Tumgik
egeantonio · 5 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bir aşk romanında iki karakteriz sevgilim. Sen her şeyden habersiz olan o kız. Ben sorunlu o serseri çocuk. Klişelerle dolu bir romanız, yazarımız biziz çünkü. Bir o kadar klişeyiz bir o kadar kusursuz. 450 sayfadan oluşan bir romanız biz. 127. Sayfada tanışmışız. Geç olmuş kavuşmamız. Hiç basılmadan bir rafa konmuşuz. Toz tutmuş üstümüz. Hiç açılmamış sayfalarımız. Bir birinden habersiz büyümüş iki çocukmuşuz aslında biz. 450 sayfaya sığar sanmışlar hikayemiz. Bir son yazacak olsak son satıra “sonsuza kadar mutlu yaşadılar” demezdik biz. Sonsuza kadar birbirleri için yaşamışlar derdik. Klişelerden oluşan hayatlarımıza bir son gerekse birbirimizi bulmazdık değil mi?
11 notes · View notes
egeantonio · 1 month
Text
Nemli kaldırımlardan geçti, ıslak çimlerden koştu, boş yollarda yürüdü. Bir sessizlik vardı diye düşündü bu şehirde. Ya da ruhundaki sessizlik şehrin sesini kısmıstı. Koklamak istedi tüm şehri ilk kez. Hep geçtiği yolların, çiçeklerin kokusunu içine çekmek istedi son kez belkide. Uzun bir yolun sonunda vardı kendine. Demek böyle oluyormuş diye düşündü içinden. Bunca zaman hep kendiyle konuşmuştu şimdi gerçekten kendiyle konuşmaya hazırlanıyordu. Bir insan kendiyle ilk tanışmasında ne derdi ki? Merhaba ben, selam kendim, eski dostum… evet Arthur böyle derdi sevdiği herkese eski dostum diye hitap ederdi hep.
“Merhaba eski dostum” dedi kendi mezar taşına bakarken.
“Merhaba eski dostum, biraz erken geldim. Seni son kez yalnız yakalamış olmak ne büyük mutluluk” dedi kendine garip bir tebessümle. Elinde tuttuğu bir buket mor menekşeyi koydu baş ucuna.
“Umarım menekşe seviyorsundur” dedi kendi kendine. “ uzun bir yoldan geldim, sevmiyorsanda gidip yenisini alamayacağım kusura bakma” dedi ardından. “Biliyor musun bugün benim hayattaki ilk günüm” dedi ve sonra ekledi. “Şeninde son günün olması çok acı değil mi?” Eski bir dostuna veda eder gibi baktı kendine ve içinde ki büyük coşkuyu bastırmak istemediğini mırıldandı ruhu bedenine…
~ Dünyada son iki saat ~
Ege A.C
31 notes · View notes
egeantonio · 2 months
Text
İlk aşkın büyüsünü hatırla, sonu gelmeyen bekleyişleri dakikalar süren kavuşmaları hatırla. Ruhun henüz aşkı sindirmemişken ki seni hatırla. Bir gece yarısı kimse uyanmasın diye adım seslerini düşürdüğünü hatırla. Odada yaptığın yürüyüşleri hatırla. Gelen mesajları ışık hızında açışını hatırla. Odanda yaptığın yürüyüşler esnasında gelen bildirimin sesiyle ekrana dalışlarını ve kapıya vuruşlarını hatırla. Parmaklarının içinde senin bile bilmediğin kelimelerin ekranında dans edişini hatırla. Yüzündeki garip tebessümün en büyük mutluluk kaynağına dönüşmesini hatırla. Henüz çok gençken ne kadar yaşamak istediğini hatırla. Onu anlatmak isteyişini hatırla. Kendi hikayeni yazmaya başladığını hissedişini hatırla. Onu hatırla. Sakar satırlarını, devrik cümlelerini, tıpkı seninkine benzeyen hislerini hatırla. Bambaşka hikayelerden geldiğinizi hatırla ve aynı hikayeye denk gelişinizi hatırla. Mutluluktanda ağlayabildiğini hatırla. Üzgünkende gülecek gücü bulduğunu hatırla. İçinde taşıdığın şövalyenin ruhunu nasıl koruduğunu hatırla. Bir gece yarısı onunla dinlediğin ilk şarkıyı hatırla. Bir tırtıldan kanatları geleceğe uçmaya hazır bir kelebeğe dönüştüğünü hatırla. Gelecekle ilgili kurduğun ilk hayali hatırla. İlk öpücüğünü hatırla. Titreyen ellerini, zikzak çizen bacaklarını hatırla. Dilinde dans eden kelimleri, boğazında düğüm olan şarkılarını hatırla. Kendi kendine hiç bilmediğin bir şarkının sözlerini mırıldandığın anların varlığını hatırla. Henüz çok gençken ne kadar güçlü olduğunu hatırla. Bir tırtıldan kanatları rengarenk bir kelebeğe dönüşme yolculuğunu hatırla…
72 notes · View notes
egeantonio · 2 months
Text
Zaman geçti, kum saati tersine döndü. 3 kişi girdiğimiz bu odada 6 kişiyle vedalaştık. Dost olarak başladığımız hayatta birer yabancıya dönüştürdü zaman bizi. Şu an bile dün gibi hatırlıyorum nasıl öldüğümüzü. Boş bir odaya kapattılar üçümüzü de ve odanın kapısı açıldığında 6 ceset çıkarttılar o odadan. Şu an bu satırları bir hayalet yazmıyor elbet ama yaşadığımda söylenemez. Ruhu ölmüş birinin bedeni ceset kokmaz ama içinde taşıdığı kokuya kendi bile dayanamaz.
23 notes · View notes
egeantonio · 2 months
Text
Ayak izlerinden tanırdım ben onu, bastığı kaldırımlarda izleri bile belli belirsizdi oysa. Papatya kokardı satırları. Konuşurken şarkı sözleri dökülürdü dudaklarından. Nefes alışları yaz rüzgarına benzerdi. Likörlü bir tatlı gibiydi bakışları beni sarhoş etmeye yeterdi. Penceresi sonsuzluğa açılırdı benim kapılarım kilitliydi oysa. Öyle hayrandım ki ona kilitli kapılar ardında penceremdeki manzaramdı o benim. Onun penceresi sonsuzluğa açılırdı, benim tüm varlığım onunla aydınlanırdı. Şiirler yazmak isterdim ona oysa ona bakmak bile ruhumu titretirdi. Ne kalemim düzgün yazardı ne ruhum yalan söylerdi. Ona bakmak demek, görmek demekti. Gözlerimle değil kalbimle görmek demekti. Öyle bakardı ki bana ruhunu bile görürdüm. Önce gülüşüyle sonra tüm varlığıyla aşık ederdi kendine.
26 notes · View notes
egeantonio · 2 months
Text
İçimizden biri yalan söylüyordu. Ve ne gariptir ki üç kişi olduğumuz bu odada altı şüpheliydik biz. Biz ve ruhumuz aynı anda yargılanıyordu. Bir ses vedalaşın diyordu. Ruhunuzla vedalaşın, burda ruhunuz bile size yalan söylüyor olabilir diyordu.
Saatler geçti, saatteki rakamlar değişti, güneşin konumu değişti, ve aynı anda bizde değişmeye başladık. Her akan dakika ruhumuzdan bir parçayı da alıp götürdü. Biz bu odaya 3 kişi girdik ve biz bu odada 6 kişi hapis kaldık. Zaman geçti ve biz ruhumuzdan bile vazgeçmek zorunda kaldık. Bir zamanlar Sarsılmaz sandığımız dostluğumuz bizden ruhumuzu bile aldı. Biz bu odaya 3 dost olarak arkamızdaki kapıya güvenerek girdik. Ve biz bu odada 6 yabancı olarak hapis kaldık. Zaman geçtikçe bildiklerimiz gitti, bizim sandıklarımıza hiç sahip olmadığımızı öğrendik. Ve sonunda kendimizi bile sorguya çeker bir halde bulduk. Aramızdan biri yalan söylüyordu ve üç kişinin içinde altı şüpheliydik
19 notes · View notes
egeantonio · 3 months
Text
Bayan charms içkisinden bir yudum aldı ve arthuru son kez hayatta gördüğü anı düşündü bahçesinde çiçeklerini sulayan bu adamı bir kez daha göremeyecek olması ne yazdık diye düşündü. Elindeki içki kadehini arthurun mezar taşına doğru kaldırdı “şerefe eski dostum” diye mırıldandı “bu dünya da sahip olduklarının ve yeni hayatında sahip olacaklarına kadeh kaldırıyorum” dedi buruk bir tebessümle…
Ve “şerefe” dedi bayan charmsa. “Yaşayamadıklarım ve yaşayacaklarım için kahdeh kaldırıyorum” dedi Arthur sevinçle
17 notes · View notes
egeantonio · 3 months
Text
Tumblr media
Sonbaharın geldiğini anlaya biliyordu artık, balkon kapısından esen ılık rüzgar yerini soğuk sonbahar rüzgarına bırakmıştı. Burada ne kadar zamandır kaldığını bilmiyordu. Tek bildiği dünden biraz geçtiği bugun için daha erken olduğuydu. Hiç bir yerde bir mevsimi karşılayacak kadar kalmamıştı. Okuduğu kadar biliyordu mevsimlerin gelişini. Hep zaten çoktan gelmiş oluyordu, adım attığı her yere mevsimler. Hayata geç kalmaya mevsimleri kaçırarak başlamıştı o, ruhunun aksine kıyafetleri sadece ikiye ayrılıyordu. Sert rüzgara rağmen paltosunu çantasına sokuşturdu ve bir daha geçmeyeceğini bildiği sokaklardan görüntüsünün bile hafızasına yer edinmeyeceği kadar hızlı yürüdü. Attığı her adımda kendine biraz daha yaklaştığını hissediyordu. Ama bir o kadarda uzaklaştığını. Dün kimdi?, bugün kim?, peki ya yarın kim olacaktı? Mevsimlerin 4 tane olduğuna inanmadığı gibi kendinede inanmıyordu. Mevsimlerin bir cinayetin başlangıcı olduğunu düşünürdü hep. En güzel cinayetler kışta işlenirdi ona göre. Bu sonbahar kaç cinayet işleyecekti kendi içinde diye düşündü. Güneş batıyordu. Bir kez daha kaçırmıştı güneşi diye düşündü içinden. Bunu ilk düşünüşü değildi, son düşünüşüde olmayacağını biliyordu. Bu bir cinayetin başlangıcıydı ve katil, katil çoktan kaçmıştı.
32 notes · View notes
egeantonio · 3 months
Text
Gittiği hiç bir yerde 10 günden fazla kalmazmış o, kök salmasın ruhu diye. Uğradığı her deniz kenarından bir avuç kum doldururmuş boş şişesine. Bu yüzden şişe doluymuş cepleri. Sadece bir sırt çantası varmış kendine yük bildiği. İnsanlar onu “ hey sırt çantalı bayan” diye çağırırmış. Adını bile hatırlamayışı bundan. Bir sürü dil bilirmiş ama en son ne zaman “bunun fiyatı ne kadar” harici bir cümle kurdu hatırlamazmış. Bu yüzden severmiş deniz kenarlarını, basitleştirilmiş cümlelerini heba etmesi gerekmezmiş ona bakarken. Ya da ona karşılık vermesini beklemesi gerekmezmiş denizin. Sahip olduğu çok az şeyi varmış. Bu yüzden kaybetmekten çok korkarmış. Hayatı sırt çantasının içine sığdırmayı başarırmış o. Bir sürü ülke gezmiş, bir sürü şehir görmüş ama hiç bir somut anı saklamamış kendine, bir avuç kumdan başka. Kimliği olmasa belkide ismini bile hatırlamazmış bir zaman sonra. Şehirler aşmış hatta ülkeler aşmış ama bir türlü kendi engellerini aşamamış. Kök salmaktan öyle korkmuş ki bir fidan bile olamamış. Olmak istemezmiş zaten.
64 notes · View notes
egeantonio · 4 months
Text
Tumblr media
Yüzümde ellerini istiyorum. Ruhumda dokunuşlarını, odamda kokunu, dolabımda kıyafetlerini, gözlerimde yüzünü, avuç içlerimde ellerini, ciğerlerimde nefesini hissetmek istiyorum. Bedenimde sana ait izler istiyorum. Bir gece deli gibi seninle dans etmek istiyorum. Gece sol tarafımda senin varlığını hissetmeyi istiyorum. Gece uyanıp seni izlemek istiyorum, sabah ilk seni görmek istiyorum. Hayallerimin bir parçası olmanı değil hayallerimin hayallerin olmasını istiyorum. Geçmişimde bir anı şu anımın sebebi geleceğimin garantisi olmanı istiyorum. Gün doğumu ve gün batımı arasındaki o sürede her saniyemi doldurmanı istiyorum. Seninle zaman geçirmek değil zaman yaratmak istiyorum. Seninle anları değil hayatı paylaşmak istiyorum. Seninle büyümek değil seninle ölmek istiyorum. Seninle evlenmek değil seninle bütünleşmek istiyorum.
86 notes · View notes
egeantonio · 4 months
Text
Dünya kan evreninde,
Düş evreni gölge gibi peşimde
Mutluluğu düşünmek en büyük özgürlük,
Sensizlik, koca bir sessizlik sanki,
Sessiz kaldığımız her saniye büyük bir fırtınanın fragmanı,
Adını bilmediğimiz bir filmin başrolündeyiz,
Ama daha karşılaşmadan yok olup gideceğiz
30 notes · View notes
egeantonio · 4 months
Text
Tumblr media
Daha sekiz yaşındayken ben, korkardım yüksek seslerden
Pencereme konan kelebekle konuşmaya çalışmam o yüzden
Bıkmıştım artık kalabalık şehirlerden
Akıp giderken gözyaşım, çalınmıştı son yazdığım şiirden iki satır kelimem
Kim olduğumu aradığım bir savaşın ortasında,
Sana rastladım bir şarkıda
Biraz yağmurlu, biraz dalgalı
Sanki önemi yoktu hiç bir savaşın
Notalarında sakladığım acılarım.
Daha sekiz yaşındayken ben, korkardım konuşmaya
Bu yüzdendir içimdeki fırtına
Sana hayrandım ben, korkmazdın hiç bir şeyden
Gözyaşım akıp giderken,
Sendeleyerek koştum son caddeden
~2019
27 notes · View notes
egeantonio · 4 months
Text
Tumblr media
Sudan korkan bir balık büyütüyorum içimde. Karaya çıksa nefes alamazdı. Okyanusa atsalar boğulurdu. Gökyüzünde zaten yeri yoktu…
71 notes · View notes
egeantonio · 5 months
Text
Arthur bugün heyecanlıydı, çünkü ilk kez ve sadece bir kez deneyimleyebileveği bir şeyi yaşıyordu. Gür sesiyle davetlilere döndü ve konuştu
“En sevdiğim şarkıyı açın bugün son kez öleceğim ve yarın ilk kez yaşamaya başlayacağım”
Ve cenazesi görebileceği en renkli festivalden bile daha renkliydi. En sevdiği çiçeklerle kaplıydı. Yanında götüremeyecek olması ne yazık diye düşündü. Ama biliyordu, yarın daha renkli ve daha canlı bir şekilde başlayacaktı hayattaki ilk gününe. Bugün Arthur’un bu dünyadaki son günüydü ama kendi hayatındaki ilk günüydü.
Bugün Arthur son kez öldü ve ilk kez yaşamaya başladı.
31 notes · View notes
egeantonio · 5 months
Text
Tanrı saçlarından gülleri yaratmış. Kokusunu bahşetmiş köprücük kemiklerine. Cennetini dudaklarına vermiş. Cehennemi mutsuzluğundan yaratmış. Şefkatini ellerine vermiş. Cesaretini göğüs kafesinin en içine kalbine yerleştirmiş. Sevgisini her yaşına yaymış. Her yaşın ayrı bir durakmış, ben 16. durakta yakalamışım yaşamı. Kaçırdığım tüm duraklar için pişman, varacağım her durak için minnettar bir şekilde.
44 notes · View notes
egeantonio · 5 months
Text
Ait olmak ister bazen insan, bir eve, bir şehre, bir ülkeye, bir insana. Gidecek bir yer arar kendine yaşadığı şehrin bile dört yandan açık kapıları bir gün kapanır. 8 milyon insanın içinde yaşadığı ülkeye tek o fazlalık olur. Bezense ait olmak istemez bir yere bir şehre gün geldiğinde çekip gittiğinde geride evimi bıraktım dememek için. Yaşamı boyunca arar durur aslında ait olduğu yeri fazlalık olmadığı yeri sanki tüm yapbozda eksik olan parça kendiymiş oraya gidince resim tamamlanmış gibi hissettiği yeri. Herkes bir yapboz parçası aslında. Gün gelip birleşmeyi bekleyen büyük bir resimde eksik olan ama kaybolan o parça. Bir anda bulur ait olduğu resmî. Bazen evin içinde, bazen sınırların ötesinde. Ait olmak bu değil mi aslında bazen hep bir yere aitsindir. Bazen hiç bir yere ait değilsindir. Birinin resminde bir parça olmak değil önemli olan. Kendi resminde bir parça olmak. Önemli olan aynı resimlerden oluşmakta değil. Bir yapboz birden fazla manzarayı birleştirebilir. Önemli olan kendi manzaranın doğru olduğu yere bulmak. Zamanı önemli değil. Ait olmak bir zaman dilimi değil. Ait olmak bir sonsuzluk. Sonsuza kadar ait olduğun bir yerde olabilir bir gezgin gibi sonsuz bir yolculuğunda olabilir. Bazen bir insanın kalbidir manzaran. Bazen bir evin kaybolan penceresi. Önemli olan görsel değil birleştirdiğin parçaların senin için anlamıdır.
77 notes · View notes
egeantonio · 6 months
Text
Tumblr media
Başkasının kurduğu bir düzenin içine doğuyoruz. Kimi zaman istenmediğimiz bir düzenin. Sanki doğmayı biz seçiyormuşuz gibi yıllarca yargılanıyoruz. Doğumumuza sebep olan insanların her gün bizi öldürüşüne şahit oluyoruz. Çocukluğumuzu bile yaşayamadan büyümek zorunda bırakılıyoruz. Doğduğumuz günden büyüdüğümüz ana kadar bir mahkemede yargılanıyoruz. Sonsuz bir döngünün içinde sonsuza kadar yok olmamız bekleniyor. Seçimlerimiz bile olmayan bir dünyada yaşadıklarımızdan yargılanmak ne kadar da adaletsiz değil mi? Bize hiç bir zaman seçme hakkı verilmemişken yaşamaya zorladıkları hayatı bile her gün bir hakim gibi yargılayan insanlar varken ne kadar büyüyebiliriz. Büyüsek bile ne kadar yaşayabiliriz. Öyle bir an geliyor ki bu dünyada varlığımızı bile sorun sanıyoruz. Dünyada kaç milyar insan varken tek kendimiz fazlalıkmış gibi hissediyoruz. Daha kolay sanmıştık oysaki bu çağda sevmek sevilmek, saygı duymak saygı duyulmak. Biz sadece biz varız dediğimiz sürece varız oysa. Bir insanın gözünde ne olduğumuzun bir önemi yok aslında bakarsanız ne olacağımızında bir önemi yok. Biz varolduğumuzu biliyoruz bazıları için bu bir sorun olsa bile biz varolmaya başladığımız andan bellidir varolmaya devam ediyoruz.
31 notes · View notes