Tumgik
benbarem · 4 years
Text
Kaldıramıyorum. Bu kadar güçsüz olmamalıyım. O kadar sağlam dur, unut, hayatını yaşa sonra 3 dakikada kurduğun her şeyi yıksın. Gece boyu onu düşün. Hata mı yaptım diye sorgula. Başka bir yol mümkün müydü? Bunlara karar vermeye çalışırken saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalasın. Gene uykusuz kal. Her şey düzene girmişken yine düşün ve kaybol. Bu kadar kolay olmamalı bunlar. Senden hoşlanan birine mesaj atmayı düzenleyen devlet daireleri olmalı. "Karşılık Verilmeyen Aşklara Yazı Müdürlüğü" adında. Sen mesaj atamazsın hâlâ seni düşünüyor desin görevli memur. Sen o emojiyi kaldır samimi duruyor. Sen, dur! Daha yazıya bile ehliyetin yok arayamazsın desinler. Çünkü ufak 3 dakikalık mesajlaşmanın sonucunda iki gece uykusuz kalıyor karşı taraf. Yüce adalete sığınsa haklı çıkar. Dediğim gibi bu aslında benim güçsüz olmamla alâkalı ama bu konularda kaç kişi güçlü kalabiliyor sanki?
??/??/??
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Benim mezarlık olduğum yerde Sen yetişen çiçekler Benim siyahımı temizleyen Tek beyaz Sözlerinde masumluğun tadı Gözlerinde hoşgörünün buğusu Senin saflığına bulaşan herkes temizdir biraz Öyle bir günahkar ki bu mahluk Seni hakedemez kaç iyilik yapsa Sen insanlığın son nefesi Sen kalbin kan pompaladığı ilk zaman Sen beynin düşündüğü ilk şey Dolan bir gözün mutluluk yaşı Uykusuz bitmez gecelerin sabahı Göklerde parlayan ilk yıldız Göklerdeki en parlak yıldız Şiirlerin kafiyesi Şairlerin duygusu Zamanın büküldüğü, göreceli olduğunun kanıtı Zamanı kontrol etme isteğinin yegane sebebi Dil kemikten yoksun bilmez ne dediğini Küçük bir çocuk gibi seni ağlar bu gözler ve dil
??/??/??
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Bir gün arkadaşlarıyla otururken başarılı bir komutan, anlatmaya başladı.
Şu üniformamı görüyor musunuz baylar? İşte bu üniforma kadar yıldızlı bir geceydi ve hiç bulut yoktu. Tek tek seçiliyordu bütün yıldızlar. Ben de o yıldızların üzerinde yürüyordum ve emirler yağdırıyordum, o gün çıktı  karşıma. Yıldızların yanında ayna gibi bir dolunay vardı, ışığını güneşten alan. Ve o an fark ettim ben de ışığımı o yıldızların arasındaki gördüğüm şeyden alıyordum artık. Askerlerin çarpışırken, ben de savunmasız kaldım orada, onun karşısında. Siper alamadım, gözümü dahi alamadım ondan. Savaş yanlısı saçlarını savururken bombalarım etkisiz hale geliyordu. O bana bakarken ben kanım akmadan o demir tadı ve sıcaklığı hissettim içimde.
Arkadaşı araya girdi
Bu ne şimdi? Sen büyük bir komutansın nasıl kaldın öylece
''İşte.'' dedi komutan Bu benim en büyük savaşımdı
Ne yaptın peki? Dedi başka bir arkadaşı
Yapılması gerekeni yaptım ve o güzelliğe bakıp mağlubiyetimin tadını çıkardım.
27/05/18
0 notes
benbarem · 4 years
Text
-Efendim bu savaşta ben de sizinle beraber savaşmak istiyorum ama ölmekten korkuyorum -Neden korkuyorsun ölmekten iyi bir askersin sen ölmezsin -Teşekkürler efendim ama ben sizin gibi değilim siz yakışıklısınız bir kere ben değilim - Yakışıklılığın ne önemi var savaştayız - Anlamıyorsunuz efendim siz bu savaşta ölmezsiniz başrol gibisiniz - Değişik bir düşünce ama  ölüm insan seçmiyor değil mi? - Efendim bunları ben de biliyorum ama korkuyorum - Saçmalama lütfen - Efendim bu sadece korku mantıklı değil biliyorum ama olması da gerekmez - Bu konuda bir şey diyemem sana ama keşke bu işi seçmeseydin - Hayır efendim yanılıyorsunuz ben bu filmin bütün ağırlığını sırtlanacağım biraz - Haha espiri mi yapıyorsun şimdi de? - Hayır efendim ben öldüğüm zaman sizin gelip ellerinizle benim gözlerimi kapatmanız çok dramatik olacak - Sen niye öleceksin sadece bundan korktuğun için mi? - Efendim şimdi olmasa yarın yarın olmasa haftaya ben basit bir piyadeyim sadece siz ise bir kumandan yarın düşmana esir düşersek ikimiz de kimse beni kurtarmak için gelmez sizin için gelirler - Bu da nereden çıktı şimdi? -  Efendim sizden tek bir ricam var olur da bu savaşın sonuna kadar ölmezsem sizinle arkadaş olmak istiyorum - Tabi olur hatta şimdiden arkadaş olalım - Hayır efendim şimdi arkadaş olmamızın bir manası yok bence eğer savaş sonuna kadar ölmezsem anlarım sizin beni şu anda motive etmek için değil sevdiğiniz için arkadaş olacağız - Bunu anlamadım asker - Anlaşılmayacak bir şey yok efendim eğer beni gerçekten sevdiyseniz savaşın sonunda hayatta kalırım zaten ölmeme müsaade etmezsiniz - Anladım sayalım şimdilik - Emredersiniz efendim
16/04/18
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Geceler içinde yaşanıyor Sokak ortalarında yaşananlar var Sağ kaldırımın köşesinde bir duygu açığa çıkmak için ayakta bekliyor Şehvet sol kaldırımın önünde otururken sigarasını üflüyor ve kurbanlarını bekliyor Ve kendisi de bir kurban Kana susamış sivri dişler adem elmasının hizasından sola eğimli bir  şekilde öpüyor Kafalarını yatırmışlar hafif bir açıyla Ve uzun süren bir avlanma bitmeden devam ediyor Bastırılmış duygular sağ kaldırımdan ortaya çıkıyor Morpheus yardımıyla Güneş daha doğmaz Belki doğar Bunları ben mi biliyorum bir tek? Sanmam Aklımı yitiriyor muyum? Sanmam Sivri dişleri üzerimde mi? Sanmam Duygularımı bastırmışlar mı? Sanmam Şehvetimin kurbanı mıyım? Sanmam Gerçeklik çöküyor son geldiğinde Bunlar yalan mıydı? Ne alaka? Çöken benim gerçekçiliğimse bunlar gerçek değil Evrensel yasaların değişikliğini engellemeye çalışıyorum Ben evrenin koruyucu lordu muyum? Sanmam Evren çökebilir Bu değiştirilemez
12/04/18
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Dışarıda yürürken ona yoldaş olan bulutlardan parça parça yere düşen karlardı. Hava soğuk olmasından mütevellit titreyen dişleri düşen kar tanelerine dublaj yapıyordu adeta. Eve gitmesi gerekiyordu, yorgundu. Eve gitmesinin yaşamak gibi bir gayesi vardı. Hem onu bekleyenlere istediklerini vermesi için eve gitmesi gerekirdi. Onu bekleyen televizyon, gardırop, masası, yastığı ve kitapları o gelmezse ne düşünürlerdi. Ona göre her şey düşünürdü. Her şeyin duygusu vardır. Onun için bir televizyon çalışınca mutlu ve gururludur, bir işe yaradığını hisseder. O hiç mutlu olmadı, işe yaramadığını düşünürdü. İşe yarıyordu ama. Hiçbir şey yapmasa da televizyon izliyordu bu sayede televizyon mutlu oluyordu. Birini mutlu etmek bir işe yaradığının göstergesidir.  Evin kapısına gelince kapıyı açtı ve bütün ışıkları kapattı. Karanlıkta oturmaya başladı. Işık ve ısı kaynağı olarak kullandığı mumdan çıkan ışığın yarattığı gölgeyle konuşurken ansızın aklına geldi. Işıkları kim açtı? İçinde geçen bu soruya cevap veren her zaman kara çarşaflar kuşanan gölgesiydi. Hiç şaşırmadan gölgesiyle konuşmaya başladı. Konuşurken saçmaladı kendince. Sanki gölgesi çok mantıklı laflar ediyormuş gibi kendinden utandı. İnsan yalnız kalınca komple konuştuğunun, nasıl konuştuğunun bir manası olmaz. Ama o bu bilgilerin yazdığı kitapları aldığı halde okumadı. Mum eridi, gölge gitti. Işık sorununu düşünecek kadar dinç değildi. Hava soğuktu, üşüdü. O anda bir Zerdüşt kadar kutsal saydı ateşi içinde. Uyudu, uyanmadı. Gittiği yer sıcak olmalı. Hiç şikayet işitmedi bu kulaklarım ondan gelen. Onu bir tek ben tanıyorum. Onu tanıyanlar bilir soğuktan nefret ettiğini. Cehennem ona ne büyük bir mükafattır. Bir ben bilirim onu. Ondan bana kalanlar o kadar az ki anlatsam anlarsınız. Kısa konuşmaları anlar insan, en azından anlamalı. Televizyon izlemeyi sevmediği halde sırf televizyon mutlu olsun diye izlemesi. Televizyonu mutlu etmek isteyecek kadar naifti ama kimse onu görmedi. O adam soğuktan değil sizin yüzünüzden öldü. İnsanlığın son temsilcisi kısaca insanlık öldü.  Faili meşhur cinayetler dizisindeki ilk kurban oydu, insanlıktı.
08/01/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Her şeyin bir anlamı olmalıydı. Ona göre yani. Her şeyin anlamsız olması ona gülünç geliyordu. Kutsal kitaplar niyetine okuduğu psikoloji kitaplarından mütevellit her hareketi bir kalıba sokmaya çalışırdı. Fakat hareketler durgun değildir, bir kalıba giremezdi onlar. O bunu fark edemeyecek kadar kendini kaptırmıştı. Üç dilek hakkı olsaydi hepsini bu uğurda harcardı. Freud'u kendine peygamber seçmişti. Her şeyi anlamlandırmaya o kadar takıntılıydı ki, insanlar onun için artık bir canlı değil, sadece cümleydiler. Her hareketi, duruşu, bakışı özetlemeye çalışırdı. Halka açık her alan onun oyun sahasıydı. Birden normal insanlar onu tatmin etmemeye başladı, başını yüksek dağların karlı zirvelerine, kısaca politikacılara çevirdi. Anlayın onu işte,  küçük oyunlar istemiyordu. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyordu. "Bugün hep seni düşündüm Aşkım." değil. "Ülke ekonomimiz gittikçe iyileşiyor." yalanlarını yakalamak istiyordu. Bu yükü kaldıramıyacağını biliyordu. Ama kaldırabileceğine inanmıştı. Aşk gibi işte, mutsuz biteceğini biliyorsun ama mutlu biteceğine inanıyorsun. Sonunda politikacıların bütün mitinglerini -özellikle ülkenin başındakilerinin mitinglerini- takip etmeye başladı. Politikacıların sözlerinde doğrular namevcud. O yalanlar altında ezilmemek namümkün. O da ezildi. Yalanlarla yaşanan bu ülkeden kaçmak için parası yoktu. -sadece bunun için değil adam akıllı hiç bir iş için yeterli parası yoktu her vatandaş gibi- O da bu dünyayı  değiştireceğine inandı. Onun gibi insanlar dünyayı değiştirmek ister. Dünyayı değiştiremeyen insanlarsa, onun gibi dünyalarını değiştirirler. Onun yaşamasının anlamını kimse sorgulamadı, o dahil. Ölümünün anlamı ise barizdi. Ölüm şekli polis raporlarında intihar diye geçiyordu. Ama o ölmedi, sadece yalanlardan kaçtı.
20/01/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Hedeftir uyumak bana yar koynunda
Duruyorum tek başıma yâr ucunda
Hayata bağlayan ipi geçirdim boynuma
Şakaklarım yar gibi özlem duyuyor kurşuna
Onu özlediğimi söyleyin kargaya
Yatağımdaki çiçekleri verin çocuklara
Yatağım kadar bahtım da kara
Duruyorum tek ayak üstünde hayatın ucunda
Değdi en sonunda ruhum arşa
Karışıyorum günden güne doğaya
09/02/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Altı masa, altı sohbet konusu, acı hep değişik yalnızlıklar bırakıveriyordu. Acı en çok bize yakışıyor diyor bizim masa. Bizim masada devrim var, yasaklar var, hüzün olmayacak olandır diyen bir genç var. Her tahta masaya hediye dört ayak. Tahta masa üzerindeki çaylar sohbeti harlıyor. Bir masada tek başına oturan adam yalnızlığını anlatıyor hiç kimseye. Birine anlatsa yalnızlığı onu terk ederdi. Buradan çıkıp eve gidince, evde kim beklerdi onu. Geçen haftadan beri buzdolabında bekleyen yemek, düşmanların işgaline uğramamak için onun tarafından yenilmeliydi. Yeşermeden, küf tutmadan yenmek için onu beklerdi. O, yemeği düşünmeden oturup çay içiyor hala kendi başına,  etrafı izliyor. Yarın yapmak istediklerinin listesini yapılacaklar diye kaydediyor. Sonrada tembelliğinin kurbanı olup gelip buraya oturuyordu. Kimle konuşmak isterdi peki?
Sevdiği var mıydı?
Göğe bakar mıydı?
Geceleri yatmadan gökte kaç yıldız olduğunu sayar mıydı?
Ellerini yıldızlara uzatır mıydı? 
En parlak yıldıza gözlerini dikip, sevdiği kadının da o yıldıza baktığını düşünür müydü? 
Bundan sevinç duyar mıydı?
Peki ya sevdiği kadın öldüyse?
Belki o yıldızı kendine mesken tutmuştu. Ondan adam o yıldıza bakıyordu belki. Belki bugün sevdiği kadınla buluşacaktı ama gelmedi sevmediği kadın. Belki de son kez buluştu sevdiği kadınla, onu beyaz örtülerle, kara diyarlara yar etti kendi elleriyle. Üstündeki obsidyen taşı siyahlığındaki elbiseler dayanak oluşturuyor bu düşüncelere. Sonra güneş mutsuzlara bir de kendisi vurduğu için utanıp, yerin dibine batıyor. Batan güneş yüzsüzlük edip, tekrar doğuyor. Kafeye gitmek üzere yola koyuluyorum. Bir kalabalık çekiyor içine beni. Bir yerde toplanmış insanlar arasından geçerken intihar eden biri olduğunu fark ediyorum. Yarıyorum bütünleşmiş insanları. Yakından bakıyorum. Altı masadan birinde yalnız oturan, siyahlar içindeki adam. Sonra kafeye gidiyorum, altı masadan birine oturuyorum. Adamın lafı geçiyor. Soruyorum onun hikayesini. Deli gibi sevdiği kadını öldüren, cezaya ehliyeti olmadığı için hapse girmeyen bir adammış. Bana sorarsan aşık biri, sevdiği kadının hasretine dayanamamış. Onun yanına gitmiş.
12/02/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Dün bu diyardan kimse ölmedi. Kimsenin ölmediği bir günün ertesiydi. Ben de ölmedim. Çok ihtiyacım vardı. Yaşayarak ölmedim ama ölerek yaşıyorum. Yaşamak için ölmeliyim. Çünkü sadece öyle unuturum geçmişimi. Dün ölmedim ve her şeyi hatırlıyorum. Bütün acıları, kırgınlıkları, mutsuzlukları...
Çok mutsuzum. Tüm insanlar gibi kan ağlarken içim yüzümdeki tebessüm neyi gösteriyor. Güneşle konuştum bu sabah o bile bugün doğmayı anlamsız bulmuş. İnsanların yüzüne ışığı vurmak onu yanlış anlatıyormuş bize. Anlayışla karşıladım. Asla yapmam dediğimiz ne kadar çok şeyi yaptık biz de zaten. Güneşten uzaklaştım, terkettim onu. Gölgelere sığındım. Her şeyden kaçıp, başka şeylere sığınırım. Sonra onları da terk ederim.
Sevdim seni,
Sana sığındım
Terk ettim seni
Sensizliğe sığındım
Şimdi tekrar sana sığınmalıyım.
Peki ben ne yaptım? Çılgınca eğlendim. Kutladım kendimle bu gece, gitmeni başka yurtlara. Ben kaldım yalnız ve çaresiz. Batırdım güneşi,  kendi ellerimle boğdum. Göğü siyaha boyadım.Her şey şu anda kalpler kadar kara
Ey Ölüm, hazırım gel de beni kutsa 
15/02/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Ben bugün, burada uçuyorsam. Uçak aldığım için değil, yarasa olduğumdandır. 
Bir tek geceleri ortaya çıkıyorsam, yıldız olduğumdan değil, yarasa olduğumdandır.
23/03/16   
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Bir otobüs dolusu insan. Yolculuk yapan insanlar. Mesafeler anlamsız. O insanların çıktığı her yol zoruma gidiyor.Bir anne karnı kadar insan. O insanın öldüğü yerde umutlar bileklerini kesiyor.Bir düşünce dolusu insan. Hareket etmedikçe sabit kalıyor.Bir kaşık suda yüzebilecek kadar insan. Kinden, nefretten suretleri gözükmüyor. Bir saray dolusu insan. Bilmedikleri insanların hayatlarına müdahale ediyor.Kendisine tıslamayan yılana dua eden insan. Bir köşede sessizce oturuyor. Yılanlar bile ona tıslamıyor.Saklambaç oynayan insan. Geleceği ellerinde tutuyor.Bir Dünya dolusu insan. Başka kaoslara düzen diyip susuyor.Karanlığın yuttuğu kadar insan. Gücüme gidiyor.
23/03/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Duydunuz mu ey ağaçlar? 
Güneşin yüce sesini
Ilık bir meltemin vurduğu,Koyu yaz gecelerinin muhabbetlerini
Şahit midir bu topraklar?
Altında yatan vücutların bir zamanlar yaşadığına.
Hatırlar mı taşlar semadan kopup gelen damlaları?
 Kimler bilir Tanrıça'yı?
Onun verdikerini unutanlar onu mu hatırlar şimdi? 
Dağın tepesinde Tanrıça'nın peygamberi oturmuş. 
Gök kubbenin ışıklarıyla dağın tepesine oturmuş. 
Gökten süzülen her ışığı insanlara yansıtıp oturmuş.
 Bu peygamberi kim hatırlar?
Tek kadın peygamber oturmuş dağın tepesine
Tanrıça'nın insanlara verdiklerini hatırlatır. 
Hatırlamaz insan unutkandır
Hatırlamak istemez insan haindir
02/04/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Ne yağmur dindi, ne de gök gürültüsü. 
Bu gönlümün kaynar suları hiç mi yağmur olup yağmadı?
Ruhum sel altında mı? Enkaz altında mı?
Kiralık olan bedenim miydi? Kalbim miydi?
Baykuş gibidir ruhun yaraları. 
Gece uğrar cam kenarına, uğrar da öter pencere de.
Damlamıyorsa bu sular müjgandan yere,
Toplanmıyorsa bu harabe,
Yağmurlar dinmesin o vakit.
Ötsün başımda kör baykuş
03/04/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Dağınık yatak
Bozuk saat
Yaralarımla bir ruhum
Yerle yeksan durum
Kaç gün geçmeli kuyunun dibini görmek için
Ne kadar patlayıcı gerekir
Bankaları silmek için
Bir şiir okuyalım Nazım'dan
Beyhude bu koşuşlar
Kaç yıldız görsek
Göğe bakmış sayılırız
Kendimizi unutmadan
Gök kubbeden bir yer beğenelim
Yerle yeksanız yoksa
Eyvah!Tanrım,Al beni yanına göğe yükselt
Yükselt ki arşa çıkan ruhum
İzlesin bu alemi
Tanrım! Yerle yeksan et beni göm şuraya
Kaç baykuş öter
Geceleri başımda
Varlığım yaralarıma tuzdur 
Vesselam
11/04/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Gece yarısından sonra her dakika
Darağacında bir saniye
Görmeden tasvirlerle anlatmak
Seni hayata harmanlamak
Ne kadar da kabullendirici bir ölüm fermanıdır
Her sözün
Ne kadar hüzünlü bir sondur
Noktaların cümlelerine
Yan yana olmayı fiziksel bir eylem olarak anlamak
Uzaklığı mesafelerle anlatamamak
Ne kadar da hakimim çehrenin ışıltılarına
Ne kadar berraktır bu ruhun
Bulutsuz gökyüzünde 
Gece çıkan Yıldızlar gibi
Şu anda bir bulut geçer üstümüzden
Bulutların üstünde muhabbete devam ederiz
Güneşe akarız
Yıldızlara dokunuruz
Yıldızlardır hedeflerimiz
Ulaşamasakta göğe yükselirdik
Kimi sevişmeyi duygusal olarak bilmez canımın içi
At onları bir kenara
Ben senle biz oldum
Ben sende yok oldum
Ben böyle bir gecede var oldum
23/04/16
0 notes
benbarem · 4 years
Text
Bütün günler sanki aynı
Günler sanki ayin sıkılmışlığa
Ruh çağırır yalnız kalmamak için
Baykuş gider anca kargaya
Kurtulamaz monoton yaşamdan
Monoton tek renk yaşam
Her gün aynı yaşanır
Sadece değişir isimleri
Salı Perşembe Pazar
Ne fark eder insana
Tanrı fark eder mi inanana
Tavus kuşu gibi görkemli Baykuş kadar gececi
Havai fişek düşünceleri
26/05/16
0 notes