Tumgik
dopiblog · 7 years
Photo
Tumblr media
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
E-Ticarette Gözden Kaçan Tehlike: Stok Takibi Konusunu Hafife Almak
Bugün, bir süredir yaptığımız görüşmelerde dikkatimizi çeken bir konuya değinmek istiyorum. Stok takibi konusu maalesef genelde hafife alınıyor. E-ticaretle uğraşan birçok kişinin stok takibi yapmamasının ardında kendince sebepleri var. Kimisi ben üreticiyim sadece hammaddeye bakarım diyor. Kimisi ben dropshipping yapıyorum, bırak stoğu sattığım malı bile görmüyorum diyor. Bir başkası tedarikte sorun yok piyasa tanıdık girerim stokları 1000 er 1000 er sorun olmaz diyor. Örnekler çoğaltılabilir tabii ancak gözden kaçırılan nokta stok takibinin aslında uçtan uca tüm e-ticaret operasyonunu etkileyen envanter yönetimiyle doğrudan ilişkisi olması ve hayati bir öneme sahip olması. Niye mi?
(1)  Parçalı Verileri Birlikte ve Uyum İçinde Yönetebilmek İçin
Tumblr media
Olayı çok da büyütmeye gerek yok. Günün sonunda, envanter yönetimi, birçok kurum için aslında geriye dönük ve mevcut verilerin takip edilmesi ve yönetilmesidir. Sorun şu ki yine bu birçok kurum için verilerin anlamlı biçimde birleştirilmesi bir yana dursun bir arada tutulmaları bile büyük sorundur. Çoğunlukla kargo, muhasebe, paketleme, satış vs. gibi her fonksiyonun birbirinden kopuk silolar halinde tuttuğu veri kümeleri vardır. Ve aslında bu bilgilerin birbirinden kopuk hareket etmesinin en temel sonucu stok fazlası ya da stok açığıdır.
(2)  Çok Kanallı Operasyonu Yönetebilmek İçin
Tumblr media
Gerek fiziksel olarak, gerekse e-ticaret satış kanalı olarak birçok farklı yere göre operasyon yönetmek artık çok olağan. Örneğin bir deponuz var ve ürünlerinizin bir bölümü orada, ayrıca mağazalarınız var ve onlarda da bir miktar stok var. Bunlar fiziksel olarak stoklarınız. Peki ya operasyon devam ederken hem geleneksel mağazalardan, hem birçok pazaryerinden, hem kendi web sitenizden hem de sosyal medyadan satış yaparken stoklarınızı eşzamanlı yönetemezseniz ne olur? Sonuç yine yukarıdaki stok sorunlarıdır.
(3)  İleriye Dönük Öngörü Yapabilmek İçin
Tumblr media
Tabii ki olay sadece mevcut operasyonu hatasız yönetmekten ibaret değil. Etkin bir envanter yönetiminin en önemli katkısı ileriye dönük planlama yapmaktır. Altın bir kural olmasa da idealde bir envanter planlamacının 6-12 aylık bir döneme ilişkin planlamayı önceden yapabilmesi beklenir. Bunu yaparken de aslında yukarıda belirttiğim kargo, muhasebe vs. gibi birçok farklı verinin anlamlı biçimde bir araya gelmesiyle ortaya çıkan tahminler devreye girer. Kötü öngörü, kötü planlamaya ve dolayısıyla yine stok sorunlarına neden olur.
(4)  Bireysel Deneyim ve Uzmanlığa Olan Bağımlılığı Azaltmak İçin
Tumblr media
Oturmuş sistem altyapısı olmayıp kişilerin bireysel beceri ve deneyimiyle envanter yönetimi yapan kurumlardaki en büyük problem iş sürekliliğidir. Ürünleri, piyasa koşullarını, tedarik yönetimini öğrenmek zaman alacağından deneyimli çalışanın ayrılmasıyla operasyon bir anda sekteye uğrar ve en başından beri bahsettiğimiz stok sorunları ortaya çıkar.
 Bizim Dopigo olarak en büyük hedefimiz sizin uçtan uca tüm e-ticaret operasyonunuzu güvenilir, takip edilebilir, raporlanabilir ve öngörülebilir kılmak. Artık günümüz e-ticaretinde operasyona gereğinden fazla kaynak ayrılmasını verimsizlik olarak görüyoruz. Bu sebeple: “Dopigo ile hayatınızı kolaylaştırın, siz işinizi büyütmeye odaklanın.” diyoruz.
 Arda Özen
0 notes
dopiblog · 7 years
Photo
Tumblr media
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
Kalıcı müşteriler yaratmanın 5 kolay yolu...
E-ticaret’de yeni müşteri kazanmanın ne kadar zor ve maliyetli olduğunu hepimiz biliriz. Kendi online mağazanızda - www.ornekavm.com - alışveriş yapan her müşteriyi kazanma maliyetiniz 150 TL’ler civarındayken pazaryerlerinde bu maliyet ciddi oranda azalıyor. Bu sebeple pazaryerlerinde mağaza açmak her zaman daha avantajlı bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor (Gerçi bu maliyeti satışlarınızdaki komisyondan ödüyorsunuz).  Pazaryerlerinde satış yapmaya başladığınızda mağazanızdan alışveriş yapan müşteriye pazarlama yapmak ise ters tepebilir. Bunun başlıca sebebi ise pazaryerlerinin o müşteriyi sahiplenmesi.  Sizden alışveriş yapan müşterinin aklında yer almak için yapılan bazı faaliyetler var. Bunları özetleyecek olursak: 
- Paketlerin içine broşür koymak: Pazaryerleri bu konuda çok ciddi yaptırımlar uyguluyor.  - Müşterilere e-posta atmak: Pazaryerleri müşterilere her hangi bir temas kurmanızı istemiyorlar. Bunun da yaptırımları olabiliyor.  - Müşterilere SMS atmak: Bu zaten yasak. Burada paylaşılan telefon numarası kargo firması için paylaşılıyor.  Bizim önerimiz biraz daha farklı olarak mağazanıza ait farkındalığı arttırmaya yönelik. N11.com ve Gittigidiyor.com’da toplam 120.000 mağaza var ve sizler ile benzer ürünleri satan bir mağazaya denk gelmeniz çok olası. 
Kalıcı müşteriler elde etmenin 5 kolay yolu
1. Kolilerinizi kaliteli ve sağlam yapın! 
Paketiniz her açıldığında müşterinizin bir hediye alan bir çocuk gibi sevinmesini sağlayın! Emin olun bunun etkisi çok fazla olacak. Eski şirketimde koli kalitemizi arttırdığımızda etkisini çok hızlı gördük. 
Tumblr media
2. Tek kullanımlık numuneler gönderin! Özellikle kozmetik ve kırtasiye malzemeleri satan kişiler için bulunması kolay olan bu ürünleri bulmak sizin elinizde. Müşterilerinizi iyi tanıyorsanız onların neye ihtiyacı olacağını iyi tahmin etmeniz lazım. Örnek: Post it, Ofis Kokuları, El kremleri. 
Tumblr media
3. Küçük hediyeler gönderin!  Bu hediyelerin 1 TL’lik veya 0.5 TL’lik küçük armağanlar olmasına özen gösterin. Bazı şirketler müşterilerine şeker gönderir veya nefes ferahlatıcı. Günlük hayatta kullanılan ve masanızda bulunduracağınız ufak hediyeler. Aslında numuneler ile benzer ürünler gibi görünse de hediyeler herşeyi kapsayabilir. 
Tumblr media
4. Teşekkür mektupları gönderin!  Bu bence çok işe yarayan bir metod. El yazısı ile yazılmış veya vaktiniz yoksa yazıcıdan çıkmış bir mektup ile bir çok şeyi lehinize döndürebilirsiniz. Bunu yapan bazı şirketler var ve gerçekten de kalıcı müşteriler elde edebiliyorlar. Mektup yazmanın maliyeti ne olabilirki? 
Tumblr media
5. Sosyal medya paylaşımı isteyin!
Eğer siparişiniz müşterinize teslim edilmişse bu o e-ticaretin sağlıklı bir şekilde tamamlandığının göstergesi. Bence bunu belgelemek için müşterinizden ürününüze ait yorumları sosyal medyada duyurmasını isteyin. Bu çok etkili bir metod... 
Sonuç: 
Mevcut müşterilerinizin tekrar mağazanızdan alışveriş yapması yeni müşteri kazanmaktan daha az maliyetli. Gelin bunun için biraz daha kafa yoralım. 
M. Engin Şatana
0 notes
dopiblog · 7 years
Photo
Tumblr media
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
E-ticarette ürün kategorilerinin doğru kullanımı neden önemli?
Bir ürün düşünün. Aynı zamanda bir çok ana veya alt kategoride yeri olsun. Bu ürünün ne olduğu önemli değil, ama bu ürünü arayacak potansiyel müşterilerin ürünü doğru yerde bulması çok önemli. Doğru yerden kastım ise aradıkları yer ve araçlar, internet söz konusu olduğunda: doğru siteler, anahtar kelimelerin kullanımı… kısacası doğru ürün kategorizasyonundan bahsedeceğim.  
Anahtar kelimeleri biraz açmak istiyorum, bir örnekten yola çıkalım: benim su bardağına ihtiyacım olsun, bu ürün şu anda evimde nerede duruyor? Mutfakta. Bu bir anahtar kelime, aynı zamanda da bir ana kategori gibi düşünülebilir. Diğer ana kategoriler ise, Yatak Odası, Banyo, Çalışma Odası vb. olabilir.
Peki su bardağımı plastik istiyorsam? O zaman yeni arama kelimelerim “plastik su bardağı” olur, bardakların sadece plastikten olmadığını ve plastik ürün çeşitliliğinin de bardakla sınırlı olmadığını bildiğimiz için, ürünü bir çatı altında toplayabileceğimiz “plastik mutfak malzemeleri” yeni bir yönlendirici kategori olabilir. Anlayacağınız kategoriler konusunda belli bir mantık çerçevesinde özgürüz.  
Ana kategorileri oluştururken izlenilebilecek iki yol olduğunu düşünüyorum:
- Sektörünüz ve ürünleriniz doğrultusunda ana kategorilere karar verip, bu ana kategorilerin altına alt kategoriler oluşturup ve eğer gerekiyorsa bu işlemi tekrar ederek devam edilebilir (Örneğin: Mutfak>>Plastik Mutfak Malzemeleri>>Bardaklar>>Su Bardakları).
- Başka bir yöntem ise, her bir ürününüzün özelliklerinden yola çıkarak alt kategorilendirmeyle başlayıp bunları mantıklı bir ana başlıkta toplamak olabilir.
"E-Pazaryerinde stand açmak”’da e-ticaret’in bir yan etkisi olarak fiziksel olmayan mağazaya gelen müşterilerin bir ürün yanında başka bir ürünü de alma olasılığının düştüğünden bahsetmiştik (Çapraz Satış). Bir mağazaya girip aldığınız bir ürünün yanında hiç aklınızda olmayan bir ürünü de satın alabilirsiniz. Biz bunu e-ticarette sağlayamayız diye düşünüyoruz, fakat aslında kategoriler yine bu noktada imdadımıza yetişiyor. Daha doğrusu onları bu şekilde kullanmak elinizde! Bir alt kategori birden fazla ana kategorinin altında bulunabilir. Yani bir ana kategoriyi reyon, alt kategorileri de bu reyonda bulunacak ürünler gibi düşünebiliriz. Bu reyonda siz aslında birbiriyle ilgili bir çok ürünü sunmuş olursunuz. Bir müşteri sadece plastik bardak almayı hedeflerken rengarenk bardak süslerini (Plastik Mutfak Malzemeleri>>Bardaklar>>Dekoratif Ürünler/Diğer) de görebilir, ve kolayca satın almak için değerlendirmeye alabilir.
Tumblr media
Kategorilerinizi optimize ettiğiniz takdirde müşterilerinizle ürünleriniz birbirlerine yaklaşacaklardır.
Herkese bol kazançlı haftalar!
D. Go
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
Satış komisyonlarıyla ilgili güncel haberler
Geçtiğimiz haftalarda sizlerle Türkiye’deki önemli pazaryerlerini oluşturan tanınmış ve milyonlarca kullanıcısı olan e-ticaret sitelerinin satılan ürün başına alınan hizmet bedeli olan komisyon oranlarını paylaşmıştık.
Ufak bir güncelleme olarak, Gittigidiyor e-ticaret sitesinin Mart ayı başından bu yana komisyon oranlarıyla ilgili yapmış olduğu değişiklikleri de hesaba katarak, daha önce paylaşmış olduğumuz kategori bazında komisyon oranları tablomuzu güncel verilerle sizlere hatırlatmak istedik.
Unutmayın, e-ticaret yapıyorsanız veya yapmayı düşünüyorsanız, belli bir başlangıç sermayeniz olacaktır. Sizlere tavsiyemiz, satış yapmayı düşündüğünüz e-ticaret sitelerinin komisyon oranlarını da hesaba katmanız ve kısa sürede daha hızlı kâra geçmeniz.
Tumblr media
Dopigo ekibi olarak güzel günler dileriz
D. Go
1 note · View note
dopiblog · 7 years
Text
Google Merchant Center
Merhaba,
Her gün görünmeyen sorunlarımıza çeşitli çözümler üretiliyor. Biz girişimcilerin üzerine düşen de bu gelişmeleri takip etmek, paylaşmak ve deneyip fayda almaya çalışmak oluyor.
Bugün sizlere Google Merchant Center’dan bahsedeceğim.
Google hayatına bir arama motoru olarak başladı. Gelişmelerini hiç bir zaman aksatmayarak büyük bir ürün tanıtım/reklam kaynağına dönüştü. Şu anda ise gelirinin çok büyük bir yüzdesini Google AdWords uygulamasının reklamlarından sağlıyor.
Google Merchant Center (GMC), “Ürün Listeleme Reklamları” olarak tanımlanıyor. İnternet üzerinde karşılaştığımız görsel destekli reklamların altyapısı gibi düşünebiliriz. Bir örnekle daha iyi ifade edeceğim: Google’a “gözlük” yazdığımda karşıma aşağıda gördüğünüz gibi standart bir Google sonuç sayfası çıkıyor: siteler listesi. Bu sonuçlar da mantıklı bir takım veriler doğrultusunda sıralanıyor.
Tumblr media
 Şimdi yine Google’da “fotoğraf makinesi” diye arattığımda, sayfanın en üstünde görseldeki şekilde fotoğraf makineleri, ürün görseli, model bilgisi ve fiyatıyla, tıpkı bir mağaza rafındaymış gibi karşımıza çıkıyor. Müşteriye mevcuttaki seçenekleri karşılaştırma olanağı da tanıyan reklamlar daha fazla trafik ve olası satış olarak bizlere geri dönüyor. İşte GMC’nin sağladığı faydalardan bir tanesi.
Tumblr media
Anahtar kelimelerle aratmadıkları halde insanların karşısına ürün görseliniz, model ve fiyat bilgisiyle nasıl çıkıyorsunuz?
GMC, mağaza ve ürün verilerinizi Google’a yükledikten sonra verilerinizi Google hizmetlerine sunar. Ürün Listeleme Reklamları, reklamlarınızın nasıl ve nerede gösterileceğini belirlemek için anahtar kelimelerden ziyade ürün özet akışınızı kullanır. Bu noktada ürünleri aratan/aratmayan tüm müşterilerin genel arama alışkanlıklarını da işin içine katar. Bu yüzden GMC = Google AdWords uygulaması + isim, görsel, fiyat, çeşitli promosyon iletileri ve işletmenizin ismini ekleyebildiğiniz bir reklam hizmetidir diyebiliriz.
Google Merchant Center, Google tarafından belli bir ücret ve üyelik karşılığında e-ticaret firmalarının ürün veya hizmetlerini potansiyel müşterilerine daha detaylı ve görsel açıdan daha cezbedici bir şekilde sunulmasına olanak sağlayan bir satış politikasıdır. Aynı zamanda günümüz rekabet koşullarını da hararetlendirecek türden direk bir reklam çeşididir.
Herkese kolay gelsin!
D. Go 
0 notes
dopiblog · 7 years
Photo
Tumblr media
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
E-ticaret yaparken ne kadar komisyon ödüyoruz?
Herkese merhaba,
Bugun daha önceki “E-Pazaryerinde stand açmak” başlıklı yazımızda bahsettiğimiz bir kavrama dönmek istiyorum. Evet doğru tahmin ettiniz, komisyonlar.
E-ticaret yapıyorsanız veya yapmayı düşünüyorsanız, belli bir başlangıç sermayeniz olacaktır. Sizlere tavsiyemiz, satış yapmayı düşündüğünüz e-ticaret sitelerinin komisyon oranlarını da hesaba katmanız ve kısa sürede daha hızlı kâra geçmeniz.
Türkiye’deki en önemli pazaryerlerini oluşturan e-ticaret siteleri ve de yurt dışından bir örnek olarak Amazon’un komisyon oranlarını sizler için bir görselde özetledik:
Tumblr media
Herkese çok güzel ve bol satışlı haftasonları dileklerimizle! 
D. Go 
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
E-ticaretin Kanayan Yarası İade ve Kuralı Değiştiren Zappos
Bugünkü konumuz e-ticaretin kanayan yarası iade... Öncelikle bir konuyu net biçimde ortaya koymak gerekir ki normal davranışlara sahip hiçbir tüketici bir malı iade etme niyetiyle satın almaz. Yani iade süreci her iki taraf açısından da istenen bir durum değildir. Bu empatiyi kurarak konuyu ele almak daha işin başında satıcıyı müşteri nezdinde olumlu tarafa yaklaştıracaktır. Her ne kadar istenmeyen bir durum desek de ortada çarpıcı rakamlar var. business2community.com nin son 10 yıldaki e-ticaret verilerine dayanarak paylaştığı bilgiye göre geleneksel ticaretteki iade oranı yaklaşık %9 iken, e-ticaret üzerinden yapılan alışverişlerde bu oran en az %30. Yine aynı kaynağa göre iadenin sebepleri şu şekilde: hasarlı teslimat(%20), hatalı teslimat (%23), satın alınan ürünün görüntüsünün beklenenden farklı olması (%22) ve diğer sebepler (%35). Hasarlı teslimat bir başka yazının konusu olmak üzere kenarda dursun zira konu büyük ölçüde doğrudan kargo firmalarıyla ilgili. Hatalı teslimat için ortada ciddi bir operasyonel hata olduğu gerçeği var. Bu yazının konusu daha ziyade geriye kalan %57′ye giriyor. Peki bu kadar dertli bir konuyu nasıl müşteri memnuniyeti sağlayarak ve sadakati arttırarak yönetbilirsiniz?
Zappos’un iade politikası biraz fazla mı iyi? 
Aranızdan duymamış olanlar olabilir. Zappos, 1999 yılında kurulan, daha sonra Amazon tarafından satın alınan bir online ayakkabı ve giyim perakendecisi. 
Tumblr media
Peki iade başta olmak üzere müşteri yönetiminde Zappos’u bu kadar özel yapan şey nedir yaşanmış gerçek bir iade süreci üzerinden bakalım. Müşterimiz Zappos’tan bir çift koşu ayakkabısı alıyor. Daha önce aynı markanın bir önceki modelini kullandığından aynı numara olarak sipariş veriyor. Bir süre kullandıktan sonra ayakkabının kalıbının eski modele oranla farklı olduğunu ve rahatsızlık verdiğini farkediyor. Hemen Zappos’a girip ürünü nasıl değiştirebileceğini araştırıyor. 365 günlük değişim hakkı mı? O da ne kulağa harika geliyor. Chat üzerinden bir müşteri temsilcisine ulaşıyor. Temsilci, 365 gün iade kuralının ürünün orijinal ambalajında ve alındığı durumda olması koşuluyla geçerli olduğunu nazikçe hatırlatıyor. Tam bu noktada duralım: Hemen hemen bütün e-ticaret operasyonlarında bu an savaş baltalarının çekilmesinden hemen önceki birkaç dakikadır. Yükselen ses, savrulan tehditler, afaki bir alttan alma çabası, belki biraz da hakaret diye uzar gider... İşte Zappos’un hikayesi burada başlıyor. Müşterimiz, bir önceki modelden yola çıkarak numara konusunda emin olduğundan, ayakkabın��n kutusunu atmış olduğunu söylüyor. Veee bir numara büyük yeni bir çift yola çıktı bile. Bununla da kalmıyor, müşterimiz, ürünün fiyatı satın alınan zamana göre 35$ daha az olduğu için bir de iade alıyor. Hala bitmedi! Ayakkabı kutusundan müşterimiz için özel hazırlanmış ve müşteri temsilcisinin el yazısını içeren bir not çıkıyor. Gerçek olamayacak kadar iyi değil mi?
Dopigo ailesi olarak bizler, işte bu müşteri odaklı yaklaşımdan ilham alıyoruz. Umarız hiç iadeniz olmaz. Olursa da, benzersiz bir müşteri deneyimi yarattığınız, müşterilerinizle ilişkilerinizi derinleştirdiğiniz iadeler dileriz!
Arda Özen
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
Barkod nedir? Ne işe yarar?
Google, yeni yaptığı düzenlemeyle birlikte geçtiğimiz14 Şubat tarihinden itibaren arama sonuçlarının üstünde gösterdiği “Google Alışveriş Reklamları” alanında GTIN veya MPN kodları olmayan ürünleri yayınlamamaya başladı. Sektörde olan insanlar için çok önemli bir gelişme bu. Bunun sadece pazarlama boyutuna kısıtlamak ise önümüzdeki problemi tam anlamıyla göremememize sebep oluyor. 
Tumblr media
Neden Barkod? 
Barkod aslında bir çok sektörün bel kemiği haline gelmiş bir durumda. Migros veya Carrefour’da ürünlerinizi satmak istiyorsanız ürünlerinizde GTIN olması zorunlu. Bu bir Bankadan hesap açarken TC Kimlik Numaranızın olması kadar zorunlu.  
Hatta Mavi Jeans, Mango, Zara ve Tchibo gibi markalar sadece ürünlerine değil, ürünleri sergiledikleri mağazaları bile bir barkod olarak tanımlar. O ürünleri sevk ederken kullanılan araç veya kamyon’nun bile bir barkod karşılığı vardır. Kargo firmaları Barkod’u en etkin kullanan firmalardandır. Bir ürünün nerede bulunduğu veya hangi aşamadan geçtiğini takip etmeniz için olmazsa olmaz bir araçtır Barkod. GTIN yok! Ne yapmalıyım?  
Evet GTIN almanız için çeşitli süreçlerden geçmeniz lazım. Ancak bazı alanlarda bu bilgi biraz lüks kaçabilir. Özelliklede Çin’den getirdiğiniz veya imalathanenizde ürettiğiniz bazı ürünler gibi. Geçtiğimiz gün bir tedarikçi ziyareti yaparken aşağı depoda araba döşeme kılıfı ürettiklerini ve bu ürünleri Pazaryerlerinden sattıklarını gördüm. Sipariş usülü yapılan bu ürünler hızlı bir şekilde araba modeline göre dikilip üzerine araç logosu baskı ile yapıştırılıp paketleme istasyonuan gidiyordu. İşte bu noktada GTIN biraz lüks bir gereklilik. Ancak diğer yandan da ürünlerinizi barkodlamak da bir o kadar önemli. 
Ben bu konuya bazı pratik çözümler üreterek size yardımcı olmak isterim. 
Ürünlerinizi barkodlamak isterseniz: Ben zamanında Argos marka bir barkod yazıcı kullandım. Lazer teknoloji ile çalışıyordu ve aşırı ısı veya rutubete dayanıklıydı. Ayrıca yapılan baskı zamanla dağılmıyor bu yüzden de ürünleriniz uzun süre rafta beklese bile barkod zarar görmüyordu. Normal mürekkep baskıda bu problem zamanla oluşuyor ve barkod okuyucunuz ürününüzü tanıyamıyor. 
Nasıl Barkodlamalıyım? Benim önerim ürünlerin olabildiğince aynı bölgelerine barkodu yapıştırın. Bu sayede ürünlerinizi raflara dizerken barkodu aramakla uğraşmazsınız. Ayrıca Barkodunuzu gerçekten küçük yapmaya çalışın. Önerim barkod numarası ve ürün ismi barkod üzerinde yazsın. 
Başka barkodlamam gereken ne var? Kargo barkod fişinizi oluşturmaya dikkat edin. Kargo firmalarınız ile bir entegrasyonunuz varsa entegrasyon kapsamında olan bilginin barkodunu yazdırabilirsiniz. Entegrasyonunuz yoksada Kargo firması sizin Şirket cari hesabınıza bir barkod serisi belirlesin derim. Siz de her gün kargo firmasına o barkodların denk geldiği siparişlerin excell dosyasını gönderir karışıklıkların önüne geçmiş olursunuz.  Deponuzda barkodlama yapın! Bu bence çok önemli. Ürünlerinize deponuza girerken barkodlama işlemini yapmaya özen gösterin. Hatta mal kabul işleminizi bu barkod olmadan yapamayın. Biliyorum... Çok zor ama ufak yatırımlar ile bunu yapabilirsiniz.  Ben size zamanla bu konuda biraz daha bilgi aktarıyor olacağım. Ancak zamanla Dopigo bünyesinde barkod basabileceğiniz bir altyapı yaratıyor olacağız. Amacımız sizin ufak yatırımlar ile evinizin salonunu veya deponuzun bir bölümünü bir e-ticaret operasyon merkezi haline getirebilmenizi sağlamak! 
Görüşmek üzere,
M. Engin Şatana
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
XML ile E-Ticaret (Dropshipping) Yapmadan Önce Düşünmeniz Gereken 3 Şey
XML ile e-ticaretin (dropshipping) genelde e-ticarete atılmanın en kolay ve risksiz yolu olduğu düşünülür. Son derece basit olan bu modelde tek yapmanız gereken bir tedarikçi bulmanız, ondan bir ürün listesi almanız ve bu ürünleri satışa çıkarmanızdır. Sipariş geldiğinde ise doğrudan tedarikçiyi bilgilendirip anlaştığınız oranda komisyonu tahsil edersiniz. Peki böylesine pratik ve risksiz bir model, dünyada e-ticarete yön veren ülkelerde neden düşüşte? İşte bazı nedenleri:
1. Tedarikçilerin Satıcılar Konusunda Neredeyse Hiç Seçici Olmaması
Alttaki fotoğraflar Çin’de bulunan halka açık bir yüzme havuzundan... Düşük bir ücret karşılığında içeri girmek çok kolay. Bu havuzda sadece suyun içinde olan ancak gerçek anlamda yüzemeyen binlerce insan var. Dolgun bir ücret ödemeye hazırsanız beyfendi gibi özel bölümde keyifle yüzebilirsiniz. İşte dropshipping’de de durum tam olarak böyle. İsteyen herkesin satıcı olabildiği, tedarikçi tarafında herhangi bir filtrenin çalışmadığı, ancak çok ağır koşullar altında belirli imtiyazların elde edilebildiği bir ticari model sizce ne kadar sağlıklı olabilir?
Tumblr media
2. Özgün Ürünlerle Pazara Çıkmanın Neredeyse İmkansız Olması
Sıradaki fotoğraflar da sattığı ürünlerde logo, marka kullanmayan bir süpermarket zincirinden... Bunun başlı başına bir pazarlama stratejisi olduğunu bir kenara bırakırsak, dropshipping’i tarif etmek için alttaki, aynı rafta duran, aynı ambalaja sahip cipsleri kullanmak çok da yanlış olmayacaktır. Herkesin hemen hemen aynı XML listelerini kullanarak, aynı görselleri, aynı ürün açıklamalarını kullanarak sürdürmeye çalıştığı tamamen fiyat bazlı bir ticaret. Bu nedenle mağazanızı öne çıkarmak için ekstra paralar ödemeniz, müşterilerden yüksek puan almak için adil olmayan fedakarlıklar yapmanız sizce ne kadar doğru?
Tumblr media
3. Tedarik Zincirinin ve Stokların Kontrolünün Neredeyse İmkansız Olması 
Son fotoğraflar ise sevkiyat ve stok sorunu yaşayan bir süpermarketten... Bir mucize gerçekleşti ve herkesin mağazasında bulunan, hemen hemen diğerleriyle aynı fiyattan sattığınız ürünlere müthiş bir talep geldi ve siparişlere yetişemiyorsunuz. Kötü haber! Ne kadar çok satarsanız satın, dropshipping’de tüm ipler tedarikçinizdedir. Kalite kontrol, stok yönetimi, sevkiyat kısaca tüm operasyon. Belki de tamamen güven ilişkisi üzerine kurarak, ya da kar marjınızdan taviz vererek binbir güçlükle büyüttüğünüz işin geleceği pamuk ipliğine bağlı değil mi?
Tumblr media
Dopigo olarak biz ürününüzle farklılaşmanın, geniş bir katalog yerine kaliteli ve özgün bir kataloğun daha değerli olduğuna inanıyoruz.
Herkese keyifli ve bol kazançlı e-ticaretler!
Arda Özen
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
E-pazaryerinde Stand Açmak
Pazar yeri denilince insanın aklına fiziksel pazarlar geliyor: Dağınık bir çeşitlilik… Her türlü insanın ihtiyacını görebildiği büyük bir alan.
Rutin hayatımızda pazarlar, marketler, acenteler, mağazalar gibi alışveriş yapabileceğiniz veya hizmet alabileceğiniz tüm mekânların internete taşınması ve orada oluşan bu bütüne de artık pazaryeri deniliyor. Üstelik bu e-pazaryerlerine ulaşım da çok kolay: internet destekli herhangi bir cihazdan (akıllı telefon, tablet, bilgisayar, akıllı televizyon vb.) pazaryerine erişebilir, mağaza gezmeleri, alışveriş ve satışlarınızı yapabilirsiniz.
Eğer satıcı konumundaysanız e-ticaret platformları bu aşamada devreye giriyor. Gittigidiyor, n11, HepsiBurada, Sahibinden.com vb. platformlara üye olduğunuz takdirde size kendi ürünlerinizi sergileyip satabileceğiniz bir alan veriyor. Tıpkı bir Alışveriş Merkezinde belli bir aidat karşılığı açacağınız mağaza gibi.
Normalde biz bir ürün satarken veya satın alırken, ödemeyi gerçekleştiriyoruz, o an bir torba içerisinde ürünü teslim ediyor/alıyor ve gerisini çok da merak etmiyoruz. Ama iş internete gelince gerçekten merak ediliyor: İnternet üzerinden ticaret yapmanın ne gibi avantajları var? Dezavantajları nelerdir? Kar ediliyor mu? Tüm bu sorulara kısaca cevap vereceğim.
 E-pazaryerleri nereden gelir elde ederler?
Aylık ödenen mağaza bedeli
Ürün listeleme ücreti
Ürünleri ön plana çıkarmak adına opsiyonel ücretler
Satısı gerçeklesen ürünlerden gelen komisyonlar
Tumblr media
 E-pazaryerinin avantajları: 
E-ticaret sitesi kurmanın yüklü maliyetinden muaf olursunuz.
Ek bir satış kanalı satışlarınızın artma olasılığını yükseltir.
Reklam ve pazarlama giderleri fiziksel bir mağazanınkine oranla düşüktür.
Yurtdışına da satış yapma olanağı tanır.
24 saat açık ve masrafı düşük bir mağazanız olur.
İyi yönetildiği takdirde tıpkı fiziksel mağazada olduğu gibi sadık müşteri sayınızı arttırabilirsiniz.
Yeni ticaret olanakları ve fırsatlar sunar, sizlere farklı bir ticari tecrübe olarak geri döner.
 E-pazaryerinin dezavantajları:
Yoğun rekabet ortamı.
Abonelik, listeleme ücretleri ve komisyon ödeme.
Çapraz satış (Bir ürünü satarken yanında uyumlu/benzer başka bir ürünü de satmak) olanağının azalması. 
Pazaryerlerine bağlı kalma ve onların kurallarıyla ilerleme.
E-pazaryerinde birden çok e-ticaret platformunda tek seferde yerinizi almak için tıklamanız yeterli! 
Güzel günler,
D. Go 
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
Neden N11 ve GittiGidiyor?
Tumblr media
Malum Türkiye’de faaliyet gösteren birçok pazaryeri var. Aranızdan mutlaka entegrasyona başlamak için ilk aşamada neden N11 ve GittiGidiyor’u seçtiğimizi soranlar olacaktır. 2016′yı geride bıraktığımız şu günlerde elimize yavaş yavaş kapanan yıla ilişkin rakamlar gelmeye başladı. İlk veriler genel anlamda kötü geçen bir e-ticaret yılına rağmen Dopigo’nun ne kadar isabetli tercihler yaptığını gösterir nitelikte. 
N11′in 2016 Performansı
N11, 2016′da koyduğu tüm hedeflerin üzerinde performans gösterdi. Toplam trafiği 360 milyondan 655 milyona çıkarken, üye sayısı da 5.8 milyondan 8.2 milyona çıktı. Belki de en önemli veri olan alışveriş yapan kişi sayısı da yine kaydadeğer bir artış göstererek 1.8 milyondan 2.7 milyon kişiye çıktı. Son olarak, sizlere pazarın nerede hareketli olduğunu göstermesi açısından ufak bir veri: Her yıl olduğu gibi bu sene de 11 Kasım’da gerçekleştirilen “Yılın En Uğurlu Günü” konseptli indirim gününde gerçekleşen toplam 65 milyon TL’lik cironun büyük bölümünü mobil cihazlar başta olmak üzere elektronik ürünler oluşturdu. Bu da demek oluyor ki bu kategoriler halen gözde ve muhtemelen büyümeye de devam edecek.
GittiGidiyor’un 2016 Performansı
GittiGidiyor’da tıpkı N11 gibi sektör ortalamasının üzerinde bir performans göstererek 2016 Yılında yüzde 33 büyüdü. Yılı kapatırken aylık 60 milyon ziyaret ve 20 milyon tekil ziyaretçi sayılarına ulaşan pazaryeri Türkiye e-ticaret pazarındaki ağırlığını pekiştirdi. Sizlere GittiGidiyor’un 2017 stratejileri konusunda ipucu olması açısından önemli bir bilgi aktaralım: Bildiğiniz gibi Amerikan Devi eBay’in Türkiye’deki iştiraki olan GittiGidiyor 2017′de arkasındaki bu gücü daha çok kullanmayı hedefliyor. Buna bağlı olarak eBay’in ürün envanterini devreye sokmaya hazırlanan şirketin mevcut durumda 10 milyon civarı olan ürün sayısının 5 katına çıkması bekleniyor. Yani portföyünü yeni ürünlerle genişletmek isteyenlerin gözü burada olsun.
Dopigo olarak, şimdiye kadar sağlam ve doğru adımlar attık. Önümüzdeki günlerde başka başarılı işbirlikleri yapacağımızı da şimdiden müjdeleyelim.
Herkese şimdiden harika, bol kazançlı bir hafta dileriz!
Arda Özen
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
Sıcak Gündem: Nedir bu GTIN?
Google’a göre Global Ticari Öğe Numarası... GittiGidiyor için Global Ticari Ürün Numarası... Kimilerine göre genel olarak barkod...
GTIN (Global Trade Item Number) için barkod diyerek bir genelleme yapmak bugün için yanlış değil. Zira şu andaki kullanım alanı barkodlar ile sınırlı ancak ilerleyen günlerde radyo frekansı gibi başka veri taşıyıcılarında da kullanılması gündemde.
Peki nedir bu GTIN?
Aslında GTIN, kullanım alanına göre (coğrafi ve fonksiyonel) farklılık gösteren bir veri yapısı ailesinin genel adı. Yani tek bir format, kalıptan bahsedemeyiz. GTIN altında 4 adet veri yapısı bulunuyor. Bunlar şu şekildedir:
12 dijitten oluşan ve öncelikli olarak Kuzey Amerika’da kullanılan GTIN-12 (UPC-A)
8 dijitten oluşan ve genelde Kuzey Amerika dışında kullanılan GTIN-8 (EAN/UCC-8)
13 dijitten oluşan ve genelde Kuzey Amerika dışında kullanılan GTIN-13 (EAN/UCC-13)
14 dijitten oluşan ve farklı ambalaj türlerine sahip ticari ürünler için kullanılan GTIN-14 (EAN/UCC-14 or ITF-14)
Tumblr media
Neden önemli? Google, GittiGidiyor GTIN ile ilgili nasıl kısıtlamalar getiriyor?
Ticaret ile uğraşanlar için, hele e-ticaret ile uğraşanlar için bu numara artık çok daha kritik. Arama motoru Google, yeni yaptığı düzenlemeyle birlikte 14 Şubat 2017 tarihinden itibaren arama sonuçlarının üstünde gösterdiği "Google Alışveriş Reklamları" alanında GTIN veya MPN kodları olmayan ürünleri yayınlamamaya başladı. Google gibi dominant bir oyuncunun bu kararı almasıyla birlikte e-ticarette kaçınılmaz bir domino etkisi başladı bile. GittiGidiyor da 14 Şubat 2017 tarihinden itibaren Google, GTIN veya MPN bilgisi olmayan ürünleri Alışveriş Reklamları alanında yayınlamayı durdurdu.
Tumblr media
Türkiye için hangi GTIN kullanılıyor? GTIN nasıl alınır?
Yukarıda saydığımız 4 türden herhangi birine rastlayabilirsiniz. Ancak normal şartlar altında Türkiye'de satılan ürünlerde barkodun altındaki 13 haneli kod numarası GTIN numarasıdır. Son olarak birkaç faydalı bilgi olarak:
Eğer bir ürünün üretimini kendiniz yapıyorsanız GTIN girmenize gerek olmayacaktır. Ancak bu ürünün uluslararası ticarette tanımlı hale gelmesi için mutlak surette bir GTIN’e ihtiyacı vardır.
Bir ürünün GTIN numarası yoksa MPN kodunu (Üretici Parça Numarası) girmeniz gerekmektedir.
Ürünlerinizin GTIN veya MPN numarasını bilmiyorsanız kesinlikle rastgele numaralar girmemenizi öneririz.
Biz de Dopigo olarak tüm bu düzenlemelere uygun bir altyapı oluşturup geleceğin e-ticaretine hazır hale geldik :)
Hepinize bol kazançlar dileriz!
Arda Özen
0 notes
dopiblog · 7 years
Text
E-ticarette Ödeme Almayla İlgili İpuçları
Tumblr media
Ödeme sayfası müşterilerimizin sitemizde son durağıdır. Kredi kartı bilgilerinin ve zor kazanılan nakit paraların verildiği yer olması sebebiyle önemlidir. Ödeme sayfasında geçirilen uzun vakitler, bir türlü tutturamadığımız veri girişleri müşterileri soğutabilir. Biz satışlarımızı arttırmak istiyorsak, müşterilerimizin ödeme süreçlerini mümkün olduğunca kolay ve güvenilir kılmalıyız.
Sizlere bir e-ticaret sitesinin ödeme ortamında öne çıkan ipuçlarını sıraladık:
Çoklu ödeme seçeneği: Bir araştırmaya göre müşterilerin %55’lik bir kısmı internet üzerinden alışveriş yaparken çeşitli ödeme seçeneklerini beklediğini söylüyor. Bu noktada hedef kitlenizi ve sitenizi ziyaret edenleri değerlendirip onları hangi seçeneklerin memnun edeceğine karar vermeniz iyi olacaktır.
Hesap oluşturmadan ödeme: Müşterileriniz herhangi bir hesap açmak zorunda kalmadan sizden alışveriş yapabilmeli. Yine yapılan bir araştırmaya göre, insanlar alışveriş öncesi ödeme yapabilmek için belki tek seferlik kullanılacak hesap açma eylemini tamamen reklam ve e-mail israfı olarak yorumluyor. Bir diğer dezavantaj ise insanlara daha fazla alan doldurtarak ödeme sürecini uzatmasıdır. 
Yönlendirme: İnsanları sitenize çekmek için çok uğraştınız. Neden ödemeleri için başka bir web sitesine gönderesiniz? PayPal gibi insanları web sitenizden bir ödeme sayfasına yönlendiren hizmetleri kullanırken, ödeme sayfasının tasarımı üzerinde hiçbir kontrolü olmadığından, müşteriler paralarını satın aldıkları işletme dışında başka bir işletmeye veriyorlarmış gibi hissetmeye başlarlar. Bu nedenle ödeme sayfasının herhangi bir yönlendirmeye ihtiyaç olunmayacak şekilde yapılanması en güvenlisi olacaktır. 
Ödeme esnasında bilgileri kaydetmek: Bazı ödeme sayfalarında, tam da tamamlanacakken sayfanın üst kısmında bir hata mesajı görüntülenir; ancak insanlar sorunun sebebini bulamayabilirler. Kullanıcıların bu gibi sorunlarla karşılaşmasını önlemek için gönderdikleri bilgileri kaydetmek, bilgileri tekrar tekrar girmek zorunda bırakmaktan çok daha güzel olacaktır.  
Kargo ücreti bilgilendirmesi: Biz ürünleri satın alırken bazen kendi fiyatına aldanabiliyoruz. Fakat unutmayalım ki güvenli bir kargo firma aracılığıyla bize gelmesi bize yüksek meblağlara mal olabilir. Bu bence bir sorun değil, aksine ürünün size hasarlı ulaşma ihtimalinden çok daha iyi bir durum. Yapılması gereken ise kullanıcıların ücretlerini henüz ödeme aşamasındayken bilgilendirilmesi: Bu kabaca fiyat aralığı halinde bile olsa fikir verilmeli ve sürprizlere yer verilmemeli. Benim gibi kedi kumu küreğine 4 TL verip üzerine 12 TL kargo ücreti ödeme durumunda kalmayın. :)
Bu ipuçları çoğu sitenin kullanmakta olduğu, siz kendi ticaretini yapmak isteyenlere de ufak bir yönlendirme niteliğindeydi…
Dopigo olarak bizlerin mevcutta birlikte çalıştığımız platformların ödeme sistemleri oturmuş ve uğraştırmayan türden. Dolayısıyla bu bilgileri birer inovasyon fikri olarak cebinize koyup doğrudan satışlarınıza dönebilirsiniz. 
Sepetler dolarken siz de işin ucunu bırakmayın, her zaman yenilikleri takip edin ve deneme-yanılmadan şaşmayın: Satışlarınızı arttırırken müşterilerinizin geri dönüş oranını da yükseltin!
Sevgiler,
D. Go
0 notes