Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Kocam Almanya ile ithalat ihracat işleri yapan bir işadamı. İş bağlantıları genelde seyahat etmeyi en çok sevdiği şehirlerden biri olan Münih’te…
Almanya'nın güneyindeki bu şehirde insanların daha yakın, daha sıcak ve insan ilişkilerinde daha toleranslı davrandıklarını söyler. Bu nedenle sıkça gittiği bu şehre yaptığı iş seyahatlerinden birisine beni de beraber götürdü.
Her zaman kaldığı o basit otellerin aksine bu sefer ben yanında olduğumdan, son derece modern ve içinde her türlü konforu sağlayan Park otele yerleştik.
Bu otel kingsize tabir edilen geniş yataklara, sauna, buhar banyosu ve jakuziden oluşan bir sağlık merkezine sahipti. İş görüşmeleri Pazartesi günü başlamasına rağmen biz hafta sonunu değerlendirmek için Cumartesi günü Münih’e varmıştık.
Son derece soğuk bir hava vardı dışarıda kar yağıyor ve hafta sonu olduğu için sokaklarda tek tük arabalara rastlanıyordu. Odamıza yerleştikten sonra kocam bu saatte yapılacak en güzel şeyin, saunaya gitmek olduğunu söyledi.
Sauna otelin üçüncü katında bulunan ve tam anayol kavşağına bakan ayna camlarla çevrilmiş sağlık merkezininin içinde yer alıyordu. Yaptığımız uzun yolculuktan sonra bu fikir bana da harika göründü.
Biz de vakit kaybetmeden saunaya inip cam kenarına yerleştik. Buradan parkın ve caddenin görünüşü muhteşemdi. Saunanın içerisi son derece sıcak, camlardan dışarı baktığımızda ise lapa lapa kar yağıyordu. Bu kadar güzel bir tezatı yaşamak harika bir heyecan veriyordu çıplak bedenlerimize…
Bedenlerimiz çıplaktı, çırılçıplak… Geniş basamaklarda otururken kocam üstümdeki son giysi parçası olan bikini altını da çıkarttırmıştı bana… Havlularımız yanımızdaydı, biri gelecek olursa sarınabilirdik. Zaten saunada bizden başka kimse yoktu, aslında olsa da bir şey fark etmezdi ya, Avrupa'da insanlar saunada cinselliklerini unutuyorlardı.
Ama biz bu garip tezatı ilk defa yaşıyor, içimizde tuhaf bir ürperti ile o anın keyfini çıkarıyorduk. Yirmi dakika kadar bu cehennemde terledikten sonra kalbimiz çılgınca çarpıyor, nefes almakta güçlük çekiyorduk. Gücümüzün son kırıntısıyla havlularımıza sarınıp kendimizi dışarı attık.
Saunanın kapısından çıkınca hemen karşısına gelen kısımda büyücek bir yüzme havuzu vardı. Baktık orada da ikimizden başka kimse yok. Kocamla göz göze geldik. Önce o beline sardığı havluyu çözüp yere bıraktı.
Sertleşen erkekliği iştah açıcı görünüyordu. Elini uzatıp göğsümün üzerinde kıstırdığım havluyu tuttu,
“Ne yapıyorsun, deli misin?” dedim yine de…
Aslında bana da çılgınca gelmiş, hoşuma gitmişti kocamın fikri… Biraz ikna edilmek istiyordum ve kocam bunu başardı.
“Bak, bir saate yakın buradayız, kimse gelmedi. Bu saatte gelmez de… Bırak çekingenliği… Hem biri gelse bile hiç önemli değil. Kızım burası Almanya… Çıplaklık en doğal şey onlar için… Kimse kimseye dönüp bakmaz bile… Hadi çıkar şu havluyu… Güzelliklerini göster bana bebeğim…”
Sonunda elimi çektirip benim havlumun da yere düşmesini sağladı. İki yaramaz çocuk gibi el ele tutuşup çırılçıplak bedenlerimizi buz gibi suyun içerisine bıraktık. Alev gibi yanan bedenlerimiz buz gibi suyla temas edince tabiri caizse “cosss”diye bir ses çıktı ve sudan dumanlar yükseldi sanki…
Ben ve kocam ilk şoku atlattıktan sonra yüzmeye başladık. Buz gibi su çırılçıplak bedenlerimizin en mahrem yerlerine kadar değiyor, tarifsiz bir zevk duygusu yaşatıyordu bize.
Soğuk suda yüzerken çekinerek etrafıma baktım. Bizden başka kimse yoktu. Yarım saattir saunada, bu havuzda zaman geçiriyorduk, hiç kimse gelmemiş, bizi rahatsız etmemişti. Önce çekingen bir iki kulaç attım, sonra iyice güven duydum, alışıp rahatladım.
Havva kızı gibi çırılçıplak yüzmek hoşuma gitmişti. Suyun içerisine bir dalıp bir çıkıyordum. Her dalışımda kocamın pek beğendiği kalçalarım bütün diriliğiyle meydana çıkıyordu. 90 derece sıcaklıktan sonra o buz gibi suyun içerisinde kalçalarımı sergilemem kocamı birden azdırmıştı.
Erkekliği önünde aniden hareketlenmiş buz gibi suya rağmen hızla sertleşmişti. Etrafımda yüzüp duruyor, sikinin ne kadar sertleştiğini hissettirmeye, sikini vücuduma değdirmeye çalışıyordu sanki hiç görmemiş gibi…
Ben bu arada suyun üzerine sırtüstü uzanmıştım. Dipdiri göğüslerimin fındık iriliğindeki uçları, soğuk suyun etkisiyle birer mızrak gibi suyun üzerine çıkmışlardı. Suyun üzerinde hareketsiz yatarken kocam da bu fırsatı değerlendirip suyun altından yanıma sinsice yaklaştı.
Tam dibimden su yüzüne çıkarak ne olduğunu anlamama fırsat vermeden dudaklarını meme uçlarımdan birine yapıştırdı. Bu temas ile irkilip sıçrayarak başımı havaya kaldırdım. Baktım kocam, bebek gibi meme ucuma yapışmış emip duruyor.
Gülümseyerek ellerimi başının arkasına bastırıp meme uçlarımı daha hızlı emmesini istedim. Kocam benim bu isteğine uyarak hiç nefes almaksızın memelerimin irileşmiş uçlarını tek tek emiyor aynı anda sol elini ise aşağılara atarak bacak aramdaki kaymak tabağına daldırmak istiyordu.
Parmakları kasıklarımdaki kaygan tüysüz tepenin üzerinden geçerek vajinamın dudakları arasına doğru ilerledi ve dudakları aralayarak nemli ve sıcak tünelimin içerisine doğru kaymaya başladı.
Bir yandan memelerimin çılgınca emilmesi ve bir yandan da vajinamın içinde hoyratça hareket edip beni delirten, tahrik eden parmakların etkisiyle kendimi su yüzeyine doğru salmış iki bacağımı da mümkün olduğu kadar açıp kocamın parmaklarını daha derine almak için gayret sarf ediyordum. Boğazımdan belli belirsiz iniltiler çıkıyor, kadınlığımı aşağı yukarı oynatarak daha derine girmesini istiyordum.
Kocam beni daha fazla bekletmedi. Belimden tuttu, havuzun kenarındaki korkuluklara doğru beraberce ilerleyip beni yüzüstü çevirdi. İki elimle korkulukları tutturup kalçalarımı mümkün olduğu kadar havaya kaldırmamı istedi.
Hiç vakit kaybetmeden isteğini yaptım ve kocam da kalçalarımın arkasındaki yerini aldı. Sol eliyle kalçalarımı aralayıp sağ eliyle tam ortasından tuttuğu aletini am dudaklarımın arasına doğru yerleştirdi.
Ancak o ana kadar suyun içerisinde bu işin daha rahat olacağını sanmamıza rağmen yanıldığımızı hemen anladık. Maalesef içime girmekte zorlanıyordu kocam. Arkamda bir iki basamak aşağı inip kalçalarımı tuttu, iyice ayırdı. Kalçalarımın arasından görünen kadınlığımın kıvrımlarını diliyle okşayarak geçti, dilini aşk tünelimin içerisine doğru soktu.
Sıcaklığı hissettiğim anda ağzının içerisinde biriktirdiği tükürükleri vajinamın içine doğru yaydı, daha sonra bir iki dil darbesi ile hem kayganlığı sağladı, hem de beni biraz daha ateşleyerek doğruldu.
Aletini yeniden hizalayıp bu sefer kendinden emin bir şekilde vajinamın içerisine doğru hızla bastırdı. Sonunda başarmış, soğuk suya rağmen benim nemli ve sıcak, duvarları kadife kaplı aşk tünelimin içerisine hızla ilerleyerek aletini sonuna kadar içime sokmuştu.
“Ohhhh!!!”
Ben hiçbir şey yapamayıp sadece derin derin zevkle inliyordum. Tek yaptığım kalçalarımı geriye doğru itip kaya gibi sertleşmiş olan kocamın erkekliğinin keyfine varmaktı.
Birkaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra kalçalarımı hızla çevirmeye, ileri geri oynatarak penisinin her santimini hissetmeye başladım. Kocam da bu arada iki elini uzun saçlarıma götürerek sıkıca tuttu ve başımı geriye doğru çekti.
Bu hareket beni daha da ateşlemişti. Şimdi kalçalarımı bir pervane gibi hızla çevirip aletinin en derin yerime kadar girip çıkmasını sağlıyor, bir elimle de torbalarını avuçluyordum.
Havuz ile salonun giriş kısmı arasında bir boş alan mevcuttu. Boşluğun diğer tarafında ise salonun giriş kapısı vardı. Biz sevişmemizin zirvelerine, neredeyse dönülemez noktalara varmaya başlamıştık ki bir anda kapı açıldı.
İçeriye orta boylu, yaşlıya yakın göbekli bir adamla yanında uzun boylu genç bir delikanlı girdi. Konuşmalarından Alman oldukları anlaşılıyordu.
Kapıdan içeri girdikleri anda tam karşılarına gelen manzaraya bir an duralayıp hayretle bakakaldılar. Kocam arkamdan amıma girmiş, hızla gidip geliyor ben ise kısa çığlıklar atarak başımı sağa sola atıyordum.
Adamları bir anda karşımda görünce ben de şok geçirdim. Azgın kocam bu saatte kimse gelmez, kapalı diyerek kandırmıştı beni…
Adamlar bu inanılmaz manzaranın şokunu çabucak attılar. Önce yaşlısı, sonra da onu izleyerek genç adam bellerindeki havluları çözüp attılar. İkisi de çırılçıplak, önlerindeki mızraklarıyla bizi alkışlamaya başlayarak Almanca “harika” anlamına gelen bir şeyler söyleye söyleye hızla yanımıza geldiler.
Almanya’da böyle şeylerin genelde normal karşılandığını ben de biliyordum. Ama yine de bunun benim başıma gelmesi, iki yabancı erkeğin karşısında çırılçıplak yakalanmak utandırmıştı beni, hem de kocamın arkamdan soktuğu siki amımın içindeyken… Başımı çevirip hala arkamda kıpırdanıp duran kocama,
“Murat, bırak, yapma… Çıkar şu sikini amımdan…” dedim ama bunu istediğimden kendim bile emin değildim. Zaten kocam da pek hevesli değildi bırakmaya,
“Deli misin aşkım, nasıl bırakayım? Gelmek üzereyim. Ne olur, aldırma sen onlara… Alışkın onlar… Devam et… Sikiş benimle…” diye inledi arkamda…
Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi şaşırmış, heyecanlanmıştım. Şok içinde hareketsiz kalmama rağmen kocam sanki böyle şeyleri her gün yaşıyormuşuz gibi içimden çıkmamış, ufak ufak sikini amımın içinde kıpırdatıp duruyordu.
Ben kararsız, tepkisiz dururken adamlar havuzun kenarına gelerek korkulukların dibinde, iki yanımızda yakın bir yerde durup bizi motive ederek sevişmemize devam etmemizi istediler.
Kocam onlara çok iyi bildiği almancasıyla cevap yetiştirdi. Neler söylediğini bilmiyorum. Zaten sona yaklaşmış, adamlar bırakmamızı isteseler de o anda yaşadığı zevkten vazgeçecek halde değildi. Benim sevişmenin ateşiyle kor gibi olmuş kaygan vajinamın içerisinde hızla gidip gelirken orgazm olmak üzereydi.
“Ne konuştun adamlarla Murat? Ne yapıyorsun? Elin almanlarının yanında sikişecek halim yok… Bırak dedim sana…” dedim.
“Seni çok beğenmişler aşkım. Çok güzelmişsin. Harikaymışsın. Tam bir kadın olduğunu söylüyorlar. Ohhh… Bebeğim benim… Bırak izlesinler… Senin ne seksi, ne azgın kadın olduğunu görsün onlar da…”
İki elini suyun içinde sallanan memelerimin üzerine sıkıca kenetledi. Onları sıkıyor, bırakıyor parmaklarının bütün boğumlarını benim hatırı sayılır irilikteki memelerimin içerisine adeta gömüyordu.
Daha sonra parmaklarıyla meme uçlarımı birer kıskaç gibi sıkarak şehvet ve acı dolu, karışık duygular içerisinde kendimi kaybedecek hale getiriyordu beni…
Gerçekten kendimi kaybetmiştim. Artık iki yanımızda, bize sokulup yakından izleyip duran çırılçıplak adamlara ben de aldırmıyordum. Onlara aldırmadan çığlıklar atıyordum.
Olayın garipliği beni daha çok tahrik ediyordu. İki yabancının önünde kocamla sikişiyordum. Her yerimi görüyorlar, kocamın sikinin amıma nasıl girip çıktığına bakarak siklerini okşuyorlardı.
Adeta grup seks yapar gibiydik. Bir yandan kocama sikiliyor, bir yandan iki yabancının ellerinin arasındaki aletlerini inceliyordum. İlk defa kocamdan başka birilerinin sikini görüyordum canlı canlı… Gencin siki hayli büyüktü, taş gibi olmuş, pembe teniyle yenilip yutulası görünüyordu.
Orta yaşlının siki ise tam sertleşmemiş, sünnetsiz kabuklu görüntüsüyle ilgimi çekiyordu. Bir ara kendimi o kadar kaybettim ki, başımı çevirip arkamda beni pompalayıp duran kocama,
“Aşkım, yaşlı adamın siki kalkmıyor galiba… Onu ellemek istiyorum. İzin verir misin?” dedim. Kocam daha da tahrik oldu bunu söyleyince… Arkamda kulağıma inleyerek,
“Ohhh… Çılgın kadın… Ne istersen yap bebeğim. Harikasın sen… İster elle, ister amına sok… Serbestsin…”
Ben de sağ elimi yaşlı adama doğru uzatıp onun önünde yavaş yavaş uyanmaya başlayan erkekliğini tutmak istediğimi işaret ettim. Adam bu hareketime heyecan ve sevinçle karşılık verip, bir adım atarak iyice yanıma sokuldu.
Adamın penisini avucumun içine alıp sıkınca penis bedenimden fışkıran sıcaklığın etkisi ile hızla büyümüştü. Zavallı adam ne olduğunu şaşırmış irileşen kamışına hayretle bakıyor, bir yandan da onu benim ağzıma verebilmek için sabırsızlanıyordu.
Kocam da arkamda hızla gidip gelirken artık daha fazla dayanamaz hale gelmişti. Bacaklarım titremeye başlamış, vajinamda gidip gelen penisi sanki daha bir büyümüştü içimde…
Sonunda ben yaşlı Almanın sikini ağzıma aldığımda öyle tahrik oldu ki, içinden gelen haykırışları bastırmadan kalçalarımı kendine doğru çekip karnına doğru yapıştırdı ve sarsılarak kesik kesik fışkırmalarla benim sıcak aşk tünelimin içerisine boşalmaya başladı.
“Oohh… Bitirdin beni… Orospuu… Oh amına koduğumun fahişesi… Aaahhh…“ diye yüksek sesle küfürler savura savura, inleye inleye orgazm oluyordu.
Bense tam da kocamın dediğine uygun, bir orospu gibi ağzıma aldığım kabuklu yarağı soluksuz emerek adamın sanki içini dışına çıkarmak istercesine bir hırsla garip sesler çıkarıyor, sol elimle adamın torbalarını sıkıyor, sağ elimle de kendi mememi mıncıklıyordum.
Kocam orgazmın doruklarına varmış, bütün spermlerini vajinamın içerisine boşaltmıştı. Bir müddet sonra yumuşayan aletini içimden çıkartırken suyun içerisinde menilerinin beyaz kıvrımlar halinde yüzdüklerini görüyordum.
Bu arada sol tarafımızda o ana kadar hareketsiz duran genç adamın sabrı tükenmişti. Bana Almanca bir şeyler söylüyor, sanırım kendisinin de bu şehvet fırtınasına katılmak istediğini anlatmaya çalışıyordu.
“Aşkım, ne diyor bu koca sikli herif?” diye kocama sordum gözlerimi güzel sikinden ayırmadan… Kocam boşalınca yorgunluktan olaya ilgisini kaybetmişti. Arkamdan ayrılıp sudan çıkarken halsiz çıkan sesiyle,
“Seni sikmek istiyormuş. Benden izin istiyor. Yarrağını ağzına vermek için deli oluyormuş.” diyerek tercüme etti.
İlgiyle, her an üstüme atlayıp sikecek gibi duran genç delikanlıya baktım. Uzun sarı saçları, kirli sakalı, atletik vücudu, önündeki mızrağıyla harika görünüyordu.
“Doğrusu beni sikmesini isterdim aşkım. Ne dersin, izin verir misin? Siksin mi beni adam? O güzel yarağını geçirsin mi bana?”
Kocam bana ve adama ne yaparsanız yapın gibi bir hareket yaparak kendini havuzun hemen kenarında bulunan jakuzinin içerisine attı. Suyun sert fışkırmalarıyla bütün bedenine yaptığı masajın rahatlatıcı etkisine bıraktı kendini…
Ben ise kocamın tam karşısında, havuzun kenarında yaşlı Almanın siki elimde kalakalmıştım. Orgazm olamamıştım henüz ve kafayı yemek üzereydim. Kocam benim durumuma aldırış etmeden kendi orgazm sarhoşluğunu ve zevkini yaşıyordu. Bencil herif diye kızarak ben de tüm ilgimi elimdeki Alman sikine verdim.
Adamın erkekliğini ağzıma sokup çıkarıyor, başını emerken gırtlağımdan boğuk boğuk sesler çıkarıyordum. Adamın uzvu çok iri değildi ama oldukça kalın ve başı mosmor olup şişmişti. Yaladıkça tükürüklerimle bu patlıcan morunu andıran penisin başı parıl parıl parlıyordu.
Bir elimle adamın sikini, torbalarını okşayıp sıkıyordum, bir yandan da diğer elimi adamın kalçalarının arasına daldırmış, okşayıp duruyordum.
Adam bundan hoşlanmış olacak ki başımı iki eliyle sabit bir şekilde tutup kamışını ağzımın içerisine hızla sokup çıkarmaya başladı. Salonun tavanı yüksek olduğundan bu sesler salonda yankılanıyor suyun çalkantı sesine karışıyordu.
Genç adam da bu manzaraya daha fazla seyirci kalamamıştı. Bizi izlerken sağ eliyle aletini devamlı sıvazlıyor onu en sert haline getirmeye çalışıyordu. Uzun boylu kaslı bir yapısı vardı ve uzvu en azından yirmi santim kadar vardı. Eliyle penisinin üzerindeki deriyi geri çekince başı bütün ihtişamı ile meydana çıkıyor sonra hızla elini ileri geri hareket ettirerek sıvazlıyordu.
Ben kendimi tamamen yaptığım işe vermiştim. Almanın aletinin tamamını ağzıma sokup çıkarıyor, ellerimle de onu aşırı derecede tahrik ederek orgazmın sınırlarına yaklaştırmak istiyordum. Ancak adamın yaşı biraz geçkin olduğu için bu iş zor olacağa benziyordu.
Bu arada az önce yan taraftan bizi izleyen genç adam dayanamayıp suya girmiş, arkamdan bana yaklaşmıştı. Baldırlarımdan kavrayıp bacaklarımı havaya kaldırdı, kendi bacaklarının yanlarına doğru yerleştirdi.
Bu pozisyonda vücudum su yüzeyine doğru yükseldi ve dengemi sağlayabilmek için önümde havuzun kenarında oturan diğer adamın bacaklarına tutundum.
“Kocacım, karını sikiyorlar, haberin olsun” diye seslendim kocama…
“Siksinler karıcım… Ne isterlerse yapsınlar… Ben onlara söyledim zaten senin ne azgın orospu olduğunu… Seni en baştan beri sikmeye kararlı bunlar… Zevk almaya bak sen… Tadını çıkar… Hazır iki tane kabuklu yarak… Bir daha birbirimizi görmeyiz, tanımayız… Bir daha bu fırsat elimize geçmez. Bırak siksinler, ben de izlerim sizi…” dedi.
Kocam konuşup dururken, genç Alman arkama iyice yerleşti, dimdik olan erkeklik organını vajinamın dudakları arasına yerleştirdi. Daha önceden kocamın menileriyle kayganlaşan kadınlığımın içerisine iri erkekliğini sabırsızca soktu.
Aniden tüm şiddetiyle içime giren bu kocaman organın verdiği acıyla suyun üzerinde kalabilmek için iki elimle yaşlı adamın bacaklarına yapışarak sıkıca sarıldım. Ağzımdan belli belirsiz bir çığlık sesi yükseldi ancak ağzımın içinde şişmiş olan penis yüzünden sesim boğuk çıkıyor, ne dediğim anlaşılmıyordu.
Genç adam birkaç saniye hareketsiz kalıp aletini vajinamın derinliklerine kadar yerleştirdi ve daha sonra bir böğürtü ile adeta bir hayvan gibi içimde ileri geri gidip gelmeye başladı.
Ben çığlıklar atıyor adama yalvararak yavaş olmasını istiyordum. Ancak genç adam kudurmuş gibiydi ve bacaklarımı belinin arkasına dolayarak ellerini kalça kemiklerimin altına yerleştirdi, böylece onu kendisine daha iyi yapıştırarak kaçmamı engelledi.
Çareyi yaşlı adamın penisini ağzımın içine kah sokarak kah ısırarak, kah emerek arkamdaki bu dev organa alışmakta buldum. Zavallı yaşlı adam da bana yalvarırcasına Almanca bir şeyler söyleyip duruyordu.
Sanırım penisine daha nazik davranmamı ister gibiydi, ancak bunun bir işe yaramayacağını anlayınca elleriyle benim dolgun memelerimi avuçlayarak onları olanca gücü ile sıkmaya başladı.
Kocam jakuzinin içinde gözlerini bana, iki alman tarafından sikilen karısına dikmiş, zevkle izleyip duruyor, kalkmış sikini okşuyordu. Hemen önünde memelerim yaşlı ve göbekli bir adam tarafından cendereye alınmıştı.
Arkamda ise bacaklarım ve kalçalarım adeta demir mengenelerin arasına hapis edilmiş olan karısı acımasızca sikiliyordu. Kısa bir müddet sonra yeniden zevklenmeye başladım. Arkamda hızla gidip gelen pompalayan gence,
“Yavaş ol… Yavaş yavaş sik, her santimini hissedeyim ne olur…” diye yalvarıyordum.
Adam ise benim ne istediğimi doğal olarak anlamıyor hoyratça, tüm hızıyla vajinamın içine girip çıkıyordu. Sonunda dayanamadım, yaşlı almanın sikini ağzımdan çıkarıp başımı geriye çevirdim. Uzun sarı saçlarıyla beni sikmekte olan gence ingilizce almanca bildiğim bir iki kelimeyle seslendim,
“Please, slovly!” dedim. “Langsam bitte…” Sonunda anladı beni,
“Ohh, ja, natürlich!” diyerek ritmini yavaşlattı. Artık penisini tam benim istediğim şekilde, santim, santim sokuyordu. İşte şimdi zevkin doruklarına çıkmaya başlamıştım.
Yaşlı adamın işini bitirmek için olanca hızımla harekete geçtim ve adamın uzvunu gırtlağıma kadar sokup çıkararak ona ağzıyla masturbasyon yapıyordum. Yaşlı adam benim bu emme basma tulumba gibi hareket eden ağzımın içeirisindeki nemli kaygan ve sıcak tahrike daha fazla dayanamayıp, bağırarak boşaldı.
Adam yaşlıydı ama spermleri o kadar fazlaydı ki hepsini yutamadım, dudaklarımın kenarlarından aşağı bir kısmı sızdı.
Bu arada ben yeniden azdım ve kalçalarımı içimdeki penis vajinamın ta dibine girecek şekilde geriye itip bütün hızımla daireler çizmeye başladım. Benim ateşim artık genç adamı da yakmaya başladı, hızlandı tekrar,
”Oooh… jaa… ich kommee…!” diye bağırarak bütün spermlerini içime bırakmaya başladı.
Bacaklarımı genç adamın kollarından kurtarıp yere bastım, başımı sağa sola atarak orgazmın zevkine varıyordum. Genç Alman ise orgazm olmasına rağmen hala içime hızla girip çıkmaya devam ediyordu.
İçimdeki organın hemen yumuşamadığını farkettim. Ereksiyonun tadını sonuna kadar çıkarmak için arkamı iyice geriye, gencin kaya gibi bedenine, içimdeki sikine yasladım.
“Ahh, oohh!” sesleriyle, büyük bir şehvetle içimdeki erkeklik organını uzvumun dudakları arasına hapsetmek, sanki onu ebediyen içimde tutmak ister gibiydim. Önce kocamın, arkasından genç adamın spermleri dışarı akmış suyun üzerinde yüzüyorlardı.
Sonunda delikanlıya havuzdan dışarı çıkmak istediğimi işaret ettim ve ikimiz beraberce havuzun kenarında bulunan yeşil çim halının üzerine çıktık. Gülümseyerek adama sırt üstü yere uzanmasını İngilizce ve işaretle karışık anlattım. Genç adam istediğim şeyi yaparak yere sırtüstü uzandı.
Kaslı bacakları aralanmış, erkekliği ise önünde hala dimdik duruyordu. Çocuk muhtemelen vücut sporu yapıyordu. Her bir kas üzerinde tek tek çalışmış, yerde yatan ve beni bekleyen vücudu bir heykel gibi görünüyordu. Ve ne gibi bir ilaç kullandığını bilmiyorum ama, bunca sevişmeden sonra erkekliği hala sertliğini koruyordu.
Bense kararsızdım. Önümdeki abideyle ne yapacağıma karar verememiştim henüz… Elime mi alsam okşayıp sevmek için, onca sikişten sonra hala dudakları arzuyla kıpırdayıp duran amıma mı alsam…
Sonunda dayanamadım, adamın iki bacağının arasına eğildim ve o muhteşem organın başını ağzıma aldım. Dirseklerimi yere dayamış iki bacağımı mümkün olduğu kadar açarak kalçalarımı yukarı kaldırmıştım. Bizi izleyen kocama ve yaşlı almana bulundukları noktadan nefis kalçalarımın arası bütün ihtişamı ile görünmesini sağlamıştım böylece…
Bodrum güneşinin altında esmerleşen tenimle bikinimin oluşturduğu beyazlıklar tam bir zıtlık oluşturmuştu. Bu zıtlıkta kalçalarımın arasından tüysüz kadınlığımın istekle açılmış dudaklarının pembeliği ve açık kahverengi, minik bir leke şeklindeki göt deliğimi bir tablo gibi erkeklerin gözlerinin önüne sermiş oluyordum.
Genç adamın ağzıma aldığım penisini mümkün olduğunca içeri, boğazıma doğru sokmaya çalışıyor, bunu yaparken etli dudaklarımı tam bir çember haline getirip ağzımın içinde vantuz gibi emiyordum. Bir elimle adamın testislerini sıkıp okşuyordum.
Genç adam yeniden kıvranmaya başlamış, doğrularak iki eliyle başımı tutarak aletini ağzımın içerisine seri bir şekilde sokup çıkarmaya başlamıştı. Penis ağzıma girip çıkarken dudaklarımın kenarlarından bir bisiklet pompasının çıkardığı seslere benzer sesler çıkarıyordu.
Bu arada arkamızda bizi izleyen ikiliden yaşlı adam daha fazla dayanamayıp yaklaştı. Kalçalarımın arasına eğilerek iki eliyle yuvarlaklarımı ayırdı ve hala bal kutumdan dışarı süzülmekte olan spermleri dilinin ucuyla yalamaya başladı.
Yaladıkça iştahlanıyor, parmaklarını benim etli kalçalarımın içine gömerek onları sıkıyordu. Dilini olabildiğince derinlere sokarak kadınlığımın içerisindeki spermleri dışarı çıkardı ve onları şehvetle yalayıp yuttu.
Biraz sonra amımı yalayıp duran ıslak ve sıcak dilinin ucunu minik deliğimde hissedince zevkle inledim. Adam büyük bir hırsla ellerini kalçalarımın üst kısmına yapıştırdı ve göt deliğimi iyice dışarı çıkarabilecek şekilde onları ayırdı.
Büzüğüm onun dilinin sıcaklığını beklercesine açılıp kapanıyor, adeta nabız gibi atıyordu. Yaşlı adamın dili fazla bekletmedi, ağzındaki bütün tükürüğü minik deliğimin içine boşalttı ve diliyle çevresine, içine doğru yaymaya çalıştı.
Ben bir yandan ağzımın içerisine büyük bir hızla girip çıkmakta olan iri organın bir an önce yeniden boşalmasını beklerken, diğer yandan arkamdaki bu dayanılmaz tahrike cevap vermeye çalışıyordum.
Götümün deliğinin iyice aralandığını hissedince sağ elimi kendi arkama doğru götürüp işaret parmağımı o küçük delikten içeri doğru soktum. Aynı zamanda kalçalarımı da ileri geri oynatıp kendi parmağımla kendimi beceriyordum.
Aldığım büyük zevki gören ve kendi kendimi parmağımla nasıl becerdiğimi izleyen yaşlı adam için bu hareketim artık bardağı taşıran son damla olmuştu. Zavallı adamcağız erkekliği yeniden sertleşmediği için bir elinin iki parmağını benim vıcık vıcık olmuş kadınlığıma daldırdı.
Diğer elinin orta parmağını ağzıma verdi. Dilimle dudaklarımla yalayıp ıslattım parmağını… Çıkarınca tekrar genç yarağı yalamaya devam ettim. Yaşlı adam hala arka deliğimi kurcalayıp durduğum işaret parmağımı tutup çekti, ağzımda ıslattığım kendi kalın orta parmağını götümün deliğine soktu.
Şimdi arkamda, yaşlı adamın iki elinin parmakları, ön ve arka deliklerimde, gencin bir piston gibi çalışan müthiş erkekliği de ağzımın içinde, artık sınırlarımı zorlayan kuvvetli bir orgazmın eşiğindeydim.
Tüm vücudumun kasları kasılmaya, ayak parmaklarıma varıncaya kadar gerilmeye başlamıştı. Genç adam bir çığlık atarak kamışını ağzımın içerisine, gırtlağıma kadar bastırdı ve orgazm olmaya başladı.
Yaşlı adam ise arkamda vajinamın içine dört parmağını sokmuş hızla çeviriyor, diğer elinin iki parmağı ise arka deliğimi iyice açarak içine sokup çıkarıyordu. Genç adamın gırtlağıma kadar soktuğu aletin etkisiyle kusar gibi olmuştum ve ağzımın içerisindeki spermler dışarı fışkırmıştı.
Ancak bu arada yaşadığım ikinci kuvvetli orgazmın etkisiyle hırıltılar çıkararak iki elimle ağzımdaki penisi kavramış onu sağa sola büküyordum.
Bütün vücudum zangır zangır titriyordu. Dizlerimin üzerinde daha fazla direnemeyip yüzükoyun yere uzandım. Toprakta kıvranan bir tesbih böceği gibi şehvetle kıvranıyordum yerde…
Kocam da yanımıza gelmiş, elinde sıvazladığı sikinden fışkıran döllerini çırılçıplak bedenimin üzerine yağmur gibi fışkırtıp duruyordu.
Bunca olayı yaşadığımız süreç içerisinde havuza henüz kimse gelmemiş ve bu muhteşem cinsel ziyafetin doyumsuzca tadına varmıştık. Sonra hep beraber kalkıp havuza ve saunaya girdik. Üç erkek havuzda beni aralarına alıp okşaya okşaya temizlediler, pakladılar. Bedenimin her yanında dolaşan ellere, dudaklara teslim ettim kendimi…
Saunanın basamaklarında genç Almanın terden parlayan vücudu, tekrar sertleşen muhteşem erkekliği yine iştahımı kabarttı. Kucağına çıktım bir şey söylemeden… Gözlerimi kapatıp gencin sikini amımın dudaklarının arasına yerleştirmesini, başıyla klitorisimi okşamasının verdiği zevke kaptırdım kendimi…
Ben genç yarağın üstünde dalgalana dalgalana oturup kalkarken yaşlı adam ve kocam iki yanımda ter damlaları süzülen memelerimi, uçlarını okşuyorlardı.
Kocam da iyice tahrik olunca gencin yarağı içimden çıkmadan ikimizi elleriyle yönlendirdi ve saunanın basamağındaki beyaz havluların üzerine uzanmamızı sağladı. Ben üstteydim doğal olarak… İçimdeki penisin verdiği zevke kendimi kaptırmışken kocamın siki de arka deliğimi okşamaya başladı.
Tekrar kendimi kaybettim. Sıcak buharın etkisiyle gevşeyen vücudum ve arka deliğim sorun çıkarmadan kocamın sikini dibine kadar aldı. Ben hareketsiz dururken iki erkeklik organı içimde makine gibi gidip gelmeye başladı.
Yaşlı alman yanımızda bize baka baka sikini okşarken üçümüzün inlemeleri, benim aynı anda iki yarak birden yerken canhıraş haykırışlarım buhar kaplı saunanın içinde yankılanıyordu.
Üç erkek o saunada evire çevire her yerimi siktiler. Teker teker, ikili, üçlü… Zevkten öldürdüler beni, ben de onları… Siki fazla kalkmıyor diye kenardan izleyip duran yaşlının da gönlünü yaptım. Bir güzel yalayıp sertleştirdiğim sikinin üstünde zıplaya zıplaya onu da iliklerine kadar boşalttım.
En son genç alman üçüncü kattaki saunanın cam duvarına dayayıp arkamdan amıma girdi. Altımızda karlı gecenin sokak lambalarıyla aydınlanmış ışığında insanlar, otomobiller gidip gelirken, sanki sokakta sikişiyormuşuz gibi arkamdan pompaladı durdu. Her vurduğunda yanaklarım, çıplak göğüslerim serin cama yapışıyor, içimdeki kalın yarak delirtiyordu zevkten…
Yanımızda bizi izleyen iki erkekten, kocam ve diğer almandan başka, sokaktan geçenler başlarını kaldırıp baksalar beni görecekler gibi geliyordu.
Çırılçıplak, kocasının önünde yabancı bir erkek tarafından cama dayanmış, ayakta sikilip duran beni görmeleri… Bu da ayrı bir tahrik unsuruydu elbette… Sonunda haykırarak boşaldık ikimiz de…
Her güzel şey gibi, bu da sona erdi, bitti bu zevk fırtınası… Almanlarla birbirimize teşekkür edip vedalaştık.
Üstümüzde bornozlarla odamıza çıkarken öyle bitkindim ki kocamdan destek almak zorunda kaldım. Odamıza geldiğimizde bornozu sıyırmama yardım etti. Kolumu kaldıracak halim kalmamıştı.
Çırılçıplak yan yana yatağa uzandık. Elimi tuttu. Ben de kocamın elini dudaklarıma götürüp minnetle öptüm. Bana bu zevkleri yaşattığı için… İkimiz de çok mutluyduk. Fısıldayarak,
“Teşekkür ederim aşkım” dedim.
“Ne demek karıcım… Her zaman…” diyerek yanıtladı beni… Şaşkınlıkla başımı yana çevirdiğimde yaramaz bir çocuk gibi bana muzipçe gülümseyerek bakan kocamla göz göze geldim…
Her zaman mı?
357 notes
·
View notes
Text
Erkeksizlik başa bela

Banyonun büyük aynasında üzerimde kurumuş dölleri ve vücudumdaki kızarıkları seyrediyordum. Gözlerimin makyajı yüzüme akmış, boynumda, göğüslerimde diş izleri gibi morluklar vardı. Saçlarımda bile kurumuş köklerine yapışmış döller vardı. Zorla temizlendim ve ucu ucuna uçağa yetişebildim. Her yerimdeki morlukları gizlemek için giydiğim eşofmanlar içinde bilgisayarımı açıp başımdan geçenleri unutmadan yazmaya başlamalıydım.
Pandemiden iki ay önce filandı, kocamdan boşandım. Yani bir buçuk seneyi çoktan geçti. Bir iki ay annemler ile yaşar kendime hayat kurarım derken pandemi yasakları, eve kapanma ve ücretsiz izne çıkarılma derken kıpırdayamadım. İki ay önce nihayet yeni iş bulunca kendime ev aramaya başladım. Daha önemlisi de bir erkek aramaya başladım. Tanışma sitelerinden bir iki başarısız gizli deneme yaptım. Ayrı yataklarda geçen son günleri de eklersek nerede ise iki yıldır hayatımda seks yok. Annemler ile yaşarken de değil seks, bir erkeğe merhaba desem evde kriz çıkar, ne zaman istemeye gelecekler kavgaları olur. Ben ise kelimenin tam anlamıyla yanıyordum. İki yıl seks açısından kötü olmayan bir evlilik sonrası 30. yaş günümün gecesinde de banyoya girip kendimi parmaklamak istemiyordum. Neredeyse her gece hiç sevmediğim eski kocam bile rüyamda çatır çatır sikiyordu. Her sabah çamaşır değiştirir hele getirmişti erkeksizlik. İçimdeki yangını parmaklarım söndürmüyordu artık. Bu şehirde çıkıp bir gecelik bir erkek bulmam imkansız ertesi sabah tüm şehrin haberi olur. Avrupa’ya gitmek vize ve bu kurlar ile imkansız. Ben de yaş günüme denk getiremesem bile bir hafta sonrasında kızlar ile gidiyoruz yalanı ile Kıbrıs’a uçtum.
Sezon sonu olması nedeniyle ortada çocuklu aileler yoktu. Hafta sonu kumar veya kaçamak için gelenler çoğunlukta idi. Benim şansızlığım alt düzey bir firmanın da bayi toplantısına da denk düşmemdi. Ortada terlik ve kötü şortlar ile dolaşan taşra esnafları. Akşam yemeğini bir kaç göz üzerimde olarak yalnız yedim. Garsona yaş günüm olduğunu özel bir içki istediğimi söyledikten yarım saat sonra masama yanan bir meyve tabağı tantana ile geldi. Yaş günü dikkati çekmek istiyordum ama bu kadar değil. Yan masalardan gelen cılız tebrikler dışında bir katkısı olmadı bu oyunumun. 12′ye kadar da barda takıldım, uzaktan kesen taşra esnafları, asılmayı bile beceremeyen bir kaç nargile kafe kılıklı tip. Bunlara vermekten ise odamda parmaklarımı kullanırım. Sonrasında da başa bela olur böyle tipler. Gece bir gibi casino tarafına geçtim. Üstümde bu hafta sonu için aldığım tek parça kısa elbise, göğüslerimin bir kısmı ortada. Ayna karşısında kendime baktığımda iç çamaşırlarımın izini gösterecek kadar dar. Ortamdaki kadınların çoğu da benzer rahatlıkla giyinmiş zaten, hatta daha dekolte gezenler vardı. Burası daha hareketli. Aşkta kaybediyorum kumar da kazanırım diye 100 dolarlık fiş aldım. Onu da kısa sürede 21 masasında kaybettim. En azından içki beleş diye martinileri üst üste içtim. Masadan kalkarken yanımda o ana kadar dikkatimi çekmemiş birisi
- Bir el daha oynayın diyerek önüme iki fiş koydu. Yakışıklı, iyi şekil verilmiş sakalları olan, 45 yaşlarında bir adam.
- Kabul edemem sağolun
- Yaş günü hediyesi olsun. Demek yemekte dikkatini çekmişim. Kabul ettim. Yine kaybettim. Şans meleğim ol demesi ile diğer masaları beraber gezdik. Esprili, hoş sohbet bir adam. Bir saat içinde o beni ben onu tanımıştık. Ben yaş günüm için yalnız geldiğimi o ise en yakın arkadaşı ile bu otelin planlarını yaptıklarını otel müdürünün davetlisi olarak yılda iki üç kere geldiğini anlattı. Arkadaşı da biraz bizimle takıldı, o bir iki yaş büyüktü. Sonradan öğrendiğim gibi Fatih 52, arkadaşı 54 Mithat yaşındalardı. Genç gösteriyordu Fatih. Mithat daha kısa, göbekli, kel kafalı biri tip. Koluna soktu ve casinonun her masasında ihtimam ile karşılaştık. Sabah olmak üzereydi neredeyse ve ben barda kuytu bir köşede sarhoşluk sınırını aşmak üzere iki erkeğin arasında gülüyordum. Fatih’in eli bir süredir mini kıyafetimden açılmış bacağımın üstünde sohbet ediyorduk. Biten evliliğimi kafa dağıtmak için buraya geldiğimi anlatmıştım. Erkek arıyorum diye bağırmadığım kalmıştı yani. Fatih iyiden iyiye bacaklarımın üst kısımlarını okşayan elini bırakıp arkama geçti. Daha genç bir erkek vardı planlarımda ama Fatih oldukça cazip gelmişti. Omuzlarımı okşuyordu ve ne güzel tenin gibi cümleler kuruyordu. Uzaktan bakan cilveleşen iki sevgili zannederdi. Sadece ne zaman kimin odasında aşamasındaydık ve onun adımını bekliyordum. Bar sandalyesindeydim o da ayakta arkadan belime sarılarak kulağıma eğildi.
- Odamıza gidelim ve Mithat ile sana hayatının yaş günü hediyesini verelim ister misin?
- Sadece ikimiz olsak
- Sen bilirsin. Ama çok büyük bir eğlenceyi kaçırıyorsun.
Bir kaç dakika da böyle oynaştık. Elleri belimde arada boynumu öperek. Nihayet istediğim sike kavuşuyorum. Bir veya iki posta sikecek orta yaşta zengin bir adam. Tekrar önüme geçip elini sıyrılan eteğimden iyice bacak arama soktu. Bir an önce istiyordum sikilmeyi. Bir kadeh de o şekilde bitti. O kadar içmiştim ve bir erkeğin bu basit okşamalarını bile o kadar özlemiştim ki çamaşırımın ıslanan tenime yapıştığını hissediyordum. İyice bacak aramda dikiliyordu ve hafifçe eğilip dudaklarımı öpüyordu. Sıcak erkek dudakları barda olmasam inlerim. Bardaki adama bir şeyler söyledi o da bir anahtar uzattı. Elimden tuttu kalktık, sarhoşluktan zor denge kuruyordum. Barın arkasındaki bir kapıyı açıp içeri girdik. Peşimizden de Mithat geldi.
- İstemiyorum demiştim. Odama gitmek istiyorum
- Bir gör dedi Fatih kapı açık istediğin zaman gidersin.
Kel, göbekli Mithat pantolonunu aniden indirdi ve dehşet ile sike baktım. Sarhoşluktan kahkaha attım sonra. Aşağıya doğru sarkan kalkmamış sik kocamınkinin kalkık ve de normalin üstündeki güzel sikinden bile daha büyük idi. Ben sike bakarken arkamda dikilen Fatih kalçalarıma kasıklarını dayamış elbise üzerinden zaten yarısı dekoltemden taşan göğüslerimi okşuyor sikini kıçıma sürtüyordu. Sarhoşluk ve rüya arası bir durumdayım zaten. Göğüs uçlarım da eziliyordu bir yandan. Zaten buraya sik yemeye gelmedim mi diye düşündüm. İstediğim bir sikti. Gözümün önünde büyümeye başlayan bir dev ve arkama sürten sertleşmiş bir sik daha var. Mithat pantolonunu tamamen çıkardı ve içerdeki kanepeye oturdu. Bu sırada Fatih elbisemi eteklerinden çekerek başımdan çıkarmış beni kendisine çevirmiş dudaklarıma yapışmıştı bile.
- Offf çok güzelmiş lan karının götü de. Getir bakayım bu yana..
- Göğüsleri de çok sert.
İstemesem de dudaklarımız ayrıldı ve Fatih çevirip başımı kanepede oturan arkadaşına doğru eğdi. Kendisi de arkamda diz çöküp kalçalarımı yalamaya başladı. Mithat boynumu tutup dev sikine doğru bastırdı. Sik değil bu, bir sik bu kadar güzel olamaz. Dudaklarım iki yıldır hayalini kurduğu sıcak ve sert erkek aletine dokundu. Elim ile gövdesini kavradım. İzlediğim porno filmlerde bile böylesini az görmüşümdür. Düz, biçimli, kalınca ve iki elimle boyunu sardığımda başı dışarda kalan bir sik. İki dakikada geldiğim duruma bak. Bir erkek ile sakin sakin öpüşmenin ve sevişmenin planlarını yaparken bir anda iki erkeğin arasında kalmıştım. İki erkeği de istiyordum şimdi. Ben sike gereken özeni gösterirken onlar kendi aralarında konuşuyorlardı.
- İki yıldır yarak yemedim diyor orospu
- Öyle mi gözüküyor kanka
- Öyle gibi ufacık amcığının girişi, sokmadan sırılsıklam olmuş. Müdüre sordum kadrolu orospulardan değilmiş. Öğretmen yazıyormuş rezervasyon kartında.
Fatih���in kalçalarımda gezinen dudakları ayrıldı, elleri külodumu yana sıyırdı ve bir parmağı içime kaydı bile. Sonra özlem ile beklediğim sik kalçalarıma sürttü. Ne güzel sıcak ve sert. Bacaklarımı araladım. Sütyenimi çıkaran Mithat bir yandan sikini emdiriyor bir yandan sertçe memelerimi sıkıyordu.
- Gerçekten karıdan anlıyorsun. İki kişilik bu karı. Göğüslere bak taş taş.
- Of of offf kanka karı bakire gibi. Dediği gibi sırılsıklamdım ve dediği gibi darlaşmışım demek ki. İki yıldır tam iki yıldır içime giren ilk sert alev parçasını ufak bir çığlık ile karşıladım. Çok özlemişim çok. Sanki amıma ilk defa bir erkek alıyordum sıcaklığı sertliği o derece aklımı aldı.
- Kanka ben alıştırmasam sen giremezmişsin yanıyor amı yanıyor. Arkamda yavaş yavaş gidip geldi bir süre daha. Önümdeki sik tam büyüklüğüne kavuşmuş ayrılmak istemediğim bir hale gelmişti. Yavaşça başımı kaldırdı.
- Ben odada sikerim kanka, poker ekibine de kaybedeyim görüşürüz.
Aniden kalktı ve ağzımı doldurmasını doyamadığım siki zorlanarak pantolonuna yerleştirdi, eğilip dudaklarımı emdi ve çıktı. Kanepeye doğru domalmış halde içime şimdi hızlıca giren çıkan Fatih’e kendimi teslim ettim. Benim inlemelerim onun güzel götlü kaltak sözleri ile bir iki dakika sürdü bu sikişme. İçimden çıkıp kanepeye oturup beni kucağına çekerken, içime iki yıl sonra ilk defa giren siki gördüm. Kocamınki boyutlarında hafif sola kıvrık bir sik. Ortalama üstü ama Mithat’ın ki gibi bir azman değil. Üzerine yerleştiğimde dudaklarıma yapıştı. Sakin sakin sikini içimde güzel güzel gezdirerek bir zevk denizine taşıdı beni. Tecrübe bu işte. Kalçalarıma kendi yön verdi, siki içimde farklı farklı noktalarda gezindi. Göğüs uçlarımı emdi aynı sakinlikle.
- Mithat senin amını da götünü de dağıtacak. Benim gibi sikişmez o. Amın çok tatlı, sikmediler mi seni? Sikmediler mi?
- Hayır çok güzel çok güzel.
Bunları derken alttan sert sert vurup içimde bekliyordu. Gözlerimi kapadım. Orgazm o kadar yakın ki. Hafif hızlandı.
- Böyle böyle diyebildim sadece. Bozmadı o da temposunu. Tüm mastürbasyonlarım yalanmış. İçimde sert, amımı dolduran güzel bir sik varken ve göğüslerim güçlü eller ile eziliyorken gelen orgazm apayrı bir zevk sarhoşluğu.
- Gerçekten özlemişsiniz yarağa hadi odaya çıkalım demesi ile gözlerimi açtım. İçimden çıktı. Eğildi kalçalarımı öptü tekrar.
- İçime mi boşaldın?
- Yok ben Mithat ayısı gibi defalarca boşalamam.
Sütyenimi bulamadan tek parça elbiseyi üzerime geçirdim. Sarhoşluktan ve yediğim sikin huzurundan sallana sallana yürürken belimden sarıldı. Bu saatte sadece otel çalışanlarının kaldığı lobiden geçip odasına girdik. Asansörde yemek sırasında beni orospu zannettiklerinden o yüzden yaklaşmadıklarından bahsetti. Odaları iki oda bir salondan oluşan büyük bir suitler. Banyoda bornozların olduğunu söyledi. Çıktığımda suitteki kanepe dev bir yatak olacak şekilde açılmıştı. Fatih bir köşede sandviç yerken Mithat koca siki önünde sallanarak yerinden kalkıp yanıma geldi. Elindeki sarma sigarayı uzattı ondan da bir fırt çekince başım iyice döndü. Bornozun iplerini çözüp kolumdan tutup yatağa fırlattı.
- Yavaş lan dedi Fatih
- Kaybettiğim paraların ve lise hayatımın hıncını bu hocadan çıkartacağım şimdi.
Güldüler. Ne yazık ki veya ne mutlu ki çıkardı da. Koca göbeği, benimle aynı boyda gövdesi ile üzerime atladı.
- Memeleri benim kafam kadar. Çok güzelmişsin hocam.
Dudaklarımı pas geçip doğrudan göğüslerime saldırdı. Koca etli dudakları arasında ezildi göğüs uçlarım. Mithat bazen yumuşak bazen sertçe göğüslerimi yoğurmayı emmeyi bırakıp bacaklarımı ayırmış kel kafasını amıma doğru indirirken Fatih telefonu elinde şarap ve atıştırmalık bir şeyler sipariş ediyordu. Barda birini bulup bir iki posta sevişirim planı ile geldiğim otelde babam yaşında iki erkeğin siklerini yemeğe başlamıştım.
- Off orospu amı değil bu haklısın, cümlesi ağzından tam çıkamadı dili amımın üstünde gezerken. Benim ağzımdan da güzel bir inleme çıkıverdi. Ne kadar çok özlemişim erkeği olması gerektiği yerde. Dilini iyi kullanıyordu kel kafa. Kendi gibi tombul elleri göğüslerimi neredeyse acıtır gibi sıkarken dili içime gömülmüştü. Alttan üste gezen dili kısa sürede bızırıma elektrik vermeye başlamıştı sanki. İştah ile amımın dudaklarını emiyor arada kalçalarımdan beni yukarı kaldırıp yüzünü iyice gömüyordu amıma. Nefesi bir aslan gibi hırıltılı çıkıyordu. Elindeki sandviçi bitirmiş olan Fatih de sarma sigarasını içerek sikini yüzüme sürtmeye başlamıştı. Dudaklarıma uzatıp bana da iki fırt çektirdi. Daha da rahatladım sanki. Beni aşağıdaki bar odasında kısa sürede boşaltan Fatih’in güzel sikini zorlanarak ağzıma aldım çünkü amımı yiyen Mithat çıldırtmak üzereydi beni. Fatih bir yandan ağzımı sikerken bir yandan da göğüslerimi okşuyordu. İki erkek aynı anda en hassas üç yerim ile ilgileniyordu. Dayanılmaz bir zevk. Amımdan hiç ayrılmasını istemediğim biraz devam etse sularımı bırakacağım dil geri çekildi.
- Tatlı amcıklısın hocam. Yemelik bir amın var.
Mithat şimdi tamamen dikilmiş aşağıdaki odada ağzıma zor sığan sikini bir kütüğü tutar gibi amımın üstüne vurdu. Şap şap ıslaklık sesi duyuldu. Ağzımdaki siki elime alıp sanki fark edecekmiş gibi yavaş diye uyardım. Yavaş girdi ama ne fark eder. Amım genişledikçe genişledi, göğsüme bir sıkışma geldi, uzun kesik daha önce hiç bir sikilmemde çıkmayan bir ses fırladı ağzımdan.
- Lan bakire amı gibi amın. Yarıya kadar girip çıkmaya başladığında ise misyoner pozisyonu gibi hiç boşalmadığım bir pozisyonda bile kontrolümü kaybetmeye başladım. Ben çığlık attıkça Fatih sikini yüzüme vuruyordu veya eğiliyor dudaklarıma yapışıp emiyordu.
- Gözleri kaydı senin yarağı yiyince, kocası sikememiş bunu.
- Sıkı tut o zaman yarak görsün.
Bacaklarımı omzuna alıp üzerime doğru abandı. Fatih ise göğüslerimden bastırırken o kolum gibi sik içime tamamen yerleşti. Bağırınca Fatih daha da bastırıp beni yatağa çiviledi sanki ve Mithat ağırlığını üzerime vererek dibime dibime vurmaya başladı. Mithat vurdukça Fatih’in baskısı ile sabit duruyordum ve içimdeki baskı ve gözlerimi yaşartan hassaslık artıyordu. İçim yer değiştiriyordu sanki. Bir ağrı bir gerginlik nefessizim. Bir sikin o kadar derinimde olacağını hayal bile edemezdim. Mithat hızlanarak dibe vura vura siktikçe sadece çığlık atıyordum. Fatih de ben çığlık attıkça ya dudaklarıma yapışıyor ya da göğüslerimi yanaklarımı tokatlıyordu. İçimden aniden çıkıp acele ile domalt şunu kanka dedi.
- Göte bak be diyerek bir tokat geçirdi.
- Kavun meme sevmem diyordum bunlar taş taş.
Yine aynı acımasızlıkla siki içime yerleşti. Kasıkları çarptıkça ben bağırıyorum ben bağırdıkça o daha sert vuruyordu sikini içime. Şimdi aşağıdaki odadaki gibi sikiyorlardı beni. Bu sefer Fatih sikini ağzıma sokmuştu. Hem de ne sokmak ben kaçındıkça bastırıyor siki boğazıma değdikçe ağzımdan tükürüklerim akıyordu. Göğüs uçlarımı aynı anda iki parmağı arasında sıktıkça içimdeki kütüğe rağmen belim kasılıyordu. Evet içimdeki kütük. Dev gibi bir siki alabilen bir kadınım ben. Gözlerim kapalı artık.
- Kapı çalıyor sen devam et kanka demesi ile ağzım boşaldı ve biraz nefes alabildim. İki eli ile kalçalarıma yapışmış arada uzanıp göğüs uçlarımı sıkan Mithat böğürerek talimat verdi.
- Amcığını okşa hocam suların damlıyor.
Elim amıma doğru gitti. İçimdeki kalınlığa yeni yeni alışmış amıma dokunur dokunmaz da titreme vücudumu ile geçirdi. Öne doğru yıkıldım. Uzanıp iki kolumu yakalayıp arkamda birleştirdi tekrar doğrulmamı sağladı. Ben bitkin güçsüz halde orgazmımı yaşarken bağırta bağırta sikmeyi sürdürdü. Tek bir kasımda güç kalmamıştı. Kollarımı bıraktığında ikimiz birden öne yığıldık. Bu sıcaklık bu büyüyüp nabız gibi atan sikten boşalanlar amımda özlediğim döller. Siki içimde boşalmasını sürdürürken iki eli kalçalarıma gömüldü.
- Götünü önce sen sik kanka el değmemiş diye güldü. İçimden çıktığındaki rahatlama nefes alışlarımı düzeltti. Gözlerimi kapamak dinlenmek istiyordum. Ama bu da fazla sürmedi. Kalçalarım geri çekildi, ensem yatağa bastırıldı. Havalanan kalçalarım arasından bir sik yine içime kaydı.
- Lan batırmışsın karının amını diyen Fatih kahkaha attı. İçimden çıktı sikinin başı göt deliğimin üzerine geldi.
- Bakire mi götün.
- Evet yapma
Siki tekrar amıma girdi. Aynı anda da bir parmağı kolaylıkla bakire götüme battı.
- Kolay olacak hocam, salmışsın kendini zaten. Siki tekrar göt deliğim üstünde, bir ağrı ve bir genişleme hissettim tekrar. Vücudum alkol ve yediğim yaraklardan hissizleşiyordu artık. Parmakları gezindi biri içime tamamen girdi sanki, bir batma hissi bir sızı. Sonra sikini hissetim arka deliğimde.
- Başı girdi bile. Patlarım ben bu dar göte. Bir tükürük sesi duydum, içimden kısa süre çıkan sik yine yavaşça battı. Yavaşça ilerlerken acı artmaya başladı.
- Sıkma kendini hocam. Az kaldı. Birazdan amını da sikeceğiz beraber. Acım sürerken iki erkeğin aynı anda sikmesi fikri kafamda dolaştı. Odaya girerken ne düşünüyordum ki. Sırayla sakin sakin sevişeceklerini mi?
- Döller damlıyor amından hocam. Hayvan bin kere diyoruz boşalma diye. Bunları derken içimde hareketsiz duruyordu. Parmağı ise döl damlıyor dediği amımı okşuyordu. Dakikalarca amımdan şimdi götümden domalmış sikiliyordum. Boynum dizlerim tutulmuştu sanki. Üstüne arkamdaki sızı. Yüzüm gözüm terden yanıyordu. Yine de devam etti götüme sikini batırmaya.
- Hazır mısın hocam tost olmaya. Siki içimde iken üstüme abandı. Ben çıkar çıkar diye yalvarırken öyle bekledi. Eli biraz amımı okşadı. Alışkın olmadığım delikteki gerginlik ile azalan ama devam eden acı ile bekledim. Zaten dokunsalar titrediğim amımda gezen parmaklar biraz acımı uzaklaştırdı. Sonra sakince ters çevirdi ve kucağında kanepede oturur hale geldim.. Gördüğüm manzaraya ve bu pozisyonda daralan arka deliğimdeki acı nedeniyle bir çığlık attım. Mithat ve yanında bir erkek daha çırılçıplak bana bakıyorlardı. Mithat’ın siki yarı kalkık diğerinin ki kazık gibi dikilmiş.
- Durun hayvanlar diye bağırdım.
- Sakin sakin diye fısıldadı Fatih. Otel müdürüne vermeden olmaz hocam. Atar bizi otelinden. Kahkaha attılar. Bir yandan da elleri önümde bacaklarımı aralıyordu. İsmini bile bilmediğim adam orta boy siki ile yaklaştı ve bir şey demeden göğüslerimi okşamaya başladı. Ağzındaki sarma sigarayı bana uzatınca büyük bir hasret ile derin bir nefes aldım. Elindeki kadehi de alıp bir çırpıda içtim, terden boğazım kurumuştu sanki. Fatih sırtımı, Müdür göğüslerimi okşuyordu. Bu biraz da olsa götümdeki acıyı azaltıyordu.
- Çok seveceksin hocam. Eli amıma ulaşmıştı bile, iki eli ile daha da açtı bacaklarımı. Fatih iyice arkaya uzanıp amımı iyice açılacak pozisyona getirmişti beni de. Müdür bir kaç kere sikini sürttü. Aşağıya çevresi kızarmış amıma bakarken mantarımsı başlı sikinin bir iki santiminin bile içime girmesi gözlerimi kararttı. Arkam da dolu olduğundan amım çok daralmış. Götümdeki sertlik kıpırdamadan en derinde dururken, önümdeki sik tekrar biraz girdi çıktı. Sonra yavaşça darlaşan amıma yerleşti. İki deliğimdeki en hassas sinirler pestil gibi ezilirken elleri de göğüs uçlarımı çekiştirdi. İki sik aynı anda kıpırdamaya çalışınca içimde birbirlerine değdiler sanki. G noktası Z noktası neyse orası iki sıcak sik tarafından parçalandı. Ağzımdan çıkan çığlık benim olamaz. Vahşi bir sikişin konusuydum ve ne utanç ne çekinme sadece daha fazla zevk istiyordum. İki erkek vücudunun sıcaklığı tost makinesi gibi eziyordu beni.
- Gözleri kayıyor yine. Bu ses seyirci durumundaki Mithat’ın.
Ter içindeyim. İçimdeki sikler sıra ile gidip geliyor. İşi biliyor adi herifler. Ben ise sadece bağırıyorum. Ben bağırdıkça otel müdürü parmaklarını ağzıma sokuyor emdiriyor sonra çıkartıp hafif hafif yanaklarımı tokatlıyordu. Eğilip dilini ağzıma soktuğunda iki erkek arasında tamamen eziliyor ve başım dönüyordu. Ağzım açık çenemden akanlar tükürüklerim olmalı. Fatih arkamda hızlanınca müdür durdu. Bacaklarım bana ait değil sanki zıngır zıngır titriyorlar.
- Boşal hocam bağırarak boşal
- Emdi karı sikimi emdi nasıl boşaldı ya.
Bunu der demez oflayarak boşaldı Fatih. Göt deliğimin derinliklerindeki ağrıya döl sıcaklığı karıştı. İkisi de çıktılar içimden. Ama müdür durmadı bacaklarım havaya dikildi tekrar ve Fatih’in çıktığı götüme tek defada beni tekrar bağırtarak girdi. Dayanılır gibi değil, orgazmın sarhoşluğu sürerken götümün yana yana sikilmesi. Yeter dur çık gibi bağırtılarıma kahkahaları Ahmet abimiz iyi göt siker gülüşmeleri karışıyordu. Mithat yarı kalkık siki ile başıma dikilip göğüslerimden aşağı şarap şişesinde kalanları döktü. Biraz rahatlık verdi şarabın serinliği. Şişeden bana da bir yudum içirdi. Yanıma oturup şaraplı göğüslerimi yalamaya başladı. Bitmiş halde tepkisiz idim. Bacaklarım müdürün ellerinde açılmış, götüm acıdan uyuşmaya başlamış ve bir kel kafa çekiştirerek koca ağzı ile vakumlayarak göğüslerimi yiyordu.
- Sen gel Mithat, ben ağzını sikeyim biraz diyen Müdüre, Fatih itiraz etti.
- Git sikini yıka göte soktuğun yarağı ağza sokma, biz öpeceğiz sonra.
Gülerek içimden çıktı biraz rahatladım. Hatta kendimi sakince göğüslerimi öpen, arada sertçe emen Mithat’a teslim ettim. Çok geçmedi müdür başıma gelip sikini ağzıma dayadı bile. Mithat göğüslerimi emmeyi bırakınca da rahatlıkla beni önünde domaltıp ağzıma soktu. Dinlene dinlene sakince yaladım siki. Arkamda hissettiğim soğukluğa bakınca Fatih’i gördüm. Kıçıma şarap döküp kalçalarımı yalıyordu. Ama acı saçlarımda idi şimdi. Mithat boynumu çekerek müdürün sikinden ayırdı beni Boğazım kurumuştu su dedim. Fatih suyu getirip içmemi bekledi. Mithat saçlarımı bırakıp boynumu bastırdı.
- Diz çök bakalım yere
Üç erkek diz çökmem ile çevremde ayakta dikildiler. Tek sik için gelmiştim. Ama üç yaşlı zengin adamın benim için kalkan siklerine bakıyordum şimdi. Aşağılandığım bu anda bile siklerin üçünü de istiyordum. Müdür orta boy ve koyu mor başlı sikini ağzıma bastırırken Mithat elimi alıp sikine koydu. Fatih Müdürü itekleyip ağzımda yerini aldığında Müdür söylendi.
- Oğlum işim var benim gideyim tekrar gelirim. Söylenerek ağzımdan çıktı yine Fatih ve müdür soktu tekrar. Boştaki elimi taşaklarına getirdi Fatih, sertçe sıktım. Yavaş kaltak yavaş deyince sikini taşaklarını bastırmadan okşadım. İki elimde iki sik biri ağzımda. Ağzımdakine ben bir şey yapmıyordum aslında o kafamı iki yandan tutmuş yarıya kadar sokup çıkartarak ağzımı sikiyordu. Üç erkeğe de hakimdim şimdi. Çok güçlü hissettim kendimi. Dilimin üzerine oradan boğazıma akanlar iki yıldır tatmadığım bir ekşilikti. Tükenmişlikten midem bulanır gibi oldu. Ağzımdan çıkınca bir ufak damla daha alnıma doğru çarptı, burnuma süzüldü. Zorla ayağa kalktım, banyoya savrularak ulaştım. Ağzımı çalkalayıp elimi yüzümü yıkadım. Ilık su amımdaki dölleri akıttı, arka deliğimi kontrol ettim, sızı hala var ama elime kan gelmedi. Geri döndüğümde Müdür gitmişti. Diğer ikisi ise ellerinde birer kadeh ve sikleri yatak içinde bekliyorlardı.
- Açım biraz dedim.
Biraz su, biraz şarap, sandviç ve meyveleri yatak içinde aralarında uzanırken yedim. Yerken bile okşamaları sürüyordu. İstanbul’da imiş büroları, istediğin zaman gel seni özleriz dediler. En sevdiğim nerede ise yarım saat süren bölüm belki de buydu. İki erkeğin arasında uzanmış biri omzumu öperken diğeri bacaklarımı okşuyor, elimizde kadehler gülüyorduk. Mithat göğsümü emerek uçlarına dişlerini batırarak gezerken, Fatih diğer göğsümü ufak dil darbeleri ile yalıyordu. Göğüs uçlarım dikilmiş sadece onların yalanması bile boşaltacak hale getirmişti. İki erkek iki farklı tarz önceleri garip geliyordu ama artık, vücudumun her yerini paylaşmalarına teslim etmiştim kendimi. Göğüslerim dudaklarım, amımın üzerinde gezen eller. Bu gece biri acımasızca diğeri nazikçe sikişiyordu ama ikisi de orgazma ulaştırmıştı. Mithat’ın göğüslerimi emmesini izleyerek suyumu içtim. Başımda dikilen Fatih’in tam kalkmamış siki ağzımda gezdi.
- Amcığını yememi ister mi hocam?
- Hı hı dedim. Ağzımdan siki çıktı bacaklarımı aralayıp yerini aldı. Sakalları bacak arama sürtünce gıdıklandım. Dili alttan üste amımı gezince ise inledim.
- Çok tatlı be nasıl bir amcık bu. Mithat ayısı yatak üstünde ayağa kalktı ve yatağın kenarına tutunarak yavaş yavaş yüzüme doğru oturdu. Kocaman taşakları yüzümü kapladı.
- Yala kaltak.
Hayatımda ilk defa bir erkeğin taşaklarını yalamaya başladım. Arada kalçalarını oynatıyor neredeyse göt deliğine kadar yalamamı sağlıyordu. Kocaman taşakları suratımı kaplayacak kadadı neredeyse. Fatih’in sakalları tatlı tatlı bacak arama batarken dili bızırıma yapışmış aynı tatlılıkla titretiyordu. Mithat o garip pozisyondan yorulmuş olacak ki yanıma uzanıp devleşmiş sikini ağzıma verdi yine. Amım gibi ağzımın dudaklarını da gererek içime girdi. Amımdaki dil tatlı tatlı ufak darbeler vururken, göğsümde de bir dil fark etmek şaşırttı. Kapanan gözlerimi açtım. Müdür geri dönmüş ve eli ile kavradığı göğsümü yalıyordu. Mithat ağzımdan çıktı Müdür ile birer göğsümü paylaştılar. Biri hoyratça saldırıp ağzı ile vakumlarken diğeri nazikçe ucunu eziyor çevresini yalıyordu. Üç dil üç erkek üç hassas noktamda. Dakikalardır orgazmın sınırında gezinmek aklımı almak üzere. Bu sırada Fatih o kadar güzel ve yavaşça sular damlayan amıma kaydı ki gözlerim mutluluktan yaşardı. İçime girerken bir yandan da parmakları amımın üstünü okşuyordu. Bu kaçıncı orgazm çığlığım, kaçıncı kere bacaklarım titreyip geriliyordu.
- Sakin hocam sakin. Güzel amcığını daha çok sikeceğiz.
- Fışkırdı sanki nasıl bir boşalma bu?
- Dudaklarını sikmek istiyorum hocam.
Daha orgazmın halsizliği sürerken yer değiştirdiler. Ağzımda Fatih’in siki. Kendi am sularımın tadını bir sikten almayı da özlemişim. Mithat’ın amıma girmesi yine ter bastırdı vücuduma. Kalın, uzun ve bu gece içime giren iki sikten de sert. Mithat hızlanınca ağzımdan kaydı sik.
- Nasıl güzel sallanıyor memeleri hocamın? Bunu diyen Müdür iki göğsümü de elleriyle kavradı.
- Dur biraz dedi Fatih. Boynumu kendine çevirip sikini ben böğürene kadar soktu ağzıma
- Oh boğazını ilk siken de ben oldum hocamızın. Sonra sadece baş kısmı ağzımdaki siki dillerken Mithat orta hızda ama kalçalarımı göğüslerimi tokatlayarak sikmeye başladı. Orgazm ve saatlerdir yediğim siklere rağmen Mithat’ın dev siki içimi davul gibi geriyordu. Fatih bir anda çıktı ağzımdan ve göğüslerime sikiyle vura vura yanan döllerini göğüslerim üzerine bıraktı. Mithat da o zaman ben de attırayım kanka diye içimden çıktı. Bacaklarımı iyice katladı.
- Tut bakalım diye katlanan bacaklarımı tutturdu. Ne yapacağını anlayınca çaresiz bir hayır dedim. Sonrası çığlığım. Amımı dağıtan devin başı perişan olmuş götüme girdi.
- Off nasıl girebildin bu göte kanka. Şarabı versene oradan. Fatih’in getirdiği şarabı göğüslerime sonra sikinin başı içimde bekleyen göt deliğime döktü. Biraz serinledim. Sonrası çığlıklarım yalvarmalarım. Ben yalvardıkça götümün daha derininin parçalanması, göğüslerimin ellerinde uzaması, tokatlanması. Hareketsiz kaldığımda Fatih’in bayıldı mı karı sözüne yok yok amı yarak istiyor daha gülmesi. Tombul parmaklarından biri ikinci bir sik gibi amıma girip çıkıyordu artık. Acıdan gerginlikten ve dokunduğu yerlerdeki garip hazdan götümde tarifsiz bir hissizlik var ama amımdaki parmak giriyor çıkıyor arada çıkıp iki parmağı bızırımı okşuyor sert sert. İçimden aniden çıkınca rahatladım. Ölüyordum sanki.
- Gel bakalım hocahanım. Pelte gibi hareketsizdim kalmıştım. Yanımda oturan müdür kucağına davet etti. Aslında iki erkek tutup sikine yerleştirdi demek daha doğru olur. Kalçalarımı eliyle aralayınca ne olacağını anladım. Anlamam boğazımı yırtan çığlığa engel olmadı. Amımdaki sikten daralan göt deliğime Mithat’ın sokması ile Müdürün üstüne yığıldım. İçimde gezinmelerine tepki veremeden bekledim.
- Bayılmadı orospu yine sular damlıyor. İçimdeki sikler hareketsiz kaldı bir süre. Müdürün dili ile dilim buluştu.
- Altmışıma geldim, senin gibisini görmedim hocam. Mithat arkamda hareketlendi. Onun verdiği acıyı, deliğimi dağıtmasını Müdür ile sakin sakin öpüşerek unutmaya çalışıyordum. Arkamda bir ayı önümde sevecen bir aşık. Bu gece kaçıncı orgazmım. Sayamadım beş altı. Karnımda sıtma gibi bir titreme.
- Kanka fışkıracak gibi boşaldı. Deliklerin dolu olmasa yağmur gibi akacaktın hocam.
İçimden çıktı ikisi de. Mithat sırtüstü yatırıp, Yine göğüslerime şarap döküp dev siki arasına soktu. Ben nefessiz, güçsüz yatarken göğüslerim arasındaki sikin gidiş gelişlerini gözüm kapalı bekledim. Önce göğüslerim daha şiddetli sıkıldı sonra boynuma, göğüslerimin arasına beklediğimden fazla döller yaka yaka aktı. Son damla için sikini ağzıma bastırdı. Farklı tadı daha az ekşi sanki. Güzel dev başı dudaklarımla uzun uzun sağdım. Galiba bir sike aşık oluyorum. Dudaklarım zor ayrıldı başından. Müdür ise bacaklarımı aralamış yarı kalkık sikini içime bastırmaya çalışıyordu. Bir kaç gir çıktan sonra sikinin yeniden sertleşmesi ile sikmeye başladı. Mithat’ın tatlı spermlerinin kokusu göğüslerimde, boynumda dilimde. Ne kadar öyle yattım Müdür ne zaman amıma boşaldı hatırlamıyorum. Uyandığımda Mithat vardı odada sadece. Müdür odamı toplatmış eşyalarımı buraya getirtmiş. Uçak için araç ayarladık dedi. Eğilip öptü, bir karta telefonunu yazmış, çantanın üstünde dedi. Haftaya İstanbul’a gel veya bir ara yine Kıbrıs’ta misafirimiz ol.
Banyo aynasındaki kadın berbat görünüyordu. Saçlarında göğüslerinde, amının çevresinde kurumuş döller, sol göğsünde ve boynunda koca bir kızarıklık yarın mosmor olur orası. Giyinirken oturduğum koltuktan zıplamama neden olan bir göt acısı. Havaalanına giderken bıraktıkları kartlara baktım, değil haftaya şimdi bile uçaktan inip yanlarına gitmek istiyordum. Daha çok da Mithat’ın o müthiş doyurucu ve hortum gibi fışkıran sikine dönmek. Yine de eve dönmek dinlenmek en iyisi olacak. Üç yaşlı adam bunları yaptı ise benim yaşlarımda üç erkek canımı çıkarırdı herhalde düşüncesi ile İstanbul’a indim.
525 notes
·
View notes
Text
Karım Ebru

( Bölüm 1 2 3 4 5 )
Size her şeyi anlatabilmem için önce Ebru'dan, yani karımdan söz etmem gerekiyor. Çünkü, geçirdiğim değişimin temelinde karım var. Yani aslında ne olduğumu anlayıp bundan son derece hoşlanmama ve kendimi kaptırıp, tüm hızıyla bu yeni kişiliğimi yaşamama neden olan Ebru… Aslında karımı anlatabilmek için tek bir kelime bile yeterli. Tam bir “am” Ebru. İlk başka onunla evlenmeye kalkışmamın ardında da onun bu “am” olma özelliği vardı, değişimimin temelinde de. Ama size onunla ilgili biraz daha bilgi vermem gerektiğini de biliyorum bu arada. Açık kumral saçlar, bembeyaz ve pürüzsüz bir ten, kuğu kadar zarif bir boyun, küçük birer portakal iriliğinde, kütür kütür ve yusyuvarlak memeler, incecik bir bel, birden genişleyen baştan çıkarıcı dolgun kalçalar, uzun ve gerçekten kusursuz bir çift bacak, yumuşacık ve resim kadar güzel ayaklar.
Bütün bunların üstüne de, insanın bakmaya doyamayacağı kadar güzel ve şehvetli bir yüzü ve insanın aklına yalnızca bir tek şeyi, onu biran önce sikmeyi getiren yemyeşil bakışları koymak gerekiyor tabii. Onunla, yaklaşık 2 yıl önce; o 21, ben 36 yaşındayken tanıştık. Bir arkadaşımın karısının akrabasıydı. Beni akşam yemeğine davet etmişler ve oraya gittiğim andan itibaren kendimi tümüyle Ebru'ya kaptırmıştım.
Tabii ilk isteğim, onu biran önce sikmekti. Aslında; sonrasıyla karşılaştırıldığında, öyle abartılı ve tahrik edici de giyinmemişti Ebru ama, söyledim ya, kelimenin tam anlamıyla bir “am” olarak görünmüştü gözüme. Yemek bittiğinde onu evine bırakma işini ustaca üstlenmiş, sonra da kendi evime atmıştım tabii. O andan itibaren de Ebru'nun esiri olmuştum zaten. Doymak bilmez bir sikiş makinesi gibiydi. Elimi neresine değsem tepki veriyordu.
O ilk gece; Ebru'nun sikişmekten ne kadar çok zevk aldığını ve karşısındakine de ne kadar çok zevk verdiğini keşfederek, resmen yamulmuştum. Sabaha kadar iliklerimi boşaltmıştı adeta.
İki ay içinde evlendik.
Çevremizdeki herkes birbirimize çok yakıştığımızı düşünüyordu. Laf aramızda hala da öyle düşündüklerini biliyorum. Bunun nedeni ise hiç bir şeyin farkında olmamaları.
Neyse lafı uzatmayayım. Haziran'ın son günlerindeydi. Nikah dairesinden çıkar çıkmaz kendimizi havaalanına atmış ve uçağa bindiğimiz gibi Bodrum'a gitmiştik. Ve değişim de orada başladı işte. Bir hafta boyunca kalacağımız 5 yıldızlı otele vardığımızda akşam olmuştu. Dışarı çıkıp yemek yemeyi ve sonra da Bodrum'un barlarında eğlenmeyi kararlaştırmıştık. İlk şoku, karım giyinmesini tamamlayıp banyodan çıktığında yaşadım. Karşımda duran benim alaştığım Ebru'ya hiç benzemiyordu çünkü.
Uçuk eflatun, incecik bir giysi geçirmişti üstüne. Sicim kadar ince iki askı omuzlarından geçerik giysiyi tutuyordu. Kolları, omuzları ve boynu, ortasına kadar sırtı ve memelerinin üstü meydandaydı. İncecik streç kumaş, memelerini, karnını ve kalçalarını sarıyordu.
Eteği kasıklarının yarım karış kadar altındaydı. O güzelim, bembeyaz bacakları çıplaktı. Ayaklarına ise yalnızca bir kaç ince deri battan oluşan, iyice yüksek topuklu ve altları incecik kösele, siyah bir çift ayakkabı giymişti. Sikim biranda kalkmıştı onu böyle görünce. İçimden geçen, dışarı çıkmak yerine onu yatağa atıp doyasıya sikmekti. Yürüyüp ona sarıldım. Aynı anda da, giysinin altına hiç bir şey giymemiş olduğunu anladım.
Gerçi bu giysinin altına sutyen takması olanaksızdı zaten ama, kilotu da yoktu. Bunun farkına varmak ise sanki mümkünmüş gibi sikimin biraz kalkmasına neden olmuştu yalnızca. Ebru niyetimi anlamıştı tabii. Bir adam geri çekilip gözlerimin içine bakarak; -“Acele etme sevgilim…” dedi, “Nasıl olsa geri geleceğiz… Hem inan bana, o zaman daha güzel olacak…” Sesimi çıkarmadım. Yalnızca bir kaç saat önce evlenmiştik ve bu akşamı eğlenerek geçirmek istemesini anlıyordum. Ondan uzaklaştım. Ama üstümdeki incecik patolonun önü çadır gibi olmuştu. Karımın gözleri bunu hemen yakaladı tabii: -“Uffff çok güzel olmuş…” dedi kıkırdıyarak, “Ama bence eline bir şey al da, sokaklarda böyle dolaşmak yerine önünde tutup durumu gizle istersen…” Doğru söylüyordu. Dolaptan spor bir gömlek aldım elime. Sonra dışarı çıkmak için aşağıya indik. Lobiden geçerken Ebru önümde yürüyordu ve ben de gömleği almakla ne kadar isabetli bir iş yapmış olduğumu anlıyordum.
O başdöndücü kalçaların incecik kumaşın altından olduğu gibi belli olmaları bile yeterdi aslında. Ama sanki inadına yapıyormuş gibi iyice de çalkalaya çalkalaya yürüyordu karım. Manzara, insanın aklını başından alacak gibiydi.
Takside ise oldukça ilginç bir durum çıktı ortaya. Ben şoförün arkasında oturmuştum, Ebru ise sağ taraftaydı. Önce şoförün ön camın sol tarafına taktığı panoramik aynayla oynadığını fark ettim, sonra da Ebru'ya baktım. Öyle bir oturmuştu ki, neredeyse amı görünecekti. Şoförün, bu akıl almaz manzarayı seyredebilmek için aynasına ayar yapmaya çalıştığı belliydi.
Sesimi çıkarmadan bekledim. Son derece heyecanlanmıştım ve ne olacağını merak ediyordum doğrusu. Karım ise kıpır kıpırdı. En çok hareket eden yeri ise bacaklarıydı bu arada. Birden onun da durumun farkında olduğunu kavradım. Şoförün bacaklarını seyrettiğini biliyordu ve sürekli hareket ederek ona daha da çok göstermeye çalışıyordu. Bodrum'un içinde, Neyzen Tevfik heykelinin önünde taksiden inerken, dikkatimi şoförün yüzündeki üzüntülü ifade çekti. Yolculuğun çok kısa sürmüş olduğunu düşünüyordu herhalde. Ama Ebru inerken ona son bir iyilik daha yaptı. Bacakları öyle bir aralandılar ki, eminim adam bu sefer amını bile görmüştü.
Yanyana, sahil boyunca yürüyerek Karada Marina'ya kadar gittik. Yanımızdan geçen tüm erkeklerin gözü karımın üstündeydi ve ben gömleğimi yanıma aldığım için kendimi çok mutlu hissediyordum. Sikim, bir an için bile yumuşamıyordu. Marina'da, bir restoranın terasına oturup yemeğimizi yedik. Başta; yemek boyunca biraz kendime geleceğimi sanmıştım ama, yanıldığımı hemen anladım.
Gerçi ben oturduğum yerden göremiyordum ama, çevremizdekilerin gözleri önünde müthiş bir manzara olmalıydı. Karımın bacakları, örtüsü olmayan masanın altından olduğu gibi görünüyor olmalıydı. Tüm erkeklerin gözü onun üstündeydi.
Şarap içiyorduk ve alkolün etkisiyle olmalı, Ebru iyice kıpır kıpır bir hale gelmişti artık. Bu yetmiyormuş gibi, yakın çevremizdeki tüm erkeklerin gözü de, giysinin altından bütün güzelliğiyle belli olan baştan çıkarıcı memelerindeydi.
Bize servis yapan garsonun ikide bir yanımıza gelmesinin nedeninin de karımın memeleri olduğundan hiç kuşkum yoktu. Sikim pantolonumu yırtacak bir hale gelmiş, inmek bilmiyordu. Yemekten sonra yine yürüyerek geriye, Barlar Sokağı'na döndük ve ilk bulduğumuz bara daldık. Ebru elimi tutup ısrarla beni bana doğru götürdü ve yüksek bar taburelerinden birine çıkıp oturdu.
Yine müthiş bir manzara çıkmıştı ortaya. Bacakları, neredeyse kalçalarına kadar meydandaydılar. Orada ikişer viski içip bir kaç saat oturduk. Doğaldır ki, yakın çevremiz gözlerini karımdan ayırmayan sürüyle erkekle dolmuştu yine. Bir taraftan da, Ebru'nun yüzünde meydana gelen ifade değişikliği dikkatimi çekiyordu. Gözleri hafifçe buğulanmış, dudakları ıslak ve aralıktı. Her halinden onun da çok tahrik olduğunu anlayabiliyordum. Anlamadığım tek şey, bu durumun beni neden bu kadar çok etkilediğiydi. Sonra çıkıp yeniden bir taksiye bindik ve otele doğru yola çıktık. Ebru, tıpkı önceki takside yaptığı gibi, şoförü yol boyu deli etmeyi sürdürdü bu arada. Eteği artık neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Onun kendini gösterdikçe tahrik olduğunu, tahrik oldukça da kendini daha çok gösterdiğini farkedebiliyordum. Otele girdiğimizde tek isteğim karımı biran önce odaya götürmek ve deli gibi sikmekti. Ama bunu başaramadım. Ebru, otelin havuz başı barında da biraz oturmak için ısrarlıydı. Çaresiz kabullendim ve bir saatten fazla bir süreyle, yeni bir teşhircilik örneğine tanıklık etmek ve daha da çok tahrik olmak durumunda kaldım. Sonra birden bana bakmaya başladı karım: -“Ohhh sevgilim…"dedi, "Canınm sikilmek istiyor…. Ohhh sikilmek istiyorum sevgilim… Hadi beni odamıza götür…” Asansöre bindiğimizde ikimizden başka kimse yoktu. Elimi eteğinin altına sokup amını avuçladım karımın. Tanrım, ateş gibi yanıyordu Ebru'nun amı ve akıl almayacak kadar ıslanmış, vıcık vıcık olmuştu. Birden beli gelmeye başladı. Başını omuzuma yaslamıştı ve tüm vücudu sarsılıyordu. Odaya girer girmez, önce ayakkabılarını sonra da giysisini çıkarıp attı. İnanılmaz güzel, inanılmaz tahrik edici ve inanılmaz derecede tahrik olmuş görünüyordu. Ben hızla soyunmaya çalışırken gelip önümde çömeldi. Uzun parmakları çatlama noktasına gelmiş sikimi kavradılar.
Sonra ağzının açılışını ve o güzelim dudaklarının sikimin mosmor olmuş başına kapanışını, zevkten kısılmış gözlerle izledim.
Bir anda içimde bir top patlamış gibi oldu. Belim fışkırmaya, Ebru'nun ağzına dolmaya başladı. Bu onun da bir kez daha belinin gelmesi için yeterli olmuştu. Yine tüm vücudu sarsılıyordu. Gözleri kapalıydı. Ama inanılmaz bir hırsla emmeyi sürdürüyordu. İçimi boşaltana kadar da emmeyi sürdürdü.
İşin ilginç tarafı, sikimin hiç bir inme belirtisi göstermemesiydi bu arada. Karım bütün tohumlarını, damla bile israf etmeden midesine indirdikten sonra da emmeyi bir süre sürdürdü. Sonra da sikimi ağzından çıkarıp yalamaya başladı. Bir eliyle taşaklarımı mıncıklıyordu.
Birden ayağa kalkıp beni yatağa doğru itti. Sırtüstü uzandım yatağa, Ebru da hızla üstüme çıkıp sikimin üstüne çömeldi. Bir eliyle sikimi dibinden kavramıştı. Sonra birden oturdu sikimin üstüne. Bir anda, dibine kadar içine almıştı beni. Amı alev alev yanıyordu. İçinden sızan am sularının taşaklarıma aktığını hissediyordum. Müthiş bir sikişe başladık sonra da. Neredeyse sabaha kadar sikiştik o gece. Karım çıldırmış gibiydi. Sikimin üstünde bir dansöz gibi dansediyordu sanki. Zaman zaman biraz doğrulup sikimi amından çıkarıyor, sonra da götüne dayayıp yeniden oturuyordu üstüne.
Peşpeşe beli geliyordu. Benim belim geldikçe de büyük bir telaş içinde sikimi ağzına alıyor, emerek, yalayarak yeniden kaldırıyor ve tekrar o başdöndürücü deliklerinden birinin içine alıyordu. Sonunda ikimiz de bitap düşüp kendimizden geçtik.
*** Devam ***
292 notes
·
View notes
Text
Evli Bir Erkeğin Gizleri
Merhabalar… Bu yazılanlar ve paylaşılan her şey bir erkeğin gizli dünyasıdır. Ben sıradan bir insan, eşimle evlenmeden önce bir başka erkekle göz temasında bulunduğunda bile kıyametleri koparacak kadar tutucu bir adamdım aslında.
Ama bir süre sonra yasadığım bazı olaylar benim daha geniş düşünmem gerektiğini öğretti bana… Hiç bir insanı tanımadan yargılamamam gerektiğini, insanların yaşam tarzlarıyla ya da düşünceleriyle olduğu gibi kabul etmemiz gerektiğini öğretti.
Karım Gül 23 yasında… Uzun boylu beyaz tenli ve simsiyah saçları olan harika bir kadındır. Güzel olduğu kadar da zeki biridir. Şu an ikinci üniversitesini bitirmek üzere. Ben ise eşimin aksine kumral ve mavi gözlü 1.75 boylarında bir erkeğim.
Biz birbirimizi severek evlendik. Öyle flört falan için de çok vaktimiz olmadı aslında. Birbirimizi gördük, aşık olduk ve çok kısa bir sürede de evlendik. Yani birbirimizi tanımamız evliliğimiz için geçirdiğimiz 3 yılda oldu diyebilirim.
Karım rahat biridir. Rahat ve oturaklı… Girdiği ortamlarda çok çabuk dikkat çekecek türden. Soğuk bir mizacı vardır aslında. Ama güzelliğiyle birleştiğinde çok fazla çekici bir hal alır. Alışverişte ya da herhangi bir yerde bir şeyler içerken karımı görseniz mutlaka pür dikkat izlersiniz onu.
Bir erkek olarak ne tür bayanların dikkat çektiğini çok iyi bilen biriyimdir. Dışarıdan gören biri için ağır başlı, insanlara tepeden bakacak kadar havalı ve üzerine ne giyinirse giyinsin, fazlasıyla yakıştıracak kadar da kadınsıdır.
Birçok kez şahit olmuşumdur, karımla yemeğe çıktığımız akşamlarda sipariş almak için gelen garsonların karımla konuşurlarken ne kadar dikkatli olduklarına… Ya da herhangi bir kafede buluştuğumuz anlarda kapıdan girdiği anda bütün masalardaki insanların mutlaka karımı süzdüklerine şahit olmuşumdur göz uçlarıyla…
Böyle bir kadınla evliyim ben işte. Yani hikaye anlatanların abarta abarta bitiremedikleri karım manken gibi demelerinden çok daha fazlasına sahip bir erkeğim.
Haliyle böyle bir kadına sahip kim olursa olsun kıskanmaması kaçınılmaz bir durum olurdu. Üç yıl evlilik süresi içerisinde çok güzel anılarımız oldu tabi ki. Birbirimizi yeterince de tanıma fırsatımız oldu.
İkimiz de çılgınlığı yenilikleri ve heyecanı seven insanlarız. Seks hayatımız çok renklidir bu yüzden. Tabi seviştiğimiz gecelerde de bu özelliklerimizi sonuna kadar yaşadık birlikte. Romantizm, alkol sabahlara kadar sevişip yatağın içinde sızmalar, sırtımda günlerce geçmeyen tırnak izleri… Karımın boynundaki sayısız morluklar…
Tabi bu anlattıklarım sizi yanıltmasın. Dışarıda yatak odamızdan çok uzakta bir görüntü çizdik hep. Ağır başlı, birbirine saygılı, girdiğimiz her ortamda da örnek gösterilen bir çiftizdir biz. Gelelim bu günlere nasıl geldiğimize…
Her şey evliliğimizin ikinci yılında başladı. Eşimle ilk defa ayrılmamız gerekiyordu. Benim işlerim dolayısıyla şehir dışına gitmem gerekti. İlk bir hafta hal hatır iş güç konuştuk telefonda hep…
Sonra bir gece kaldığım otelde bir iki kadeh alkol alıp öyle çıkmıştım odama. Kafam hafif çakır keyifti ve aşırı derecede seks istiyordum. Biz öyle telefonda mesajlaşma falan pek hoşlanmayız. Ama o gece karıma mesaj attım bir anda.
“Şu an odadayım kafam da güzel… Seni çekti canım” dedim. Ve ondan gelen cevapla bir anda mesajlaşmaya başladık. Tabi bu arada kafamın güzel olduğunu ve onun da bir şeyler içmesini aynı dili konuşmamız için istedim öncelikle. Yaşadığımız gecelerden örnekler, altındaki iç çamaşırlarından birbirimizi azdırıp durduk saatlerce. Mesajlaşırken birden
“Bugün ne giydin” diye bir mesaj attım karıma. O da giydiği kıyafetleri anlatmaya başladı bana.
“Buz mavisi kotum, beyaz v yakalı badim altına da topuklu beyaz ayakkabılarımı giydim” diye cevap verdi.
Gözümün önüne getirdim karımı hemen. Ama yüzüm de asılmıştı biraz. Çünkü buz mavisi kotu streç olandı. Ve o kotu ne zaman giyse ben bir kıskançlık tribine girmişimdir. Yine gözümün önüne getirdim o kotu. Bacakları uzun ama zayıftır karımın. Beli de bacakları gibi incedir, fakat kalçaları o bel ve bacaklara göre biraz daha topludur. Yani o seksi kalçalar o kotun içinde çok fazla dikkat çekici hale geliyordu.
Bir yandan karımla mesajlaşıyordum bir yandan da o kotun içindeki halini düşünüyordum. Kıskançlık kızgınlık ve alkol bir araya gelince bir anda karıma söyle bir mesaj çektim.
“Çok merak ediyorum Gül, o kotu neden giyme dediğimi biliyorsun. Hem çok dar hem de çok seksi. Hoşuna mı gidiyor dikkat çekmek?“ Gül’den gelen mesaj aynen şuydu,
"Hayır o kotumu ben de çok seviyorum. Senin de söylediğin gibi çok yakışıyor bana. Hem ben ne giyersem giyeyim bakıyor yine de erkekler. Kotla bir alakası yok yani” dedi.
O mesaj nedenini bilmesem de çok garip düşüncelere yöneltti beni. Artık iyice sarhoş olmuştum. Belki de karıma o güne kadar hiç olmadığım kadar rahat hiç söyleyemeyeceğim şeylerden birini söylüyordum.
"Kadın milleti değil misiniz, iş felsefeye geldiğinde üstünüze yok. Bundan sonra hiç bir kıyafetine karışmıyorum. Ne istersen onu giyin aşkım. Kıskançlık falan da yok. Ne kendimi sıkıntıya sokup kıskanacağım. Karışmıyorum artık kıyafetine de sana da. Takıl kafana göre” deyip kapattım o konuşmayı.
Bir kaç gün sonra işlerimi halletmiş dönmüştüm tekrar yaşadığım şehre. Karıma sürpriz yapıp geleceğimi haber vermemiştim, ama asıl sürpriz bana olmuştu, çünkü karım evde yoktu. Telefon açtım. Alışveriş merkezindeymiş, ayakkabı alması gerekiyormuş kendine. Bana da,
“Hazırlan gel ayakkabıyı aldıktan sonra birlikte yemek yiyelim” diye teklifte bulunmuştu.
Ben de duş ve üzerime yeni bir şeyler giydikten sonra alışveriş merkezine gittim. Karım ayakkabı deniyormuş kendine. İçeri girdiğimde gördüğüm manzara bir anda gerilmeme sebep oldu zaten. Karım arkası bana dönük ayakkabı deniyordu. Ona yardımcı olan satıcı da önünde dizlerinin üzerine çökmüş, karıma ayakkabıyı giymesinde yardımcı oluyordu. Tabi bir yandan da gülerek konuşuyorlardı.
O an aşırı bir kıskançlık hissettim içimde. Tabi karım asla öyle bir satıcıyla falan art niyetli olarak konuşacak muhabbetlere girecek biri değildir. Başta da dedim ya havasından yanına yaklaşamazsın normalde… Ama yine de erkeklik hormonların fazla salgılanmıştı o an işte.
Neyse, yavaş yavaş yaklaştım yanlarına doğru. Sonra karım başını çevirip bana dönünce gülümseyerek
“Hoş geldin aşkım. Bak, çok güzel bir ayakkabı beğendim.“ falan derken ben de yanlarına gelmiştim artık.
O an karımın tam önünde ayakta duruyordum. Karım ayakkabısına bakarken ben de bir an karımı süzmekle meşguldüm. Üzerinde beyaz bir v yakalı penye vardı. Normalde üzerine yapışan penye öne eğildiği için bollaşmıştı ve nerdeyse göğüslerinin tamamı ortadaydı. Altında krem rengi bir koton etek vardı. Etek çok kısa değildi aslında ama karım ayakkabıları denerken bir dizini kırıp diğerini uzattığı için ayakkabı giydiren çocuk baktığında karımın baldırına kadar görebilirdi.
Ben hiç bozuntuya vermedim. Ayakkabı güzelmiş gibi şeyler söylerken, karım bir anda aynaya bakmak için ayaklandı. Kalkarken ben göremedim, fakat dizlerinin hizasında duran çocuğun bir anda karımın etek arasına doğru baktığını fark ettim. Karımın o kalkışıyla külodu olmasa da kasıklarına kadar gördüğüne emindim. Yine kan beynime sıçramıştı, ama hiç bir tepki vermeden ayakkabı hakkında yorum yaptım sadece.
Neyse ayakkabı faslı bittikten sonra yemek için restorana geçtik karımla… O bir yandan yemeğini yerken bir yandan da ben yokken yaptıklarını anlatıyordu. Ben ise gözüm üzerinde olmasına rağmen ayakkabıcıdaki görüntüyü düşünüyordum. Karımın göğüsleri, bacak arası, çocuğun tam karımın dizi dibinde ayakkabıyı giydirmesi… Karımın baldırına kadar açılan eteği…
O ana kadar sadece kıskançlık varken içimde bir anda içimde bir sıcaklık hissettim. Tarifini yapamıyorum şu an ama bir karıncalanma gibi bir şeydi sanki. Ve ben o anı düşündükçe sertleşiyordum. Hem de penisim pantolonumu yırtacak hale gelene kadar sertleştim durdum.
Sonra karım anlatacaklarını bitirip yemeğine döndü tekrar. Gözüm bir anda üzerindeki badının v yakasına takıldı. Öne eğildiği anda bembeyaz göğüslerinin yarısı ortaya çıkıyordu. Karımın göğüsleri küçük sayılır aslında. 85 falandır yani. Ama çok dik oldukları için çok dikkat çekiyor gerçekten. Ayakkabıcı çocuğun o manzaraya bakışını düşündüm tekrar. Ve sonra baldırına kadar acılan etek…
Film şeridi gibiydi o görüntüler benim için. Başa sarıp sarıp duruyordum. Ama inanılmaz bir heyecan duruyordum bir yandan da. Karımın ise hiç bir şeyden haberi yoktu o an. Yemeğimizi bitirdikten sonra eve geçecektik. Fakat bir anda
"Gel sana bir şeyler alalım hadi…” dedim bir anda.
Tabi benim alışveriş delisi karım çok sevindi bu teklifime. Mağazanın birine girip birinden çıkıyorduk. Neden böyle bir şey istediğimi de bilmiyordum ama karımla birlikte biraz daha gezmek istiyordum. Lüks bir marka vitrininde beyaz saten bir gece elbisesi gözüme çarptı.
"Bak şu çok güzelmiş, gel bir dene istersen…” dedim.
Karım da beğenince içeri girdik o elbiseye bakmak için. İçerisi kalabalık sayılmazdı. Bizden başka bir karı koca daha vardı. Çalışanlardan bayan olan diğer müşteriyle ilgileniyordu. Bizim yanımıza ise bir bey geldi.
"Buyurun size ben yardımcı olayım.“ diyerek.
Karım vitrinde gördüğü elbiseyi tarif etti ona. Elbise gelince önce bir askısında baktık sağa sola çevirerek. Beyaz satenden, altı dar ama tam diz altı hizasında, üstünde gümüş renk taşlı bir penyesi var bir de beyaz ceketi olan bir elbiseydi. Neyse karım
"Denemek istiyorum bunu…” diyerek kabine doğru ilerledi.
O arada bize yardımcı olan arkadaş da elbiseyle karımın peşinden gitti. Ben ise sağa sola bakarak oyalanıyordum. Bir süre sonra karım kabinden çıkıp yanıma geldi. Elbisenin ceketi elindeydi.
"Onu neden giymedin?“ dedim.
"Küçükmüş bunun bedeni, etekle penyesini zor giydim. Şöyle bir deneyeyim, içerisi çok sıcak, beğenirsek bir büyük bedenini alırız” dedi.
Sonra da aynaya doğru ilerlemeye başladı. O an arkasından bakarken eteğin vücuduna tamamen yapıştığını, eğilse mutlaka bir yerinden yırtılacağını düşünürken az önce bize yardımcı olan arkadaş geldi yanımıza.
"Nasıl oldu beğendiniz mi?“ gibisinden sorular soruyordu. Ben de,
"Bilmiyorum bakıyor karım daha…” dememle birlikte yanımdan ayrılıp karımın yanına doğru gitti.?“
Bu sırada karım bir sağa dönüp bir sola dönüyor elbiseyi inceliyordu. Tabi benim gibi satıcı çocuk ta karıma bakıyordu pür dikkat. O ana kadar her şey gayet normaldi. Ta ki karımın istem dışı
"Üüff çok sıcakladım şu çantamdan tokamı verir misin?” demesiyle birlikte tokasını çıkarıp ona uzattım. O da ellerini kaldırıp arkadan saçlarını toplamakla uğraşırken o anda üzerindeki penyenin askılarının çok ince ve dar olmasından dolayı göğüslerinin iyice belirginleştiğini, uçlarının ise tamamen ortaya çıktığını fark ettim.
Tabi bunu gören de yalnızca ben değildim. Çalışan çocuk ta gözlerini hiç ayırmadan karımın göğüslerine bakıyordu. Karım ise haberi olmamasına rağmen ağır ağır saçlarını toplarken yanındaki adama ziyafet sunuyordu resmen…
Bu manzara beni yine etkilemeye başlamıştı. İçimde bir şeyler akıyor ve gitgide ateş basıyordu bana. O anda çocuk eşime yaklaşıp bel hizasını falan ayarlamaya çalışıyordu ki, karımın bir anda bana dönüp
"Nasıl beğendin mi?“ demesiyle çocukla burun buruna gelmeleri bir oldu.
Tabi ikisi de bunun farkına varıp ayrılsalar da ben o sahneden tarif edemediğim bir şekilde tahrik olmuştum. Penisim öyle hızlı sertleşiyordu ki pantolonumun içinde kalp gibi atmaya başladığını hissedebiliyordum.
"Güzel oldu aşkım” demekten başka bir cümle çıkmadı ağzımdan.
Karım da aynanın karsısında bir iki defa daha döndükten sonra çıkartmak için kabine doğru gitti. O ara istem dışı gözüm satıcı çocuğun pantolonunun önüne takıldı gözüm. O da kıyafetleri düzler gibi yaparak önünü saklamaya çalışıyordu. Ve belli belirsiz siyah kumaş pantolonundan kalkan penisini de görebiliyordum. Karım kabinden cıktı ve eve dönmek için yola koyulduk.
Arabada aklımdan o görüntüler çıkmıyordu. O mesajlaşmadan sonra ne olduğunu anlamadığım düşünceler girmişti aklıma. Kendimden nefret ediyordum ama heyecandan da ölecek gibiydim. Neden bu kadar heyecanlandım onu da bilmiyordum ama bildiğim tek şey kasıklarıma ağrılar girdiğiydi.
Arabayı otoparka koydum sonra da asansöre bindik. Karım aynada saçını başını düzeltirken bir yandan da benimle sohbet ediyordu. Ben ise onu izlemekle meşguldüm.
Asansör bulunduğumuz kata geldi ve biz eve girdik. Karım ayakkabılarını çıkartmak için eğildiğinde onu öyle bir hızla sarılıp havaya kaldırdım ki attığı çığlık apartmanda yankılanmıştır eminim ki. Kucağımda dudaklarımız yapıştı. Öyle azmış ve öyle istiyordum ki karımı, nefes bile almadan parçalıyorduk dudaklarımızı.
Kucağımda salona kadar götürdüm. Sonra da koltuğun üzerine birlikte uzandık. Ağzını boynunu omuzlarını dudaklarımla emip yalarken bir yandan da ellerimle kalçalarına sarılmış deli gibi sıkıyordum. Taş gibi sertlerdi. Eteğin altına elimi sokup amını avucumun arasına aldım. Ve daha önce hiç sıkmadığım gibi sert sıkıp okşuyordum. Ben amını avucumun içinde ezdikçe o koltukta yılan gibi belini bir sağa bir sola oynatıyordu.
Öyle kudurmuştuk ki ikimiz de birbirimizi soyacak kadar bile bekleyemiyorduk. Pantolonumu bir çırpıda yere düşürdüm. Sonra da karımın bacaklarını ayırıp kilodunu yırtarak çıkarttım. Öyle sert hareket ediyordum ki bir yandan öpüşürken bir yandan da sürekli karımın “yavaş yavaş” diye inlediğini duyuyordum sadece.
Sikimi bacak arasına soktum önce sonra da tam amının üzerine getirip bıraktım. Karım sırılsıklamdı zaten. Sikim amının üzerinde kayıyordu sanki. İçine girmemiştim daha ama o sıcaklık ve ıslaklık beni kudurtmaya yetmişti bile. Sikimi amına öyle bir bastırıyordum ki ne kadar sertleştiğimi ne kadar azdığımı görsün istiyordum. Bir süre sonra da karım daha fazla dayanamayarak sikimi avucuna alıp kendisi soktu içine.
Bir anda dibine kadar girdim. Kayıyordu resmen içinde. Vıcık vıcık olmuştu. Sikimi öyle bir sarmıştı ki amı, tamamen doldurmuştum içini. Normalde erken boşalma gibi bir sorunum yoktur ama o gün yaşadığım için hiç bir şey normal değildi benim için. Boşalmam da normal olmadı yani. Bir iki git gelden sonra karımın üzerine uzandım.
Kollarımın arasına aldım onu. Altımda kaybolmuştu sanki. Ellerime gelen sadece sırtının etleriydi. Öyle sıkı sarılıp sıkıyordum ki onu havasızlıktan boğulabilirdi. Dudaklarını dişlerimle kemirmeye başladım. Ve en sonunda kendimi çekip öyle hızlı girdim ki içine, amından çıkan o ıslak sese daha fazla dayanamadım. Hırıltılarla zevkten ölerek boşaldım karımın amına.
Normalde karım boşalırken titrer sürekli ama o gün ben tutamıyordum kendimi. Dizlerim titriyordu, nefesim kesilmişti, içimden akan sperm olamazdı. Öyle çok çıkıyordu ki sikimin damarlarından spermin oluk oluk aktığını hissedebiliyordum… Ve bir süre sonra da yığıldım kaldım karımın üzerinde…
Karım nefes almak için kalktığında bana bakıp gülümsüyordu. Bir yandan saçlarını toplarken bir yandan da
"Sana ayrılık yaramıyor hayvan…“ diye sesleniyordu.
O arada gözüm bacaklarına takıldı. Baldırlarından aşağı doğru spermlerim akıyordu. Karım bunu fark edince
"Ben bir duşa gireyim” dedi. Ben de,
"Hayır girme duşa… Gel içeri geçip bir şeyler içelim…“ dedim.
"Dur, şu üzerime rahat bir kıyafet giyip geleyim. sen koy içkilerimizi…” diyerek yatak odasına doğru gitti.
Ben salona geçip yer minderlerimizi koltuğun önüne koydum, slow bir müzik açtım. Ve karımla içmekten en çok keyif aldığımız tekila ile limon ve tuzu da hazırlayıp mindere uzandım. Üzerimdeki iki parça kıyafet atletle gömleğimi de çıkardım tabi.
Sigaramı yaktığım sırada karım göründü kapıda. Loş ışıkta tanrıça gibi görünüyordu. Esmer teninin üzerinde patlıcan moru iç çamaşırları vardı sadece. Altı slip tarzı üzerindeki sütyeni ise şeffaf ve dantelliydi.
"Dur gelme de biraz seni izleyeyim hayatım…“ dedim. O da gülümseyerek poz verdi bana. O ara ilk tekilamı içmiştim o manzarayla. Daha sonra karım da gelip sırtını bana yaslayarak oturdu. Sohbet etmeye başladık. Bana
"Beni aldatmadığın belli oldu. Çok özlemişsin” dedi gülerek. Ben tam yanıt verecekken de devam etti.
"Aşkım, hakikaten ne oldu bugün sana, bir tuhaftın…“ dedi. "Bu pek özleme işini benzemiyordu” dedi gülerek. Ben de
"Yok aşkım gerçekten özledim” dedim lafı geçiştirerek. O an sessizlik olunca yine aklıma bir kaç gündür aklımdan çıkmayan o düşünceler girmişti. Sonra sessizliği bozan yine ben oldum.
“Gül bir şey söylemek istiyorum sana. Hani ben senin kıyafetlerine karışıyordum seni çok kıskandığımı söyleyerek ya, geçen konuştuğumuz konuda ciddiydim ben. Bundan sonra seni sıkmak istemiyorum. Beni sevdiğini biliyorum. Seni ilk gördüğümde de rahat biriydin. O halinle aşık olmuştum ben sana… Seni kendi istediğim gibi yönlendirmek ve başka biri haline sokmak istemiyorum” dedim.
Karım da buna karşılık bizim birbirimize aşık olduğumuzu böyle basit şeylerle tartışmak bile istemediğini bunların önemsiz şeyler olduğunu söyleyip durdu. Bu arada da dörder tane shot yapmıştı bile tekilalarımızdan… Bir yandan sohbete devam ediyorduk bir yandan da birbirimizi okşuyorduk.
Onun eli benim kasıklarımdaydı benim ki ise külodunun üzerinden amını okşamakla meşguldü. Bir ara okşamalarımı hızlandırdığımda karım gözlerini kısmış sigarasını çekiyordu içine derin derin. Tam bu sırada ağzımdan su kelimeler dökülüverdi…
“Aşkım bir kadın seksi şeyler giydiğinde, dışarıda o bakışlardan çok etkileniyor mu? Yani bu size bir şey hissettiriyor mu yoksa sizin kıyafet seçiminiz tamamen sıradan mı sizin için?
"Canım bak şimdi” diye lafa başladı karım. “Ben bir kıyafeti giyerken hiç kimseyi düşünmem. Ama kendimi iyi hissetmek isterim. Yakışsın üzerime isterim. Yani bunlar insana güven verir. Kendine güveni olan bir insan da hayatın her döneminde mutlu ve başarılı olur” dedi.
“Peki o zaman şunu sorayım. Sen mesela bugün ayakkabı denerken sıradan bir kıyafet giymiştin. Ama ilk geldiğim anda göğüslerinin açılmış olması ve baldırlarına kadar görünen bacakların dikkatimi çekti. Ki ben ayaktaydım önünde eğilen çocuk nerelerini görmüştür kim bilir…
Bunu siz kadınlar bilmiyor musunuz yoksa bilerek mi yapıyorsunuz. Tamam belki istem dışı ama o kıyafeti giydiğinde illaki böyle boş bulunduğunuz anlar olacaktır. Ve bunun karşınızdaki erkeği etkileyeceğini bilmiyor musunuz? Ya da bilip de hoşunuza mı gidiyor?“ diye bir soru sordum. Gül önce güldü sonra da
"Ya tabi. her kadın giydiği kıyafetten mutlaka bazı yerlerinin açılacağını ve bunun da başka bir erkeği etkileyeceğini bilir. Ama bir çoğu bilerek ve isteyerek oram buram açılsın da göstereyim millete diye düşünmez. Ha, ama şu da var. Kendine güvenen kendini güzel bulan vücuduna güvenen bir kadın da, istem dışı da olsa, bir yerleri açıldıysa -abartmadan tabi- aman hemen kapatayım da kimse görmesin diye bir telaş içine de girmez yani…” Bu son cümlesi beni yine tuhaf şeyler düşündürmeye yetmişti bile.
"O zaman bugün sen de bacaklarının ve göğsünün açıldığını biliyordun ama bundan hoşlandın ve örtme gereği duymadın. Yani kendini göstermek hoşuna bile gitti öyle mi?“ diyecektim ama dilimin ucuna gelen şeyi soramadım tabi. Birer tane daha tekilamızdan shot yaptıktan sonra iyice kafam güzel olmuştu. Karım ise bana
"Bu kadar yeter” deyip içmeyi bırakmıştı. Ben tam elimi slibinden içeri amına sokacağım sırada karım birden
"Aaa aşkım ne diyeceğim sana, bir film gelmişti sinemaya bugün son günü kaç gündür gidecektim de seni bekledim. Gel hadi saat daha erken sinemaya gidelim mi?“ dedi. Aslında o an hiç bir yere gidecek halim yoktu. Evde kalıp karımla sabaha kadar sevişmek istiyorum ama öyle hevesli söyledi ki o an kıramadım onu.
"İyi de aşkım şu halime bak azdırdın beni iyice bu halde sinemaya mı gideyim?” dedim gülerek.
"Az daha dayan, gelince acısını çıkartırız hem zaten akşam beni de boşaltmadın” dedi gülerek… Ve bir anda kucağımdan fırlayıp
“Ben hazırlanayım bari hadi sen de bir şeyler giyin üzerine de 11 matinesine yetişelim bari” dedi. Tam kapıdan çıkacağı sırada
“Aşkım bu saatte kimse olmaz sinemada seksi bir şeyler giy de bu gece beni çıldırt çıldırtabildiğin kadar geceyi düşünmekten başka bir şey olmasın aklımda…“ dedim. O da gülerek
"Valla ben karışmam sen istedin” deyip gitti yatak odasına doğru…
Karım evde çocuk gibidir. Sırnaşır nazlanır sürekli şakalaşır ama dışarıda da bir o kadar soğuk ve asildir. Yani çok farklı iki insan gibi olur. Ben kafamın güzel olmasından dolayı ne diyecek diye öyle bir teklif yaptım ama aslında bir kot bir tişört çıkacağını da iyi biliyordum karımın… Ama yanılmıştım…
Ben hazırlanıp ayakkabılarımı giyerken karım cıktı yatak odasından. Uzun siyah saçlarını atkuyruğu yapmış tepesinde. Üzerine beyaz atlet tarzı bir penye giymiş. Altında ise normalde evde bile çok dar rahat edemiyorum diye giymediği adidastan aldığım streç tayt tarzı bir eşofmanı vardı.
"Aşkım bu ne hal?“ dedim gülerek.
"Napim aşkım giyecek bir şey bulamadım hem sinemaya gidiyoruz kim görecek beni bu halde?” diyerek ayakkabılarını bağlamaya başladı bile.
O ayakkabılarını bağlarken ben kalçalarına bakıyorum o an. Ve o eşofmanı parçalayıp içine girmemek için zor tuttum kendimi. Ayağa kalkıp bana döndüğünde ise kabarık amı olduğu gibi belliydi eşofmanın önünde. Neyse çıktık evden. Arabada elim sürekli bacaklarında geziniyordu. Arada birde amına götürüp avucumun içinde sıkıyordum hafif hafif. Gül de
"Biraz daha sabret film biter bitmez istemediğin kadar senin olacak o…“ diyordu…
Gül’ün de dediği gibi sinema bomboştu. Bizden başka bir iki kişi daha vardı filme giren. Koltuk seçerken bakmıştım en boş olan sıradan almıştık biletlerimi. En arka sıranın bir önü. Film başladı ve biz izlemeye başladık.
Ben hem yol yorgunluğu hem de alkolün etkisiyle esnemeye başlamıştım. O sırada Gül pür dikkat filme odaklanmıştı. 5 10 dakika derken sinemanın kapısının açıldığını hissettim. Kafamı çevirdiğimde ise bir kişinin daha girdiğini fenerle yer gösterdiklerini fark ettim. Fener sönmüştü ama gelen kişinin nereye geçtiğini görememiştim.
Ben can sıkıntısından sağa sola bakınırken bir anda yeni gelen kişinin bizim arka sıramızda olduğunu hatta benim tam arkamda olduğunu otururken koltuğunun çıkarttığı sesten anlamıştım. Benim sağa sola baktığımı gören karım da
"Nereye bakıyorsun, filmi izlesene…” deyince filme verdim kendimi.
Aksiyon filmiydi izlediğimiz film ama arada da erotik sahneleri oluyordu. Hele birisinde kadınla erkek öyle bir sevişmeye başladılar ki karımın eli önce benim kasıklarıma oradan da sikime kadar çıkmıştı.
Aslında bu fırsatı hiç kaçırmazdım normalde ama arkamızda ki adam bize çok yakındı ve rahatsız etmişti beni. Karım ise adamdan habersiz sikimi sıkıp sıkıp bırakıyordu yavaş yavaş. Eğilip kulağına
"Beni biraz daha azdırırsan filmi izleyemeyeceksin bak zaten zor duruyorum burada…“ dememle birlikte, karım daha da sıkmaya başladı benim sikimi.
O anda arkamda ki adam geldi aklıma. Karımın kolunu mutlaka görüyordur filmin düşen ışığından. Ne yaptığını da biliyordur. Ve o da belki bizi izliyordur diye düşündüm. Tabi bunu düşündüğüm an yine kasıklarımda bir sızlama oluştu. Sertleşmiştim karımın eline öyle bir bastırıyordum ki karım bile şaşırmış arada dönüp bana bakıyordu gülümseyerek. Ama beni neyin bu kadar tahrik ettiğini o bilmiyordu tabi ki.
Bir süre böyle devam ettik daha sonra pantolonumun fermuarını açıp sikimi dışarı çıkardım. Karım ise eline almış aşağı yukarı okşamaya devam ediyordu. Kulağına eğilip
"Aşkım biraz ıslatsana sızlıyor böyle” deyince bir anda eğilip kucağıma doğru yattı.
Ben aslında elini tükürüklemesini söylemiştim ama o bir anda eğilince kucağıma doğru sikimi ağzına aldı emmeye başladı. Ben de bu ani hareketle bir anda panik olup başımı arka tarafa doğru çevirip adama baktım.
Adam pür dikkat bizi izliyordu. Sinemanın ışığında faltaşı gibi açılmış gözlerini çok iyi seçebiliyordum. Başımı öne çevirip karıma baktığımda başı bir aşağı bir yukarı hareket ediyordu. Bizden önceki sıralarla aramızda çok mesafe olduğu için sikimden çıkan sesleri kimse duymaz diye düşünen karım tam arkamızdaki adamdan da habersizdi. Öyle bir yalayıp emiyordu ki sikimi, resmen kaskatı oldum zevkten… Beni asıl tahrik eden şey ise karımın sikimi yalaması değil, bizi oral seks yaparken izleyen birinin, bir erkeğin varlığıydı.
Tam boşalacağım sırada karımın başını kaldırdım. Dudakları çenesi sırılsıklam parlıyordu zevk sularımdan, kırmızı ruju da onlara karışmıştı tabi… Öyle seksi görünüyordu ki anlatamam size şu an…
Onu öyle görünce tekrar ağzına sokmak istedim sikimi. Kafamız zaten güzeldi birde o azgınlık ikimizi de çıldırmaya yetmişti bile. Bir anda elimi karımın kalçalarına attım. Götünü sıkıp okşuyordum. Kabarık amını avucumun arasına alıp eziyordum. Ve bunları yaparken bizi izleyen adam beni resmen kudurtmustu. Harika karımın yaptıklarını bir başkasının görmesi beni çok tahrik etmişti gerçekten.
O an daha da ileri gitmeye karar verdim. Şuan bunları yazarken bile nasıl yaptığımı bilmiyorum ama çıldırmıştım gerçekten, gözüm dönmüştü, çok büyük bir heyecandı bu ve ben karsı koyamadığım gibi sürekli fazlasını yaşamak istiyordum.
Karımın saçlarından tutup başını kendime çevirdim. Dudaklarını ağzımın içine alıp emmeye başladım. Zevk sularım benim dilimdeydi artık. Sıcak ve kayganlaşmıştı karımın ağzı. Öpüşmüyor sanki birbirimizi yalayıp yutuyorduk. Bir süre öpüştükten sonra karımı kucağımdan kaldırıp yüzünü perdeye doğru çevirdim. Kollarını öndeki koltuğun üzerine koydurup kalçalarını geriye doğru çıkarttı.
İlk başta yavaşça okşadım. Sonra sıkmaya başladım. Karım kalçalarını sağa sola oynattıkça ben daha çok sıkıyordum. Dizleri yapışık kalçası ağzımın içindeydi resmen. Elimi iki dizinden arasına doğru soktum. Ve yavaş yavaş baldırlarını okşayarak yukarı doğru kaydırdım. Tam arasına geldiğimde amının sıcaklığını parmaklarımda hissettim. Hafifçe araladım iki bacağını. Avucumu açıp amını tam üstüne getirdim.
O arada bir anda başımı çevirip arkama baktım. Arkamdaki adam öne doğru eğilmiş burun buruna geldik bana gülümsüyordu. Ben de ona güldüm o an yapacak başka bişey gelmedi aklıma. O arada yüzüne baktım 40 45 yaşlarında iyi giyimli bir adamdı. Yakışıklı da bir şeydi. Sonra tekrar önüme dönüp karımın amını okşamaya devam ettim. Ama adamın da izlediğini düşünerek daha sert ve daha çok sıkıyordum.
O taytın içindeki amı ne hale gelmişti kim bilir. Çünkü avucumu her çektiğimde ıslak bir ses geliyordu bacak arasından karımın. Biraz daha okşadıktan sonra eşofmanın lastiklerine parmağımı sokup hafifçe kaydırmaya başladım aşağı doğru. Karım ilk başta itiraz etti hatta yapma gibisinden bana bakacak oldu ama bir anda yerimden kalkıp kulağına eğildim ve
"Kimse yok aşkım rahat ol. Daha filmin arasına da çok var” deyince tekrar önüne döndü.
Ben karımın eşofmanını çıkarıp çıkarmamak arasında kararsızken omuzuma dokunan elle irkildim bir anda. Parmaklarım karımın eşofmanında başımı arkaya çevirdim. Adam kulağıma doğru yaklaşmış, karıma duyurmamaya çalışarak fısıldadı,
“Ben de elleyebilir miyim? Fantezi yapıyorsunuz herhalde…“ dedi.
Neye uğradığımı şaşırdım. Bir yanda ağzının ortasına bir tane indireyim dedim kendi kendime… Bir yandan da adama bu saate kadar izlemesi için fırsat vermiştim. Yok desem asıl o zaman saçmalamış olacaktım.
O anki kararsızlığımı fırsat bilir adam koltuktan öne doğru uzandı. Gözüme baka baka karımın kalçalarını okşamaya başladı. Tarif edilmez şeyler yaşıyordum. Adamın karımın kalçalarına dokunduğu an ben ellerimi çekmek zorunda kaldım. Karım arkasını dönse kıyamet kopabilirdi.
Ben korkudan ve heyecandan kendimden geçmiş adamın elinin karımın kalçalarını okşamasını izliyordum. Burnumun dibinde oluyordu bu olay… Adam karımın kalçasını okşadıkça karım ben olduğumu sanıp kalçalarını bir geri doğru itiyor, bir sağa sola oynatıyordu.
Sonra adam daha da ileri giderek benim az önce yapıp yapmamakta tereddüt ettiğim şeyi yapmaya başladı. Karımın eşofmanının kenarlarına parmaklarını geçirdi ve aşağı doğru sıyırdı. Küloduyla birlikte eşofman baldırlarına kadar inmişti. Adam da ben de karımın tam kalçalarının dibindeydik. Karımın kabarık amı iki kalça arasından olduğu gibi görünüyordu.
Adam bile öyle heyecanlanmıştı ki elleyip ellememekte kararsız kaldı bir an… O an ne olduysa birden sinirlendim ve adamı geriye doğru itekleyip
"Tamam yeter, kalk geç yerine…” diye fısıldadım.
Adam da şaşırdı ama bir şey de diyemeden yerine geçip yaslandı. Bu arada karım hala gözümün önünde çırılçıplak duruyordu. Kasıklarım sancıdan ölüyordu artık boşalmak istiyordum ama arkamdaki adamı karım görürse çok kötü şeyler olabilirdi.
O ara filmin bir sahnesinde iyice aydınlık oldu etraf ve ben de karımın amının ne kadar sulandığını o ara fark etmiş oldum. Tabi benimle birlikte arkadaki adam da o sahneyi kaçırmamıştır kesinlikle. Artık kendimden geçmiştim zevk, heyecan, korku, kafamın da güzel olmasıyla birlikte daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı.
Bir anda karımın kalçalarını ellerimle ayırıp arasına ağzımı soktum. Yalıyordum ama nasıl bir yalama, resmen dudaklarımın için eziyordum karımın amını… Ağzıma o kadar çok su geliyordu ki çenem ve burnum bile sırılsıklam olmuştu.
Ben yalamaya devam ederken karım bir anda arkasını döndü başımı kaldırdı ve dudaklarıma yapıştı. Öpüşürken de kucağıma ata biner gibi oturdu. Artık sırtı perdeye dönüktü. Ve nefes bile almadan benimle öpüşüyordu. Ben ellerimi kalçalarına attım parmaklarım arasında ezerken işaret parmağımla da göt deliğini okşuyordum.
Ve bir anda karım durdu. Dudakları ağzımın içinde ama öpüşmüyordu. Ben ne olduğunu anlamıştım ama ben de korkudan kımıldayamıyordum. Sonra hiç bozuntuya vermeden geri çekildim
"Noldu aşkım?“ diye gözlerine baktım. Eğilip kulağıma
"Arkamızda bir adam var…” dedi. Ben de sanki ilk defa görüyormuşum gibi bir anda arkamı döndüm. Tabi karım da hızla üzerimden kalkıp üstünü başını düzeltti, giyindi. Ben daha hiç bir şey demeden
"Kalk çabuk çıkalım ışıklar yanmadan…“ dedi. Ben de sanki hiç bir şey haberim yokmuş gibi mecburen
"Hadi hadi, hemen çıkalım…” deyip takip ettim onu…
Bu hikaye tabiî ki burada bitmedi… Asıl hikaye bundan sonra başlıyordu bizim için. Karmakarışık duygular karmakarışık heyecanlar… O gün evde eşimle olan konuşmamız, eşimin benimle sevişirken söyledikleri… Bizim için yepyeni bir başlangıç olacaktı.
***
Bir pazar akşamı karımla oturmuş TV izliyorduk. Bütün gün evde olmaktan sıkılmış havanın da kötü olmasından dolayı yapacak bir şeyler düşünüyorduk. Sonra karım internette gezinirken okuldan arkadaşlarıyla konuştuğunu, müsaitsek bizi okey oynamaya çağırdıklarını söyledi.
Evlendiğimizde bıraktığı üniversite eğitimini devam ettiriyordu Gül… Özel bir üniversitede okuyor, kendinden beş on yaş gençlerin arasında olmaktan mutlu, pek devam mecburiyeti olmadan okula gidip geliyordu. Okeye çağıranlar da bu genç arkadaşlarından samimi olduğu kafa dengi çocuklardı. Benimse okey oynayasım yoktu pek.
"Bilmiyorum” diyerek geçiştirdim lafı. O arada da 3 yaşında ki oğlumuzu bahane edip “evde kalalım” diye seslendim. O ise çok sıkıldığını söyleyerek, bari onları bize çağıralım gibisinden bir teklifte bulundu. Ben de
“Tamam onlar bize gelsinler” demek zorunda kaldım…
Saat 8 gibi evden çıkıp bir kaç yere uğradım. Zamanın nasıl geçtiğini de anlayamadan karım Gül aradı beni.
“Misafirler gelmeden evde ol” diyordu.
Bir kaç tane de sipariş verdi o arada. Saat 9 gibi uzun zaman görmediğim bir arkadaşla karsılaşınca baya bir lafa dalmışız. Saatime baktığımda 10 a geliyordu. Hemen karıma tel açayım durumu haber vereyim demiştim ki, telimin şarjı olmadığını fark ettim.
Apar topar arkadaşımın yanından ayrılıp eve doğru yol aldım. Saat 22. 30 gibi eve gelmiştim. Belki çocuk uyuyordur uyandırmayayım diye zile basmadım. Anahtarımla kapıyı açtığımda ise oğlumun hala uyumadığını, misafirlerin de gelmiş olduklarını gördüm.
Karım arkadaşlarıyla salonda sohbet ediyorlardı. Gelen arkadaşlarını ilk defa görüyordum. 19 20 yaşlarında üniversite öğrencileriydi. Beni kapıda gören eşim
“Hoş geldin neden bu kadar geciktin?“ falan derken bir yandan da misafirleriyle tanıştırıyordu beni…
Serdar ve Mehmet kendi halinde efendi görünüşlü genç öğrencilerdi. Neyse, tanışma faslından sonra mutfağa geçtim ben. Hem aldıklarımı koyayım hem de bir sigara içeyim diye düşünürken peşimden gelen karımı gördüm. Ben sigaramı yaktığımda karım da aldıklarımı yerleştirmekle meşguldü. Sigaramdan ilk nefesi çektiğim anda karıma baktım şöyle bir.
Üzerinde krem renkli v yakalı bir yün kazak, altında ise siyah tayt vardı. Normalde taytın üzerine giydiği kıyafetler hep karımın poposunu örterken bu defa kazağı tam belinin hizasında kalıyordu. Saçlarını atkuyruğu yapmıştı. Yüzünde makyaj yoktu ama parfümünün şeker kokusu mutfağı kaplamıştı sanki. Poşetleri almak için yere eğildiğinde üzerinde ki bol kazağının yakası olduğu gibi açılmış ve içine giydiği siyah sütyenin nerdeyse yarısı ortaya çıkmıştı…
Ben onu izlemeye devam ederken o aldıklarımı yerleştirmeye devam ediyordu. Tam işini bitirip içeri gideceği sırada bana dönüp
"Hadi sen de gel artık ayıp oldu çocuklara…” diye seslendi.
O önde ben arkada mutfaktan çıkarken karımın kalçaları ilk defa gözüme çarptı. Tayt kalçalarını öyle bir sarmıştı ki, karımın kalçalarının çıplak halinden hiç bir farkı yoktu sanki. Bütün hatları ortadaydı karımın. Salona gidene kadar karımın kalçalarına bakmaktan alamıyordum kendimi. Her adım attığında kalçasının bir yanağı sağa sola oynuyor ya da titriyor gibi görünüyordu…
İçeri girdik. Bir süre sohbet ettik çocuklarla. Sonra karım oğlanı uyutmak için içeri geçti biz de içecek bir şeyler aldık kendimize. Ben her zaman ki gibi votka redbul çocuklar ise biralarını içmeye başladılar.
Bir saat kadar sonra karım geldi yanımıza. Misafirlere tabaklarını getirdikten sonra da okey için yere masa hazırlıyordu. Hazırlıklar bitince masaya geçtik hepimiz. Oyun eşli olsun dediler. Ortaklar içinde taş çekiştik. Benle Mehmet, karımla Serdar eş çıktı. Oyun cezalı olacaktı. Biz bir yandan oynuyor bir yandan da içmeye devam ediyorduk. Bu sırada karım da kendine içmek için şarabını getirmişti.
Bir kaç el sonra gözüm karıma takıldı. Yer pufunun üzerinde oynadığımız için herkes öne doğru eğilerek oynamak zorundaydı. Karım da öne eğik durduğu için göğüslerinin çatallarına kadar görünüyordu. Ama taş çekmek için uzandığında nerdeyse sütyeninden sonrası bile görünüyordu.
O her taş çektiğinde ben karıma bakmaya devam ediyordum. Siyah sütyeninden taşan göğüsleri, sütyenin danteli ve sütyenden sonraki teni bile görünüyordu. Ben karımın solunda bu kadar görebiliyorsam karsısındaki Mehmet kim bilir nerelerini görüyordur karımın diye düşündüm.
O an yarım olan bardağımı bir dikişte bitirdim. Sonra da karıma sıra gelmesini bekledim. Karım taş çekmek için eğildiğinde bu defa karıma değil karşısında ki Mehmet'e baktım çaktırmadan, o da başı önde olmasına rağmen çaktırmadan karımın göğüslerine bakıyordu.
Heyecanım artmaya başlamıştı. O an aklıma acaba karım bilerek mi yapıyor yoksa oyuna kendini kaptırmış farkında mı değil diye düşünürken elime telefonu alıp karıma mesaj attım.
"Siz bu oyunu kaybedeceksiniz. Sen zaten bilmezsin okey oynamayı, ortağın da göğüslerini dikizlemekten oyuna baktığı yok” diye bir mesaj yazdım.
Karım mesajını okuduktan sonra bana bakmadan gülümsedi. Ve oyununa devam etti. Bu şekilde bir yarım saat geçtikten sonra ilk eli biz kazanmıştık. Sıra ceza vermeye gelmişti. Serdar,
“Abi ne ceza verelim sen bir karar ver” demişti.
Hepimiz artık çakır keyif olmuştuk zaten. Hele çocuklar alışkın değiller içkiye ki dilleri bile peltekleşmeye başlamıştı iyice. Ben düşünürken aklıma birden geçenlerde izlediğim bir video geldi. Karım göstermişti bana aslında facebookta. Bu yeni moda apaçi dansını yapan çocuklardı izlediğimiz. Benim de aklıma o an,
“Hadi kalk Mehmet'le birlikte apaçi dansı yapacaksınız” demek geldi.
Tabi ben cümlemi bitirdiğim an kahkahalar havada uçuşuyordu. Karımla Mehmet itiraz ederken Serdar da
“Abi süpersin” diye gülmeye devam ediyordu.
Nazlanmaları bittikten sonra karımla Mehmet ayağa kalktı. Karıma
“Önce şu masamızı kenara itekle de yer açılsın biraz” dedim.
Karım eğildiğinde Serdar'ın tam önündeydi. Serdar ise koltukta oturmuş önünde eğilen karımın kalçalarına bakıyordu. Ben verdiğimiz cezayı unutmuş sertleşmeye başlamıştım o an… O daracık tayt giyen karım yürürken bile tüm hatları belliyken eğildiğinde nasıl görünüyordur acaba diye merak etmeye başlamıştım.
Karım masayı çektikten sonra ortaya geldi ikisi de. Müziği açtım. Biraz gülüşmelerden sonra dans etmeye başladılar. Mehmet gerçekten apaçi gibi oynuyordu. Ne müziğin ritmi ne de yaptığı hareketlerin alakası vardı. Karım ise içkinin de verdiği rahatlıkla kendini eğlenceye bırakmış gibiydi. Zaten diskoyu barı çok seven karıma ceza değil eğlenceli bir şey yaptırıyordum.
Mehmet'te dahil olmak üzere bir anda karımı izlemeye başlamıştık. Gül kendinden geçmiş gibi beliyle ve kalçalarıyla kıvrak hareketler, müziğin ritmiyle kendini bırakmışçasına dans ediyordu. Ama öyle bir görüntü vardı ki gerçekten, üç erkek pür dikkat karımı izlemekle meşguldük.
Karım etrafında her döndüğünde gözlerimi kalçalarından alamıyordum. Tayt öylesine sarmıştı ki karımın kalçalarını, sağa sola her salladığında sanki çırılçıplak dans ediyor gibi görünüyordu. Onu izlerken taş gibi sertleşmiştim. Ben de diğer çocuklar da hiç ses çıkarmadan karımı izliyorduk. Karım bir süre sonra oynayarak yanıma yaklaştı.
“Yeter mi bu kadar, bitti mi cezamız?“ diyordu gülümseyerek. Ben ise
“Tamam bitti” dememe rağmen karım oynamaya devam ediyordu.
Karım benim tam önümdeydi. Arkasında kalan çocukları göremememe rağmen karımın kalçalarını izlediklerine emindim. Tam o sırada karım hiç beklemediğim bir şey yaparak bana doğru eğildi ve dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. O arada hala oynuyordu. Ama oynayan sadece beli ve kalçalarıydı. O an karımı öpen kişi değil de arkasındaki çocuklardan biri olmayı çok isterdim gerçekten.
Bir süre böyle dans ettikten sonra bir bana baktı gülerek bide önümde ki kabarıklığa, geri çekilirken ise saçlarındaki tokayı bir anda çıkartıp atarken saçlarını sağa sola savurmaya başladı. Bu arada müziğin de ritmi öyle hızlanmıştı ki karım saçlarını sağa sola savurup kalçalarını çevirdikçe, müzik daha da hızlanıyordu sanki.
Karımın bu görüntüsü filmlere bile konu olabilirdi gerçekten. Ben böylesine tahrik olmuşken Serdar’la Mehmet'i düşünemiyordum bile. Müziğin bitmesiyle karım kendini yere bıraktı ve derin derin nefes almaya başladı. Üç erkek de hipnotize olmuş gibi karımın inip kalkan göğüslerine bakıyorduk. Kimse konuşmuyordu. Karım ise sanki bu bakışları biliyormuş
“Aay, çok sıcakladım. Gidip üstüme ince bir şeyler giyeyim” diye kalktığı gibi yatak odasına gitti. Biz sessizce karımın arkasından bakakalmışken sessizliği bozan Serdar oldu.
“Hadi yine iyisin Mehmet, Gül dans edince sen de arada kaynadın hiç oynarken göremedim seni…” diyordu.
Biz bu söze gülüşürken odanın kapısından karım göründü. Üzerine siyah ince bir atlet giyinmiş. Normalde atletti gerçekten giyindiği. İnce askıları olan göğüslerinin tam üzerinde ise siyah dantelleri olan bir atletti. Bunu böyle anlatmamın sebebi artık anlamıştım ki karım bunları bilerek yapıyordu.
Salonun ortasına kadar gelip saçlarını topladı. Kollarını havaya kaldırdığı an göğüsleri daracık atletin içinde füze gibi görünüyordu. Saçlarını toplarken gözüm aşağı kaydı bir anda. Taytını biraz daha yukarı çekmişti sanki çünkü bacak arasındaki kabarıklık daha da bir belirginleşmiş gibiydi. Saçlarını topladıktan sonra
“Off, çok yorulmuşum” diyerek koltuktan bir minder alıp yere attı. Sonra da sırt üstü uzanıp telefonuyla oynamaya başladı. O ara Serdar PC ile uğraşıyordu, Mehmet ise karımın yanındaki koltukta TV izliyordu. Hepimiz içkinin de etkisiyle mayışmış bir yerlere uzanmıştık.
Ben ise sigaramı yakıp karımı izlemeye başladım. Ayaklarını birleştirip dümdüz uzatmıştı. Dik göğüsleri sırt üstü yatmasıyla daha da belirginleşmiş ve çıkmıştı dışa doğru. Göğüs uçları ise sivri sivri belirginleşmişti iyice atletinin üzerinden…
Yavaş yavaş aşağılara kaydığımda iki parmak kadar acılan göbeğini gördüm. Biraz daha aşağı indiğimde ise aklımı oynatmak üzereydim o an. Karımın amını ilk defa böyle kabarık görüyordum gerçekten. Bazılarına abartılı gelebilir bu yorumum ama inanın öyle bir görüntü vardı ki tahrik olmaktan çok şaşırmıştım ilk fark ettiğim anda…
Bacaklarını birleştirip uzattığı için arasında sıkışmış gibiydi. Taytı hem çok dar hem de yukarı çekik olduğu içinde karımın amı olduğu gibi ortadaydı sanki. O görüntüden sonra kalp atışlarım hızlanmaya başladı bir anda.
Beni heyecanlandıran aslında karımın o halinden daha çok Mehmet'le Serdar'ın bu durumu anlayacak olmasını düşünmemdi. Düşünsenize bir… Hangi erkek karısının o halde yere uzandığında evde misafir olmasını kabul edebilir ki… Heyecan ve tereddütle karıma mesaj çektim hemen.
“Aşkım çok mu abarttık ne? Bütün hatların olduğu gibi ortada. Çocuklar anlayacaklar benim bu durumu bildiğimi…” Karımdan gelen mesaj ise aynen su oldu.
“Olsun, anlasınlar. İzle işte”
Mesajı okuduktan sonra ne yapacağımı bilemedim. Heyecan kalbimin hızla atması tamamen sertleşmem ve pantolonun içinde penisimi saklamak için uygun pozisyon yaratmaya çalışmam… Hepsi bir anda oluyordu sanki…
Boş boş oturup karımı izlediğim anlaşılmasın diye hemen yanımdaki dergiye uzanıp onu karıştırıyor gibi yaptım. Arada bir de önümüzdeki ay gösterime girecek filmleri karımla paylaşıyordum. Bu arada ise çaktırmadan hem karımın vücudunu izliyordum hem de göz ucuyla Mehmet'le Serdara bakıyordum.
Mehmet'in sırtı bana dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. Ama Serdar kucağındaki laptopun üzerinden göz ucuyla sürekli karımı izliyordu. Bir kaç dakika sonra Gül'ün kımıldadığını fark ettim. Tekrar göz ucumla ona baktığımda bacaklarını dizlerinden kırıp yukarı doğru kaldırdı ve aynı anda da bacaklarını hafifçe araladı.
Ben Gül ile aynı hizadaydım bacak arasını göremiyordum. Ama ayakucunda oturan Serdar'ın karımın bacak arasına bakışlarını daha da sıklaştırdığını görebiliyordum. Bir karıma bir de yakalanmamak için bana bakıyordu sürekli… Ben ise önümdeki dergiyle ilgileniyormuş gibi kaçamak bakışlarla izliyordum olanları. O sırada karıma mesaj yazdım.
"Bu kadar yeterli hadi şunları postalayalım da içine al beni. Çok azdırdın…”
Ona baktığımda ise mesaj yazmıyor tavana bakmaya devam ediyordu. Sonra bir anda da
"Benim avea hattım şu kutunun içinde mi ya?“ diyerek uzandığı yerden önce toplandı sonra da dizlerinin üzerinde tv sehpasına kadar ilerledi.
"Ben bilmiyorum” derken, Gül köpek pozisyonunda tv sehpasının en alt çekmecesine öyle bir eğildi ki aklım yerinden çıkacak sandım. Karım dizlerinin üzerinde vücudu ile başı ise nerdeyse yere değecek şekilde çekmeceyi karıştırıyordu.
O anda beni çıldırtan şey ise öne doğru eğilmesiyle tayt öyle bir esnemişti ki, normalde sadece hatlarını ortaya çıkaran tayt öne eğildiğinde içindeki siyah kilodunu bile olduğu gibi belli olmasını sağlamıştı. Tayt bir anda şeffaflaşmıştı sanki.
Karım başı yere yakın bir halde, dizleri dik kalçaları ise arkaya doğru çıkık sim kart aramaya devam ediyordu. O an gerçekten elim ayağım birbirine dolaştı sanki. Hemen karıma mesaj atmak istedim yeter kalk artık diye.
Çünkü Serdar da Mehmet de zaten tv ye dönüklerdi. Ve en önde ben olduğum için ne karsımdaki koltukta uzanan Mehmet'i ne de arkamdaki koltukta PC ye bakan Serdar'ı göremiyordum. Ama eminim ki onlar da akıllarını oynatacaklardı.
Tam karıma yeter çok belli ettik diye mesaj atacakken gözüm halının üzerindeki tele kaydı. Karımın telefonu arkada kalmıştı. Hiç şansım yoktu yani. Artık her şeyi oluruna bırakmıştım ben de.
Karım ise sanki o anı uzattıkça uzatıyordu. Nerdeyse altta ki tüm çekmeceleri karıştırıp bütün ıvırı zıvırı dökmüştü ortaya. Ben ise yapabileceğim bir şey kalmayınca karımın kalçalarını izlemeye başladım.
İçine siyah yarım tanga bir külot giymişti. Öne eğildiği için iki kalça arasında bir kabarıklık sarkmıştı. Üstündeki atlet iyice sıyrılmış, göbeğini tamamen açıkta bırakıyordu.
Şu an o görüntüyü kelimelerle anlatamıyorum gerçekten. Belki sayısız kez karımla sevişmemize rağmen o an ayağa kalkıp karımın o halde içine girmek için kuduruyordum oturduğum yerde. Mehmet'le Serdar'ı ise hiç düşünemiyordum bile gerçekten.
Artık dayanacak ne gücüm kalmıştı ne de saklayabilecek bir penisim kalmıştı… Hızla yerimden kalkıp lavaboya doğru yürüdüm. O sırada gözüm Mehmet'e takıldı elinde kumanda pür dikkat karımın kalçalarına bakıyordu. Ben lavabonun kapısından girerken karımın da
"Burada yokmuş ya…“ dediğini duydum en son. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra hemen karıma mesaj yazdım.
"E oldu olacak bunlarla grup da yapalım istersen, benim haberim olmadığını düşünmelerini bekleme ya da kim bilir neler geçiyordur benim hakkımda biraz fazla mı abarttık ne” dedim. Ondan gelen cevap ta suydu,
"Dur yeni başlıyoruz daha”
Olamaz, aklımı kaçırmak üzereydim neler düşünüyordu acaba. Sarhoş oldu galiba diyeceğim ama Gül öyle bir iki kadeh şarapla da sarhoş olacak biri değildir. Lavabodan çıkıp odaya girdiğimde karım Serdar'ın oturduğu koltuğun yanında bir şeyler bakıyorlardı birlikte.
Serdar'ın yüzü PC ye eğik olduğu için beni göremiyordu. Ben ise onların tam karsısındaki koltuğa geçmiş dergiye bakmaya devam ediyordum. Serdar'ın bir eli kucağındaki klavyede diğer eli ise koltuğun kol koyma yerindeki maustaydı. Karım da ayakta eğilmiş PC nin ekranına bakıyordu. Bir süre sonra
“Bak Gül apaçi dansı yapanlara…” diye seslendiğini duydum Serdar'ın. Karım ise
“Hayır, dur şunu açalım” diye mause uzanınca elleri üst üste geldi. Serdar da gayri ihtiyarı elini biraz geriye kaçırdı. Bu arada Gül de dizlerinin üzerine çöküp PC ye doğru uzanınca göğüsleri tam Serdar'ın elinin üstüne geldi.
Gül de Serdar da ekrandan bir şeyler izleyip gülüyorlardı, ama karımın göğüsleri Serdar'ın tam elinin üstüne baskı yapıyordu. Ben ise kaçamak bakışlarla o görüntüyü izleyip sertleştikçe sertleşiyordum. Bir süre bu şekilde durdular, sonra Gül’ün
“Uff dizlerim ağrıdı ya…” diyerek ayağa kalktığını fark ettim. Ve daha ne olduğunu anlayamadan koltuğun koy koyma yerine kalçalarını koyup yan oturdu.
Ama asıl şok olduğum şey ise Gül’ün oraya oturacağını düşünmeyen Serdar elini çekmeyi bile düşünmemişti. Karım ise Serdar'ın tam elinin üzerinde oturuyordu.
Evet ben ise çıldırmak üzereydim. Karımın kalçaları Şu anda Serdar'ın elini eziyordu. Eli ters dönüktü belki ama yumuşak kalçalarını tamamen hissediyordu Gül’ün. Karım gülerken sağa sola kayıyor Serdar ise put gibi oturmuş keyfini çıkartıyordu. Arada bir bana baktığını görsem de Serdar'ın, ben ise başımı öne eğmiş, baktığımı belli etmeden Serdara bakıyordum.
Karımın ayağa kalktığını fark edince ben de onlara doğru kaldırdım başımı. O an Serdarla göz göze geldik ama ikimiz de hiç bir şeyden habersiz gibi tekrar Gül’e çevirdik başımızı. O da arkalarında duran pencereyi açarken
“Çok sıcak oldu biraz hava alayım…“ diye konuşuyordu. Ben başımı tekrar öne eğmiş dergiye bakarken Gül camı açmış perdeyi düzeltiyordu. Göz ucuyla Serdar’a baktığımda ise koltuğun üzerinde elini ters çevirip tekrar aynı yere koyuyordu. Gül camı açtıktan sonra tekrar arkasını dönüp koltuğa yaklaştı ve aynı yere tekrar kalçalarını koydu.
Onlara baktığımda ne Gül ne de Serdar hiç bir şeyi belli etmemeye çalışıyordu. Ama biliyordum ki artık karımın yumuşak kalçası Serdar'ın avucunun içindeydi. Bir süre sessizlik oldu tekrar başımı kaldırıp o yöne doğru baktığımda ise karım hafif öne eğilmiş gibiydi. Artık ikisi de gülmeden sadece ekrana bakıyorlardı…
Serdar'ın o an karımın kalçalarını sıktığından, amını avuçladığından emindim. Karım ise belli belirsiz biraz öne eğilip biraz tam koltuğa oturuyordu… Bir kaç dakika böyle geçti. Ben kaçamak bakışlarla onları izlemeye devam ettim. Karımla Serdar ise kendilerinden geçmiş gibilerdi.
Sonra bir anda Gül'ün kalktığını bana bakarak gözüyle işaret yaptığını fark ettim. Gül odadan çıktıktan bir beş dakika sonrada ben çıktım odadan. Nerede olduğuna bakarken yatak odasında olduğunu fark ettim. İçeri girdiğim anda da da
“Nerde kaldın be adam?” diye beni hızla çekip dudaklarıma öyle bir yapıştı ki kontrolümü kaybettim nerdeyse.
Kollarımla ince belini kendime çekip öpüşmeye başladık deli gibi. O sırada da kollarım belinden kayıp kalçalarına indi. Avucumun içinde öyle bir sıkıyordum ki benim her sıkışımda karım parmaklarının ucuna yükseliyordu.
Kendimizden geçmiş gibiydik resmen. Dillerimiz birbirimizin ağzında kayıyor, karımın kalçaları ise avuçlarımın içinde eziliyordu… Nefes nefese kalana kadar öpüştük karımla. Benim artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Karımı kucağıma aldığım gibi yatağa yatırdım. O ise
“Acele etme çocuklar şüphelenecekler. Hadi sen içeri git. Ben birazdan geleceğim” dedi.
Ben de sevişmeye başladığımız taktirde zamanın su gibi geçeceğini bildiğim için mecburen kabul etmek zorunda kaldım. Salona döndüğümde Serdar PC ye bakmaya devam ediyordu. Ben ise balkonun kapısı açıp dışarı çıktım. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı gerçekten…
Hem olaylar çok hızlı gelişiyordu hem de tarif edilmez bir zevkin içine çekmişti bizi. Kendimizi tanıyamıyorduk gerçekten. Ama yaşadığımız heyecana da karşı koyamıyorduk. Ben sigaramı içerken bu düşüncelere dalmıştım. O anda Gül’ün balkonun kapısından bana seslendiğini duydum. İçerisinin soğuduğunu söylüyor ve içeri girmemi istiyordu artık.
Sigaram bittiğinde içeri girdim ve benim girmemle birlikte Serdarla Gül’ün konuşmalarını duymuştum. Serdarlar gitmek için müsaade istiyordu. Sonra toparlandılar ve gece için teşekkür edip ayrıldılar bizden.
Onların gitmeleriyle birlikte karımla birbirimize nasıl saldırdığımızı anlatamam size gerçekten. Sanki yıllardır birbirimizi görmemiş gibiydik. O erkeksiz kalmış ben ise yıllardır kadınsız kalmış gibiydim.
Sabaha kadar uç orgazmları en inanılmaz zevkleri yaşadık birlikte… Yatak odasına geçtiğimizde başucumuzdaki saate baktığımda ise sabahın beşi olduğunu gördüm. Ama o kadar yorgun ve bitkindim ki gözlerimi kapattığım an uykuya dalmıştım…
Bizim için unutulmaz ve eşsiz bir geceydi gerçekten…
363 notes
·
View notes
Text
Kocam ve Arkadaşıyla Tatil
30 yaşında, orta boylu, hafif balık eti, uzun sarı saçları olan bir kadınım. Kocamla aynı yaştayız ve çok iyi anlaşırız. Hiç kıskançlık huyu yoktur. Giyimime, gezmelerime, hiçbir şeyime karışmaz. Karışmadığı gibi giyimim nedeniyle erkeklerin bana yiyecek gibi bakmalarına da aldırmaz, aksine hoşuna gider.
Tek istediği şey, onun seks yönünden bir hayli fazla olan isteklerini tatmin etmem. Eh, ben de aynı kocam gibiyim zaten, sorunumuz yok şükür… Her gece sevişmeden bırakmaz, hatta bazen çok azdığında, tatillerde ikiye üçe kadar çıkar.
Tatil deyince… Her yaz tatile gideriz. İznimizi alır, bir ay boyunca çılgınlar gibi eğlenir, dinlenir, tatilimizi yaparız. Geçen yaz da öyle yapacaktık. Sabırsızlıkla bekliyordum o günleri… Daha doğrusu kocamla yaşayacağım zevk dolu Akdeniz gecelerini, eğlenceyi…
Ama son gün, yeni taşınan ve samimi olmaya başladığımız Kamil ve eşi Neşe de bize katılmak istediler. Kocamla yalnız kalmak istediğim halde onları kıramadık. Bizim arabayla, birlikte gitmeye karar verdik. Fakat Neşe’nin işyerinden izin sorunu çıktı. Üç gün sonra çıkabilecekti izine, kocasının mahrum kalmaması için bizimle gitmesi konusunda ısrar etti. Kamil de istemeye istemeye razı oldu.
Son gece hazırlıklarımızı bitirip yattık. Kocamla sevişirken benim yüzüm asıktı. Kocam neden olduğunu sordu, söyledim.
- Ne güzel, ikimiz gidecektik tatile kocacım… Kamilleri de taktın yanımıza, istediğimiz gibi rahat hareket edemeyeceğim. Giysilerime, hareketlerime dikkat etmek zorunda kalacağım.” Kocam içimde gidip geliyordu bu sırada, “Canımızın istediğinde böyle rahat rahat sikişemicez, istediğim gibi tatil olmayacak, ona canım sıkılıyor”
- “Aman aşkım, buna mı sıkılmış benim güzel karım? Sen canın ne isterse yap. Ne istersen giy… Hatta giyme, üstsüz dolaş. Yanında ben varım. Kimse sana karışamaz.” diyerek neşe içinde gidip gelmeye devam etti. Benim de içim rahatladı, böyle anlayışlı bir kocaya sahip olduğuma sevinerek kocamla seviştim.
Ertesi gün kocam valizleri aşağıya indirdi. Kamil de kendi eşyalarını getirmiş, kocamla beraber eşyaları yerleştiriyorlardı. Ben de kapı pencereleri kapatıp elimde çantamla aşağıya indim. Tatile gittiğimiz için biraz daha da abartmıştım o gün…
Derin dekolte bir askılı bady. Altımda dolgun beyaz baldırlarımı meydanda bırakan keten spor bir mini etek. İçimde memelerimi sıktığından ve zaten ihtiyacım olmadığından sütyen giymeyi sevmiyordum, sadece beyaz bir tanga külot… Sabah serinliğinde uçları kabarmış, badinin ince kumaşından üzüm tanesi gibi görünüyor. Ayaklarıma tam tatil işi, güzel birer sandalet geçirmiştim. Kocamın yalamayı çok sevdiği ayak parmaklarım kırmızı ojeleriyle meydandaydı.
Kocamın en sevdiği şekilde giyinmiştim yani… Nitekim beni o şekilde görünce gözleri parladı. O da tatil havasına girmiş, tişört, şort, sandalet giymişti. Beni görür görmez şortun önünü düzeltmeye başladı. Tabi böyle açık saçık giyinirken Kamil’i unutmuş, hiç hesaba katmamıştım, o da aynı kocam gibi hayran hayran bana bakıyordu.
Umursamadım. Hoşuma da gitti. Sabah sabah iki erkeği azdırmayı başarmıştım. Bagaja çantaları koymak için eğilince eteğimin hafif sıyrılmasına da aldırmadım o yüzden… Kamil arkada durup beklerken kocam yardıma geldi, bagaja beraber yerleştirdik. Kulağıma eğildi kocam,
- “Aşkım, harikasın, beni bitiriyorsun. Ama eğildiğinde eteğin altından beyaz külodun görünüyor, kalçalarının arasına girmiş, amın yumruk gibi, farkında mısın?” diyerek fısıldadı. Omuzumu silktim. Ona geceki sözünü hatırlattım.
- “Yanımda sen varsın kocacım. İstediğim gibi giyindim ben de… Tatile gidiyoruz, cenazeye değil…”
- “Ah, sen yok musun? Benim seksi karım… Hem beni mahvediyorsun, hem etraftaki erkekleri… Hastayım ulan sana…” diyerek güldü kocam, bagajı kapattı.
Arabaya binip yola çıktık. Erkekler öne geçmiş, ben de arkaya oturmuştum. Güle oynaya, sohbet ederek yolculuğumuza başladık. Erkeklerin sohbetine katılabilmek ve yolu görebilmek için arka koltuğu ortalayarak oturmuştum. İster istemez bacaklarım ayrık vaziyetteydi.
Kocam bir iki kırmızı ışıkta arkaya dönüp benimle konuşurken gözleriyle bacak aramı işaret etti, bana ne der gibi omzumu silktim. Aptal şey, biliyordum elbette mini eteğimin baldırlarımı, ağı am dudaklarımın arasına kısmış beyaz külodumu ortada bıraktığını… Ne yapayım, sen söyledin istediğim gibi davranmamı… Ben de böyle istiyorum işte… Rahat, pervasız, teşhirci biraz…
Kamil de bir şeyler söylemek için döndüğünde aynı manzarayla karşılaştı tabi… Her dönüşünde gözü ister istemez aşağıya, merkeze kayıyor, kıpkırmızı olup konuşmasına devam edemeden önüne dönüyordu. Bense aldırış bile etmedim. Ne yapayım Kamilim, gelmeyi sen istedin. Senin yüzünden kapanacak değilim ben…
Mola verdik yolda bir ağaçlık altında… Arabanın kapılarını açtık, evde hazırladığım sandviçleri, içecekleri çıkarıp yemeye başladık. Ben yine arka koltukta oturmuştum, ayaklarım dışarıda, karşımda taşa oturmuş erkeklerle konuşa konuşa sandviçimi yiyordum.
Uzun bacaklarımı kapatmaya çalışsam da, karşımda yerde oturan erkeklerin görüş menzilindeydi külodum… Kocam direkt bakıyordu, Kamil ise çekine çekine, kaçamak kaçamak… Farkında değilmiş gibi yaptım, yemeğimi yedim. Erkeklerin bakışları beni de tahrik etmeye başlamıştı. Kasıklarımın yandığını hissediyordum ki, gecikmemek için pikniğimizi bitirip kalktık, tekrar yola koyulduk.
Kalacağımız tesislere vardığımızda öğleden sonra dört gibi olmuştu saat. Bungalovlarda kalacaktık. Biz kendimizinkine, Kamil de hemen yanımızdaki karısıyla kalacakları bungalova eşyaları yerleştirdik. Denize kendimizi atmayı kararlaştırmıştık.
Kocam mayosunu giyip Kamil’in yanına gitti. Ben de valizimi açıp sarı bir bikini seçtim kendime… İncecik bir kumaşı vardı. Şeffaf gibi duruyordu. Biraz küçüktü bedenime göre, fazla bir yerimi kapatmıyordu ama rengi hoşuma gittiğinden almıştım. Yüksek topuklu plaj terliklerimi ve havlumu alıp dışarıya çıktığımda iki erkek de gözleriyle tepeden tırnağa süzdüler beni…
Eh, oldukça cesur bir bikiniydi giydiğim. Yürürken doksanlık memelerim sallanıyor, mıknatıs gibi erkeklerin bakışlarını üstüme topluyordu. Deniz kenarına gittim arkamdan gelen iki erkekle… Kalçalarımı iki yana sallamaya, çalkalamaya özen gösteriyordum tabii…
Havluları boş bulduğumuz bir şezlonga bırakıp hemen denize atladık. Bir güzel yüzüp yol yorgunluğunu, sıcağın etkisini üstümüzden attık serin sularda… Kocamla Kamil çıktılar, ben doymamıştım, bir süre daha kaldım suyun içinde… Sonra ben de çıktım. Mayolarıyla kuma uzanmış yatan erkeklerin yanına giderken gözleri fal taşı gibi açılmış bana bakıyordu ikisi de…
Kızgın kumlarda parmak uçlarımın üstünde yürümeye çalışırken tüm vücudum geriliyordu. Araya giren bikini altımı parmağımla tutup düzelttim. Kalçalarımı sallayarak giderken, deniz suyuyla ıslanan ince kumaşlı bikinim kapatması gereken tüm noktaları meydana çıkarıyordu.
Havluyla saçlarımı ve ıslak bedenimi kuruladım. Havluyu tekrar serip bana bıraktıkları şezlonga uzandığımda kabarmış meme uçlarım bikini üstünü delecek gibiydi. Bikini altımın kenarlarının fiyonklarını tekrar bağladım, çözülmek üzerelerdi.
Avuç kadar kumaşı vardı zaten ve ıslak kumaş, önümde çizgi halinde bıraktığım kasık tüylerimle güneşi görünce kabaran am dudaklarımı meydana çıkarmıştı. Hele bir de sırtımı arkaya verip dizlerimi kırarak kendimi güneşe teslim ettiğimde asıl darbeyi yedi karşımdakiler…
Güneş gözlüğümü takmış, kocamla Kamil’i izliyordum. İkisi de benden gözlerini ayıramıyordu. Hele Kamil kıvranıp duruyordu kumların üzerinde… Dayanamayıp kalktı, kendini denize attı. Biraz sonra yanımıza geri dönerken önündeki kabarıklık fark edilmeyecek gibi değildi. Gözlüğü çıkarıp bana bakan kocama kaşgöz ettim, gösterdim. Anladı, güldü,
- “Ne yapsın, çocuk bekar…” dedi. Sonra da ilave etti. “Sen de öyle yatıyorsun ki… Bari düzgün yat da daha fazla kudurtma adamı, yazıktır”
Ben de inadına inadına akşam olana kadar döne döne her tarafımı sergiledim. Sonunda akşam üzeri toparlandık, bungalovlara gidip duşumuzu aldık, akşam için hazırlandık. Külotsuz beyaz bir tayt geçirdim altıma… Üzerimde ince askılı, uzunca bir tişört vardı ama kollarımı kaldırdığımda külotsuz amım yumruk gibi çıkıyor, eğildiğimde sütyensiz memelerim uçlarına kadar görünüyordu.
Üçümüz birlikte, güle oynaya, kolkola diskonun yolunu tuttuk. Gece yarılarına kadar içtik, eğlendik, coştuk, dans ettik. Eğlencenin dibine vurduk. Sıra yatmaya geldi, Kamil gözü arkasında, bütün gece olduğu gibi bana baka baka kendi bungalovuna gitti, biz de kocamla odalarımıza çekildik.
Biz odamıza geçer geçmez kocam tam anlamıyla üzerime saldırdı ve deli gibi sevişmeye başladık. Pencere açıktı ve bungalov tek katlı olduğu için içerisi görünebilirdi. Soyunmak için kocamdan ayrılıp çaktırmadan pencereyi araladım, perdeyi yarım kapattım. Sonra da çırılçıplak soyunup kendimi yatağa, beni bekleyen kocamın yanına attım.
Azgın kocam hemen bacaklarımı aralayıp kasıklarıma daldı. Diliyle amımı karıştırmaya başladığında benim parmaklarım kocamın saçlarında kendime çekerken, gözlerim pencerede sabitlenmişti.
Fazla beklemedim. On dakika kadar sonra pencerenin arkasında kendini gizlemeye çalışarak içeriye bakan karaltıyı fark ettim. Seyircimiz yerini almıştı. Kamil’in sabahtan beri bana sikecek gibi bakışlarından bunu yapacağı belliydi zaten… Kocamla çırılçıplak yatakta sevişiyordum ve yabancı bir erkek benim her yerimi tüm çıplaklığıyla görüyor, belki de bana baka baka kaldırdığı sikiyle mastürbasyon yapıyordu pencerenin dibinde…
Artık iyice ateşlendim, çıldırdım. Kocamı saçlarından tutup kasıklarıma çektim. Kalçalarımla yatağı döve döve, inleye inleye sevişiyor, hem kocamı, hem de pencereden bizi izleyen seyircimizi gaza getiriyordum. Başımı sağa sola çeviriyor, saçlarını yolarcasına kendime çekiyor, bağırıyordum,
- “Yalaa… Yalaa… Parmaklarını da sok amıma… Hem yala, hem parmaklarını sok…”
Kocam bir taraftan amımı yalayıp emerken, bir yandan da çift parmak amıma dalmış, içimde çevirerek dört yanını okşuyor, beni zevkten çıldırtıyordu. Boşalmak üzere olduğumu anlayınca bırakıverdi. Tutup yatağın üzerinde domalttı, arkamdan amıma saplayıverdi aletini… Bir çığlık kopardım. Belimden kavrayıp ıslak ve kaygan amımda hızlı hızlı gidip gelmeye başladı. Öyle sert hareket ediyordu ki, her girdiğinde taşakları klitorisime çarpıyor, beni bağırtıyordu.
- “Ahhhh… Siikk… Daha sert sik… Vur… Amıma göm yarağını… Hadi vurr… Nasıl erkeksin sen? Daha sert istiyorum… Oohhhh…”
Dakikalarca sikti beni… Sonunda dayanamayıp boşaldı. Döllerini içime, derinlerime fışkırttı soluk soluğa… Bense boşalmamıştım henüz… Yatağa yatırıp parmaklarını amıma gömüp sokup çıkarmaya, memelerimi yalamaya başladı. Biraz sonra ben de haykıra haykıra orgazma ulaştım. Pestilimiz çıkmıştı. O vaziyette, çırılçıplak, banyo bile yapmadan, amımda kocamın dölleriyle uyuduk kaldık.
Sabah erkenden açık büfede kahvaltımızı yapıp plaja indik kimseler yoktu. Büyük bir plajdı zaten. Ben yeni, fakat dünküyle aynı minilikte beyaz bir bikini giyerek her zamanki gibi her yerim meydanda uzandım. Bikinin altı kabarık amımı zor kapatıyordu. Şekilli kestiğim amımın kılları bikiniden çıkıp görünmesin diye ara sıra yukarı çekiştirmek zorunda kalıyordum altını, o kadar minikti bikinim… Tabi yukarı çekince, bikininin ağı dudakların arasına giriyor, bu kez de ağını düzeltiyordum.
Güneş yükselmiş, yakmaya başlamıştı. Yüzüstü uzanıp kocamdan beni yağlamasını istedim. Kitap okuyordu. Beyefendi rahatsız oldu iş buyurduğum için… Tabi gece karısıyla istediği gibi sevişmiş, hevesini almıştı. Şimdiyse vücuduma yağ sürüp okşamak angarya gibi geliyordu sabah mahmurluğuyla… Tam kızmaya başlamıştım ki, Kamil’e döndü,
- “Ya Kamil, kitap okuyorum, ellerim yağlanacak… Gül’e güneş yağı sürebilir misin bir zahmet?” demez mi?
Şaşırıp kaldım. Yüzüne baktım, o da sabit bakışlarla baktı bana… Bir şeyler planlar, ima eder gibiydi. Eh, ben de sesimi çıkarmadım. Kamil de şaşırdı önce ama hiç bozuntuya vermedi.
- “Tabi dostum, ne demek… Seve seve…” diyerek güneş yağını eline alıp şezlonga, yanıma oturdu.
Yağ sürdüğü parmaklarını vücudumda hissettiğim an ürperdim. Gözlerimi kapatıp olayın keyfini çıkarmaya karar verdim. Yabancı bir erkeğin parmakları vücudumda dolaşıyordu. Gece pencereden sevişmesini izlediği vücudumu, kocamın isteği üzerine parmaklarının ucunda bulan Kamil de eminim zevkle yapıyordu bu işi… Ağırdan alıyor, güzel güzel ovalıyordu sırtımı… Parmakları bikinime geldiğinde atlıyor, alt tarafa geçip belime devam ediyordu.
- “Kamilcim, istersen bikinimin fiyongunu çözüver de, güneş yağı bulaşmasın, kirlenmesin…” dedim.
Kocama baktım, güya okuduğu kitabın üzerinden bizi izliyordu heyecanla… Kamil’in titreyen parmakları bikinimin üstünün fiyongunu çözdü. Sırtım boydan boya emrine amadeydi artık… O da bastıra bastıra masaj yapar gibi güneş yağını sürdü. Okşayan parmakları iyice uyardı beni, tahrik olmaya, sık sık nefes almaya başladım.
Sırtımı iyice yağlayan Kamil aşağılara inmeye, kalçalarımda dolaşmaya başladı. Benim rahat tavırlarımın verdiği cesaretle vücudumda dolaşan parmakları kalçalarımın arasına girmiş bikini altının kenarlarında geziniyor, kalçalarımı avuçluyordu.
Bacaklarıma indi. Baldırlarımı yağladı. Hafif bir tereddüt geçiren parmakları bacak arama girmeye çalışınca ben de bacaklarımı aralayıp arasına girmesine izin verdim. Şimdi daha da coşmuştu parmaklar… Amımın kenarında dolaşıyordu. Ben de deli gibi tahrik oldum, bacak aramda dolaşan erkek parmaklarının verdiği zevkle titremeye, ayaklarımı, kalçalarımı oynatıp vajinal kaslarımı, amımı sıkıp sıkıp bırakmaya başladım.
Sanırım o da görüyordu kalçalarımın hareketini… Kocamı unutmuştum bile aldığım zevkten… Baktım, Kamil’i ürkütmemeye çalışarak bizi izlemeye devam ediyordu kitabın üzerinden… Siki mayosunun önünü çadır gibi kabartmıştı. Kamil de ondan farksızdı aslında… Şezlongta oturduğu yerde kıpırdanıp duruyordu. Sonunda dayanamaz hale geldim,
- “Teşekkür ederim Kamilcim… Bu kadar yeter. Benim lavaboya gitmem lazım… Şu üstümü fiyonk yapar mısın?” diyerek bikini üstümü bağlamasını istedim.
- “Benim de gitmem gerek, istersen sana eşlik edeyim Gül…” dedi Kamil.
Bikini üstünü bağlayınca ben doğruldum, terliklerimi giyip tesisin içine, tuvalet ve duşların olduğu bölüme doğru yürüdüm. Kamil de arkamdan fırladı tabi… Tabelalara bakarak tuvaleti buldum. Odalarda duş banyo her şey mevcut olduğundan buraya iki tuvalet ayırmışlar, kadın erkek ayrımı yapmamışlardı. İkisi de boştu.
Birine girip kapıyı kapatacakken Kamil de ne yapıyorsun dememe kalmadan arkamdan aynı kabine dalıverdi. Kapıyı kapatıp sürgüledi. Daracık kabinde karşılıklı duruyorduk. Benim güneş yağına bulanmış kaygan, yuvarlak hatlı vücudum, onun slip mayo giymiş, önündeki çadırla çıplak erkek vücudu…
- “Ne yapıyorsun sen Kamil?” dedim yasak savarcasına… Gözlerimin içine baktı,
- “Ne yaptığımı, ne istediğimi sen de biliyorsun, sormana gerek yok…” dedi boğuk bir sesle… “Dün sabahtan beri beni çıldırttın, delirttin… Seni sikmeden bırakmam… Sen de istiyorsun, biliyorum…” Gözlerimi gözlerinden ayırmadan,
- “Tuvalette sikişeceğimi düşünmüyorsun değil mi? Çık, işemem lazım…”
- “İşe… Hemen, burada, benim yanımda işe… Senin çişini içerim ben…”
Şaşırıp yüzüne baktım, ciddi konuşuyordu adam… Gülümsedim, zaten varla yok arası bikini altımı sıyırıp klozetin kapağını kaldırdım, oturdum. Hala göz gözeydik. İşemeye başladım. Gözünü kırpmadan beni, işememi izliyordu sapık şey…
Eğilip elimi tuttu, mayosunun önündeki kabarıklığa götürdü. Taş gibi olmuş sikini avuçlattı bana… Eh, ben de avuçlayıp okşadım. Gözlerim yarı aralık, elimdeki şeyin boyutunu ölçercesine avuçluyor, kaygan mayo kumaşının üstünden sikini okşuyordum. Sikinin başı mayonun belinden dışarıya fırladı, artık sığmıyordu alet…
- “Yarrağımı yalar mısın Gül?” dedi inleyerek… Gözlerine baktım,
- “Çok mu istiyorsun yalamamı?” dedim.
- “Oh, evet… Çok istiyorum. Hep bunu hayal ettim. Sikimi yalamanı, emmeni… Hadi yap şunu…” dedi kıvranarak…
İşemem bitmişti ama ben hala klozette oturuyordum. Dediğini yaptım. Mayosunu ayaklarına indirip dışarıya fırlayan kalınca sikini dudaklarımın arasına aldım. Yalamaya, emmeye başladım. Kalçalarından tutup kendime çekiyor, sikini alabildiğim kadar, boğazıma değene kadar ağzıma almaya çalışıyordum.
Ojeli tırnaklarımla kabalarını çizercesine okşuyor, oradan alttan taşaklarına iniyor, okşamaya devam ediyordum. Nerdeyse boşalacaktı. Çekti kendini, sikini ağzımdan kurtardı. Omuzlarımdan tutup ayağa kaldırdı. Islak amımı avuçlayarak dudaklarıma yumuldu. Çılgınca öpüşüyorduk.
Yandaki kabine birileri geldi, tuvalete girdiler, çıktılar. Ben duyulmasın diye ses çıkarmamaya çalışıyor, gözlerim kapalı, dudaklarım sömürülürken ona sımsıkı sarılmış, bacaklarımın arasına baskı yapan aletin tadını çıkarıyordum. Sonunda dayanamaz hale geldim,
“Hadi…” dedim hırsla… “Hadi sik beni artık… Burda, tuvalette sik… Amım yanıyor sikilmek için… Hadi artık… Çabuk…”
Kucağında arkama döndüm, ellerimi fayans duvara yaslayıp önünde domaldım. Arzudan titreyerek içime girmesini bekledim. Kamil fazla bekletmedi, taş kesilmiş sikinin başını ıslak amımda hissettim bir an, sonra da hart diye içime gömdü kalın yarağını…
- “Ahhh….” diye inleyip dudaklarımı ısırdım.
Onca sevişmişliğe rağmen dar amcığımı zorlamış, sert girişiyle canımı yakmıştı kalın aleti… Gidip gelmeye başladı arkamda… Hırsla, hızla pompalıyor, o vurdukça kalçalarımın etleri sarsılıyordu. Etraftan duyulma korkusunu unutmuştum bile, zevkten gözlerim kapanıyor, inliyordum. Sonunda boşalmaya başladım, benim arkamdan Kamil de geldi. Ses çıkarmamaya çalışarak, kısık hırıltılarla kasıla kasıla sikini içimden çıkarıp sırtıma, kalçalarıma spermlerini fışkırttı.
Ohhh… Sonunda Kamil’e siktirmiştim kendimi… Ayakta sevişmekten yorgun düşmüştüm, dizlerim titriyordu. Klozetin kapağını kapatıp ata biner gibi çöktüm üstüne… Az önce sikilen ıslak ve kızgın amım soğuk klozet kapağında serinlerken ben de dinlendim, yatıştım biraz… Kamil tuvalet kağıdı koparıp sırtımdaki spermlerini bir güzel temizledi. O mayosunu, ben bikinimi geçirdik, dışarıya çıkıp kocamın yanına döndük.
- “Ne oldu, geç kaldınız, kalabalık mıydı?” dedi soran gözlerle gözlerimin içine baktı. Örselenmiş dudaklarımdan, orgazm yorgunu gözlerimden ne olup bittiğini anladı hemen, dudaklarının kenarı kıvrıldı. Eğilip dudaklarından öperken,
- “Evet aşkım… Çok kalabalıktı, sıra beklemek zorunda kaldık.” dedim.
Öğleye kadar denize girdik, yüzdük, güneşlendik. Restoranda yemeklerimizi yedikten sonra kocam,
- “Para çekmek için merkeze inmem lazım aşkım, gelirmisin?” diye sordu. Kamil gözlerimin içine bakıyor, gitmemem için gözleriyle yalvarıyordu adeta…
- “Ben denize girmek istiyorum kocacım. Sen gelene kadar, biz Kamil’le deniz kenarında vakit geçiririz” diyerek reddettim, kocamı uğurlayıp bungalova girdim.
Duşun altında ılık suyla, parfümlü duş jelleriyle güzel bir duş yaptım, kokulandım. Bornoza sarınıp banyodan çıktığımda kapım çalındı. Kocam on dakika bile olmamıştı gideli, sikicim damlamıştı hemen…
Kapıyı açtım, evet, oydu. Kapıyı arkasından kapatıp bana baktı. Üstümdeki bornozun kuşağını yavaş hareketlerle çözdü, bornozu yere bıraktı. Karşısında çırılçıplaktım. Saçımdan ayak tırnaklarıma kadar süzdü beni… O da duş yapmış, traş olmuştu. Traş jelinin ve sürdüğü erkek parfümünün kokusu içimi gıcıklıyor, bir an önce kollarına atılmak için sabırsızlanıyordum.
Üstündeki tişörtü, altındaki bermuda şortunu çıkarıverdi bir telaşla… Şimdi o da çırılçıplaktı önümde… Bacaklarının arasında, yarım saat önce amıma girip çıkan, beni zevkten bayıltan alet aynı sertlikte havaya dikilmiş duruyordu.
Ona doğru bir adım atıp yaklaştım, beline sarılıp kendime çektim. Başımı yukarıya kaldırıp dudaklarımı uzattım, öpmesini bekledim. Sert dudaklarıyla vahşice öptü, dilini ağzımın içine sokup dilimi okşadı. Çıplak bedenimde onun kaslarını, apış aramda sikinin sertliğini hissettim. Kollarının şişkin pazularını, sırtındaki kasların yumrularını okşadım öpüşürken…
Dayanamaz hale gelince beni kucakladı, götürüp yatağın üstüne fırlatıp attı. Gözlerinin bebekleri koyulaşmış, şehvete bakıyordu bana… Kollarımı uzatıp çağırdım. Geldi, bacaklarımı aralayıp içime girdi yine… Kalınlığı vajinamı tamamen doldurduğunda kulak memesini dişleyip zevkle inledim.
Klasik misyoner pozisyonunda sikmeye başladı beni… Bacaklarımı beline, kollarımı boynuna sımsıkı sarmıştım o amımı pompalarken… Yatağa bastıra bastıra, yarağını amımın içinde kanırta kanırta sikiyordu beni… Ağırlığının altında zevkten nefes alamaz hale gelmiştim. Şehvetle çırpınıyordum altında… Minicik ojeli ayaklarım belinin iki yanında sallanıp duruyordu. Ayaklarımı tutup bacaklarımı omzuna aldı. Daralan amımın içinde gidip geliyordu şimdi…
Kaç kez boşaldığımı şaşırmıştım artık… Her vuruşunda zevkten bağıra bağıra sesim kısılmıştı. Kamil de işi uzattıkça uzatıyor, bir türlü boşalmıyordu. Geciktirici mi aldı bu adam diye düşünmeye başlamıştım. Amımın suları kuruyana kadar sikti beni… Dayanamayıp,
- “Yeter artık… Yalvarırım yeter… Dayanacak halim kalmadı… Bittim ben… Bitirdin beni aşkım…” diye yalvarmaya başlayınca bıraktı sonunda…
Yine de boşalmamış, damarları kabarmış, taş kesilmiş, havaya dikilmiş sikiyle sırt üstü yatıyordu yatakta… Eğilip ağzıma aldım, dilimle yalayarak, dudaklarımla somurarak, ellerimle sıvazlayarak bir güzel mastürbasyon yaptım erkeğime… Parmaklarımı arka deliğinde dolaştırmaya başladığımda dayanamadı o da, spermlerini fışkırtmaya, orgazm olmaya başladı. İlk salvolar uçları parmak gibi olmuş memelerime geldi, sonrakileri sikinin başını ağzımla kapatıp mideme gönderdim. Bir güzel yalayıp yuttum, güzel sikini tertemiz yaptım.
Bir süre yatakta uzanıp kaldık. Birbirimizin çıplak bedenlerini okşadık huzur içinde… Saate baktım. Kocam gideli iki saati geçmişti. Kamil hala sevişmek istiyordu ama ben kocam şimdi gelir diyerek ikna ettim zar zor, gönderdim.
Nitekim o çıktıktan on dakika sonra kocam içeriye girdi. Daha duşa bile girmeye vakit bulamamıştım. Çırılçıplak yatakta yatıyordum. Zorlukla doğrulmaya çalıştım. Yatağın ayak ucunda durup bana, çıplaklığıma, Kamil’le sevişirken altımızda darmadağın olmuş buruşuk çarşaflara baktı. Ben de dirseklerime dayanıp sikiş yorgunu gözlerimle ona baktım.
Gözlerinde okudum her şeyi… Biliyordu… Bilerek, isteyerek beni ona itmiş, sevişmemizi sağlamıştı. Bizi kasten yalnız bırakmıştı.
Ağır ağır soyunup yatağa, yanıma geldi. Çıplak bedenime sarıldı. Elini apış arama atıp parmaklarını amıma soktu. Çıkardığında Kamil’in dölleri vardı parmaklarında… Parmağındaki spermleri dudaklarıma sürdü. Öpülmekten şişmiş, kızarmış dudaklarımı dilimle ıslatıp spermlerin tadını aldım.
- “Mutlu musun aşkım?” diye sordu içimi ısıtan sevgi dolu bir sesle… Boynuna sarıldım,
- “Evet… Evet aşkım… Çok mutluyum… Seni çok seviyorum kocacığım…” dedim. Az önce sperm sürdüğü dudaklarıma öpücükler kondurup,
- “Ben de seni seviyorum karıcığım…” dedi öpücüklerin arasında… “Hem de her şeyden çok… Senin mutlu olman için ne gerekiyorsa yaparım.”
Sımsıkı sarıldık birbirimize… Bir kez de kocamla, ağır ağır, tadını çıkara çıkara seviştim. Sonunda yastıklara sırtımızı yaslayıp konuştuk.
Evet, her şeyi biliyordu kocam… Kamil’in gece biz sikişirken yaptığı röntgen olayını fark etmişti. Tuvaletteki sevişmemizi biliyordu. Para çekme bahanesiyle bizi yalnız bırakıp hemen geri döndüğünü, bizi sevişirken arka pencereden nasıl izlediğini anlattı. Öyle tahrik olmuş ki, nerdeyse gelip aramıza katılacakmış.
- “Keşke gelseydin aşkım” dedim çapkınca gülerek… “İki erkeğin arasında olmak da hoşuma giderdi. Grup seksi hep merak ettim zaten…”
- “Mmmm… Delirtme beni… Belli olmaz. Karısı bu akşam geliyor. Belki bir pundunu bulup ikna edersek dörtlü swinger de yapabiliriz” diyerek öptü beni…
- “Sen de Neşe’yi sikmek istiyorsun yani… Azgın kocam benim…”
Bir daha ateşlendik, bir daha seviştik. Akşam yemeğine kadar yataktan çıkamadık. Kendimi balayına çıkmış ateşli yeni gelin gibi hissettim. Hem seviştik, hem de dörtlü grup yapmanın planlarını kurduk sevgili kocamla…
485 notes
·
View notes
Text
Bankada Aşk
“Selimciğim, aşkım, akşam üzeri teftişe girdik. Müfettiş beyle tam kadro çalışıyoruz. Özür dilerim, ama elimde değil biliyorsun. Geç gelirim. Beni beklemeyin, yemeğinizi yersiniz.”
Kocamla konuşurken gözüm Yağız’daydı. Masasındaki kredi dosyaları ve klasör yığını üzerinden yiyecek gibi bana bakıyordu . Gülümsedim. Kocamın telefonda bana anlattıklarını dinlerken, altımdaki tekerlekli sekreter sandalyesini yana kaydırdım. Masanın arkasında kalan bacaklarım şimdi onun görüş alanına girmişti.
Her zaman sevdiğim gibi kısacık bir etek vardı altımda ve iyice sıyrılmıştı ben sandalyeyi yürütürken… Hafifçe bacaklarımı araladım. Gözleri parladı, dik dik bacaklarımı süzmeye başladı. O ısrarlı, yapışkan, aklından neler geçtiğini çok belli eden şehvet dolu, isteyen, beğeni dolu bakışlarla bakıyordu.
İnce ve uzun bacaklarımı biraz daha araladım. Kırmızı ojeli uzun tırnaklı parmaklarımla bacaklarımı saran külotlu çorabımı çekiştirip düzeltir gibi yaptım. Mini eteğimin altından kasıklarımı, en kuytu yerlerime kadar görebiliyordu şimdi…
Yağız da eve haber veriyordu durumu, eşi Melek’le konuşuyordu o da… Gözlerini devirerek baktı bana, dilini çıkarıp yalar gibi işaret yaptı. İçim gıcıklandı dilini görünce… Dudaklarımı buruşturup işaret parmağımı salladım yapma der gibi… Tavandaki güvenlik kamerasını işaret ettim. O da boş ver hareketi yaptı. Manyak şey… Azdırmıştım yine her zamanki gibi, üstüme atlamak üzereydi.
İçim kıpır kıpır, eteğimi düzeltir gibi yaptım, parmağımın ucuyla biraz daha sıyırdım. Kamera göremezdi bacaklarımı, masanın ters tarafında ve alçakta kalıyordu. Masanın üstündeki fosforlu markör kalemini aldım. Şu geniş, yuvarlacık, kalınca olanlardan… Yuvarlak sapıyla dizimi kaşır gibi yaptım, sonra okşarcasına hareketlerle bacak aramdan eteğimin altına kadar çoraplı bacağımda dolaştırdım. En son arzuyla kabaran klitorisime çorap ve külodumun üzerinden baskı yaparak masturbasyon hareketleri yapmaya başladım.
Kalçama kadar sıyrılmış eteğimin altından ikiye açılmış bacaklarımı, benim kışkırtıcı erotik hareketlerimi görünce gözleri faltaşı gibi iyice açıldı. Gülümseyip ben de ona dilimi çıkardım. Kırmızı rujlu dudaklarımda dilimin ucunu gezdirirken Yağız elini masanın altına atmıştı bile… Koltuğunda kıpır kıpır, benim masturbasyon yapışımı izlerken, bir yandan da pantolonun önündeki sertliği bastırmakla uğraşıyordu.
Şubenin ikinci katında krediler bölümündeydik, ikimiz yalnızdık. Müfettiş ve diğerleri zemin katta çalışıyorlardı. İkimiz yaramaz çocuklar gibi, çalışmaktan çok birbirimizi tahrik edip azdırmakla uğraşıyorduk.
İkimiz de evliydik, eşlerimiz, birer küçük çocuğumuz vardı. Ailece tanışıp görüşüyorduk. Eşlerimiz de dahil, öyle iyi anlaşıyorduk ki, son yaz tatiline de ailecek, hep beraber çıkmıştık. Zaten ne olduysa o yaz tatilinde oldu. O zamana kadar süren arkadaşça ilgi, yakınlık, hoşlanma olayı birden bire başka bir şeye dönüşüverdi.
Uyuşan fikirlerimiz, zevklerimiz, hayat görüşümüz, aynı masada yenen ikili öğle yemekleri, dert dinlemeler, benim kocam Selim’den, onun karısı Melek’ten şikayetler… Hepsinin toplamının, bizi bir yöne doğru yönlendirdiğinin farkındaydık elbet…
Onu görmeden yapamıyordum. Gece gündüz, evdeyken, Selim’le sevişirken aklımda hep o vardı. Onun gülümsemesi, benimle ilgilenmesi, beni dinlemesi, şakaları, minik dokunuşları, cinsellik de dahil her konuda çok rahat konuşabilmemiz…
O tatilde otelde beni bikiniyle gördüğü andaki hayran bakışları hala gözümün önünde… Denizde ıslak mayosunun önündeki kabarıklık, kocamın bira göbeğinden tiksinmeme neden olan kaslı, biçimli, tüysüz kılsız erkek vücudu da beni hayran bırakmıştı. Erkek gibi erkekti Yağız, tam hoşlandığım, beğendiğim erkek tipi…
Otelin yüzme havuzunda, denizde şakalaştık, eğlendik, yüzerken birbirimize dokunduk. Çıplak teninin temasını bedenimde hissettiğimde öldüm, bittim. Ama tüm tatil boyunca sadece bir iki kere yalnız kalma fırsatını yakalabildik. O nadir anlardan birinde, güneşlenirken birbirimize güneş kremi sürdük. Onun ince uzun parmakları sırtımda, kalçalarımda dolaştı, ben onun sırtınabedenine yaydığım kreme bulanmış kaygan ellerimle sırt ve bacak kaslarının sertliğini duyumsadım.
Hele sırtüstü yatıp şımarıkça önünü de kremlememi istediğinde… Heyecandan dudaklarım kurumuş, titreyen ellerim geniş ve kılsız göğsünde yutkunarak dolaşırken mayosunun önündeki kabarıklığın artışı bitirdi beni… Önünde kurduğu çadırın farkında değilmiş gibi umursamadan gözlerini dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Oysa önündeki tümseği fark ettiğimi, bocalayıp arzuyla yutkunduğumu biliyordu domuz gibi…
Ellerim heyecandan titriyordu ama ben de inadına, beni oracıkta becerecekmiş gibi dik bakışlarına aldırmadan devam ettim. Sert karın kaslarında, mayosunun belinde, bacaklarının içlerinde dolaştım. Karnını okşarcasına kremlerken aniden elimi tutuverdi. Göz göze, dudaklarımız aralık, istekle, şehvetle birbirimizi süzdük.
“Yeter artık Gül…” dedi boğuk bir sesle… “Beni ne hale getirdin, baksana…”
Elimi tutup deniz şortunun önündeki kabarıklığa bastırdı. Bütün tüylerim zevkle ürperdi. Benim için kalkan, sertleşen o tümseğin altındaki şeyi görebilmek için deli oldum. Parmaklarımı belli belirsiz sıkıp elimin altındaki kabarıklığını hissetmeye çalışırken yutkunarak,
“Ya sen ne yaptın?” diye fısıldadım.
Şezlongun kenarında oturuyordum, bacaklarımı aralayıp minik bikini altını ona gösterdim. Önü akan zevk suyumla iyice ıslanmış, içindeki küçük Gül arzuyla kabarmış, ince bikini kumaşı şişmiş kadınlığımın dudaklarını olduğu gibi gösteriyordu. Gözlerini orama dikti,
“Ohhh… Gül… Islanmış… İçin görünüyor. Sanki bikini yokmuş gibi…”
“Evet… Islandı… Çok kötüyüm Yağız…” diyebildim.
Dünya silinmişti o anda, yalnız ikimiz vardık. Biliyordum. Etrafımızdaki insanlar olmasa, oracıkta, o anda sevişecektik. Öylesine istiyorduk birbirimizi…
Ah… Öyle çok istedim ki onu… Kumların üstünde sımsıkı sarsın, üzerime çıksın, o güzel erkek vücuduyla beni ezsin… Bacaklarımın arasına hapsedeyim, sertliğinin tadına bakayım. Otel odasının geniş yatağında, buz gibi klimasının altında onunla sevişeyim.
Yine biliyordum ki, her şeyi mükemmel yapan erkeğin sevişmesi de mükemmel olacaktı. İliklerime kadar doyuracaktı beni… Kocamla yaptığımız yalap şalap birleşmelerden çok daha güzel, çok daha zevkli olacaktı Yağız’la sevişmemiz… Bundan emindim.
Ama bir şey yapamadık tabi… Etraftaki insanlar, her an gelebilecek olan bizimkiler… Onun sertliği inene, benim bikini altımın ıslaklığı sıcak güneşin altında kuruyana kadar yan yana, iki şezlongta uzanıp kaldık. Kedinin ciğere baktığı gibi birbirimize bakıp yalanmakla kaldık.
Otelin animasyon gecelerinde beraber dans ettik, eğlendik. O meşhur gece, Melek, Yağız’ın karısı, güneş çarptığı için başı ağrıyor diye erkenden uyuyup kalan çocuklara bakmak için odada kalmıştı. Animasyon eğlencesine kocam, ben, Yağız, üçümüz indik. Su gibi içilen içkiler, kokteyller, sexonthebeachler, çılgın müzik…
Üçümüz yoruluncaya kadar tepindik. İki erkeğin arasında başım dönüyor, mutluluktan uçuyordum. Bir yanımda kocam, bir yanımda sevdiğim adam… Üzerimde incecik minicik askılı jile elbisemin eteklerini savurta savurta oynadım, döne döne dans ettim. İçimdeki tek çamaşır olan tanga külodumu göreceklermiş, bakacaklarmış, umurumda bile değildi. Bakmaları da hoşuma gidiyordu zaten…
Bir ara barın önünde oturup son içkileri içerken tuvalete gitmek için kalktım. Selim aldırış bile etmezken Yağız
“Benim de gitmem lazım, ben de geleyim” diyerek bana eşlik etti. Kocamın görüş alanından çıktığımızda elimi tutuverdi birden… Yavaşladım, başımı çevirip ona baktım. Gülümsüyordu. O delici bakışlarla bakıyordu bana…
Gözlerimizle anlaştık, el ele yürüyüp dışarıya çıktık. Otelin çok güzel düzenlenmiş peyzaj alanında loca şeklinde, sarmaşıklarla kaplı, gözlerden ırak bir bankın önüne geldiğimde durdum. Animasyon yapılan alandan gelen müzik ve denizden gelen dalga sesleri haricinde sessizlik hakimdi. Kimseler yoktu ortalıkta…
Yağız’a döndüm. Bana bakıyordu. Beni istiyordu, en az benim onu istediğim kadar… Çok istiyordum onu… Hem de çok… Şezlongda olduğu gibi kasıklarım alev alev yanıyor, içimden bir şeylerin aktığını hissediyordum. Birden kollarımı kaldırıp boynuna sarılıverdim. Vahşice öpüşmeye başladık.
Hırsla birbirimizi somuruyorduk. Benim ellerim onun saçlarında, boynunda, ince beyaz gömleğinin altına girip çıplak sırt kaslarında, şortun üstünden dar ve sıkı erkek kalçalarında dolaşırken, o da bana mengene gibi sımsıkı sarılmış, her yerimi okşuyor, eteğimin altına dalan arsız elleri tanga külodumu çekiştiriyor, pençe gibi parmaklarıyla kalçalarımı sıkıp kendine çekiyordu.
Penisinin kabarıklığını üstümdeki incecik kumaştan mini etekli jile elbisemin üzerinden hissedebiliyordum. Ben de ona bastırdım kendimi, sertliğini daha çok duymak istercesine… Sonunda nefes alabilmek için durmak zorunda kaldık. Burun buruna, göz göze, nefes nefese birbirimize baktık.
“Ohhh… Gül… Seni istiyorum.” dedi.
“Ben de seni istiyorum.” dedim.
“Emin misin Gül? Geri dönüşü yok bunun… Selim var, Melek var, çocuklar var…”
O seks kokan anlarda bizimkilerin varlığı düşünmek isteyeceğim en son şeylerdi. İçimdeki şeytan uyanmış, şehvet duygusu hepsinin üzerine bir tül örtmüştü sanki… Onunla sevişmekten başka bir şey istemiyordum.
“Sus… Eminim… Çok istiyorum seni… Al beni… Hemen… Burada… Başka hiçbir şey söyleme, düşünme… Al beni…”
Omuzlarından tutup banka doğru bastırdım. Niyetimi anlayarak banka oturdu. İki bacağımı ayırıp kucağına tünedim ben de… Tekrar öpüştük. İnce beyaz ipek gömleğinin üst düğmelerini açıp göğsünü okşarken, altımda sertliğini daha iyi duyabiliyordum.
Elimi araya sokup, telaşlı hareketlerle beyaz şortunun önündeki düğmeyi açmaya, fermuarını indirmeye çalıştım. Yardım etti. Şortun içinde sertliğini tuttum. Sıcaklığı parmaklarımı yaktı sanki… Sabırsız hareketlerle tutup çıkarttım dışarıya…
Hep hayal ettiğim, kendimi okşarken canlandırdığım gibiydi penisi… Hayal kırıklığı yaşamamıştım. Güzel, canlı, damarlı, harika bir erkekliği vardı. Kucağındaydım hala… Dudaklarını öptüm eğilip… Dizlerimin üzerinde biraz kalkıp tanga külodumun incecik ağını yana çektim.
Ön sevişmelerle oyalanacak sabrım, onu içime almadan bir saniye dayanacak halim kalmamıştı artık… Kadınlığım istekli, hazır, ıslaktı. Yükseldim, penisinin başını kadınlığımın ıslak dudaklarına sürttüm. Sonra da dudaklarımı ısırarak alçaldım. Yavaş yavaş, tadına vara vara içime aldım sevgilimin erkekliğini… Kasıklarındaki tüyleri klitorisimde hissettiğimde derin bir oh çektim.
“Güzel mi?” dedi dudağımı somururken, ağzımın içinde…
“Harika…” diye soludum, alt dudağını ısırır gibi yaptım. “Seni tanıdığım, Şubeye geldiğim o ilk günden beri bunu istemişim meğer… Çok güzel…”
Oturup kalkmaya başladım. Ben onun kaslı göğsünü okşarken, o da benim sütyensiz, çıplak göğüslerimi okşuyor, sıkıp mıncıklıyordu. Şehvetle kabarmış meme uçlarımı emerken zevkten delirtiyordu beni…
O kışkırtıcı, sıcak yaz gecesinde, denizden esen hafif rüzgarın serinliğinde, gecenin koynunda sevgilimle birlikte olduk. Öyle zevk aldım ki o gece…
Fazla sürmedi, çünkü kocamın barda bizi beklediğini bilmenin telaşıyla seviştik. Fazla sürmedi, çünkü öyle arzulamış, öyle çok beklemiştik ki bunun için… Kısa bir zaman zarfında ikimiz de yükseldik,
“Geliyorum.” diye inledi kulak mememi dişlerken… “Çıkayım mı?”
“Ohh… Hayır… Gel… İçime boşalabilirsin aşkım… Ben de geliyorum. Çok güzel, harika… Ohhh…”
Zevkten bağırmamak için dudaklarımızı ısırarak, kucağında bir kuş gibi çırpınarak, sadece soluk alıp verme seslerimiz ve birbirine çarpan ıslak kasıklarımızın şapırtısı eşliğinde ikimiz aynı anda boşaldık.
Ben inip kalkarken, Yağız da kalçalarımı iki pençesiyle tutmuş, benim tempoma uygun olarak penisine gömüyor, sonra da kaldırıyordu beni… Yuvasında düzenli çalışan bir motor pistonu gibi uyum içindeydik. Sonunda hareketsiz kaldık, birbirimize sımsıkı sarılmış, dudakları boynumda, nefes nefese…
“İnanamıyorum Gül… Böyle bir zevk yaşamadım ömrümde… Daha önce neden yapmadık biz bunu… Bu zevkten kendimizi mahrum bırakmışız…”
“Evet… Evet aşkım… Erkeğim… Harikaydı. Keşke daha önce sevişseydik…”
Son bir kez pelvis kaslarımı sıkıp penisini içimde sağarak teşekkür ettim sevgilime… O da son atışlarını yaparken erkekliğinin kasılmasını hissettim. Her şey bitip fırtına dinince kucağından kalktım. Külodumun ağını yerine getirdim, eteğimi düzelttim. Telaşla elinden tutup kaldırdım.
Yağız da penisini şortundan içeri soktu, elele iki haşarı çocuk gibi, koşar adımla animasyon alanına yöneldik. Kocam hala barın başında, barmenle sohbet ediyordu. Yanına yaklaşırken ellerimiz birbirinden ayrıldı. Bizi görünce peltek peltek, neşeyle seslendi kocam,
“Çocuklar, nerde kaldınız yahu? Neler kaçırdınız bir bilseniz… Hadi gelin, birer kadeh kokteyl içelim.”
O kadar ilgisiz bir kocaydı ki… Benim dakikalarca nerede olduğumu, ikimizin birden neden ortadan kaybolduğumuzu sorgulamak aklına bile gelmiyordu. Beni bu noktaya getiren de kocamın bu ilgisiz, lakayt tavırları değil miydi zaten?
Barmen kadehlerimizi önümüze koydu. Üçümüz birlikte şerefe diyerek kadeh kaldırdık. Kocam kadehi kaldırıp fondip yaparken, Yağız ile ikimiz birbirimizi süzerek içkimizi yudumladık. Az önce yaşadığımız doyulmaz zevklerin sarhoşluğu içindeydik ikimiz de… İçkiye gerek yoktu aslında…
İçkimi yudumlarken birden erkeğimin içime boşalttığı spermlerinin külodumdan sızıp, bacaklarımdan süzüldüğünü hissettim. Yapış yapış, kirli, namussuz bir orospu gibi hissettim kendimi… Fakat bir o kadar da mutlu, doygun, tatmin olmuş bir orospuydum.
Bar tezgahına kapanıp kendimi maskeleyerek eteğimin altından elimi apış arama götürdüm. Parmağımın ucuyla dudakların arasından akan ve külodumun ağından bacaklarıma sızan bir tutam spermi sıyırıp aldım. Ne yapsam diye bakarken, sevgilime yan dönmüş konuşup duran kocamın dirseğinin yanında duran içki kadehini gördüm. Spermli parmağımı içkisinin içine daldırıp içindeki buzlarla birlikte çalkaladım, çıkardım. Bulaşık parmağım şimdi tertemiz olmuştu.
Kocamla konuşan Yağız ne yaptığımı görmüş, hayretle bana bakıyordu. Biraz sonra kadehini kafaya diken kocam, Yağız’ın spermleriyle beraber içkisini içiverdi.
Kendime inanamıyordum. Kocamı boynuzladığım yetmiyormuş gibi, ona sevgilimin içime boşalttığı spermlerini içirmiştim ve farkına bile varmamıştı. Kıkır kıkır güldüm. O mazbut, evine bağlı, bankacı Gül gitmiş, yerine azgın ve yaramaz bir fahişe gelmişti sanki…
Hala ıslaktı bacak aram… Barın üstünden kağıt peçete alıp loş ışıkta çaktırmadan eteğimin altına götürdüm elimi, sevgilimin spermlerini sildim. Yağız da biliyordu ne yaptığımı… Ona gülümseyerek elimdeki ıslak, spermli peçeteyi dudaklarıma götürdüm. Dilimi çıkarıp ucuyla ıslaklığı yaladım.
Gözlerini kırptı, işkence etme bana der gibiydi. Benim zavallı, olan bitenden bihaber, boynuzlu kocam olmasaydı, o barın önünde bir daha sevişmek isteyecekti neredeyse… Eşlerimiz olmasaydı, biz iki sevgili, o otelde her şeyden uzak, cenneti yaşayacaktık. Emindim buna… ❤️
222 notes
·
View notes
Text
Herşeyin gönlünüzce olduğu bir yıl dileğiyle iyi yıllar
8 notes
·
View notes
Photo

Tea time with Jordan #erotica#garters #stockings #stockingsandgarters#nylons #highheels #jordanashley
134 notes
·
View notes
Text
İyi bayramlar
Şimdiden herkese iyi bayramlar; güzel, mutlu ve dilediğiniz gibi bir bayram geçirmeniz dileğiyle.
3 notes
·
View notes