Tumgik
apriyapriy · 11 months
Text
Senden nefret ediyorum. Aldığın her nefesten attığın her adıma kadar; çıkardığın her sesten gözüme göründüğün her ana kadar nefret ediyorum.
Biliyor muydun ?Belki de fark edebilmişsindir. İki türlü de umrumda değil gerçi çünkü peşinden akıttığım hiçbir gözyaşı senin için değildi, çaresizlik gözyaşlarıydı onlar, nefret ve kin doluydu hepsi...Ayrıca pek azı kendim içindi. Ben onun için döktüm gözyaşlarımı ve aldığım her nefes de bir tek onun içindi çünkü sen onu hak etmiyordun.
Bugün şiirsel olmak gibi bir kaygım yok. Ancak benim için sığınacak tek liman sanat olucaktır. Hayatın en dip noktasında olsam bile güzel bir yazı, göz alıcı bir resim ya da beni canlı hissettirebilecek tek bir nota için çırpınmak istiyorum. Benim için hayat bundan fazlası değildir.
Fakat sen bunu anlayamazsın. Sen sığsın, duygusuzsun, aklıma gelebilecek en büyük küfürsün sen...Seni görmeden yaşamak, seninle paylaşmadığım bir oksijen çekmek isterdim ciğerlerime...bana yaşattığın öfkenin, çaresizliğin, korkunun ve hüznün daha fazlasını kazımak isterdim kemiklerine..acı çekişini izlemek isterdim...
Bunun olması için kime ya da neye yalvarmam gerek emin değilim. Haykırışlarım bir yere gitmiyor olsa da karşılığını almayı diliyorum çünkü aklımdan silemediğim şeyler var...
8 notes · View notes
apriyapriy · 1 year
Text
Nasıl anlatmalıyım emin değilim. Kime anlattığımı da bilmiyorum ama içimde durmaya devam edecekse bile kelimelere geçmesini istediğim bazı şeyler var.
Yazının bulunmasından bunu yazdığım güne kadar kullanılmış her sözcük, hepsinin anlamı görünüşünde aynı olsa bile, farklı cümleleri ve duyguları bağlamak ya da anlatmak için oluşturuldular. Bu kadar gözümüzün önünde olmasına rağmen güzelliğine yeterince önem verilmeyen şeyler varsa yeni bir güne uyanmak o kadar kötü olmayabilir. Yoksa sadece ufak bir detaydan ibaretmiş de uyanıp uyanmamanın bir farkı yokmuş gibi...
Yanlış malzemeler kullanılarak kusursuz bir şekilde yükselen bir bina gibiyim. Nasıl ayakta durduğunu öğrenene kadar her şey yolunda gözüküyor. Yoksa sadece bir yıkıntı mı ?
Sana bu hayatta en fazla yaptığım şeyi söyleyim. Hayal kurmak. Her bir göz dalması, her bir adımım ve bana bakmadıkları her anda hayal kurmaktayım. Düşündüğüm kişiyle aynı mıyım bilmiyorum. Etrafımdakiler düşündüğün gibi olmalı ama, ne de olsa kendimden kaçabilirim ama başkalarından kaçamam.
Kimi zaman acınası olan ben miyim yoksa siz misiniz belli değil. Asla ne kadar tatlı olduğunu , bunun yüzden kaç defa kahkahalara ve gözyaşlarına boğulduğumu bilemeyeceksiniz. Gerçek hayatta aldığınız bir iltifattan ve ekmeğe sürdüğünüz baldan bile daha tatlı olduğunu bilmeyeceksiniz. Günlerimi,saatlerimi, saniyelerimi olmayan bir şeye ayırmanın nasıl hissettirdiğini bilebilir misiniz ?
Tamamen bilinçliyken bile kontrolün sende değil de sadece içindeki o dürtüde olmasının nasıl olduğunu bilebilir misin ?
6 notes · View notes
apriyapriy · 1 year
Text
Zamanın önemini yitirdiği bir dönemdi. Sıcak yataktan kalkmaya karar vermeden önce gökyüzünün rengi hakkında bile kafa yorabileceğin kadar tasasız olduğun bir dönem... Griydi herhalde. Sadece gökyüzü değil, duvardaki takvimin her yaprağı ve üstü çizilen her gün...
Azat edilmiş hissetmiştim. Sonunda dış dünya denilen saf karmaşadan, gürültüden geriye sadece ben ve kafesim kalmıştı. Ne hoş bir sürpriz. Hayatın sadece bir engelli koşu yarışı olmadını anımsadım. Fakat henüz gerçekliği benimseyecek kadar saf olmadığımı söylemeliyim. İnsan hayallerine gerçeklerden daha fazla güvenmeli çünkü hayallerinde kaybetmen imkansızdır.
Ve bu gri dünya benim hayallerimi bıraktığım yerdi.
Benim hayallerim basit ve mutlu bir hayat.
Basit ve hırs gibi gereksiz duygulardan arınmış bir dünya. Rüya gibi değil mi ? Koşu yarışında kimin en hızlı olduğunun önemi olmayan bir dünya. Böylece insanoğlu huzuru tadabilirdi.
Ve tabi en önemlisi bir ev. Ev kişinin dış dünyadan kaçabileceği, istediği şeyleri yaparken kimsenin gözünün önünde olmadığı yer. Herkes için değil ne yazık ki. Bu özgürlüğü kısıtlayan her şey yok olmalı ki kendi içimize bakabilelim. Göreceğin şeylerin iyi olacağını iddia ettiğimden değil ama dışarıda ne kadar zaman geçirirsen üstünde yürüdüğün betona, uçuşup duran nereye gittiği belli olmayan yapraklara dönüşeceksin. Tekrar düşününce bazı insanların da istediği şey tam da bu olabilir.
Sanırım günün sonunda herkese ait bir yer var.
Ama ben özlüyorum. 2-3 sene öncesini özlüyorum. Durup dururken aklıma geliyor.
Çünkü bana çocukluğumu anımsatıyor. Sorumluluklarımın olmadığı ve kaybolan pastel boyalarımın hayattaki tek derdim olduğu zamanları anımsıyorum. Öyle ya, onlar da gri anılar şimdi. Hayal dünyamda yaşadığım ve her gün aynı rehavete uyandığım zamanlar. Kendimi ne kadar zehirlediğimin bile farkında olmadığım zamanlar.
Ama insan ne kadar zehirlendiğini hiç bilemez . Yaradılışımızın bitmek bilmeyen kusurların yalnızca bir tanesidir bu.
5 notes · View notes
apriyapriy · 1 year
Text
Gökyüzü en nadir renklerine boyalı şuan ve en sevdiğim halinde yeryüzü. Renklerin iki yüzlülüğünden arınmış ve beyazın saflığını sarmış merdivenlerine, dikenli dallarına belki de dudaklarımızın ucuna...
Ben ise izliyorum. Şaşılacak şey değil, değil mi ?
Hem de hayatı izlemekten ibaret olan bir kişiden...
Herkes sevdiği şeyi izler. Yanına gidip dokunmak ya da kokusunu cigerlerinin içlerine kadar çekmek gibi değilmiş. İçimdeki bu arzuyu bastırmış değilim. Umarım hiçbir zaman da sırası gelmez.
Kış ayında doğmanın getirdiği bir his midir bilmiyorum ama ben bu beyaza aşığım. "Aşk" kelimesini kendime her ne kadar yakıştıramasam da en uygun gördüğüm bu oldu. Eldivenimin tüylerinin arasında eriyen kar tanesini de, üzerine bastığımda çıkardığı hışırtıyı da, beni hasta edip süründürmesini de... elimde değil, seviyorum.
Gerçekten de camın arkasından izlemekle olmayacak gibi...
Tüm sene hiçbir şeye sabretmediğim kadar beklendiğim kar. Orda, dışarıda işte !
Yine de nedendir bu hüzün ? Neden bu sefer de unutturamıyor bana her şeyi ?Neden yardımcı olmuyor kaçmama ? Tek dileğim zamanı da dondurmasıydı halbuki.
Ah, kış gözyaşlarımı uğruna akıtmaktan çekinmeyeceğim kadar güzelsin.
Yazın acımasızlığı, sonbaharın nefreti yahut ilkbaharın belirsizliğinin yanında sen ve bir tek senin gecelerinde huzurluyum
Değiştim. Hissediyorum en son seni gördüğüm gözlerle aynı değil gözlerim. Ne de zihnim. Bir tek sen, sen degişmedin.
4 notes · View notes
apriyapriy · 1 year
Text
Kendi kendime kurduğum hayallerin yerle bir olduğunu görüyorum. Gerçekler denilen denizin dalgası, umutlarımın kalesini ezip geçiyor. Ben ondan kaçtıkça her bir parçamı bir kum tanesi gibi sonuzluğa fırlatıyor.
Ben de o denizde yüzmek isterdim aslında. Dalgalara karşı durmak ve savuşturmak...
Fakat batan güneşin altında yatarken gördüğüm sefer anladım ondan kaçmamam gerektiğini.
Acaba kaçtığım şey serin sularını izlerken gördüğüm yansımam mıydı ?
Sevilmesi zor insanlardan olabilirdim. Bu düşüncelerle sırıl sıklam, ellerimde altın kun taneleri ve saç tellerimden vücuduma damlayan tuzlu su...
Damlaları izledim vücudumun çirkin kıvrınlarına doğru akarken ve daha da tiksindim yansımadan.
Kabul edilemez, kusurlu bir biçimdeydim.
Ellerimi henüz temizlemek istemiyorum. Hayallerim bileğimi sarmazsa kim koruyacak beni hafif esintilere karşı?
Bağlanmak bir hata olsa gerek. Hissedebildiğim her duyguya olan takıntım yüzünden kullanamıyorum mantığımı. En berbat anılarımın bile, dökülen gözyaşlarımın bile suya karışmasını istemiyorum. Fakat, biliyorum ki, olacak şey bu.
Ve biliyor musun ? Hatırlamayacağım bile. Aklıma geldiğinde bile tepki vermeyeceğimi, sileceğimi...
O halde içimdeki bu burukluk neden, bu hüzün ve pişmanlık ?
Benim kadar yoğun hissetmeyenlere karşı, benim kadar anlam yüklemeyenlere karşı neden sorumlu hissediyorum. Yüzlerinde bir yerde görmeyi umuyorum aynı duyguları. Aynısı olmasa bile bir karşılığını.
Birlikte gülmüştük, benim o odaya bir tebessümle girme sebebiydi o.
Herhangi birini memnun edemem. Yetersiz bir insan olduğum için bu. Benimle birlikte göründüğün için utanabilirsin.  Senin tam olarak istediğin biri de olamayacağım muhtemelen. Bu hislere ne demem gerekiyor.
Hiç bu kadar yoğun değildim. Düşündükçe gözyaşlarım akmasına rağmen neden bu kadar doğru hissettiriyor ?
Vazgeçtim. Cevap istemiyorum çünkü cevaplar mutsuzluktan başka bir kapıya açılamaz. Aklımdaki şey ile aynı olabilmesi bile ödümü koparıyor ki doğruysa bunu inkar etmek için her şeyi yaparım.
Çünkü ben bir başkası için -en azından şuanlık- yeterli değilim.Tekrar hissetmek istiyorum o neşeyi. Senden duyduğum şakalara tekrar gülmek.
Diğerleriyle birlikte yeniden ve yeniden...
Sonsuzluk kutsal ve tekrar huzurdur.
Rutinler uyuşturucu, hazlar kurtuluştur.
Hayal ediyorum.
İstediğim ben olduğumu hayal ediyorum.
Beyaz ipek elbisenin içinde, yıldız parçalarını devasa yatağa sermiş ve yastığı kucaklayarak uzanıyorum. Vanilya kokusunun hakim olduğu, son derece cömert bir oda. Gözyaşlarımın arkasında bıraktığı şerit yüzümdeyken bir çift kol sarmış olsun. Şimdi daha parlak hilal, vanilya kokusu daha güçlü ve dudaklarımdaki ruj tamamen bozulmamış.
Parmaklar saçlarımdan geçerken dalgaların bir defa daha uğramaması için dua edeyim sessizce...
4 notes · View notes
apriyapriy · 1 year
Text
Yorgunum. Üşüyorum. Çok bıktım hayattan
0 notes
apriyapriy · 1 year
Text
Aralığı bitirmeye az kaldı. Yılbaşının kırmızı ve beyazı bu ruhsuz sokaklara ne zaman uğrayacak tekrardan ? Dileklerimizi hazırmaya başlayacağız ve kar tanelerini beklerken içimizde bir yerlerde tekrar yanan ateşin kıvılcımlarıyle irkileceğiz. O titreme saç tellerimizden ayak parmaklarımıza gider gitmez yüzümüze çarpan kar taneleri gözyaşlarımızı soğutacak.
Nemli bir yüz ve kırmızı dudaklar. Atkılarımızı dolayacak ve adımlarımızı kara atacağız.
Kardan adamları arasında yürüyek, çam ağaçlarına asılan ışıkları gibi yanıp sönecek anılarımız. Eldivenli ellerime başka bir el değecek mi bu sefer ? Bu yırtıcı soğuk dondurabilir mi gözyaşlarımı ?
Sadece o anlığına görmezden gelmek istiyorum tüm sorumluluklarımı, zamanı...
Sırtımdaki tüm yükün kardan adamlar gibi erimesini diliyorum ta ki onlardan geriye kalan boynuma sardıkları teselliler olsun.
Tüm bu uğursuzluğu süpürmesini diliyorum kar fırtınasının. Görüntüm bozuk bir televizyonu andırsın ve her bir hücrem sadece karda yürürken çıkardığım çatırtılar ile titresin. Gözlerimi tekrar açtığımda çam ağacının yıldızı gülümsesin karlı kirpiklerime. Öyle üşümek istiyorum ki geçmişte kalan pişmanlıklarıma tamamen hissizleşiyim. Kulaklarımda çan sesleri ve hafif bir yılbaşı müziği.
Hala doyamadan içeriye girmek istiyorum
Sıcak suların içine atmak istiyorum kendimi
Bir buhar olup uçmak....
Yükselmek istiyorum bacadan. En tepeden bakmak istiyorum bu papatya bahçesine.
Bu ruhsuz şehri örten kara tutunup inmek istiyorum soğuk betona. O beni öldürmeden önce güneşi beklemek...
Tumblr media
1 note · View note
apriyapriy · 1 year
Text
Tadını hiç sevmesem de kahvemle girdim odaya. Tadını bastırması için her defasında kahvesinden çok koyduğum sütü de getirdim ve her defasında olduğu gibi işe yaramadı.
Sadece düşünmesi güzel olduğu için yapıp yapıp döküyorum. Perdesi gecenin yıldızlı eteklerinin gösterisine çekilmiş, sonu belli bir yarına gideceği için kırgın ve bıkmış biraz da sinirli ben ve yanına buz gibi kahvesi...
Şimdi düşünüyorum da benim hiçbir beklentim yok sanırım. Gelecekten de kendimden de... zaten olması gerekmiş gibi bir şey de lazım mı bilemiyorum. O beklentiler de "sadece düşünmesi güzel olan şeylerdense" ne yapacağım ?
Bir fincan kahve gibi dökülemedikten sonra hayatta edindiklerimizi riske atmaya değer mi ?
Çoğu insan elindekilerden fazlasını ister. Hayır, bu duygu herkesde olan kadar sevimli olanından değil. Hırs duygusundan bahsediyorum. Ah, ne de özeniyorum öyle kimselere! Üstlerine basıp geçtikleri bir basamaktan fazlası olmasam da merak etmiyor değilim nasıl böyle tırmandıklarının.
Bana attıkları acı bakışların farkında olup ağırlığı altında ezilmesem onların yanında durmak isterdim. En sadık uşakları olmayı, tanrının gönderdiği bir melek gibi sarılmayı,
Önlerine gelen yemeği tek hamlede kesen bilenmiş bıçakları olmayı da isterdim. Hiçbir şey olmazsa evlerinde ağırladıkları o sürekli tebessüm eden misafirleri olurdum.
Bu sahne size de eski dönemleri hatırlatmıyor mu?
Affedersiniz. Konudan çok uzaklaşmışım. Özellikle aklına geleni yazarken konunun sınırlarını belirlemek o kadar zor ki.
Hatta bir konu bile var mı emin değilim.
Aklımdan geçeni yazdığımdan genelde bir plana bağlı olmuyorum. Ne kadar çabalarsa çabalasın planlı olamam zaten olsa da çok uzun sürmez. İçgüdü ve anlık heveslerin yönettiği bir insancık olduğumdan bu.
Kendimden bahsetmeyi sadece ruhani kısımlarla tutmayı tercih ediyorum çünkü sahip olduğum vücuttan oldukça tiksiniyorum.
Öyle ki şuan odamı aydınlatan tek ışık kaynağı olan masa lambası ve yanlarındaki turuncu plastiklerden yansıyan pembemsi ışık bile örtemiyor bu kusurlu bedeni.
Bu yüzden kendime belirli bir düzeyde sevgi besleyebilecek kıvama gelene kadar kimseye aşık olmayacağıma söz verdim.
Tam olarak nasıl işleyeceğini kestiremiyorum ama eğer sevdiğim insanla böyle biçimsiz bir şekille yan yana dursaydık neden hala beni sevdiğini sorgulamaktan kendimi bile zar zor duyardım. Aşk "sadece düşünmesi güzel olan" bir duygu olabilir. Bizim gibi karmaşık yaşamlara bile ağır gelen bir duygu ki bizler sadece ve sadece duygular ile yüklü canlılarız. Garip şey "aşk". Bazıları bu örümcek ağına takılmamak için yalanlar üretiyor ve adına "aşk" dediği saçmalığa inanıp yaşıyor.
Benim konuşmam ise ne kadar doğru bilmiyorum. Dediğim gibi kendimi sevdiğim o vakte kadar kimseyi sevmesem en iyisi
Kimseyi o kadar sevebileceğimi sanmıyorum. Kendimi bile o kadar sevmiyorum. Bu düşüncelerimi yanlış bulan çok fazla aşık vardır eminim.
Kimin doğru veya yanlış olduğu o kadar umrumda değil ama düşüncesinin gerçekten ilginç olduğunu söyleyebilirim.
Ve bende bir ürperme yaratıyor çünkü ne zaman iki sevgilinin konuşmasına denk gelsem yüzümde tuhaf bir gülümseme ile orda bir süre durup dikkati üzerimden silkelemeye çalışıp nasıl kaçabileceğime odaklanıyorum. Hayır, onlar için mutluyum ve üzerime düşen görevi ve sorulan soruları cevaplamayı ihmal etmiyorum. Bu his..sadece benim için bile meçhul diyebilirim.
Eğer zarif ve bahar çiçeklerini taşıyan dalları andıran bir vücudum olsaydı. Şimdi sahip olduğum katman katman et parçalarını kesip atma şansım olsaydı ve gülümsemem bu kadar zor olmasaydı karşımdaki insanla yakınlaşmam da kolay olurdu.
3 notes · View notes
apriyapriy · 1 year
Text
Kapım alışık olduğum sesiyle açılıyor ve koridora doğru son kez bakıyorum. Bu tahta kapı beni döngümün sonundan hayal dünyama atan sınırda bir bekçi.  Yıllardır aynı işi yapan bir ofis çalışanına benzetiyorum onu. Eskimiş tahtadan oluşan yüzü, kırık camdan gözleri ile iki dünyanın da trajedisini tecrübe etmiş, yorgun havasıyla orada, tam çizgide dikiliyor. Eğer gerçek olsaydı sohbetini dinlemek istediğim biri olabilirdi Belki de beni içten içe yargılıyordur bile. En azından ayna gibi patavatsız olmazdı. Çünkü o benim tüm kusurlarımı ve biçimsizliğimi yüzüme vurmak ile ilgileniyor Eğer ayna güzel bir gün batımını yansıtmasaydı ondan kurtulmak isterdim. Yatağımda uzanan birileri var. Sınırlarını çizebilsem de saydam gövdesinden yorganın  kırışmasını görebiliyorum. Yüzündeki ifadeyi nasıl açıklarım bilmiyorum ama gözlerini benden hiç ayırmıyor. Yine de o gözlerin bu dünyada ilgilendiği hiçbir şey olmadığı anlaşılıyor. Bu hayaletin vücudunda yer yer matlıklar da var ama bu donuk görüntü en çok yüzünde. Yaklaştıkca daha iyi seçebiliyorum. Duyamayacağımı bilesem de sesini merak ediyorum. Her gün ve her gece aynı yerde olmaktan sıkılmadığını soruyorum ama o benim yatmam için yer açıyor. Ne nazik bir davranış.
Görmezden geliyorum ve masanın başına oturuyorum. Ne kadar zaman geçti? Batan güneşi göremedim bu sefer sadece karşıdaki çatının kararmış bacasından bir elveda notu gibi yansımasını fark ettim. Bu defa fazla oyalandım sanırım.
Yarın hakkında düşünmeliyim. Bir anlamı olup olmadığından değil sadece sorumlu bir insan gibi davranıp kendime ait o soyut tarafı kandırmam yeterli olur.
Ne kadar yalan söylersem söyleyim mutluluğa bu şekilde kaçarak ulaşamayacağım ortada.
Eğer daha cesur ve güçlü olsaydım duyguları yalan ipleri ile sıkıca bağlanmış tutsak biri olmazdım. Bu ipler derime karşı ne zaman gerilse bana sevgi dolu bir kucaklama vermişler gibi sanmazdım.
Kendim hakkında sayılacak iyi maddelerin olmadığını ve olsa bile o kadar da önemli olmadıklarını düşünüyorum. Çünkü başka herhangi biri bu maddeleri benden çok daha güzek bir şekilde gerçekleştirebilir, ifade edebilir ya da "olabilirlerdi" . Bu kompleksli kişiliğim benimle yakın ya da benimle yakın olmak isteyen kişileri anına uzaklaştırır ve ben de hak ettiğim yere bu hayaletlerde dolu çöplüğümde bir başıma otururdum. Herhangi biri bile benden çok daha iyi olabilir ve buna benim bile tepeden baktıklarım da dahil.
Aslında en çok kendim gibi insanlardan tiksiniyorum. Ne olduğunun az çok farkında olan ve insanların övgülerini gizliden gizliye bir yaşama amacı olarak algılamış. Rekabetten korkan ama başka birileri ondan üstün gelince kıskançlığında boğulan. Zehirli düşüncelerle ama güzel bir kılıfla süslenmiş ve  tüm bunlardan sonra başlarına gelen en ufak olayda gözleri dolan ve zehirlerinden ağlayarak kurtulmaya çalışan "bozuk" insanlar. Başarısız figürler. Hayaletlerin içinde uyuyan insanlar.
3 notes · View notes
apriyapriy · 1 year
Text
Güneş son ışıklarını verdi ve mavi gökyüzündeki belli belirsiz bulutların arkasına sığındı. Yarın tekrar en tepeye bu talihsiz tekrarı izlemek için yükselecek. Sokak lambalarının ışıkları kaldırımları kesecek kadar keskin görünüyor.
Perdelerin ardından evlerin içine kadar giriyor
Karanlık bir odanın yarısını kadar çekilmiş penceresinin içinden bu görüntü. Hava kararmaya yüz tutumuş ve yıldızlarını bekliyor. Odadaki her şeyin rengi solmuş ve griye teslim olmuştu. Bu istilaya baş kaldırmak için hemen hemen hepsi açılmış lambalar camlarından taşarak bu dar ve kasvetli sokaklara kadar dökülüyordu.
Bu manzarayı gören kim olursa olsun bir nostalji ve aidiyet hissederdi ve vücudunu güneşin bunaltıcı neşesinden ayın baş döndürücü asaletine bırakırdı.
Gökte bir yıldız daha belirdi. Ne görmeyi umarak tırmandı bu sonu olmayan merdivene ? Bu çarklı sistemin yalvarışını duyabilmek adına olabilir ama unutma ki siz yıldızlar hep aynısınız. Belki de sizi bu kadar kabul edilebilir yapan şey de tıpkı bizler gibi olmanızdır. Sizler gibi olmak tanrının de bizden istediği şey olabilir.
Biz sizi her şeyinizle görüyoruz ama siz bizim ne kadar aşağılık varlıklar olduğunuzdan bir habersiniz. Çarklar gibi bir birimize muhtacız ve tek bir hatada kumdan kaleler gibi yıkılırız...
Lütfen bizim için merdivenini biraz alçatır mısın? Çünkü eğer yanılmıyorsam sadece bizi dinleyen bir şeye ihtiyacımız var. Ve eğer bütün bu dualarımız bunun adına ise gerçekten acınası haldeyiz. Sanırım tüm bu olanlardan sonra bizim de kaçmak için o sonu olmayan merdiveni bulmamız gerekiyor.
3 notes · View notes