Text
Durma, dans et 💃 🕺
Herkese merhabalar,
Günün hangi saatinde denk gelip okuyor iseniz bu yazıyı umarım güzel haberler aldığınız/alacağınız bir gün olmuştur/ oluyordur!
Hedefler dedik konuşmaya başladık, 2019 geldi iki ay bile oldu acaba geç mi kaldık diye düşündük içimizden..o zaman gelsin üç numaralı hedefim: ‘hareket et!’
Beni tanıyan bir kesim şu an bu hedefi gördüğünde kesin kahkahalar attı Gözdecim zaten yerinde duramıyorsun hala hareket et hedefi koyuyorsan yandık diyorlar:)
Şöyle ki hareket et hedefinin altındaki mesajım aslında şu ne yazık ki harika ofislerimizde günde minimum 7-8 saat oturarak geçiyoruz. Sonra eve gediğimizde zihinsel yorgunluğumuz bedensel yorgunluğa dönüşerek yemek yedikten sonra uygun bir koltuk bulma eylemine dönüşüyor, bu esnada tabi kötü yiyecekler yanı başımızda oluyor, hooop bomboş kendimiz için hiç bir şey yapmadığımız günler arka arkaya gelmiş oluyor..
Sporu-hareketi her daim hayatımda tutmaya özen gösteriyorum. Kimi zaman voleybol olarak kimi zaman yürümek kimi zaman zumba pilates ne olursa olsun kendime ayırdığım bir zaman.. Kendimi ne zaman koltuktan kazısam ve hareket etsem kendim için bir şey yapsam dönüşü bana hep çok enerji kattı.
Bunu anlamam ne yazık ki zamanımı aldı ve bende bu yıl diyorum ki ne yap net et günde bir saat hareket edebileceğin bir hobi bul kendine ve bırakma!
Bunu anlamam ne yazık ki zamanımı aldı ve bende bu yıl diyorum ki ne yap net et günde bir saat hareket edebileceğin bir hobi bul kendine ve bırakma!
Herkese keyifli hareketli enerjik günler diliyorum!
(Kamu spotu olarak da görseli paylaşıyorum:))

2 notes
·
View notes
Text
Eyvah.. elim değdi, iki tık kalp❤️
Herkese merhabalar, enerji dolu geçen gününüz içerisinde sosyal medyanızı tazelerken neler oluyor derken yollarımız kesişmiştir diye umuyorum..
Bir önceki içeriğimizde 2019 yılı hedeflerimizden konuşmaya başlamıştık; hedefler demiştik ve bir numaralı hedefimi sizlerle paylaşmıştım.
Sıra iki numara da.. açık bir şekilde paylaşmam gerekirse beni zorlayacak hedeflerimden bir tanesi bu ‘günlük sosyal medya dozunu azaltmak’ içinizden geçenleri şu an okuyorum. Çok klişesin nasıl azaltacağız kafamızı böyle dağılabiliyoruz, kolaysa sen bu yıl uygula seneye biz senin yolunu izleriz:) ama biliyorum bir minik topluluk var benim neler yapacağımı merak etti bu hedefi niye kendime koydum, nasıl olacak bu iş sonuçta iki tık bir kalp alıştık bu işe:)
Iphone kullanıcıları (android de olduğuna eminim fakat kullanmadığım için özellikle iphone dedim) çeşitli güncellemelerle artık günlük-haftalık-aylık uygulama başına kaç dakika geçirmişler kaç bildirim almışlar, çok detaylı olarak görebiliyorlar. Açık konuşmak gerekirse ben bu güncellemeden çook sonra baktım o analizlere ve beni çok mutlu etmedi gördüklerim..
Öncelikle bu gördüğüm analizi anlamlandırdım kendi içimde ve sisteme suç atmayarak ya da isyan etmeyerek bir çözüm bulmaya çalıştım? olayı çok dramatize etmedim ah ah vah vah ne olacak bu halim diye.. keskin saat hedefleri koymadan kendime neyi hatırlatsam bir iyileşme gösterir bu bağımlılığım dedim. ( en önemlisi bağımlı olduğumu öncelikle kabul ettim:))Nedir o ? Elime her telefonu aldığımda bugün için planladıklarımı yaptım mı sorusunu soruyorum kendime, yapmadıysam bu oje sürmek (!) bile olsa önceliğimi bu işe vermeye gayret gösteriyorum.
Sosyal medya bence kesinlikle bir gereklilik fakat dozunu hepimiz aştık kabul edelim. Stalker master degree ile başarılı bir sonuç ile o sanal belgenin sahibi olduk (!) O bir kısmı gerçek bile olmayan fotoğraflarda kaybettik vaktimizin yüzde 70’ini, oturduğu yerden para kazanan youtuber, girişimci, reklamcı vs. Olan yaşıtlarımızı kıskandık. Belki onlar bizden önce bir şeyleri farkedip sırf yararlarına kullandılar, araştırdılar, keşfettiler şu ‘Akıllı’ şeyleri:)
Her bir sayfa tazelemesi yapmak yerine ofiste karşımızda oturan arkadaşımız ile gerçek sohbet etmeyi deneyelim ya da gerçekten keyif aldığımız hobimiz olan bir konu ile ilgili bir yazı okumayı deneyelim..
Küçük küçük kendimizi geliştirmeye çalıştığımız her adım aylar sonra kocamaan bir adım olarak dönecek eminim:)
Herkese keyifli günler dilerim!

2 notes
·
View notes
Text
Nerde kalmıştık ?!
Herkese Merhabalar,
Biliyorum ki çok merak ettiniz yazıları neden yazmıyor, yaşıyor mu acaba düşündünüz(!)Upuzun bir aradan sonra yeni yıl da yeni yazılar için kolları sıvadım yine.. samimi ve bir o kadar insani taraftan İK alemini değerlendirmek ve bu minik blog da vakit geçirirken bir sürelik de olsa mutlu hissetmek ve hissettirebilmek için ben hazırım!
Bu yıl bloğum ile ilgili ilk hedefim kısa kısa çok yazmak.. Ne kadar özet bilgi o kadar keyif verir diye düşündüm. Yazma dilim her zaman olduğu gibi samimi ve içten kalacak:)
Yeni yıl için kendinize mutlaka hedefler koymuş olmalısınız, hedeflerini karar veremeyenler için son gümlerimiz artık Ocak ayı da bittiği için kolları sıvamak lazım. Ben kendi hedeflerimin ilkinden yola çıkarak paylaşımlara başlayalım isteyelim. Benim için bu yıl en önemli hedeflerden biri ‘samimiyet’. Şu beyaz yakalı alemde en çok eksik yanımız bence samimi bir şekilde kendimizi ifade etmekten çekinerek, küçük oyunlar peşine düşmemiz bırakın herkes bu yolu denerken biz minik bir azınlık olarak iyilik yaparak kazanalım!
Siz bu kısmı içinize sindirdiğinizdr ikinci hedef yazısı daha genişletilerek taze taze yazılmış olacak:)
Herkese keyifli günler diliyorum🙋🏼♀️
3 notes
·
View notes
Text
Nerde kalmıştık ?!
Herkese Merhabalar,
Biliyorum ki çok merak ettiniz yazıları neden yazmıyor, yaşıyor mu acaba düşündünüz(!)Upuzun bir aradan sonra yeni yıl da yeni yazılar için kolları sıvadım yine.. samimi ve bir o kadar insani taraftan İK alemini değerlendirmek ve bu minik blog da vakit geçirirken bir sürelik de olsa mutlu hissetmek ve hissettirebilmek için ben hazırım!
Bu yıl bloğum ile ilgili ilk hedefim kısa kısa çok yazmak.. Ne kadar özet bilgi o kadar keyif verir diye düşündüm. Yazma dilim her zaman olduğu gibi samimi ve içten kalacak:)
Yeni yıl için kendinize mutlaka hedefler koymuş olmalısınız, hedeflerini karar veremeyenler için son gümlerimiz artık Ocak ayı da bittiği için kolları sıvamak lazım. Ben kendi hedeflerimin ilkinden yola çıkarak paylaşımlara başlayalım isteyelim. Benim için bu yıl en önemli hedeflerden biri ‘samimiyet’. Şu beyaz yakalı alemde en çok eksik yanımız bence samimi bir şekilde kendimizi ifade etmekten çekinerek, küçük oyunlar peşine düşmemiz bırakın herkes bu yolu denerken biz minik bir azınlık olarak iyilik yaparak kazanalım!
Siz bu kısmı içinize sindirdiğinizdr ikinci hedef yazısı daha genişletilerek taze taze yazılmış olacak:)
Herkese keyifli günler diliyorum🙋🏼♀️
3 notes
·
View notes
Text
Ektiğini biçme vakti!
Upuzun bir arada sonra yeni yazımı yazımdan herkese merhabalar! Hoşgeldin 2018 derken resmen Haziran ayına geldik, yılı yarıladık. Herkesin 2018 hedeflerini tutturması için hala bir şansı var!
Hepimiz şirketlerimizde performans değerlendirme görüşmelerine katılıyoruz. Peki çıktığımız da psikolojik durumumuzun nasıl olmasını hedefliyoruz ya da hangi durumda moralimiz bozuk oluyor. En büyük soru da performans görüşmemiz için hazırlanıyor muyuz?
Son soru en sevdiğim soru olduğu için ordan başlıyorum. O işe ilk girerken bir mülakats girmiştiniz, ona çalışıp araştırma yaparak hazırlık yaparak kendinizi güvende hissederek o görüşmeye girip o işi kapmıştınız. Girdiniz çok güzel 2 ay, 6 ay değerlendirmeler derken 1 yılınız geçti. Ve o görüşmeyi yapmanın zamanı geldi. Ya da uzun yıllardır çalışıyorsunuz hiç farketmez genelde o görüşme herkes üzerinde gerginlik yaratıyor. Kendimizi ifade edebileceğimiz çok değerli zamana hazırlık için neler yapmalıyız?
Yıl başında aldığınız hedefleri gözden geçirin,
Bu hedefler ile ilgili durumunuz nedir, hedefi tutturduğunuz mu ya da neresinde kaldınız?
Tutmayan hedeflenizi analiz edin, neyi farklı yapsaydım hedefteydim diye sorup bunun açıklamasını yapın,
Bu yıl sizin için çok iyi başarıydı dediğiniz durumları gözden geçirin,
Bu yıl bunları yapmasaydım dediğiniz durumlara göz atın,
Gelecek sene için planlarınız neler? Kendinizi geliştirmek için neler hedefliyorsunuz? (Aslında biraz kendinize içsel hedef koymanızın bir aracı)
Yöneticiniz ile paylaşmak istediğiniz konuları gözden geçirin,
Yukarıdaki maddeler için toplamda bir saatinizi ayırırsanız girdiğiniz görüşmenin verimi oldukça artacaktır.
Unutmayın ki emek vermeden maalesef ki sonucu görmek çok da kolay değil. Korktuğumuz ya da sevmediğimiz bu görüşmelere biraz hazırlık yapıp gidersek kendimizi çok rahat ve güvende hissedeceğimiz için kendimize olan inancımız da artar, yöneticimizin bize bakış açısı da farklı olur.
Ve bu konuyu bir kitap önerisi ile bitirmek istiyorum. Aslında “ünvan” bizim için ne kadar değerli?
https://g.co/kgs/ggoquz
Bir sonraki yazının bir kısmında mutlaka bu kitabı konuşalım!
Çook çok güzel bir, güzel bir hafta geçirin!
Çok daha yakın aralıklarla görüşmek üzere...
1 note
·
View note
Text
Pembe panjurlu evden sesleniyorum!
Merhabalar haftayı nerdeyse yarıladık. Keyifli, güzel günler geçiyor olmamızı umuyorum:)
Kişisel gelişim-pozitif düşün- olumlama’nın yanı sıra hayatımızda negatif, istemediğimiz durumla ile de sık sık karşılaşıyoruz. Ve aaa ne kadar da kötü durumdayım olley işimi kaybettim, işim yok, terfi alamadım diyen bir aklı yarım birini ben daha görmedim. Zaten insanın özü gereği böyle davranmasını kimselerden beklemiyoruz.
Herkesin zaman zaman içinden çıkamayacağını düşündüğü ve kendini kahrettiği dönemler oluyor. Ama zaten her şey mükemmel olsa gelişim fırsatımız olmazdı değil mi? Evet hayatlarımızda havalı kelimeler var gelişim fırsatları, neyi daha farklı yapsaydık bu sonuç ile karşılaşmamış olurduk (iş hayatımdaki ilk yöneticimin bu satırları okuduğunda ah Gözde diyip gülümsediğini görüyorum:)sevgiler Almanya’5ya🙋♀️) evet bu havalı kalıplar ilk duyduğumuzda anlamsız geliyor ama aslında çok doğru...
Bizden mükemmel olmamız bekleniyor, ya da hep en iyisini referans alıyoruz kendimize ve koyduğumuz hedef uzay seviyesinde olduğu için minik adımlarda büyümek tatminsizlik hissi yaratıyor. Kendimizi böylelikle başarısız olduğumuz ile suçluyoruz. Yapmayalım kendimizi suçlamayalım bu gelişen çağımızda kimse adım Hıdır elimden gelen budur dememizi beklemiyor pek tabiii ama kendimizin farkında olmamızı bekliyor.
Farkında olmak için de harika pembe panjurlu bir hayat çizmeyerek hayatın tüm iniş, çıkışlarına hazırlıklı olarak yaşamımız halinde keyif almaya da başlıyoruz. Keyif almaya başladığımız nokta da kendimizi ve değer yargılarımızı keşfediyor olacağız.
Hepimiz bir robot olsak hayat çok sıkıcı olurdu. (Allahtan çeşit çeşit desen desen renk renk kişiliklerimiz var hepimizin!) ve kimi zaman yanlış kararlar aldığımızı düşünebiliyoruz. İstifa bu ediyoruz sonrasında belki aylarca kimselere çaktırmadan içimizden yanmaya başlıyoruz. Acaba doğru mu acaba yanlış mı acaba mutlu olacak mıyım derken uzun zaman geçtiğini farkediyoruz ve bir bakıyoruz bu konuyu içinden çıkılmaz hale getirmişiz.
Hep kıyaslamalar yaparak ya da hep bizden iyi olanı örnek alarak mutlu olan bir adet insan çeşidi maalesef yok. Fakat durumu kabullenerek fırsata çeviren bir sürü örnek verebileceğimiz durum söz konusu...
Eveet ve Gözde bunca satırı yazdın özetini duymak isteriz diyenler için geliyor bu kısım;
Mutluluk algısı kişiden kişiye değişir.
Değerlerimiz kendimize özeldir, kıyaslama yapmak demek değerlerimizi zehirlemektir.
İniş çıkışlar olması hayatın bir getirisi, her iniş olduğunda yelkenleri indirmeyerek kendimizi keşfetmemiz için fırsat olduğunu düşündüğümüz de bir tık ilerlemiş olacağız.
Etrafımızda bizden iyi durumda olanlar olacak. Tam tersi bize göre kötü durumda olanlar da olacak. Önemli olan iki durumdaki kişilerden öğrenebileceklerimiz var mıdır, onları bulabilmek.
Üzerine düşünecek çok konu çıkardığım için affınıza sığınıyorum:)
Geri bildirimlerinizi heyecan ile bekliyorum, keyifli okumalar!
2 notes
·
View notes
Text
O zaman renk!
Güzel bir pazar günü geçirdiğinizi düşünüyorum:) Kahvelerinizi yudumlarken benim de yazımı keyifle okumanızı dileyerek yeni yazıma başlıyorum!
Birazcık ara vermiş olsam da yazılarıma tabii ki devam edeceğim.
Bu güzel gün de benim değinmek istediğim konu hepimizin bu aralar aklından geçenler olacak:) Yaz da geliyor zaman zaman çalışma alanlarımızda motivasyonumuzu kaybettiğimiz oluyor. Ve başlıyor sorgu...
Acaba doğru iş bu mu benim için, kolay bir işim olsa her gün 7de kalkmasam, farklı şeyler yapsam, tiyatro ya da sinemaya gidebilsem, istediğim zaman işime gitsem istemediğimde gitmesem liste sizde de uzuyor sanırım okurken siz bunları minicik gülümsemeler görüyorum :) Bir bitki ya da bir minik kuş olmadığımız sorgulamamız çok normal bu tip noktaları insanın doğasında olan her zaman daha iyisi vardır bakış açımız bizi kimi zaman geliştirse de kimi zaman çok yoruyor. Kendimizi sorgulayarak iyiye ulaşma çabamızın olması kendimizi değer verdiğimizin güzel bir kanıtı. Bu noktaya kadar hem fikiriz hepimiz potansiyelimiz var harika şeyler ortaya koyabiliriz.
Farkında çok olmadığımız kısım ise aslında elimizdekinin değerini bilip kendimizi biraz zorladığımızda istediğimiz her ne ise o kapıların bize açılacağı. Daha iyisini ararken o an içinde bulunduğumuz zamanın değerini bilmeden yaşıyoruz. Her şeye vaktimiz yok, bitkiniz o kadar meşgulüz ki hep mail trafiği, aramalar, instagram, linkedin sörflerindeyiz ! :)
Bunları okurken aklınızdan sizi en mutlu eden anları düşünün ve bakın bakalım o an da kalmayı başarabilmiş misiniz yoksa instagram story derdine mi düşmüşsünüz:)
Potansiyelimizi görmek, üzerine gitmek kendimizi zorlamak çok güzel bir duygu. Bununla birlikte hepimizin pozitif kısımdan bakmaya ihtiyacı var. Çok olmak istediğiniz hayat da kendinizi düşünün inanın bana o hayatı elde ettiğinizde yine daha iyisi gözünüze çarpacak çünkü son yok, bilgi-iş-özel hayat-başarı-organizasyon tüm bunların kaynağı sınırsız...
İnanın çok severek başladığınız bir proje bile rutine bindiğinde sıkıcı oluyor. Kabul edelim ki bir noktadan sonra minik bir rutin de insana konfor alan yaratıyor. Karar verirken ya da mutlu muyum sorgusuna girdiğimiz anda durup şunları düşünelim;
Kendimizin farkında olup daha iyiyi arama hevesimiz için kendimizle gurur duyalım,
Bulunduğumuz durumun değerini bilmeye zorlayalım kendimizi,
Bir hayalim var (cafe açmak, pilates hocası olmak, spora başlamak, sağlığıma dikkat etmek, 8-5 çalışmamak, kitap okumak, takı tasarımı yapmak, motor almak, dağ evine taşınmak liste çoook uzun) o zaman hayat yaşamaya değer,
En çok istediğimizi seçelim hayallerimi arasından, bu hafta bu hayale gitmek için bir adım atalım. (Unutmayın spora başlamak için yeni spor ayakkabı almak bir adımdır!:), kitap okumak için bir kitap mağazasına gitmek de adımdır, bu hafta sadece bir saat kendime ayırıp sosyal medya ile ilgilenmeyeceğim demek bile kocaman bir adımdır!)
Mutluyum mesajını beynimize gönderelim pozitif tarafı görmeye kendimizi zorlayalım,
Eleştiren gözlerimizi bu hafta kaybedelim yüceltelim kendimizi etrafımızda değer verdiğimiz kişileri,
En önemlisi içinde bulunduğumuz durumu kabul edip sadece kendimize odaklanalım etraf ne der bir hafta bile olsa düşünmemeye çalışalım.
Bu hafta hayallerimize kavuşmak için daha bilinçli bir hafta geçirelim.
Unutmayalım ki hepimiz dağ evinde, yazlık yerlerde yaşarsak hayatımız bir yerde daha sıkıcı olacak. Hoop standart olduk diye yine kendimizi kahredeceğiz. O zaman bir ödev daha bize göre standart olarak gördüğümüz normal rutini ne ise onu yaparak da mutlu olan bir sürü dünyalı var:) bu dünyalıları gözlemleyelim bakalım onlar bizden farklı neler yapıyor?
Cıvıl cıvıl güzel hafta olsun hepimiz için!
O zaman renk💃
Herkese iyi pazarlar🙋♀️
https://www.google.com.tr/amp/www.hurriyet.com.tr/amp/yazarlar/ahmet-hakan/o-zaman-dans-40465321
1 note
·
View note
Text
Mor inek
Herkese yeniden merhabalar minik bir ara vermiştim yazılarıma kaldığım yerden başlıyorum. Öncelikle şubat ayının son haftaları herkese umduğundan güzel haberler getirsin keyifli bir hafta yaşayalım.
Bu sefer en sevdiğimiz konu olan kişilikler ve iş hayatına yansıması konusunu ele almak istiyorum diyerek paylaşıma başlıyorum...
Hepimizin hayatında kimi zaman inişler çıkışlar oluyor. Kusursuz işler dediğimiz planlar, işler, dostluklar bir anda içinden çıkılmaz bir şekilde sarpasarıyor. Bir gün, bir ay, bir yıl içinde onlarca kişi ile temas haline girip yeni ilişkiler kuruyoruz. Kimileri için diyoruz ki “çok düzgün insan!” Peki bize bu cümleyi kurmamızı sağlayan kafamızın içinde dönen algoritmalar neler?
Bu kişi kuvvetle muhtemel insan ilişkileri iyi bir bireydir. Güleryüzlü, karşı tarafın fikirlerini önemseyen, az bencil bir kişidir.Dürüsttür ve karş�� tarafa duymak istediklerin söylüyordur. İş ilişkilerimizde en çabuk dönüş aldığımız kişidir. Mailimizi bekletmez işimizi çözer. Kimi zaman olmayacak sevkiyatı oldurur, olmaması gereken günde bir ödeme emri onaylar yani bir şekilde bize kendimizi iyi hissettirir. Bir daha aynı kişinin iş alanı ile ilgili konu önümüze geldiğinde otomatik aradığımı temas haline geçtiğimiz kişi ‘o’dur.
Peki bir de şöyle dediklerimiz vardır; “ne kadar bencil ve kötü niyetli biri.” Acaba algoritma burda ne diyor?
Bu hisse kapılmamaızı sağlayan değerli kişiler aslında en çok bilgiye ulaşabileceğimiz, organizasyonda ne oluyor ne bitiyor her ince detaya sahip. Bir o kadar işi olan bununla birlikte bir o kadar da işi yokmuş gibi gözüken kesim. Yüzlerinde sahte bir gülümseme ile gezerek bizim içimizde kötü bir his açığa çıkartırlar. Çıkarları ön plana atarak hareket ederler, her bir olayı kendine döndürerek hareket ederler ve karşı taraf da olumsuz bir algı yaratırlar.
Çok detaya girmeden iki uç örnek üzerinden gidelim, hepimiz bu iki tip ile karşılaşıyoruz hem iş hayatında hem normal gündelik hayatımızda...Peki biz hangi taraftayız? Ya da taraflı hareket etmek mi yoksa tek bir doğru bildiğimiz yönden ilerlemek mi hem iş hayatında hem özel hayatımızda bizi iyi hissettirir?
Hep eleştiren tarafta mısın, yoksa çözüm getiren tarafta mısın?
Olumsuz bir durumla karşılaştığında tüm yelkenleri yere mi indiriyorsun aslında böyle de olabilir diyerek bir çıkar yol mu buluyorsun?
Amaan böyle gelmiş böyle gider mi diyorsun yoksa hayır ya alternatif yol mutlaka vardır mu diyorsun?
Daha önce çok denenmiş böyle şeyler ama başarısızlıkla sonuçlanmış kendimi zorlamama hiç gerek yok mu diyorsun?
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı benim dokunduğumun hayatı mı değişsin bakış açısındasın?
Paylaştıkça çoğalır mı yoksa sadece ben bileyim vazgeçilmez olayım mu dersin?
Yukarıdaki maddelerde mutlaka kendimizi bulduk. İşte algoritma tam olarak böyle işliyor. Bir tarafta o güzel sıfatları haketmemizi sağlayan davranış örnekleri diğer tarafta çirkin, kötü gibi olumsuz duyguların oluşmasına neden olan davranış örnekleri...
Şunu unutmayalım o yarattığımız harika, hareket etmek bizi çok zorlayan konfor alanlarımızda kalmaya niyetimiz varsa bir adım öteye gitmek çooook zor. Ama konfor alanlarımızı yaratıp yaratıp bozarak yenisi yaratabiliyorsak işte orda harika işleri harika kişiler ile yapmaya başlıyoruz.
Önümüzdeki 7 gün için;
Kendinizi biraz zorlamaya ne dersiniz? Hepimizin bir ah keşke listesi vardır. Gezmek istediğimiz onlarca şehir. sağlıklı beslenmek, spora gitmek.içimizin almadığı görüşmeler, toplantılar. Başlayamadığımuz raporlarımız, yetişmeyen-bitmeyen işlerimiz vardır. Ama tüm bunları kim yapacak diyerek rutin hayatımıza mutsuz bir şekilde devam ediyoruz.
Kendimizi iyi hissetmek için elimizi taşın altına koyalım ve bu 7 gün konforumuzu kaçıralım birazcık...
Ne dersiniz ?
Evet çok zor biliyorum ama en azından aşağıdaki cümleleri 7 gün kurmayalım;
Çok yorgunum
Çok yoğunum
Çok mutsuzum
Belki ağzımızdan bu cümleler çıkmazsa o duygulara da kapılmayız ya da kapılmamayı öğrenerek öğretiriz. Kısacası İçimizden mor inekler çıkmalı:)
Bugünlerin en popüler konusu olan soy ağacıyla ilgili atılan twitlerden güzel bir derleme biraz da gülelim:)
https://youtu.be/_H4b2UiPXR0
http://hunilisozluk.net/mizah-kosesi/soy-agaci-sisteminde-gorulen-tuhaf-isimler-twitteri-kahkalara-bogdu/
Herkese iyi haftalar diliyorum😇
3 notes
·
View notes
Text
Kariyer&Bariyer
Herkese merhabalar,
2018 oldukça hızlı bir giriş yaptı ve 3. Haftası hepimiz için umarım keyifli geçiyordur!
İşe giderken neler bizi motive ediyor? Neleri düşünüp pazar günümüzü keyifli ya da keyifsiz geçiriyoruz? Neler olmasa aslında koşarak gideriz? Neler olsa motivasyonumuz artar?
İş hayatında;
Yönetici-çalışan ilişkisi,
Çalışan-çalışan ilişkisi,
İş yeri atmosferi, enerjisi, ortamı,
Ücret ve yan haklar,
Kariyer fırsatları,
Eğitim ve gelişim
Başlıkları altınfa toplarsak bu 6 alan yaşam kalitemizi ya düşürüyor ya da yükseltiyor. Bu alanlar arasında bugün ben ilk maddeye değinmek istiyorum. En önemli madde, büyük bir olasılık ile yüzde 85 lik bir kesim için, yönetici ve çalışan ilişkisi nasıl olmalı? Bir çalışan ve tipik bir Y kuşağı insan kaynakları profesyoneli gözünden bu konuyu açılıyor olacağım.
Yöneticimiz ile geçirdiğimiz süre, geçirilen zamanın kalitesi ve ilişikimizin stabilizasyonu aslında yaşam kalitemizi bire bir etkiliyor. Yöneticilerimizden beklentilerimizi başında;
Kişisel gelişim olarak bize değer katmaları,
Rahat olarak kendimizi ifade edebileceğimiz bir yaşam alanı oluşturmamıza katkı sağlamaları,
Farklı bir göz ile bakarak olaylara bakış açımızı değiştirmeleri en basit beklentilerimiz arasındadır.
Bunların ötesinde meşhur sözler vardır ki bunların başında bir kişi istifa ediyorsa yüzde 90 yöneticisini terk ediyordur. Aslında çok doğru bir yaklaşım.
Benimle birlikte çalışan ofis arkadaşlarım ve yöneticilerim bilir ki ben tam bir y kuşağı örneğiyim:) Bu konuda da fikirlerimi bu çerçeveden samimi bir şekilde paylaşacağım.
Sözüm ey yöneticilerimize;
Etki alanımızda bizi serbest bırakıp gözlem yapın, altından kalkabiliyor muyuz ya da beklentilerinizi karşılıyor muyuz bunu gözlemleyin,
Kontrol önemli noktalardan biri ama öncelikle işi planlayıp gelelim ilk adımı biz atalım, siz tecrübelerinizi aktarmak için çok az bize fırsat verin,
Haydi hep birlikte çorbaya, kahvaltıya, yemeğe, kahvaltıya, kahveye gidelim diye ortaya bir fikir siz atın ardından o ortamda lütfen telefonunuz ile uğraşmayınız (görev gibi olduğunu hissedersek biz de kötü hissediyoruz kendimizi),
Yeni fikirlerimizi aslında bunu denemiştik diye karşılamayın, bazen belki farklı olur:),
Evden, cafeden yani uzaktan çalışmamıza fırsat verecek ortamlar yaratın,
Koçluk yapın bize, her şeyi siz yapmayın,
Hepimizin arada da olsa övülmeye ihtiyacı var bu bazen topluluk önünde olursa ballı kaymak olur:)
Hastalık, sağlık, özel durumlarda yanındayım ben mesajını verin, belki bir arama belki bir mesaj.
Yukarıdaki listenin yüzde sekseninde aaa evet ben yapıyorum dediyseniz çalışanlarınız gözünde bir yıldızsınız.
Büyük çoğunluğu için hayır aslında böyle değil dediyseniz çok şanslısınız ki internet de böyle bir yazı bulup okudunuz:)
Umarım ayaklarınızın hep ileri gittiği yerlerde çalışıyorsunuz. Unutmayın ki mükemmel tanımını biz şekillendirebiliriz, içimizdeki gücün farkına vararak hareket ettiğimiz güzel günler olsun!
İyi haftalar diliyorum herkese😊
0 notes
Text
2018’e Merhaba!
2018 yılından herkese merhabalar 🎄
Yeni yıl herkesin tüm isteklerinin gerçekleştireceği sağlık ve mutluluk ile dolu geçireceği bir yıl olsun!
2017 analizi yapmış olmalıyız. Geçmiş yıl da nelere mutlu olduk, nelerden ders çıkardık, neler daha iyi olabilirdi hepsine şöyle bir göz gezdirtikten sonra bakalım 2018 için hazır mıyız?
2018 için neler istediğimize odaklanmak istiyorum. Kendimizi en iyi yine kendimiz tanıyoruz ve nelerden mutlu olduğumuzu biliyoruz. Benim yeni yıl için şöyle önerilerim olacak;
2018 yılını haftalara bölerek yaşayın,
Haftalık hedefler üzerinden minik hedefler koyarak büyük hedefinize doğru odaklanın,
Mutlaka hareket edin(ne seviyorsanız zumba, pilates, yürüyüş, bisiklet, spinning, masa tenisi, voleybol vs.) haftada minumum 2 gün en sevdiğiniz sporu yapın,
Kariyerinizde olmak istediğiniz nokta ile mevcut konumuzun arasında bir analiz yaparak neleree ihtiyacınız olduğunu kalem kalem çıkartıp rol haritanızı belirleyin,
Sevdiklerinize vakit ayırın, minik sürprizler herkesin yüzünü güldürür bunu unutmayın😊
Sizi kötü hissettirdiğini düşündüğünüz kişilerden, aktivitelerden, işlerden uzak durun. Zor olsa da hayır demeyi öğretin kendinize! ( hayır kelimesi bile bir çok kişiyi rahatsız etti farkındayım, faydasını görüyor olucaksınız deneyin:))
Bunu ancak emekli olursam,35 yaşımı geçersem, yıl biterse yaparım gibi setler koyarak engellediğiniz fikirlerinizi hayata geçirmek için en az 1 hamle yapın,
Bazen çok ısrarcı olmayarak aman boşver demeyi öğretin kendinize,
Olmak istediğimiz benliğimizi hayal edip inandığımızda her şeyin olacağını unutmayın!
Minik sürprizler ile önce kendinizi mutlu edin, link size yardımcı olacak😊
https://www.emagaza.unicefturk.org/tr/urunler/goodie/UGFA01TR
2018 yılının kendimiz için tüm zamanların en iyisi olması dileğiyle...
0 notes
Text
Güç sende!
Merhabalar, bu yağmurlu günlerde en iyi yaptığımız şey sosyal medya hesaplarımızı kontrol etmek ya da evlerimizde miskinlik yapmak.
Miskinlik yaparken yüzde 90’ımızın aklına kendi işini kurmak, bir cafe sahibi olmak, yaşam koçu olmak, spor eğitmeni olmak, üçüncü nesil kahveci açmak gibi birden fazla değişik fikir geçiyor. Bu fikirler heyecan uyandırıyor. Hayal kurmanın büyüsüne kapılarak mevcut durumdaki yaşam kalitemizi düşürüyoruz aslında... Bu kız konuyu nerelere bağlayacak dediğinizi duyar gibi oldum. Hemen sizler için konuya giriş yapıyorum.
Hepimiz haftanın minimum 5 ya da 6 günü fiziksel olarak bir yerlere gidip çalışıyoruz. Kimimiz üretimin içerisinde kimimiz plazalarda, bazılarımız işi planlıyor, bazılarımız depo sürecinde görev alıyor, kimimiz satış yapıyor... listemiz böyle uzayıp gidiyor. Ama tüm bunları yaparken aklımızın bir ucunda hep aynı düşünce bu işi bırakıp kendi işimi mi kursam, kendime hiç vakit ayıramıyorum, hayat çok monoton.
Sevgili arkadaşlar, sanki çok tembellik bu yaptığımız kendimizi zorlamadan birşeyler elde edilemeyeceğini birçoğumuz deneyimledik. Haftanın 7gün olduğunu nasıl kabulleniyorsak ya da aralık ayının yılın son ayı olduğunu adımız kadar emin bir şekilde söylüyorsak kendimize vakit ayıramıyorsak ya da hayatımız sıkıcı geliyorsa bunun yüzde 85 sebebinin kendi önyargılarımız olduğunu da öncelikle kabullenelim.
Eveet...en büyük engelin kendi zihnimizde yarattığımız tabular olduğunu bir nebze kabullendiysek minik öneriler kısmına geçebiliriz:)
Malum herkes 2018’den beklentilerini sıralıyor olacak bugünlerde bende sizlere yardımcı olmak için kendinize sormanızı istediğim sorularımı yazıyorum;
En çok ne yaparken mutlu oluyorum?
En değer verdiğim şeyler neler?
Mutlu olduğum bir şeyi (1. Maddedeki sorunun cevabı olabilir) en son ne zaman yaptım?
Eğer ki 3.soruya cevabım 6aydan fazla ise o zaman ben ne yapıyorum? Vaktimi ne yaparak geçiriyorum?
En son ne zaman kendime vakit ayırdım?( spor yaptım, kitap okudum, yürüdüm,koştum vs.)
Bir hayalim var mı?
İnanıyorum ki bir önceki soru için cevaplarımız var peki hayalime ulaşabilmek için en son ne zaman çaba gösterdim?
Kendiniz için birşeylere yapmaya bu soruları cevaplayarak başlayabilirsiniz! Soruların cevaplarında istediğinizi alamadıysanız,gerçekten bulunduğunuz durumdan memnun değilseniz ve hep şikayet eden tarafta kalmayı tercih ediyorsanız kusura bakmayın hayat size hiç bir zaman bir mucize yapmayacak!
Hepimiz çok değerliyiz ve sadece kendimize biraz da olsa güvenerek taşın altına elimizi koymamız gerekiyor. Biraz cesaret ile kendi gücümüzün farkına varabiliriz, en büyük engelin kendi önyargılarımızın olduğunu lütfen unutmayalım.
Bu hüzünlü pazar gününde minicik de olsa bir aydınlanma yaşatabildiysem ne mutlu bana:)
Tüm dileklerinizin gerçekleşmesi dileği ile herkese şimdiden iyi haftalar !
6 notes
·
View notes
Text
İlk adımı sen at!
Merhabalar, kasım da çalışmak başkadır diyerek başlıyorum paylaşımlarıma:)
Herkesin haftası umduğundan çok güzel geçiyordur umarım, kış geliyor sağlığımızı ihmal etmeyelim. Minik bir kamu spotundan sonra eğlenceli konular ile başlıyorum;
Bu haftanın şanslı isimlerini açıklıyorum;“yeni mezunlar”. Yeni mezun olacak ya da olmuş kıymetlerini çok bilmemiz gereken kesim, bu hafta size faydalı bilgiler aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle sevgili arkadaşlarım klişe gelecek biliyorum ama gerçekten üniversite yıllarının kıymetini bilerek, fırsata çevirin. Nasıl mı? Staj, gönüllü çalışma, part time çalışma ismi ne olursa olsun gidip şirketlerin kapısını aralayın. Ben geldim ne iş olsa yaparım , çok isterim diyerek bir yerden başlayın!
Bildiğiniz üzere ben bir endüstri mühendisiyim ama teknik bir iş yapmıyorum. Bu kararı vermeme sebep olan şey yaptığım bir üretim stajımdı. Eyvah dedim iki yılın boşa gitti Gözde bu iş senin yapabileceğin bir iş değilmiş. Yaptığım staj sayesinde üretimin beni o kadar da mutlu etmediğini anladım. Alternatifleri aradım ve üçüncü yılımda üniversite de endüstri mühendisliği öğrenci kulübümüz olan Optimum Kulüp’e başkanlık yaptım. (Hiç bir firma ismi paylaşmasam da kulübümüzün reklamını yapmadan içim rahat etmezdi:)) Kulüpteki arkadaşlarım ile birlikte o yıl gerçekten azimle çalıştık. Ve ben o yıl HR profesyonelleri ile tanıştım ve bu insanlar o ofislerde neler yapıyor acaba diye meraklanmaya başladım. Şanslıydım ki son stajımı HR departmanında yaptım ve o günden beri mutlu olduğum departmanda çalışıyorum.
Bu hikayeden alacağımız mesaj ne olmalı derseniz;
(biliyorum okumak zorluyor bazılarını özete geç diyorsunuz :))
Üniversite yıllarımızı aktif bir şekilde kulüplerde çalışarak, sosyal sorumluluk projelerinde görev alarak dolu dolu geçirelim,
Şirketlerin kapılarını çalalım ben size yardımcı olmak isterim, stajyeriniz olurum diyelim. Girişken, sempatik olalım.
İnanın ki bazı yeni mezun özgeçmişlerine gıpta ile bakıyorum. Kaç yıllık tecrübeli adaylara taş çıkartacak cinsten; marka temsilcilikleri, part time çalışmalar, projeler birbirinden kurumsal firmaların çalışma kültürlerini gözlemlemiş. HR profesyonelleri olarak bu profilde yeni mezun gördüğümüz an da buyrun bu da masanız demek istiyoruz!
Tabi ki bir diğer husus ingilizce... 4 yılın en az bir dönemini lütfen yurt dışında bir eğitim alarak geçirin. Mezun olduktan sonra ingilizce size ayakbağı olmasın.
Şimdi bu ana kadar okuduklarınız sizleri etkiledi ve vaay böyle yeni mezunlar da var dediniz. Çok sevgili tecrübesiz mezun arkadaşlarım şimdi kendinizi bizim yerimize koyun kimi işe almak isterdiniz?
Bu konuda inanın daha milyonlarca satır yazarım ama işi özet bilgi olarak sizlere aktarmak istedim. Umarım faydalı olmuştur!
Sizlere faydalı olabileceğini düşündüğüm bazı internet siteleri;
https://www.youthall.com
https://www.uniaktivite.com
http://www.kampusetkinlikleri.com
Yorumlarınızı heyecan ile bekliyorum! Haftaya görüşmek üzere...
0 notes
Text
Şu an empati yapıyorum, sizi daha sonra arayayım mı?
Herkese merhabalar, öncelikle post’uma başlamadan önce aldığım geri bildirimlerin beni çok mutlu ettiğini paylaşmak istiyorum. O kadar samimi bir şekilde geri bildirimler geliyor ki ağzım kulaklarıma varıyor ve olley doğru yoldayım diyerek başlıyorum yenisine:)
Madem blog işine girdim eee kuşakları yazmazsam ritüelleri bozmuş olurum.Sevgili işverenler ben şimdi tipik bir Y kuşağı dilinden konuşacağım. Söyleceklerim herkesin hoşuna gitmeyecek olabilir ama hepsi gerçek! :)
Y kuşağı neden çalışıyor biliyor musunuz? Kendileri eğer ki çalışmazsa biliyor ki körelecek ve hayattan zevk almamaya başlayacak. Çünkü üretmek, kendini geliştirmek ve yeni bir şey yaratmak bizim için olmazsa olmaz.
Sabah iş başı yaptığında çalışma alanında öncelikle beklediği şeylerin başında samimiyet geliyor. Sevgili yöneticilerimiz siz siz olun günaydın demeden önce “dün üretimde 6373 parça kaybımız olmuş” diyerek giriş yapmayın. Ama bunun yerine ee akşam nasıldı yeni bir film girmiş vizyona gördün mü diyerek giriş yapan esas konuya bu konudan geçiş yapan yöneticiye Y kuşağından bir alkış gidiyor ve çalışanını kazanma yolunda hanesine 100 bonus puan yazdırmayı başarıyor. Bir kişiyi kazanmak aslında kuşaklardan bağımsız çok kolay, kendini değerli hissettiğin alanda motivasyonun artar bağlılığın artar aidiyet hissin oluşur. Peki bu nasıl olur?
İş arayan tatlı arkadaşlarımdan duyduklarımı sansürsüz iletiyorum şimdi sizlere; “iki firma var görüştüğüm bir tanesinde yaş ortalamasını ve kıdemi sordum HR’a ikiside oldukça yüksek dediler ve yöneticime baktım baya olgundu bu firmada ki pozisyon geçici değil kadrolu bir pozisyon ama bir de başka bir y firması ile görüştüm yöneticim benden 5 yaş büyük ekip ile de tanıştım enerjim çok uydu bu firmadaki pozisyon belirli süreli olmasına rağmen ben Y firmasını seçeceğim. Çünkü diğer firma da uzun vadeli bana bir fırsat çıkmaz ve iletişim yönünde kasılabilirim” gördüğünüz gibi kadrolu işten vazgeçen bir standart Y profili, hayatında onu nelerin mutlu edeceğini bilincinde davranıyor.
Aday koltuğunda oturduğumda yaşadığım bir örnek; bir Z işletmesinin önemli pozisyonundaki bir kişi mülakatın ortasında toplantı odasına girdi ve özgeçmişimi eline aldı muhtemelen ilk defa benim özgeçmişimi gördü. Size bir şey soracağım dedi tabi buyrun dedim en çok üniversite de 4 yıl kalmışsınız siz çalışmak istiyor musunuz yahu? Diye bir soru yöneltti. Benim mesleğim HR ve bu zamana kadar kaldığım ya da ayrıldığım tüm firmalar için bir açıklamam var. Bir çok profil ile çalışma imkanı buldum bana çok güzel bir fırsat oldu diyerek kendimi ifade etmeye çalıştım. Ama düşünün ki ben bu firmaya girdim ve diyeceğim ki Y kuşağı biraz insiyatif almak ister, marketing yapalım, yan hakları çeşitlendirelim sanırım bana bakıp bir uzaylı işe aldıklarını düşüneceklerdi!🤓
Peki ya bu Y kuşağı en çok ne sever derseniz,yan haklar ya da minik ayrıcalıklar verin bu kişilere siz sonra müşteri memnuniyetini görün. Arkadaş ortamında şirketinizin popülerliğini görmek gözlerinizi yaşartan cinsten olur:) Benim firmam doğum günü ayımda bana bir gün ücretli izin veriyor, beni sinemaya gönderiyor, beni eşimle baş başa tatile gönderiyor dediğinde firmanız dışındakilerin bakışları görülmeye değer:)Sevgili işverenler çeşitlilik katın uygulamalarınıza hoşgeldin paketi yapın,çalışma alanına bir sinema bileti bırakın, cumalar güzeldir, çarşamba günleri üretim başka güzel oluyor etkinlikleri yapın minimum bütçe ile maximum bağlılık alırsınız. Ya da yüksek lisans, yabancı dil eğitimlerini cazip hale getirin.. Bir çok kişi google’a yazıyor X şirketinin uygulamaları nelerdir diye, tercih edilmek için uyumlanma çalışmalarının yapılması artık şart oldu.
Biz sevgili Y kuşağına biraz insiyatif verin, inanamazsınız bu yaptığınız hamlenin geri dönüşünün hızına bağlılık ve mutluluk olarak:) Bir toplantıya mı gireceksiniz alın ekip de en çok o işe emek vereni yap sunumu deyin gözlerindeki parlama görülmeye değer:)
Biraz esneyelim home office çalışabilelim, cumartesi çalışalım pazartesi işe gelmeyelim. Sabah spora gidelim önce işe öyle gelelim. Gözler parlıyor görüyorum sevgili tatlı okurlar😎
Buraya kadar okudunuz herkesin kafasında bu Gözde masanın hangi yönünü daha çok seviyor acaba diye düşünüyor:)
Ben yukarda tüm yazdıklarımın farkına vardığım ölçüde işimi iyi yapıyorum aslında, beklentiyi biliyorum ve çalışma alanımda yapacağım uygulamaları şekillendirirken hep empati kurmaya çalışıyorum.
Gözde masanın hangi yönünden konuşuyor acaba diye iç geçirenleri duyuyor gibiyim:) Unutmayalım ki sevgili arkadaşlarım masa da oturduğumuz yön her an değişebilir ama biz işimizin insan olduğunu unutmayalım ve işimizi aşk ile yapalım,yapılmasına katkı sağlayalım.
Bu arada Z kuşağını da unutmayalım, esas minik çılgın kuşağa hazır mıyız?
https://youtu.be/BUv0FFcaQ_c
Herkese çok güzel haberler alacağı harika bir hafta yaşamasını diliyorum👯
1 note
·
View note
Photo

Her yeni sayfa için bir #pazartesi gerekir 👏🏼👯
0 notes
Text
Yaşasın Mülakat!
İlk post’umu bu kadar gizem dolu bitirince tabi ki herkesi sardı merak beni de aldı telaş:) Öncelikle ilk paylaşımımı okuyarak beni destekleyen güzel yorumlar yapan her türlü sosyal platformdan ulaşarak bir şekilde iyi hissetmemi sağlayan herkese çok çok teşekkür ediyorum!
Birlikte çok eğleneceğiz diyerek;
İşimizin en can alıcı noktası olan işe alım konusundan başlıyorum. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki sevgili adaylarımız tüm bu süreçlerde en önemli olan konu dürüst olmaktır. Unutmayın ki biz bu HR âlemi olarak çok severiz ‘happy hour’lar, zirveler yapalım, birbirimize pozisyon paslayalım :). Amacımız aday veri tabanımızı hep canlı tutalım:). Şöyle düşünelim bir satış personeli nasıl çalıştığı firmalarla arasını sıcak tutup sık sık ziyaretler yaparak, müşterilerin onun firmasını seçmesini istiyorsa bizim de yaptığımız aynı şey aslında, tek farkımız bizim iç müşterimiz de dış müşterimiz de “İnsan”.
Google’a mülakat soruları yazan birçok kişinin karşısına eminim ki sınırsız kaynak çıkıyordur. Peki, benim görüşmelerde sorduğum popüler sorularım nelerdir dersiniz? Tüm amacım 45-50 dakika içerisinde adaylarımızı tanımak, bunu da kendimce doğru olduğunu düşündüğüm sorularla yapmaya çalışıyorum.
- Bir kere her görüşmenin ritüeli olan “Ulaşımınız kolay oldu mu? Firmanın yerini rahat bulabildiniz mi?” diyerek ortamı ısıtan hiç bir sorgulama niteliği taşımayan tamamen biraz ısınalım, bakın ben de bir insanım ve lütfen rahat olun imajı verdiğim başlangıç sorularım listemin en başında geliyor.
- Her mülakatta mutlaka sorduğum sorulardan bir diğeri “İş hayatınızı kolaylaştırdığını düşündüğünüz kişisel özellikleriniz nelerdir?” (Bir nevi güçlü özellikleriniz nelerdir sorusu)
- Ve tabii ki tam tersi olan “Size iş yaparken ayak bağı olduğunu düşündüğünüz bir yanınız var mıdır?” (Bir nevi gelişmeye açık yönleriniz var mıdır sorusu)
Mülakat soruları kısmına detaylı olarak diğer post’larda bahsedeceğim için konumuza dönüyorum.
Araştırmacı adaylarımıza minik tavsiyem şu; herhangi bir firmaya mülakata gidiyorsanız gerçekten o iş sizin hayaliniz mi öncelikle onu düşünün. O mülakat sorularına o kadar iyi cevaplar veriyorsunuz ki çünkü işinizi anlatmak, kendinizi ya da ailenizi anlatmak sizin için çok çok kolay bir süreç. Orada aslında birçok kişinin atladığı nokta şu oluyor pozisyondaki kritik teknik detaylara takılmak yerine “Eşime sağlık sigortası olacak mı?, Cep telefonum ne marka olacak?” gibi detaylara öncelik vermek. Demiyorum ki bunlar önemsiz detaylar; hepimiz Y kuşağıyız severiz şöyle altımıza Audi versin firmamız, Iphone X’lerimiz olsun, alışveriş çeklerimiz Beymen olsun. Aslında öncelikli olan başka bir konumuz var ki; ben tüm bunlara sahip olurken aslında haftanın minimum 40-45 saati bir iş yaparak bunları elde edeceğim. Peki, o iş benim için doğru iş midir? Bu noktada biz korkulu rüya HR’ın görevi; o cevheri alıp doğru yere yerleştirmek bu yerleştirmeyi yaparken kişinin özelliklerini, yöneticisini ve departman arkadaşları ile uyumunu göz önünde bulundurup en doğru seçimin yapılmasında yol gösterici olmaktır. Tabi bunu yaparken bazen İngilizcesi advance, tecrübesi deryalar denizler olan bazı adayları elemek durumunda kalıyoruz. Sevgili pırlanta adayımız değerimizi sonradan anladığınızı biliyoruz biz. Hala bize kızıyorsanız bir de şu açıdan bakın; belki yöneticiniz ile belki ekip arkadaşlarınız ile sorun yaşayarak çok kısa sürede ayrılıyor olacaktınız, böyle bir durumda biz önlemimizi bir tık önceden almış oluyoruz. Olumsuz kısa mesaj, e-mail ya da telefon araması alan sevgili adaylarımız bir de bardağın bu tarafından bakmayı deneyin lütfen:).
İşe alım konusu üzerine bilmiyorum kaç post yollayacağım sizlere ama bu post’un sonuna gelirken bir de şu konu üzerinde durmak istiyorum. Mülakatlara gelirken çok fazla kendini rahat hissedemeyen, gerilip kendini düzgün ifade edemediğini düşünen sevgili adaylarımız unutmayın ki amacımız gerçekten sizi tanımak. “Olley adayı ne kadar da iyi köşeye sıkıştırdım” diyerek ofislerimizde halay çektiğimizi lütfen düşünmeyin. Çünkü gerçekten amacımız kesinlikle böyle bir haz almak değil. Aksine pozisyon kapatarak “Yees adayımı buldum, tam bir pırlanta!” diyerek mutlu bir şekilde ofislerimize girmek hedefimiz. (Benimle çalışan arkadaşlarım bu cümleyi yakından tanıdıkları için okuyup kesin kahkahalara boğuldular:) Ve unutmayın ki HR çalışanları da işe alınma aşamasında masanın diğer tarafında oturuyor.
Özetle; kendinize güvenerek, motive bir şekilde, enerjik olarak gelin mülakatlarınıza. Hep şunu hatırlayın kendiniz o işi alacağınıza inanırsanız tüm evren sizin için çalışmalara başlıyor.
Bu yaptığım paylaşım ardından eminim artık (en azından benimle görüşmeye gelen) sevgili adaylarım hep enerjik olacak.Tüm meslektaşlarımı enerjik adaylarım ile kıskandırdığım için özür dileyerek post’umu bitiyorum :))
Birazcık da gülelim diyerek onedio’dan bir post paylaşıyorum;
https://onedio.com/haber/lanet-gitsin-alacaginiz-ise-diyerek-cildirtan-20-olasi-mulakat-sorulari-ve-cevaplari-637087
Beyaz yakalı dünyaya çok keyifli bir çarşamba akşamı geçirmesini diliyorum:)
1 note
·
View note
Text
Blog mu?
Güzel bir pazartesi gününün sonuna doğru gelmişken bir heves girdiğim blog aleminde ilk gönderimi yazmak için kolları sıvadım:)
Bu blog ile hedeflediğim genç bir HR-İnsan Kaynakları profesyoneli olarak yaşadıklarımı paylaşmak, bana göre doğru olanı yazmak ve tabiki bilgilerimi paylaşarak çoğalmasını sağlamak.
Gelelim ki ben kimim, işini gerçekten çok çok severek yapan endüstri mühendisliği mezunu olup teknik bir pozisyon da çalışmayı tercih etmeyerek en mutlu olduğu işi yapan (etrafımızda oldukça düşük bir kesim olan, sevdiği işi yapamayan beyaz yakalı arkadaşlarımızdan biraz daha şanslı) bir HR profesyoneliyim.
Öğrenciliğimin çok başlarında teknik bir pozisyon beni tatmin etmeyecek ben mutlaka insana dokunmayalıyım ve bulunduğum ortamda kuş dahi uçsa bunu bilmem gerek diyerek stajyerlik aşamasından HR alemine giriş yapan bir beyaz yakalıyım.
Hedefim bu blog da öğrencilik yıllarımdan bu güne kadar yaşadıklarımı ve yaşayacaklarımı kısa kısa yazarak paylaşmak ve özellikle yeni mezun ya da mezun olacak kişilere minik de olsa yol gösterici bilgiler ile bu alanları doldurmak:)
İlk post’un heyecan yaratıp tadı damağımda kaldı yahu devam eder umarım hissi yaratanı makbuldür:) diyerek sözlerimi tamamlıyorum ve şimdilik kısa keserek herkese çok güzel bir hafta diliyorum 👯
2 notes
·
View notes