0001dl
0001dl
İsimsiz
12 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
0001dl · 11 months ago
Text
Tumblr media
İstediğin kadar git, istemediğin kadar geliyorum sana.
Olavenás.
0 notes
0001dl · 1 year ago
Text
Uçsuz bucaksız yokuşun ortasında tek düz olan benim.
0 notes
0001dl · 1 year ago
Text
Tanrı seni yaratırken melekler bir parça açmış herhalde, o da dinlemiş, her zerren cennetsel müziğin melodisi gibi.
0 notes
0001dl · 1 year ago
Text
Tumblr media
0 notes
0001dl · 1 year ago
Text
Kalbim sana tamamen iptilâ, aşkınsa kalbime koca bir istilâ.
0 notes
0001dl · 1 year ago
Text
Cennetsel müzik
Kalbim sesine koca bir dildâde. Bakıyorum da, benim bu aşkım büsbütün bir ilanihâye. Âdeta şaşırtıcı, fevkalâde. Sensizliğinde bürüdü bak kalbimi büyük nâle. Çekiyordu acısını âmiyâne. Birimiz aşka tevafuk, diğerimiz âşık-ı mehcur. Ettim sana dünyanın herşeyini elfida, şimdi benden sana kalan tek kelime koskoca bir elveda.
0 notes
0001dl · 1 year ago
Text
Çay bile istemem artık, gelme Müzeyyen.
2 notes · View notes
0001dl · 1 year ago
Text
İçinde vuslat olmayan aşkı,
Ne edeyim ben vehmimde.
İçinde aşk olmayan ruhu,
Neyleyim ben tenimde.
1 note · View note
0001dl · 1 year ago
Text
"Diyeceğim bir şey yok, ders oldu bize diyelim. Hepimiz geçtik bu dönemlerden." dedi.
Yine kaderine sığındı.
Ve bende gerçekleri bir tokat gibi vurdum onun suratına.
"Bazıları bu kadardır. 'Kader' denilen kavrama sığınan herkes benim için basittir. Ne zayıftır ki onlar her şeyi kadere bağlayıp hiç bir şeye elini sürmeyenlerdir. Ama nafile, hepimiz geçiyoruz bu yollardan. Fakat her şeyimiz geçmiyor. Geriye kalan tek şey ise,
Mide bulandırıcı ihanet,
Acı,
Ve gerçekler."
1 note · View note
0001dl · 1 year ago
Text
Kırık kalp senfonisi - Belki de son.
Sessiz aşklara, aşkın kavurduğu feryat figan kalplere, sessiz, yeni nesil bir marş.
Daha ne kadar kaçmalı, nereye gitmeli bu beden? Nerelere, kimlere kaçar bu arş?
Ne uyanabiliyor bu gözler gündüzleri, ne kapanabiliyor bu yara izleri, ne de tükenebiliyor bu kalbin sonsuzluk sözleri. Gözler her yerde birini, belki de sevgisini..
Sessizliğin çığlıkları, kalbimin sığısı, gözlerimin buğusu. Bir yerlere yazıyor dağlara, taşlara, duvarlara. Ama yine de acımıyor; acıtıyor. Suçluyor bir beden en derininden kalbimi, vehimde edilmiş eflatun-i aşkımı. Ne yıllar geçiyor bu meydanda, ne de insanlar yürüyor bu yollarda. Ne var ki, suç neden hep kullarda? En derinden yüzeriz dışı pak, içi pis sularda.
Bile bile..
Elemkârâne sevenlere.
1 note · View note
0001dl · 1 year ago
Text
Şair Rüştü'nün duvarlara Mediha'yı yazdığı gibi yazacaktım seni. Yazmadım. Kendime bile göstermeden saklayacaktım seni, yapmadım. Ne acı ne de hüzün, öfke dışında bir şey bırakmadın. Ne yağmurda bana şemsiye olabildin, ne de cehennemimde eriyip gidebildin. Gözlerine baktıkça belli oluyordu zaten o yalandan sevgin. Ben sevdiğim halde konuştum seninle, sen sevmediğin halde konuşmadın benimle. Kahraman Tazeoğlu bile kurtaramaz artık sana olan öfkemi. Kollarımdaki yara izlerin, gerisi Allah kerim dedim. Yaradılana dikkat et, yaradandan ötürü dedin. Yapayalnız bıraktın beni o yağmurda o gece. Karanlıktan korkar diyemedin, çıkıp bir kelam bile etmedin. Aslında doğru dedin, şair bugün şiirler yazdığı kalemi kırdı. Ne şiirim olacaksın, ne de sapasağlam bir kalemim. Ne cefam olabildin, ne de sefa hissettirdin. Yazık ya, sen onu bile beceremedin. Lafın ucu sana çıkmadan heba oluyordu gülüşlerim. Şimdi ise heba olarak çıkıyor bu gidişlerin. Bir daha ne heba, ne de safha olurum dedim. Yine de bunu bile hak etmedin. Gözümde kalmadı artık tırnak kadar değerin. Yaraların bile jilet izlerimden çok daha derin. En çokta bana bunu öğrettin.
"Şayet bir bedeni seviyorsanız, zamanında ikinci bir beden olup birincisini çöpe attı diye."
1 note · View note
0001dl · 1 year ago
Text
Saklayamadık bizi, acımadık bize. Yel gibi uçup giderken mutluluk havamız, biz sadece arkasından ona el sallıyorduk. Korkuyorduk, titriyorduk iliklerimize kadar. Hem buradan hiç gitmemiş gibi, hem de buradan çok uzakta. İçimizde bir yerlerde vardı bir düşünceler. Tanrım, açamadık içimizi. Kavuşmak, mahşere kaldı. Yeğleyemedik bizi. Bekleyemedik birbirimizi. İnsanın hayatı bir ok gibi hızlıca saplanırken ölüme, biz sabırsızlıkla sadece bekliyorduk.
Dört tarafı hüzünlerle kaplı bir odada karşılıklı oturuyorduk. O yere, ben de ona bakıyordum. Yerimden kalktım ve ona doğru elimi uzattım.
- "Tut ellerimden sevgilim, bir ömür boyu vuslatın olayım."
Ürkek, titrek bakışlarıyla baktı bana. Sanki hiç gitmek istemiyormuş, ama kalmakta çok acıtıyormuş gibiydi artık.
Donuk surat ifadesiyle bana döndü;
- "Yapamam sevgilim.. benim ömrüm ömürlük değil, ötürülük. Bir neden var sürekli içinde, bilinmeyen bir neden. Kalamam sevgilim.."
Onun ufacık bulduğu ellerimle nar gibi kızarmış yanaklarını avuçlarımın içine aldım. Bütün yüzünü ellerimde hissettim. Onu hissettim. İlk defa.
- "Yapma bunu bana, ani bir sinirle, bağlılığımızı koparma. Seni seviyorum..."
Ayağa kalktı, ellerimden tuttu. Elleri sanki artık ısınmak istemiyor gibiydi. Bakışları soğuk, elleri sıcaktı.
- "Beni severken acı çektiğini bile bile yapamam, sevgilim. Yarın bugünden daha da katlanılabilir. Yarınlarda dün için umut yok, ama diğer Pazartesiler için umut var. Unutacaksın, gerekirse acı çekeceksin. Ama.. bunu bile beraber yapacağız. Beraber unutacağız sevgilim. Kalbimin derininde bir yerlerde seni koskocaman saklayacağım, kendimden bile."
Gözleri doluyken ellerimi bıraktı, son sözü "benim prensesim" oldu ve odadan çıkıp gitti. Yerlere saçılmış cam kırıkları ayağıma batıyor, içimdeki çocuk ürkekçe duruyordu artık dünyaya. Ve bir daha, hiç kimseye göstermedim çocuk tarafımı. Kimsenin görüp, o çocuğu üzmesine izin vermedim senden sonra. O çocuğu üzen bile bir tek sen ol istedim.
"Nergislerimize iyi bak sevgilim. Çünkü bu gece sana bir demet yalnızlık diktim."
7 Nisan 2024, 04.52
2 notes · View notes