Tumgik
felsefidusunceler · 1 month
Text
Her insanın kendi ideolojisi vardır. Bu ideoloji bizim olayları değerlendirmedeki bakış açımızı belirler. Bazı olayların iyi veya kötü olduğunu ideolojimize uygunluğuna göre değerlendiririz. Ama...
İki insanın ideolojisi tamamen birbiri ile aynı değildir. Arada mutlaka bazı küçük görünen ama yeri geldiğinde ciddi olan farklar vardır. Biz kendi ideolojimizi tanımlarken, bu küçük farkları görmezden gelip, en çok önem verdiğimiz konulara uyan kitabi ideoloji ile tanımlarız. Burada "Kitabi İdeoloji" dediğim, bir ideolojinin kitaplarda yazan tanım ve özellikleridir.
Kendi ideolojimiz ile kitabi ideoloji arasındaki farklar ciddiye bindiğinde ve bu farklar ile ilgili bir grup oluştuğunda ise ortaya yine kitabi melez bir ideoloji çıkar. Mesela liberalizmden çıkan neo liberalizm, sosyal liberalizm, liberteryenizm gibi...
Bu noktada iki önemli husus var.
1 - İnsanların kendi ideolojleri zamanla değişir. Zaten kendini geliştirme çabasının amacı da budur. Kendini değiştirmek. Bu yüzden bir insan, zamanla kendini farklı bir kitabi ideoloji ile tanımlayabilir.
2 - Kendimizi tanımladığımız kitabi ideolojiye saplanıp kalmak ve kendi ideolojimizdeki farkları kitabi ideolojiye uydurmaya çalışmak, yanlıştır. Çünkü gelişim imkanımız ortadan kalkar ve gerileriz. Bunun da nedeni kitabi ideolojilerin zamanla eskimesi ve çağın gerçeklerinden kopması veya yetersiz kalmasıdır.
0 notes
felsefidusunceler · 1 month
Text
0 notes
felsefidusunceler · 1 month
Text
Felsefe kesinlik içermez. Bilim ise aksi ispatlanana kadar kesinlik içerir. Peki bilimsel bir açıklamanın aksi nasıl ispatlanır ? Onun kesinliğinden şüphe duyulmasıyla. Bu şüphe de yine felsefeden kaynaklanır.
Yani bir felsefeci, eğer bazı aklına yatmayan şeyler varsa, bilimsel konuları kesinmiş gibi anlatmaz.
Mesela Big Bang teorisini ortaya koyan bilim insanları, patlamadan önce ne olduğu, patlamanın nasıl olduğu gibi konularda kesin bir şeyler söyleyemez. Bu durumda bir felsefeci de anlatıldığı gibi bir patlama olup olmadığı konusunda kesin konuşamaz.
0 notes
felsefidusunceler · 1 month
Text
İngiltere'de yeni bir yasa çıkmış. Bu yasaya göre 1 Ocak 2009'dan sonra doğmuş olanlar, ömür boyu sigara satın alamayacak. Evet bu kişiler 50 yaşına gelse de kendilerine sigara alamayacaklar.
Bunu bazıları bu yasayı insan hakkı ihlali olarak görebilir.
Ben kendi ideolojim Korumacılık açısından değerlendireceğim.
Bir devlet vatandaşlarının sağlığını da korumalıdır. Bir insanın hastalanması durumunda devlet hastanesinde ücretsiz bakılması, o insanın başkalarının vergileri ile tedavi olması anlamına gelir.
Bu durumda devlet, insanların sağlığına olumsuz etki eden şeyleri engellemeye çalışabilir. Elbette devletin insanların hastalanmasını sağlayabilecek her şeyi engellemesi mümkün değil. Mesela sigarayı tamamen yasaklamak, sigara tiryakilerini zor duruma sokacak bir hareket olur.
Ama henüz sigaraya başlamamamış gençlerin sigara almasını engellemek, bence en az sıkıntı yaratacak bir uygulamadır.
3 notes · View notes
felsefidusunceler · 2 years
Text
İş
Çalışan bir insan için iş, işyerine varınca başlamaz. Ertesi gün işe gideceği için erken yattığında başlar. Yani çalışanların çalışmak için yaptıkları fedakarlık mesai saatlerinden ibaret değildir.
Diğer yandan çalışan, işverene çoğunlukla mesai saatleri içinde fayda sağlar. Ve işveren de mesai saatleri için ödeme yapar. İşte bu noktada bir uyumsuzluk vardır. Çalışanın mesai saatleri için elde ettiği ücret, mesai saatleri dışındaki fedakarlığını da telafi etmelidir. 
Ancak çalışanın böyle bir ücret alabilmesi için, mesai saatleri içinde çok ciddi bir katma değer yaratması gereklidir. Bu değerin yaratılmasında hem işverenin doğru planlamasının, hem de çalışanın yeteneklerinin payı vardır. Eğer çalışanın yetenekleri ve işverenin planlaması, iyi bir katma değer yaratamıyor ve bu çalışanın elde ettiği gelirin düşük olmasına yol açıyorsa, çalışanın mesai dışı fedakarlığını azaltması gerekir. Evine yakın bir iş, çalışana bu fedakarlığı azaltmak için ciddi fayda sağlar.
Şu da var. Çalışan işverene çok ciddi bir katma değer yarattığı halde işveren yeterli maaş vermiyor veya veremiyorsa, işte çalışanların devlet tarafından korunması gereken nokta budur.
0 notes
felsefidusunceler · 2 years
Text
Ahlak ve Toplum
Dünyada Ahlaksız bir toplum yoktur. Çünkü ahlak kuralları bir toplumu bir araya getiren harç işlevi görür.
Ancak bir toplumun ahlakı, bir başka toplumun, hatta başka toplumların tümünün bireylerine uymayabilir.
0 notes
felsefidusunceler · 2 years
Text
Çalışanların Katma Değeri
Çalışan bir insan için iş, işyerine varınca başlamaz. Ertesi gün işe gideceği için erken yattığında başlar. Yani çalışanların çalışmak için yaptıkları fedakarlık mesai saatlerinden ibaret değildir.
Diğer yandan çalışan, işverene çoğunlukla mesai saatleri içinde fayda sağlar. Ve işveren de mesai saatleri için ödeme yapar. İşte bu noktada bir uyumsuzluk vardır. 
Çalışanın mesai saatleri için elde ettiği ücret, mesai saatleri dışındaki fedakarlığını da telafi etmelidir. Ancak çalışanın böyle bir ücret alabilmesi için, mesai saatleri içinde çok ciddi bir katma değer yaratması gereklidir.  Bu değerin yaratılmasında hem işverenin doğru planlamasının, hem de çalışanın yeteneklerinin payı vardır. 
Eğer çalışanın yetenekleri ve işverenin planlaması, iyi bir katma değer yaratamıyor ve bu çalışanın elde ettiği gelirin düşük olmasına yol açıyorsa, çalışanın mesai dışı fedakarlığını azaltması gerekir.
Evine yakın bir iş, çalışana bu fedakarlığı azaltmak için ciddi fayda sağlar.
Şu da var. Çalışan işverene çok ciddi bir katma değer yarattığı halde işveren yeterli maaş vermiyor veya veremiyorsa, işte çalışanların devlet tarafından korunması gereken nokta budur.
0 notes
felsefidusunceler · 2 years
Text
İnsan taşınırken, zamanında değer verip biriktirdiği veya sakladığı bir çok şeyin, aslında çöp olduğunu farkediyor.
0 notes
felsefidusunceler · 2 years
Text
Bir insan başka bir insanın yerini aldığında iki insanın kıyaslanması gayet normaldir.
Yeni koca, eski koca ile kıyaslanır.
Yeni bakan, eski bakan ile kıyaslanır.
Yeni çalışan, eski çalışan ile kıyaslanır.
Televizyon dizisinde bir rolü oynayan değiştiğinde, aynı rolü oynayan iki oyuncu kıyaslanır.
....
Eğer eski insan, bir takım yetersizlik veya kötü özelliklerinden dolayı değiştirildiyse, kıyaslama bu özellikler üzerinden yapılır. Çünkü yapılan değişikliğin sorunu çözüp, çözmediğini görmek için gereklidir bu.
Mesela bir satıcı, yeterli satış yapamadığı için işten çıkarıldıysa, yerine alınan satışçının ondan daha fazla satış yapması beklenir. Buradaki kıyaslama ölçütü satış miktarıdır.
Mesela bir sanatçının konseri, sanatçının ahlaksız olduğu gerekçesiyle iptal edildiyse, yerine konser verecek olan sanatçının daha ahlaklı biri olması gereklidir. Çünkü buradaki kıyas ölçütü Ahlaktır.
Ancak Ahlak göreceli ve tartışmalı bir şey olduğu için iki insanın hangisinin daha ahlaklı olduğunu tespit etmek kolay değildir. Bu yüzden bunu gerekçe gösterenlerin de ahlakı tartışılabilir.
0 notes
felsefidusunceler · 2 years
Link
0 notes
felsefidusunceler · 2 years
Text
Üzülme İnsansın
Bazı olayları anlayamazsın.
Bazı insanları sevemezsin.
Bazı insanlara kendini sevdiremezsin.
Bazı insanlara derdini anlatamazsın.
Bazı şeyleri yapamazsın.
Elinde olmayan şeyleri değiştiremezsin.
Ne kadar okursan oku, her şeyi bilemezsin.
Bunların farkında olursan, kendini gereksiz yere zorlamaz ve üzülmezsin.
1 note · View note
felsefidusunceler · 2 years
Text
Kaptan
Bir söz var "İyi kaptan fırtınada belli olur." Yani gemiyi güzel havada kullanmak kolaydır. Zor olan fırtınadan sağ salim kurtarmaktır.
Peki iyi bir kaptanın hava şartlarından anlaması gerekmez mi ?
Kaptan gemiyi fırtınaya sokmuyorsa, fırtına çıkacağını bilip, uygun limana giriyorsa, o kötü bir kaptan mıdır ?
Veya gemiyi fırtınadan fırtınaya sokup, bir şekilde kurtarmayı başaran, ama fena halde yıpratan, iyi bir kaptan mıdır ?
0 notes
felsefidusunceler · 2 years
Text
Felsefe ve Yargı
Felsefe yaparken, kişi ve olaylardan hareketle olgulara ulaşılmaya çalışılır. Yani Tümevarım kullanılır. 
Felsefeden faydalanırken, olgulardan hareketle kişi ve olaylar değerlendirilir. Yani Tümdengelim kullanılır. Yani yargıya varılır.
Felsefe insanın günlük olaylar karşısındaki tavrını etkileyemiyorsa, faydasızdır. Oysa felsefenin faydalı ve felsefe ile ilgilenen insanların daha geniş baktığı söyleniyor. 
Demek ki, felsefe sadece olayları sorgulamakla kalmaz, yargı da dağıtır.
0 notes
felsefidusunceler · 2 years
Text
Kötü Adam
Bir insan düşünün, sürekli A'ya B'nin ona yaptığı kötülükleri anlatıp duruyor. 
B'ye ise A'nın ona yaptığı kötülükleri anlatıyor.
A, B'nin kötü bir insan olduğunu düşünüyor ve ona bu bilgiye göre davranıyor. B ise A'nın kötü bir insan olduğunu düşünüyor ve ona bu bilgiye göre davranıyor.
Oysa asıl kötü adam belli...
0 notes
felsefidusunceler · 3 years
Text
Matematiğin Doğruluğu
Matematik, ancak güncel hayat ile doğru şekilde bağlandığında, doğru sonuçlar verir. Matematiği güncel hayata doğru bağlayabilmek için dilin iyi biliniyor olması gerekir. 
Mesela... "Bir kasedeki 30 fıstığın 9'u hariç hepsini yerseniz kasede kaç fıstık kalır?" sorusunun önce doğru anlaşılması gerekir. "Hariç" kelimesinin anlamı bilinmeli. Sonra bir mantık kurulmalı. Fıstıklar yendiğinde ne olur ? Bizden istenen ne ? 
Ondan sonra işlem yapılmalı ki, zaten mantık doğru kurulduğunda bu soruda bir matematik işlemi yapmaya gerek olmadığı görülür.
Kalkıp 30 - 9 = 21 dersek. Doğru bir matematik işlemi yapmış oluruz.  Ama sorunun cevabı yanlış olur.
2 notes · View notes
felsefidusunceler · 3 years
Text
Eğitimli Cehalet
Okul çeşitli konularda standart bilgilerin verildiği bir mekandır. Öğrenciler ise o bilgileri öğrendiklerini sınavlarla ispatlamak yükümlülüğündedir. Peki okulda verilen bilgileri öğrenmiş olmak veya sınavları bir şekilde geçmiş olmak, insanları her konuda cahil olmaktan kurtarır mı ? Bazı konularda kurtarır, bazı konularda kurtarmaz. Bilgi, kişinin kendine fayda sağlayacak kararlar alabilmesi için gereklidir.Ama okullarda, hayatta karşılaştığımız her durumun bilgisi öğretilmez. Tam tersi, hayatta karşılaştığımız durumların çoğu yeni bilgiler içerir. O halde bir okul bitirmiş olmak, hayatta faydalı kararlar alabilmek için yetmez. Önemli olan, insanın yeni bilgileri edinebilmesi ve doğru bir şekilde kullanabilmesidir. Maalesef günümüzde okul eğitimini yeterli sanan büyük bir kitle var. Çünkü okul eğitiminin süresi uzadıkça uzuyor. Artık tek üniversite bitirmiş olmak bile yetmiyor. İnsanlar 2 - 3 üniversite  bitiriyor (Ben de 3 üniversite okudum.)İşte bu durum insanda yalancı bir özgüvene sebep oluyor. "Ben 3 üniversite okudum. Her şeyden anlarım." Hayır öyle bir şey yok. Üniversitelerde ağırlıklı olarak mesleki dersler vardır. Bir işletme mezunu, su tesisatından hiçbir şey anlamayabilir. Bir gastronomi mezunu, siyasi olayları doğru okuyamayabilir. Yalancı özgüvene sahip bir insanın, eğitimli bir cahil olduğunu söyleyebiliriz. Günümüzde bunlar gittikçe artıyor...
0 notes
felsefidusunceler · 3 years
Text
İş dünyası için istikrar demek, muhatap olunan kişi ile yıllardır tanışılıyor ve ona güveniliyor olması demektir. Bu iki özellikten bir tanesi olmazsa, istikrar falan olmaz.
Bir insana bir konuda güvenebilmek için ise, öncelikle o kişinin o konuda yetkili olması gerekir. Yoksa kararları başka biri verirken, sadece sorumlu görünen kişiye güvenilmez.
Güven için ikinci önemli unsur, kişinin söylem ve eylemlerinin uyumlu ve istikrarlı olmasıdır.  Bir söylediği şeyin, kısa süre sonra tersini söyleyen veya yapan kişiye güvenilmez.
Güven için üçüncü unsur ise, kişinin söylem ve eylemlerinin mantıklı olması ve bu mantığın işe olumlu yansıyacağının düşünülmesidir. İş dünyasının saçma veya zararlı olduğunu düşündüğü bir söylemde veya eylemde ısrarlı olmak, güven vermez.
Peki iş dünyası istikrarsız bir durumda ne yapar ? O kişi, kurum ya da ülkeyle iş yapmaz. Varsa yatırımlarını elden çıkarır veya tasfiye eder. Bir şirket ile iş yapılmaması en fazla şirketin batmasına sebep olur. Ama bir ülke ile iş yapılmamasının sonu hiç iyi olmaz.
1 note · View note