ebauniverse-blog
ebauniverse-blog
dear Sir
8 posts
Hayatta herşeyin azıyla yetinmeyi öğrendim derken, sen beni başladığım noktaya geri sürüklemek için geliyordun. Üstelik ben aşksızlığımı öldürmeye her zamankinden daha da yakınken. Yıllar sonra kurşun yine kağıda bulanıyordu; sen şöyle bir uğramıştın hayatıma.. Artık ben gözyaşlarını kimse görmesin diye denize akıtan o küçük kız çocuğu olmaktan çok uzak, sonsuz mavilerine kalbini gömen bir kadına dönüşüyordum. İçimdekiler bana ziyadesiyle uzak bu kadına fazla geliyor, kağıtlara taşıyordu. Ve ben sana yazamanın boşluğunu buraya bırakıyordum. Ya da bu da sadece kendimi inandırmaya çalıştığım başka bir yalandan ibaretti. Bilmiyorum.
Don't wanna be here? Send us removal request.
ebauniverse-blog · 7 years ago
Text
Bölüm 1 - Hareketsiz Kalma
Yaklaşık beş ay oldu. Ya da beş yıl, belki de 25. 
Eve girer girmez kendimi yatağa atıp saatlerce hiçbir şey yapmadan tavana baktığım, kafamın içindeki seslerin bir gün susacağı umuduyla onları dinlemeye koyulduğum, çeyrek asırlık bir sürecin sonundayım. Hep aynı soruları sorduğum ve hep aynı tatminsiz cevaplarla sürüklendiğim bu paradoksu kırmak için yine aynı yerde, aynı pozisyondayım. Yatağımda tavanı izliyorum. 
Tek fark hareketsizim. Yaklaşık 28 saat 42 dakikadır tuvalete dahi gitmeden, yemeden, uyumadan geçirdiğim 28 saat 42 dakika. Bugün girmem gereken iki vizem var ve ben parmaklarımı bile oynatamıyorum. 
Saat 16:00. Günün ikinci sınavı tam şu an başladı. Artık iki sınav içinde çok geçti. Sonunda derin bir nefes aldım. Vücudumun çözüldüğü hissetmem hıçkırıklarımı duymamla eş zamanlı olarak gerçekleşti. En son ne zaman ağladığımı hatırlamıyorum bile. Vücudumdan daha fazla akıtabileceğim bir sıvı kalmayana dek,  25 yılın acısını çıkarırcasına ağladım. Nihayet konuşabilecek duruma geldiğimdeyse ilk yaptığım şey babamı aramak oldu. 
‘’N’oldu kızım?’’
‘’Yoruldum baba. Yoruldum. Çok yoruldum. Yoruldum.’’
Hayatında ilk defa benden böyle bi tepki alan babam, ne diyeceğini bilemez halde, buram buram çaresizlik kokan ama her zamanki gibi kontrolü bırakmayan ses tonuyla beni yer yer sakinleştirmeye, yer yer de bu anlam veremediği tepkimin nedenlerine bir cevap almaya çalıştı. Lakin yaklaşık bir saat süren telefon görüşmesinde, hıçkırıklarıma ara ara çığlıklarım eşlik etse de ağzımdan çıkan tek kelime ‘’yoruldum’’ olmuştu. O anki durumumu daha iyi ifade eden başka hiçbir kelime yoktu. Gerçekten hissettiğim tek şey ne kadar yorgun olduğumdu. Yorulmuştum. Kendimden, kafamın içinde o hiç susmayan sesten, sürekli mücadele etmekten ve daha önemlisi sürekli yenilmekten. 
Kendimle mücadele etmek, onu yenmeye çalışmak, ehlileştirmek istemek... Neden ve ne zaman başladığını hatırlayamadığım çok eski ve kazananının olmadığı bir savaştı. Ve artık parmaklarımı bile oynatamayacak noktaya gelmiştim. İki haftadır tuvalete gitmek ve sipariş ettiğim yemeği ödemek dışında yatağımdan çıkmamıştım. Dönem dönem yaşadığım bu süreçlerden hep daha güçlü bir ben olarak çıkmıştım. İlk defa aslında ne kadar güçsüz olduğum fikriyle baş başaydım ya da güçlü durmaya çalışırken neleri feda ettiğimin..  Yine de yaklaşık 28 saat 42 dakika süren bu felç hali ilk defa başıma geliyordu. Düşüncelerim ve duygularım birbirlerini çapraz ateşe tutmuş, ve vücudum kendini korumak adına tepki vermeyi bırakmıştı. Ve ben aslında kendime ne kadar güçsüz olduğumu kanıtlamaya çalışıyordum. Bunu kabullenip kendimden beklentilerimi sıfıra indirdiğim ve hareketsizlik eylemini sürekliliğe taşıdığım noktada gerçekten nefes almaya başlarmışım gibi geliyordu. 
Yataktan kalkıp ılık bir duş aldım. Saçlarımı kurulamadan üzerime ilk elime geçen elbiseyi geçirip sokağa çıktım. Bu mücadeleyi daha fazla tek başıma sürdüremezdim. Bir psikiyatri merkezini arayıp ertesi gün için randevu aldım. 
0 notes
ebauniverse-blog · 8 years ago
Text
5. Gün
++
 09:32
Başım çatlıyor. Geceden kalmanın verdiği  tüm o saçma salak yan etkileri tek tek hissediyorum. Gözüm ne telefon ne sigara görüyor. Doğrudan mutfağa gidip damacadan su dolduruyorum.  Uzun zaman sonra ilk defa kahvaltı edeceğim. Yumurtayı haşlıyorum. Bir dilim ekmeğin üzerine önce peynir sonra avokado sürüp üzerine haşladığım yumurtayı dilimliyorum. Zenginliğimden avokado yemiyorum sürekli. Annemin iki haftada bir memleketten gönderdiği kolilerin yarısını avokadoyla dolduruyor oluşunun bir sonucu bu. Bir öğrenci evinde, hele de mevsimiyse olması gerekenden kat be kat fazla avokado stoğumuz oluşunun tek açıklaması bahçede onun yetiştiriyor olması.
Reglimin umuyorum son günüdür bugün.  M ideniz yanıyorsa yapmamanız gerekenlerin başında Majezik almamak vardır. Çünkü daha çok yanma hissederseniz. Kasıklarım ve   midem arasında bir tercih yapmam gerekiyor. Mideme olan olmuş zaten. Sikerler diyip kahvatımın ardından ağrı kesiciyi atıyorum.
Artık sigaramı aramaya başlayabilirim.
08:09 Can: Rahatsız mısın :)
08:28 Can: Hostes olsana sen
08:31 Can: Sesin çok uygun
Al işte. Allah biliyor da o telefonun şarjı bitiyor. Ne bok yemeye eve gelip telefonu sarja takıp rezil ses kayıtlarının üstüne cila niyetine bir de ingilizce kabin memurlarının konuşmalarının taklidini yapıp atarsın. Gerçi dün gece masadayken de bi ara böyle bi talep gelmişti. O geyiğin üzerine gaza gelip Can'a mı attım acaba?
Büyük ihtimalle.
Su: Belamı aramışım
Can: Ne olmuş ki?
Su: Normalde de insanlar gece yarısını birbirlerine ucak anonsu kaydı atarlar evet
Su: Ben mesela her akşam atarım düzenli haklısın
Can: Nasıl oldun? Daha iyi misin?
Su: Dün gece kuzenim  bişey içirdi. İlaç verdi falan iyiyim şimdi.
Can: Ne içirdi?
Sanane amınakoyayım. Sa. Na. Ne? Beni dürtüyorlar dedim ya , geliyor bana diyorum ya. Gelirler. Beş gündür sabahın köründe başlayıp gece yarılarına kadar bir insanla konuşmak bana batar. Hayır ben mesajlaşan bi insan değilim. Sarjım bitse bi hafta dönüp telefonunu aramaya üşenen bir insanım ben. Ve beş gündür telefonum sağ elime yapışmış durumda. Üstelik konuşmanın rengi kayıyor. Dertsiz başıma dert mi alayım amına koyayım.
Can: Bugün çok tehlikeliyim.
Can: Libido tavan yaptı uzak durun benden.
Su: Hangi gün değilsin ki :)
Can: Öö çok komik.
Can: Hiçbir gün değilim.
Su: Pis misin? Libido n'alaka?
Can: 4. Kahvemi içtim. Saat daha 10:30.
Can: Yerimde duramıyorum.
Burada Su susuyor. Ve sektöre altı yılını vermiş Barista Su Hanım konuşuyor.
*
Can: Kahve sağlığı da eksik kalsın
Can: Her şey tamam ondan öleceğiz sanki
Su: Libidon ucmasın diye herşey
Su: İ��te sokağa salıyorlar sen gibileri
Su: Toplumda huzur falan kalmıyor
Can: Herkes ben gibi
Can: Sen hayırdır ne sanıyodun?
Su: Ne sandım?
Can: Üff çekil şurdan be .s
Su: Sabah seni çekemicem daha fazla
Su: İyice yoldan izden çıktın
Can: <‎görüntü>
Karikatür? Yine mi?
Su: Sosyal medyada öldürme beynini kitap falan oku
Su: Ben sana cok hakaret ediyorum
Su: Bugün etmeyeceğim
Can: İnsanların göstermediği yönleri hakkında yorum yapma bence
Kitap okumayan insan mı olur? Konumuz o değil ki.
Su: Özür dilerim
Can: Senin de mizaha ihtiyacın var
Ben aslında eğleniyorum. Sadece biraz daha sarkastik bir dille eğlendiğim/eğlendirdiğim için mizacımı anlamak zaman alıyor. Ayak uyduruyor gibiydin? Yanılmış mıyım? Üzüldüm.
Su: Tamam hakaret etmeyeceğim
Su: Şansını zorlama
Can: İstiyosan et kaale almam ki
Su: Aferin sana
Su: Bence yeterince tanıştık güzelde oldu tadında mı bıraksak?
Su: Son iki gündür soğumadın mı benden?
Can: Psikolojik profilini çıkardım
Can: Seni kavgadan çıkarırım ama kavgayı senden çıkaramam
Can: Bir de ben sayko oluyorum
Can: Duy da inanma
0 notes
ebauniverse-blog · 8 years ago
Text
Dördüncü gün
10:00 Dört günde değişen alışkanlıklar. Önce telefon, sonra sigara. 00:42 Can: Görüntü ''Kurduğum rakı sofrası gibiydi gidişin. Bardağım sevgin kadar boş, kafam inadına hoş kaldı..'' Bu ne amına koyayayım. Şair burda ne diyor en ufak bir fikrim yok. 10:01 Su : Anlamadım son attığını. Su: Günaydın bu arada :) Can: Neyini anlamadın acaba? Can: Günaydın *** Su: Türkçem yetmedi sanırım Can: Napıyorsun Su: Instagram hikayeme bakarsan görürsün Can: Ben senden duymak istiyorum Su: Tamam ama yazamadım ki. Komşumdayım. Çok tatlı değil mi? Can: Evet. Gerçekten çok tatlı. :) Sevim Hanım'da bayılır bu sohbetlere. 78 yaşında. Emekli bir akademisyen olan dünya tatlı komşum Sevim Hanım. Her sabah yarım saat almanız gereken enerji ve mutluluk küpü. 'Sabah sabah kime bu mesajlar bakayım' diyor ince ince gülerekten. 'Bir yakışıklı beyefendiye Sevimciğim' diyorum. 'Hahaha. Ah sen çok terbiyesiz bi kadınsın Su, küçük zilli seni. Getir bi gün bakalım dediğin kadar yakışıklımıymış'.   Su: Seninle de tanışmak istiyor. Torununa rakip çıktı. Moraller bozuk. Can: Umutlandırma kadını. Yalnız ben evlenmeyeceğim teyzeciğim 30 kediyle yaşayacağım desene. Bakalım ne diyecek :) Su: Torunu kız. Üstelik evlilik lafı çıkmadı ağzımdan :) Sevimciğimden özür dileyip okula gitmek için müsaade istedim. Okul ve ev arası 15 dakika olmasının güzelliği. Su: Okula geldim şimdi. 15 dakika sonra dersim başlıyor. Sana ayrılan sürenin sonuna geldik. :) Can: Bende Adliye'den çıktım şimdi. Elimi kaldırsam görürsün. Ama kaldıramayacağım görme. Su: Gördüm ki seni ben :) Can: Ne vardı üstümde yalancı :) Su: Siyah mont. Krem rengi kazak. Can: Salladın şu an. Tabi ki salladım. Adliye'den çıkıp Tunalı'ya yürümek gibi fantezileri olmadığına göre büyük ihtimalle görüş alanımın dışında kalan otoparka gidiyordur. Ama bu onu işkillendirmeme engel değil. Su: Bugün gördüm demedim ki. Ben sadece gördüm dedim. :) Can: Dün giydiklerimi söylüyorsun. Onu da fotoğraftan gördün. Mini çakallıklar peşindesin. :) Haklı. Öyleyim. Su: El Paso'da gördüm. Can: Bahçeli El Paso sandın ama bilemedin :) Su: Benzettim o zaman kumral bir çocuk vardı. Yakışıklıydı o gerçi sen olmadığını bilmem lazımdı. Can: Sana cevabını verirdim ama mızıkçılık yapıcaksın biliyorum. O yüzden dersini dinle :) Su: Söyle söyle içinde kalmasın. Hoca gelmedi henüz. Can: Cık Su: Söyle :( Can: Küseceksen oynamayalım ama :D Su: Söyle Can: Şimdi bir tane erkek var ya onun sadece yüzüne bakmıyorsun Can: erkek+helikopter+jet+yat. Bak daha yakışıklı oldum bi anda.   Su: AYNEN KANKA AYNEN Can: Hazımsızlık mı yaptı :) Hayır aslan parçası midem bulandı. Kusabilirim biraz daha devam edersen. Ben babasının parasını bile yemeye erinen bi insanken, gelecek planlarını ailesinden kalacaklara göre değil de kendini geliştirip kendi parasını kazanan, hayatta hiç kimseye muhtaç olmadan güzel bi şekilde yaşamaya odaklamış bi insanım. Ve konuda sana daha dün bi saat laf anlatmışken dönüp yine aynı şeylerle bana geliyor oluşun, hazımsızlık yapmıyor. Midemi bulandırıyor yalnızca. Su: Öyle bi insansam kes muhattabı ne diye uzatıyorsun? Can: Hahaha Su: Hatta zahmet etme ben senin yerine keseyim. Yorulma. Can: Tansiyonun gerildiği saatlerde Su. Profile gir. Engelle. Sadece ben mi böyle düşünüyorum. Gerçekten söylediklerinin hakaret sınıfına girdiğinden haberi yok herhalde. Üzüldüm onun adına. Bugüne kadar tanıştığı her kadında aynı şeyi görmüş belli ki. Bu kadar önyargının başka bi açıklaması olamaz. Neyse ne, banane. Keyfi bilir. Mesaj. Whatsapp yetmedi mesajdan mı devam hakaret etmeye? Can: Ya seni beni engelleyince benim moralim bozuluyor. Ciddi olarak söylemedim onları. Su: Daha dün anlattım o kadar hala aynı şeyle geliyorsun bana Can: Özür dilerim :( * Yarım saatlik konusmanın sonucu yine aynı noktaya gidiyor. Takmayayım bende geyiğe vurayım istiyorum ama artık gerçekten midem almıyor. Tansiyon yükseliyor. Can: Sen Can: Bana Can: Yüce Rabbimin Can: Allahın yarattığı şu kuluna Can: Nasıl çirkinsin Can: Mala benziyorsun Can: Dersin Can: Senin Allahın yok mu Can: Tamam herkes senin kadar güzel olmak zorunda değil Can: Bizde böyle yaşamaya çalışıyoruz Evet anladığınız üzere tüm sorun Can Bey'e yakışıklı olduğunu söylememiş olmaktan kaynaklanıyor. Gerçi bu konu üzerine düşünmemiştim hiç. Fotoğraflarına geri dönüyorum. Bebek suratlı bi kere. Kumral saçlar, yeşil gözler. Eli yüzü düzgün bir abimiz. Wowowo yakışıklı denemez. Çirkin diyende taş olur. Ona da bir itiramız yok. Ama en ağır basan ifade, sempatik. Tatlı bir yüzü var. Ama bundan banane. Aseksüelim nihayetinde.  Allah sahibine bağışlayın. * Can: Bizi buldum Su. :) ' sana bu sabah öyle gıdakladığım özür dilerim. Abi bu aralar sinirlerim çok bozuk. Kusuruma bakma' diyen bir horoz capsi. Anırdım görünce. Gerçekten tam olarak ikimizi ifade ediyor. Atarlar, giderler ve R'ler... * Yediği bir nanenin üstünü kanserim ben medikal sebeplerden yok ne işim olur diyerek örtmeye çalışıyor. Bir yılda hayatınızdan kanser yüzünden 4 insan hayatını yitirmişse ve tam o sırada bölümden arkadasınızın annesine kanser teşhisi konmasını dinliyorsanız. Bu konunun o kadar da şaka yapılacak bi konu olmadığını tahmin edersiniz. Üstelik karşınızda her türlü bokluğa bulaşmış bir Can varsa, ondan böyle bir şeyi bekliyorsanız eğer. Elinizin ayağınızın titremeye başlaması oldukça yerinde bi tepki olur. Bence. * Can: Evet reklamını izledin mi? Su: İçelim mi? Can: Ahaha sende mi doldun? Ofisteyim ben çıkamam ki Su: Dolmadım da ortam gerdi. Dört yıllık biten ilişki, kanser mevzuu.. Su: Ifıstıyım bın çıkımım kı. NİYE? çünkü dumanlanıyorum Can: Dilekçe yazıyorum yarına kadar yetiştirmem lazım. Konsantre olmamı sağlıyor :) Külahıma anlatta onu sen. Su: Medikal sebepler diyorsun. Şey değil mi bu ya çirkinim seninle yüzyüze gelmeye korkuyorumdaki çocuğun dramı :) Can: Valla çok işim var Su: Daha teklif etmem zaten Can: Neden? Su: Uzaktan iyii Can: İyi mi böyle suuu Su: İyi iyi. En güzeliii Can: Hadi oradan gururun el vermez ondan Su: Neye Can: Teklif etmeye Su: Neyi Can: Ebenii Su: Ha çıkalım diye mi? Evet. Can: Beynin durdu Su: Gururdan değil ya Can: Tamam ben ederim onu da sen reddedersin Su: Kusura bakma da sikerler dedim Can: Küfür ettin. Ağzını topla. Su: İlk içimden etmiştim. Kendin kaşındın. :) * Tüm hayallerini 2018'in yılbaşı akşamına yaptığını söyleyince bi an ciddiye alıyordum. İşleri düzene koyup yurtdışında yaşamaya başlayacağını falan. Meğersem yılbaşı ikramiyesi olan 50 trilyonu almakmış bu konuda ki tek motivasyonu. Ağlamak istiyorum. Hayallerden söz konusu açılmışken, gözümü kapatıp 20 sene sonra kendimi mutlu olduğum bir anın içerisinde hayal ettiğimde (ki bunu ilk yaptıran mentorum Berna Hocamdı ve ben 14 yaşınaydım) hep aynı sahneyi görüyorum. Küçük bir sahil kasabasında, denizin kenarında tek katlı bir evdeyim. Mutfağımda kurabiye yapıyorum. Türk kadınının vizyonu kes. Haha. Neyse. Mutafaktan çıktığımda salonumdaki dört duvarda kitaplarla dolu. Duvar görünmüyor. Her yer sadece kitap. Ve tek kişilik bir uzun okuma koltuğu var. Yanında Ares'in yatağı. Hepsi bu. Bu resmin içindeki ben mutlumuyum bilmiyorum. Sadece huzurlu olduğumu biliyorum. Dingin kaldığımı. İnişleri çıkışları olmadan. Öylesine yaşıyorum. Evet çakırkeyfliğin sınırını aşıyorum. İnternetimi kapatıyorum. Bir süre sonrada sarjım bitiyor. Sonunda bir bütün olarak rakı sofrasındayım. Hayatımda ilk rakımı da ilk sigaramı da Ankara içtim. İkisini de ilk defa aynı gecede içtim. O geceden sonra ikisini de uzun bi süre her gece içtim. * 21:21 Can: :( 22:22 Can: Ben evdeyim :) 22:42 Can: Rahatsız napıyorsun Eve girip telefonumu şarja taktığım an mesajlar gelmeye başlıyor. Sesim varla yok arası, zaten sorunlu olan midem ağzıma sıçıyor.  Kafamı kaldıramıyorum. 23:22 Can: Uyuyorum Ayıp olduğununun bilincindeyim lakin yazmaya mecalim yok. Durumumu açıklayan ve özür dileyen bir ses kaydı atıyorum. Can: Alkolik maceralar IV :) Evet güldüm. Haklı. Konuşmaya başladığımızdan beri her gün içiyorum. Gerçi ben normalde de her gün içiyorum. Sadece bu kadar çok içmeyeli uzun zaman olduğundan ve midemde ki bokluğunda etkisiyle günün sonunda pek de iyi olmuyorum. 'Güldürme midem çok kötü valla' diye bir ses kaydı daha atıyorum. Can: Ülsere doğru gidiyorsun bence. Yanıyor mu? Daha fazla okumaya ve cevap vermeye mecalim olmadığından arıyorum. Durumumu anlattıktan sonra rennie çiğne, ılık süt iç gibi bi kaç tavsiye veriyor ama şu an beni paklamayacağını ikimizde biliyoruz.  Birbirimize iyi geceler dileyip  telefonu kapattığım gibi soluğu lavaboda alıyorum. * Midemdekileri boşaltmak ilk etapta rahatlatıcı gelse de boş mide giderek daha çok rahatsızlık vermeye başlıyor. Kuzenim sesime uyanıp, annesini arıyor. Teyzem ona bişeyler kaynattırıyor. Bulamadığım ilacımı buluyor. Ve 15 sonunda normal bi şekilde nefes almaya başlıyorum.
0 notes
ebauniverse-blog · 8 years ago
Text
Birinci Gün
Saat? Sabahın körü. 11 gibi bir şey ama, günlerden pazar. Ne demek istediğimi anladınız. Ağzım dün geceden boku çıkarılmış sigara ve alkolin türevi domuz leşi. Başım ve midem her zaman ki gibi senkronize hareket ediyor. Artık sıradan bi hal almış ‘bi daha içersem beni de siksinler’ sabahları.
Bildirim sesi.
Ne var amına koyayım diyerek bakıyorum. Can.
Can?
Neyse tatlım sana da günaydın. ‘Nasılsın bakalım?’ diyerek cevap veriyorum. Kahvaltı vakti geldi. Dün geceden zor bela kenara sokuşturduğum sigara paketini aramaya koyuluyorum. Üç dal kalmış. Bugün gerçekten berbat bir gün. Tabi ki bunu söylerken gelecek zamanlara bir gönderme yapmıyorum. Hayır bir günaydın mesajına random verdiğim cevap tabi ki sonrasında ağzıma sıçmayacak.
YERSENİZ.
‘Neyse iltifat edecektim de,Tuncerlerin Su daha çirkin diyeyim.’
‘İltifat mı?’
‘Tuncerlerin Su’yunu verelim sana dedin ya sen daha güzelsin.’
Aslan parçası.Yılların erkeksavarıyım. Cadı kılıklı, saçlarımı ağzıma burnuma sokuşturduğum öcü bir pozla iltifatını geçiştiriyorum.
‘E tabi zorla çirkinlik olur’.
Abim ederim bu. Seni büyük bir hatadan kurtarıyorum. Teşekkür et bana. Çirkinim ben. Güzel bulanı var çirkin bulanı var. Zevk meselesi gerçi. Neyse çillerin der susarım, diyor. Son yıllarda farklı olan güzeldir, farklılıklarımızla daha güzeliz tatavaları, kızlara özgüven vermekten öte fantezi dünyasını genişletti. Çilli kızlar da bu işten ziyadesiyle faydalandı. Az ekmeğini yemedik. Seviyorum bende eyvallah.
*
Yatağın içinde kaç saat kıvrandım, hatırlamıyorum. Ağırdan günde iki pakete çıkardığım sigaram, midemin yemek yemeyi reddetmesi ve alkole hayır diyememenin tabii bir sonucu olarak yanıyorum Fuat. oksijenden çok sigara dumanı soluyorum sabahtan akşama kadar. E taş olsa o bile delinir o mide de.
Evin içinde midemi rahatlatacak, atıştırmalık bir şeyler arıyorum. Kusmak üzereyim. Yürümekte bile zorlanıyorum. Vazgeçip yatağa dönüyorum. Bir yandan Can Bey’e laf yetiştiriyorum. Midemde ki yanmaya odaklanmamı engelliyor. Hakkını yiyemem efsane boş yapıyoruz
Al işte. Güvensizlik? Yalan konusunda ben malım beceremem öyle şeyler, elime yüzüme bulaştırırım da geldi. Bağırıyor tehlikeliyim diye. Bir erkek ben malım, benden bir bok olmaz diyorsa; o heriften gerçekten bi bok olmaz. Ama bu onu asla mal yapmaz. Oyunu ne kadar iyi oynadığını gösterir yalnızca. Sende salak değilsin dalgana bak kızım felsefesiyle laf yetiştirmeye devam ediyorum.
Eski sevgilisi bizim oralardanmış. Laf lafı açıyor. Gereksiz ortak tanıdıklar. Soktuğumun Dünya’sı harbiden göt kadar. Ankara ise bir göt deliği.. Ben hiç kimseye, hiçbir aileye ait olmak istemiyorum. Sade soyadımdan değil tüm tanışıklıklarımdan soyutlanıp sade ve sadece Su olmak istiyorum dedikçe daha çok bulanıyorum.
Konu uzuyor, uzadıkça çember daralıyor. Hayatım hakkında laf arasında verdiğim gereksiz detaylar canımı sıkmaya başlıyor. Bu kadar ortaklıktan sonra anlattığıma pişman oluyorum. Memlekette ki çevremden birisiyle tanışık olabileceğini düşündükçe mideme daha cok sancılar giriyor.
*
Hay tüküreyim böyle pazara.
Henry Cavill’ın fotoğrafına kendi kafasını koyup gönderip, eş değerde yakışıklı olduğunu iddia edişini, birlikte hatun seçtiğimizi, çocuklarla konuşmalarıma huylanıp çocuklara bok attığı sahneleri s geçiyorum.
Sabah 11′de başlayan boş mesaj trafiği gece yarısına kadar sürüyor. Saat neredeyse iki.
Gözüm ekrana bakmaktan kanama noktasında. Başıma geleceklerden bihaber, pazarın vaat ettiği tüm şımarlıklığı, gevşekliği dibine kadar yaşayıp ilacımı atıp uyuyorum.
0 notes
ebauniverse-blog · 8 years ago
Text
İkinci Gün
10:04.
Uyandım. İstemsiz olarak ilk defa elim sigaradan önce telefona gidiyor.
7:50 Can: Günaydın.
Bu günaydın mesajlarının Allah bin belasını versin. Başımıza ne geldiyse bunların suçu. Orospu çocuğu günaydın mesajı.
Onun çoktan kahvaltısını yapmış, ofisine gitmiş, ayılma kahvesini bitirmiş, iş moduna girmiş olduğunun bilincinde gevşek bir ‘günaydınnnn’ bırakıyorum.
‘Ulan ne uyudun haa.
Fakat iyi uyudun haa.
Güzel uyudun.
Ama ne uyudun.
İyi uyudun kabul et.
Yalnız amma güzel uyudun. ‘ diye sıralıyor. Görev tamamlandı. 
Biraz nispetten zarar gelmez diyerek küçük kızımla sarmaş dolaş bir sabah selfiesi gönderiyorum.
‘ Ares’te şey tipi yok mu, böyle ölmek üzereyken bulunup iyileştiren köpek havası?’
Nokta atışı. Sabah sabah derisi vücuda yapışmış kurtarılan bir köpek videosu atıyor. Bok var amına koyayım. Mükkemmel hareket. Kucağımda uyuyan Ares’e bakıyorum. Anında gözlerim doluyor. Güzel kızım benim. Hayatta ki tek aşkım. Ankara’da başıma gelen en güzel şey. Gözlerim doluyor? Noluyor lan? Oh, regliymişim. Sakiniz, devam.
*
Göt dedi. Bizimde dövüş sporları yapan bi arkadaş vardı götünden şişlediler dedi. Onunla konuşurken onun iki katı küfür etmiş olabilirim. Ama bunları yüzümüze söyleyecek samimiyetimiz yok henüz. Terbiyesizi yapıştırdım. Evet ağzım pis. Hatta ağzım çok pis. Buraya kadar bunu anladınız. Rahatsız oldunuz belki de. Bende olurdum Ankara’dan önce. Ankara benim ağzıma sıçana kadar evet ben kendi halinde, iyi aile terbiyesi almış, hanım hanımcık bir kızdım. Ne demekse bunlar artık öyleydim işte. Eskiden olduğum kızı çok özlüyorum. Dönüştüğüm şeyi gram sevemiyorum. Bu yıl hayatımı sıfıra çektim bu arada. Kendimden pek bahsetmedim. 22 yaşında yeni bir üniversite, yeni bir ev, yeni bir hayat yarattım kendime. İlk üç yılımı tamamen silip unuttum. Ağzımı bile açmadım kimseye kendim hakkında pek bişey anlatmadım. Ya da hep Ankara öncesiydi anlattıklarım. Özlediklerimdi anlattıklarım. O noktaya geri dönmeye çalıştım. Sanki yaşanılan onca şey hiç yaşanmamış gibi yaşamaya çalıştım. Başardım da. Daha çok güldüm. Daha çok güldürdüm. Sakin ve huzurlu bir hayat kurdum dördüncü yılımda. Can bana neden bunları unutmaman gerektiğini bir kere daha bana hatırlattığı için yazıyorum onu. Unuttuğun şey bi an aklına gelir, dile dökülür. Bana yaşadığım hiçbir şeyi neden asla unutmam gerektiği ve ölene kadar hepsini kendime saklamam gerektiği öğrettiği için Can çok önemli. En az Ankara kadar. Ankara, ağız dolusu küfürler etmeyi, çaresizliği, güçsüzlüğü, kimsesizliği, odana sokulup duvarları tırmalaya tırmalaya ağlamayı ama en yakınım dediklerinin bile karşısında bir damla gözyaşı akıtmamayı öğretti bana. Zorla falan değil. Sike sike öğretti.
*
Hafif kalan pislikleri anlattım üstünkörü ona. Ankara’ya beraber bela okuduk.
Bir anlattıkça on canlandı gözümde. Elim sigara paketine uzanıyor. Siktir. Boş. Panda göz bandım deniz kabuklu pijama altım ve ugglarımla sigara almaya gidiyorum. Bildirim sesi.
‘Önce kahvaltını yap. Sonra miden ağrıyor.’
Umursar cümleler. Bir kulağımdan girip bir kulağımdan çıkıyor. Çok değil bir ay sonrasında bu iki cümleyi bu kadar çok özleyeceğimi tahmin edebilseydim eğer, şimdi yolun ortasında durur ve o mesajı defalarca okur, uyandığım an yaktığım sigaramın ilk nefesini çektiğim gibi içime çekerdim onu. Huzurla, keyifle, kocaman gülümseyerek... Şu an yavşak diyip geçiştirdiğim o mesajı bir ay sonra her hatırladığımda mideme kördüğümler atacağını, gözlerimi dolduracağını bilsem, bu sefer gülümseyerek kocaman SİKTİR LAN YAVSAK derdim.  
*
Ailesinden, işle ilgili sorunlardan, üniversite yıllarından bahsetti. Tüm gün yine saatlerce telefon elimde. Uyanık olduğum son 36 saatimin tamamı onunla geçti. Saçma sapan bi ton şey anlatmışız birbirimize. Mola zamanı. Can Bey için zihnimin içinden çıkma saati. Laf arasında ‘neyse benim evde halletmem gereken şeyler var. Kendine iyi bak’ diyorum. Telefonu bırakıyorum elimden.
Doktora gidiyorum. Şimdi birazcık hayatımın bombokluğuna geri dönme saati. Reglimin ilk gününde vurulması gereken iğnem için yola koyuluyorum. Küfür ettiğimi söylüyorum ya. Asıl o iğneyi yerken ettiğim küfürler için ayrı bir başlık açmam gerek. Kelime oyunlarının en güzel örnekleri o anlarda ortaya çıkıyor. 
Dönüş yolunda Ankara’daki en eski iki arkadaşımdan biri olan Eylül’ü arıyorum. Kafamı dağıtma ihtiyacım daha ikinci günden kendini gösteriyor. Evi toparlıyorum. İki sokak ötede oturan Eylül geliyor. Şaraplı şömineli klasik instagram hikayemizi paylaşıyoruz. Sonra Eylül’ün stajı için CV hazırlamaya koyuluyoruz.
Yarım saat sonra mesaj geliyor.
‘İçeceğim deseydin ya. Halletmen gereken işlere bak :) ‘
0 notes
ebauniverse-blog · 8 years ago
Text
İkinci Gün-2
Mesaj sesini duyuna kadar ondan bi mesaj beklediğimin bile farkında değildim. 2 saat geçmişti sadece. Mesaj sesine mi gülümsüyorum? Malsın Su. 
Ahaha. Evi temizledim ama arkadaşım geldi
 Ben o zaman yavaşça çekiliyorum 
 Eylül’ün fotoğrafını atıyorum. ‘Almanya’da staj yapmak istiyor. Beraber Cv’sini hazırlıyoruz’ diyerek muhabbetti devam ettiriyorum. Eylül’ün deli dolu pozlarını görünce ‘sen psikopat seviyorsun anlaşıldı :) ’ diyor. Doğru söze ne denir?
İçmeye devam ediyoruz. Bir yandan CV ile uğraşıyorum bir yandan Can’a cevap vermeye devam ediyorum. 
Ela arıyor. Bir yıllık ilişkisi bitmiş, bugün çocukta kalan eşyalarını almaya gitmiş. Gözleri görmeme gerek yok. Sesinden belli işte kıpkırmızı. Gel diyorum tek kalma odanda. Ekibe Ela’da dahil oluyor. İlişkiler, ayırlıklıklar, aşklar, nefretler..
Topunun amına koyayayım.
Hayatımın ilk 21 yılı mükkemmel bir zihin berraklığıyla geçti. Aseksüel olduğumu düşünen çoğu arkadaşımın aksine, olur olmadık ilişkiler yaşayıp bu duygularımın değerini yitireceğinden korktuğumdan karşıma gerçekten etkilendiğim, kalbimin bam bam ettiği insanı bulana kadar hareketsiz kalmaktı amacım. Neden gittin yakın arkadaşınlarından biriyle çıktın o zaman diye sormazlar mı adama? Sorun. Bilmiyorum. Ona hayır dersem onu sonsuza kadar kaybetmekten korktuğumdan ya da dışarda gerçekten benim için doğru bi insan olduğuna olan inancımı zaman içinde yitirmiş oluşumdan kaynaklı olabileceğini düşünüyorum.  
Sonuç olarak ikinci günün sonunda Canla konuşurken daha önce hiç kimse karşısında saçmalamamış, bir erkeğe o gözle bakamamış birisi olarak tüm yüzeyselliğimi konuşturuyorum.
Kıza bu da  dert mi amına koyayım zaten maldı dediğimi Can’a anlatıyordum. ‘Ahahah. Yüzeysellikte sınır tanımıyorsun resmen’. Biliyorum Cancığım. Az önce anlattım.
*
Saat ilerliyor. Alkolün etkisi hafiften kendisini gösteriyor. Klavyeye dokunma kabiliyetim her geçen saniye daha da azalıyor. 
Can: Sen iyi misin?
Su: Evettyr
Can: Kafan nasıl?
Su: +Tatlı. Şarao kafası.
Sen içsene ya. 
İç ve bana bulaşma mı diyorsusn eyv
İstediğin zaman yazabilirsin ama keyfini çıkar diyorum :)
Şu an keyfini cıkarmıyormmuyuö sence
Çokarıyorsööön
Dalga geçiyorsun ama :(
Evet neredeyse  her akşam bir kadeh şarap içiyorum ama bu alkol eşiğimin düşük olduğunu gerçeğini değiştirmiyor. 3 kadeh beni sarhoş etmeye yetiyor. NE OLMUŞ YANİ? Yaşlı bi insanım ben saygı duyun.
Midem yine iş başında. Biraz sesini kessin diye ekmeğin üzerine avokado eziyorum.
İki dakika cevap vermedim diye ‘Sıkıldın sen ben uyuyorum’ diye mesaj atıyor. Alakası yok. Uykusu geldi bana vicdan yaptırıp uyuyacak tatlı şey seni.  ‘O güzel insanlar bir bir evlerine gittiler’ yazıyorum. 
‘Demirin tuncuna insanın Canına kaldın’. Komik mi? Hayır. Ama güldüm. 
Hastayım diye mızmızlanıyor. Soluk borunu at diyorum. Tüm iç organlarını görebildiğim bir fotoğraf atıyor. Yalan yok kötü görünüyor. Bende ağzımdaki aftı atıyorum. ‘Geçer geçer. Güçlü kadın. Hadi iyi geceler.’ diyor. Domuz. 
Karında sıcak su torbası, belde Ares. Sıcaklık maksimum, sancı minumum garantili uykuya hazırım.
0 notes
ebauniverse-blog · 8 years ago
Text
Üçüncü Gün
08:55.
12′deki dersin ilk alarmı. Alarmı kapatmak için telefonu elime alıyorum.
08:09 Can: Günaydın :)
08:21 Can: Kar ne alaka ya
08:55 Can: Ses Kaydı
Ses? Tıklıyorum.  ‘ Led bir' ANANI SİKİM vele diştiri’.
Sabah sabah bi insana bu yapılmaz. Böyle vicdansızlık olmaz. Küfrün bini bin para uyanıyorum. ‘Ty for the intro arp106′ yazıyorum.
Su: Motivasyon sıffır sıffır sıffır Can.
Can: Ben bilmem Arapça. Allah bilir. Bence güzel. Ama bilmiyorum ki.
Su: Sana iyi günler, iyi çalışmalar
Can: Ya sen?
Su: Bana da iyi günler
Can: Kahvaltını yap miden yanmasın.
Su: Bana emir kipiyle konuşma çocuk
Can: Yap çabuk! Hemen!
Su: Bugünde inadımızdan aç kalacağız iyi mi
Can: Senin için diyorum yoksa banane
Su: Üzmeyin bugün abinizi hastayım zaten
Can: Can abi olur ya iyimiş :)
Can: O zaman abi sözü dinle
Can: Git kahvaltını yap ayar etme beni
Kahvaltı servisini hazırlayıp sigara paketini tabağa koyuyorum. Fotoğrafı çek. Gönder. Günlük ayar etme görevi tamamlandı.
Can: Zaten reglisin. Senin için söylüyorum. Yapman lazım. Direncin düşerse hasta olursun benim gibi.
Regl ? Alkollün etksiyle paylaşılan gereksiz bilgilerde bugün. Beni çok ara bi dürterler. Okudukça daha iyi anlayacaksınız.
Bugün ki programını yazıyorum. Ders, doktor randevusu, veteriner randevusu, Ares’in yürüyüşü vs sıralıyorum.
Can: 18 gün sonra doğum günüm çok gerginim bir an önce geçer umarım
Su: Peki bundan banane?
Can: Peki senin programından banane? :)
Su: Sana 11′e kadar zaman ayırabilirim. Sonrasında beni  darlama diye.
Can: Adam olana yeter bile
Su: Artık normal insanlar gibi iletişimin kurabiliriz. Tanıştık iyi de oldu ama artık yeter.
Can: Vay bu kadardı yani herşey bittiiii
Can: Hığ. Peki darlamam.
DÜRTTÜYORLAR. Anlıyor musunuz?
Su: Şakasına dedim ya darlayabilirsin ama ara ara yoksa derse odaklanamam
Can: Öyle bir insan değilim endişen olmasın. Olaylar farklı gelişti böyle oldu. :)
Sanırım konuyu dağıtmak istemesinden ya da sadece öyle sevdiğinden bilmiyorum 22 adet görsel indi bi anda. İçlerinden birisi de kendi fotoğrafı.
hımmm.
Su: CapsCapsCapsCapsCapsGÖZLERİMYEŞİLCapsCapsCapsCapsCaps
Can: Araya kaynamış :’) Ama bakış acını sevdim
Su: Brazzers capsi atman peki?
Can: Senin kadar dikkat etmedim açıkcası. Hayırdır premium üyeliğin mi var? :)
Oh, boy. Bu oyunları benle oynamayın.
Su: Var evet. Olamaz mı? Yoksa senin yok mu?
Can: Tamam sakin :D
Bağrıncak yer mi arıyorum ben. Tabi ki öyle yapıyorum. Gideyim de biraz enerji atayım. Olmayacak böyle çoğuga yazık daha dün bir bugün iki regl halimle başetmek için çok toy. Kuzeninimi darlayayım.
Can: Bana bağırabilirsin. Sinirlerini aldırmış bi insan olarak. (YALAN)
*
Duşa girdim. Hazırlanmam gerek. Bugün gereksiz yoğunum gerçekten de. Ama telefon bir an elimden düşmüyor. Sanki olağanı buymuş gibi. Sanki yıllardır böyleymişiz gibi.
Sabah ki edepsizliğim için özür diliyorum. Amacımın zaten insanları trollemek olduğunu gül gibi geçinip gittiğimizi falan söylüyor. Severim.
Su: Alınmadığından eminsek devam?
Can: Valla garanti sürem var benim senden uzun dayanırım kesin.
BANA DAYANIRSIN? Ben kendime dayanmakta zorlanıyorum. Sen bana mı dayanacaksın? Hiç sanmıyorum.
Su: Anlaşılan herkes kozlarını tam olarak oynamamış. İki tarafta kendince iddialı. İyi iyi. Rekabet severim.
Can: Trollde bir ekolüm ama..
Su: Tatlım..
*
11′de telefonu elimden bırakamam gerekiyordu.
Saat 11:42
Dersi kaçırdım.
Su: Gördün mü bak senin yüzünden dersi kaçırdım. 11′de bitecek demedim mi sana?
Can: İnsanların dediklerini umursayan birisi değilimdir belki de. Belki de engellemelisindir :)
Su: Okay. Cav bella.
Profile gir. Engelle.
Mesajdan engelleyemiyoruz tabi ki. Mesajlarla devam ediyoruz. Beşiktaş’la alakalı bir şey demiyorum aslen. Sadece fanatikliğinin nedenini merak ediyorum. Sinirlerini aldıran arkadaş gidiyor. İlk ciddi atarlaşmamızdır bu da. Sonunda engeli kaldırıyorum. Fazla çıkıştığının farkında;
Can: Sonunda kaldırdın engeli. Neredesin sen saatlerdir ya merak ettim :(
Su: 15 dk oldu (GÖZLERİNİ DEVİREN EMOJİ GELECEK BURAYA)
Can: Tamam bana saatler gibi gelmiş (:
Su: (GÖZLERİNİ DEVİREN EMOJİ GELECEK BURAYA DA)
Evet beşiktaşımız kırmızı nokta. Zaten dersi kaçırmışım doktoru kaçıramam. Giyinip çıkıyorum. Hatta baya erken çıktığım için oturup bi kahve içiyorum. Beni sinir ediyor. El işareti yapıp çekip gönderiyorum. Çünkü niye göndermeyeyim. Çünkü HAKETTİ.
Can: Sen MANYAKSIN :D
Biliyorum tatlı kız. Bunu seninde görebilmen beni ayrıca mutlu etti. Doktora giriyorum. Nem dengesi bozulan cildin lazerle basit bir tedavisi için. Çillerimi sildiriyorum sandı. NİYE YAPAYIM BÖYLE BİŞEY?
*
Tedavi bitimi tüm suratım güneş yanığı gibi kıpkırmızı ve yanıyorum. ‘Kıyamam geçmiş olsun’ dedikten çok değil ÜÇ SANİYE SONRA ‘lan artist kozmetik tedavi oluyorsun ağlama burda’ diyor. İçimden bi ses çok iyi anlaşacağız diyor. Keşke demese.
*
Aslında baristalar grubuna atmak istediğim bir kurumsal kahveci ve baklava markasınının CEO’sunu yanlışklıkla Can’a da atıyorum. Bozuntuya vercek bi durum yok. Aynı geyiği onunla da çeviririm sanıyorum. Sanmaz olaydım. Paraya hayranlığınıza hayranım, nasıl güzel geldi gözüne moron gibi adam, gerçi memleketin ortada şaşırtmadı falan. 10 senedir çalışıyorum lan ben. Ailemin maddi durumundan bağımsız. Hayatta bir şeyleri kendi kendine başarma hırsı tavan yapmış, hatta hayatta doğru yaptığı tek şey bu olan bir kadını, bilmeden bu kadar kolay yaftalıyor olması benim değil, onun sorunu. Bunu ben değiştiremem. Değiştiremedim de nitekim. Kendimi hiç kimseye bu kadar açıklamak zorunda hissetmedim. Sanırım hiç kimse beni özellikle bu konularda eleştirmediği içindi. Eleştiremez de. Sikerler öyle işi. Açtım ağzımı yumdum gözümü. Tamamını okuduğunu bile sanmıyorum. Destan döşedim o sinirle.Tutupta haftanın altı günü, günde 10 saat çalışmış bi kadına bu konulardan bel altı vurulmasın amına koyayım. Her gün tuvalet temizledim, paspas attım, saatlerce temizlik yaptım. Ne için? 500 lira için mi? Hayır. Herkes gibi olmamak için. Öğrenmek için. Ayaklarım yere daha sağlam bassın diye. Hayatta sade Su olarak bir şeyleri başarayım diye. Kadınların para avcısı olarak streotypelaştırılması, ekonomik olarak erkeklere muhtaçmış gibi davranılması net bir şekilde kanıma dokunuyor. Beşiktaş kırmızı çizgi mi? Bu konu mayın tarlası.İstediği kadar gelsin üzerime. Taviz vermem, veremem. Ama onun bi kulağından girip diğerinden çıkıyor. Hala aynı şeye devam. Sonra neymişte üzerime oynamışmış. Sikerler öyle işi.
*
Can: Haddimi aştım haklısın. Su: Bana bir daha bu konuda şaka yapma Can: Bugün biraz gergin olduk .Asla yapmam. Seni kırdıysam özür dilerim. Sende bana beğendiğin erkeklerin fotoğraflarını atma bir daha lütfen. Beğendiğim erkeklerin fotoğraflarını atmayayım mı? Niye amına koyayım? Hala aynı yerdeyiz. Daha fazla konusmak istemiyorum. Sinirden kuduruyorum. Nasıl bu kadar kolay aşağılayabilir? Ne biliyorsun hakkımda da aşağılayabiliyorsun? Su: Sinirimi alamadım konusmayalım daha fazla Can: Bende sinirliyim Yok paşam daha neler. Su: Sen neyime sinirlisin pardon? Can: Telefonun kabını kırarken parmağım kanadı ona sinirliyim. Su: Buna mı sinirlendin cidden? Yaşımız 6. Net 6 eminim şu an. Can: Hıhı. Ne sandın ki. Sana sinirlenmem ki ben. Su: Yo sabah sinirlendin. Can: O geçti gitti. Ayrıca yasak sana bana erkek fotografı atma bir daha. Su: Kadın atıyorduk ama dün. Neyse ne sacma bi konu. Can: Nesi saçma. Saçma falan değil. Kaçma. Su: Kaçmakla ne alakası var sacmalıyoruz su an kapat konuyu Can: İlk sen attın Doutzen'ı Su: Germe beni Can gece gece Can: :( İnsanlar inkar etmese çok güzel anlaşacağım aslında Can: Hep ben tersleniyorum :( Su: Ne konuşuyoruz biz? Can: Sen içeceksin. Arkadaşların gelecek sofra hazılıyorsun. Beni de başından savacaktın. Onu konuşuyorduk. Afiyet olsun. :) Su: Gelemediler ya Can: Yemek yedin mi? Su: Gelmelerini bekliyorum. Can: Ben çekiliyorum o zaman. Bugün üzdüysem özür dilerim. İyi eğlenceler. Su: Saçma sapan vicdan yaptırma bana. Sinir germeden yaz bir şey demiyorum. Can: Peki Su: Git o parmağına da yara bandı falan tak mikrop kaptırırsın sen kesin. Can: Kaptırırım evet :) Can: Sende çok içme mala bağlıyorsun sonra :) Su: Ne zaman bağladım be. Salla anca. (İÇTİĞİM HANGİ AN BAĞLAMADIM DAHA DOĞRU) Can: ''Şu an keyfini cıkarmıyormmuyuö sence'' Can: Özür dilerim :))))) Adi pislik. Güldürdü. * Babasıyla fotoğrafını atıyor. Benziyoruz değil mi diye. Kaşları bizim aileye benziyor. Abimin fotoğrafını atıyorum. Kaşlarınız benziyor diyerekten. ‘Ne?’ diyor. Sana yakışıklı erkek fotoğrafı attım diyorum. Yok tam tokatlamalık bebeymiş, bir yumruğa bayıltırmışsın onu bilmem ne.  Devam devam diye gazlıyorum. Su: Yalnız abim :) Can: Yaa :)) Can: Ben :)) Can: Bilmiyordum :)) Can: Valla :)) Can: :))) Can: Uff :))) Günün tüm sinirini alıyor bu golüm. Konuşmanın devamında da ilerleyen zamanlarda da dönüp dönüp güldüğüm bi  andır bu. Can: Çok sempatik çocuk. Ben gene it kopuğu atıyorsun sandım (it kopuktan kasıt henry cavill bu arada) sarkazmını yerler :)) Daha çok yiyeceksin canım sen. *
Biraz ısrarla bir hikaye anlatıyor. Sırtındaki kursun izinin hikayesi. Korkuyorum. Haklı olarak. Bana beni tanısan kocaman sarılırdın herhalde demişti. Bende hiç tanımayayım demiştim. Haklıymış. Onu tanıdıkça anlattıkları canımı acıtıyor. Yaşadıklarımız benzer olmasa da acılarına empati kurabiliyorum. Ve bu canımı daha çok sıkııyor. Gözlerim doluyor. Anlatması için ısrarcı olduğum için köpek gibi pişmanım. Yazıyorum. Cevap yok. Yarım saati geçiyor. İyice aklım gidiyor. Arıyorum. İlk cümlesi gayet gevsek bir ses tonuyla 'sesini duymak ne kadar güzel' oluyor. Ben onu üzdüğümü düşünerek kendimi paralarken, beyefendi meğersem arkadaşlarıylaymış, eğleniyormuş, keyfi de gayet yerindeymiş. Çıldırıyorum.
* Su: Daha da ne anlatırsan anlat umrumda olmaz Can: Ama daha yeni başlıyorduk Su: Yok canım biz hiçbir şeye başlamayalım Can: E daha intiharlarım var Su: Bak ben boyu 120 cm, 69 kiloluk pilates topu gibi bir kızım. Üç bin davarlık öküz sürüsü var içimde. Can:  Beni böyle mi uzaklaştıracağını düşünüyorsun kendinden komik misin? :) Su: Ama cidden çirkinim. Çirkef, şirret, götten bacaklı bir yarım dünyayım ama sen bilirsin. (Alakası yok tabii bildiğin baya baya ateş ediyorum. Yerseniz.) Can: Tamam uzatma :) Su: Kes. Nasıl bişeye bulaştım ben ya. Bela çeker diye dövme yaptıracağım alnımın şakına. Can: Benden sana bir zarar geleceğini düşünürsem senden önce ben keserim zaten muhabbeti. Ben öyle biri değilim. Ve anlattığıma pişman etme. Bugüne döndüğümde bu cümleyi şu an okumak aklıma milyonlarca soru işareti getiriyor. O anın için alalade söylenmiş bir söz. Ama tanıdıkça karakteriyle o kadar çok bağdaşıyor ki. Yaptığı  herşey beni kendinden soğutmak için miydi? Evet. Başarılı oldu mu? Hayır. Birbirimize zarar verebileceğimiz çok açık, evet ama bitirmenin o kadar çok yolu varken, kestirip atmak varken neden bu şekilde bitti? Ondan nefret etmek isterdim. Bu herşeyi kolaylaştırırdı. Ama etmiyorum. Aksine onunla yaşadığım her an, geçirdiğim her saniye bana çok şey kattı. Garip bi şekilde hayatıma girdiği için kendimi çok şanslı hissediyorum. Evet onu çok özlüyorum. Bir devam hikayesi anlatamayacağım sizlere, biliyorum. Ama bu kadar bokluğa bulanmış bir dört yıla güzel bi hatıra eklendi. Sanki hem seneler geçmiş gibi, hem de  sanki üç saniye öncesiymiş gibi herşey. Ne garip. *   Seni özledim. *
Su: Bugünü komple silebilir miyiz? Sabah uyandığımda bugünü hiç yaşamamış gibi kabul edeceğim. İyi geceler. zZ Can: Hayır. Silemeyiz. İyi geceler uyuyorsan. zZ Su: Sildik bile. İyi geceler. :) Can: Asla. :) Su: Senin dediklerini değil. Benim sana ulaşamayıp attığım üç bin mesajı silelim sadece? Hatta sildik bitti. Geçmiş olsun. Can: Sen laftan anlamıyor musun? Su: Fonksiyonel olarak mümkün değil. Dediğim olmalı. Üzgünüm. Can: Fonksiyonlarını bozarız sıkıntı yok bende. :D Su: Hadi inşallah tatlı kız. Kolaylıklar şimdiden. Yine de çok kapılma bu fikre. Can: Sen niye uyuyorsun ki ayrıca. Sanki okula gittiğin var. Su: Bir gün gitmedim diye sende. Ben gayette gidiyorum okuluma. (YALAN) Can: E mezun ol artık. Yaşıtların çocuğa karıştı. Sen kaçlıydın ya? Su: 94. Rahat rahat gömebilirsin. Abimsin. Boşuna demiyoruz. Can: Sen küçükmüşsün daha. Ne bu havalar? Su: 23 yaşında insanlar doğum yapabiliyorlar. Can: 94 doğumlular güzel ama gerçekten. 93-95 leş Can: 97'de öyle Su: oha 98 artık pedofili. Can: Lan Can: Ben Can: Sana Can: Hepsine Can: Çaktım Can: Mı Can: Dedim Can: İlla Can: Bi diyalog Can: Olması Can: Mı Can: Gerekiyor? Su: Ahahahha. Tamam sakin ol. Can: Sen Can: Manyak Can: Mısın Su: Yani pek normal sayılmam :) Can: Tamam sakinim Can: (Kalpli öpücük emojisi) Su: Hacı napıyorsun ya. Su: Hadi bunlar pişmanlık hep. Uyu. Can: Benim canım çok Sir olmak istiyor. Can: Sir Finch olsun mu lüften adım Su: Tamam olsun. * Su: Sen malsın. Bende mecbur sana ayak uyduruyorum. Can: Ben kadına şiddete karşı değilim. Su: Bugünün tariihini saatini unutma. Artık karşısın. Can: Neden bende psikolojik şiddete maruz kalıyorum. Su: Haydaa Can: Kadınlar yoruyor beni Su: Yormayız babacığım. Derdin bu olsun. Can: Sen hani aseksüeldin? Su: Aseksüelim. Uyanalım konusuruz bak cok saçmalıyoruz. Can: Bende seni Su: Sir Finch. İyi geceler. * Kafamda hala anlattığı hikayenin etkisindeyim. Garip bir çocuk. Hayatımda hiç sırtında kurşun yarası olan bi insanla tanışmadım sanırım. Arkadaşı uğruna böyle bi olaya girişmiş olmasıçok daha garip. İyi bir şey mi, kötü bir şey mi bilemiyorum. Onun özeli olduğu için sizlere de anlatamıyorum. Sadece kafamda pek çok soru işaretleri bıraktığını bilin yeterli.
0 notes
ebauniverse-blog · 8 years ago
Text
Son Gün
  Geldi. Nedenler niyeler sorgular sebepler amaçlar arzular inkarlar . Hiçbir şey yok. O burda. Ne hissettiğimi tarif edemiyorum. Bir dakika? Salona girdiği gibi soyunmaya başladı? PERDELER AÇIK MAL.  Bana rahat bir şeyler ver? Kendini evinde gibi hisset Cancığım. Ne demek. Tam bir baş belası değilde ne? Güç bela bir şort buluyorum. Götürüp veriyorum. 'Çıplak mı dursun üstüm fazla hızlı gitmiyor muyuz' diyor. 'Evet Can. Çok hızlı gidiyoruz. Düşünsene bu sabah uyanacağım. Ve bu seni son görüşüm olacak. 8 saat su gibi akıp gidecek. Kaçıracağım bir dakika bile yok. Evet hızlı gitmeliyiz. Ama düşündüğün anlamda değil. :)' demem gerekirken 'arıyorum çatlama' diyorum. Kuzenimin yazlık üstlerinden hiç bir şey bulamıyorum. Her zaman ki gibi mızmızlanmaya devam ediyor. Bu sefer dolapların altını üstüne getirerek güç bela bir tshirt buluyorum. Bu kadar zor olmamalıydı diyerek karşılar mı bi adam. Karşılar. Minnet duygusu sıfır. O gelene kadar hazır beklediğim meyveleri dilimlemeye koyuluyorum. Meyve tabağını hazırladıktan sonra onu beklemeden açıp içmeye başladığım şarabı da alıp yanına geçiyorum. Tok geldim zahmet etmeseydin ne demek. Seninle bu şöminenin karşısında içeceğimiz onlarca sarabımız, sen geleceksin diye saatlerce hazırlık yapacağım onlar yemek masalarımız olmalıydı. Sonunda senin geleceğini bildiğim onca günün hayaline elveda ediyorum ben bugün. Gözlerinin içine bakarsam herşeyi g��rmenden ölesiye korkuyorum. Yanan ateşe odaklanmaya çalışıyorum. Halimi tavrımı olacakların korkusuna bağlıyorsun. Benim en büyük korkum bu gecenin sabahına uyanmak. Bunu göremeyecek kadar körsün. Gözlerine bakarsam göz yaşlarımı tutamaktan korkuyorum. Bana dokunacak olmandan değil de, bana bir daha dokunmayacak olduğun gerçeği korkutuyor.  Konuşamıyorum. Susacak o kadar çok var ki sana. Konuşmaya başladığım an kalkıp gideceğinden o kadar eminim ki. Sadece susabiliyorum. Sen gidene kadar beklemem gerekiyordu. Ama susamaktan korkuyorum. Düşüncelerimi dağıtmak için kalkıyorum. Dolaptan siyahlı beyazlı pastayı çıkarıyorum. İki haftadır aralıksız sayıkladığım gibi cuma günü gelseydin, hayattaki tek gerçek aşkın, beşiktaşın temalı bir pastan olacaktı. Siyah-beyaz çikolatalı pastayla idare ediyoruz bak. 2 ve 6 rakamlarından mumları koyuyorum pastaya. Pis yaşlı. Herşeyi bu kadar tüketmeden önce nasıl bi adamdın acaba? 26 yıl senin yaşadıklarını yaşamak için çok kısa. Sen yaşadıklarını yaşamadan önce, ben yaşadıklarımı yaşamadan önce yolumuz kesişseydi herşey farklı olur muydu? Evet, olurdu. Seni bu kadar sevemezdim. Ben senin kıymetini anlamayacak kadar salak olurdum kesin. Bu kadar kaçamaz bu kadar saçmalayamaz ve tüm bunların sonucunda bu kadar sevemezdim.  Hissettiğim şeyin ne denli kıymetli olduğunu bir yıl önce olsa bilemezdim. Hoş bir hafta önce de bilmiyordum gerçi. Kafamda milyon tane şeyle geldiğim mutfaktan elimde pastamla salona geçiyorum. İyi ki doğdun. Hayatımda bu cümleyi bu kadar içten söylediğim kaç kişi oldu onu düşünüyorum. Şaşkın. İçinden ne oluyor amına koyayım falan diyordur kesin. Yakaladım. Gülümsedi. Bir kere daha görev tamamlandı.     'Mumları tek söndüreyim mi? Üfleyince sadece biri sönecek bak izle.'. O pastada ki mumlardan 2'yi kaldırıp 6. yaş günün kutlu olsun deme isteğimi güç bela bastırıp 'söndür bakalım' dedim.   Sonrası alkış kıyamet. * Dizimde yatıyor. Kafasının altındaki yastığı kaldırdı. Üzerimde siyah bir elbise var. Boynu kucağımda. O bugün onu buraya sadece sevişmek için çağırdığımı düşünüyor. Oysa bugün pek çok şey. Bugün hem bir hoşgeldin hem de bir elveda.. Bugün iyi ki doğdun, iyi ki hayatıma girdin, iyi ki bana kocaman sarıldın, iyi ki saçlarını okşadım, iyi ki saçlarımı okşadın, iyi ki kucağında uyudum, iyi ki bileğimden öptün, iyi ki tek bir yastığımız oldu o yolculukta, iyi ki sana sinirlendim, iyi ki üzerime titredin, iyi ki sende bana kızdın .. iyi ki .. iyi ki.. iyi ki.. Ve en önemlisi iyi ki seni sevdim. Söylemek istediğim onca şeyin sana çok süslü ve samimiyetsiz geleceğinden o kadar eminim ki. Ne kadar güzel olduğuna dair en ufak bir fikrin yok. Ne kadar güzel baktığına, ne kadar güzel uyuduğuna, ne kadar güzel sarıldığına, yanında olmanın ne kadar güven verdiğine dair en ufak bir fikrin yok. Şu an tek yapabildiğim saçlarını okşamak işte. Onlarla konuşmak. Onlara anlatmak. Bu onlara herşeyi anlatmak için son şansım. Hayır bileğimi öpme. Daha bitirmedim. Kaldırma kafanı. Kolumu ısırma. Yapma. Bırak bitireyim. Hiç laftan anlamıyorsun. Hınzır, yaramaz, laftan anlamaz, dizleri kolları kalbi yara kabukları dolu küçük sevimsiz bir oğlan çocuğusun. Güzel mi kokuyorum? Bayık bayık onayla anca. Isırmasana kolumu Can. Öpme beni. Çok güzel öpüyorsun. Günün sözde anlam ve önemine geldik sanırım.   * Boynumda. Saçlarımda. Kollarımda. Göğüslerimde. İki bacağımın arasında. Tenindeki her hücre tenimdeki her hücreyle tek tek tanışıyor. Geç kalındığı kadar vaktinde. Zihnim, kalbim, vücudum.. Bana ait ne varsa o an, onun hakimiyetinde. Bir an duruyor. Beni kucağına alıyor. Kalkıyoruz sarabını içiyor. Bu kadarla kurtulamazsın diyip devam ediyor. O ana kadar olan hiçbir şeyi şimdi yazarken hatırlayamıyorum.  Gözümde canlandıramıyorum bile. Hayatımdaki en silik anlardan bir tanesi. Var gibi yok gibi. Maddesel hiçbir resim yok betimlemeye. Kalan bir his var ve onun adı her neyse emin olduğum tek şey kesinlikle bu dünyaya ait olmadığı. * 'Sert seviyorsun.' 'Nasıl?' 'Bi yerde okumuştum. Seksin içerisinde şiddet unsurları olması, kontrolün tamamen erkekte olması seni o ana götürüyor. O an yaşadığın korkuyu zevke dönüştürmek istediğin için daha çok zevk alıyorsun.' 'Bir cevabım yok. Üzerine düşünmedim hiç.' * O kadar yorgunum ki. Zihnim o kadar boş ki şu an, vücudumun hareket ettirmesi için gerekli olan komutları bile vermekten aciz. Çırılçıplağım yatağımda. Hiçbir şey hissetmiyorum. Yastığın birisini ona uzatıyorum. 'Salonda rahat edemezsen kuzenimin odasında da uyayabilirsin.' 'Uyuyacak mısın?' 'Evet.' 'Sende mi birisiyle uyuyamıyorsun?'. 'Evet'. Hayır. Özleyecek o kadar çok şey var ki sana dair, bir de bunlara kokunla uyumayı eklemek istemiyorum. * Üşümeye başladım. Yatağın üzerindeki elbiseye uzanıp giymenin hiçbir faydası olmayacak. Kalkıyorum. Koridordaki dolaptan bir şort bir sweatshirt geçiriyorum üstüme. Mutfağa geçip su koyuyorum. 'Can su ister misin?'. 'Eveeet'. Ona da bir bardak su koyup salona gidiyorum. Salondaki üçlü koltuğa uzanmış, oynunu oynuyor.  Onu evin içinde görmek garip bir huzur veriyor bana. O kısacık anda her salona girdiğimde onu orada öylece uzanırken görmeyi ne kadar çok istediğimi farkediyorum. Hey. Şimdi bunları düşünme. Yarından sonra düşünmek için çok vaktin olacak nasılsa. Suyu ayak ucundaki sehpaya bırakıp kucağına oturuyorum. Kulağını ısırıyorum. Boynunu öpüyorum. Kulağının arkasını, saçlarını.. Elimi tshirtünün yakasından omzuna indiriyorum. Kabul etmek gerekirse dikkatini dağıtma girişimlerim çok da başarılı olmuyor. Sonuçta kendisi 6 yaşında. Oyun daha önemli. 'Yeni bi karakter aldım dur bi saniye onu deneyeceğim şimdi' dedikten hemen sonra 'Gitmiş hemen üstünü giyinmiş. Terbiyesiz.' diyor. Hmm, o kadar da başarısız olmamış sanırım. Sweatshirtümü çıkarıyorum. Telefonu görememesi için gözlerinin önüne barikatlarımı yerleştiriyorum. 'Tahrik etme beni.' 'Senin libido bana sıfırdı ama. Bugünde medikal sebeplerle geldin hatırlatırım.' 'Çok konuşma. Şarabım bitti bak şarap koy bana. Kadın.' Kadın? Bu üzerine gidilmesi gereken bir konu. 'Hani uğraşamayacağın küçük bir kız çocuğuydum. Ne ara kadın oldum?'. 'Artık kadınsın. İçinde bunca zamandır sakladığın canavarı serbest bırakan bir kadınsın hatta'. * 'Uyuyalım mı artık?' Uyuyalım? M? Beraber? 'Yastık vereyim sana. Yorgan, battaniye vs ister misin? Kuzenimin odasında da uyuyabilirsin.' Cevap vermiyor. Beraber odama gidiyoruz. Yatağa atlıyor. Yastığı kafasının altına alıp uyuma pozisyona geçiyor bile. Daha bi saat önce başkalarıyla uyuyamıyoruz konuşması yapmamış mıydık? Uzatmıyorum. Ev ayakkabılarımı çıkarıp yanına uzanıyorum. Yatağa girdiğim an bunun kötü bir fikir olduğunu biliyordum. O günden sonra bir daha o yatakta uyuyamacağımı biliyordum. Yüzümü ona döndüm. O kadar yorgunum ki o an,  neler konuştuğumuzu tam olarak hatırlayamıyorum. Bugün onu sevdiğim için mi onunla seviştim yoksa onunla sevişmek için mi ona sabah seni seviyorum dediğimi sordum. 'Aklının içindeki bilemem. Sadece ilk söylediğinin olmamasını umabilirim' oldu cevabı. 'Biz arkadaşız hepsinden öte. Bu bunu değiştirmezdi. Sen bi ilişki istemiyorsun. Bende öyle. Ama sana güvenemiyorum artık. Yine görüşürüz, buluşuruz. Bunlar basit şeyler. Ama bu tamamen senin haline tavrına bağlı. Sen ya da ben hiç farketmez; birbirimize karşı o yönde birşeyler hissedersek birbirimizi bir daha görmeyiz. Ve bu konu tamamen kapanır. Sana bunu bir çok kez söyledim. ' O an emin olduğum tek bir şey vardı. O da bu gecenin onu son görüşüm olduğuydu. Götümü dönüp yatma düşüncemden vazgeçtim. Başımı yastığımdan kaldırıp göğsüne koydum. * Sıcak bastı. Can'ın bir eli sweatshirtümün altında karnımı, bacağı kalçamı sarmalamış. 1.86 boyunda 79 kiloluk bir aygırın üzerinize yığıldığını hayal edin. Kıpraşma payım neredeyse yok. Güç bela yüzümü yüzüne döndüm. Uzun bir süre telefonumun ekran kilidinde duran uyku hali, şu an canlı bir şekilde karşımda. Kız burunlu şerefsiz. Minnacık, dünya tatlısı bir burnu var.  Kendimi daha fazla tutamıyorum. Küçük bir öpücük konduruyorum ucuna. Yüzünün her santimetresini öpme isteğimi bastırıyorum. Onu uyandırmak istemiyorum. Sonsuza kadar sırrım kalacak iki cümle fısıldıyorum ona. Kelimeler ağzımdan dökülür dökülmez gözlerim doluyor. Hayattaki takdir edilesi tek yeteneğimdir belki de hiç ses çıkarmadan ağlayabilmek. 'Seni şimdiden çok özledim' diye mırıldanıyorum son olarak. Ağlarken yakalanmaktan ölümüne korktuğum için kalkmaya cesaret edemiyorum. Kendimi daha fazla tutamayacağım. Hıçkırıklara boğulmam an meselesi Yavaşça sıyrılıyorum kolundan. Kolunu kaldırayım derken beni fazla uğraştırmayıp homurdanarak diğer tarafa dönüyor. Parmak uclarında salona ilerliyorum. Sigaramdan bi dal alıp balkona çıkıyorum. Ankara senin amınakoyayım. Götüm dondu. Soğuğa odaklanmaya çalışıyorum beni tutsun diye nafile. Bir sigara içimlik vaktim var içimdekileri boşaltmak için. Sonra yine yanına dönmem gerek. Burnumdan akan sümüğüm sigaramı ıslatıyor. Orospu. Söndürüp atıyorum aşağıya. İçeriye dönecekken gözüm kitaplıktaki uzun zamandır boş duran şiir defterime ilişiyor. Bugüne bir şiir bırakmalı mutlaka diyorum. * Sana attığım her adım bir uçurum kıyısında durup Derin bir nefes almak gibi sevgilim Karanlık ve soğuk Ankara sokaklarında Korkularıma sarılmak sana gelmek Beni her öpüşün İçime hapsettiğim yorgun bir nefes Bana her dokunuşun Sabahına uyandığım bambaşka bir kadın İçimde saklı mavilerim Okyanus gözlerinin gel-gitlerinde müebbet Her gece uyuduğunda gözkapaklarının ardından Sana mağlup o küçük kızı seyretmelerim Gel demelerim bu yüzden sevgilim Sen beni pek bilmezsin Ben bu hayatta en çok ellerinden tutup Hapishanesinden çıkardığın o küçük kızın                                            mavilerini severim. * Alarm çalıyor. Karşılıklı homurdanmalar, mızmızlamalar sonucu Can kalkıp alarmı kapatıyor. Uyumaya devam ediyorum. Bu iki an arasında ne kadar zaman geçti kestiremiyorum. Tek bildiğim gözümü tekrardan açtığımda Can'ın bir eli göğüslerimde bir eli kalçalarımda. Ağzı boynuma gömülmüş. Kıvranıyorum. * İlk seferinde de canım yanıyordu. Fakat anın etkisiyle görmezden gelmek kolaydı. Whatsapptaki kızlarsoruyor.net grubunda dönen geyiklerden de bildiğim kadarıyla ilk dört beş sevişmede canın yanıyor olması doğal. Ne kadar ıslaksan o kadar kolaylaşıyor şansımı sanırım ilk aşamada tükettim. Üstüne üstlük ben hala UYUYORUM. İsyanımı duymuş olacak ki salıyor beni. Uyumaya devam ediyorum. * AŞTİ'ye gitmek için yarım saati kaldı. Son yarım saatimiz. Giyindi. Takım elbisesini giyince 6 yaşındaki Can gitti, Avukat Can Bey geri geldi bi anda. 'Boğazım ağrıyor'. Tekrardan koca bebek olması çok sürmüyor. Kıyafetin etkisi üç saniye falan, görüyorsunuz. Mutfağa gidip ballı çay hazırlıyorum. 'Siyah çaysa içmem ki ben'. 'Değil başka bişey bitsin o bardak.' diyorum konuşan ben değilde annemmiş edasıyla. Haksız sayılmam gerçi siyah çay değil bergamotlu siyah çay. 'Yine yalanlar dolanlar bildiğin ballı siyah çay işte.' Bir süre karşılıklı koltuklarda oturuyoruz. 'Bi kaç şarkı daha dinleyip kalkayım' diyor. Çayını yarım bıraktı. Veda vakti geldi. Kapıya kadar eşlik ettim. Yanaklarımdan öptü. Hayır öpmedi, şimdiye kadar ilk kez yalnızca dudaklarını değdirdi.     'Allaha emanet ol' 'Sende öyle'
0 notes