Tumgik
gameintrwvs-blog · 5 years
Text
Prince of Persia Sands of Time
PRİNCE OF PERSİA:SANDS OF TİME
 Oyunumuz klasik ‘’new game, load game, options vs seçeneklerinin ve arka planında çevresi ağaçlarla sarılı saray benzeri bir yapının oldukça hoş görünen balkonunda duran bir adam resminin olduğu bir menüyle karşılıyor bizi.( Ne uzun giriş cümlesi oldu ya…) Daha sonra new game’a basıyoruz vee oyundayız. Nolacadı… Ama oyun girişte hiçbir yükleme ekranı falan olmadan direk o menü arkası görsele bağlanıyor ve küçük prensimizin kontrolü size geçiyor. Kontrolü ele aldıktan sonra başka seçeneğiniz olmadığı için balkondan o odanın içine bodoslama dalıyorsunuz ve odanın içini merak ederken bir de bakmışsınız bambaşka bir yerdesiniz. Yani oyun başlamış ve küçük prensimiz: ’’Gelin, hikayemi dinleyin a dostlar.’’ dercesine hikayesini anlatıyor. 
Tumblr media
 Hikayemiz aslında oldukça basit ve içinde öyle çok da fazla şaşırılıcak şeyler barındıran bir hikaye değil onu hemen belirteyim. Yani: ‘’Ah ne şaşırdım! Vah ne üzüldüm!’’ demiyorsunuz oynarken ama bence zaten geliştiricilerin asıl amaçları da öyle mükemmel bir hikaye yazmak değilmiş. Sadece arka planda sizi oyuna biraz daha sokmak ve atmosferi yaşatmak için yazılmış gibi duruyor. Ama yaşattıkları atmosfer gerçekten güzel. Oyun,  mimarisiyle ve basit de olsa hikayesiyle sizi bir yerden yakalamayı ve kendini sevdirmeyi başarıyor. (Yani en azından bende öyle olmuştu:) Hikayemiz prensin babası pers kralının ordusuyla Hindistan’a bir sefer düzenlemesiyle başlıyor. (Yani ordusuz gidecek hali yok adamın.) Hindistan kralının veziri de burada puştluk yapıyor ve bu seferin başarılı olmasında Persler’e yardım ediyor. Hindistan sarayının kapıları açılıp Pers ordusu saraya girmeye başlarken gençliğin verdiği heyecanla adeta ‘’Battal Gazi’’ gibi Pers ordusundan önce saraya atlayan prensimiz sarayda zamanın hançerini buluyor ve bunu babasına getiriyor. Burada hain vezirin hainliğinin sebebinin bu hançer olduğunu öğreniyoruz ancak Pers kralı ‘’ Sana bir söz verdim ancak bir gencin ilk savaş ganimetini alamazsın ve ele geçirdiğimiz zamanın kumlarını da vermiyorum. Zamanın kumlarını bilmem ne kralına hediye edeceğim.’’ diyerek hain vezire istediğini vermiyor. (Ne kralı olduğunu unutmuşum maalesef:D) Her neyse tam krala hediye götürüldüğü an sarayda vezir bizim acemi prensi gaza getiriyor ve prensimiz Hindistan’dan kaçırılan prensesin ‘’Dur yapma!’’ nidaları eşliğinde hançeriyle zamanın kumlarını serbest bırakıyor. Olanlar olunca vezir, bunu ancak ben düzeltirim, diyerek hançeri istiyor, ama bizim prens hançeri vermiyor ve yediği haltı düzeltmek üzere kendisini uyaran prensesle bir maceraya başlıyor. Yani işte hikaye kısaca böyle. Giriş kısmı oldukça umut vaat edici aslında ancak dediğim gibi hikayenin devamında sonuç kısmına kadar bir daha ne veziri görüyorsunuz ne de başta gördüğünüz herhangi bir başka karakteri. Yani prenses haricinde. Ve bu yüzden de prenses dışında herhangi bir karakterle de bağ kuramıyorsunuz. Giriş kısmındakinden çok da başka bir olay olmuyor olaylar finalde çözülene kadar. İşte hikayenin sanki çok üzerine düşmek istememişler dediğim noktası burası.
Tumblr media
 Evet hikayeden kafamızı kaldıralım ve oyunumuzun diğer güzelliklerine bakalım. Şimdi oyunda prensesi görüyoruz oyun boyunca ancak prenses haricinde en çok gördüğümüz şeyler, prensimizin zamanın kumlarını serbest bırakmasıyla ortaya çıkan düşmanlar. Bu canavarlar sanırım normal insanlardan dönüşüyorlar. Yani orayı çok anlamadım ama işte oyun boyu onlarla savaşıyoruz. Size prensin zamanın hançerini bulduğunu söylemiştim. Aslında oyunun en önemli ögesi o hançer çünkü o hançer zamanı kontrol etmeye yani en azından geri sarabilmeye yarıyor. Savaşın en önemli noktası zaten burası. Ortaya çıkan düşmanların çok büyük bir kısmı serbest kalan zaman kumlarının ortaya çıkardığı düşmanlar ve onları yok edebilmek için düşman yere düştüğü zaman hançeri ona saplamanız ve içinde bulunan ve onun canlı kalmasını sağlayan kumları hançere çekmeniz gerekiyor. Bu tür düşmanlar haricinde oyunda bir de böcekler, şerefsiz kuşlar ve onlardan daha da şerefsiz yarasalar var. Böcekler koridorlarda bazen karşınıza çıkıyorlar. Kuşlar da bazen açık alanlarda. Yarasalarınsa biraz daha farklı bir kullanım alanı var oyunda. Ona unutmazsam platform kısmında değiniriz.
 Savaştığınız yaratığın türü n’olursa olsun savaşma biçiminiz değişmiyor; kılıcınızı sallıyorsunuz, karşı tarafın ataklarını savuşturuyorsunuz, savuşturamazsanız sağa sola atlamak suretiyle kaçıyorsunuz. Ve hepsi bu kadar. Yani savaşmak maalesef pek de çeşitli değil. Savaş animasyonları ve savaşta çıkarabileceğiniz kombolar, yapabileceğiniz farklı şeyler yok pek fazla. Hani en fazla arada prens canı sıkılırsa kılıcını sallamak yerine tekme atıyor havalı bir şekilde. Bir de işte bitiriş vuruşları farklı ama bunlar zaten olması gereken şeyler. Sıradan şeyler yani. Ama o kadar da sıradan olmayan bir şey var şükürler olsun. Hançer… Savaşta eğer hançeri düşmana saplarsanız düşman ağır çekime giriyor ve nasıl bir düşman olursa olsun ağır çekimdeyken iki vuruşta düşmanı patates edebiliyorsunuz. Yok ediyorsunuz yani. Bir daha hançeri saplayıp kumları çekmenize gerek yok. Bu az da olsa bir ferahlık getiriyor savaşlara ancak maalesef yine de çeşitsizliğin üstünü çok da kapatamıyor. Savaştığınızda kalabalık geliyorlar üstünüze.(Hatta bazen küfür edecek noktaya getiriyorlar işi.) Ama bir kere kalabalık bir grupla savaştıktan sonra da ortalama 20-30 dk kadar başka bir grupla karşılaşmıyorsunuz. Bir de dediğim gibi oyunda sadece kalabalık gruplarla savaşıyorsunuz. Hani boss fight sayılabilecek, bakın sayılabilecek diyorum, sadece iki dövüş var. Hadi ilki biraz zorluyor da ikincisi çook kolay. Ve az boss fight olunca bir de üstüne savaştığınız yaratık çeşitliliği de çok fazla olmayınca savaşlar bazen bıkkınlık verebiliyor. Ha bir de unutmadan savaşla ilgili bence en iyi şeylerden biri kaçış animasyonları ve duvardan sıçramak. Abi o hareketleri prens o kadar havalı yapıyor ki. Sanırsın adam prens değil de sirk emektarı bir insan. Hani o kadar akrobatik. 
Tumblr media
 Şimdi gelelim o savaşların arasındaki 20-30 dk’lık kısma. Oyunun bu kısımlarında ya koridorlarda önünüze çıkan tuzaklardan seri bir şekilde geçip bir düğmeyle açtığınız kapıya ulaşmaya çalışıyorsunuz(ki burada biraz beceri gerekiyor) ya da bulmaca çözüyorsunuz. Çözdüğünüz bulmacalar iki türlü. İlki ve oyunda daha az yer kaplayanı zeka gerektiren bulmacalar. Bunlardan benim hatırladığım sadece iki tane var oyunda. İkinci bulmaca türü ise platform bulmacaları. Yani sanırım bunlara da bulmaca diyebiliriz. Bu tür bulmacalarsa oyunda en çok yer kaplayan içerik sanırım. Platform bulmacalarının çok bir olayı yok aslında. Yapmanız gereken tek şey nerden gideceğinizi bulmakta ki zaten ilk adımı bulduktan sonra zaten gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Hani burada sizden ziyade yapımcının zekasını ne kadar kullandığı önemli. Nereyi nereye nasıl bağlamış falan. Oyunda bu tür platform bulmacaları genellikle kapalı alanlarda geçiyor. Bu kapalı alanlarsa bazen gerçekten devasa ve son derece ihtişamlı mekanlar olabiliyor. Hani ilk girdiğinizde,’’ Vay anasını be ben nasıl geçeceğim burdan ya?’’ şeklinde tepkiler verdirtiyor. Ama dediğim gibi hani çok da zor olmuyor ilk adımı bulduktan sonra. Aslına bakarsanız oyunun çoğunda bu platform bulmacalarını çözdüğünüz için bazen çok can sıkabiliyorlar. Hatta bir noktada’’ Abi yeter nolur daha fazla çözmeyelim.’’ dediğimi bile hatırlıyorum. Hani keşke biraz daha az olsaymış bu platform bulmacaları da bunların yerine zeka gerektirenlerden koyulsaymış. Ha şunu da hemen ekleyeyim oyunda tüm bunları yaparken size o bahsettiğim prenses eşlik ediyor. Hatta sanki biriyle coop oynarmışçasına çoğunlukla bu platform bulmacalarını beraber çözüyorsunuz. Ve bence bu harika bir hissiyat. Yani baya gerçek biriyle oynuyormuşsunuz gibi hissettiriyor. 
Tumblr media
 Evet bulmacalardan da bahsettiğimize göre oyundaki neredeyse her şeyden bahsettik aslında. Ancak şimdi burada hançer muhabbetine bir kere daha dönelim. Çünkü hançere biraz daha ayrıntılı bakmamız gerekiyor. Hançerle zamanı geriye sarabildiğinizi söylemiştim. Bu geriye sarma muhabbeti size savaşlarda öldüğünüz zaman ve platform kısımlarında yanlış bir yere atladığınız zaman yardımcı oluyor ve size bir şans daha veriyor. ki bu bazen gerek kamera açısının sapıtması gerekse prensin iki metreden bile düşse ölmesi sebebiyle çok sık tekrarlanıyor Amaaaaa…. Her istediğinizde canınız istediğiniz kadar zamanı geriye saramıyorsunuz. Yani ‘’Dur ben oyunun başına gidip geliyorum hocam bi.’’ diyemiyorsunuz :D Ekranın sağ tarafında hançeri kaç kere kullanabileceğinizi gösteren barlar var. Her bir geriye dönüşte bir barı kullanmış oluyorsunuz. Bu barları savaşta düşmana hançeri saplayıp içindeki kumları çektiğinizde doldurabiliyorsunuz. Bu barların yanında sadece o barların sayısı kadar açabileceğiniz küçük çubuk simgeleri de var. Bunlar da sizin savaşta kaç kere düşmanı ağır çekime sokabileceğinizi gösteriyor. Barların sayısını artırmanın tek yolu ise haritada bazen gizlenmiş halde bazen de yolunuzun üstünde duran ışıltılı topları hançerinizle vakumlamak. Ya beş ya da altı tanesini vakumlayınca yeni bir bar daha açılıyor. Bu aslında benim çok hoşuma gitti çünkü oyuna devam ettikçe geliştiğinizi görüyorsunuz ve bu harika bir şey.
 Hançer haricinde geliştirebildiğiniz bir diğer şey de canınız. Max canınızı artırmak için de yine bazen haritada gizlenmiş şekilde karşınıza çıkan bir koridordan geçiyorsunuz ve başka bir aleme ışınlanıyorsunuz. Böyle mavimsi, mağara gibi bir yerdeki musluktan su içince hooop canınız arttı. Hayırlı olsun. Oyundaki sular sihirli midir nedir canınızı yeniden doldurmak içinde orada burada bulduğunuz sulardan içiyorsunuz. Evet bu su muhabbetiyle beraber de oyundaki nerdeyse bütün mekaniklerden bahsettik. Aslına bakarsanız bu oyun gerçekten üzerine düşünülmüş ve güzel bir oyun. Bitirdikten sonra benim ağzımda bıraktığı tat ne yalan söyleyeyim hiç de fena değildi. Bunda atmosferi ve oyun sonunda hikayeyi bağlayış biçimi büyük bir etken. Hani çok şok edici olmasa da iyi bitiyor hikaye. Ancak bu ubisoftun yaptığı ilk prince of persia oyunu ve bu yüzden biraz acemiliğe kurban gitmiş bana göre. Eğer üzerine biraz daha düşünüp düzeltilebilecek eksikler giderilirse oyun çok daha eğlenceli ve güzel bir hale gelebilir.
1 note · View note