Her bir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları "Bismillâh" der, sert olan taş ve toprağı deler, geçer. "Allah nâmına, Rahmân nâmına" der; her şey ona musahhar olur.
Evet, havada dalların intişârı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i sühûletle intişâr etmesi ve yer altında yemiş vermesi; hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması, tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor.
Rivayet-i hadiste vardır ki, her sabah bir melâike çağırıyor:
لِدُوا لِلْمَوْتِ وَابْنُوا لِلْخَرَابِ Yani, "Ölmek için tevellüd edip dünyaya gelirsiniz; harap olmak için binalar yapıyorsunuz" diyor. İşte bu hakikati kulağımla değil, gözümle işitiyordum.
Evet, evet.. neam, neam.. sivrisinek tantanasını kesse, bal arısı demdemesini bozsa; sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikın esrarını ihtizaza veren musika-i İlahiye hiç durmuyor. Mütemadiyen güm güm eder.
Padişahların padişahı olan Sultan-ı Ezelî, Kur'an denilen musika-i İlahiyesi ile umum âlemi doldurarak kubbe-i âsumanda şiddetli ses getirmekle, sadef-i kehf-misal olan ülema ve meşayih ve hutebanın dimağ, kalb ve femlerine vurarak, aks-i sadâsı onların lisanlarından çıkıp seyr ü seyelan ederek, çeşit çeşit sadâlarla dünyayı güm güm ile ihtizaza getiren o sadânın tecessüm ve intibaıyla; umum kütüb-ü İslâmiyeyi bir tanbur ve kanunun bir teli ve bir şeridi hükmüne getiren ve her bir tel, bir nev'iyle onu ilân eden o sadâ-yı semavî ve ruhanîyi kalbin kulağıyla işitmeyen veya dinlemeyen; acaba o sadâya nisbeten sivrisinek gibi bir emîrin demdemelerini ve karasinekler gibi bir hükûmetin adamlarının vızvızlarını işitecek midir?
Evet, ebedî bir dâr-ı saadeti kazandıran iman nimetini veren, elbette ve her hâlde, o dâr-ı saadeti halk eden ve imanı ona anahtar yapan bir zat-ı zülcelâl’in nimeti olabilir. Başkası bu derece büyük bir nimetin mün’imi olarak ma’budiyetin en büyük penceresini kapayıp, en ehemmiyetli vesilesini kapamaz ve çalamaz.
O mübarek eserlerinizi mütalâa eden eşhas, insan iseler ve insaniyetle alâkaları varsa iman eder. İnanmadıkları takdirde, ya insaniyetten istifa etmeli veyahut "İnsan değiliz" demeli. Bu eserler başlı başına, ayrı ayrı birer fâtihtir. İnşaallah, her cihetle feth ederek fâtih olacaktır.
Ümmî, fakat allâmelerin işini gören ve esrâr-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan, âhiret kardeşim Âdilcevazlı Bekir Ağanın Sözler hakkındaki ihtisâsâtıdır.