Tumgik
adlinovski-blog · 7 years
Text
bir kaç günlük durumlar
pazar sabahı tayfun güzelliği saat 12:30 gibi "haydi uyan, kursa geç kalacaksın" diyerek dürttü. direkt uyandım ve kettle'a su koydum. o sırada üstümü başımı toparladım, saçımı yaptım. sonra tayfun'la kendime hazır kahve yaptım ama çok yoğun yapmışım, içemedik. siyah kot pantolonumu, krem rengi gömleğimi giydim ve çıktım. bayağı kırışıktı gömlek. sonra dolapdere'den taksim'e çıkıp, sarı dolmuşa bindim. kocamustafapaşa'da inip, tiyatroya gittim. kurs vardı. poğaça yedim ve dürdane abla çay ısmarladı. onları yiyip içtikten sonra derse girdim. mustafa abi'yle diksiyon dersi vardı. bayağı eğlenceli geçti, özellikle önceki günün üstüne mis gibi geldi. sonra semaver ve kumpanya oyununun dekorunu kamyonete yükleyip enka açık hava tiyatrosuna geçtik. dekoru sahneye aldık, ufaktan ışık ayarı yapıp ben çıktım. tolunay ve mustafa orada kalıp ışıkları yapmaya devam etti. eve gelip naptığımı hatırlamıyorum hiç, bir kaç gün geçtikten sonra yazıyorum bunları. uyudum uyandım sabah 8'e çeyrek kala uyandım. hızlıca üstümü değiştirip servise doğru koştum. işe geldim, ucuzundan tost yiyip işlere koşuşturdum. gün çalışarak bitti, servise binip enka'ya geçtim, oyun hazırlıkları vardı. gittiğimde saniye, anıl ve mustafa oradaydı. işler bitmiş gibiydi, havada biraz yağmur vardı, oyun iptal olur mu olmaz mı derken bolca yağmur yağdı ve oyun iptal oldu. ekip komple şarkılar, türküler söyleryerek, çalgı çalarak günü bitirdi. orada çalışan bir abi tüm ekibe dondurma ısmarladı. limon ve çikolata hiç olmamış yan yana ama yinede güzeldi. sonra dekoru toparlayıp çıktık, ben ayazağa metro'da inip, taksim'e gittim. eve gittiğimde tayfun onur abi'lerdeydi, ben de çıktım. içerde dizisinin finalini izledik. pek sarmadı. sonra okan geldi, eğlenceliydi bayağı. sonra ben uyuya kaldım, bunlar özlem ve cüneyt'e inip sucuk ekmek yediler sanırım. sonra gece beni uyandırdılar, tayfun'la eve indik. misler gibi uyuyup, eziyet gibi uyandım. sabah 8'e çeyrek kala uyandım, üstümü başımı toparladım ve çıktım. dolapdere'ye inip servise bindim. okula geldim, inanılmaz yorucu ve yoğun geçti. pert oldum. berk'in arabaya atladık; şennur, samet, ben. trafik vardı bayağı, kulaklığı takıp, birsen tezer açtım ve misler gibi uyuduk. sonra arabayı istinye'ye çektik, bir yere oturduk, berk çay söyledi, ben iki top sade külah dondurma, şennur bir şey söylemedi, samet zaten oruçlu. saat şu an 19:20, okulun akşam rumeli hisarüstü'nde iftar yemeği var, birazdan kalkıp oraya geçicez. haydi bakalım. sevgiler, saygılar. bolca. 200617 / istinye
0 notes
adlinovski-blog · 7 years
Text
17>18 haziran "01:43"
dün yazıyı yazdıktan sonra 19:00 gibi uyudum 21:00 gibi uyandım. tayfun'la okan salonda oturuyorlardı, onların yanına geçtim, öyle sohbet-muhabbet. azer bülbül, ahmet kaya dinliyorduk güzelce. sonra rap müziğe bağlandı sayemde, misler gibi dinleyip, söyledim. tayfun isyankâr bayağı. Bir şeyler izleyip, uyudum tekrar. sabah 11 gibi uyandım, iddaa oynadım ama kaybettim. duş aldım, üstümü değiştirip, semaver'e doğru yola koyuldum. ilk atölye günüydü volkan hoca anlattı bolca ve beynim mahboldu, basım ağrıdı. çok derin mevzulara girildi, konuşuldu. ders bitti, çok oyalanmadan eve doğru yola koyuldum. dolmuştan indim, tayfun aradı "yemek yapıyoruz ekmek ve kola alır mısın dedi. bi' de tuvalet kağıdı." "tamam" deyip kapattım. sonra yine aradı hemen üstüne "kanka bi' de sigara alır mısın -winston light-" "tamam" deyip kapattım. markete gittim, dediklerini ve abur cubur aldım. eve geldim, tayfun patates yemeği yapıyordu, gayet güzel olmuştu. yemekleri yedik, yalandan -küçük esnaf- filmini izledik ve küt oynadık. okan geldi, tinder aksiyonlarıyla birlikte. acayip işler. onur abi'den çıkıp eve indik, sohbet muhabbet. sonra okan, kızla buluşmaya çıktı, tayfun'la birlikte uzanıyoruz. o çektiği fotoğrafları düzenliyor, ben bunları yazıyorum ve kalben'in bilmediğim bir şarkısı çalıyor. saatlerimiz 01:57'yi gösteriyor. sevgiler, saygılar. bolca. 180617-dolapdere
0 notes
adlinovski-blog · 7 years
Text
dünden itibaren
dün sabah saat 7:45 kurulu alarma uyanamayıp 7:55'te uyandım ve hızlıca servise doğru gittim ama kaçırmıştım. napsam bilemedim buradan davutpaşa'ya gitmek ohooo. çok düşünmeden işe geç kalmamak için suratım düşük bir şekilde taksiye bindim ve güzelinden 35 lira verdim. ahh ahhh. karnım açtı ve kantine gidip, tost yedim. iki liraya tost mu olur? evet olur, hemde misler gibi. sonra ofise çıktım, güzelce çalıştım. iş-güç deyip geçebilirim. dilek'in kızı var damla, çok tatlı. 10 yaşında sanırım. ona tüp çikolata aldım ama çok abur cubur yemeğinde yemedi, bende meyve yedirdim karnı acıkınca. yani sadece muz. sonra ip atlamaya çalıştık ama ikimizde beceremedik. sonraa sonraaa işten çıkıp servise bindim, dolapdere'de inip, eve yokuş çıktım, sokakta oynayan tatlı çocuklar vardı. eve çantayı atıp, çıktım hemen cihangir yollarına kafeye kadir'in yanına uğradım, bi' baktım bunlar popeyes'tan tavuk söylemişler, onu yiyorlar. daha güzel bir zamanlama olamazdı, hemen oturdum masaya. hem tavuk yemek için, hem nasıl söylesem... yeni başlayan elemanları gülcan diye bir hatun, hoş biraz. ilgimi çekiyor. (sevgilisi var) ama bu ilgimi çekmemesine engel değil. belkide engel, bilemedim. neyse tekrar tavuk söyledik yedik. kendi tavuğundan ikram etti (hmmm) güzelce yedik ama ne konuşulur nasıl konuşulur emin olamadım ve hiç konuşmadım, havalı havalı takılmaya çalıştım ama olmamış olabilir. havalı olmayabilirim ama bazen olabilirim, neden olmasın dimi? neyse öyle kafede takıldım ve ara ara konuştuk, sanırım boş konuştuk ama hoştu. sıradan bir insan, yani bir şeyler hissetmediğin birisi sana dünya'ları verse ilgini çekmez, iyi, hoş insan der geçersin ama ilgini çeken, hoşlandığın gibi biri olunca su uzatsa her şeye yoruyorsun -acaba mı?- diye. neyse iyi bir tespit değildi sanırım. sonra oradan çıkıp yaşar usta'dan dondurma alıp nilü ve leo'yu görmeye gittim. konuştuk güzelce, biraz depresif ve bıkkın bir konuşmaydı benim için. neden diye sorsam kendime bolca soru işareti. nereden geldiğimi unutmamak gerek. dışarıdan klişe boş bir cümle gibi gelebilir ama benim için güzel bir doluluğu var. gecenin özeti buydu. oradan çıkıp eve doğru yürüdüm. benim kederimi dahada arttıracak aptalca diyebileceğimiz bol kafiyeli, imalı bir duygusalından rap müzik açtım ama pek sarmadı ama bazen iyi olabiliyor. (kafamı dağıtmak istesem kurşun sıkardım *yo ye) eve geldim, gelmeden yoğurt, muz ve elma aldım. evin bahçesinde tayfun güzelliği, yasin güven ve onur abi ile gizem abla kart oynuyordu. ben içerde biraz yoğurt yiyip odaya geçip uzandım. müzik açtım -gevende- sonra öykü gazetesi okudum biraz; "gökyüzünü ilk kez nerede izlemeye başladıysan memleketin tam da orasıdır" hoşuma gitti bu cümle. sonra biraz müzik dinleyip uyudum. sabah alarm yine 7:45 kurulu ama beş dakika filan geç uyandım, hızlıca üstümü giyindim, saçımı başımı yaptım, dişlerimi fırçaladım (her zaman yaptığım şeyler olmadığı için yazıyorum) sonra ütüsüz gömleğimi giydim ve çıktım. servise ucu ucuna yetiştim. okula varınca simit, poğaça aldım şennur'da domates, peynir, zeytin getirdi. öyle bir şeyler yiyip, işe koyulduk. klişe şekilde gün geçip giderken yakup ilk maaşını aldı ve yemek ısmarlattım. mis gibi oldu. iş bitince servise binip eve geldim hemen, şu yorgun argın uzanıyorum, saatlerimiz 18:44'ü gösteriyor ve ezgi aktan diye yeni nesil birisi çalıyor arkada gayet güzel çalıyor, bayağıdır sardım. şu an için vaziyetler böyle. sevgiler, saygılar. bolca. 160617-Dolapdere
0 notes