Text
Google Analytics nedir? Ne işe yarar?
Bir websitesi kurduğunuz zaman o sitenin ziyaretçilerle olan etkileşiminden haberdar olmanız gerekmektedir. Aynı zamanda sitenizin elde ettiği istatistiksel verilerinden haberdar olmanız gerekmektedir. Sitenizi ziyaret eden kullanıcı sayısının kaç tanesinin yeni olduğu, kaç tanesinin daha önceki zamanlarda sitenizi ziyaret ettiğini öğrenmek, her site sahibinin arzuladığı şeydir. İşte Google Analytics hizmetinin sağladığı şey tamda budur. Sitenizin oldukça geniş bir şekilde istatistiğini tutan ücretsiz bir Google hizmetidir.
Google Analytics neler yapabilir?
Google Analytics ile sitenize dair neredeyse tüm istatistiksel verilere ulaşabilirsiniz. Her geçen gün gelişmeye devam eden bu hizmet sayesinde sitenizle ilgili tahmin edemeyeceğiniz kadar geniş verilere ulaşabilirsiniz. Seo çalışmalarını öğrendikten sonra Analytics'in nasıl kullanıldığını öğrenirseniz hiç kimseye ihtiyaç duymadan çok daha geniş, kapsamlı bir seo çalışması yapabilir, sitenizde muazzam iyileştirmeler yaparak Google'da gerçek anlamda muhteşem bir başarıya imza atabilirsiniz.
Google Analytics ile Yapabilecekleriniz
Sitenizi ziyaret edenleri gerçek zamanlı olarak görüntülemenizi sağlar. Kimin hangi şehirden anlık olarak sitenizin hangi sayfasını ziyaret ettiğini görüntüleyebilirsiniz.
Sitenize gelen günlük, haftalık, aylık, üç aylık kullanıcı sayısını sayar. Bunların kaç tanesinin sitenize ilk defa giriş yaptığını, kaç tanesinin daha önce sitenizi ziyaret ettiğini belirtir.
Kullanıcıların açtığı oturum sayısını gösterir ve aynı zamanda kullanıcı sayısı başına kaç tane oturumun açıldığını belirtir.
Sayfa görüntülenme sayısını gösterir ve sayfa başına açılan oturum sayısını gösterir. Sayfaların hangi zaman diliminde kaç kere görüntülendiğini gösterir.
Sitenize gelen ziyaretçilerin hangi ülkeden ziyaret ettiği bilgisini sizlere sunar. Hatta kendi ülkenizden gelen ziyaretçilerin hangi şehirlerden sitenizi ziyaret ettiğini bile gösterir.
Sitenize gelen ancak gerçek anlamda ziyaret etmeden hemen çıkış yapan kullanıcıların oranını sizlere gösterir. Bunu hemen çıkış oranıyla ifade eder.
Ziyaretçilerin hangi işletim sistemiyle sitenizi ziyaret ettiğini, hangi tarayıcıyla hatta hangi mobil cihazla ziyaret ettiğini sizlere gösterir. Öyle ki, ziyaretçinin sitenize giriş yaptığında elindeki cihazın çözünürlük bilgisini bile size sunar.
Sitenizi ziyaret edenlerin yaş aralığını sizlere sunar. Yüzdelik olarak ziyaretçilerin cinsiyet bilgilerini size sunar.
Ziyaretçilerin sitenize girmeden önce ne aradıklarını ve ne ararken sizin sitenize eriştiklerini size gösterir. Örneğin bir ziyaretçi alışveriş sitelerini dolaşırken sizin sitenizle karşılaşırsa Google Analytics bunu size söyler. Böylece ziyaretçinin neyi ararken sitenizi ziyaret ettiğini anlarsınız.
Sitenizin hangi dillerle aratıldığı verisine erişirsiniz. Türkçe, İngilizce, Arapça gibi...
Oturum sayısına göre ziyaretçinin sitenizde geçirdiği süreyi öğrenirsiniz. Mesela gün içerisinde sitenizde 1000 oturumun açıldığını varsayalım. Bu oturumların kaç tanesinin 0 ile 10 saniye arasında olduğunu görüntüleyebilirsiniz. Benzer şekilde kaç tanesinin 11 ile 30 saniye arasında olduğunu ya da 600 saniye ile 1800 saniye arasında olduğunu görebilirsiniz. Bu bilgiye günlük, haftalık ya da aylık olacak şekilde dilediğiniz gibi erişebilirsiniz.
Ziyaretçilerin sitenize hangi platformlardan eriştiğini öğrenebilirsiniz. Örneğin Google arama motorundan elde edilen ziyaretçi sayısı, sosyal medyadan gelen ziyaretçi sayısını öğrenebilirsiniz. Ya da hangi siteden sizin sitenize giriş yaptığını görebilirsiniz.
Sitenizin hangi tarayıcı programında ne kadar sürede açıldığını öğrenebilir, sitenizin hız konusundaki istatistiklerine buradan ulaşabilirsiniz.
Google Adsense ya da Search Console ait verilerin bir kısmını özet bir akış halinde Google Analytics içerisinde görüntüleyebilirsiniz.
Google arama motorunun sitenizi hangi kategori altında değerlendirdiğini görebilirsiniz.
Bu bilgilerle ne yapabilirim? Google Analytics avantajları nelerdir?
Sitenizin Google arama motorundaki varlığını iyileştirmeye dair neredeyse her şeyi yapabilirsiniz. Mesela sitenize gelen ziyaretçilerin hemen çıkış yaptığı sayfaları tespit edebilirsiniz. Bu sayfanın içeriğini tekrar düzenleyerek ziyaretçinin bu sayfada daha uzun süre vakit geçirmesini sağlayabilirsiniz. Böylece sitenizin hemen çıkma oranını düşürebilirsiniz.
Sitenize ziyaret eden kullanıcıların nereden geldiğini (örneğin Google ya da Twitter) göz önünde bulundurarak sosyal medya çalışmaları, kampanyalar, seo çalışmaları ya da iyileştirmeler yaparak sitenizin daha fazla kişi tarafından ziyaret edilmesini sağlayabilirsiniz.
Sitenizin hangi cihazlarla ve tarayıcılarla çalıştığı verisine dayanarak çeşitli sonuçlar elde edebilir ve bunlarla iyileştirmeler yapabilirsiniz. Örneğin birçok kişi Google Chrome tarayıcısını kullanır. Sitenizi Google Chrome tarayıcısıyla ziyaret eden kullanıcıların hemen çıkma oranı yüksekse bu durumun Google Analytics ile görebilir ve bu kötü kullanıcı deneyimini düzeltebilirsiniz.
Tüm bunların dışında Google Analytics ile elde edilen oturum sayısı, hemen çıkma oranı ve oturum süresi gibi verilerle yeni stratejiler oluşturulup, bu stratejiler doğrultusunda kapsamlı çalışmalar yaparak siteniz için çok büyük iyileştirmeler gerçekleştirebilirsiniz.
Fiyuva'nın da Google Analytics kullandığını biliyor muydunuz? Websiteniz için en etkili analiz yöntemlerini ve çok daha fazlasını keşfetmek istiyorsanız, blog sayfamıza göz atmayı unutmayın!
#Fiyuva, #Eğitim
0 notes
Text
Üretim Koşullarının Şekillenmesi, Çalışanları Nasıl Etkilemiştir?
Perakende firmaları, büyük markaların iş koşullarını belirlediği dünyamızda işçi hakları ve korunması ikinci planda kalmaktadır. Walmart örneğinde olduğu gibi tekstil işlerini yaptırdığı Bangladeş’li işçilerin durumları gerçekten içler acısıdır. Walmart, Bangladeş’in en büyük yangını olarak tarihe geçen Tazreen fabrika yangını sırasında ortaya çıkan ilişkisini bile inkâr ederek hiçbir şekilde sorumluluk almamış ve tedarikçisi üzerinden gerçekleştirdiği siparişin parasını bile ödememiş, Bangladeşli fabrikayı iflasın eşiğine getirmiştir. Tedarikçi firması ile yüzlerce insanın öldüğü tekstil fabrikası yangını sonrası ipleri koparan Walmart, bu şekilde işin içinden sıyrılmayı uygun bulmuştur.
Enformel Çalışma
Enformel çalışma devlet denetimsiz, sosyal güvenlik kavramının geçersiz olduğu vergilendirilmemiş üretim alanlarıdır. Formel sektörde varlığını sürdüren çalışanlar, üreticiler kayıt altına alınmamış yani vergilendirilmemiş çalışanlardan oluşur. Bangladeş’te 12 yaş çocuk işçiler başta olmak üzere tüm işçilerin sigorta başta olmak üzere sağlıksız koşullar da çalışması tüm dünyadaki büyük perakende firmalarının iştahını kabartmaktadır.
Enformel Çalışma Koşulları
İşveren ve çalışan açısından biçimsel olmayan çalışma koşullarının cazibeleri de bulunmaktadır. Küresel üretim zincirlerinin büyük bir kısmı aslında taşeronun taşeronu olarak hizmet vermektedir. Küresel üretim zincirleri, tedarikçiler, acentalar ve taşeronlar arasında gelişen kayıt altına alınması zorunlu olan zincirlerdir. Ancak günümüzde bu zincirin halkaları doğru şekilde denetlenememektedir.
Kayıt Dışı Çalışma/Kayıt dışılık
Tüm ülkelerin özellikle 3. Dünya ülkelerinin ortak sorunlarından biridir. Özellikle fason üretim yapan tekstil sektöründe perakendeciler ve büyük markalar, maliyet düşürmek ve zamanında üretim teslimi adına kayıt dışılığa göz yummaktadır. Onlar için öncelik üretimin zamanında teslim alınmasıdır. Küresel tedarik zinciri denetimi yapılsa da, kayıt dışı çalışma, çocuk işçi çalıştırılmasının önüne geçilememektedir.
Özellikle iş kazası gibi sorunlar da perakendeciler üretici firmaların yaşadıkları sıkıntıları göz ardı ederek hayatlarına devam etmektedir. Bu da başka bir firmanın tercih edilmesine ve üretici firmanın iflasına kadar gitmektedir. Doğru çalışma sistemi ve çalışma koşullarının düzelmesi için ucuz işçilikten vazgeçilmesi gerekmektedir. Ucuz işçilik ve çocuk işçi çalıştırma gibi durumlar işleri almayı sağlasa da iş kazası, sel, deprem, yangın gibi felaketlerin olağanüstü durumlarda taşeron üreticiyi yalnız başına bırakmaktadır. Birinci yüklenici sorumlulukları vardır ancak genellikle hukuki olarak bir çıkış noktası bulunarak bu anlamda fason üretimcinin sorumluluğuna bırakılmaktadır.
#Fiyuva, #İş Dünyası
0 notes
Text
Ürün Tasarımı ve Rengi Nasıl Bir Etki Yaratır?
Pazar araştırması “Marketing Research” olarak da duyacağınız yeni nesil Pazar rekabetini doğurdu diyebiliriz. Pazar araştırması okullarda başlı başına ders olabildiği gibi, kişisel gelişim kurslarında da tercih edilen kişisel gelişim kurs ve konularından biri olma noktasına gelmiştir. Ürünün satılacağı Pazar alanından tutun, hacmine şekline göre pazara sunulması adım adım pazara çıkacak kişilere eğitim olarak verilmektedir.
Bir ürünün paketinin veya kendisinin rengi, başlı başına satış senaryosunu değiştiren etken olarak bilinmektedir. Reklamcılık alanında çalışan herkes ürünün renk seçimi ile ilgili bilgiye haiz şekilde yoluna devam etmektedir. Renkler aslında kişilerin psikolojisine doğrudan hücum ettiğinden, satın alma psikolojisinden, rahatlama isteğine kadar pek çok geniş alanı kapsayan seçim gerekliliğidir. Renk yönetimi hakkında bilgi sahibi olmak ve bunların müşterileri nasıl daha etkili bir şekilde etkileyeceğini bilmek sizi bir adım öne taşıyacaktır.
Pazara Çıkaracağınız Üründe Renk Seçiminin Etkileri
Renk seçimi insanların psikolojisini doğrudan etkiler. Psikiyatristlerden o gün giydiğiniz kırmızı giysinin ruhunuzu canlandıracağını, mavinin huzur getireceğini ve psikolojinizi etkileyen daha birçok faktörü duyacaksınız. Renklerin satın alma gücü ve tercihler üzerindeki etkisi bu psikolojik altyapıyla doğru orantılı olarak ilerler.
Piyasaya süreceğiniz ürünün rengi bile markayı zihinlerde kalıcı hale getirmek için güçlü bir etkendir. Kırmızı ambalaj seçmiş bir marka isminden önce rengiyle ön plana çıkacak ve kişinin zihnine daha çabuk kazınacaktır. Marka renkle bütünleşerek pazarda daha kalıcı hale gelebilir. Cinsiyetçiliğin yanlış olduğunu ve her rengin, her tasarımın kişinin tercihine ait olduğunu söylesek de pembe pantolon veya tişörtlerin erkek müşterilere ulaşması kolay değildir. Televizyon seçerken siyah olmasına veya mobilya tasarımınıza uygun olmasına dikkat edersiniz. Pembe veya sarı televizyonlar müşterilerin dikkatini çekmeyecek ve pazar payı kazanma şansınız hızla azalacaktır.
Hangi Renk Neyi Çağrıştırıyor?
Ürününüzü hangi pazara, kime ve hangi şartlarda tanıtacağınız ve satacağınız gibi faktörler doğrudan başarınızı etkiler. Renk seçerken örneğin kırmızı rengi tercih ediyorsanız bu karşı tarafta cesaret ve heyecan duyguları uyandıracaktır. İçecek markalarının veya sizi heyecanlandıracak ürünlerin bu rengi kullandığına dikkat edin. Doğal bir ürünü satışa sunuyorsanız seçmeniz gereken ilk renk yeşil olmalıdır. Yeşil, insanlara en büyük doğallık hissini verecektir. Maviyi seçen biri güç ve özgüven aşılamak isteyecektir. Maviden denizin güç ve sınırsızlık hissini alabilirsiniz. Mor renk psikolojik olarak insana asalet duygusu verir. Asalet arayan herkes mor rengi tercih ederek akılda kalıcı olmayı planlar.
Şimdi "Hangi markanın hangi renk olduğunu hatırlayayım" diye düşündüğünüzün farkındayız. Pazar etkili markaların akılda nasıl kalabileceği ve bunu başarmak için hangi rengi seçtikleri konusunda düşünme gücünüzle yol haritanızı çizmeye başlayabilirsiniz. Yola çıkmadan önce kriterleri belirlemek, adınızı pazarda daha fazla duyurmak ve kalıcı olmak için atacağınız ilk adım olacaktır.
#Fiyuva, #İş Dünyası
0 notes
Text
CV (Özgeçmiş) Nasıl Hazırlanır?
Günümüzde internet veya yüz yüze olan iş başvurularında işveren kişinin özgeçmişini, yetenek ve becerilerini, ilgili olanı alanı, iş tecrübeleri gibi birçok kişisel bilgiyi öğrenmek istemektedir. Özgeçmişin amacı işverenin bizi daha iyi anlayıp tanıyabilmesini ve zihninde tasarlayabilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle büyük bir özenle hazırlanması gerekmektedir. Mezun olduktan sonra hazırlamak yerine özgeçmiş mezun olmadan önce hazırlanarak başvuru yapılabilir hale getirilmelidir.
Özgeçmiş hazırlarken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Birey özgeçmişini hazırlarken öncelikli olarak 1 sayfadan az, 2 sayfadan fazla olmamasına dikkat etmelidir. Yazım ve imla kuralları ön planda olmalıdır. Times New Roman veya Arial yazı stili ile 12 punto büyüklüğünde net yazılar yazılmalıdır. İşverenin ve başvuran kişinin istediği ve uygun gördüğü pozisyona uygun olarak özgeçmiş hazırlanmalıdır. Aynı zamanda her pozisyon içinde yeni bir özgeçmiş tercih edilmelidir. Pozisyonu ilgilendiler yetenek ve bilgiler özgeçmişte yer almalıdır.
Özgeçmiş üzerinde iyi bir plan yapılmalıdır, çünkü işveren aslında özgeçmişe bir ön tanışma olarak bakmaktadır. Birey kendini iyi ifade etmeli, abartılı bilgilerden uzak kalarak gerçeklik üzerine yazmalıdır. Özgeçmiş üzerinde yer alan iletişim bilgileri doğru ve güncel olmalıdır. Kişi din veya ırk gibi gereksiz bilgilere yer vermemelidir. Özgeçmiş kısa ve öz olmalıdır. Önemli vurgulayıcı, belirli olan anahtar kelimeler kullanılmaya özen gösterilmelidir.
CV’de (Özgeçmişte) Bulunması Gerekenler
Fotoğraf, ad ve soyad, ikamet adresi, cep telefon numarası, e-posta adresi, doğum tarihi, askerlik bilgisi, eğitim alınan okullar, iş deneyimleri, yabancı dil bilgisayar gibi var olan yetenek ve beceriler, hobiler, sertifikalar, referanslar.
Üniversitedeyken Kariyer İçin Ne Yapılmalıdır?
Bölüm eğer staj olan bir bölüm üzerine ise mutlaka staj yapılmalıdır. Kişisel gelişim eğitimleri ve seminerlere katılarak bilgi edinilmelidir. Uzman olmak istenilen alan hakkında sertifika ve belgeler alınmalıdır. Okul etkinliklerine aktif katılım sağlanmalıdır. Meslekle alakalı gelişmeler sık sık takip edilmelidir.
#Fiyuva, #Eğitim
0 notes
Text
Bir İnsan Kendini Nasıl En İyi Şekilde Tanıyabilir?
Bir gün, gece uyumadan önce, sessizliğin içerisinde ve sizden başka hiç kimsenin olmadığı bir ortamda kendinize "ben kimim?" sorusunu sormalısınız. Birçok kişi kendini tanıdığını söylese de aslında kendini tanımamaktadır. Bu sebeple birçok insan yaşadığı sıkıntılara karşı çözüm üretme yollarını keşfedememektedir. Aynı zamanda sahip olmaması gereken özelliklerin farkında olmadığı için, düşük hayat kalitesi standartlarında yaşamını sürdürmektedir. Bir insanın kendisini tanıması, bir insanın kim olduğunu bilmesi her zaman her açıdan faydalı bir farkındalıktır.
En yakın olduğunuz ve sizinle vakit geçirmekten keyif alan bir insan sizin en çok neyinizi beğeniyor hiç düşündünüz mü? Ya da size yakın olan herhangi bir yok mu? Eğer öyleyse size herhangi birinin yakın olmamasının sebebi o kişiler mi? Yoksa siz misiniz? Tüm bu soruların cevapları aslında kim olduğunuzla alakalıdır. Kendinizi tanımanızla ilgili olan sorulardır. Kendiniz hakkında bilmediklerinizin farkında olunması için yepyeni bir fırsattır.
Kendinizi tanıyın
Size ait olan tüm karakteristik özellikleri bir eşya olarak düşünün. Böylece karakteristik özellikleriniz elle tutulmayan, gözle görülmeyen bir unsur olmak yerine fiziksel bir nesne haline dönüşebilir ve istediğiniz değişiklikleri bu eşyalar üzerinde uygulayabilirsiniz. Mesela "iyi niyetli olmak" bir karakteristik özelliktir ancak bu karakteristik özelliği artık bir eşya olarak düşünmelisiniz. Sizin için iyi niyetli bir insansanız diyelim. Var olan iyi niyeti bir özellik olarak değil, cebinizde veya yanınızda sürekli olarak taşıdığınız bir eşya olarak hayal edin.
Benzer şekilde "fesat olmak" özelliği de bir karakteristik özelliktir. Eğer fesat biriyseniz bunu özelliğiniz olarak değil, sürekli yanınızda taşıdığınız bir eşya olarak hayal etmelisiniz. Ek olarak kendinize karşı dürüst olmalısınız. Merak etmeyin, bu yazıyı okuduktan sonra kendinizi tanımak için kendinizle baş başa kalacaksınız. Kimse sizi yargılamayacak ya da eleştiri yapmayacaktır. Bu yüzden kendinize dürüst olma konusunda herhangi bir engel bulunmamaktadır.
Eğer kıskanç, fesat biriyseniz bunu kendinize itiraf etmeli ve çözüm yollarına başvurmalısınız. Emin olun kendinizi iyisiyle kötüsüyle tanıdığınız zaman büyük bir rahatlama hissi gelecek bir süre sonra hayat kaliteniz olumlu yönde etkilenecektir.
Yakın arkadaşlarınıza nasıl biri olduğunuzu sorun
"Sen şöyle bir insansın" şeklinde bir eleştiri yapma hakkına sahip olan insanlar muhtemelen yakın arkadaşlarınızdır. Çünkü onlar sizinle vakit geçirmekte ve iyi eşyalarınızla birlikte kötü eşyalarınızın sonuçlarına onlar katlanmaktadır.
Onlara kendinizin nasıl biri olduğunuzu sorun. Yapacakları yorumlar gerçeğe oldukça yakın olacaktır. Aynı zamanda yakın arkadaşlarınızın kötü niyetli olmadığını bildiğiniz için onların söyleyeceği kötü şeyler sizi rahatsız etmeyecektir. Kendinizi tanıma konusunda fikir sahibi olmanızı sağlayacaktır.
Sonrasında kendinize şu soruları sorun;
En zor zamanımda, canım sıkkınken, bunalımdayken keyif aldığım aktiviteler neydi?
Sizden şikâyetçi olanlar en çok neyinizden şikâyetçi oluyorlar? Ortak bir şekilde şikâyet ettikleri belirgin bir özelliğiniz var mı?
Tüm bunların neticesinde sorulara verilen cevaplara ve sizin vermeniz gereken cevaplara göre sahip olduğunuz tüm eşyaları bir kâğıda yazın. Gerçekten yazın. Bu kâğıtta yazılan olan eşyalar sizi siz yapan karakteristik özelliklerdir. Şimdi, kâğıtta yazılanların her biri bir eşya olduğuna göre bu eşyaları biraz inceleyin.
Her birinin üzerinde derinlemesine düşünün. Hangisi sizi daha iyi bir insan yapıyor? Hayat kalitenizi arttırıyor? Ya da hangisi sizi mutsuz, huzursuz ve üzgün biri yapıp hayat kalitenizi düşürüyor? Günlük yaşamanızda sizi ciddi seviyede olumsuz etkileyen eşyaları atın gitsin. Onları tek bir çırpıda yok edin. Ancak sadece sizi, çok ama çok zarara uğratan eşyaları atmakla gayret sarf edin. Birçok eşyayı birden atmaya çalışmayın. Sizi siz yapan, iyi ve kötü eşyaların harmanlanmasıdır unutmayın. Aynı zamanda hiç kimse mükemmel değildir.
Bu etkinlikte sadece hayat kalitenizi düşüren eşyaları yok etmeniz gerekiyor. O yazdığınız kâğıttaki tüm eşyalar sizi temsil ediyor. Ve bu kâğıtta yazılı olanları değiştirerek, yeni eşyalar ekleyip bazılarının üzerine çizik atarak kendinizi değişebilirsiniz. Sadece sabırlı olmanız ve eşyaları sıraladığınız o kâğıda karşı dürüst olmanız yeterli olacaktır.
İyi gibi gözüken kötü eşyaların farkına varın
Buraya kadar okuduysanız sadece kötü eşyalardan - karakteristik özelliklerden - kurtulun anlamını çıkarmış olabilirsiniz. Ancak sizlere, hayat kalitenizi düşüren eşyalardan kurtulun tavsiyesinde bulunduk. Yani kötü ya da iyi fark etmeksizin, memnun olmadığınız eşyalardan kurtulun.
Örneğin "fesatlık" eşyası sizi doğrudan kötü bir insan yapar. Bu eşyadan kesinlikle kurtulmalısınız. Aynı zamanda "fesatlık" eşyası sizi çevrenizde gerçek anlamda sevilmeyen biri yapar. Benzer şekilde "kibar olma" eşyasından da kurtulmanız gerekebilir. "Kibar olmak kötü bir şey mi ?" diye sorabilirsiniz.
Her bir özelliğin ölçülü seviyede olması gerekmektedir. Bu dengeyi bozan, az ya da çok olan karakteristik özellik, hayatınıza zarar verir. Kibarlıkta buna dahildir. Fazla kibar olmak, sizi kullanma potansiyeli çok yüksek bir insan yapar. Birçok insan sizi kullanır. Dengenin dışında kalacak kadar kibar olduğunuz bir durumda diğer insanlar tarafından "ezik" olarak nitelendirilebilirsiniz. Bu yüzden yazdığınız o kâğıttaki tüm eşyalar hakkında kötü/iyi ayırt etmeksizin derinlemesine düşünmeniz gerekmektedir.
Sonuç olarak sizi zarara uğratan eşyaları atmalı ve faydalı olduğunu düşündüğünüz eşyaları muhafaza etmelisiniz.
#Fiyuva, #Eğitim
0 notes
Text
Minyatür Tuğla Nedir? Minyatür Tuğla İle Yapabilecekleriniz
Türk Dil Kurumu'na göre tuğlanın tanımı; Balçığın kalıplara dökülüp güneşte kurutulduktan sonra özel ocaklarda pişirilmesiyle yapılan ve duvar örmekte kullanılan yapı malzemesine denir. Bu tanım birçok unsuru kapsıyor ancak yine de detayları ile ele almak dağa sağlıklı olacaktır.
Tuğla uzun yıllardır kullanılan temel inşaat malzemesi olmaktadır. Harç malzemesi ile birbirlerine tutturularak duvar örülmesi amacıyla kullanılır. İnsanlığın geçmişten günümüze kadar barınma ihtiyacını gideren temel unsur tuğladır. Profesyonel olarak imalat ve kullanımı iste ilk kez Babil Kulesi adını verdiğimiz kulenin inşasında kullanılmıştır.
Günümüzde ise teknoloji oldukça gelişmiştir. Minyatür tuğla adını verdiğimiz malzeme de, belki büyük duvarlar öremezsiniz fakat bahçenizde hoş süsler yapabilir veya ödeviniz için maket yapabilirsiniz. Minyatür tuğla sayesinde şömine gibi göze hoş gelen tasarımlarda gerçekleştirilebilir.
Minyatür Tuğla Nedir?
Minyatür tuğla, çeşitli maket çalışmaları veya mini inşaatlar yapabileceğiniz oyuncak Lego gibi görünüme sahip minik tuğlalardır. Bu tuğlalar oldukça küçük boyutlarda olup taşınması çok kolaydır. O kadar kolaydır ki belki de bir poşete tüm minyatür tuğlalarınızı koyabilirsiniz. Bu kapsamda alacağınız minyatür tuğlalar ile minik ve şık inşaatlar tasarlayabilirsiniz.
Aynı zamanda yapıştırılması kolay olan minyatür tuğlalarını çocuklarınızın ödevleri için veya odalarına minik tasarımlar yapabilirsiniz. Diğer deyişle minyatür tuğlalar ile her türden bağımsız modeller oluşturulabilir. Minyatür tuğla üretilirken kullanılan malzemeler aşağıdaki gibidir.
Tuğlayı dökebilmek için silikon veya karton bir kalıp
Alçı: Piyasada ucuza alabileceğiniz bir malzeme olmakta ve ana malzeme olarak kullanılır.
Tutkal: Tuğlaların daha da sağlam olmasını sağlayan yapıştırıcı türüdür.
Renklendirici Toz Boya: Alçı rengi nedeniyle tuğladan çok farklı bir görünüme sahip olmaktadır.
Bu aşamada kalıba dökülecek son aşama olan boya tuğlanın rengini kazanmasını sağlar.
Kullanılan kalıp karton tek kullanımlık olacağı ve ekonomik olarak düzeyde kalması isteniliyorsa adet yeterli düzeyde olması gerekir. Az adetle üretilmesi demek, verdiğiniz emeğe üzülmeniz demektir. Kalıbını silikon ise unutmamanız gereken en önemli şey; alçıya bir miktar tutkal koymanızdır. Aksi takdirde kalıba dökmüş olduğunuz minyatür tuğlalar sağlam bir hale gelmeyerek kırılacak ve ufalanacaktır. Bu anlatacağımız son aşamaya dikkat edilmese de olur ancak tuğla gibi gözükmesini istiyorsanız, minyatür tuğlanızın üstüne ikili çizgi atmanız gerekir. Atmazsanız da doğal bir görünüm sağlar. Kimileri orijinal tuğla görünümüne sahip minyatür tuğlayı tercih etmektedir.
Minyatür Tuğla İle Yapabilecekleriniz
Minyatür tuğlalar ile yapabileceğiniz şeyler; bahçeniz için mini inşaatlar, kuşlarınız için ev inşaatı, ödevleriniz veya projeleriniz için maket tasarımları, mini şömine inşaatları ve minyatür sanat proje tasarımlarınız gibi birçok inşaatı gerçekleştirebilirsiniz. Minyatür tuğla denildiğinde akla ilk gelen; inşaat mühendisliği veya lise öğrencilerin ödevleri için kullandığı malzemelerden birisi olarak gelmektedir. Ancak bu tamamen yanlış bir algıdır. Siz de minyatür tuğla alarak ev salonunuzdan bahçenize kadar hemen her yeri süsleyebilir ve istediğiniz inşaatları gerçekleştirebilirsiniz.
#Fiyuva, #Teknoloji
0 notes
Text
İş Hayatında Başarılı Olmanın Yolları
İş hayatında herkesin ortak amaçlarından bir tanesi başarılı olmaktır. Ancak başarıyı elde etmek her zaman kolay olmayabilir. Çünkü zaman içerisinde, iş hayatında bazı belirsiz durumlar veyahut stres gibi durumlar ile karşılaşılabiliyor ve bu zamanlarda beklentilerimizi gerçekleştiremeyebiliyoruz. Bu durumlarla karşılaşıldığı zaman ise en temel korkulardan biri olan başarısız olma korkusu ortaya çıkıyor. Başarısız olma korkusunun üstesinden gelebilmek ve başarılı olabilmek için bazı temel yollar vardır. Bu yollardan bahsetmeden önce başarı terimini ele alalım. Başarı nedir? Başarı genel anlamıyla kişinin yetenekleri ve kendisini geliştirmesine bağlı olarak, sonunun yararlı olduğu düşünülen bir olayı, eylemi gerçekleştirmek ve üstesinden gelmektir. Buradan hareketle, başarılı olmak için üstün yeteneklere sahip olmak gerekmez. Üstün yeteneklere sahip olmak, zekâ, güç, el becerisi gibi faktörler olarak tanımlanabilir. Bu faktörler başarılı olmayı kolaylaştıran faktörlerden bir kısmıdır ama başarının tamamını bu faktörler oluşturmaz.
Sanıldığının aksine başarılı olabilmek için ara vermeksizin sürekli çalışmak, okumak veya çabalamak gerekmez. Tam tersine sadece doğru metotlar ile doğru zamanda kendimize bir çalışma ortamı yaratmak, başarılı olmak için yeterli olacaktır. Başarılı olmak için kullanmamız gereken metotlar, yollar ve yöntemler kişiden kişiye, zamana ve yapılan eyleme göre farklılıklar gösterebilir. Bu yazımızda ele alacağımız durum ise iş hayatında başarılı olmak için uygulamanız gereken yollar olacaktır. Basit ama etkili olan bu yollar size başarıyı getirir.
1. Kendinize Hedef Koyun
İş hayatında başarılı olmanın ilk şartı bir hedef belirlemektir. Ne istediğinizi ve nereye doğru gittiğinizi bilirseniz kaybolmazsınız, koyduğunuz hedef doğrultusunda ilerlemeye devam edersiniz. Hedefinizi belirleyin ve kendinizi bu hedef doğrultusunda geliştirin, eksik yanlarınızın farkına varıp tamamlayın.
2. Stres Kontrolü
Stres iş hayatında başarınızı doğrudan etkileyen bir faktördür. Stres ile başa çıkılamadığı zaman, kişilerde dikkat dağınıklığı, yanlış karar alımı, doğruların karışması, motivasyonun düşmesi ve verimin azalması gibi birçok soruna yol açar. Bunları yenebilmek için derin nefesler almak, molalar vermek, sosyalleşmek, planlı ve programlı çalışmak gibi etkili birçok yöntem mevcuttur. Stres yönetimini iyi yapabilirseniz başarı yolundaki en zorlayıcı engelden kurtulmuş olursunuz.
3. Gündemi Takip Etmek
İş hayatınızdan başarının bir diğer yolu ise işiniz ile ilgili her gündemi takip etmek, takip etmeye çalışmaktır. Zamanın gerisinde kalmak, iş hayatınızda sizi geriye atar bu nedenle de gündemi sürekli takip edip, yenikliklere ve öğrenmeye açık olursanız zamanın dışında kalmazsınız. Yenilikleri yakalayın ve gelişmekte olan teknolojik durumları sık sık takip edin. Bu sayede sürekli yeni bilgiler öğrenirsiniz ve kendinize olan güveniniz de artmış olur.
4. Sabırlı Olun
Sabırlı olmak hayatın her alanında çok önemlidir. Ulaşılmak istenen başarı hemen gerçekleşmez, bunun için zaman gereklidir. Burada da size düşen görev sabırlı olmak ve asla pes etmemek kalıyor. Daha iyi, daha başarılı olabilmek için öncelikle bulunduğunuz konumda her konuya hakim olmalısınız ki bir sonraki adıma geçebilesiniz. Bu süreç, göstermiş olduğunuz sabır ile doğru orantılı olarak ilerlemektedir.
5. Dürüst Olun
Dürüstlük kavramı hem hayatın olağan akışı içerisinde hem de iş hayatında çok önemli bir kavramdır. İş hayatında birçok kişi ile tanışıp, iletişim kuracaksınız. Bu kişilere karşı dürüst olmaya önem verin. Bu şekilde zamanla çalıştığınız yerde güvenilirliğiniz artacaktır bu da size başarı getirir.
6. Kendinizi İyi Tanıyın
Kendi kişilik analizinizi iyi yaparak, güçlü ve zayıf yönlerinizin farkında olun. Bu durumda da gördüğünüz eksik yönlerinizi tamamlayarak adım adım yükselmeye devam edip, yerinizde saymazsınız.
#Fiyuva, #İş Dünyası
0 notes
Text
SEO Nedir? Nasıl Yapılır?
Gün geçtikçe gelişip büyümekte olan dijital dünya, çokça değişik alışkanlığı da ardında getirmektedir. Günümüzde nerdeyse bütün işlemler internet üzerinden yapılabilmektedir. Hatta artık alışveriş yapmak dahi online sistem üzerinden yapılmaktadır.
Piyasada konumunu korumak ve kalıcılığını arttırmak isteyen firmalar, çok farklı çalışmalar ile dijital dünyanın gerektirdiği işlemleri gerçekleştirir. Şu an içerisinde olduğumuz dijital devirde istenilen başarılı sonuçların elde edilebilmesi için rakiplerin bir adım önüne ilerleyebilmek gerekmektedir. Bu konu da ancak SEO ile mümkün olabilmektedir. Bu sırada da akıllara direkt olarak SEO nedir? Nasıl yapılır? soruları gelmektedir.
SEO Nedir?
SEO’nun açılımı Search Engine Optimization’dır. Türkçe karşılığı ise arama motoru optimizasyonu anlamına gelmektedir. SEO kelimesini daha iyi açıklamak gerekir ise arama motorları adına yapılan bütün iyileştirme ölçütlerinde yapılan çalışmalar olarak da açıklayabiliriz. Yani SEO ne demek? sorusuna gelecek olursak, Google ya da diğer arama motorlarına bir ücret ödemeden, doğal olarak arama motoru sonuçlarında web sitelerinin değerini yükselterek daha üst sıralar çıkmasına verilen genel bir addır.
SEO, internet kullanıcılarının bilgi ya da mal aramak adına yapmış oldukları doğal aramalara göre, ilişkili doğru ve anlaşılabilir sonuçları göstermeyi amaçlar. Zamanla arama motorları tarafından bir otoriter kazandığı takdirde sitelerin pek çoğu ilk sayfalarda ziyaret edildikçe sektör içerisinde de yer edinerek daha önemli yerlerde olmayı başarmış olur.
Arama motoru optimizasyonu anlamına gelen SEO, şirketlerin kolaylıkla ve daha kısa sürede hedef topluluğa ulaşmasını sağlamaktadır. Nispeten rekabetçi bir ortam olarak da bilinen dijital ortamda istenilen performansın sağlanması için dijital çatışma verilmesi gerekmektedir. Bu çatışma da sadece SEO çalışması ile mümkün olmaktadır.
SEO Nasıl Yapılır?
SEO nasıl yapılır? sorusuna cevap arayacak olursak, bu konuya iki farklı biçimde bakmamız gerekmektedir. SEO, profesyonel seo uzmanları tarafından yapılmaktadır. SEO, “Site İçi SEO” ve “Site Dışı SEO” olarak iki farklı şekilde yapılmaktadır. Öncelik olarak Site İçi SEO çalışmalarından bahsedecek olursak, Site İçi SEO çalışmaları, bir web sitesinin içerisindeki her şeydir diyebiliriz. Site İçi SEO uygulamalarını şu başlıklara ayırarak incelememiz mümkündür;
- Anahtar Kelime,
- İçerik Kalitesi,
- Web Sitesinin Sürati,
- Konu Başlıkları Ve Konu Etiketleri,
- Bağlantı Yapısı,
- Görsel İyileştirmeleri,
- Web Sitesi Tasarımının Sadeliği.
İlk olarak web sitenizin hedef aldığı topluluğu belirlemek ve hedef topluluğa uyumlu içerik konuları girmek önemlidir. Bunun için de ilgi çekici olmak adına arama motorlarında en çok aranılan anahtar kelimeler yer verilmeli ve ona göre içerik konuları yazılmalıdır. Kullanılan anahtar kelimeler, web site ana sayfasında ya da konu başlıklarında kullanılabilir. İçerik konularının kalitesi ve anahtar kelime uygulamasının yanında kullanıcı tecrübesini de arttırmak adına bazı noktalara da dikkat etmek gerekmektedir.
Sitenizi ziyaret eden kişilerin, sitede uzun süre durabilmeleri için basit ve anlaşılır bir site tasarımınızın olması oldukça önemli bir noktadır. Site İçi SEO uygulamasında tema dizaynı ve görseller gibi kullanıcı tecrübesini etkileyecek olan noktalar üzerinde durmak gerekmektedir. SEO nasıl yapılır? Sorusunun cevabı olan bir diğer uygulama da “Site Dışı SEO” dur. Bu çalışmaları da şu başlıklar halinde değerlendirmemiz mümkündür;
- Backlinkler,
- E-posta tanıtımları,
- Sosyal medya denetimi,
- Dijital pazarlama çalışmaları.
Site Dışı SEO uygulaması bir web sitesine dışarıdan gelecek olan tıklamalar ile birlikte arama motoru sıralamasını iyileştirme hedefi taşır. Zira başka bir internet sitesinden veya sosyal medya uygulamalarından gelecek olan tıklamalar, web siteniz için son derece önemli şeylerdir. Bu konu, web sitelerinin verimini arttırır çünkü Google SEO ve diğer arama motorları tarafından olumlu karşılanır. Web siteleri, dışarıdan alacağı tıklamalar doğrultusunda arama motorları tarafından daha değerli bir hale gelir. Bundan dolayı da sitelerin arama sonuçlarındaki sıralamasını da olumlu etkileyecektir.
Site dışı SEO uygulamaları için sosyal medya uygulamalarında hesap oluşturmak ve sürekli olarak paylaşımlar yapmanız gerekmektedir. Üstelik değeri yüksek olan bir başka web sitelerinden gelecek olan tıklamalar çok önemlidir. Bundan dolayı diğer web sitelerinden backlink almak ve sosyal medya çalışmaları düzenlemek, site dışı SEO nasıl yapılır? sorusuna verilebilecek olan cevaplardandır.
SEO Yöneticisi Nedir?
SEO Yöneticisi yani arama motoru optimizasyonu uzmanı, bir web sitesine gelen ziyaretçi sayısının artması ve arama motorları sonuçlarında daha üst sıralara çıkmak için taktik ve teknikler belirler.
SEO uzmanı olmak günümüzde pek çok kişinin olmak istediği bir şeydir. Peki SEO manager olmak için hangi özelliklere sahip olmak gerekir? Gelin bu konuya bir göz atalım.
SEO Uzmanı Nasıl Olunur?
SEO uzmanı yalnızca kendi alanında değil, dijital ortam ile ilgili her türlü gelişmeyi takip eder ve SEO adına planlamalar yapmaktadır. SEO başlı başına çok geniş bir alan iken, dijital pazarlama ortamında uygulanabilecek her yöntemi uygulayabilmek SEO uzmanın asıl ilgilendiği konu olmalıdır.
Günümüzde bir SEO manager, UX, tasarım, bilgi mimarisi gibi birçok değişik disiplini deneyimlemeli ve çok iyi bir ekip oyuncusu olmalıdır. Bir SEO çalışmasını uygularken farklı ekipler ile düzen içerisinde çalışmak durumundasınız.
SEO Uzmanının Sahip Olması Gereken Nitelikler Nelerdir?
Bir SEO uzmanı olabilmek için sahip olunması gereken 4 temel nitelik vardır. Bunlar;
Teknik Hakimiyet: Web sitelerinin nasıl yapıldığı, teknoloji ve kodlamanın nasıl çalıştığı, arama motorlarının web sitelerini nasıl taradığını anlamamızı sağlayan bir özelliktir. Analitik gözlem ve yaratıcılık noktasında da teknik hakimiyete ihtiyacınız vardır ve bu işleyişin başından bitişine kadar her anında teknik gözlem ve imalat yapabilecek kadar bir teknik hakimiyetinizin olması gerekmektedir.
Analitik Gözlem: Web sitelerinde var olan eleman ve fonksiyonların ne gibi sonuçlar çıkardığı, önemli farklılıkların ve çevresel etkilerin ne kadar destekleyici olduğu ve yapmış olduğunuz işin ne gibi sonuçlar verdiğini anlamanızı sağlayan bir niteliktir.
Yaratıcılık: Bazı kişiler görsel yaratıcılığa sahip olurken bazıları da matematiksel bir yaratıcılığa sahip olmaktadır. SEO çalışmalarında her iki yaratıcılığa azar azar sahip olmak oldukça önemlidir. Çünkü, hem teknik olarak hem de tasarımsal olarak yaratıcı atılımlar yapmak harcadığınız zamanı ve bütçeyi en aza indirmenize yardımcı olacaktır.
İyi Bir İletişim Becerisine Sahip Olmak: SEO çalışmalarını yürütürken birçok ekip ile iş yapabilmeniz ve bu esnada da iyi bir iletişim kurmanız oldukça önemli bir konudur. Yeri geldiği zaman ekibinizdeki takım arkadaşlarınıza göre davranmanız, birlikte uyumlu bir şekilde çalışmanız gerekmektedir.#Fiyuva, #Dijital Dünya
0 notes
Text
Üniversite sınavına nasıl hazırlanılmalı?
Üniversite hayali kuran birçok öğrenci, sınavlara en iyi şekilde nasıl çalışabileceklerine dair çeşitli fikirler araştırmaya devam ediyor. İki farklı aşamadaki sınavlara giren ve bu çerçevede üniversite tercihlerini yapan adaylar adına, sınavlara hazırlık süreci oldukça önemlidir. Aynı zamanda sınava hazırlık süreci, düzenli çalışmayı gerektirdiği kadar konsantrasyon açısından da oldukça kritiktir. Bu nedenle öğrenciler, hangi yöntemler ile üniversite sınavlarına hazırlanabilecekleri konusunda bazı ipuçları öğrenmek isteyebilirler. Yazımızda, birkaç farklı faktör ile diğer adayların önüne nasıl geçilebileceği konusunda bazı öneriler bulabilirsiniz.
Çalışmaya Erken Başlamak
Üniversite sınavlarına hazırlık sürecinde, en önemli detaylardan biri şüphesiz ki çalışmaya başlama süresi ile ilgilidir. Üniversite ile ilgili planlar yapan binlerce aday, yaz tatilinin ardından sınav senelerine girmeyi ve sonrasında da çalışma planı oluşturmayı düşünür. Fakat bir üst eğitime geçmek adına zorunlu hale gelen iki sınavın hayattaki birçok lüksü alıp götüreceği yılda, yaz tatilinden de biraz feragat edilebilir. Bu nedenle adaylar, üniversite sınavlarına hazırlık sürecini Eylül ayından ziyade yaz aylarına çekebilir. Çok yoğun tempoda olmasa da, adayların yaz aylarında belli bir sistemde çalışmaya başlaması çok büyük bir avantaj sağlayacaktır. Çalışmaya erken başlamak, üniversite sınavı için hazırlık yapan ve Eylül ayını bekleyen birçok rakibinizin önüne geçmenizi sağlayacaktır. Bu nedenle yoğun tempoya hazırlık dönemi gibi de düşünülebilecek olan sürece, Haziran ayından itibaren başlayabilirsiniz.
Odaklanma Şart
Sınava hazırlık için gereken en önemli devamlılıklardan biri de odaklanmaktan geçer. Zaten yoğun ve stresli bir dönemin geride bırakılacağı uzun aylar boyunca, bıkmadan ve usanmadan hedeflerinize doğru ilerlemelisiniz. Odaklanmak, hazırlık sürecinde okuduğunuz, incelediğiniz ve ezberlediğiniz her detayın daha sağlıklı bir şekilde hafızanıza yerleşmesini sağlar. Buna bağlı olarak da, üzerinden geçilen detayların unutulması veya daha geç anlaşılması riski ortadan kalkar. Üniversite adaylarının kendi sınırlarını dahi zorlayabileceği sıkıntılı bir senede, odaklanarak sistematik bir çalışma programı oluşturmak büyük katkı sağlar. Sınav öncesi hazırlıkta birçok rakibinizin odaklanma problemi yaşayacağını düşünerek de, daha istekli bir şekilde kaynakların başına oturabilirsiniz. Bu durum, devamlılık halini alması halinde sınava kadar çokça kaynağı rahatça bitirmenizi sağlayacaktır.
Doğru Kaynaklar Bulmak
Üniversiteli olmaya aday kişilerin çalışmaya başlamasının ardından, bu süreçte faydalanacakları kaynaklar da büyük bir önem taşır. Bu kapsamda, öncelikli olarak herhangi bir dersin veya konunun temelini oturtmak adına doğru kaynakları seçmek de oldukça kritiktir. Temelin dışına çıkılan, daha üst seviyelerdeki konuların anlatıldığı kaynaklar üzerine kafa yorulsa dahi anlaşılması daha zor bir süreci beraberinde getirir. Bu nedenle adayların doğru kaynak seçimi yaparak birçok kişi gibi en temelden üniversite sınavına hazırlık yapması gerekmektedir.
Umutsuzluğa Kapılmayın!
Üniversite sınavı ile ilgili olarak iki farklı sınavın, tercihleri ve puanları belirlediğini söylemiştik. Bu bağlamda üniversiteye hazırlanan adayların, uzun bir maratonda stresli ve yoğun bir süreçten geçeceğini de belirttik. Adaylar, bu zorlu süreçte birçok olumsuz düşünce ile karşı karşıya kalabilir. Gerek ders çalışmanın artık yoruculuğundan, gerekse de deneme sınavlarında istenilen puanların alınamamasından dem vurulabilir. Fakat bu olumsuz durumlar, üniversite sınavına hazırlık temponuzu düşürmemelidir. Yavaş tempo ile başlanan süreçte her geçen gün artan hızınız, mutlaka istediğiniz sonucu verecektir. Bu nedenle adayların sınava hazırlık döneminde kendini tamamen dersten uzaklaştırmaması gerektiği gibi, sadece derse yoğunlaşmaması da önemlidir. Dolayısıyla boş vakitleri en sağlıklı şekilde değerlendirebileceğiniz hobiler için de vakit ayırarak, bu olumsuz düşünceleri dağıtabilirsiniz.
#Fiyuva, #Eğitim
0 notes
Text
Beyin Göçü Nedir?
Beyin göçü, iyi eğitimler almış veya kariyerinde çok yüksek yerlere gelmiş, çalışma ve araştırma konusunda çok güçlü olan kişilerin gelişmiş ülkelere çalışmak veya yerleşmek için hareket etmelerine denmektedir. Çok yüksek mesleki niteliklere sahip olan kişilerin ve bu bireylerin sahip olduğu iç gücünün çalışma hedefi taşıyarak yaşadıkları ülkelerinden ayrılarak daha gelişmiş ülkelere göç etmesi durumudur. Beyin göçü hareketinde daha çok mühendisler, bilim insanları, doktorlar ve diğer meslekler yer almaktadır. Bu kavram ile ilgili uluslararası alanda kabul edilmiş bir tanım yer almaktadır. Bu tanım doğrultusunda göçün iki ülke arasında olması söylenmektedir. Ancak iki bölge arasında yapılacak olan göç hareketi de beyin göçü olarak sayılmaktadır. Mesela, bir ülkenin gelişmişlik seviyesi değişiklikleri olan bölgeleri arasında da bu tanım kullanılmaktadır. Bu tanımdan yola çıkılarak beyin göçü, ülkeler arası veyahut aynı ülke içerisinde bulundan değişik bölgeler arasındaki gelişmişlik seviyeleri farklarının da sebep olduğu, fakat devamlı gelişmişe doğru ilerleyen insan göçü olarak tanımlanması daha doğru olacaktır.
Ülkeler ya da bölgeler arasında yaşanan bu göç hareketinin önemli olan iki sermayesi bulunmaktadır. Bu sermayelerden birincisi emek, diğeri ise eğitim seviyesi olarak belirtilmektedir. Genel anlamda profesyonel insanların, uzman kişilerin ve bilim insanlarının hareketleri olarak da tanımlanmaktadır. Bu göç hareketinden en önemli nokta, daha az gelişmiş olan bir ülke ya da bir bölgeden gelişmiş olan ülke ya da bölgeye göç etmek gerekir. Bu olayı anlatırken özellikli eğitimi asla unutmamak gerekmektedir. Zamanımızda bu kanı bir problem olarak da görülmektedir. Bir ülke ya da bu ülkedeki bölgede sosyal ve ekonomik açıdan kalkınma için zorunlu ve özellikli insan gücü kaybı olarak da söylenmektedir. Bu durum daha az gelişmiş ülkeler için ekonomik ve sosyal açıdan kalkınma ve buna benzer alanlarda etkisiz bir duruma getirmektedir.
Beyin Göçü Nasıl Engellenebilir?
İnsanları ülkede tutabilmek için samimi ve tutarlı olunmalı, gelişime elverişli bir kitle kültürü olması gerekmektedir. En önemlisi de insanların umudu olunmalıdır. Bireyler ortalama veyahut üzeri düzeylerde mutlu olup, geleceğe daha sıcak bakabileceklerdir. Etkileşimin ve katılımcılığın bütün sosyoloji tarafından paylaşılması oldukça önemlidir. Aynı zamanda da evrensel standartlara uygun bir şekilde üretim yapabilen şirketlerin sayısının artış gösteriyor olması da lazımdır. Bu şekilde ekosistemi o paralelde geliştirmek mümkün olacaktır. Bu gelişim basamakları ve diğer tüm sosyal unsurlar var olduğu sürece beyin göçü ile giden insanları geri çekme imkânı da o kadar yüksek olmaktadır. Bir ülke beyin göçü hareketi ile insan kaybediyor ise, öncelikli olarak medeniyete yapmış olduğu katkıyı ilk önce kendi halkına anlatması gerekmektedir. Çünkü bunu karşılığı olan “sert güç” dediğimiz kavram, bir ülkenin topu, tüfeği, sermayesi, insan sayısı gibi parametrelerini ancak yumuşak güç ile geliştirebilmektedir. Ülkenin medeniyete yapmış olduğu katkıyı dünyaya ispat edip, ülkenin itibarını yükselterek, öncelikle itibarını kendi halkına anlatarak bunu kamu diplomasisi unsuru olarak göstermesi gerekmektedir. Yurtdışında çalışan ve yaşayan insanlar, diğer kültürleri ifade edecek ve bunu lobicilik, propaganda faaliyetleri ile destekleyecek. Bununla birlikte bir ekosistem oluşacak ve ülke kültürü ve karar vericilerin bunu desteklemesi, halkın bunu özümsemesi gerekmektedir. Bunun sonucunda ortaya iyi şirketler, yüksek katma değere sahip ürünler, zengin ve müreffeh bir ülke ve huzur içerisinde bir ülke tasavvufu ortaya çıkacaktır. Ancak bu silislerin devam ettirilmesi ile beyin göçü hareketiyle oluşacak olan nüfus düşüşü engellenebilmektedir.
#Fiyuva, #Eğitim
0 notes
Text
Start-Up Tanımı ve Amacı Nedir?
Start-up girişimciler tarafından kullanılan bir kavramdır. Daha çok bir sorunun çözümüne odaklanılır ancak bu çözüm yaratılamaz ise o zamanda şirketler için Startup kavramı kullanılır. Bu durumda olup da 1 yıllık şirketle 5 yıllık bir şirkette aynı statüde olabilir ancak aynı yakıştırma 10 yıllık bir şirket için zordur. Zira bu 10 yıllık dönemde şirket mutlaka bir ilerleme ya da büyüme elde etmiş olması gerekir. Yani start-up büyüme yeteneği demektir. Bu tür firmalarda hızlı bir yukarı doğru hareketlenme vardır. Amaç tamamen büyümektir.
Start-Up kurulumu esnasında bir sorunun nasıl çözümü kavuşturulduğu sunumu gereklidir. Yani bu projelerde çözümler değerlendirilir. Start-up sayesinde şirket finansmanı için fon toplama da sağlanabilir, girişim kredileri alınabilir. Türkiye de start-up kurmak için kredi alma uygulaması olmamakla beraber ABD ya da İngiltere de bu uygulamalar mevcuttur. Kurucu kendi start-up'unu kurar. Kuşkusuz fikirlerin gerçeğe dönüşmesi için çok çaba sarf edilmesi gerekmektedir. Çalışılan fikir ilerler, diğerleri yok olur. Bir start-up şirket olabilmek için de bir kitleye ulaşılması, bir fikirle ilerleme sağlanması gereklidir.
Start-Up Özellikleri
Start-Up uygulamaları ağırlıklı olarak teknoloji sektöründedir ancak bunun dışında tüm alanlarda da görülebilir. Bu kavramın özelliklerden biri Hız'dır. Start-up bir şirkette karar alma ve insan kaynakları süreçleri çok hızlı işlemelidir. Kısa sürede karar alabilme ve bunu uygulayabilme imkânı gereklidir. Start-Uplar girişimcilik ruhu ister, maddi imkânsızlıklar olabilir. Böyle bir durum ile karşı karşıya kalındığında başarılı bir ekip olumsuzluğu olumlu hale dönüştürebilir.
Start-up kurucuları, olumsuz havaya rağmen geleceğe umutla bakar. Hedeflerine her zaman ulaşabilecekleri keyfini yaşarlar. Aslında bu durum onlar için bir belirsizlik hali olmasına rağmen yatırımcılarını ikna etme gayretiyle vizyonları her zaman geniştir. Start-Uplar 1 kişiyle kurulur sonra bu sayı 100'e kadar bile çıkabilir. Yani sayıları ne kadar olursa olsun bir ekip ruhu olması her şeyden önemlidir. Start-up bir şirket olabilmek için belli başlı şartlar gereklidir. Eksik olan her şey mutlaka dikkat sınırları içerisinde olmalıdır, unutulma söz konusu dahi olmamalıdır, etkin bir grup kurulmalı ve mutlaka ekip başarısı sağlanmalıdır. Yatırımcı bulunulmalıdır, satışla birlikte kullanıcı yakalanması sağlanmalıdır ve yine satışla birlikte gelişme mutlaka olmalıdır.
Start-uplarda bir başlangıç ruhu ile başlanır ve sonuna kadar bu ruhla bezenerek ve asla kaybetmeden devam ettirilir. Zaman zaman bu ruhtan uzaklaşma yaşandığında elbette ki umutsuzluk hallerinin doğması olası olmakla beraber büyümek, çıta yükseltmek, yukarı taşınmak durumları tekrar o ruhun kazanılmasını sağlayacaktır.
#Fiyuva, #Girişimcilik
0 notes
Text
Beklenti Teorisi Nedir?
Yatırımcıların risk içeren durumlarda ve belirsizlik altında kalındığı zaman nasıl karar verdiklerini açıklayan teori olmakla beraber finansın temelini oluşturmaktadır. İlk olarak Beklenti teorisi 1964 yılında Victor Vroom tarafından geliştirilmiş bunun yanında en yaygın olarak kabul edilen motivasyon teorisi olarak ortaya çıkmıştır. 1970 yıllarında ise Kahneman ve Tversky ortak bir çalışmada beklenti teorisini bir seçim modeli olarak sunmuşlardır.
Pek çok eleştiri olmasına rağmen yine de pek çok kanıt bu teoriyi desteklemektedir. Teorinin özünde, bilişsel bir süreç bulunmakta ve bu sürece göre kişinin farklı motivasyon elemanları arasında nasıl seçim yaptığı çalışılmıştır.
Tversky ve Kahneman, insanların kaybetme sebebiyle ortaya çıkan acının, aynı miktardaki bir kazanç veya kazançlardan duyacakları hazzın nerdeyse iki katı olduğunu orta sürmüşlerdir. Bu nedenle insanların tercihlerini, ‘’kaybetmekten kaçınma’’ güdüsünün belirlediğini ileri sürmüşlerdir.
Teoride; bir davranışı gösterme eğilimini, davranış sonuçlarının çekici olup olmamasına ve sonuçlara ilişkin beklentilerin gücüne bağlamaktadır. Daha basit bir anlam aranacağı zaman olumlu bir performans değerleme ile sonuçlanacağına inandıkları taktirde yüksek gayret gösterme isteği doğacaktır. Bahsedilen değerleme prim, ücret artışı, terfi gibi ödüller ile sonuçlanmalıdır; ödüller kişilerin kişisel hedeflerini tatmin edebilecek bir nitelikte olmalıdır. Değerli bir ödül için yüksek beklentisi olan çalışan kendi performansını arttırmak için yüksek performansa sahip olma eğilimine girmektedir.
Teori, kişinin hedefi için göstereceği zaman kendisine şu soruları sorabilmektedir. Bunlar:
Sarfettiğim çaba beni yüksek performansa ulaştıracak mı?
Ödülleri tatmin edici buluyor muyum?
Performansım beni ödüllere ulaştıracak mı?
İşletmelerde, gayret-performans ilişkisi bulunmakta olup bu ilişkiler işletmeler açısından şu şekilde sıralanmaktadır.
İşletmeler çalışanlarından yüksek performans göstermelerini beklemektedir.
Performans beklentisi karşılanabilmesi için yüksek bir gayret göstermeleri gerekir.
Gayretin olabilmesi için bireyin fizik ve zihni yetkinliklerinin olabilmesi gerekmektedir.
Kendisine verilen görev ve tanımı, role ve çevresel şartlara bağlı olarak performans şekillenmesi olmaktadır.
Beklenti teorisi aynı zamanda ‘’sosyal bilimler’’ alanında da kullanılmıştır. Sosyal bilimler; içerisinde bulunduğumuz dünyanın ve yaşamın insani ve toplumsal boyutlarını incelemektedir. Bu da teorinin yatırımcıların/çalışanların aldığı riskten ötürü girdiği davranışları incelemesiyle sosyal bilimler ile ilişki içinde olduğunu göstermektedir. Kişilerin gayret etme özelliğini yapılan görevler ile ortaya çıkarmak temel esastır. Teori aynı zamanda yöneticilerin motivasyon program veya seminerleri oluşturmasına yardımcı olmaktadır.
Diğer bir deyişle sosyal bilimler açısından; insanların kaybetme sebebiyle ortaya çıkan acının, aynı miktardaki bir kazanç veya kazançlardan duyacakları hazzın nerdeyse iki katı olduğu veya farklı bir görevde aldığı riskten ötürü karşılığından bir ödül, prim, terfi beklentisi içerisinde olması bu davranışları sosyal bilimler açısından açıklamaktadır.
Çalışan eleman beklentilerini alması veya aşılması çalışan elemanın arzu ettiği ödüllere nasıl yol açacağını daha fazla gösterebilme eğilimine girmeleri gerekmektedir. Bu teori aynı zamanda çalışanların verimliliğini ve performansını arttırmanın yanında işletmenin verimliliği ve performansı artmaktadır.
Haz/Acı Grafiği
Yanda bulunan grafik için bir örnek verecek olursak; 50 dolar kazanmanın vereceği haz, 50 dolar kaybetmenin vereceği acıya göre daha azdır. Bu grafik kazanç ve kaybetme sonucunda acı veya sevin farkını temsil etmektedir. Olaylar birbirinden farklı olarak değerlendirilebilir.
Daha açıklayıcı bir örnek olarak; 50 doları yerde bulup sonra kaybettiğiniz zaman servette net bir değişim olmasa da kendinizi hayal kırıklığına uğramış hissedebilirsiniz. Sebebi ise, parayı bulduğunuz zaman elde ettiğiniz sevincin miktarı, kaybettiğiniz zaman hissettiğiniz acı miktarı tarafından bastırılır. Sonuç olarak net fayda kaybı olur.
Sonuç Olarak
İlk olarak Beklenti teorisi 1964 yılında Victor Vroom tarafından geliştirilmiş bunun yanında en yaygın olarak kabul edilen motivasyon teorisi olarak ortaya çıkmıştır. Çalışan elemanın göstermiş olduğu çabalarının sonuçlanacağına ve karşılığında beklentisinin karşılanacağına inanırsa daha yüksek bir çaba göstermesi için performansını yüksek tutma eğilimine ve yükse motivasyon eğilimine sahip olacağı öncülüğüne dayanan beklenti teorisi olarak bilinir.
Bu teori 1970 yıllarında Kahneman ve Tversky tarafından ortak bir çalışmada sunmuşlardır. Bu teoriye karşı pek çok eleştiri vardır ancak kanıtları da olduğu gözükmektedir. 50 dolar kazanmanın vereceği haz, 50 dolar kaybetmenin vereceği acıya göre daha azdır bu örnek haz/acı grafiğini oluşturmak ile beraber sosyal bilimler açısından bağlantılı bir örnek olmaktadır. Genel olarak bakıldığı zaman sosyal bilimler açısından teorinin kendisi de bağlantılı olmaktadır.
İşletmelerde, gayret-performans ilişkisi bulunmakta olup bu ilişkiler işletmeler açısından sıralanmaktadır.
Performans ve değerleme arasındaki ilişki ile yüksek bir gayret ve karşılığında ödül alma ve bu ödül kişisel hedeflerin tatmin edilebilecek bir düzeyde olması. Bu nedenle sosyal bilimler açısından; yatırımcıların/çalışanların aldığı riskten ötürü girdiği davranışları incelemesiyle teorinin sosyal bilimler ile ilişki içinde olduğunu göstermektedir.
İşletmede beklenti teorisi her bir çalışan elemanın motivasyonel ihtiyaçlarını içermese de, teori yöneticilerin motivasyon program veya seminerleri oluşturmasına yardımcı olmaktadır. Teori sürecindeki anlam anahtarı çaba ve performanstır.
Değerli bir ödül için yüksek beklentisi olan çalışan kendi performansını arttırmak için yüksek performansa sahip olma eğilimine girmektedir. Yöneticilerin beklenti teorisinden fayda alabilmesi için, çalışanlarına çabaları ve bunun yanında sağladıkları performans beklentileri arasındaki bağlantıyı göstermeleri, sonrasında beklentilerini alması veya aşılması çalışan elemanın arzu ettiği ödüllere nasıl yol açacağını daha fazla gösterebilme eğilimine girmeleri gerekmektedir.
Sonuç olarak bakıldığından kişinin motivasyonu, amacına ulaşacağı beklentisi ile o amaca yönelik kişinin verdiği değerin bir birleşiminden oluşmaktadır.
#Fiyuva, #Ekonomi
0 notes
Text
İçerik Pazarlaması Nedir?
İçerik pazarlamasını tam olarak anlamak için ilk olarak içerik ve pazarlama kelimelerinin anlamını kavramak ve aralarındaki bağlantıyı kurmak gereklidir. İçerik; bir iletide karşı tarafa geçmesi ve anlaşılması istenen temel konudur. Pazarlama ise bir ürün veya hizmetin tanıtılması ve satışının yapılmasıdır. İçerik pazarlaması; mevcut ya da hedef kitleye akılda kalıcı ve dikkat çekici şekilde belirlenen içeriği sunmaktır.
İçerik Pazarlaması Nasıl Yapılır?
İnsanlar genellikle sosyal medyada önlerine çıkan reklamlardan son derece rahatsızlık duyuyorlar ve bu reklamların başını da klasik pazarlama teknikleri kullanılmış reklamlar çekiyor. Tam olarak burada içerik pazarlamasının önemini anlaşılmaktadır. Akılda kalıcı ve dikkat çekici reklamlar oluşturmak pazarlamak istediğiniz içeriğin daha çok rağbet görmesini sağlar. Peki, içeriğinizi tanıtmak için akılda kalıcı reklam fikirleri nasıl bulabilirsiniz? İçeriğinizin geniş kitlelere ulaşması için nasıl bir yol izleyebilirsiniz?
İçerik Pazarlama Yöntemleri Nelerdir?
İlk olarak hedef kitlenin doğru belirlenmesi başarılı bir pazarlama için olmazsa olmazdır. Belirlenen kitlenin yaş aralığı, sık olarak bulunduğu mekânlar veya çevreleri içeriğin hedef kitleye ulaşması için hayati önem taşır. Gündemle alakalı mizahi reklamlar müşterilerin ilgisini çeker ve rakiplerinize göre müşteriye daha samimi görülmenizi sağlar. Bir başka ve etkili pazarlama yöntemi ise sosyal medya da yer edinmiş veya televizyonda tanınmış kişilerle içeriğinizi insanlara sunmanız güven duygusunu yükseltir böylece daha geniş kitlelere daha hızlı şekilde ulaşabilirsiniz.
#Fiyuva, #İçerik Pazarlama
0 notes
Text
İçerik Oluştururken Dikkat Edilmesi Gereken 3 Kural
SEO uyumlu içerik hazırlamanın birçok kuralı olmaktadır. Bu kurallara oldukça dikkat edilmesi gerekir, çünkü bu kurallara ne kadar fazla uyulursa; arama motorlarında daha iyi bir şekilde üst sıralarda yer alabilir. Diğer bir deyişle daha fazla kitle yazdığınız içeriği okuyacaktır.
Kitleler siz değerli içerik üreticileri sayesinde faydalı bilgiler okumaya devam edecek, bu içeriklerde arama motorlarında değerli bir hale gelecektir. Bu sayede yazdığınız içerikler sizleri bir adım öne götürecektir.
İçerik üretilirken dikkat edilmesi gereken 3 kural nedir?
Pazar Araştırması: Pazar araştırması yaparken ilk başta hedef kitlenize göz atmanız gerekir. Daha sonra bu kitlenin taleplerine göre örnek yazılara bakılmalıdır. Ancak konuyu inceleyerek kendi cümleleriniz ile aktarmak çok önemlidir. Ayrıca bir içeriği başkası için yazıyorsanız; yazdığınız kişinin taleplerini ve ihtiyaçlarını ön planda tutmanız önerilir. Örneğin; bir firma için yazı yazıyorsanız firmayı tanıtacak şekilde göndermeler yapabilirsiniz.
Anahtar Kelime: İçerik yazımına başlanmadan önce sizin veya bir başkası tarafında kullanılması istenilen anahtar kelimelerinin analizi yapılması gerekir. Anahtar kelime analizi yaparken Google Search gibi araçları kullanabilirsiniz. Google'de yapacağınız arama sonucunda; arama motorunun hemen altında bağlantılı arama sonuçlarını görebilirsiniz. Bu nedenle seçeceğiniz anahtar kelimeler sizlerin içeriklerini o bağlantılı aramalar bölümüne çıkarabilir.
İçerik Formatı: İçerik yazılma aşamasında seçeceğiniz format oldukça önemlidir. Okuyucularınızın kolay okuyabileceği bir font seçmeniz mantıklıdır. Şartları sağlayamayan yazı tipleri yerine sade ama akıcı bir şekilde okunabilen font seçerseniz, gözü yormaz. Ayrıca bir içerik hazırlarken uzun uzun metinler yerine paragraflar halinde yaparsanız, daha rahat bir şekilde okunabilir. Anahtar kelimeler veya etiketlerde bold seçeneğini kullanabilirsiniz.
#Fiyuva, #Dijital Dünya
1 note
·
View note