Text

gece gece bu filmi izlediğim anı anlatma isteği geldi içime ama kime anlatacagimi bilemedigimden burada anlatayim dedim.
bir yaz akşami, yazliktayken can sıkıntısıyla 32 kanallık sony tüplü televizyonda dolaniyordum, atv'de bu filme rastladim. Baslayali 2 dk olmuş ya da olmamış, içine bi çekti beni, artik kaç dakikaysa film, başindan 3 saniye ayrilmadim. Temposu bi an bile düşmüyordu.
Annem balkona cıkıyor, gelsene diyor, ekrana bu kadar bakakalmamı anlamiyordu. anlamasi pek mümkün de değil, dublaj, uydu olmadıgından ekrandan çizgiler geçiyor ara ara ama karşisinda nefes almadan film izlemeye calisan kızı.
Filmin feminist temasına deginmiyorum bile, etkileyiciliğini andigim kismi aksiyonu.
Aklıma gelince gülüyorum o büyülü seyir zevkine.
2 notes
·
View notes
Photo

Öncelikle beni bu diziyi izleyenler arasında kılan rabbime hamd olsun.
zor zamanlardan geçtiğimiz, gündemin kendini dayattığı ve tc’nin evlatlarına kendinden başka şeyler konuşmasına izin vermediği günlerde nefes almamızı sağlayan, gündem dışı tek aktivitem, canım dizi succession seyri.
başladığımız noktaya geri döndük, aynılar aynı yerde dedik sonunda ama biz aslında ne yollardan geçtik.
team kendall olarak nelerle sınandık, her şeye rağmen ne umutlar besledik, boşa ümitlendiğimizi gizli köşelerde itiraf ettik, kendimize göstermediğimiz şefkati kendall’ımıza gösterdik, bir sezon omzumuz düşük gezdik, bir sezon abartıyorsun ken çektik ama hiçbir zaman senden vazgeçmedik. biz ehven-i şer’e alışığız, tüm bunlardan sonra seni ehven-i şerimiz seçtik. 7 yaşından beri kanına karıştırılan zehrin, sana verilen onlarca umudun, yıkık halini görmekten hoşlanan bir babaya kendini gösterme çabanın ardından seni our number one boy’umuz ilan ettik.
which side are you on? çalarken, amerikan başkanını telefonda bekleten güçle değil de nyc sokaklarında ayaklarını sürüyerek mağlup olmuş oğlanla gün batımını izlemeyi tercih ettik.
kendall roy yalnız değilsin.
6 notes
·
View notes
Quote
sybille bedford bir yerlerde şöyle yazmıştı: İnsan gençken kendini bir bütüne, insanlığın temel ilkelerine bağlı hissetmez, insan gençken bir sürü şey dener çünkü hayat bir genel prova gibi algılanır, perde gerçekten açıldığında değiştirilebilecek bir prova gibi. ama gün gelir perdenin her daim açık olduğu kafasına dank eder. sahnelenen, oyunun kendisidir.
miras, vigdis hjorth
8 notes
·
View notes
Quote
Bir merdiven oluyorum böyle susunca Neresinden düşsem kendimin, uçurum. Yeni hastalıklar öğreniyor bedenim ve zona Şaşıyorum, değiştirmiyor beni yazgım. Yürüyen bir telafi gibiyim, İnsan geçmişi erteleyemez, ya gelmemişsem oradan Sonu getirilmeyen tekerlemenin ortasında yalnız Bu savaşta ne miğfer ne kalkan Beni nereden vuralım? Öpülmeyen alnı vuralım, bulunmayan damarı, Görüşürüz derken görüşmeyeceğini bilmeyi, Bir yüzüğün izini, gırtlaktan taşan çizgiyi, Sevmediğimiz şeylere dönüşmeyi vuralım. Düşelim ve mucizesizlik yaşasın, Bir hatırın boşluğunu doldurmak için sanatlar bulalım. Oysa kaçmak ve teslim olmak çok yakın, İstesem kendimi tutuklarım. -İyi bilirdik, beni nereden vuralım.
zeynep tuğçe karadağ
4 notes
·
View notes
Photo










2021′de izlediğim güzel filmlerden bi kuple.
afişini paylaşmadığım daha bi kaç film var ama artık yetsin bu kadarı deyip boş verdim zannediyordum ki sınırlı sayıda fotoğraf yükleyebiliyormuşuz.
film zevkimi mubi’nin belirlediği bir yıl oldu. onun arşivinin dışına az çıktım. chiristian petzold ile tanışmış oldum. özellikle transit sebebiyle çok duymuştum ama izlememiştim. dilini, ağırlığını sevdim. izlerim filmlerini inş.
filmleri çok beğensem de konularını çabuk unutuyorum artık. anlar kalıyor yalnızca zihnimde, orijinal denemeler ya da. iyi film dediğim damakta bıraktığı zevk uzun olanlar oluyor dolayısıyla.
2022′de daha da iyi filmler izlememiz dileğiyle
3 notes
·
View notes
Text
uzun zamandır girmiyordum buraya ama güzel bi şey oldu anlatacak yer olarak burayı seçtim.
biraz rahatsız olduğumdan okulda ilk derslere giremedim, derse (arapçaya) bağı olsun diye uğraştığım bir öğrenci görüp neden gelmediniz diye sordu, ben de rahatsızdım dedi, arapça geçmiş olsun dedi, şuan iyileştim dedim direkt. güzel şeyler de oluyor arkadaşlar. küçük şeylerden mutlu olanlar için daha sık oluyor hem de.
2 notes
·
View notes
Text
"Ne kadar çok televizyon seyrederse o kadar çok alakasız insanla özdeşleşebiliyordu Doppler... Sistemin arka çıkmadığı kişileri konu alan programlar yapılıyordu... Televizyon programları, yavaş yavaş emin adımlarla Doppler'in sistemlere olan inancını törpüledi. Farkına bile varmadan devleti sevmekten vazgeçti."
Bildiğimiz Dünyanın Sonu, s.107
5 notes
·
View notes
Text
"Çünkü insan hep olduğu yerdedir ve saniyeler tik tak geçer; insan başkası olacaksa çok büyük fedakarlıklar ve değişimler gereklidir."
Bildiğimiz Dünyanın Sonu, s.29
4 notes
·
View notes
Text

"okuduğum ve okumayı bekleyen bütün kitaplar, olmayı umduğum insanı yaratmaya, biçimlendirmeye çalışmaktan bitap düşmüşlerdi."
doğum lekesi gibi bir gülümseme, s:74
arka kapakta barışması zor, idaresi zor, çünkü idraki zor duyguları usulca yokladığı öykü demişler, çok guzel söylemişler. yine en derinimizde adını koyamadığımız duygulara el atmış barış bıçakçı. ve yine neden bu kadar uzaklaştık biz bu incelikteni sorgulattı.
2 notes
·
View notes
Text
"Elias Rukla'da hayranlık uyandıran, Johan Corneliussen'in aynı anda hem felsefe hem de sporla ilgilenmesi değildi, başka öğrenciler de, hatta kendisi bile yapıyordu bunu. Hayranlığının asıl nedeni, Johan Corneliussen'in ilgi alanları arasında duygusal ya da entelektüel bir sıralama yapmamasıydı. Güzel geçmiş bir kayak müsabakasını bir Jean-Luc Godard filmi kadar beğeniyle izliyor, ikisini de aynı ölçüde tutkuyla analiz ediyordu."
Mahcubiyet ve Haysiyet
1 note
·
View note
Text
"Acaba eva aslında başka bir yerde, olmasının mümkün olmadığı bir yerde olmayı mı istiyordu, olmayı istediği o yerde olamayacağı için de olduğu yerde, yani onun yanında olmayı mı seçmişti, acaba suskunluğunun gerçek nedeni bu muydu? Tamam, öyle bile olsa tamam, Eva Linde, tamam, burada kal."
Mahcubiyet ve Haysiyet
3 notes
·
View notes
Text
"Tek başlarına sevimli gençler olan öğrenciler şimdi böyle hep birlikte karşısındaki sıralara konumlanmış durumdayken, ona ve temsil ettiği her şeye karşı yapısallaşmış bir düşmanlık sergiliyorlardı."
Mahcubiyet ve Haysiyet
2 notes
·
View notes
Photo

tully (2018)
filmin bir yerinde theseus’un gemisi metaforu kullanılıyor. bu metafor, arjantin’e aşık olmuş ama almanya’yla evlenmiş, kuracak bir hayali olmadığından hayata kızamayıp kendine çatmak durumunda kalacak kadar bir şeyleri kaybetmiş, 30′lu yaşların gerçekliğini kabul edememiş, gençliği ile arasında 70 fark bulunan marlo hala marlo mudur? şuan marlo ise gençliğindeki o özgür ruh kimdir? sorularını sorduruyor.
spoiler
marlo bu soruların cevabını o farklı bir kişidir diye veriyor ve gençliğinden bir karakter yaratıyor. bu noktada tüm güzellikleri, hamaratlıkları gençliğine vermesi, kendinden bu kadar vaz geçmesi ağlatıyor.
halimden şikayet etsem “rabbim bu monotonluğu aratmasın” diye hatırlatır bir arkadaşım. monotonluğun nimet olduğunu büyük büyük imtihanlara uğramadan anlamayı nasip etsin rabbim.
spoiler
1 note
·
View note
Quote
yok artık. allah'tan bekliyorum. kendimi zaten hayatta olduğum müddetçe öldürdüm; bedenimi de hallediversinler. allah korusun, kendimi atamam artık. yetmiş yedi yaşında intihar eden zweig mi olayım? o işler yirmi-yirmi beş yaşın, bilemedin otuz yaşın işleri. bu rezilliği çek çek, atla, olur şey değil. adama demezler mi "yahu niye atladın ben de tam sana geliyordum." diye.
zamanın farkında, şule gürbüz
3 notes
·
View notes
Photo

duyu kaybı yaşamanın acısını sömürmeden mütevazı bir şekilde ele alan bi film olmuş. bir kayıpla yüzleşmek, kabullenmek, yol almak üzerine. kaybolan sadece duyu olmuyor, beraberinde kurulan dünya da gidiyor.
korona sebebiyle yaşanılan duyu kayıplarıyla empati kurulacak türden değil yani bu kayıp
1 note
·
View note
Photo


take this waltz
“yeni de eskir”
filmde havuz sonrasında duş alan kadınlar arasında biri bunu söyler. anadan üryan genç ve yaşlı kadınlar arasında. gençlerin de bir gün yaşlanacağını, ilişkilerin de bir gün monotonlaşacağını anlarız.
evliliğinde “monotona bağlayan” samimi bir ilişkisi olan kadın başrolümüz o sırada karşılaştığı başka bir adamın yanında daha fazla heyecanlanınca aklı karışır. “hayatta böyle boşluklar bulunur, akıl hastası gibi aklına esenle onu dolduramazsın” diye kafası güzel bir kadından gelen eleştiri ile ben ne yapıyorum’u sorgular başrolümüz. aynı bildik rutin hayat “yeni”yle de bulur kendisini, hem de bu sefer belki daha az samimiyet barındırır.
sonra oturup bu boşluğu ben nasıl doldurmalıyımı tek başına düşünür.
çok orijinal sahneleri var filmin, güzel renkleri de. caner özyurtlu tavsiyesiyle izledim. güzeldi denebilir.
11 notes
·
View notes
Photo
günler geçer bir şekilde ama ne şekilde postudur bu
87 notes
·
View notes