Tumgik
benimkazandibim · 9 years
Text
Bu veda yazısını uzun zaman önce yazmak istemiştim.
Bloguma veda ediyorum. Bir daha buraya yazı yazmayacak olmam benim açımdan üzücü, sizin içinse sevindirici. Burası biraz dedikodu yaptığım, dertleştiğim bir arkadaşım gibiydi. O yüzden de çok kişinin okumuyor olması iyiydi. Okuyanlara da verdiğim rahatsızlıktan dolayı geçmiş olsun dileklerimi ileteyim.
Son zamanlardaki kızgınlığım için blogumdan özür diliyorum. İyisiyle kötüsüyle bir 5 yıl geçirdik. Kaç ülke anlattım ona, kaç insan tanıdık beraber. Arada saçma sapan tespitlerime bile katlandı.
Beraber büyüdük; mutlu olduk, sevdik, kızdık, nefret ettik nihayetinde olgunlaştık. O zaman da tumblr’ın tadı kaçtı. Olsun yine de; bir küçük gizli not defterim; bir de burası... İkisinin de yeri ayrı.
Buraya yazmaya başladığımda ara ara dönüp okumak, kendime birkaç hatıra bırakmak istemiştim. Ama artık böyle düşünmüyorum; ne kadar hatırlıyorsam her şey o kadar var. Bu yüzden ne fotoğraflar eskisi gibi değerli ne de defterlerime sayfalarca yazdıklarım. Bir olay, bir kişi, bir his... Gözümü kapattığımda ilk ne hatırlıyorsam her şey o kadar var.
Giderken son bir söz söyler miyim diye çok önce düşünmüştüm. Son sözleri sevmem. Sanki son bir şey söylediğinde sadece son sözün hatırlanıyor gibi geliyor. Halbuki söyleyecek çok şey var. O nedenle...
Benimkazandibim hoşçakal^^
0 notes
benimkazandibim · 9 years
Text
Uzun zaman oldu adam gibi yazmıyorum dedim. Yazıyım ulan neden yazmıyorum dedim. Kalemi kağıdı alamadım elime ama açtım yeni bir sayfa, başladım karalamaya.
Gördüğüm ufak bir morluktu beni yazmaya iten. Utan ulan artık dedim içimden. Ufak bir morluktan da utanmayacaksan neyden utanacaksın sen!
Çok zaman geçti üzerinden. Yıllar olsa da çok zaman geçmiş olacak üzerinden. Kim bilir kaç zaman geçecek ama geçemeyecek okyanustaki akıntılar. Su kirlendi mi nasıl temizliyorsun sen?
Bak! Kefenin cebi yok, hiç kimse ölürken yanına bir şey alamaz diyorlar. Onlar da haklı; ama kendine değil yarınlara bir şeyler bırakanlar var. Şiirler, romanlar, filmler bırakıyor adamlar ve hepsi de emekten geçiyor. Kötüler gerçek hayatta hep kazanır deseler de iyiler gece rahat uyuyor!
Yaşamadan öğrenmiyor insan. Öğrensene lan! Öğren artık kendin için. Zaman geçiyor, pişman olacağın yıllar yaklaşıyor. Olsun bunları da yaşadık diyeceğiz. Ama diyemeyeceksin çünkü suyu nasıl temizlersin onu da öğrenmedin.
Kalk! Gökyüzüne bak bir kere. Her kimle kurduysan bir hayal iste yine. Aşk olmasın ama; hayalin aşk kadar basit olmasın. Bir şey iste gökyüzünden. Yine yere tapacaksan ondan iste, putları seviyorsan ona bak ama bir şey iste birinden. Bir hayal kur yine. Yoksa sen de öleceksin.
Ev diyorlar, evlen diyorlar, çocuk diyorlar, yatmadan sev diyorlar, çalış diyorlar, koş diyorlar. Sevmeden yatıyorsun, koşmuyor duruyorsun, ev istemiyor her şey keşmekeş geçsin istiyorsun. Peki ya kendin, kendin için, kendi hayallerini kuruyor musun?
Bilmiyorum kaç kere kendi kendine konuştun, kaç kere kendine sordun? Nerdeyim ulan dedin mi hiç, durduk yere tavanı seyrettin mi saatlerce… Sen hiç düşündün mü? Sadece düşünürken yaşamadan öğrenmek istedin mi?
Hayatı yaşa, gelişine yaşa, kimle istiyorsan onla yaşa. Kaç yaşında insan oldun, elbette sordun kendine ben ne istiyorum diye. Peki sordun mu kendine ben bunu neden istiyorum diye! Kendi cevabını beğenmediysen o geriye ittiklerin su yüzüne çıkacaklar. Ama temizleyemeyeceksin çünkü suyu nasıl temizlersin onu da öğrenmedin.
Hayatta ulu güçlerden gelecek olup inandığım tek bir şey var; ne ekersen onu biçersin.
0 notes
benimkazandibim · 9 years
Video
youtube
Utanmayan insan olur mu lan!
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Text
Bir Kadın Bir Erkek
Bu ülkede kadın olmanın bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü ne olursa olsun; iyi ya da kötü ne olursa olsun sorumlusu hep kadındır.
Açık giyinirseniz davetkar, kapalı giyinirseniz köylü olursunuz. 
Biriyle yatarsanız yollu, yok ben vermem derseniz kaşar olursunuz. 
Sevdiğinizi ilk siz söylerseniz ucuz, peşinden koşturursanız artist olursunuz.  
Çok makyaj yapmamak lazım, onlar doğallığı seviyorlardır ama sen arkanı dönünce en sevdiği porno yıldızı başucundadır.
30'una kadar evlenmeyi düşünmez hiçbiri ama kadın dediğin en geç 26-27'sinde evlenmeli.
Kıskanan Türk kadını boğuyordur, seven adam kıskanıyordur.
Kilo vermek için spora giderken bile tayt giyme diyen Türk erkeği,  Türk kadınlarının bir yaştan sonra kendini saldığından şikayetçi. 
Dansa gitmek isterseniz partneriniz kattiyen erkek olamaz, sen gel benimle o zaman derseniz muhtemelen akşam Fifa atacaktır.
İyi ev yemeği yaparsanız artı on puan alırsınız ama evde yemek yapmayı öğreneceğim diye dışarı çıkmazsanız ana kuzusu, kezban olacaksanız.
Önemli olan okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler değil; Facebook'ta beğendiklerimizdir. O nedenle önce evcil hayvanlarınızla sonra birkaç saatler süren "haberim yokmuş gibi çek panpa" temalı dekolteli profil fotoğraflarıyla sosyal medyada yer almalısınız.
Ne yazık ki liste uzayıp gidebilir ama 10 maddede bitirmek istedim. Bu listenin içinde kendini gören kadınlara ve erkeklere karşı tam olarak hissettiğim; bi’ defolun gidin -_-
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Text
Hiç nefret etmek istememiştim ben.  Keşke isteseydim belki şimdi bu kadar tiksinmezdim.
Hiç yargılamak istememiştim ben. Keşke yapsaydım belki şimdi kendi içimde idam etmezdim.
Hiç başkasını sevmemiştim ben. Keşke sevseydim belki şimdi herkes aynı olmazdı.
Ama…
Öyle böyle değil susamıyorum artık,
Öyle böyle değil sevemiyorum artık,
Öyle böyle değil istemiyorum artık.
Hiç o kadar yorgun olduğumu hatırlamamıştım ben., tanrı bana orada olduğunu hatırlatasıya kadar.
Hiç o kadar bitti her şey dememiştim ben, bitti dediğim an tekrar başlayacağını unuttuğum kadar.
Hiç hayalim, sevincim kalmadı demiştim ben, biri tekrar hayal kurabileceğimi gösteresiye kadar.
Ama…
Ne olursa olsun yaşıyor insan,
Ne olursa olsun görüyor insan,
Ne olursa olsun yine gülüyor insan.
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Video
youtube
Söylenecek çok şey var da konuşacak hiçbir şey yok.
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Text
Yazıyorum yine.
Geçen sene, tam olarak 27 Aralıkta, hatta 7. saniyede  yiğenimi düşünürken gözlerimi kapatmıştım. Uyandığımda bir daha eskisi gibi olamam diye düşündüm, olmadım da. Ama öyle hızlı düzeldi ki her şey, ben bile şaşırdım.
Arkadaşlarım, biraz arkadaştan öte oldular, sabırla katlandılar bana. Benim şanssızlıklarım da onların desteği de hiç bitmedi. O yüzden onları biri gönderdiyse ne mutlu bana.
Koca bir yılın ardından söyleyebileceğim tek şey bir arpa boyu yol aldım belki. İnsanın hayatında bir şeyler düzeldikçe daha kolay olur sanıyorsun bazı şeyleri. Olmuyor aslında. Ne geçirdiğiniz felaketler, ne de tecrübe dolu en güzel günler. İnsan değişmiyor fazla, hiçbir şey özünü değiştirmiyor. Sadece çevreniz değişiyor ve siz artık kimin, neyi hak ettiğini anlıyorsunuz. 
Ne çok kızıyorsunuz ne de çok mutlu oluyorsunuz. Hayata fazla bir anlam yüklemiyorsunuz. Akşam içtiğiniz birkaç kadeh, huzur dolu bir uyku yetiyor insana. En azından bana… Çünkü fazlasını beklemiyorum artık. Öyle pembe rüyalar kurmuyorum. Demek istediğim, bir şey beklemeyince en kötü günde bile gülümseyebiliyorsunuz.
Sevgi emektir derdi babam yıllardır. Pek anlamıyordum, hatta genelde gülüyordum. Şimdi anlıyorum. Anladığım için de “ sevgi” kavramı baya değişti bende. Herkes için, önce insan olsun diyorum annem gibi. Sonra ise tek baktığım; akşam eve gittiğinde bu adam n’apıyor, yolda köpek seviyor mu gibi saçma sapan, aşktan uzaktaki sorular oluyor. Yaşlanıyorum çünkü.
Ee “1” yıl oldu b’ooğlum! Bir felaket geçti. Çok şükür yaşayana, yaşatana… Daha söylenecek ne var ki…
Mutlu Yıllar!
1 note · View note
benimkazandibim · 10 years
Text
Bir hafta önceydi sanırım, Freud’un dinlese dalga geçeceği bir rüya gördüm. 
Bir tepedeyim, güzel bir manzaraya bakıyorum, bakıyoruz.  Elma yiyoruz. Yanımda 9-10 yaşları arasında bir erkek çocuğu. Önce Poyraz’dır diyorum yüzüne kafamı çevirmeden, açıklayamıyorum ama çok seviyorum o çocuğu. O sırada bana dönüyor, benle konuşmaya başlıyor. Kafamı çeviriyorum çünkü bana anne diyor.
-Anne sen hiç okulumu görmedin. Dur sana anlatayım.
-Anlatsana kimler en yakın yakın arkadaşın? Beslenme saatinde neler yiyorsun. Kendinden çok büyüklerle maç yapma dayak yersin, montunu oyun oynarken çıkar, terlersin. Okulda güzel kızlar var mı? Kadınlara dikkat et, erken yaşta alkol alma, yemek yemeden uyuma…
Bitmedi öğütlerim çocuğa, bir bitmedi. Ama o kadar sakindi ki belli ki sakinliğini benden almamıştı.  Üzülme anne dedi bir anda,  sen elinden geleni yapmıştın.  Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Zaten manzaraya baktığımız tepeden baba diye arkasına döndüğü sırada gözlerim dolu dolu uyanmıştım.  
Rüyamı birkaç arkadaşıma anlattım. Bazıları camı açık bırakmışsındır dedi; bazısı ilginç, bazısı da kabus. Bu bir kabus mu yoksa rüya mı karar veremedim. Eğer büyürken çocuğunun yanında değilsen evet bu bir kabus, ama bir çocuğumun olması nasıl kabus olabilir ki.
Doğmamış çocuğa don değil bir gelecek biçmiştim rüyamda. Öyle böyle de değil baya etkilendim sonrasında.  Çünkü birini o kadar sevebileceğimi pek de hayal etmiyorum. Neyse böyle işte.
Bilinçaltıma sevgilerle,
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Text
Nasıl anlatsam bilemiyorum. Tam 10 ay sonra romantik komedi izlediğim için bu yazıyı kaleme alıyorum. Birçok sahnede kıza çok tatlı, adama ise‘’salak’’ dedim. Hayat baya normale döndü yani ya da ben yaşlanıyor da olabilirim.
En sevdiğim aya girerken yine harika bir şekilde hasta olmayı başardım ama çok şükür evde yatmıyorum (şükür de lafın gelişi). En sevdiğim ay demişken Ekim bu sefer nasıl geçecek hiç bilmiyorum. Benim, ablamın doğum günü derken planım özel günlerin hepsinde evde saklanmak. Evet, yaşlanıyorum. Bu arada okumaktan yorulmadım dediğimden mi bilmiyorum, yüksek lisans derslerim de dört bir tarafımı kuşattı ama yeni insanlar tanımak güzel. Farklı deneyimleri dinlemek değişik bir tecrübe. İnsanların öncelikleri beni güldürüyor. Dersler, işler falan bunları anlıyorum da emekliliği için sigortasını düşünen adamlar var. Moruk yan gelip yat demiyorum ama nerden biliyorsun o kadar yaşayacağını. Onlara böyle demiyorum tabi, gülümsüyorum o kadar.  
Neyse romantik komedi izledim diyordum. Adı About Time. Baş karakterimiz zamanı geri alabiliyordu. Tabi o sırada benim düşündüğüm de ben olsam zamanı nereye geri alırdım oldu. Eğer şurada şöyle yapmazdım deyip gideceğiniz bir geçmiş zaman varsa şanslısınız. Çünkü ben bunu düşününce elimde basmamam gereken bir düğme varmış gibi kıpırdamadan olduğum yerde kaldım. Eğer zamanı biraz bile geçmişe döndürecek olsam sebebini bilmediğim o ışınlara da geri dönecektim. Yani geçmişe gitsem zamanın neresine dönüp bunları değiştirebileceğimi bilmiyorum.  Filmde adam zamanı geri almak için yumruklarını sıkıyordu ondan mütevellit bir süre filmi ellerim açık izledim. Ben de böyle bir insanım, n’apıcaksınız :)
Filmin sonunda adamın da anladığı gibi geçmişe değil o ana bakacaksınız. Çünkü geçmişi bilmem ama gelecek için hep umut var. Kırgınlıklar, dargınlıklar, hayatın koşuşturmasındaki yorgunluklar… Hepsi unutulmalı. Yaşadığımız andaki ayrıntılar sanırım en önemlisi.  Dedikleri gibi ’’bu hayat senin ve anbean sona eriyor’’.
Dipnot: Sanırım en dağınık yazım da bu oldu.
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Text
İnsan üzülüyor, insan kızıyor, insan hayret ediyor. İnsan ne varsa durmadan yaşıyor. Hatta yaşadığına şaşırıyor!
Bir yerde okumuştum, nerede hatırlamıyorum: "insanlar kitaplarda kendilerinden bir şeyler buldukları yerlerin altını çizer." Çok doğru! Çünkü duyguları anlatmak, dünyadaki en zor iş olabilir. Birisi bunu sizin için yaptıysa o altı çizili satırlar çok değerli bir hale gelir. Duygularını hiç ifade edemeyen bir insan olarak, sanırım bu yüzden kitaplar benim için çok değerli.
Aslında demek istediğim okuduğum son kitapta çok yerin altını çizdim . Büyük ihtimalle Virginia Woolf olduğundandı yazarı. Bu kadın kırgınlıkları en çok da yılgınlıkları çok güzel anlatıyor. Pek mutlu değilmiş tabi ki. Yoksa intihar etmezdi... Gerçi mutlu olmadığı için intihar ettiğini düşünmüyorum, orası da ayrı bir konu. Yaşamayı gereksiz görmüştü bence, en önemlisi de amaçsız. Muhtemelen olay bu.
Geçenlerde sevdiğim adamlardan biri dedi ki: "ne istediğini kendine sor, sonra onu neden istediğini sor. Ben böyle yaparım." Öyle birader. Hep sordum ne istediğimi kendime ama neden istiyordum her zaman bilmiyordum. Şimdi biliyorum. Ama artisliğe gerek yok. Yine bir b.k yapmıyorum... İzliyorum, bakalım neler olacak diye.
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Text
13 Haziran. Geçen sene bu akşam dönmüştüm Tallinn’den. Havaalanından taksiyle eve giderken, ben Poyraz’ı öperken şöyle demişti annem; evimizde bir sorun var. En yakın arkadaşım henüz evime gelmemişken mesaj atmıştı; aramızda sorun var. Doktorumun ilk cümlesi de öyleydi: “Bir sorun var.” Annem babama anlatırken de öyle demişti. Bir sorunumuz var.
Bugün 13 Haziran 2014. Siz okurken ayın kaçı bilmiyorum ama ben yazarken hala 13 Haziran. Çok şey yaşandı, çok şey değişti.Yapmam dediğim çok şey yaptım, olmaz dediğim ne varsa oldu. Ama havaalanından geldiğimde tek istediğim ayladır yiyemediğim çiğ köfteydi. Yedim. Onunla beraber çok şey de yemişim. Güzeldi hepsinin tadı.
Bugün bambaşka bir hayata bambaşka bir bakış açısıyla bakıyorum ve ilk kez huzuru hissediyorum. Büyüyünce mi insan olduk yoksa bu sefer insanları mı buldum bilmiyorum ama bu duyguyu hissettirenlere teşekkür ederim.
Sevgilerle,
1 note · View note
benimkazandibim · 10 years
Text
175 tane blog yazısı yazdığım bu ay, kendi blog sayfama bakmanın zamanı gelmişti. Diyebileceğim ilk şey anlamadığım bir şekilde her şeyin yoluna girdiği. İş güç yerinde, sağlığım da öyle. İkinci kez teyze olacak olmamla hayat bana da güzel bir hediye veriyor. Bir “Poyraz” daha anlatılamayacak yaşanacak bir duygu olsa gerek.  Bir de istemeden üzdüğüm insanlar var sanırım. Üzülecekler de. İyi insan onlar deyip aklıma girenler var, iyilere iyi haber. Cennet var diyorlar!
İyileşmemin üzerinden neredeyse iki ay geçmişken vücudum ilk sinyallerini hata yapıyorsun diyerek verdi. Hatalar hatalar… Biraz onu dinleyip sakin yaşamının vakti geldiyse demek ki. Çünkü hatalarımın da nirvanasına ulaştığına eminim.
Pek uzun uzadıya anlatacak sabrım 175 blogdan sonra kalmadı ama diyebileceğim, hepimize mutlu günler olsun!
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Text
Dün tartıya çıkmadan kilo aldığıma karar verdim  ve pazartesi sabahına diyet yaparak başladım.Üstelik hiçbir kıyafetim de dar gelmiyordu. Akşamsa günler sonra, hatta haftalar sonra iki tabak yemek yedim. Ölmek istediğim zamanlarda da kanser olduğumu söylediler. Gülümsedim ve yaşamak istemiyorken onu yendim. Halbuki yaşadığım için güldüğümü zannettiler. Hep realistim, realizmi sevdiğimi söyledim ama en sevdiğim kitaplar bilimkurgulardı. Mesela ben kapitalizmden nefret eden bir reklamcı oldum. Hatta Apple’ı bile sevdim. Örneğin gece kulüplerinden nefret ettim ama elektronik müzik de sevmeye başladım.  Kokoş kadınlardan nefret ettim, öyle olmayacağıma eminim ama en sevdiğim ruj kırmızı, en çok bordo ojeleri sevdim, topuklu ayakkabılarımı hiç çıkarmak istemedim. Yalancılardan nefret ettim, en sevdiklerim hep en yalancılar oldu.  Fenerbahçe’yi çok sevdim ama sevdiğim adamlar hep galatasaraylıydı.
Benden mantıklı olmamı isteyenlere sesleniyorum. Beni tanımıyorsunuz. Artık ben hiçbir şey hissetmediğimi anlıyorum. İyi ya da kötü, üzüntülü ya da kızgın değilim. Pişman hiç değilim.  Hayallerim de yok benim ama zannettiğiniz kadar depresif de değilim. Mutsuzum çoğu zaman ama arabeski hiç sevmedim. Hepimiz için az kaldı bitmesine. Gülelim, sevelim. Boş verin.
Dipnot: Evet, eve bu saatte geldim. 
0 notes
benimkazandibim · 10 years
Text
ilk gün
Bugün, hiçbir şey bilmeden ilk kez yaptığım yeni işim için daha önce çok fırsat tepmiş olabilirim. Pişman da değilim. Çünkü hiç büyük hayallerim yok benim, hala istediğim çizgideyim. Yeni bir işim var, altı aydır olduğum evi değiştireceğime göre yeni bir evim olacak sayılır. Yeni bir hayatım var artık. Yorgun argın bu yazıyı yazıyorum ama hiç canım sıkkın değil. Keyfim yerinde. Sadece biraz korkuyorum. Çünkü çalışmak ve yaptığım işte iyi olmak istiyorum. Hırs değil ama bu. Sadece güzel olsun istiyorum. İlk gün ya onun gazı var belki de.
Ve dün gece çok uzun süre sonra Fener'im yenildiğinde çok sinirlenmiştim "şimdi neden böyle yaptınız" diye. Sonra buruk bir sevinç yaşadım. Hala öfkeme yenilip bir şeyler yapabiliyorum diye. Hala ben aynı ben, kafasının dikinde... 
Sevgilerimle.
0 notes
benimkazandibim · 11 years
Text
Unutuyorsun
Herkes yazmayı seviyor ama o kadar az kişi okuyor ki.  Okunmayacak diye yazıyorum, yine.
Unutuyorsun. Gürültülü bir yerde, gözlerinde o daha önce hiç olmayan emin ifadeyle masada bıraktığını hatırlarsın belki ama o masada omuzunda verilen sözlerin ağırlığıyla bırakılıyorsan unutuyorsun. Onca kez yürüdüğünüz o kaldırımda sarılıyorsan birine tüm gücünle ve ağzında bir teşekkür, yüzünde hiçbir mahcubiyet olmadan gidiyorsa unutuyorsun; ama kollar senin boynuna dolandıysa, sevildiğini biliyorsan biri tarafından hatırlıyorsun. Köprüyü geçmek için tek başına kaldıysan, köşe başında giriyorsan soğuk ameliyat odasına üstünde yeşil bezle unutuyorsun; pervasızca, tüm gücünle hayatın getireceklerini bekleyensen bir yerde hatırlıyorsun. Mavi bir makinada ışınlarla uyanıyorsan her sabaha, saçını tarayacak gücü kendi ellerinde bulamıyorsan her şeyi unutuyorsun; o sırada içiyorsan her hangi bir yerde keşmekeş, hatırlıyorsun. Yatıyorsan yatağında yalnız unutuyorsun, sevişirsen başkalarıyla hatırlıyorsun. Beklemiyorsan hiçbir şey hiç kimseden unutuyorsun; kızgınsan, öfkeliysen hala hatırlıyorsun.
Unutmak hatırlamaktan daha zor ama daha güzel. Yapabilirsen daha güçlü oluyorsun diyorlar. Yapabilirsen daha güçlü olursun.
Yine sevgilerle.
1 note · View note
benimkazandibim · 11 years
Text
Duyduğum en ilginç laf atma şekillerini kaleme alırsam...
Kıvırcık saçlarına, ak düşmüş uçlarına  (hangi ak?)
Beyaz melek!
Sen benim ol dünya yerin
Bir gün benim olacaksın (ilk kez ve muhtemelen son kez karşılaşmıştık)
Gözlerin senin mi?
Ne yaptın Asuman!
Kırmızı halıda yürü be güzelim.
Uzaktan daha güzelsin (o.O)
Paris gibisin.
Tüm nefretimle ve yok olmanız dileğiyle
1 note · View note
benimkazandibim · 11 years
Text
Bir boğaz kaç kez düğümlenebilirdi bir günde? Ve kaç kez dolabilirdi gözlerin hiç tanımadığın bir çocuğun resmini her gördüğünde? ...
5K notes · View notes