolordular 25 Aralık'ta Sarıkamış'ta buluşup hep birlikte Ruslara saldıracaktı.

Köprülülü Şerif'in (İlden) 1922'de yayınladığı ‘Sarıkamış' adlı kitabı.

En önemlisi de Hafız Hakkı Paşa'nın komutasındaki 10. Kolordu planlandığı gibi 25 Aralık'ta Sarıkamış'a ulaşmayı başaramadı.

Zavallı askerler güçlükle yürüyorlardı. Bazılarının üzerinde köyden getirdikleri kıyafetleri vardı. Bazıları üşüyor, titriyor, bazıları ise donup öylece kalıyordu.

8 Ocak'ta Enver Paşa, İstanbul'a döndü.

Sorumlu kim?

Sarıkamış dramının bir numaralı sorumlusu hiç tartışmasız Enver Paşa'dır.

1- Sarıkamış Harekatı, Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın kararıyla yapıldı.

2- Enver Paşa, 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa'nın ve 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa'nın tüm itirazlarına rağmen, onları görevden alarak harekatı gerçekleştirdi.

3- Enver Paşa, hiçbir savaş tecrübesi olmayan Hafız Hakkı Paşa'ya fazla güvendi. Enver Paşa'nın 10. Kolordu'yu teslim ettiği Hafız Hakkı Paşa'nın çok ciddi askeri hataları oldu.

4- Enver Paşa, kendi ordusunun giyecek, yiyecek, top, tüfek bakımlarından Rus ordusundan daha zayıf olduğunun farkındaydı.

Haksız mı?

#sinan meydan #sarıkamış #sarıkamış harekatı

3 notes · View notes

tuncayacelik · 2 years ago

Text

thread count: 3 | drafted: 3 | posted: 0/3 | replies: thursday

The Basics ~

name: tuncay ‘cay’ aslan çelik

dob: august 21st, 1987

sun&moon: leo&cancer

occupation: interior architect / celik design CEO

birthplace: adana, turkey

legal residence: east haven, vermont

gender identity: cisgender

pronouns: he/him

orientation: bisexual / biromantic

status: openly married

family: mehmet çelik (father), sevda çelik (mother), amman ulusoy (ex-partner - deceased), tbd çelik (husband), mehtap çelik (daughter - 12), ayah çelik (daughter - 3), minnoş (german shepherd).

Possible Connections~

business partners ~ while his best friend is his main business partner, Tuncay likes to dip his toes into promising adventures in many areas of the business world. He mainly focuses on architecture but enjoys the idea of providing affordable and sustainable housing to people. Your character could be a fellow architect, they could be currently working together on a build, they could work for or with him in any capacity. Perhaps, they only know of each other in the business world.

friends ~ Tuncay is career focused and likes to surround himself with like-minded people but he also loves meeting people with different perspectives and opinions than he has. He tends to listen more than speak and grows protective over the people that he harbours fondness for. Most of his friendships have been surface level up until this point in his life, whether they are old friends or new budding ones, your character may find it difficult to delve deeper into a friendship with him or very easy depending on the situation.

childhood friends

ex-partners / current partners

neighbours

pet-sitters / walkers

live-in nanny

assistant

Personality ~

positive traits: driven, philanthropic, kind, respectful, honest, family oriented, open-minded, critical, quick witted, playful.

negative traits: apathetic, blunt, sarcastic, noncommittal, over-protective, judgemental, critical, reckless, closed off, difficult, aggressive.

likes: learning, traveling, reading, music, exercise, health and nutrition, psychology, language, working, dark chocolate.

dislikes: disrespect (towards himself and others), feeling suffocated, itchy fabric, boredom, slow movement, small spaces, dull knives, disorganization, sleep.

hobbies: cooking, writing, pottery, volunteering, drawing, painting.

The biography ~

tw: transmissible disease (hiv), medical issues, partner death, brief mentions of internalized homophobia/toxic masculinity, fertility issues, infidelity, pregnancy/surrogacy, PTSD, Grief, and abandonment issues.

Affluence by default was the expectation for the first-born and only son of Mehmet and Sevda Çelik, a power couple of the Turkish high society. Mehmet, the heir of a chain of international hotels and Sevda, a fierce fashion designer held preconceived notions about the little boy who had changed their eternity of fertility issues. For a while after his birth, these preconceived notions were their reality, however, the undertone of Sevda’s concern for her son’s late blooming clouded some of the joy that she felt in being a mother. Tuncay didn’t crawl until 10 months, couldn’t stand for long periods of time until 22 months, and when he finally walked, his gait was wobbly and abnormal. Physicians assured them that their son was perfectly healthy, that he was simply a strong-willed boy who didn’t want to follow traditional standards.

It was late in the afternoon when he was three that things went awry. He had gone to bed early, had slept through the night and into the early hours of the morning but he was difficult to wake, lethargic, his fever so high that after refusing to eat his breakfast, he had start convulsing in the middle of the garden, attended to by one of the landscapers. It was at this moment that all of Sevda’s worries became reality. Her healthy baby boy was reduced to nothing, a consistent patient of the pediatric ward for two more years before her own medical emergency made them understand exactly what was going on with her child.

She had passed HIV to her son unknowingly.

Although putting a name to the reason that her son had gotten so sick in a rapid manner was a relief, the guilt that she felt for being the cause of it made it difficult for her to truly enjoy her son’s health when it finally came. After a couple of years of medication therapy and when Tuncay was old enough to understand his condition, Sevda was happy to learn that Tuncay, instead of hating her, started to open up to her more. They became closer than ever, made a routine of their medical upkeep, and in his teenage years, didn’t quite fall out as often as most teenagers and their parents did.

Moving abroad to Germany for university was harder than he thought. Although he saw his parents more often than most kids, being away from his parents affected him more than he supposed it affected his parents. As difficult as the change in culture, language, and society was, he found it fun and interesting and studying made it easy. What wasn’t easy, however, was meeting Amman Ulusoy, a Turkish-born student from Canada. Their ideas clashed, their cultural morals were vastly different, but their opinions on business, life, and art was where chemistry was born. Tuncay didn’t make it easy, his attitude toward his sexuality screamed internalized homophobia and Amman called him out every time that it came up.

He worked through it for years before he finally accepted him as a partner. By that time, they had spent so much time together that they decided not to wait - they got married in Canada, moved to Vancouver after graduation, and talked about children. Sevda was glad despite her apprehension, Mehmet became distant so as not to offend his son with his ignorance and even though he struggled, even though in the present day, he still made comments that made the architect internally cringe, his effort in acceptance was the most important thing for Tuncay.

Mehtap, their first daughter, was the consequence of a slight misalignment between Amman and Tuncay. His infidelity weighed heavily on him for a long time after Amman passed away from an accident on the scene of one of their new constructions. Mehtap’s mother decided that it would be best for their daughter to live with her father, her intention being that having an infant to focus on would help him through the grief that came with the loss of Amman and it worked for the most part; the only issue was the distraction of tending to his daughter kept the grief away.

He moved back to Istanbul very quickly afterward, hoping that being near his family would help ease some of the pain, he started treating life as if it was normal but once again, he used the distraction of building his own architecture company as a way to prolong dealing with the grief of losing his partner.

There was something about grief that made his art better.

He gained notoriety, his designs were admired, his opinions were sought after, and when an opportunity to take his work to the U.S came up, he decided that he was ready to face his demons head on; they had always talked about living in the mountains and raising their children there, whether those mountains were in Canada, Turkey, or anywhere else on the planet they felt drawn toward.

And as if the universe was playing with him, while designing the project that he'd been brought in specifically for - he met a man who saw his demons and still took his hand with the excuse that they would face all of them together. The unfortunate bit was that losing his first husband created a lot of problems for him; he'd grown over-protective, anxious, and when their daughter came into the picture, it got even worse.

#c: tuncay çelik #easthavenintro #ptsd tw #grief tw #death tw #illness tw #accident tw #injury tw

0 notes

tuncaydelibasi · 3 years ago

Text

Tuncay Delibasi on Leptin deficiency in the genital area

Leptin deficiency in the genital area: diagnosis and consequences of therapy to replace leptin

Leptin Deficiency Summary By Tuncay Delibasi

To share the Dr. Tuncay Delibasi 10 years of experience treating patients with leptin deficiencies. Three adults and a boy suffered from childhood-onset morbid obesity as well as hypogonadism, a the family history of obesity as well as premature death. Leptin levels were too low. Recessive C105T Leptin mutation has been discovered. Endocrine and metabolic assessments were performed, prior to and after taking and off leptin. The adult body mass index dropped from 51.2 + 2.5 and 29.5 ++ 2.8 kg/m2 .

Serum lipids were normalized and insulin resistance was reduced as one diabetic females developed normoglycemic. Hypogonadotropic hypogonadism was reversed as were other changes in the sympathetic, adrenal thyroid, somatotropic and thyroid functions. Leptin replacement therapy can reverse metabolic and endocrine changes caused by leptin deficiency. Certain of these findings could be extrapolated to other illnesses. Arq Bras Endocrinol Metab.

Leptin Introduction

Leptin is a hormone that is produced mostly from the white of adipose tissues that has multiple roles in the immune and endocrine systems, which include reproduction, glucose homeostasis, the formation of bone and tissue remodelling and inflammation (1).

Leptin is an essential controller of energy homeostasis through the regulation of the amount of energy consumed and expenditure via its action in the arcuate nucleus of hypothalamus (2,3). The levels of leptin are significantly associated with fat mass, and higher in obese individuals (4,5). In mice with leptin deficiency (ob/ob) or resistant to leptin (db/db) with a slowed metabolism and hyperphagia are common features with obesity being a major characteristic (6-10). In particular, mice with ob/ob also suffer from a cellular immune deficiency hypercortisolism, hypogonadotropic hypogonadism as well as lower amounts of the growth hormone in type 2 diabetes as well as central hypothyroidism. This phenotype can be prevented or even reversed through the use of leptin exogenously. Leptin deficiency in humans is found in lipodystrophy disorders that are associated with lower levels of Copyright(c) ABE&M todos os direitos reserved. Arq Bras Endocrinol Metab.

youtube

Leptin deficiency due to congenital absence of leptin levels because of an abnormal distribution and deposition of the adipose tissues. Furthermore the congenital human leptin deficiency can also be caused by mutations in the gene leptin. Leptin deficiency forms caused by mutations in the leptin gene are very rare, with just 20 patients being identified across the world at present. They are patients from Pakistani (n twelve) (8,11,12), Turkish (n 5) (7,13,14), Egyptian (n two) (15) as well as Austrian (n one) (16) backgrounds. The examination of these patients prior to and during the treatments with replacement leptin therapy have revealed the significance of leptin for the homeostasis and homeostasis of many areas, including the immune system, brain as well as glucose metabolism.

In this article we present the diagnostic procedure and clinical findings of five patients in an exclusive Turkish family that is leptin deficient and has leptin gene mutations. gene. In addition, we discuss the metabolic and endocrine effects of the replacement therapy for leptin for these patients.

#Youtube

0 notes

sangklp · 6 years ago

Photo

RT @hsyn_kara33: Heykel, ahşap, seramik, kara kalem, modelaj ve origami atölyeleri 2019 2020 eğitim öğretim yılında TV8 #Ütopya yarışması birincisi Heykeltraş Tuncay Kes’in liderliğinde @ugurokulumersin kampüsünde! @nevzatkulaber @nilcicek @FATIH_SARITASLI @GencerNejla @oguzcaylar https://t.co/VgW352nmbK https://www.youtube.com/c/lifesang

#August 17 #2019 at 01:44PM

0 notes

sin-u-san · 8 years ago

Text

Doğru cevapları bilen vatandaşlarımıza çekilişsiz kurasız içinden tank, savaş uçağı çıkan sürpriz yumurtalar; başarısız olup IQ’su Burhan Kuzu düzeyinde olanlara ise teselli ikramiyesi olarak bir yerlere yapıştırmaları için koyun, angus, düve ve malak çıkarmaları armağan edilecektir. Süreniz 1 dakikadır. Başarılar. 15 Temmuz zekâ testi 1 – 4 metre derinliğindeki sulardan geçebilen, 1500 beygirlik V12 motora sahip, her bir egsozu 50 cm genişliğinde ve mazgalla kapalı olan, 1 metre kalınlığında beton duvarı rahatça delip geçen ama bir tişörtü geçemediği söylenen talihsiz tankın adı nedir? A ) Altay B ) Tayyip C ) Leopar D ) Yeliz 2 – TSK envanterindeki 13.696 tanktan sadece plastik mermi yüklü 74’ünün kullanıldığı ve bunların da 28’inin yolunu kaybettiği darbe oyununun adı nedir? A ) Nintendo Wii Savaş oyunu B) PS4 Lütuf of God C ) Hakan 1, Metin 2 D ) Reis 1 3 – Türkiye’nin en büyük ordusu olan 1. Ordu’nun 3 kilometre ötesinde köprüyü kapatanlara saatlerce müdahale etmediği, sessizce olanları beklediği akşam hangisidir? A ) Akdeniz akşamları B ) Marmaris akşamları C ) Malum akşam D ) İyi akşamlar 4 – Darbe girişimini öğrendiği vakti 5 ayrı röportajda 5 farklı saat olarak söylemeyi başaran lider hangisidir? A ) Recep İvedik B ) Devlet Bahçeli C ) AKP genel başkanı D ) Küçük Reis 5 – Darbe girişimi genelkurmay karargahında püskürtülmüşken ve 273.000 silahlı polis bir kenarda dururken onları kasten kullanmayarak halkı sokağa çağırıp 249 insanın ölümüne sebebiyet veren dünya liderinin adı nedir? A ) Putin B ) Esat C ) Erdoğan D ) Saddam 6 – Hiç haberi olmadığı halde 15 Temmuz akşamı Marmaris’te kaldığı otele yakın 4 farklı havaalanında mürettebatıyla birlikte 4 uçak bekleten öngörülü lider kimdir? A ) Trump B ) Putin C ) Erdoğan D ) Esat 7 – Silahlı kuvvetlerin kendisini helikopterle kaçıracağını öğrenince kendi ayağıyla doğruca genelkurmaya koşan cesur şahsiyetin adı nedir? A ) Fatih Terim B ) Acun Ilıcalı C ) Hakan Fidan D ) Nihat Doğan 8 – Bir yandan darbe yapan(!) diğer yandan pilotlarına yaptığı darbenin hava üssünü bombalatan ilginç mensuplara sahip cemaatin adı nedir? A ) Erenköy B ) İsmailağa C ) Menzil D ) Bildiğin cemaat 9 – 570 bin mevcudu olan ordunun yüzde 1,5’unun katıldığı darbe girişimini gerçek darbe sanan, sokaklarda tank peşinde koşan yurdum insanlarının yaşadığı ülkenin adı nedir? A ) Sri Lanka B ) Yeni Gine C ) Yeni Türkiye D ) Burkina Faso 10 – On bin çalışanı, 75 silahlı güvenlikçisi olmasına rağmen biri rütbeli 5 askerle basılıp darbe bildirisi okunan ve bunlar da kameraman ve ışıkçılar tarafından gözaltına alınan kurumun adı? A ) TRT (Türkiye Radyo Televizyon) B ) RRT (Recep Radyo Televizyon) C ) BRT (Bilal Radyo Televizyon) D ) Beyaz TV 11 – Genelkurmay darbe geliyor diye 18.00 itibariyle hava uçuşlarını yasaklattığı halde her nasılsa bunu duymayıp düğünlerde dans edip eğlenen ve uslu uslu gözaltına alınmayı bekleyen kuvvet komutanlarının ve 24 generalin mensubu olduğu ordunun adı neydi? A ) Kızıl ordu B ) Origami ordusu C ) Kağıttan kaplanlar ordusu D ) Türk ordusu 12 – Kendini gerçekten başbakan sanıp MİT müsteşarı kendisini darbe hakkında bilgilendirmediği için dertlenen ve karalar yakan sâfikalp 23 Nisan Başbakanının adı nedir? A ) Cin Ali B ) Zeynel Abidin Bin Ali C ) Malum Binali D ) Ali Veli 49 Elli 13 – 15 Temmuz günü 22.30’da darbe girişimi başlar başlamaz “Esas kanaati kendim oluşturdum. …. ile istişare ederek, beraber konuştuk, bunun (cemaatin) asker içerisinde bir kalkışması olduğu kanaatine vardık. (…) O anda doğru da olabilirdi, yanlış da.” diyen Başbakan Yıldırım’ın bilgi kaynağı ve iftira işbirlikçisi kimdir? A ) Enişte B ) Kayınço C ) Baldız D ) Reis 14 – Binlerce istihbarat personeli olmasına rağmen darbeyi önceden öğrenip cumhurbaşkanına haber vermeyen ama yine de makamını koruyan ve el üstünde tutulan istihbarat şefinin başında olduğu kurumun adı? A ) RİT B ) Mossad C ) MİT D ) Sadat 15 – Darbe akşamı TV’lerde vatan kurtaran Süperman olarak yayından yayına koşan, darbeci olduğunu iddia ettiği Tuggeneral Semih Terzi’yi bizzat uçakla Ankara’ya getirten, sonra 8 defa telefonla arayıp infaz emri veren, Ömer Halisdemir’e öldürten ama ilginç bir biçimde Halisdemir’i öldüreni de tebrik eden, zamanın ruhunu yakalayıp bayramda minbere çıkıp hutbe veren üstün manevra yetenekli paşa kimdir? A ) Evren Paşa B ) General Motor C ) Zekai Paşa D ) Zeki Müren 16 – Darbeyle hiçbir ilgisi olmayan 140 generalinin en ağır işkenceleri görmesine ve tutuklanmasına (Bu cümleye katılmıyorum. N.A.); askeri okulların kapatılmasına, 16 bin harbiyelinin sokağa atılmasına ve harp okullarına AKP teşkilatlarınca referanslı trollerin doldurulmasına ses çıkarmayan, askerlik onurunu ve insanlık şerefini Saray’a paspas eden askeri tarihin en renksiz ve uydu genelkurmay başkanı kimdir? A ) Veli Küçük B ) Çetin Doğan C ) Levent Ersöz D ) Hulusi Akar 17 – Darbe girişimi gecesi 04.20’de derhal soruşturma açılıp darbeyi önlemek için gözaltına alınıp tutuklanan 2 bin 745 kişinin mesleği neydi? A ) Askerlik B ) Hakim ve savcı C ) Öğretmen D ) Ev hanımı 18 – “Cemaat mensuplarının çok azı darbeye katıldı. Büyük kısmı bir sonraki darbe için bekletildi” diyen zeka engelli savcının adı nedir? A ) İrfan Fidan B ) Serdar Coşkun C ) Can Tuncay D ) İslam Çiçek 19 – Darbeyi önledik diyerek şimdiye kadar yapılmış tüm darbelerden daha fazla insan tutuklatan, işkence gördüren, 17 bin kadını darbeci diye hapse tıkan, 560 bebeği zindanda tutan, 155 bin kamu çalışanını meslekten atan, 15 üniversiteyi kapatan, 966 şirketi gasp edip halkın 48,5 milyarlık varlığına el koyduran darbeci başkomutan kimdir? A ) Cemal Gürsel B ) Kenan Evren C ) Muhsin Batur D ) Recep Tayyip Erdoğan 20 – En milli dünya liderimizin hem üreticisine küfredip hem de sülalece hasbelkader üstünden inmediği otomobilin markası nedir? A ) Şahin B ) Doğan C ) Anadol D ) Mercedes Alıntı

7 notes · View notes