Text
youtube
Son dönemde adından ancak puan yağmacılığı ile bahsettiren bir kulübün manipülasyonuna son vermek için bir hatırlatmada bulunayım dedim. Yöneticilerin iddialarına göre eğitimde rol model olup, hukukta örnek gösterilen bu ülkenin futbol açısından mağduru da bizim semt takımı olurdu ancak. Adına beste yaptıkları maçın hikayesinde bazısının bilmediği, nesebi gayri sahihlerin de yok saydığı bir hadise var. Son dakikada Galatasaray'a verilen penaltı, penaltı değildir. Galatasaray bu haksız golle mi şampiyon olmuştur? Elbette hayır. Maç 1-2 devam ederken tribünde herhangi bir açıdan görülebilecek Hagi'nin penaltısı verilmemiştir. Deprem dolayısıyla bundan önce defalarca uygulanan kararı beğenmeyip, şampiyonluklarının çalındığını iddia eden kulübün, bundan önceki şampiyonluk iddiaları da bu kadar mesnetsizdir.
0 notes
Text
Dünyanın her yerinde böyle midir bilemiyorum, gözlemleyebildiğim dar çerçeveden yorum yaparsam bir tüketim çılgınlığının, doyumsuzluğun, kusursuzluk beklentisinin içindeyiz. Konunun devamını genel olarak değil de futbol özelinde getireceğim. Futbol bir hatalar oyunu ama bu durum rakip takımlar için geçerli. Bu hatalara kendi adınıza asla yer yok. Her hamle mükemmel olmak, her pas yerine gitmek zorunda. Dün ne yaptığınız da önemli değil. Yaşandı, bitti ama en önemlisi tükendi. Artık yeni hazlar lazım. Hatta geçmişte bu hazzı verdiyseniz, bugün verememeniz daha bir büyük bir kabahat. Erden Timur şu an bir takım başarıların aktörü olarak kabul ediliyor ve bunun karşılığında önemli bir teveccüh görüyor. Bu durum asla yanıltıcı olmasın. Yönteminde ve aldığı risklerde geçen seneye nazaran bir değişiklik yok. Geçen yıl bu vakitlerde İcardi ve Mertens birer kapalı kutuydu. Özellikle İcardi'den böyle bir etkiyi hiç kimse bekliyordum diyemez. Bunu golcü kimliği üzerinde söylemiyorum; taraftar ile kurduğu bağ, göstermiş olduğu aidiyet üzerinden okuyun lütfen. Bu yıl da benzer ihtimalleri deniyoruz fakat madalyonun diğer yüzü kendini gösterirse, sorumluların 'hain' ilan edilmesi çok uzun sürmez. Aynı durum İcardi için de geçerli desem abartı görmeyin. Üç, beş maç göstereceği etkisiz performans sonrası, bu sevginin öfkeye dönüşebilme potansiyeline 'asla' olmaz kendi adıma diyemem. Bu satırları fırsat transferi gerçekleştirmeden yazmış oldum. Transferin son ve kritik süreci nasıl şekillenirse şekillesin değişmez gerçek, insanların başarılı olma zorunluluğu hissiden doğan öfkesi... Bir takım enstrümanlarla bu öfkeyi bastırıp, arzulanan sonuçlarla çok gösterişli sevinçlere dönüşümleri de olası. Fakat bastıramadığı anda bugün göklere çıkarılanlar, zihnen kendilerine kaçınılmaz bir şekilde gelecek bu acımasız eleştirilere hazır olmak zorundalar. Toplumun değişimi gibi beylik cümleler ve ütopyalar peşinden koşmayacağım. En kısa vadeli çözüm: kendi oyuncusunu yuhalayan isimlerin olayın mahallinde dayak yemesi. İstek değil ihtiyaç.
0 notes
Text
1996 - 1997 Sezonu
1998 - 1999 Sezonu
1999 - 2000 Sezonu
Sır bilgi değil de farkındalık olsun; puan yağmacılarının kuyruk acısının kaynağı burası. Herkes dengi dengine, para komodinin üstünde. 😉
0 notes
Text
Futbol, hayatımızda bir eğlenceden çok daha fazlası. Tribünlerde de sloganlaştığı gibi hayata adanmış bir şekilde yön verdiğini gözlemliyoruz. Planların fikstüre endeksli olması, kılık, kıyafeti şekillendirmesi, hatta adli olaylara sebebiyet verecek şekilde kontrolden çıkma... Bunların hepsi yaşanmış ve yaşanacak gerçekler. Asıl meseleye gelmeden önce zihnimizin arka planında bu gerçeklik canlılığını hep korumalı.
Konumuz 2023 Yaz transfer dönemi... Fener takımı, Kasım'da kutladığı şampiyonluğu Mayıs'ta hakemler yüzünden kaybetmesine rağmen çareyi hocasını ve ilk on birin on oyuncusunu birden değiştirmede buldu. Galatasaray ise şampiyonumsu kadronun kiralık iki ismini takımda tutmak ve eksik olduğu iki bölgeye ve geniş kadroya transfer yapmak istiyordu.
Transfer gündemini meşgul eden en önemli isim İcardi'den sonra yaklaşık iki ay boyunca her gün adı çıkan, ideal kadroları süsleyen, Mayıs ayının ortasında lig maçına menajeri davet edilen Zaha'ydı. Zaha'yı değerli kılan bonservisinin elinde olması ve oyuncunun da yeni bir maceraya atılma isteğiydi. Önceki yıllarda bonservisini verip almak değil Türkiye'deki takımların harcı, kendi ligindeki takımlar tarafından da gerçekleştirilememişti. 19.07 tarihinde taraftara hediye olarak geleceğine dair emojiler atılırken, uçağının Londra'da beklediğini biliyorduk. 23.07 günü ikindiye doğru x'de bir hareketlenme oldu. Kısa süre içinde oyuncunun kap bildirimi geldi ve tabiri caizse ortalık yangın yerine döndü. Daha önce de ülkede transfer çalımları olmuştu ama bu iş nitelik açısından biraz farklıydı. İçişleri bakanının devreye girmesiyle bir oyuncunun transfer olacağı kulüp değişiyorsa, farklı bağlantılarınız ile çalımlar atabilirdiniz bu güne kadar. Öyle de olmuştu. Bu seferki bu yüzden farklıydı. Etkisi sonraki on beş güne net olarak yön verdiği gibi on beş yıl daha konuşulmaya devam edecek.
Aşırımı samimi pozlarını paylaşan çiftlerin kısa süre sonra ayrılık haberini duymanız şaşırtıcı değildir. Mutlu olunan ortamın fotoğrafa dökülme ve bunu paylaşma gereksinimi arkasında kademeli olarak niyet farklılıkları vardır. Dolayısıyla bir konu hakkında çok yüksek sesli bir ifadede bulunuluyorsa, bunu yapanın kendi içinde antitezine karşı verdiği mücadeleden, kendine kabul ettirme ihtiyacından bahsedebiliriz. Konuştuklarımızı somutlaştıralım: geçen yıl bu vakitlerde Fener taraftarının Jesus'a karşı gerçek bir güveni vardı. Kariyerinin, Türkiye'de de başarılı olacağı referansını içerdiğine inanıyorlardı. Benim niyetim böyleydi ya da değildi tartışması değil, durum betimlemesi yapmaya çalışıyorum. Jesus gelmeden önce camianın hem fikir olduğu konu ise İsmail Kartal'ın yeterli hoca olmadığıydı. İsmail Kartal, ligin otuzuncu haftasında liderin on yedi puan gerisinde iken yine şampiyonluğunun çalındığını iddia camianın hocasıydı. Sezon bitiminde oybirliği ile gönderilen hoca, tam bir yıl sonra tekrar geri geldi. İsmail Kartal'ın camianın içinden olması, derbi karnesindeki başarısından ötürü, çok özgüvenli bir şekilde şampiyonluğun geleceği inancı söylemlere yansıyor. Taraftarlık elbette budur, bunu gerektirir fakat zihinlerde dönen ise "Kötü kadro iyi hoca, iyi kadro kötü hoca." korkusudur. Düşüncelerinde bile belirmesinden korkup, bastırmaya çalıştıkları o düşünce...
Karşı cenahta transferi için ismi en çok geçen orta saha oyuncusu Dominguez'di. Bugün transfer edilen isim ise Fred oldu. Camiaya yakın gazeteciler tarafından söylenen, kendisiyle ilk iletişimin iki hafta önce kurulduğu. 10 Ağustos'ta Fred transferinin gerçekleştiğini sayarsak demek ki ilk görüşme 27 Temmuz itibariyle olmuş. Zaha transferinden sadece dört gün sonra. 23.07'den sonra gidilecek isimler esasında belliydi. Galatasaray ile adı geçen her isim için uğraşılacak, daha yüksek ücretle gelme imkanı varsa, bu fırsat kesinlikle değerlendirilecekti. Erden Timur'dan şunu birden fazla duyduk: hedeflediğimiz her transfer bölgesi için çok sayıda adayımız var. Bunların azımsanmayacak bir kısmı da medyaya düştü. Paredes, Fred, Gravenberch, De Paul, Ndombele vb. İsimlerin hepsi büyük, tercihen önem sırası değişebilir. Galatasaray bu isimlerden sadece birini transfer edecek. İhtiyacı bu yönde. Kalan isimleri transfer ettiğiniz taktirde bunun adına transfer çalımı demek istiyorsanız, elbette tercih sizin. Fakat değişmeyecek gerçek, iki ay peşinden koştuğun orta saha oyuncusundan bir anda vazgeçiyorsan, bunun neyin acısı olduğunun üstünün örtülemeyeceğidir. Keza transferinden sonra Fred gibi bir oyuncuya sahip olmanın oyunlarına katacağı artılardan bahsetmek yerine asıl amaca hizmet eden açıklamalar yapılıyor ve aslı şüpheli iddialar ortaya atılıyor. Transfer sonuçlanmazsa biz zaten ilgilenmedik diyorlar, sundukları teklifi yayınlıyorsunuz, siz nasıl böyle bir şey yaparsınız diyorlar. E hani yoktu böyle bir şey? Bunun aynısını Syzmanski transferinde de gördük. Transferi bozmak için çaba gösterdiğimiz iddiaları, oyuncunun menajerlik şirketi tarafından yalanlandı. Algıyla yönetilen bir ülkede bunlar tabi ki olacak. Örneğin TÜİK istediğiniz rakamı açıklar ama markete gittiğinizde fiyatların hangi oranda arttığını görürsünüz. Kasım ayında şampiyonluk kutlarsın ama Mayıs ayında twitter odalarında gözümüzden yaş gelerek ağlamanı dinleriz. Bu sorun sadece yönetenin problemi değil, yönetilen de içten içe muzdarip. Çizilen imajı toparlamak adına şöyle bir şeye tenezzül etmişler. Derbi maçı öncesi bunu yapmak adettendir ama bir transfer sonrası ilk kez böyle bir şeye şahit oluyorum. Sebebini videonun başında güzelce izah ediyorlar aslında. Videoda saklı çok güzel cümleler var; bence tekrar tekrar dinlenmeli. İlim cehaleti alıyor da hamurunda varsa, eşeklik baki kalıyor. Sen ne dersen de 'adamın' "Syzmanski mimanski a.... k.....m syzmanskinin" diye gerçeği yüzüne haykırır. Yöneticilik dersi alırken, şemsiyenin artık nasıl hareket edemeyeceğinin itirafı gelir. "Şimdi bu lavuk hafta içi gidip" transferine elbette devam edebilir. Bundan önceki tüm yaz süreçlerinin benzerini tekrarlayabiliriz de; hiç sorun değil. Fakat "altı yıldır nereden yediğinin" ifadesi de yerinde bir uyarı olarak arada kaynamamalı.
Sezon sonu ne yaşayacağımızı bilemeyiz. Başarının sadece kadro kalitesine bağlı olmadığını, en iyi kadroya sahip takımın taraftarı olarak söylüyorum. Bugün "güçlüyüz, biriz, önceki senelerden farklıyız" cümlelerini taraftar olarak değil içinizdeki öfkeyi bastırmak adına söylediğinizin farkında olunmadığını düşünmeyin. Daha skoru alamadığın bir avrupa maçı sırasında ismimizi anıyor, oyuncunu sahada ıslıklıyorsan bunun adına travma sonrası stres bozukluğu diyebiliriz. Neyse ki bilişsel çelişkinizi ortadan kaldırma adına mahir bir yapınız var. Dinlemeye korktuğunuz ses kayıtlarını yok sayar, kumpas der geçersiniz.
0 notes
Text
İlk kurşun...
Jesus gökten inerken...
Birileri “Gol rekoruyla şampiyonluk” beklerken...
İçimizdeki aptallarla mücadele ederken...
Beşiktaş maçı öncesi Okan Buruk sorgulanırken...
Merkür retrosuna değil, geçmişe bakarak; birileri Ekim ayında şampiyonluk ilan ederken...
Kralın hakkını verirken...
Hocamın hakkını verirken...
Mayısların bizim olduğundan şüphe duymazken...
2 notes
·
View notes
Text
Beşiktaş’ın adalet arayışının ardından, toplumsal ahlak üzerine konuşması için Matild Manukyan'ı alkışlarla sahneye davet ediyoruz.
4 notes
·
View notes
Text
Sokak röportajlarına biraz duygusal yaklaşıyorduk. Muhalif söylemlerde bulunan herkesi, ne söylediğine bakmadan, yaptığı hataları heyecanına vererek değerlendirmek hoşumuza gidiyordu. Dolayısıyla sadece malum cenahın kitlesindeki geri zekalılık unsurları dikkatimizi celbediyor, diğerleri bundan münezzeh zannediyorduk. Neyse ki Oğuzhan Uğur'un programı imdada yetişti, bu zeka geriliğinin tek taraflı olmadığını gösterdi. Yaşadığımız süreç ise, daha da detaya inerek muhalifleri analiz etmeye fırsat veriyor. Bugünün turnusolü de Muharrem İnce. Bir dans figüründen etkilenen zevat, kendisini öne sürüyor. Son adaylık sürecinde kendisine güvenleri nasıl sattığı daha dün yaşanmışken, hiçbir şey olmamış gibi davranan enteresan bir kitle var. Yurtdışında yaşayan biri olsaydım, bu eblehlerin yaşayarak ehlileşmelerine vesile olmayı arzulardım. Cehennemin kapılarını kapatmamız gereken bu zaman diliminde hala kimi seçeceğiz tartışmasını yapanlar, kenarda oynasınlar.
0 notes
Video
tumblr
“Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?”
4 notes
·
View notes
Photo

2018-2019 sezonu, ligin 28. haftası... Galatasaray yense Başakşehir ile puan farkı üçe inecek ve sondan ikinci hafta Başakşehir bize misafir olacak. Kazanırsak ikili averaj da bizde. Mehmet Topal çok bariz bir pozisyonda atılmıyor, Feghouli’nin ayağına alenen basılarak alınan topta yediğimiz gol iptal edilmiyor ve maç 1-1 bitiyor. Yukarıdaki ileti, ligin bitime altı hafta kala, küme düşme hattının altı puan yukarısında, ligin on dördüncü sırasında bulunan takıma ait. Maçın hakemi Ali Palabıyık. Aynı Ali Palabıyık, 23 Ekim 2022 Galatasaray Alanyaspor maçını katlederken, biz hakemliğinin bitirilmesi talebinde bulunurken, dünya kupası arası öncesi “Alanyaspor’dan bir puan alabilen Galatasaray, zorlu üç maçtan kaç puan alabilir?” denilip, araya kaç puan farkla gideriz hesabı yapılıyordu.
0 notes
Text
"Tartışma çıkmasın, kalbi kırılmasın, kaybetmeyeyim diyerek gereken tepkiyi veremediğiniz her olayda, biraz daha değersizleşir ve öz saygınızı kaybedersiniz. Bu yüzden bazı kavgalar çıkmalı, bazı kalpler kırılmalı ve bazı insanlar kaybedilmeli. Bu, hayatın kendini yenileme yoludur. "
Charles Bukowski
Bugüne kadar yaptıklarım sanırım tam olarak bu ifadelere karşılık geliyor. Öz saygımı korurken kibirli bir benlik mi inşa ettim; bunu çevremdekilere sormak lazım.
0 notes
Text
Günün anlam ve önemine binaen; hayatımın en büyük hatası seçtiğim meslek oldu. İdeallerim bir nefrete dönüştü.
Üzücü de olsa şu notu düşmek istiyorum: bu tercihim dolayısıyla çok çok çok güzel insanlar tanıdım. Bunları bilerek tekrar bir tercih hakkım olsa, aynı hayatı seçer miydim? Ne yazık ki.
0 notes
Text
"İslami hassasiyeti gereğinden biraz fazla olması nedeniyle il yöneticileriyle sorun yaşayabilir."
Dönemin filminin açılış cümlesi belli oldu. Kapanış cümlesi de eksik kalmasın.
“Dünyanın en eski mesleği kendini satmaktır. Bunu fahişelik ile karıştırmak da bir o kadar eski bir yanılgıdır.”
0 notes
Text
Cehennem: aşamadığın konular hakkında düşünmeye fırsat bulmak.
2 notes
·
View notes
Text
2021 yılında söylenecek söz
“Susma, sustukça, sıra sana gelecek.”
değil,
“Sustun, sıra sana geldi.”
dir.
12 notes
·
View notes