cengizersoy
cengizersoy
cengiz
61 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
cengizersoy · 3 years ago
Video
youtube
Staind - Outside (Official Video)
10 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Video
youtube
Jim King - Fool No More
Albüm: Blues Yeşil olduğunda, Peter Green Cover, Satın Al:
Kaliforniya'dan gelen bu harika, karanlık, karanlık blues / rock gitar askısının mükemmel ilk stüdyo diski. Derin yanan maviler yalıyor, katil uzatılmış sololar, inanılmaz çalma / voks, otantik, okunaklı Peter Green vibe sahip ve üst raf üretimi ile bir araya getirilmiş mükemmel düzenlemeler, hepsi çok zevkli bir bluesy ağır gitar deneyimi yaşatıyor. Peter Green veya olağanüstü blues / rock gitar müziğinin bir hayranı iseniz, bu temel bluesy ağır gitar diskini her ne pahasına olursa olsun.
Zil seslerinden hoşlanıyorsanız, sanatçıları müziklerini satın alarak destekleyin.
Video tanıtım amaçlıdır.
4 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Text
Bilgi olmadan düşünce üretilemez:
Keskin zekâyla tarihin geçişlerini çözümlemiş biri, geleceğin belirsizlikleri karşısında suskun kalmaya mahkûmdur. Dünün yaşantıları bu güne ayna tutması söz konusu olamaz. Çünkü tarih yazılıp çizildiği gibi gerçeklik taşımaz; bu günkü durumumuzda aynıdır bu nedenle. Peki, yarının şimdisini nasıl yönlendireceğiz? Bu büyük bir sorundur, geçmişi tam olarak bilemediğimiz için ve sorunlarında çözümsüz bırakmaktadır. Zamanı nerede donduracağımız teknik olarak mümkün görünse de, bunu ortaya koymak hevessizliğimiz kişisel değildir oysa. Bulduğumuz yaşamı değiştirmek tarihsel süreci geri çevirmekle olabilir ancak. Yeni bir tarih yazılması mümkündür, çağın gereklikleri çok önceden var olduğu gibi şu anda da mevcuttur. Sorun bunu ne tür kaldıraçlar la ortaya koyup yön vermektir. Evrensel olabildiği gibi Dünyasal da olabilir. Evrenselden kastettiğim zaman kavramının soyutluğunun bilinememesi üzerine metafizik bilgi öğrenimlerin kaçınıp, bunu olabileceği var sayılan keskinlikleri sonraki çağlara bırakıp, şimdiki Dünyasal edimlerden fayda sağlamak için. Bu zaman dilimine kadar oluşturulmuş her türlü yapı sanatsal büyüklükleri gözlemlenen sırları açığa çıkarmak, insan hayatının uğraşları içerisine alınmalı ve bunu teknik imkanlarla tüm dünya birliği adına yeni din yaratılmalıdır. “Tüm savaşların temelinde din vardır.” Savaşı evrensel olgu olarak ele almak lazım gelir. Belki o zaman dünya savaşların yönü evrensel yalnızlığımızı kabul eder. Büyük yaratım bunu gerekli kılar, çağın geçişleri hızlanır, bu günkü savaşların temeli metafiziksel dinlerden oluşmuştur. Göz ucuyla bakındığınız az farkındalıkla bile gördüklerimiz dualarla kabul edilecek var olan durumu değiştirecek din ya da var olanlara inandığımız değildir. İnançlar var oluşları bakımından zihne bağlıdır, doğrulukları ya da yanlışlıkları açısından zihne bağlı değillerdir. Kendimiz için ne düşünüyorsak bunu yanlış ya da doğru yapmamız evrensel gereklikler inden değildir, yani metafiziksel zihinsel yapımız kuşkuludur ve gerçeklik taşımazlar. Dünyanın bu günkü durumuna tüm ülkeler bakma olasılığı bu çağda azdır ve olası durum devam edecektir. Benim çizmeye çalıştığım yön bakış açımı size sunmaktır, gerisi size kalmıştır artık…
Bilim bize, düşüncelerimizin güvenilmez bilgi algıları olduğunu söyler; bunu şöyle bir betimlemeyle açıklığa kavuşturalım ki! Düşünce ile algı arasında ne tür bir bağlantılar olduğunu az çok sağduyu ile anlaşılabilsin. Öncelikle düşüncelerimiz zihne bağlı olduğu algısını iyi bir tahlille kabul ediyorsak; bunun öyle olması gerekliliğindendir, çünkü düşüncelerimiz var oluşları bakımından zihne bağlıdırlar, fakat bu düşüncelerimiz doğruluk ve ya yanlışlık açısından zihne bağlı değillerdir. Düşüncelerimizin doğruluğunu ve ya yanlışlığını hiçbir zaman kesin olarak bilemeyeceğimizden dolayı, süreç içerisinde ki algı da; çıkarım yolu ile elde edinilen bilgidir. Bilgi olmadan düşünce üretilemez: İnsanlığın bilgi arayışı ne türden olursa olsun; bu ister bilimsel araştırma, ister metafizik alanları içersin de olsun, edinilen bilgi; olayların bilgisidirler. Olayların bilgisi: İlk nedene bağlı olarak süreçlerini kesinliği tam olarak bilemeyeceğimiz sonsuz geçişler halinde ilerlerler. Peki, biz şimdi bu durum da neler yapabiliyoruz? Düşünce uzayında ki algımızı, sağduyu açısından olayların izledikleri ‘Yön’ e odaklanırız ki! Bu durumun olasılıkları içeresinde sarp patikalara sapmadan, var olan durum içersin de en iyi olana doğru ilerleyebiliriz.
 Denemeler: Cengiz Ersoy
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Video
youtube
Ednaswap - This Is A Song
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Video
youtube
Ednaswap - Torn - 1997 "radio mix" RARE!
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Video
youtube
Bird's Teardrops || Estas Tonne feat. Peia || Ashland, Oregon 2018
0 notes
cengizersoy · 3 years ago
Video
youtube
Uncle Lucius - Keep The Wolves Away (Official Video)
1 note · View note
cengizersoy · 3 years ago
Text
“Müziğin dini ve yüzü yoktur. “
“Akademik eleştiri kapsamında, iki sanat tarih bilimcisi ile karşılaşılır. Biri Erwin Panofsky, diğeri ise Heinrich Wölfflin’dir.
Wölfflin, tek tek sanat yapıtlarını biçimsel olarak çözümlemesi ve genel niteliklerinin belirtilmesi için sanat biçemini ele alır ve bu biçemlerin özelliklerini salt biçim açısından saptamak üzere, birbirine karşıt beş algılama kategorisi kurar. Wölfflin, sanat eserinde biçim-içerik ayrılığı yapılamayacağını ifade eder.. Biçimsel çözümlemelere önem veren Wölfflin’in, birbirine karşıt beş algılama kategorisi aynı zamanda 16. yüzyıl üslubundan 17. yüzyıl üslubuna geçiş yollarını da açıklar. Panofsky, Wölfflin’in sanat yapıtının salt biçemsel çözümlemesi için getirdiği beş karşıt -çift ölçüte karşı, sanat yapıtını biçim, konu ve içerik açısından ele alan ve günümüz sanat tarihi yönteminin de temelini oluşturan üç inceleme sunar. Bu aşamaların her biri kendi içlerinde önce parçadan bütüne gitmekte (tümevarım), sonra tekrar bütünden parçaya dönmektedir (tümdengelim)” alıntı: salime kaman: Böylece, sanat yapıtının ikonolojik Resim ya da şiir müzikal tiyatro (Opera), klasik müzik (Kilise dini dua) Sanatçı biçimi kişiliği çözümlemesi, yapıtın aynı zamanda yaratıldığı çağın kültürünü ve dünya görüşünü, sanatçının kişiliğini yansıtan bir belge haline de getirmektedir.
Daha ayrıntılı diğer araştırma için: Bakınız “ bilgi” bedensel açlıktan iyidir diyenlere. http://www.sanatteorisi.com/sanatteorisi.asp?sayfa=Makaleler&icerik=Goster&id=2746 http://ducanecundioglusimurggrubu.blogspot.com.tr/2012/10/bir-talibin-ders-notlari.html
şahsi görüşüm: Tarihin sanatsal akımları ne türden olursa olsun; toplum denen olgunun kültürel mirasıdırlar. Uzun zamandır düşündüğüm bu konu, biçim içerik; tümü sanatsallık adı altında toplum üzerinde ki! Etkilerini, yani tek tek kişilerin üzerinde aktara aktara gelen çağların inanma biçimleri, “Müziğin dini ve yüzü yoktur. “ geçmişten geleceğe içerik açısından öteden beri var ola gelen aynı anlatış konu biçim dışına çıkamaması; bana hep hüsrana uğramanın, oyalanmanın kaçınılamaz tarihi süreci olduğunu düşündürmüştür. Ne var ki bunun yerine geçebilecek başka başka sanatsallık değer, evrensellik iddiasında bulunması söz konusu olamayacaktır.
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Text
Bırak da uzun, uzun, uzun süre içime çekeyim şaçlarının kokusunu, bir kaynağın sularına yüzünü daldıran susuz adam gibi yüzümü daldırayım içlerine, hoş kokulu mendil gibi elimle sallayayım onları, sallayayım da anılar silkelensin havada. Saçlarında gördüklerimi, duyduklarımı, işittiklerimi bir bilseydin! Başka insanların ruhu ezgiler üzerinde nasıl dolaşırsa, benim ruhum da koku üzerinde öyle dolaşır. Yelken ve serenlerle dolu koca bir düş var saçlarında; meltemi beni güzelim iklimlere, uzamın daha mavi, daha derin olduğu, havanın meyvelerle, yapraklarla, insan derisiyle kokulandığı iklimlere götüren büyük denizler var saçlarında. Saçlarının okyanusunda, içli şarkılar, her ulustan, güçlü insanlar, gönenç yüzlü çocuklar, sonsuz sıcaklığın yan gelip yattığı, uçsuz bucaksız bir gök üzerinde ince ve karışık yapıları oymalar gibi beliren, biçim biçim gemiler onun güzelliğini süsleyen martılarla kaynaşan bir liman görüyorum. Saçlarının okşamalarında, güzel bir geminin kamarasında, bir divan üstünde geçmiş, çiçek saksılarıyla serinlik verici testiler arasında limanın fark edilmez yalpasıyla uğralanmış uzun saatlerin bezginliğini yeniden buluyorum. Saçlarının kızgın ocağında, afyonla, şekerle karışmış tütün kokusunu çekiyorum içime; saçlarının gecesinde, sıcak ülke göklerinin sonsuzluğunu parıldar görüyorum; saçlarının incecik tüylü kıyılarında, katranın, miskin, hindistancevizi yağının birbirine karışmış Çingene kokularıyla sarhoş oluyorum. Bırak da uzun uzun ısırayım ağır ve kara örgülerini. Ele avuca sığmaz, ferman dinlemez saçlarını dişlediğim zaman, anıları yer gibi oluyorum Çingenem…
Baudelaire...
Size saldıran herkese karşı kendinizi şiirler ezberleyerek savunun.
Bunu hisseden insanlar var ama çok az: İçlerinden Baudelaire 'i okuyorlar...
- Julia Kristeva, Philippe Sollers
10 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
Bilmiyorsun, ya da bildiğin kadar mı hâlâ, kitapların içinde uykuya kaldığın, günleri kuruttuğun gül gibi mi o oda; eski yazı masanla! Saçlarının fırçalı taraktaki döktüğün yer üzerinde; kalıntıları bile kalmamışken, temizlenmişken unutamadığım oda! Bu halde ve hâlâ, nasıl bilebilirsin ki! Söyleyeceklerimi. Masada unuttuğun kopuk kopuk sonsuzluğu anlatır gözlerini!
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
Saydam kule! Kristalize yansımasıyla içine bıraktığı çaprazlamalı ışık süzmeleri, anlık alan çemberi çevirip; ayna yansımasıyla geri dönen yankısıyla, balıksırtı pulu gibi duyarsız kalpleri, yakıyor yıkıyor kerpiç tutamaç iz döküntüleri. Onun iplik iplik olmuş sezgisi, kıyılarını seher vakti sarsarak buruyor sessizce. Dönüştüğü kızıllığı, lal rengi nehirlerin de damarlarını kurutuyor, beklediği kısacık sözle unutmamak için sevgisini.
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
Nehir suları akışla, gölgesini gördü bir an! Karanlık puslu yeşile çalan kıvrımlı boynunu düşürdü, sınırlarını çizen bakışla pürüzsüz aşınan çakıla. Düşsel hayatı saydam, kemik çıkıntılı suların bıraktığı anı izleri var gözlerinde. Hikâyesini yeniden yaşamak için. Sözlerinin izini takip etmeli, edildiğini de biliyor. Bıraktığı yerden devam etmek istemek istenci olduğunu düşünüyor anlaşıldığını ve nehir akışlarının yol açacağı yeni kıvrımları görmek için susuyor…
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Quantım mekanik kuramında ki! Olasılık, her ne kadar belirsizlik ilkesiyle terennüm edip; çoklu evrenlerin var olduğu söylenmemeleri, paralel evren ve içerisinde çoklu dünya da herhangi biri var ise, bizlerin yaşadığı bu dünya fanusunun dış zarlarını ve bulunduğumuz paralel evrenin de aynı düzenekte salınım yapıyorsa ve diğer evrenlerde de bunlarda, birbirlerinden habersiz olmasalar da, aradaki bağlantıyı bize sunan “yön” ne olduğunu bilemiyoruz. Felsefe sel yaklaşımla: ‘Şey’ in var olması için; en az üç ‘şey’e gereksinim duymasıdır. Fizik, Matamatik,Bilimsel Deneyim Gözlem. yukarıda ki! Felsefe sel bakış açısının dışına çıkamaz.
Hiçlik varoluş ’un kozmik sürecinde Dünya içeresindeki yer çekimi küvetinin ‘Kara madde, kara enerji ve bilgi artışı’ kara delik olay ufkundan kaçan bilgi (bilginin taşması) aksi yön; ya da kararsız asimetrik yön. Şimdi burada duralım: ve şöyle düşünelim; tüm kâinatta çok olasılıklı olay olmakta ve bilgi artışı enerjisi ortaya çıkma süreci (Kâinatın genişlemesi) ile tanımlanırken. Bizler kendi dünya içeresinde düşündüğümüz ve yaptıklarımızla diğer dünya dışı olaylarla birlikte bilgi artışını artırmakla, kara delik olay ufkunun dışına mı sürükleniyoruz da, tüm kâinatı bizim peşimizden geliyormuş gibi algılıyorum.
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sözcüklerinin dile getirmediği anılar canlandı aklıma düştüğün zaman. Yine yıl dönümü döngüsünde; nasıl eski rengini bulur dalından düşen sarı yapraklar? Çok eskilerden kalmış tahta masa nasırları üzerinde çizilen özlem tablosu. Dalgalarla kabaran denizin derinliklerin de sevginin simgesi olan inciler; büyüyüp geliştiler sevginin sonsuz ufukların da ve binlerce kez sessiz sessiz sensiz seviyorum diyerek. Kıskandım! Yüzyıllardır kayıp antik kentin İndus harabelerinde; sert siyah İndis ağacından yontularak yapılmış küçük heykeller vardır; dişiliğin ve yeniden doğuşun döngüsünü hiç bozulmadan haber verir gelecek zamanlara...
2 notes · View notes
cengizersoy · 3 years ago
Video
Hozan Beşir - elfida - merkan063
Not: Bu şarkı sözleri ve şarkıyı dinlediğim zaman sene 2008 ya da 2009 gibiydi sanırım; şarkının  daha öncesi var mıydı merak edip araştırma yapmıştım. O zaman ulaştığım kaynak adını şimdi bilemediğim  ve tekrar araştırma yapmama rağmen bulamadığım Elfida  şarkısı çok eski bir kaynaktan bahsediyordu!
Böylesine hüzünlü öyküsü olan Elfida gerçekten çok daha eski bir şarkı mı? Merak ederim...
Kaynak:
youtube.com
1 note · View note
cengizersoy · 4 years ago
Photo
Tumblr media
"Onurunu mu kaybetti, benden yana olduğun da sesin, bulamadı da ruhuna can yoldaşı, kırdım mı onun kalbini? Hasımları arasın da, hoşgörülü ve öfke için de. Ellerinin için de tutamadığım yeniden ellerini. Eski soyluluğa bağlı kaldı, ne söz ne de başka şey onarabilir, o yüce yalnız sevda, bir zamanlar dostum olan Aşk'ı tek arkadaşı, şimdi yabancı bana."
Kaldı ki ! Ben, Aşk’ı  sende sardım; sessizliğinle durma ,bana bakan  gözlerinin içinde kal! 
3 notes · View notes
cengizersoy · 4 years ago
Photo
Tumblr media
Bu gece beyazlaşmış, ayın altın da yine, deniz durgun göz alabildiğine… Uykuda kâinatın rüya gören gemi: süslerde hayaletler sulardan yükseliyor. Kalp’den sayıklayarak (ummandaki elemi), marazi sıkıntı… Deniz loş gölgelere bana doğru geliyor! Şimdi yorgun alnımda hafif serinliği var sular yavaş yavaş kımıldatan rüzgârın. Başımın üstünde: Ay, tek tük sönük yıldızlar, önünde: beyazlaşan gölgesi kayaların. Sonra, kırık ayna, gökteki ay yerine parlayan parçalarla sularda sallanıyor, bu beyaz kırıkların bakarsa içlerine insan kendi aksini göreceğim sanıyor. Eğildim görmek için korkudan koptu ödüm, birleşti yavaş yavaş o parlayan parçalar. Kendi aksimi değil, iki sevgili sena göz gördüm: şimdi ne yana baksam o hüviyetli sena gözler var.
Nazım Hikmet Ran:
0 notes